Alevilik Nasil Dogdu ?

Son güncelleme: 13.07.2009 21:28
  • Alevilik

    Alevilik Bektasilik Nedir?

    Alevilik Nasil Dogdu ?
    noimage
    Sözlük anlamina göre Alevi, Hz. Ali?ye bagli ve ondan yana olan kimse demektir. Alevilik ise genel olarak Hz. Ali?yi sevmek ve onun soyunun yani Ehli Beyt?in yolundan gitmek olarak tanimlanabilir. Ancak bugün icin dünyanin degisik bölgelerinde yasayan farkli Alevi gruplarin herbiri icin Alevi ve Alevilik sözcüklerinin ifade ettigi anlamlar da farkli olmaktadir. Biz konuya Anadolu Alevileri acisindan yaklasmakla birlikte genel bir tarihsel perspektif de sunacagiz. Ülkemizde bugün yaygin sekilde Alevi olarak adlandirilan kitleler icin kaynaklarda bircok ismin kullanildigini söyleyebiliriz..

    Anadolu?daki Alevi kitleleri nitelemek üzere kaynaklarda, Kizilbas, Rafizi, Isik, Mülhid ve Torlak gibi adlarin kullanildigini görmekteyiz. Bunlardan en cok kullanilani Kizilbas adi olmustur. Bugün Anadolu ve Balkanlar?da yasayan Tahtaci, Cepni, Amucali, Bedrettinli, Sirac gibi degisik gruplar genelde Alevi olarak adlandirilirlar. Anadolu Aleviligi, tarihsel ve sosyal kosullarin dogal bir sonucu olarak, kitabi olmaktan cok sözlü gelenege dayali eski inanclarin islami sekiller altinda yasamaya devam ettigi bir halk islamidir. Genel olarak ifade etmek gerekirse Bektasi sözcügü de yukarida degindigimiz kitleler icin kullanilmistir. Bektasilik Haci Bektas Veli?ye dayanilarak kurulmustur. Alevilik ve Bektasiligi birbirinden bagimsiz olarak ele almak bugün gelinen noktada tarihsel ve sosyolojik acidan mümkün görünmemektedir. Her iki terim de zaman zaman birbirinin yerine kullanilabilmektedir. Prof. Melikoff?un da belirttigi gibi "Alevilik, Bektasilik?ten ayrilamaz. Cünkü her iki deyim de ayni olguya, Türk halk islamligi olgusuna baglidir."Alevilik ve Bektasilik, inanc ve ahlak esaslari ve edebiyatlari bakimindan temel olmayan farkliliklar disinda ortaktirlar. En temel farklilik, Bektasi kitlelerin daha cok sehirde yasamalarina karsin, Alevilerin göcebe/yarigöcebe cevrelerde yasamalari seklinde ortaya cikmis sosyal bir farkliliktir. Ancak tarihsel olarak dogru olan bu sosyal farklilik günümüzde anlamini yitirmeye baslamis, "Alevi" adi daha yaygin olarak kullanilir olmustur. Bugün genel olarak Alevi olarak adlandirilan kitleler üc dinsel gruba baglidirlar:noimage
#26.11.2004 09:10 0 0 0
  • Ocakzade Dedeler

