tarbal

tarbal

Üye
24.10.2004
Çavuş
1.319
Hakkında

#26.10.2005 12:02 0 0 0
  • Diş Hekimi Ali Cenk Erdem, amalgam dolguların içinde yüzde 50'ye yakın civa bulunduğunu belirterek, bunun Parkinson, Alzheimer gibi hastalıklara sebep olduğunu, bu yüzden beyaz diş dolgusunun kullanılmasını söyledi.

    hekimlerinin genelde kullandığı amalgamın sağlık açısından zararlı olduğu belirtildi. Diş Hekimi Ali Cenk Erdem, amalgam dolguların içinde yüzde 50'ye yakın civa bulunduğunu belirterek, bunun Parkinson, Alzheimer gibi hastalıklara sebep olduğunu söyledi. Amalgam dolgu, gümüş, kalay ve bakır alaşımının, cıva ile karıştırılması ile elde ediliyor. Karışımın yüzde 45-50'sini oluşturan civa oluşturuyor. Civa metalleri birbirine bağlayarak dayanıklı bir dolgu malzemesi haline getiriyor. Amalgam dolgu, 150 yıldan beri geliştirilerek kullanılıyor. Dünya genelinde yılda yaklaşık olarak 1 milyar amalgam dolgu yapılıyor. Ankaralı Diş Hekimi Ali Cenk Erdem, Türkiye'de amalgam dolgunun çok yaygın olduğuna dikkat çekerek, bilimdeki son bulguların bu dolgu çeşidinin sağlık açısından çok ciddi sorunlara sebep olduğunu gösterdiğini belirtti. Erdem, amalgamın insan sağlığına neden zarar verdiğini şöyle açıkladı: "Amalgam dolgu, zamanla aşınıyor. Aşınmadan dolayı içinde bulunan sindirime ve oradan da kana karışıyor. Amalgam, aynı zamanda içinde bulunduğu madde sebebiyle strese sebep oluyor. Ağız tadını değiştirdiği için damak tadını da etkiliyor."

    "Üretici firma da uyarıyor"
    Erdem, "Amalgam dolgususun maddesini üreten firmalar, bunun insanın sağla zararlı olduğunu net bir şekilde kabul ediyorlar. Amalgam kutuların üzerinde 'koru kafa' işareti var. Aynı zamanda ekolojik dengeye zarar verdiği işareti de var. Bunların kullanılmasından dolayı her yıl tonlarca civa atık sularla çevreye bırakılıyor. Çevre felaketine sebep oluyor" dedi.
#09.10.2005 19:33 1 0 0
  • İşte, MTV müzik kanalında sadece bir kez yayınlandıktan sonra ABD yönetimi tarafından yasaklanan fragman.

    11 Eylül'de New york'taki ikiz kulelere saldırı anının görüntüleriyle birlikte, AIDS, açlık, yoksulluk gibi konuların çok çarpıcı bir biçimde dile getirildiği fragmanı aşağıdaki linki tıklayarak izleyebilirsiniz.

    :download:
#09.10.2005 19:30 1 0 0
  • İşte, MTV müzik kanalında sadece bir kez yayınlandıktan sonra ABD yönetimi tarafından yasaklanan fragman.

    11 Eylül'de New york'taki ikiz kulelere saldırı anının görüntüleriyle birlikte, AIDS, açlık, yoksulluk gibi konuların çok çarpıcı bir biçimde dile getirildiği fragmanı aşağıdaki linki tıklayarak izleyebilirsiniz.

    :download:
#09.10.2005 19:29 0 0 0
  • gelen sanal seksin, uzmanlara göre gerçek bir seks deneyiminin yerini tutması mümkün değil. Ekranın karşısında olmanın verdiği güvenle hareket eden içe dönük ve sosyal fobiye sahip kişilerin tercih ettiği bu ilişki türü, kişinin gerginlik duygusunu gidermesine yardımcı olsa da, uzun vadede ruh sağlığı üzerinde ciddi sorunlar yaratabiliyor. Her gün daha fazla sayıda kişi tarafından ziyaret edilen porno sitelere de değinenn doktorlar, gençleri bu sitelerin içeriği konusunda uyarıyor


    Hattat Hastanesi Uzman Psikiyatristi Meliha Karayay internetin seks hayatına etkileriyle ilgili soruları yanıtladı:

    Sanal seks mümkün mü?
    İnternet ortamında cinsel içerikli chat ve devamında ilişki (sanal seks) son yıllarda özellikle merak edilen ve tartışılan konular arasında yer alıyor. Cinsel ilişkinin belirleyici özelliklerinden olan karşılıklı uyum, aynı ortamı paylaşma ve tensel beraberlik ancak gerçek cinsel ilişkiyle mümkün olur. Sanal seksin ayrı bir kategoride yer alması ve cinsel ilişkiden ayrı düşünülmesi gerekiyor.

