Bir Partizan Hikayesi

Son güncelleme: 16.11.2010 19:55
  • Bir Partizan Hikaye - Bir Partizan Hikayeleri - Aynur Engindeniz - Aynur Engindeniz Yazıları

    Her sabah olduğu gibi, bu sabah da Ali Bekir'in - genellikle benim gibi işsizlerin müdavimi olduğu- kahvesinde oturuyordum. Köşedeki simitçiden aldığım bir simidi çayıma katık etmek üzereydim ki, En iyisi Biz partisinin ilçe teşkilatında çaycılık yapan arkadaşım Mehmet yanıma oturdu. Hafif sağa kayık kravatını düzeltirken pişkin pişkin sırıtıyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse, hiç de ahmak espri kaldıracak saatimde değildim. Evden bir araba yükü beddua ve küfürle firar etmiştim. Bizim hanım - namı diğer Dilbaz Şazimet- sağ olsun hayır duasını hiç esirgemez evden çıkarken.
    Simidi ikiye bölüp - nezaket gereği, biraz da almayacağını ümit ederek- Mehmet'e uzattım. Almamak bir yana dursun, bir ısırıkta simidi yarı yarıya midesine indirirken teşekkür bile etmedi.
    Ağzındaki simidi göstere göstere yüzüme bakıyordu. Dayanamayıp sordum:
    _Hayırdır Mehmet, ne öyle bakıyorsun?
    _ Lan Eşref, hala iş bulamadın mı?
    _ Bilakis, buldum! Buldum ama, sabah kahvaltısını burada etmesem güne başlayamıyorum da, müdürden yarım saatliğine izin aldım. Sen benle kafa mı buluyorsun, iş bulsam burada işim ne?
    _Hemen de kızıyorsun. Relaks ol biraz oğlum. Bak sen bu kafayla gidersen daha çok iş beklersin.
    _ Ya ne yapayım?
    _ Bak, bu devir ne devri?
    _ Valla bizim giyimimize yememize bakarsan Taş Devri.
    _ He iyi espriydi, ama ciddi olalım. Bana bak, devir parti devri. Bir partiye kapılanmazsan işe zor girersin. Disko disko partizani, anlarsın ya
    _Git işine be! Bizim disko dinleyecek halimiz mi var. Benim gibileri en iyi Müslüm Baba paklar.
    _ Ya ne geri kafalı adamsın Eşref! Lafın gelişi disko disko partizani dedim. Şarkısını dinleyesin diye değil. Şarkıdan feyiz alasın diye.
    _ Nasıl olacak o iş. Git işine ya sabah sabahAdamı hasta etme! Tuzun kuru tabi
    _ İyi ya oğlum ser güneşe seninki de kurusun.
    _ Nasıl olacak o iş?
    _Bak, başta da söylediğim gibi, bir partiye üye olmadıkça iş bulamazsın. Gel bizim partiye üye ol. Şerefsizim, iki dakika içinde cep telefonuna kısa mesaj yoluyla iş teklifleri yağmazsa
    _Yapamam ben o işi. Ne anlarım siyasetten ben. Elifi merdek bilmem. Bırak tarihi, doğum senemi sorsalar yarım saatte cevap veririm.
    _Oğlum ne tarihi be! Dil Tarih fakültesine girmeyeceksin, altı üstü bir partiye üye olacaksın. Hem siyaset yapman da gerekmez. O işi büyükler hallediyor zaten. Sen sadece sorulduğunda " Hay hay efenim iyi düşündünüz" diyeceksin.
    _Ya iyi düşünmüyorlarsa
    _ Orası seni ilgilendirmez. Sen sadece " Hay hay efenim iyi düşündünüz" de yeter.
    _Bu kadar basit yani
    _ Ne sandın oğlum?
    _ İyi de hangi partiye üye olacağım?
    _ Valla Eşref'im, her partinin çeşitli prensipleri var. Ama önemli olan senin amacın ve prensiplerin. Sana kim iş garantisi veriyorsa o parti en iyi partidir.
    _ O zaman sizin partiye geleyimHem iktidarHer kapıyı açar
    _Yok yok, bizim partide kontenjanlar dolu. Malum iktidar partisiyiz, yedeklerimiz bile dolu valla. Sen iyisi mi En Süperi Biziz partisinden başla. Muhalefet diye burun kıvırma, gözüm kör olsun devletin yarısı bizimse, yarısı da onların. Ha bu arada rozetsiz olmaz
    Cebinden çıkarttığı bir avuç rozeti masanın üzerine koydu.