    Celebiler
    Dedebabalar

    noimage

    Bu üc grupdan Anadolu?da en fazla etkinlige ve nüfuza sahip olan Ocakzade Dedeler?dir. Daha sonra Celebiler gelir. Dedebabalarin ise Anadolu?da nüfuslari zayiftir, Balkanlar?da daha etkindirler. Türkiye?de yasayan Alevilerin sayisi konusunda cesitli veriler ileri sürülmektedir. Tarafsiz arastirmacilara göre Türkiye?de en az 15 milyon Alevi bulunmaktadir. Karadeniz ve Güneydogu Anadolu Bölgelerindeki illerde sayica az olmakla birlikte Türkiye?nin her yerinde Aleviler bulunmaktadirlar. Alevilerin sahip olduklari bu potansiyel onlari zaman zaman Türkiye siyasetinin de merkezine yerlestirmektedir. Aleviligin kökeni genel olarak Hz. Muhammed?in vefati sonrasinda yasanan gelismelere dayanmaktadir. Ancak Anadolu Aleviligi ele alinirken islam öncesi ve sonrasi bircok farkli dinsel ve kültürel unsuru da gözden kacirmamak gerekmektedir. Önce Aleviligin dogusuna yolacan gelismeleri görelim: Hz. Muhammed?in vefati sonrasinda ortaya cikan kimin halife olacagi sorunu, Alevi-sünni meselesinin ilk tohumlarini atmistir. Hz. Muhammed daha sagliginda bircok kez Hz. Ali?nin halefi olacagini vurgulamisti. Hz. Muhammed?in soyu, kizi Hz. Fatima?yi es olarak verdigi Hz. Ali?den devam etmisti. Hz. Muhammed Mekke?ye Hicret ettigi zaman da ailesine ve islerine bakmak üzere Hz. Ali?yi yerine birakmisti. Üstelik Peygamber Hz. Ali?nin katildigi hemen hemen bütün savaslarda onu komutan olarak atamistir. Bilindigi üzere Hz. Muhammed Veda Hacci dönüsünde (632) Gadiru Hum adli yerde beraberindeki müslümanlarla konaklayarak bir konusma yapmis ve bu konusmasinda kendisinden sonra amcasioglu ve damadi Hz. Ali?nin müslümanlara önder yani halife tayin oldugunu ifade etmisti. Orada aralarinda ikinci Halife Ömer?in de bulundugu müslümanlar bundan dolayi Hz. Ali?yi kutlamislardi. Ölmeden önce Hz. Muhammed "Bana bir kalem ve kagit getirin size bir vasiyet yazdirayim ki, benden sonra ihtilafa düsmeyesiniz." demis ancak bu istegi yerine getirilmemis ve Peygamber vasiyetini yazamadan vefat etmisti. Daha sonra Hz. Ali ve diger aile üyeleri Peygamberin defin isleriyle ugrasirken, Ebu Bekir ve Ömer?in de aralarinda bulundugu ensar ve muhacirin ileri gelenleri iktidar kavgasina baslamislardi bile. Bu iktidar mücadelesi Ebu Bekir?in halife olmasi ile sonuclanmis, daha sonra sirasiyle Ömer ve Osman halife olmuslardir. Sonuc olarak bu üc kisinin halifelikleri, deyim yerindeyse Peygamberin Ehli Beytine ragmen gerceklesmis, bu nedenle yüzyillardir tartisilagelmistir. Hz. Ali ve Hz. Fatima bu halifelikleri onaylamamakla birlikte, iktidar ugruna gerginlik yaratmaktan da kacinmislar, bu haksizligi sineye cekmeyi uygun görmüslerdir. Alevi-Sünni meselesinin ilk cikisi özetlemege calistigimiz bu halifelik meselesine dayanir. Ehli Beytin basina gelenler ve bunlardan en önemlisi Kerbela Olayi ise Aleviligin siyasal ve düsünsel bakimlardan daha da olgunlasmasina ve Araplar disindaki diger uluslar arasinda da yayilmasina neden olmustur. Simdi bu gelismeleri görelim:
    Osman?in halifelik dönemi (644-656), daha önce tohumlari ekilmis bulunan bölünmelerin, problemlerin su yüzüne ciktigi bir dönem olmustur. Halife Osman?in yönetiminde akrabalarina, yani Emevi ailesine gösterdigi asiri yakinlik ve valiliklere onlari tayin etmesi ve diger suistimaller ona karsi Irak, Misir, Hicaz ve Suriye?de yogun bir hosnutsuzluk duyulmasina yolacmistir. Valileri halka kötü davraniyor olmalarina ragmen onlari koruyucu bir tutum takinmis, sonucta Misir, Basra ve Kûfe?den yola cikan gruplar Halife Osman?in evini kusatarak onu öldürmüslerdir (656). Ücüncü Halife Osman?in öldürülmesi sonrasi Hz. Ali halifeligi sahabenin israrlari üzerine kabul etmistir. Hz. Ali ic karisikliklarin cok yogun oldugu bir dönemde ve bu karisikliklari sonlandirmak amaciyla halifelik görevini kabul etmistir. Daha önce Osman?in aleyhinde bulunmus olan Hz. Muhammed?in eslerinden Ayse, Talha ve Zübeyr, Hz. Ali?nin halife olmasi sonrasinda onu Osman?in ölümünden sorumlu tutarak Cemel savasina yolacmislardir. Cemel Savasi Hz. Ali?nin galibiyetiyle sonuclanmistir. Hz. Ali bu olaydan sonra Sam?da hüküm sürmekte olan ve kendisine biat etmeyi reddeden Sam Valisi Muaviye sorununun cözümüne giristi. Muaviye, Hz. Ali?yi Osman?in ölümünden sorumlu tutuyor ve Sam?da bunun propagandasini yapiyordu. Hz. Ali?nin uyarilari sonucsuz kalinca Hz. Ali ve Muaviye Ordulari arasinda Siffin Savasi (657) baslamis oldu. Hz. Ali?nin ordusu savasi kazanmak üzereyken, Muaviye?nin yakin adami Amr ibn-ül As?in, askerlerin mizraklarinin ucuna Kuran sayfalarini baglatarak "Allahin kitabi sizinle bizim aramizda hakem olsun." diye bagirtmasi sonucu Hz. Ali?nin ordusu saldiriyi durdurdu. Bu sekilde Amr?in hilesi ise yaramis ve iki taraftan hakemler secilmis, bir sonuca ulasilamamistir. Burada Hz. Ali?nin ordusundan ayrilan bir grup da Hariciler adini almislardir. Böylece müslümanlar Hz. Ali yandaslari, Muaviye yandaslari ve Hariciler olmak üzere üce bölünmüs oluyorlardi. Hz. Ali vefatindan önce Haricilere yönelik askeri bir harekat düzenlemis, önemli bir bölümünü yok etmisti. 24 Ocak 661?de ise Hz. Ali, ibn Mülcem adli bir harici tarafindan ugradigi saldiri sonucunda sehit olmustur. Bu sekilde Emevi hükümdari Muaviye iktidara yönelik siyasal amaclarini ne pahasina olursa olsun elde etmeye ugrasmis, Siffin?de Hz. Ali?ye yenilecegini anlayinca hileye basvurmus ve Hz. Ali?nin vefati ile Emevi saltanatini kurma amacina ulasmistir. Hz. Ali?nin vefati sonrasi Sam ve Misir disinda bütün eyaletler Hz. Hasan?a biat etmislerdi. Muaviye kendi iktidari icin tehlikeli saydigi Hz. Hasan?i zehirletmekten de cekinmedi. Muaviye, Ehli Beyte ve Hz. Ali yandaslarina her türlü eziyeti yaptirmis, camilerde Hz. Ali?ye lanet okutmus ve kendisinden sonra oglu Yezid?in halife olmasini saglamak yoluna gitmisti. Hz. Hasan?in zehirletilmesiyle Yezid?in önünde en büyük engel olarak Hz. Hüseyin bulunmaktaydi. Yezid ilk is olarak Medine Valisi ve akrabasi Velid?e bir mektup yazarak, özellikle Hz. Hüseyin?in muhakkak kendisine uymasinin saglanmasini, bunu reddederse öldürülmesini emrediyordu. Dogal olarak Hz. Hüseyin?in Yezid gibi bir zalime itaat etmesi mümkün degildi. Hz. Hüseyin, Muhammed Hanefi?nin de tavsiyesiyle 4 Mayis 680 gecesi, bütün aile fertlerini yanina alarak Mekke?ye gitti. Ayrica, Hz. Hüseyin?in Yezid?e biat etmedigini ve Mekke?ye gittigini ögrenen Kûfeliler de Hz. Hüseyin?e elciler göndererek Kûfe?ye davet ile kendisini halife olarak taniyacaklarini bildirdiler. Bunun üzerine Hz. Hüseyin amcaoglu Müslim?i uygun bir ortam saglamak icin Kûfe?ye gönderdiyse de Müslim Yezid?in adamlarinca yakalanarak idam edildi. Hz. Hüseyin Mekke?den Kûfe?ye dogru yola ciktigi sirada Müslim öldürülmüstü. Hz. Hüseyin ve beraberindekiler Kerbela?ya geldiklerinde hem susuz birakilmis, hem de binlerce kisilik ordu tarafindan sarilmis durumdaydilar. Yezid?in Kûfe valisi Ubeydullah, Hz. Hüseyin?in geri dönmek, Yezid?le görüsmek veya islam sinirlarindan birine gitmek isteklerinden hicbirini kabul etmedi. Esasen onun