    BEKLENTİLER ÖNEMLİ

    İnternet, bir ilişkiye başlamak için uygun bir ortam yaratır mı?

    İçe dönük, kendini ortaya koyma ve gerçekleştirmede engelleri olan, sosyal fobik özellikler taşıyan bireylerin internetin sağladığı görünmezlik duvarı içerisinde kendilerini daha rahat ifade edebildikleri görülmekte. Bu noktadan bakıldığında, bu tarz kişilerde internet ortamı kişideki performans anksiyetesini, yani gerginliğini gidermede yardımcı olmakta ve kişiler kendilerini daha rahat ifade edebilmekteler. Ancak bu sanal ortamdan başlayıp gerçek yaşama taşan ilişkilerde eğer kişi kendi eksik yönlerini tamamlayamamışsa, halen performans gerginliği içerisindeyse, problemler devam etmektedir. Bu noktadan bakıldığında internet ortamı eğer kişiler kendilerini oldukları gibi ifade ediyorlarsa ve beklentileri abartılı değilse, uygun bir tanışma ve paylaşım olanağı sunmaktadır.

    Porno sitelerin müşterileri kimler? İnsanlar neden bu siteleri ziyaret ediyor?

    İnternetteki porno sitelere daha çok gençlerin ve ilişkilerinde mutsuz olan bireylerin girdiklerini görmekteyiz. Gençler daha çok merak ve cinsel açlıklarını dışarda doyuramadığında, bu sitelerde var olan pornografik içerikli materyalle boşalım yollarını deniyor. İlişkilerinde mutsuz olan, yenilik arayan, heyecanın ve cinsel cazibenin kaybolduğu ilişkiye sahip olan kişilerin de bu sitelere girdikleri ve cinsel içerikli forumlarda kendilerini ve beklentilerini dile getirdiklerini görmekteyiz. Ülkemizde flört döneminin genel olarak eksik olmasının bu tarz sitelere girmeyi arttırdığını görmekteyiz.

    YARDIM GEREKEBİLİR

    Eşinin bu tür sitelere girdiğini gören kadın ya da erkek kendini aldatılmış hissetmeli mi? Tepkisi sizce nasıl olmalı?
    Eşi bu sitelere sık giren bireylerin, ilişkilerindeki bu gelişmeyi karşılıklı kavga ortamına girmeden tartışmaları daha uygundur. Eğer eşler bu sitelere sık girmek gibi bir istek içerisinde ise, evlilikte veya süregiden ilişkide yolunda gitmeyen özelliklerin ortaya konması ve bunların düzeltilmesi için konuşmak gerekir. Bu noktadan yola çıkarak, belki de ilişkinin değişen boyutunun tekrar değerlendirilmesi ve sonra da profesyonel bir yardım almak uygun olmaktadır. Sadece bu siteleri merak için 1-2 defa ziyaret eden, chat yapan bireylerin eşleri tarafından sanki aldatılıyormuş gibi ele alındıkları ve radikal kararlar almaya, yani ayrılmaya ya da belli sitelere girmeme gibi kararlar almaya zorlandıkları görülmekte. Öncelikle eşlerden birinin böyle bir isteği, yani sex sitelerine girme
    durumu varsa, ilişkinin bu yeni boyutunun gözden geçirilmesi ve radikal kararlar alınmadan önce profesyonel bir yardım alınmasının daha uygun olacağını düşünmekteyiz.

    Sizce bu siteleri ziyaret edenler cinsel yönden sorunlu kişiler mi?