    _Al bunları, hangi partiye gideceksen, kapıdan girmeden mutlaka rozetini tak. Daha sahici partizan görünürsün.
    _ Sağ ol ya, ben de düşünüp duruyordum. Bugün de iş bulamazsam akşama yatacak yerim yok.
    _ Yalnız Eşrefçiğim biliyorsun her güzel şeyin bir bedeli vardır..
    _Eee!
    _ Bu rozetleri bulmak sandığın kadar kolay bir iş değil. O yüzden bu hizmet ücrete tabidir. Ama sana bir kıyak yaparım, KDV almam.
    _Allah belanızı versin be! Yediğiniz yetmedi! Al şu beş lirayı, vallahi son param!
    _ Kafi değil ama idare edeceğiz ne yapalım. Maksat milletimize hizmet olunca
    _Hay sizin hizmetiniz
    _Neyse Eşrefçiğim. Benim mesai başladı. Dediklerimi unutma. Öptüm seni bebeğim!
    İki saat sonra, En Süperi Biziz partinin kapısındaydım. Girmeden evvel parıl parıl parlayan rozetimi taktım. Rozeti takınca kendimi öyle adamdan hissettim ki, bir anda hayal alemine göçtüm. Güya arkamda kara gözlüklü korumalarım, yanımda kelli felli adamlar, civar binaların tepelerine yerleştirilmiş keskin nişancılar vardı. Bizim mahalleye yaptırdığım okulun açılışına gidiyordum. Havalı el hareketleriyle yanımdakilere talimatlar yağdırırken, bir de baktım Şazimet balkonda yamalı donlarımı asıyor. Beni görünce öyle bir çığlık attı ki, küt diye gerçek dünyaya düşdüm. Meğer o çığlık Şazimet'ten değil, kapıdaki x-ray cihazından geliyormuş. Göreviler anında etrafımı sardı. İçlerinden en iri kıyım olanı:
    _Hop hemşerim! Bağa mı giriyorsun! Çıkart ceplerindekileri!
    Cebimde ne zamandan kaldığını bilemediğim bir liramla, arada meyve soymaya yarayan küçük çakı bıçağım vardı. Mahçup bir şekilde görevliye teslim ettim. Tekrar cihazdan geçirdiler. Cihaz yine öttü. İri kıyım görevli sert bakışlarla:
    _Lan hemşerim, canlı bomba mısın nesin? Ne varsa üzerinde çıkart hemen!
    Aklıma Mehmet'in sözleri geldi. Güleç ama tedirgin bir yüzle görevliye bakarak:
    _ Hay hay efenim iyi düşündünüz, dedim. Adam alaycı bir şekilde:
    _İyi düşünenler üst katta hemşerim, şimdi sökül üzerindekileri!
    _Ne yani, soyunacak mıyım?
    "Bir yerlere gelmek için soyunmak" dedikleri bu olsa gerek dedim içimden. Ne yapalım, çoluk çocuğun nafakası için icap ederse soyunacaktık da. Çünkü ben babaydım, bir evden illaki biri soyunması gerekiyorsa o da Şazimet değil ben olmalıydım. Çaresiz gömleğimin düğmelerini çözmeye başladım. Görevliler bana bakarak gülüyor, aralarında sessizce fısıldaşıyorlardı. İçimden " Galiba yırtık atletime gülüyorlar" dedim. Son düğmemi de çözmek üzereydim ki iri kıyım görevli ellerime yapıştı.
    _Ya sen deli misin nesin? Ne diye soyunuyorsun?
    _ Hay hay efenim, iyi düşünüp, üzerindekileri sökül demediniz mi?
    _Allah'ım ya! Bir de partili olacaksın bu kafayla. Niye muhalefette kaldığımız belli. Sizin gibi cahil cühelayla iktidar mı olunur? Üzerinde metal ne varsa çıkart demek istedim kardeş, anladın mı bu sefer?
    _Abi valla üzerimde metal hiçbir şey yok.
    _Bir de yalan söylüyorsun! Gözüm tutmadı seni. Haydi şurdaki polis merkezine gidiyoruz.
    _Abi gözünü seveyim ne polisi. Benim polislik işim olmaz. Arayın bakın, üzerimde kesici delici patlayıcı maddeyi bırak, kürdan bile yok abim!