görevi Yezid?in emrini yerine getirmek, yani Hz. Hüseyin?i öldürmekti. Cünkü biliyordu ki Hz. Hüseyin yasadigi sürece efendisi Yezid?e rahat yoktu. Sözde müslümanlardan olusan koskoca bir ordu iktidar ugruna kendi dinlerini kuran Peygamberin torununu ve ailesini katletmeye kararliydi. Nihayet 10 Ekim 680 (Hicri 10 Muharrem 61) günü Hz. Hüseyin son hazirliklarini yapti ve Yezid?in ordusuna yaklasarak hitab etmek istediyse de, bu anlamli konusma Yezid?in ordusunu pek etkilemedi. Cok dengesiz bir sekilde baslayan savasta Hz. Hüseyin?in 23 süvari ve 40 piyadeden olusan savascilari ögleden sonraya gelindiginde gittikce azalmis bulunuyordu. Hz. Hüseyin de bu az sayida insanla yaya olarak savasiyordu. Sonunda Simr?in emriyle her yandan hücum edilerek Hz. Hüseyin sehit edildi. Sonra cadirlar yagma edildi, hasta olan Imam Zeynel Abidin de öldürülmek istendiyse de engellendi. Bu cirkin savasin en kücük kurbani ise daha alti aylik bir bebek olan Hz.Hüseyin?in oglu Ali Asgar?di. Hz. Hüseyin tarafinda sehit olanlar yetmis iki kisi idi. Kerbela olayi yüzyillara damgasini vurmus bir tarihsel olaydir. Bu olay o zamanki müslüman memleketleri halklarini o kadar etkiledi ki Emevi saltanati kökünden sarsildi. Kerbela Olayi Iran ve Hicaz?da duyulunca halkta Emevilere karsi büyük bir kin olustu ve isyan hareketleri basgösterdi. Yezid?in Mekke ve Medine?ye saldirmasi ise bardagi tasiran son damla oldu. Özet olarak, camilerde Hz. Ali?ye küfür ettirilmesi, önce Hz Hasan?in daha sonra da Hz. Hüseyin ve ailesinin ki Peygamberin soyu onlardan devam ediyordu, acimasizca öldürülmeleri, Emevi Hanedanina karsi muhalif bir düsünsel ve siyasal temeli olan bir harekete yolacti. Bu harekete Hz.Ali yandasligi veya Alevilik demek mümkündür.
#26.11.2004 09:11 0 0 0
  • Arkadaslar Dolasirken Bu Konu Dikkatimi Cekti Sizlerle Paylasmak istedim
#26.11.2004 09:13 0 0 0
  • Aleviligin Inanc Kaynaklari
    Aleviligin inanc ve ibadet esaslarini görmeden önce, bu esaslarin günümüze hangi sekillerde ulastigina deginmek gerekir. Alevilik günümüze sözlü ve yazili olmak üzere iki kaynaktan ulasmistir. Sözlü gelenek nesilden nesile aktarilan bilgi ve uygulamalar ve Dedelerin günümüze ulastirdigi bilgiler seklinde günümüze ulasmistir. Sünni kitlelerin aksine egitim kurumlarindan yoksun kalan Aleviler inanc, gelenek ve kültürlerini daha cok bu yolla günümüze ulastirmislardir. Cevreyi temsil eden ve göcebe/ yari göcebe kitlelerin olusturdugu bu gruplar, resmi din anlayisina karsi bir dinsel anlayisi, yani heterodoksiyi temsil ediyorlar, toplumsal yapilari itibariyle, sünni cevrelerin aksine, egitim ve kültür kurumlarindan yoksun bulunuyorlardi. Bektasi dergahlarinda ise belli bir organizasyon bulunmaktaydi. Bu dergahlarda bulunan Bektasi dervisleri ve onlarin nüfuzundaki kitleler, Ocakzade dedelerin faaliyette bulunduklari kitlelerle kiyaslanmayacak ölcüde kurumlasmis idiler. Bu durumu arsiv belgelerinden rahatlikla görebiliyoruz. Ocakzade dedelerin faaliyette bulundugu yerlerde yasayan kitleler Bektasi dergahlarindan daha farkli bir organizasyona tabii bulunmaktaydilar. Bu kitleler arasinda, bilgiler, yazili olmayan yani sözlü gelenege dayali bir sekilde nesilden nesile aktariliyordu. Merkezi iktidarlarin bu kitleler üzerindeki baskisi ve zaman zaman gerceklesen sürgünlerin yarattigi olumsuzluklar bu kitlelerin yasamlarinin her alanina yansimis, örnegin Cem ayinleri büyük bir temkinle ve gizlilik icerisinde yapilir olmustur. Alevi Yol ve Erkaninin günümüze ulasmasinin ikinci kaynagi ise yazili