    Genel hatlarıyla baktığımızda, bu siteleri ziyaret edenlerin kendi cinsellikleri üzerinde hassas olduklarını görmekteyiz. Yani cinsel ilgileri diğer bireylere göre daha fazla. Bu nedenle, eğer bir kişi sürekli cinsel içerikli siteleri ziyaret ediyorsa, kendi işini yapamaz hale gelmişse; işine, okula, eşine gösterdiği konsantrasyonu az ise, bireyin gerçek hayatla bağlantıları kopmaya başlamaktadır. Bu durumda konunun uzmanı bir profesyonelle görüşmek ve artan cinsel isteğin ve beklentilerin sağlıklı bir şekilde değerlendirilmesi gerekmekte. Kompulsif zorlayıcı ve yineleyici bir şekilde günlük hayatta cinsel içerikle fazla meşgul olmak günlük yaşam aktivitelerinden uzaklaşmaya yol açar ve gerçekle bağlantılarda zayıflama görülür. Ancak ülkemizde cinsel bilgi eksikliğinin fazla olduğunu düşündüğümüzde, bazılarının merak ve bilgi edinmek ve sorunlarıyla ilgili yardım almak amacıyla da bu siteleri ziyaret ettiklerini görmekteyiz. Örneğin, Hattat Hastanesi olarak, internet ortamında hazırladığımız web sitemize her gün Türkiye'nin değişik bölgelerinden ve yaş gruplarından kadın, erkek danışanlar, cinsel sorunlarıyla ilgili bilgi almak amaçlı ziyaret etmekteler. Sorunlarını forum odalarında belli kurallara uygun olarak tartışmaktalar.

    DÜRTÜLER DOYMAZ

    İnternet yoluyla tanışıp cinsel konuşmalar yapan kişiler seks yapıyor sayılabilir mi?

    Daha önce de belirttiğimiz gibi internet ortamında cinsel içerikli konuşmalar yapan, chat yapan bireyler gerçek anlamda seks yapıyor sayılmazlar. Herhangi bir dürtünün fantaziyle doyumu gerçek anlamda mümkün değildir. Örneğin, eğer ben açsam sadece yemeği düşünerek ya da yemek tariflerini internet ortamında tartışarak karnımı doyurmuş olamam.

    Uzmanlar, internet ortamında sanal seksle gelişen ilişkilerin iş, okul, aile gibi birçok konunun önüne geçmesine izin veren bireylerde, bir süre sonra gerçeklikten kopuş yaşanabileceğine dikkat çekiyor
#08.10.2005 17:32 0 0 0
  • Yahoo'dan email adresi kullananlar email adreslerini Türkçeye çevirebilirler. Çok basit bir işlemle siz de adresini Türkçe görebilirsiniz. İşte yapmanız gerekenler...
    Yahoo'dan email adresi alanlar yahoo ya ilk kayıt esnasında yada önceden aldıkları mail adreslerini Türkçeye çevirebilirler. Yanlız ilk kayıt yaparken "Yahoo! Turkey" seçerseniz adresinizin sonuna "tr" ekleniyor ( [EMAIL]deneme@yahoo.com.tr[/EMAIL]) gibi eger bunun olmamasını istiyorsanız ilk kaydınızı "Yahoo! U.S." olarak yapmalı ve mail hesabınız açıldıkdan sonra TÜRKÇE ye çevirmelisiniz. Şimdi size anlatıcagımız işlemi yahoo dan daha öncede mail adresi alan arkadaşlarımız da uygularsa mail adresleri Türkçe olacaktır.

    Mail hesabınızı açın;

    1-Sag üstte bulunan "options" secenegini tıklayın

    2-Açılan menuden "Account Information" tıklayın ( mail adresinizin şifresini girmeniz istenicek, şifrenizi girin ve onaylayın"

    3-Açılan form görünümündeki ekrandan "Member Information" ın sag başındaki "edit" e tıklayın

    4-Açılan menüden "Preferred Content" yanındaki "Yahoo! U.S." tıklayın

    5-Son olarak açılan ekrandaki "New Setting:" den "Yahoo! Turkey" secenegini seçip işlermlerinizi kaydettikden sonra, mail hesabınız TÜRKÇE olacaktır
#02.09.2005 16:15 0 0 0
  • Cilt Yapısı
    Cildinizin tipini bilmeniz, doğru bir cilt bakımı yapmanız için son derece önemlidir. Çok basit bir test ile her yerde cildinizin yapısını değerlendirebilirsiniz. Böyle bir testi yapabilmek için ihtiyaç duyacağınız malzeme, ince ve emici bir kağıttan (sigara kağıdı olabilir) hazırlanmış, 2 cm. eninde, 5-6 cm. boyundaki şeritlerdir.

    1. Testin Yapılışı
    -----------------------------------------------------------------------
    Birinci Basamak

    Yüzünüzü ılık su ve yumuşak bir sabun ile bastırmadan ve zorlamadan yıkayınıp, bol su ile çalkalayınız. Cildinizi kurulayın ancak herhangi bir krem, losyon veya kozmetik tatbik etmeyiniz. Cildinizi yıkamak ile, cilt üzerindeki örtüyü kaldırmış oldunuz. Sağlıklı bir cilt bu örtüyü 1 saat içinde yeniden oluşturur.

    İkinci Basamak

    Hazırlamış olduğunuz kağıt şeritlere alın, burun, çene ve yanak yazınız.

