Atatürk'ten Kürt Açılımına cevap...

Son güncelleme: 02.12.2009 19:05
  • Atatürk'den Kürt Açılıma Cevap

    Atatürk'ün azınlıklar meselesine yaklaşımıyla ilgili bugün de çalışmamız gereken bir ders niteliği taşıyor.. İşte o yazı...

    Ne Mutlu Türküm Diyene

    Başbakan İnönü saat 18.00 sularında Florya Köşkü'nde Atatürk'ü ziyaret etmiş:

    - Hayırdır İsmet... Habersiz geldin.

    - Paşam, azınlıklar meselesi... Konuyu Meclis'e getireceğiz... Ne diyorsunuz?

    - İsmet bugün geç oldu... Yarın sabah erkenden gel, konuşalım.

    İnönü çıkınca Atatürk "bütün görevlileri" toplamış:

    - Sadece laleler kalsın... Bahçedeki diğer bütün çiçekleri sökün, atın... Derhal.

    İsmet Paşa sabah gelmiş, bahçenin "halini" görmüş ve "görevlilere" sormuş:

    - Ne oldu böyle?

    - Gazi Paşa Hazretleri emrettiler, söktük.

    Başbakan İnönü, Cumhurbaşkanı Atatürk'ün odasına girmiş:

    - Paşam, bahçenin durumu nedir?

    - Azınlıkları söküp attım İsmet.

    İnönü "anladım" dercesine başını öne eğmiş:

    Atatürk:

    - İsmet, ben "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözünü boş yere söylemedim... Kendini Türk hisseden herkes bu vatanın öz evladı... Ben hayatta olduğum sürece bu böyle bilinsin... Ve sakın azınlıklar ile ilgili bir kanun çıkarılmasın.

    Büyük Atatürk'ün "verdiği dersi" bugün hâlâ anlayamayanların olması ne kadar acı.

    Alinti
#29.11.2009 20:18 0 0 0
  • atatürk'ün azınlıklar meselesine yaklaşımıyla ilgili bugün de çalışmamız gereken bir ders niteliği taşıyor bu yazı.. büyük atatürk'ün "verdiği dersi" bugün halen anlayamayanların olması gerçektende ne kadar acı..

    ne mutlu türküm diyene

    "Atatürk'ün Doğu ve Güneydoğu Politikası" ve Atatürk'ün Kürt sorunu açılımı ilgili geniş kaynaklı kitap çalışmamda yaptığım tespitler özetle şöyle:

    Birlik mesajları: Mustafa Kemal 24.6.1919 tarihindeki Söylev'inde Kürtleri kardeş olarak niteleyerek şu ifadede bulunur:

    "Kürtler kayıtsız, koşulsuz devletten ve Türk kardeşlerinden ayrılmayacaklarını ve bu uğurda son nefeslerine kadar mücadeleye ve yaşamlarını feda etmeye hazır olduklarını söylemişlerdir..."

    KARDEŞ KÜRTLER

    Atatürk, halka şefkat eli uzatmış ve bölge halkı ile bütünleşmiş, ayrımcılık yapmamış, her fırsatta birlik ve dayanışma temasını şu sözleri ile vurgulamıştır:

    "Van'dan, Diyarbakır'dan, Trakya'ya, Karadeniz'den Akdeniz'e kadar yurdumuzun her köşesindeki memleket evlatları aynı cevherin damarlarıdır."

    Atatürk'ün bölgedeki kalkınma hamlesi ve bölge ile ilgili görüşleri:


    Harap ve bitap düşen memleketi bayındır hale getirmek için 'Doğu Açılımı' yapan Atatürk, halkın şu iki isteğine önem vermiştir: Okul ve yol... Doğu ve Güneydoğu'nun sosyal ve ekonomik şartlarını iyi bilen ve halkı iyi tanıyan Atatürk, ömrünün son anlarına kadar bölge için çaba göstermiştir. Bölgenin yoksulluğu karşısında duygulanan Atatürk, Hasan Rıza Soyak'a şunları söyler:

    'BUNALIYORUM ÇOCUK'

    "Bunalıyorum çocuk, büyük ıstıraplar içinde bunalıyorum. Gittiğimiz her yerde dert ve şikâyet dinliyoruz. Her taraf maddi ve manevi derin yokluklar içinde." Ve kalkınma hamlesi bu dönemde daha da hızlandırılır. Atatürk döneminde 6124 işyeri açılır. Atatürk 1935 tarihinde GAP'ın temelinin atılması talimatını Celal Bayar'a verir.