kaynaklardir. Ancak bu kitlelerin sosyal yasamlarinin dogal bir sonucu olarak, sahip olduklari yazili eserler de oldukca sinirlidir. Alevi köylerinde yaptigimiz arastirmalarda, daha cok dede evlerinde nefeslerin ve deyislerin yer aldigi kitaplar (Cönkler), Menakib-i Imam Cafer-i Sadik, Hutbe-i Düvaz-deh Imam/Menakib-i Seyyid Safi, "Kücük Buyruk" olarak da bilinen "Dergah-i Ali?de Seyyid Abdülbaki Efendi?nin Erenlere Muhib olan Temiz inancli Müminlere Gönderdigi Mektup" baslikli bir kitapcik, Makalat-i Haci Bektas-i Veli ve Vilayetname adli el yazmasi (Osmanlica) eserlerin varoldugunu biliyoruz. Oysa sünni kesimler yüzyillara yayilan zaman sürecinde medreseler ve seyh-mürid iliskisi cercevesinde bircok egitim kurumlarina sahip olmus, bu sekilde yüzlerce eser kaleme alinmistir. Bektasi dergahlari egitim faaliyetleri ve araclari bakimindan da, ocakzade dedelere bagli Alevilerle kiyaslanmayacak ölcüde kurumsallasmis idiler. Dergahlarda yüzlerce cilt eser bulunurken Alevi köylerinde sadece Dede evlerinde elyazmasi kitaplar bulunurdu
#26.11.2004 09:15 0 0 0
  • bölünmeler, saltanatlar, menfaatlar..! düşünecek, öğrenecek, tartışacak o kadar çok şeyler varki... ellerine sağlık arkadaşım, bu bilgileri bizimle paylaştığın için...
#26.11.2004 09:47 0 0 0
  • bilgiler için teşekkürler
#26.11.2004 09:52 0 0 0
  • devamını anca okudum, acele etmişim özür dilerim arkadaşım...
#26.11.2004 10:10 0 0 0
  • Konu dikkatle okunduğunda Hz.Ali'ye haksızlık yapıldığı, ortamı germemek için Hz.Ali ve ehlibeytin sessiz kaldıkları buna rağmen idarelerde büyük adaletsizliklerin oldugu alevilere (Hz.Ali ve ehlibeyt) karşı tavır alındığı görülmektedir, Kerbela olayı ile iş çıgrından çıkmıştır. Kin, nefret ve suistimaller yüzyıllar devam etmiştir. Olan olmuş, saygı göstererek dost ve kardeşce birlikte yaşamayı öğrenmeliyiz artık.
#26.11.2004 11:31 0 0 0
  • Dost ve kardeşçe birlikte yaşamayı öğrenmek... Ne muhteşem bir dilek sevgili ağabeyim..! Ancak, yüzyıllardır söylenegelen bu eşsiz sözcükler ne zaman anlamının kesinliği itibariyle hayata geçirileceğini çok merak ediyorum...! Yan komşumuzla dost ve kardeşçe birlikte yaşarken, üst mahalleden bir ahalinin gelipte komşumuzun evini yakmasına nasıl göz yumabiliriz...Bu yangının kendi evimize sıçrayacağını gördüğümüz halde nasıl kayıtsız kalabiliriz...! Dünya yakılmak üzere sevgili ağabeyim, barut ve kan kokusu burnumuzun dibinde ağabeyim...İbadethaneler sidikli postallarla çiğneniyor, bebeklerin alnında çaresizliğimizin lekesi, kadınlarımız-erkeklerimiz kirletiliyor dünyanın gözüne baka baka ağabeyim...! Zaman neyin zamanıdır, Tek bir Allah - Tek bir Kuran - Tek bir lider(s.a.v)...Zaman Tek bir Müslüman zamanıdır ağabeyim...! Zaman müslümanım diyen herkezin Tek bir seslerinin zamanıdır...!
#26.11.2004 12:13 0 0 0
  • Tesekkürler arkadasim bilgilerin den dolayi Ama bir Yere katilmiyorum Ilk halifelik Zamani hakkinda yazdiklarina Yani aldatma olaylari yani Hz Alinin Hakkinin elinden alindigini yanim ilk halife onun olmasi gerekirdi demissin Yani sen burada Hz Ömer Hz Ebu bekir Ve Hz Osman A Bilmeden yada bilerek iftira atiyorsun Hz Alinin Hali'felik hakkini aldilar elinden diye Söyle Mantikli düsünür isek Hz Ömer Adaleti Ile Ünlü Bir halife idi Eger Öyle bir haksizlik olmus olsaydi Ilk Bu duruma Hz Ömer Müdahele Ederdi diyorum ben Hani derler ya Bazi Alevi Guruplari Aslinda Hasa Peygamber Hz Ali Olacakti Hz MUhammet Onu Kandirdi Ve Hz aliyi kendi yatagina yatirip Kendisi Peygasmber oldu derler Buda Benim Kanatim ce Böyle bir sey