    Üçüncü Basamak

    Hazırladığınız kağıt şeritleri, üzerlerinde yazan yerlere göre alın, burun, çene ve yanak bölgelerine yapıştıracak gibi sıra ile tatbik edin ve 10'a kadar sayın.

    2. Testin Değerlendirilmesi
    ------------------------------------------------------------------------
    Eğer cildiniz yağlı ise:

    Tatbik ettiğiniz kağıt şeritler alın, burun, çene ve iç yanak bölgelerine nerede ise yapışır ve meydana gelen yağ lekesi büyük olur.

    Eğer cildiniz kuru ve veya susuz kalmış ise:

    Kağıt şeritler hiç bir yere yapışmayacak ve burun bölgesi dışındaki kağıtlarda yağ lekesi oluşmayacaktır.

    Eğer cildiniz karışık karakterde ise:

    Kağıt şeritler alın, burun, çene bölgelerinde büyük yağ lekelerine sahip iken diğer bölgelerde kuru kalır.
    ]
#01.09.2005 17:43 1 0 0
#31.08.2005 12:09 0 0 0
  • Kurtuluş Savaşı Destanı
    Kocatepe yanık ve ihtiyar bir bayırdır
    Ne ağaç, ne kuş sesi, ne toprak kokusu vardır.
    Gündüz güneşin, gece yıldızların altında kayalardır.
    ......
    Kayalıklarda şayak kalpaklı nöbetçi
    Okşayarak gülümseyen bıyığını seyrediyordu Kocatepe'den
    Dünyanın en yıldızlı karanlığını.
    Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu.
    Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki
    Şyak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden
    Güzel ve rahat günlere inanıyordu
    Ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında,
    Birdenbire beş adım sağında onu gördü.
    Paşalar onun arkasındaydılar.
    O, saati sordu.
    Paşalar: 'üç' dediler.
    Sarışın bir kurda benziyordu.
    Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı.
    Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu.
    Bıraksalar İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak
    Ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak
    Kocatepe'den Afyon ovasına atlıyacaktı.
    .......
    Ali Onbaşı bir şimşek hızıyla düşündü
    Ve şu türküyü duydu.
    'Dörtnala gelip Uzak Asya'dan
    Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim.
    Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak
    Ve ipek bir halıya benzeyen toprak,
    Bu cehennem, bu cennet bizim.
    Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,
    Yok edin insanın insana kulluğunu bu davet bizim...
    Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
    Ve bir orman gibi kardeşcesine, bu hasret bizim..'

    Nazım Hikmet
#30.08.2005 19:25 0 0 0
  • Daha sağlıklı ve formda hissetmek istiyorsunuz; fakat ne spor yapmaya vaktiniz var, ne de stresli hayatınız diyet yapmanıza izin veriyor. Hiç sorun değil: Ünlü İngiliz gazetesi Mirror, formunuzu parmağınızı kıpırdatmadan korumanın 20 yolunu sıralıyor

    1. Öğle yemeğinde portakal suyu için: Beslenme uzmanları, öğle yemeklerinde portakal suyu içmenin, vücuda giren demir oranını ikiye katladığına dikkat çekiyor. Üstelik, kahveyle alkolün, yediğiniz besinlerin sindirilmesini yavaşlatan etkisinden de uzak kalmış olacaksınız.

    2. Cappucciono'nuzu tarçın serpin: Günde sadece yarım tatlı kaşığı kadar tarçın, kolesterolü düşürür ve kan şekeri değerlerinin dengede kalmasını sağlar.

    3. Kepekli ekmek yiyin: Kepekli ekmek, beyaz ekmeğe göre dört kat fazla liflidir; üç kat fazla çinko ve iki kat fazla demir içerir. Ekmek kabuklarını yemeyi de ihmal etmeyin. Çünkü ekmek kabuğundaki kalın bağırsak kanserini önleyen enzimler, ekmeğin geri kalan kısımlarındakinden sekiz kat fazla bulunuyor.

    4. Sebzeleri çok çiğneyin: Sebzeleri uzun uzun çiğnemenin, içlerindeki kanserle mücadelede büyük önem taşıyan enzimlerin serbest kalmasında etkili olduğu bilinen bir gerçek. Ayrıca, sebzeleri ne kadar az pişirirseniz, koruyucu etkilerinin o kadar güçlü olacağını da unutmayın.

    5. Yüzde 80 kuralını uygulayın: Eski bir Japon beslenme tekniği olan 'Hara Hachi Bu'yu göz önüne alın ve yemeğinizin yüzde 20'sini tabakta bırakın. Bu sayede diyabet, kalp krizi ve felç gibi tehlikelerden de uzaklaşmış olursunuz.