    Atatürk, Doğu ve Güneydoğu'ya yaptığı gezi ve incelemelerindeki gözlemlerini Sabiha Gökçen'e şöyle ifade eder:

    "İnsan ömrü yapılacak işlerin azameti karşısında çok cüce kalıyor. Geçtiğimiz yerlerde fabrikalar görmek istiyorum, ekilmiş tarlalar, düzgün yollar, elektrikle donanmış köyler; küçük fakat tertemiz, sağlıklı, insanların yaşayabileceği evler, büyük yemyeşil ormanlar görmek istiyorum. Gürbüz çocukların yüzleri sararmamalı, dalakları şiş olmayan çocukların okuduğu okullar görmek istiyorum... Batıda ne medeniyet varsa doğuda da aynı medeniyet olmalıdır... Ben yapabildiğim kadarını yapayım, sonra ne olursa olsun demek benim kitabımda yok. Geleceği, geleceğin Türkiye'sini düşünmek görevim. Bir iş aldık üzerimize, bir harbin üstesinden geldik, şimdi ekonomik alanda savaş veriyoruz, daha da vereceğiz. Bu heyecanı yaşatmak, bu heyecanın ürünlerini görmek lazım."


    10 Kasım'ın anısına, Atatürk'ün 7 Kasım 1937 Tunceli ziyareti:

    İlk Meclis zabıtlarında Doğu ve Güneydoğu sorunu gündemlere gelir ve sıkça konuşulur. Örneğin Dersim Mebusu Hasan Hayri Bey, Dersim'in, bugünkü adıyla Tunceli ve çevresindeki durumu Meclis gündemine taşır ve hükümetin aldığı tedbirler tartışmaya açılır, görüş ve önerilere yer verilir. Bu dönemde Dersim ve civarının asayişi ve diğer konular ele alınır.


    10 Kasım kutlama hazırlıklarının yapıldığı bu günlerde; Cumhurbaşkanı Atatürk, hasta hali ile 7 Kasım 1937 tarihinde (ölümünden bir yıl önce) Tunceli'ye gider. O dönemde yayınlanan Ulus gazetesi haberi manşetten şöyle verir.

    "Tunceli halkı büyük şefi, emsalsiz tezahüratla karşıladı."

    TUNCELİ ZİYARETİ

    Atatürk'ün 7 Kasım 1937 tarihinde son açtığı bayındırlık eseri Tunceli'de bulunan Singeç Köprüsü'dür. Singeç adının geçmişteki hikâyesi şöyledir: Asırlarca Munzur suyundan geçenler sinerek geçtikleri için bu isim verilmiştir. Böylesine kaygıların kalmamış olmasına rağmen, huzur ve güvenliğin nasıl nimet olduğunu anlatmak için ismin yerinde kalmasını Atatürk istemiştir. Singeç Köprüsü; Elazığ-Tunceli yolunda, 36 metre açıklığında betonarme kemer şeklindedir. Tunceli bölgesinin ilk önemli eseridir. Köprü o zamanın parası ile 29.419 liraya mal edilmiştir.

    . Özetle Atatürk'ün Doğu ve Güneydoğu politikasını; "eğitim- adaletli paylaşım ve kalıcı yatırım, halkla bütünleşmek" şeklinde ifade etmek mümkündür.


    Teşekkürler Loresima


#29.11.2009 20:40 0 0 0
  • bende sana teşekkür ederim Didoşum
#29.11.2009 20:43 0 0 0
  • Atatürk hakkındaki alıntı yaptığınız bu kıssa nin uydurma olduğunu anlamamışsınız doğru diye hemen buraya kopyalamışsın internet elinin altında biraz araştırma yapsan olmazmızdı zaten baştan kurulan cümleler den uydurma olduğu anlaşılıyor
#29.11.2009 22:40 0 0 0
NaZ NaZ foto
  • Her ne hikmetse, Atatürk'u kötüleyen yazilar hep dogru, gerçekleri yazan yazilar yanlis.