    Yanlis Bir yorum yaptim ise simdiden Özür dilerim
    Sagilarim la
#26.11.2004 17:29 0 0 0
  • PEki Bu Aleviler Neden Namaz kilmiyor? Neden Ramazanda oruc tutmuyor(gercegi Muharrem Ayinda 12 gün oruc tutuyorlarmis ama) Peki Sünniler Hz. Ali yi seviyormu? Acikcasi Hz .Ali Kötü Bir insan degildi yani!Peki Türkiyede Acayip cok Cami var! Bu Aleviler nenden Camiye gitmezler????
#11.02.2005 21:28 0 0 0
  • arkadasım profihacker ben dinle ilgili fazla ilgili konusmayı sevmem ama yaptıgın iftiralar cok ağır!! aleviliği tam olarak arastırmamışsın veya sen sadece cevrendekilerine bakarak yazdıgını düşünüyorum. yoksa aleviler namazda kılıyor oructa tutuyorlar. Bir kişi müslümanım dediğinde ve bir kişiden bahsediliyorsa ve eğer isminin önünde hz. varsa ve ona saygı gösterilmemişse onun müslümanlığından şüphe duyarım. bu aleviler neden camiye gitmez demişsin inanc işte... belki inanclarında böyle birşey vardır. kimsenin inancına karısamayız ki...
#12.02.2005 10:27 0 0 0
  • Aleviliğin oluşumu ile ilgili olarak iki farklı görüş bulunmaktadır.