    6. Portakalın önemi: Portakal, akciğer kanserine yakalanma riskini azaltır. Turunçgilleri düzenli olarak yiyenlerin, hastalıklara yakalanma riskinin yüzde 30 azaldığı belirtiliyor. Ayrıca her gün dört porsiyon turunçgil yiyenlerin felç olma tehlikesi, yemeyenlere göre yüzde 40 daha az.

    7. Farklı renkte yiyecekler yiyin: Eğer kırmızı, portakal rengi, sarı, yeşil, mor gibi farklı renklerdeki sebze ve meyveleri yerseniz, mümkün olan en iyi antioksidan, vitamin ve mineral karışımını da almış olursunuz.

    8. Pizza yiyin: Ama mutlaka ince hamurlu ve bol domatesli olanlarını. Çünkü domateste bulunan ve tümörlerin büyümesini engelleyen 'lycopene' adlı antioksidan, domatesler pizza soslarıyla karışmışken vücut tarafından daha iyi sindiriliyor.

    9. Diş fırçanızı temizleyin: Diş fırçasının kılları arasına yerleşmiş olan mikropların anlamı, çoğu kez griptir. Diş fırçanızı haftada 4 kez temizleyin.

    10. Zihninizi çalıştırın: Yabancı dil öğrenin ya da kitap okuyun. Zihninizi çalıştırmak, hafızanızı güçlendirir.

    11. Daha çok seks yapın: Seks iyi bir egzersizdir ve vücudun endorfin salgılamasına neden olur.

    12. Diş ipi kullanın: Araştırmalar, dişeti rahatsızlığı bulunanların, kalp kriziyle sonuçlanan damar sorunlarına yatkın olduğunu ortaya koyuyor.

    13. Bol bol gülün: Kardiyologlar, 100- 200 gülüşün 10 dakikalık egzersize eşit olduğunu ifade ediyor. Gülmenin stresi azaltması ve doğal savunma hücrelerinin üretimini arttırması gibi özellikleri de var.

    14. Meyveleri yemeden hemen önce soyun: Soyulduktan sonra bekletilen sebze ve meyveler, kanserle mücadele eden besleyici özelliklerini kaybediyor.

    15. Annenizi arayın: Bir araştırmanın, annelerine yakın olmayan insanların yüzde 91'inin yüksek tansiyon, alkolizm ve kalp hastalıklarına yakalanma riskinin yüksek olduğunu ortaya koyduğunu unutmayın.

    16. Çay keyfinden mahrum kalmayın: Her gün bir fincan çay içmek, kalp hastalıkları riskini yarı yarıya azaltır. Araştırmalar ayrıca, her gün çay içmenin, bir kalp krizinden sonra hayatta kalma olasılığını yükselttiğini de gösteriyor.

    17. Evcil hayvan besleyin: Evcil hayvanlar hayata daha olumlu bakmamızı sağlar.

    18. Sandviçlere domates koyun: Günde sadece bir adet domates yemek bile, bir kalp hastalığına yakalanma riskini yüzde 30 oranında azaltır. Domates suyunun da benzer bir etkisi vardır.

    19. Buzdolabınıza önem verin: Yiyecekleri buzdolabında saklamanın birçok püf noktası bulunuyor. Örneğin, salataları buzdolabının ön taraflarına yerleştirmemeye özen gösterin. Çünkü kapıyı her açtığınızda buzdolabına girecek olan ışık, besinlerdeki kanserle mücadele eden hücrelerin ölmesine neden olacaktır.

    20. Tohumlara dikkat: Salataların üstüne ayçiçeği ya da susam serpmek, salataya koyduğunuz yeşilliklerin içindeki antioksidan maddelerin güçlenmesine neden olur.
#30.08.2005 16:29 1 0 0
  • Konu: Profiterol
    Valla sımdı canım nasıl cektı.Paylasım ıcın sagol.
#03.06.2005 20:57 0 0 0
#23.05.2005 15:20 0 0 0
  • HSBC BANK, Ermeni sponsoru çıktı BOYKOT EDELIM.. MESELA HSBC KARTLARINI IPTAL EDEREK ISE BASLAYABILIRIZ..
    noimage
    Bütün dünyada Türkiye aleyhinde faaliyet yürüten Ermeni diasporasının altından iki İngiliz şirketi çıktı. Diaspora yönetimi,
    HSBC ve British Airways'i iftiharla sundu.
    27-28 Mayıs'ta Erivan'da bir konferans yapılacak. Bu yıl ikincisi yapılacak olan 2. Ermeni Diaspora Konferansı'nda 90 yıl önce işlendiği iddia edilen soykırım için çalışma merkezi kurulacak. Konferansın bir başka girişimi ise sözde soykırıma ait müze kurmak.

