Haçlı Seferleri Üzerine

Son güncelleme: 21.08.2007 20:17
  • Balık hafızalı bir toplum olduğumuzu duymuşsunuzdur. Duymadıysanız, benden duymuş olunuz... O kadar çok söylenmiştir ki bu söz, alışılmıştır. Alışılan tüm sözler gibi anlamını yitirmiş, içi boşalmış -ya da boşaltılmıştır. Tabii insaflı olmak gerek, bu durum yalnızca bizim toplumumuz için geçerli değil, çağdaş uygarlık düzeyindeki toplumlar için de geçerli. Belki de bu yüzden Atatürk, o düzeyin üstüne çıkmamızı istedi...

    Her neyse, televizyon ekranında sağlık muayenesinden (?!) geçirilen, saçı sakalına karışmış Saddam Hüseyini görünce; ardından Prezidant Buşun (1) konuşmasını dinleyince aklıma Papa Urban geldi. Kendisine seçtiği adın anlamı kentli ya da uygar olan Papa Urban, 1095 yılının soğuk bir Kasım sabahı coşkun bir kalabalığa kelimenin tam anlamıyla nutuk atar :
    Ey Fransız ırkı! Tanrının sevdiği ve seçtiği ırk! Kudüs dolaylarından ve Konstantinopolden acı haberler geliyor. Tanrıya bütünüyle yabancı, lânetli bir ırk (Türklerden söz ediyor), Hıristiyanların topraklarını vahşice işgal ve yağma etmiştir.

    Papa bu durum saptamasının ardından yapılması gerekeni tanımlar:
    Siz ki, Tanrının inayetiyle size başkaldıranların boyunlarını eğdirebilecek silâh, cesaret ve güçle donatılmış bir ırksınız, intikam size değilse kime düşer? Bırakın atalarınız sizi yüreklendirsin, Şarlmanın ve diğer krallarınızın zaferleri yolunuzu açsın! Sapkın Türklerin ellerinde kirlenen Kutsal Topraklar kanınızı ateşlesin!

    Bu çağrı inanç alanı ile sınırlı mıdır? Hayır:
    Bugün yaşadığınız topraklar, dört bir yandan denizler ve yüksek dağlarla sarılmıştır, sizin büyük nüfusunuza dar gelmektedir; üretim, çiftçileri bile beslemeye zar zor yetmektedir. Ve siz burada birbirinizi yemekte iken... Kudüs, her yerden daha bereketli bir hazlar diyarıdır. Dünyanın merkezi, krallara layık o kent sizi yardıma çağırıyor.
    Yapılması gereken ortadadır:
    Savaşın, kurtarın o toprağı bu ahlâksız ırkın elinden!
    Kurtarın, sizin olsun!
    Ve Ölümcül hamle:

    Günahlarınızın affolunması için bu serüveni göze alın ve emin olun ki, ödülünüz Cennetin Krallığı olacaktır! (2)
    Bu sözler Camii ziyaretleri yaparak, kırdığı potu düzeltmeye çalışan Bush (Jr.)ın zihinsel arka planını anlamamızı sağlayabilir mi?
    Umulur...

    1096 1270 yılları arasında yedi önemli Haçlı Seferi düzenlenmiştir. Bu seferler sonucu Kudüs ele geçirilmişse de, elde tutulamamıştır.

    Özellikle IV. Haçlı Seferini ilginç bulacağınızı sanıyorum:
    İmparator olmak isteyen Aleksi Angelos, Haçlılardan yardım ister, İstanbul'a gelen Haçlılar, tahttan indirilen İzak ve oğlu Aleksi'yi imparator ilan ederler.
    Bu durumdan fazla hoşnut (!) olmayan İstanbul halkı ayaklanarak imparatoru ve oğlunu öldürür. Haçlıların yanıtı gecikmez, İstanbul'u ele geçirerek Latin İmparatorluğu'nu kurarlar. Bizansın Hıristiyan olduğunu anımsatmaya gerek yok, sanırım...

    İstanbul'dan kaçan Bizans soyluları, İznik Rum İmparatorluğu'nu (1204 -1261) ve Trabzon Rum İmparatorluğu'nu (1204 -1461) kurarlar. İznik Rum İmparatorluğu, 1261 yılında Latin İmparatorluğu'nu yıkarak Bizans'ı yeniden birleştirir.

    Süryani ve genelinde Nasrani Kiliseleri ve Halkları bu seferler sırasında iki ateş arasında kalarak; ne İsaya, ne Musaya -ne de Muhammede- yaranamazlar.
    Bizans İmparatorluğunu, " görülmemiş bir barbarlıkla " Haçlılar tahrip etmiştir. (3)
    Haçlı Seferleri'nden sonra Müslüman dünyası kendi içine kapanmış, hoşgörüyü unutmuş ve kısırlaşmıştır. Buna karşın Avrupalılar, Aydınlanmanın kapılarını açarak Modern Çağı oluşturmuştur. Barbar olarak tanıdığı, yerdiği ama o zamandan bu yana dünyaya egemen olmayı başaran Frenklerden hem büyülenen hem de korkan Arap dünyası, diktatörlerinin çarpışmadan teslim olmasını bile zafer (?) sayabiliyor.

    Selâhaddin Eyyûbî'nin Haçlılara karşı kazandığı zaferlerle gururlananlarınsa şimdilerde emperyalizmin arkasına sığınarak sözüm ona bağımsızlık peşinde oluşları da pek farklı değil hani!

    Tüm bunları neden anlattığımı merak mı ettiniz?
    Oltanın ucuna yem takmaya bile gerek kalmamış o zaman...


    (1) The Late (merhum) Turgut Özal, çok yakın dostu Baba Busha böyle seslenirdi.
    (2) The Crusades, Will Durant, Cilt IV, s. 586 vd.
    (3) The Fall Of Constantinople, Steven Runciman

    Eski Edebiyat ve Düşün Dergisi Ocak 2004 Sayısında yayınlanan bu yazıyı bir dergi içeriği olduğu için bu bölüme koymayı uygun gördüm umarım yanlış bir bölüm seçmedim....

    sevgi ve saygılarımla milkboy
#05.10.2005 19:48 0 0 0
  • TŞKLER PAYLAŞIM İÇİN
#19.12.2005 13:52 0 0 0
  • paylaşım için teşekkürler
#19.12.2005 17:13 0 0 0
  • teşekkür ederim milkboy
#20.12.2005 23:19 0 0 0
  • eyvallah
#28.01.2006 20:37 0 0 0
  • teşekkürler
#22.07.2007 11:02 0 0 0
  • Çok beğendiğim bir çalışma emeğnize ve şahsınıza saygı ve hürmetlerimi sunuyorum .
#28.07.2007 09:31 0 0 0
  • çok sağolasın.ellerine yüreğine sağlık arkadaşım.
#28.07.2007 17:24 0 0 0
  • paylaşım için sağol
#02.08.2007 11:19 0 0 0
  • Paylaım İçin teşekürler
#21.08.2007 20:17 0 0 0