Unutulabilirmi bilmiyorum unutmak icin sebebi olması gerekiyor insanın sanırım, unutma sebebi genelde unutulma sebebiyle aynı oluyor ama... unutulmamak dileğiyle demiyorum güzel hatırlanmak dileğiyle saygılar...
Umutlarımla söndün güneşim gibi gidişin gibi,
Her şişede biraz daha senle, senlerle uyudum ben,
Yas tutmadım, ağlamadım sadece ve ayrıca kahroldum yokoldum sandım,
Her sabah kalbimi bir bıçakla çizer gibi izledim güneşin hayatıma girişini,
Her sabah bir kaç kafiyeli söz yazdım adınla başlayan,
Her sabah bir defa çaldı ölüm kapımı hiç bir sabah hazır değildim gidişine ve ölüme.
Açmadım kapılarımı ne hayata ne ölüme, gidişlerine hazır olmadığım gibi hazır değildim bu kadar keskin değişikliklere.
Daha ayrılığımızın sarhoşuydum ve daha uyanmamıştım o tatlı rüyadan...
Oysa gitmelerinin bile adam gibi olmasını dilerdim,
Bir umut olsun içimde bekleyeyim binlerce sene kalbimin tek sahibini,
Ama adam gibi bile gitmedin ve böylesine gitmemişken nasıl bekleyebilirim seni,
Nasıl kandırabilirim içimdeki beni,
Yani ne gitmişsin, ne bendesin
Bende ne sendeyim, ne kendimde....
Gittiğin yere benide götürebilirmisin ki,
Veya ben o kadar cesurmuyum gelecek kadar gittiğin yere,
Yanımda olmadığına göre gitmiş olmalısın,
Yada bu şehir gittiğin yere benzemiyor olması normalmidir.
Sokaklarda, sokak aralarında yokluğun kol gezerken,
Şehir derin bir uykuya dalar gittiğin şehre inat,
Siyaha boyanır tüm dünyam, tüm rüyalarımın renkleri çekilir.
Karanlık başlar yokluğunda ardın sıra, gözlerim kapanır açamam,
Korkarım açmaktan, açtıktan sonra karşımda seni bulamamak korkutur beni,
Oysa ne pembe düşler kurarım varlığını hissederken,
Varlığımı varlığına bu kadar feda etmişken,
Gitme...
Bıraktığın şehirlere benzemesin ardından kalan bu şehir,
Bıraktığın bu adam, bıraktığın bu kalp bırakılmışlara benzmesin.
Bir tomurcuk düştü kaldırımın üstüne, penceremin önüne,
Yinede giderken bir gülümsemendi o tomurcuk,
Zaman geçti, insanlar geçti tomurcuğun üzerinden,
Terk edilmiş bu sahil kasabası, terkedilmiş bu adam,
Yeterince cesur olamadan terk edilen bu kalp unutamadığı gidişini,
Hep birşeyler hatırlattı, martılarda gidiyor bak senin gittiğin gibi gülümseyerek,
Ve hatıralar geçiyor her zerresinde yaralarımı kanatarak,
Zaman geçiyor gidiyor senin gibi nasırlaştırıp çehremi,
Aynı senin gittiğin gibi sevgili....
Aynı seninki gibi...
...
Karanlık sokağımdan bakıyorum hayatların akışına,
Sokak lambaları ıslanıyor yağmur damlalarıyla,
Üşümüş gibi elimi cebime sokup, hayatını kıskanıyorum,
Başka hayatlarla paylaştığın hayatını,
Oysa...
Bana ne kadar yakınsın bilmiyorsun,
Her gece buradan izlerken pencereni karanlığa saklıyorum bedenimi,
Kimseler görmüyor, kaçak sigaralar çekiyorum aldıran olmuyor,
Tıpkı senin gibi dünyam biraz bana ait biraz benden uzak ama içimde,
Yinede...
Umut et diyor içimdeki yalnız çocuk, geleceğini biliyorsun umut et diyor,
Artık inanasım gelmiyor, ben böyle kandırdıkca kendimi,
O çocuktan nefret eder gibi, hayallerine kızıyorum odamın ortasında durup duruken,
Yağmura kızıyorum her damlası biraz daha işlerken bedenime.
Artık...
Duvarlara ismini yazmakla geçirmiyorum akşamlarımı,
Bana bıraktığın kadarıyla yaşamak bu hayatı, sensizken bile böylesine dolu yaşamaya çalışmak, önümden sessizce geçen bu gençliğe kendimi ölesiye affettirmek sensizken bile savaşmak...
Zor geliyor.... Gidemiyorum...
Ben ne hayatı ne bu dünyayı sensiz istemiyorum....
Af dileyip senli rüyalarımdan,
İlk kez bu gece bağımsız bir düş gördüm kafamdaki ülkemde,
Bölücü martılar peşkeş çektiysede gönlümün kara sularını,
Eli silahlı korkularımla savaştım elimde kalemimle göğüs göğüse,
Aşkından vazgeçmek ne mümkün sabahlar uzadıkça uzadı,
Ve bu savaş ve bu kan kokusu gitmedi adalarımın körfezlerinden,
Canlı bir bombaydı umutlarım, masum hayallerimi öldürdüklerini bilmeden cennete gitmenin rüyalarını gördüler.