    Bu iki konunun da ele alındığı konferansın sponsorluğunu ise İngiltere'nin iki global şirketi üstlendi. Sponsorlar arasında HSBC Bank ve İngiliz Havayolları British Airways bulunuyor.

    Ermeni diasporasının resmi internet sitesi olan armenia diaspora sayfasında konuyla ilgili haber yayınlandı. Haberde şu noktalara yer verildi:
    diasporasının resmi internet sitesi icin tiklayin
    BÖLGESEL SAĞLIK MERKEZİ

    Erivanda dünya çapında bir sağlık merkezi kurulacak. Her türlü medikal hizmet, hastane hizmetleri, klinik, labaratuarların bulunacağı büyük bir merkez olacak. Bu proje ile Ermenistanda sağlık seviyesi yükseltilecek. Sağlık merkezinin bina, inşaat ve arsa işlerini Ermenistan Hükümeti yürütecek.

    SANAL ÜNİVERSİTE

    Ermeni çalışmaları için kaynaklar oluşturacak bir sanal üniversite kurulacak. Sanal üniversitede yüksek okul ve kolej ayarında internet çalışmaları, data base programları, altyapı çalışmaları, on-line hizmetler verilecek. Bu sayede Ermenistan dünya çapında çok değerli çalışmaları yürütebilecek,

    DİASPORA MÜZESİ

    Ermenilerin kültürel, sanatsal geçmişleri, arşivler, Ermeni hikayeleri, rivayetler gibi geçmişe dair tüm bilgiler bu müzede bulundurulacak. Diaspora müzesi Ermenilerin geçmişini barındıran bir depo aynı zamanda doküman kaynağı olacak. Müze inşaatı ve bina işlerini Ermeni Hükümeti yürütecek.

    ERMENİ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRENCİLERİNİN DESTEKLENMESİ

    Üniversiteye gidecek öğrencilerin kolejlerde altyapılarının tamamlanması, öğrencilerin sınıflandırılması ve teknik, beceri, kabiliyetlerine göre üniversiteyere yönlendirilmesi.

    MÜFREDAT KOMİTESİ

    Ermeniler geniş bir Diaspora ile ulus devlet olarak; geçmişlerini bilecek, kim olduklarını kimliklerini öğrenecek, tarihlerini, kültürlerini bilecek, yasallıklarını bilecek ve kendi geleceklerini çizecek. Müfredat Komitesi Ermenistandaki eğitimcilerle bir forumda bir araya gelecek ve burada Ermenilerin dil, din, kültür ve tarihlerini nasıl hangi yöntemlerle öğrenecekleri, müfredat çalışmaları tartışılıp, bir karar verilecek.
#23.05.2005 12:03 0 0 0
#21.05.2005 19:40 0 0 0
  • Konu: Netscape 8.0
    Netscape 8.0 pek çok yeniliklerle beraber piyasaya sürüldü. Bunlar arasında ilk göze çarpan güçlendirilmiş güvenlik, sekmeli tarama ve gömülü RSS teknolojisi. Açık kaynak kodlu Firefox platformu temel alınarak yaratılan tarayıcı, Web sayfalarını Internet Explorer ve Firefox aracılığıyla da gösterebiliyor.

    Ücretsiz olarak dağıtılan Netscape 8.0, aşağıdan download edilebilir.

    :download:

    Firefox giderek hız kazanırken ve Internet Explorer 7'nin çıkışına yaklaşılırken Web tarayıcı savaşında yeni bir rakip kendini belli ediyor.

    Bir zamanlar Internet Exolorer ile arasında büyük bir çekişme yaşanan Netscape tarayıcısının son sürümü olan 8.0 piyasaya gelişkin özelliklerle birlikte sunuldu. Güvenlik artırımı ve kolay kullanım sunan kullanıcı dostu arabirimi sayesinde Netscape 8.0, profesyonelinden amatörüne pek çok kullanıcının ilgisini çekebilir.

    Güvenlik ön planda

    Internet Explorer'ın öteden beri adının güvenlik problemleriyle anılması ve son zamanlarda Firefox'un da bu tür problemler yaşaması, Netscape'in üreticisi America Online'ı tarayıcıdaki öncelikler arasında güvenliği en ön sıraya taşımasına neden olmuş.

