ruhumun zindanlarındaki kısık bir ışık hüzmezi zaman
neye baksam karanlığın sürgün olduğu esaret,nefeste gam
ne zamanki damlar gözlerinden iki damla yaş ve ben olursun
kağıda dökülmüş son hecelerdedir hüküm artık
ve,faili meçhullerden kurtulduğum an...
Tek bir söz söyleme artık gitmek geçiyorsa aklından masadan kanları damlayan bu kalbi de al öyle git
Susturabileceksen içindeki sesi
kırılmayacaksa kolun kanadın
kopmayacaksa papatyadan yaprakların
al bu kalbi de öyle git
Senin için döktüğüm yıldız tozlarının
sana aşık ruhumun yazdığım tüm yazıların kaynağı bu kalbimdi onu da yanında götür ve öyle git
Seni sevmek herkesin aklına meydan okumaktır...
Tüm doğru şıkları reddedip bile bile bir yanlışı seçmektir seni sevmek...
Akılla kalbin bitmeyen kavgasını başlatmaktır...
Seni sevmek kimselere açıklanamayan kendine bile anlatılamayan...
Lanetli bir hastalık gibi saklanan tuhaf bir hikayedir...
Seni sevmek bir hikayede hayat bulmaktır...
Hayatını bir hikayenin peşinden sürüklemek bir roman karakteri olmak...
Romanın diğer karakterlerince acınarak bakılmaktır...
Seni sevmek kimsenin göze alamayacağı bir kavgaya girmek...
Ve sonunda kahramanca ölmektir...
Seni sevmek her seferinde yenilmektir...
Daha güzel yenilmek için yeniden başlamaktır...
Seni sevmek dünyanın en güzelini sevmektir...
Kendi sevgine bile aşık olmaktır seni sevmek...
Hiç kimsenin başaramayacağını başarmaktır seni sevmek...
Dünyada en az bir kez mutlaka yaşanması gereken bir duygudur seni sevmek...
Aşkını bu kadar çok olumsuz öğe ile tarif ettikten sonra...
Yazının sonunda bir kez daha sana aşık olmaktır seni sevmek....
Dokun bana / gözlerinde ölsün ölüm/Sar-beni / yüreğinde büyüsün gülüm/
Seni tanıdığımdan beri hiçbir zaman yolumu / yüzümü senden başka bir adrese çevirmedim.
Adından başka hiçbir cümleye yataklık etmedim ben.
Evet kabul ediyorum suskunluğa meyil etmiş yollarım oldu ama asla senden
vazgeçmedim.
Bir miktar umut bir dirhem mutluluktu istediğim..
Ve mavi bilyelerimi gözlerinden Cennete yuvarlamak
Sonra ıslak saçlarını ellerimi bir tarak misali kabul edip delice taramak/
Sonra gözlerinden savrulmuş en sıcak gözyaşlarını gırtlağında yakalayabilmek..
Seni sona hazırlamak değil yeni bir umuda koşturmak/
Cebinde sakladığın kaybedilişleri reddetmek seni bende yaşatarak..
Siyaha olan sevişlerini sana unutturup sana adın genişliğine denk gelen yedi rengi ispat etmek gözlerimde ve ölüme susamışlığı kana kana içmek yüreğinin en derin köşesinde...
dans etmeyi, sarılmayı, aşkımla bir gece yaşatmayı
sana masallar anlatmayı, seni ve beni anlatan hayaller kurmayı
kulağına şarkılar fısıldamayı, en sevdiklerinden
bu gece yalnızlığı istemiyor yüreğim
içim sıkılıyor nedensiz yere
bu gece, bu gece seni istiyorum
bu gece seni,
bu gece seni çok seviyorum.
o'na ilişkin içimin ununu eleyip, eleğimi duvara astığımı düşünüyordum...
herkes kendi yoluna, kendi arayışına gitmiş,
araya sadece günler girmişti oysa ..
ama gel gör ki iç sesim, içimin şöyle en derininden,
bir yerlerden bir sızı belirip, gelip göz pınarlarımdan aktı....
sonra düşündüm...
hani bir şarkı var ya, sanırım Sezen Aksu'nundu;
"ben hiç kimseden gidemem, gitmem " diye...
galiba bu böyle bir şey...birini içinize aldınız mı...
sadece uyutuyorsunuz kuytu yerlerinizde,
hiç beklemediğiniz bir anda uyanıveriyor...
bu günkü gibi sevgiyle seslenmesiyle...
evet bu nedenle "aşk'ı" çok geçici bulanlara katılmıyorum ben...
işte bu olmadık zaman ve mekanlarda uyanan kısım aşka dahil...
en azından benim aşık hallerim'e...
aşk'la sevilen biri hep sevgili kalıyor kanımca...
eskiyense sadece zaman...
bu gün dü sevdiğim bu gün beni en mutlu ettiğin an...
Zaten topraktan vücut bulmamışmıki bu ruh,
Gönlüme meşk eyledim bu AŞK-I ALAMETİ,
Korkarmıyım zannedersin sen diye nefes vermekten,
Eyy Yar!!!
Bu can sanmaki vazgeçer senden
Sen bilmiş kıyameti yürek,gönülde ateş ve duman
AŞK-I ALAMETİ yaşar sessiz gecelerin içinde Har
Lal olsun dil-sus konuşma boğulsun çığlığında gam
Senden öte gömüleceğim başka köy mü var.