    Birincisi ;


    Aleviliğin İslamiyetle birlikte başladığı ve Hz.Ali ve onun soyundan gelen imamlarla birlikte Aleviliğin oluştuğu şeklindeki görüşdür.

    Hz. Muhammed in , ölümünden sonra damadı ve amcasının oğlu olan Hz.Ali nin halife olmasını vasiyet ettiği bilinmektedir. Ancak bu vasiyetin uyulanmamasıyla başlayan sürtüşmeler Hz.Ali nin ve oğulları Hasan ile Hüseyin in öldürülmesinin de içerisinde yer aldığı olaylarla sürmüş ve İslamiyet deki büyük ayrılığı başlatmıştır.

    Bir tarafta, Hz.Ali ve onun ehlibeytine bağlı olan insanlar ki bunlar Aleviler,

    Diğer tarafda ise Muaviye ve onun oğlu Yezit tarafında yer alan sünniler yer almışlardır.

    Yalnız burada Hz. Ali ve Ehlibeyt inin yanında yer alan ve İslamiyet içerisinde Şİİ olarak bilinen bir grup bulunmaktadır ki (Örn. İran) bunların İslamiyet, Hz. Ali ve Ehlibeyt e bakış açısı, yorumlama şekli ile Anadolu ve Balkanlarda bulunan Alevi-Bektaşilerin İslamiyete, Hz.Ali ve Ehlibeyt e bakış açıları ve yorumlama şekilleri birbirinden farklıdır. Örnek: Bir tarafta Şii olan ve katı İslam anlayışını uygulayan İran İslam Cumhuriyeti ve diğer tarafta Türkiye Cumhuriyetindeki uygulamaları bile reddeden, katı bulan Modern Anadolu Alevileri

    İran örneğinde olduğu gibi Şiilerin İslamiyete bakış açıları bilinmektedir. Konuyu daha iyi anlamak için Alevi-Bektaşilerin İslamiyete bakış açılarını ve Anadolu Aleviliği konusundaki açıklamaları okumak gerekmektedir.


    İkinci Görüş ;


    Aleviliğin oluşumu hakkında ortaya atılan ikinci görüş ise, Orta Asya dan göçe başlayan şaman Türkler, yüzyılar süren bu göç esnasında karşılaştıkları yerlerdeki dinler ve kültürlerle birlikte Anadolu ya gelirler. Anadolu ya geldiklerinde burada bulunan yerli kültür ve dinlerin de etkisin içinde bulunduğu bir ortak Anadolu sentezi oluştururlar, buna da Anadolu Aleviliği denir. Bu oluşturulan sentezin içinde İslamiyetin şii unsurları ile birlikte, zerdüşlük, Budizim, Mani dini, Yahudilik ve çoğunlukla da şamanizm in etkileri gözükür. Orta Asya nın Kamı Anadolu da DEDE olur, Davulu SAZ olur. İkinci görüşe göre Alevilik, sadece bir inanç değil aynı zamanda bir kültür , bir yaşam biçimidir
#12.02.2005 10:55 0 0 0
  • eline diline sağlık hero arkadasım
#12.02.2005 13:19 0 0 0
  • Bişey DeğiL DosTum .
#12.02.2005 13:23 0 0 0
  • Ne güzel denmiş;

    ne olursan ol yine gel,
#12.02.2005 18:49 0 0 0
  • ağzına saglık muhammed
#12.02.2005 20:33 0 0 0
  • ``Nimetleri ile sizi riziklandirdigi icin allah`i sevin.Beni Allah sevgisiyle sevin.Benim sevgimle ehl-i beyitimi sevin``
    soruyorum : Hz.Muhammed aleyhisselam benim sevgimle ehlibeyitimi sevin diyor peki sünniler ehlibeyte yani hz. alinin yoluna Bektasiliye neden karsilar???Ve Hocalar camilerde halki neden aydinlatmiyor????Hocalar bu aleviligi neden hic konusmuyor??Ve diyanet neden hic aleviliye hak tanimiyo???Peygamberimiz ehlibeyiti sevin dedigi halde diyanet neden karsi cikiyor??Ehlibeyitin var oldugu neden halka ögretilmiyo??????????
#12.02.2005 21:48 0 0 0
  • biz daha hala bunları tartışırken Amerikalı züppeler kaç kişinin canını yakıyor acaba...Çevremizde yaşayan müslüman insanlara işkence yaparlarken alevi-sünni ayırıyorlar mı acaba...!!! Allah'ın yolu birdir ama bunu anlayıp, hissederek yaşamak için işimize bir takım menfaatlerin gelmesi gerekiyor sanırım...Hala daha Allah'ın buyruklarını dinlemeyenlerin sayısı, iman ve ibadet edenlerden kat be kat artıyor...! Allah'ın kelamına teslim olmak yerine, O'nun dinine teslim olup yapışmak yerine kültür ve sünnet üzerinde yoğunlaşıp tartışalım ve Amerikan işkencesi ülkemizi sardığında, çoluğumuz, çozuğumuz-eşimiz dostumuz- komşumuz'un tüm hakları işgal ve ihlal edildiğinde dövünüp dururuz artık...! Artık yeni bir din yok, yeni bir peygamber yok...! Cihat kavramı artık canı yananları bağlar oldu...! Tabi..! Bize dokunmayan yılan 1000 yaşayacak çünkü...!
#12.02.2005 22:06 0 0 0