    İki görevli tepeden tırnağa, ova ova aradılar üzerimi. Hiçbir şey bulamayınca şaşırdılar. Tekrar cihazdan geçirdiler. Tekrar, tekrarSonra cihazın ayarlarını kontrol ettiler. Cihaz da sağlam çıktı. Hepimiz şaşkındık. "Lan Mehmet, Allah belanı versin bir daha! Ne hallere düştüm senin yüzünden" dedim içimden. İş var diye onca itilip kakılmayı sineye çektim. Bir sürü laf işittim. Duvarlara büyük puntolarla yazılmış yazılara baktım. " Millet için varız", " Millet efendi, biz hizmetkarız" , "Eşitlik, özgürlük, refah, insan hakları" v.s.
    Daha kapısında horlandığım kapının en üst katında nasıl muamele görürdüm Allah bilir. Böylece düşünürken aklıma cüzdanıma zula ettiğim rozetler geldi. Heyecanla cebime dalıp cüzdanımı çıkartıyordum ki, güvenlikçi bağırdı:
    _Elini görebileceğimiz şekilde dışarıda tut! Sakin ol, sakın yanlış bir hareket yapma!
    _Korkmayın efendiler, bomba pimi çekecek değilim. Cüzdanımda rozetler vardı. Onları çıkartacaktım.
    _Tamam, yavaşça çıkart cüzdanı ve bize ver!
    Cüzdanı görevliye verdim. Açtılar. Şazimetin iğrenç resminin arka bölmesine gizlediğim rozetleri çıkarttılar.
    _Vay sahtekar! Güya adam kandıracaksın ha? Yakanda başka cebinde başka ideoloji
    _İzin verirseniz yukarı çıkabilir miyim şimdi? Efendilere diyeceğim var.
    _ Aslında seni yaka paça dışarı atmak lazım ya, hadi yine halk sevgisi belasına geç şu x-rayden bir daha.
    Gönül rahatlığıyla tekrar cihazdan geçtim. O da ne! Yine aynı tiz sesBu sefer adamlar daha çok işkillendi. Beni doğruca köşedeki polis karakoluna götürdüler. Allah'tan AB uyum yasaları var, polis karakolunda kötü muamele görmedim. Ama ne yazık ki, AB den çekindiği kadar milletinden çekinmeyen bir devletin elemanı, tabisi olduğum için kendimden tiksindim.
    Beni çırılçıplak soyup röntgene soktular. Parasızlıktan yaptıramadığım ne kadar tahlil ve film varsa hepsi yapıldı çok şükür. Sonuçta iki baldırımda çok sayıda metal madde tespit edildi. Sorguya aldılar. İki sene önce domuz avında kaza ile vurulduğumu söyledimse de inandıramadım.
    Apar topar Adli Tıpa sevk edildim. Bacaklarımdaki saçmaları tek tek toplayıp bir poşete doldurdular. Gene de Allah devletimizden razı olsun. İki senedir bacak ağrısından uyuyamıyordum. Biraz garip bir şekilde de olsa kurtulmuş oldum. Zaten tüm ülkem insanının yaşamı tesadüflere bağlı değil miydi?
    Çıkan saçmaları baristiğe gönderdiler. Tekrar sorgu odasına alındım. Vuran kişi kimdir. Açık adresi, anası babası, teyzesi kimdir? Vurulma çatışma esnasında mı olmuştur, şahidim var mıdırSadece kaza diyebildim. Yeterli görülmemiş ki, karşınızdayım hakim bey. Adalete sığınıyorum. Atın beni içeri, vaz geçtim özgürlükten falan. Ne olacak yer içer yatarım. Şazimet'in de Allah belasını versin. Ne hali varsa görsün. Onca beddua etmeyeydi bu hallere düşmezdim. Evet, evet atın beni içeri. Vallahi içerdeki vatan hainlerinden daha külfetli olmam devletime. Bir köşeciğe kıvrılıveririm. Yiyip içip zehirliyorlar diye AB ye de şikayet etmem sizi. On metre, on iki metre davası da gütmem. Bir ranza yeter. Hastayım diye GATA'ya da sevk istemem. Biz aç bir milletin gözü tok evlatlarıyız. Çok şükür tacizci, tecavüzcü de değiliz. Ne de olsa siyasi suçlu sayılırım. Havası var bir kere. Kim bilir belki de içerde bir kitap yazar, yolumu bulurum. Ha, hakim bey? Adaletine sığınıyorum.

    Aynur Engindeniz
#13.11.2010 00:06 0 0 0
  • (...!):)

    Emeğine Sağlık Mavişim ..
#13.11.2010 14:26 0 0 0
  • tşkler..
    güzeldi..
#16.11.2010 19:55 0 0 0