    Netscape 8.0, sahip olduğu yenilikçi yapısıyla güvenlik konusunda Web tarayıcısı piyasasına yeni bir soluk kazandırıyor.

    Tarayıcı güvenlik sorunlarıyla baş etmek için virüs tarayıcılarının kullandığına benzer bir yöntem kullanıyor; karşılaştığı virüs ve casus yazılım yayan siteleri kara listeye alan tarayıcı ayrıca VeriSign ve TRUSTe güvenlik şirketleri tarafından yayınlanan bu tür listelerden de faydalanarak çeşitli zararlı yazılımların önüne geçiyor.

    Kullanıcı dostu

    Netscape 8.0, artık Web tarayıcılarının olmazsa olmazı olan "pop-up block" isimli kullanıcının istemi dışında aniden açılan Web sayfalarını engelleme yöntemini de destekliyor.

    Kullanıcı dostu Web tarayıcılarının bir başka standardı olan ve Internet Explorer 7'de de bulunacak olan "tabbed browsing" (sekmeli tarama) sayesinde Netscape 8.0 kullanıcıları tek pencere içinde birden fazla örnek pencere açarak daha kolay ve hızlı sörfün keyfini sürebiliyorlar.

    Kullanıcılar ayrıca, tarayıcı açılır açılmaz sekmeli pencereler içinde birden fazla sitenin açılması gibi bir özelliğe de sahipler. Netscape 8.0 kullanıcıları ayrıca içeriğe en kolay yoldan ulaşılmasını sağlayan RSS teknolojisinden de faydalanabiliyorlar.

    IE hala çok önde

    Web tarayıcı alemi giderek hareketlenirken Internet Explorer 86.63'lük payıyla hala piyasanın en gözde Web tarayıcısı.

    Fakat son veriler bu piyasa payının Firefox başta olmak üzere diğer tarayıcılar tarafından giderek daha fazla paylaşıldığını gösteriyor. Son veriler ayrıca Firefox'un 8.69'luk bir piyasa payına ulaştığını gösteriyor. Kurumsal kullanıcıların yüzde 10'u Firefox'u kullanırken bu oran Internet Explorer'da 83.07 düzeyinde. Netscape'in piyasa payı ise şu an 1.08 oranında.
#21.05.2005 14:15 0 0 0
  • Pek çok kişi zayıflamak için sabahları aç karnına sıcak su, maydanoz ya da limon suyu içiyor. Bu yöntemlerin vücuttan sadece idrar atmaya ve bağırsakları çalıştırmaya yaradığına dikkat çeken uzmanlar, şişkinliği azalanların zayıfladığını sandığını söylüyor