Sisliydi gece ve karanlıkta parlıyordu mavzerin, cebindeki çakın ve kesiğinden damlayan kanım,
Hiç bir dedikoduya ve faşist gölgeye tutsak olmasın diye düşlerim,
Son kurşunu ben sıktım sana dokunmasın diye dualar ederek kendime,
İçime işlemiş bir kere, kendime bile aykırı sevgim,
Ben sevdim seni bu gönlün bu toprağı sevdiği gibi,
Sende dolaylı yollardan topraksın işte gözümde gelişin gidişin gibi sevdim toprağını sevdim,
Suladığım her karanfili...
Her sabahı böyle kanlı bıçaklı beklerken, yaralamalarını sevdim gün ışığının kanlı düşlerimi,
Bu gece sana olan tutsaklığımdan kurtulup isyancı adamı oynadım; toprağını seven,
Bu gece senin için döktüğüm her damla gözyaşımı her damla kanımı sınadım...
Sen gittin düşlerimden ben ağladım,
Sen gittin ülkemden ben kanadım....
asıl ben tesekkur ederim arkadaslar okumanız bile benim icin onurdur. karbeyaz sanada ne kadar tesekkur etsem azdır hiç konudan ilgini kesmiyorsun bana şevk veriyorsun tekrar tesekkur ederim
cünkü cok güzel yaziyorsun, yazdiklarinda cogu zaman kendimi buluyorum zevkle okuyorum...Asil bu güzel duygulari bizimle paylastigin icin ben tesekkür ederim!! Bu duygu ve ask dolu yazilarin devamini bekliyoruz...
Dönmen muhtemelmiydi, olasılığı neydi beni tekrar sevmenin,
Arkanı dönüp, arkandaki gözlerime bakmamanın bir nedeni varmıydı,
Öyle inatçı öyle kararlı ve öyle ezici gidişin, yokedercesine her adımın uzaklara.
Hiç görmediğim yüzün uzaklarda, ellerin tutmayı bilmiyor düşlerimi.
Ben seni kaybediyorum herhangi bir güneş sisteminde herhangi bir kara delikte,
Uzaklaşıyorsun işte,
Tenime hüzün bulaştı, kokuna ayrılık, bir gece yarısı çekip gittin,
Ay bulanık.
Belki yeni bir umut bekliyorsun,
Belki en büyük aşkı arıyorsun,
işte gidiyorsun,
Mutlumusun...
Ve hayatina adadim oluşumumu
Yanlış hediyelerle mutlu oldum
Aşka doydum,
Yalnızlıklarımla yanlışlıkla koydum adımı
İstedim görmedin kimliklerine esir kaldım,
Ağladım.
Sabahlara kadar uyumadım,
Belki bir adımdım yarım kalandım istediğim kadar ağladım
Sesimi duymadın.
Gidişlerine kırmızı dinamitler ektim,
Çiçeklerini topladım,
Her seste parçalandım ve durmadım
Çünkü yeni başlamıştım
Ağladım,
Köşelerine çekildim hayatımın,
Başrollerimi kaptırdım,
Bir figüran kadar çaresizdim,
Hep gezdim bir yerde kalmadım,
Ağladım,
Özlemlerimi kanattım yarım kalandım
Kör olmuş oluşumlara daldım ve çekildi kanım,
Damarlarım boş kaldı umudum gece nara atan sarhoşlardı,
İçime işledi feryatlarım ama susmadım,
Unutmadım,
Bazen bir güneş doğdu yüzümü sakladım ve arada umutlandım.
Gök gürledi yağmur olup yağamadım
Kimsesizliklerine tutsak kaldım
Ve ağladım
Ağlamayı sanat saydım
Her kelimemde sana bir misafir yolladım.
Kendi canıma sarıldım,
Ölümüne oynadım bana oynadığın oyunlarındım,
Ben bir oyuncaktım içimde kalan yarım şiirlerimi okuyacaktım
Beni susturamadın, susmadım
Ağladım
Bir silah gibi çaresiz kullanıldım,
Hep faildim ölüm sebebiydim,
Bırakmadım, bırakamadım.
Sen çocuksun daha,
Çocuksusun...
Gözlerinden en asil hayal peresti görüyorum sanki,
Ellerinden en sıcak volkan,
Ve kalbin güneşin en hası en sadesi,
Biraz çocuksun hala bir o kadar çocuksusun,
İçime gizleniyorsun, saklambaç oynuyorsun göz göre göre,
Karanlık kuytularından kaçıp, yaralarıma dokunuyorsun,
Beni güldürüyorsun, gözlerim bile seni izlerken yoruluyor sanki,
Ve sanki ben çok ihtiyarım ayaklarımı uyduramıyorum sana,
Çocuksun daha çocuksusun bu yüzden ben sana sususuzum,
Bu yüzden sana doyumsuzum,
Kalbimin ortasında kocaman bir kamp ateşi yaktın,
Sen yakıyorsun ben kavruluyorum,
Çünkü çocuksun, bir melek kadar çocuksusun...
Belki ölesiye kirlenmiş olmasaydı aşkımız, yani değeri belli olmasaydı, geri dönebilirdin...
Belki kurumuş topraklarıma umutlar ekebilirdin, yalanlarla beslemeseydin düşlerini...
Sahte gülüşlerine ortak ettin zavallı kalbimi, oysa ne kadar güzel gülerdin, gerçek olamayacak kadar güzeldi gülüşlerin...
Ve sanki içime işledin kendini, çözemedim senden kalan hikayelerini...
Gereksiz kafiyelerim ve acıklı yarım kalmış hikayelerimle yaşıyorum seni...