    Insanoglu ne nankörmüs Yarabbi !
#29.11.2009 22:50 0 0 0
  • havilciğim cehalet kötü bişey ,maalesef cahil insana doğruları asla anlatamassın , bazı arkadaşların saplantıları var ama doğru ama yanlış ,düşmüşler peşine gidiyorlar , oyüzden sen nedersen de boş anlamıyolar çünki anlatamassın kendini yorma
#29.11.2009 23:07 0 0 0
  • 'İşte Dersim Gerçeği!'
    Haberler
    28 Kasım 2009

    Bir Dersim tartışmasıdır gidiyor. Kuşkusuz, Anadolu'da tarih boyunca yaşanmış insanlık için pek çok önemli acılardan biridir. Türk halkının mutluluğuna kurban edilen Ahmet Taner Kışlalı 1 Mart 1996'da Cumhuriyet'teki köşesinde Dersim gerçeğini şöyle yazmıştı:

    "Gezilerimde zaman zaman karşıma çıkan bir soru var: 'Dersim isyanının arkasındaki gerçek nedir?' Özellikle gençlerden gelen bir soru bu. Gençler, inançlarını savunuyorlar.

    Bilgileri dışındaki sorularla karşılaştıklarında da, yanıtlarını gazete köşelerinde verilmesini istiyorlar Hem kendileri, hem de kendileri gibi bilmeyenler öğrensin diye.

    Doğu ve Güneydoğu'daki başkaldırmalar içinde iki tanesi önemli: Şeyh Sait ayaklanması ile Dersim ayaklanması. Şeyh Sait ayaklanmasının arkasında İngiltere vardı. İngiltere'nin amacı, bu ayaklanma sayesinde, Musul üzerindeki isteklerini Türkiye'ye kabul ettirmekti. Kuzey Irak petrollerini kendi denetimi altına almaktı. 'Din elden gidiyor' görünümü altındaki ayaklanma bastırıldı. Ama İngiliz emperyalizmi de amacına ulaşmış oldu.

    Gerek Moskova, gerekse Türkiye komünistleri, Şeyh Sait ayaklanmasına (1925) destek vermediler. Komintern (Komünist Enternasyonal) belgelerinde; bu tutumun nedenleri şöyle açıklanıyor:

    'Mustafa Kemal, genel olarak ulusal kurtuluş hareketini temsil etmekte ve Türkiye'nin demokratlaşması ve feodal kalıntılar ile Müslüman din adamlarının etkisinden kurtarılması için çalışmaktadır. Kemal'e karşı, ilk olarak emperyalizm, ikinci olarak feodal ağalar, üçüncü olarak din adamları ve dördüncü olarak liman şehirlerinin yabancı sermayeye bağlı ticaret burjuvazisi mücadele etmektedir.'

    Dersim, bugünkü Tunceli'nin eski adı. Ve Dersim tarihi, ayaklanmalarla dolu. Padişahlara karşı ayaklanmışlar. Meşrutiyette ayaklanmışlar. Jön Türk hareketinde ayaklanmışlar. Sonuncu olarak da Cumhuriyet yönetimine karşı ayaklanmışlar. Kimler bunlar?

    Osmanlı'nın bile Tımar sistemine dâhil edemediği şeyhler, ağalar, aşiret reisleri Yani yargı da kendileri olan, vergiyi de kendileri toplayan, gençleri askere yollamayıp kendi muhafızları yapan, haydut çeteleri oluşturan feodal güçler Derebeyleri.

    Niçin ayaklanıyorlar? Bu geri düzen değiştirilmek istendiği için. Komintern belgelerinde (1937), son Dersim ayaklanmasına neden olan ortam şöyle anlatılıyor.

    'Feodal unsurlar, Kemalist parti tarafından gerçekleştirilen reformlara rağmen, bugüne kadar ülkenin bu sapa bölgesinde barınmayı başarmışlardır Dersim, Türkiye'nin ulusal ekonomisinin dışında kalmaktaydı. Öyle ki başka bir vilayetten hiçbir tüccar, Dersim'de iş yapmayı göze alamazdı. Devletin Dersim'de askerlik yükümlülüğünü gerçekleştirmesi ve yasal vergileri toplaması, bugüne kadar mümkün olmamıştır.'

    Ve ekleniyor:

    'İsyanın arifesinde tapu kadastro idaresi, feodal aşiret reislerinin elinde bulunan halka ait malların incelenmesi ve saptanmasına ilişkin hükümet önlemlerini uygulamaya başlamıştı. Bu durumda feodalizm, kendi yasadışı egemenliğinin iktisadi temellerini yitirme tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu hissetti. İşte, özellikle bu önlem, isyana yol açan neden olmuştur."

    Son Dersim ayaklanmasının çok kanlı bir biçimde bastırıldığı doğrudur. Hareketi yöneten komutanın, bu nedenle görevden alındığı da bilinmektedir. Ama Dersim ayaklanması nedeni ile Atatürk'ü ve Kemalizmi suçlamaya çalışanların öncelikle şu soruyu yanıtlamaları gerekir:

    'Suçlamalar doğru ise Tunceli -yani Dersim- niçin yıllar boyu Atatürk'ün partisine oy vermiştir? Türkiye'de Kemalist partiye -ya da başka bir partiye- verilen oyların yüzde 70'leri aştığı başka bir il var mıdır?'

    İşte Dersim gerçeği! Gerisi 'lafügüzaf.'"

    "Komitern Belgelerinde Türkiye-Kürt Sorunu", Kaynak Yay., İstanbul, 1994

    ***

    1919'da Samsun'dan sonra Sıvas ve Erzurum kongrelerine doğru yol alırken Mustafa Kemal Paşa'ya Elazığ Valisi'nce suikast yapılacağı ihbar edilir. Dersimli Diyab Ağa, 'Dersimlilerle' birlikte Paşa'nın korumalığını üstlenirler. Diyab Ağa ve Gangozade Hasan Hayri Bey korumasındaki Mustafa Kemal, iki kongrenin ve Amasya'nın ardından Ankara'ya ulaşır.

    ***

    1921'de Yunan ordusu Ankara'ya 90 km yaklaşmıştır. Polatlı'daki Yunan ordusunun top sesleri Ankara'da duyulmaktadır. Bakanlıklar boşaltılarak kağnılarla Kayseri'ye taşınma konumundadır. TBMM'nin de Kayseri'ye taşınması tartışılırken Dersim milletvekili Diyab Ağa TBMM kürsüsüne ilk ve son kez çıkar ve tartışmayı şu kısa sözlerle noktalar:

    "Buraya savaşmaya mı, yoksa kadınlar gibi kaçmaya mı geldik?"

    ***

    1925'te Şeyh Sait İsyanı'nda Alevi Kürtlerinin tutumları önemliydi! Dersimli Diyab Ağa, Atatürk'ün destek beklentisini yanıtlamadı, ancak Şeyh Sait'ten de uzak durarak Alevi Kürtleri Kemalizme yakınlaştırdı. Kışlalı'nın yazısının sonundaki soruların bazı yanıtları da burada aranabilir

    ***

    CHP Milletvekili ve emekli Büyükelçi Onur Öymen odaklı son tartışma daha ortada yokken, 2008 Eylülü'nden bu yana belirli çevrelerin iki yıldır "Avrupa Parlamentosu" binasında "Dersim olaylarını" kazımaya başladıklarını da göz ardı edemeyiz. Basınımıza fazlaca yansımayan bu toplantılarda, "Avrupa Ermeni Federasyonu Başkanı" Hilda Çoboyan'ın "Dersim Soykırımı" kavramını kabul ve bir yabancı profesörün de "Atatürk'ü savaş suçlusu" ilan ettirdiğinin bilinmesinde yarar var. Türkiye'nin dışından içeriye sokulan çeşitli parmakların kapanmış yaraları kaşımaları sürüyor. AKP hükümeti de bu kaşımalara yanlış bir siyasa ile "Ermeni açılımı", "Kürt açılımı" ile bilerek ya da bilmeyerek çanak tutuyor!
    Özgen Acar


    gerçekten Alevilerin evlerinde Atatürkün resmi baş köşededir severler, maalesef şimdi bütün herşey Atatürke malediliyor maksat insanları kışkırtmak, ancak olayların kökenini çok iyi irdelemek lazım,hem Atatürk niye azınlıkları dışlasın ki onları kazanmak onun da işine gelir, siyasette günümüzdede böyle değilmi kömür buzdalabı
    falan dağıtılıyor ama Kürt kardeşler vermedi bu sefer

    çok güzel paylaşımdı kardeşim ellerine sağlık
#29.11.2009 23:10 0 0 0
NaZ NaZ foto
  • Valla Didemcim isteyen istedigi pencereden baksin olaylara, hiç umrumda degil. Son dönemde Atatürk'e laf söyleyen kendini adamdan sayar oldu. Ama tarihi çarpitanlar, olaylari olduklarindan farkli yansitanlar ancak kendini avutur. Kendini avutanlarada birseyleri anlatmaya çalismayacagim, bir tabir vardir, nato mermer nato kafa diye, anlatsanda degismez anlatmasanda, o kendini avutarak devam edecektir yoluna.O yüzden yormiyacaksin kendini, birakacaksin onlari kendi hallerine
#29.11.2009 23:19 0 0 0
  • benim anlatmak istediğimde buydu havilciğim teşekkürler
#29.11.2009 23:22 0 0 0
  • Benim anlamadigim bu acilan konularda elestiri neden yaziya ve yazinin icerigine olmuyorda konuyu acana oluyor ve hep yorumlar konunun maksatini asip kisisellestiriliyor konuyu acan arkadasimiz tarafsiz sunmus yorumlara, ama dogruluk payi var ama yok konunun sonucta tartisarak(Saygi cercevesinde kisilik haklarina saldirmadan) dogruluk yada yanlislik payi ortaya cikacaktir.


    Sadece laleler kalsın... Bahçedeki diğer bütün çiçekleri sökün, atın... Derhal.

    Birde madalyonun diger yüzü var yüzümüze karsi Türküz yada Türküm diyipte arkamizi döner dönmez maskelerini düsürüp is cevirenleri o bahceden kim söküp cikaracak yada atacak...
#29.11.2009 23:35 0 0 0
  • Leyli lal kardeş o dediklerin ayrık otlarıdır onları ne kadar temizlersen temizle onlar yok olmaz didem ile havil yazdığım yazıya karşılık direk bana hakaret ettiğinizin farkında misiniz o kullandığınız kelimeleri aynen size iade ediyorum o kıssa nin uydurma olduğunu siz daha biliyorsunuz ama yalanlamak işinize gelmiyor
#30.11.2009 06:14 0 0 0
  • Aslında uydurma olmadığı yapılan uygulamalarla açıkca ortadadır. cumhuriyet kurulduktan sonra niçin azınlıklar vatanına gönderildi? birçoğu en zor zamanlarımızda arkamızdan hancerlemedi mi. yanyana komşu tüccarlık yapan yunanı ermenisi mazlum ecadımız sığındığındığında hıyanet etmekten asla kaçınmadı. ne unutkan milletiz. suç bizim de değil ki bizi komşu! kardeş! dost! diye uyutanlarda. yapılan mezalimler birbir raflarda. arşivleri birileri açıp okumak isteyecek de bulacak!! o kadar yazarımız var yazsana. geçmişini bilmeyen geleceğini bilemez. yazılsada piyasada ömrü ne kadar olur yasaklarınır toplatılır.
    ayrık otu kürtü lazı çerkezi azerisi değil ki kendini türk hisseden bu vatan hepimizin diyenindir vatan..
    ama... bazı kesimler var ki onların tek bir tanesinin bile Türkiye topraklarında yaşamaya asla ve asla hakkı yok...
#30.11.2009 13:16 0 0 0
  • Emeğine sağlık LoReSiMa kardeşim
#30.11.2009 13:22 0 0 0
  • geçmişini bilmeyen geleceğini bilemez.

    teşekkürler güzeldi
#30.11.2009 13:44 0 0 0
  • Okullarda ki tarih kitaplarına bakarak tarih öğreniyorsak vah vah yazık 1919 da başlayıp 1922 de biten kurtuluş savaşında ne kadar şehit verdik bilin bakalım ama sadece okul kitaplarına bakarak cevap verin
#30.11.2009 15:13 0 0 0
  • şehitler şehitler dediğin başkasının komutasındamı hareket ediyorlardı sayın a-yan size soruyorum kimsenin şehitleri küçümsediği falanda yok ayrıca siz Atatürk'ü karalamak adına nerden saldıracağınızı bile bilmez olmuşsunuz..Tarih kitaplarını alında siz okuyun bence ayrıca bu yazı uydurma falanda değildir bu kadar iddia ediyorsanız ispatlayında görelim...
#30.11.2009 15:26 0 0 0
  • Sorduğum sorunun cevabı bu değil lorasima kardeş Atatürk hakkında uydurulan bu kıssa yi buraya alıntı yapan sizsiniz benim ispat etmeme gerek yok ispat edebiliyorsınız siz edin
#30.11.2009 16:21 0 0 0
  • inkar edende sizsiniz benim bir problemim yok :D
#30.11.2009 16:23 0 0 0
  • Tamam ışte inkar edene karşı ispat etmek size düşer bana değil
#30.11.2009 16:38 0 0 0