    Zayıflama yöntemleri ve diyetler hakkında ağızdan ağza dolaşan, yıllardır uygulanan çeşitli yöntemler var. Ancak bunların bir kısmının bilimsel gerçeklerle yakından uzaktan ilgisi yok. JFK Hastanesi Beslenme Uzmanı Sedef Süsoy, zayıflamak isteyenlerin diyet ürünler, tatlandırıcılar ve sabahları aç karna içilen maydanoz suları ile ilgili yaptıkları yanlışlara dikkat çekerek, bu konudaki sorularımızı yanıtladı...
    * Yemekler nasıl pişirilmeli ki, kilo almaya davetiye çıkarılmasın? "Kızartmalardan kaçınalım" diyoruz ama sadece haşlama mı sağlıklı? Sadece haşlama yemek zorunda değiliz. Yemeklerimizi fırında ızgarada ya da tencere yemeği olarak tüketebiliriz (sotelemeden). Ama kızartmalardan kaçınmak gerekiyor. Çünkü kızarttığımız her şey (et, sebze) yüksek oranda yağ çekiyor. Yani, yediğimiz yemekle birlikte bolca yağ içiyor gibi oluyoruz.
    * Yemeklerimizde hangi yağı kullanalım? Zeytinyağı sağlıklı diye biliyoruz, ancak en az diğer yağlar kadar o da kalorili... Yemeklerimizde kullanacağımız yağ sıvı olmalı. Tereyağı ve margarinleri hayatımızdan çıkarmalıyız. Sıvıyağı kullanırken de ölçüsüne dikkat etmeliyiz. Katı yağın da sıvı yağın da kalorisi aynıdır ve bir tatlı kaşığı yağ 45 kaloridir. Sıvıyağı kullanmanın en doğru yolu ise, zeytinyağı veya fındık yağından bir ölçü, diğer sıvıyağlardan da bir ölçü karıştırarak kullanmaktır. Böylece, yağ dengesini yakalamış oluruz.
    * Akşam yemekleri için ideal saat kaç? Daha sonra bir şey yenmemeli mi? Akşam yemeği mümkün olduğu kadar erken saatlerde yenmelidir. Mesela 18.00 ile 19.30 arası olabilir. Daha sonrasında ise, sadece bir ara öğünle yemek yeme işlemi bitirilmelidir. Bu öğünde ise, kişiye göre bir meyve, süt vb hafif gıdalar tüketilebilir. Yatmadan en az iki saat önce tüm yeme işlemleri bitmelidir.
    * Ailede bir kişi diyet yapıyorsa, diğer fertler bu kişiye nasıl yardımcı olabilir? Herkes diyete göre mi beslenmeli? Diyet yapmak 'sağlıklı beslenme' anlamına gelir. Bu nedenle, evdeki herkes rahatlıkla diyete göre beslenebilir. Diyet için her zaman 'kişiye özeldir' deriz. Kişilerin yaşam tarzına, alışkanlıklarına göre düzenlenen bir diyette, ev halkı için fazla bir değişiklik olmayacaktır.
    * Damak zevkimizin ve beslenme alışkanlıklarımızın küçük yaşlarda şekillendiği göz önüne alınırsa, çocuklara tatlıyı sevdirmemek mi gerekir? Ailenin beslenme şekli, çocuğun alışkanlıkları konusunda etkilidir. Çocukları tatlıyla ödüllendirmemek, tatlıya yöneltmemek gerekir. Hiç kimsenin doğrudan tatlıya ihtiyacı yoktur. Tatlıdan almamız gerektiğini savunduğumuz şekeri, ekmek veya ekmek yerine geçen karbonhidrat grubundan da alabiliriz.
    * Pek çok diyetin mönüsünde soda yer alıyor. Günlük soda tüketimi ne kadar olursa, zararlı değildir? Açıkçası ben diyetlerde pek soda içilmesi taraftarı değilim. Çünkü sodadan aldığımız mineralleri sadece sağlıklı beslenerek de yeterli miktarda alabiliriz. Ayrıca, içerisinde bulunan yüksek orandaki sodyum (Na) yüzünden, fazla miktarda tüketilen soda ile vücutta fazla sodyum birikimi oluşabilir. Bu da tansiyon hastaları için istemediğimiz bir durumdur. Zaten toplumumuzda tuz tüketimi gereğinden fazla olduğu için ayrıca bir tuz yüklemesine gerek yoktur.
    * Pek çok kişi zayıflamak için aç karnına maydanoz suyu, limon suyu içiyor. Bu yöntemlerin bilimsel bir açıklaması, dayanağı var mı? Kesinlikle yoktur. Maydanoz suyunun diüretik, yani idrar söktürücü olduğu bilinmektedir. İnsanlar vücutlarından idrar çıkışı olduğunda, şişkinlikleri azaldığı için zayıfladıklarına inanır. Limonun ise, bağırsakları çalıştırıcı etkisi vardır ama zayıflatıcı özelliği yoktur. Sabahları aç karnına içilen sıcak ya da soğuk suyun da zayıflatıcı özelliği yoktur.
    * Kişinin tuvalet alışkanlıkları kilosu üzerinde etkili midir? Kabızlık sorunu olanlar şişmanlıktan daha mı çok yakınır? Kişinin tuvalet alışkanlığı kilosuna etkin olabilir. Kabızlık bazı metabolik hastalıkların göstergesi olabilir. Bu nedenle, bu hastalıklar tedavi edilmediğinde kabızlık devam eder ve metabolizma yavaşlar. Kilo verimi azalır.
    * Kişi kilo aldığı halde beden ölçüsünü koruyorsa, bu şişmanlık adına endişe edilecek bir durum değil midir? Kilo alınıyorsa, beden ölçüsü önemli değildir. Beden hemen etkilenmeyebilir. Kilo alımı sadece bir işarettir. Dikkat edilmesi gerekir ve sebebi araştırılmalıdır.
#21.05.2005 12:47 1 0 0
  • [blink]Lütfen önce görüntülü haber'i seyredin..[/blink]BESLENMEDE YANLIŞ BİLDİKLERİMİZ VE ŞEKER(Konuyla ilgili haberi burdan yükleyebilirsiniz)

    Her damağa ve göze uygun rengarenk, biçim biçim şeker, çikolata ve binlerce ton tatlı tüketiyoruz, özellikle Şeker Bayramı'nda doğal ya da kimyasal içerikli bu besinlerin sağlığımız üzerindeki olumsuz etkilerini umursamadan. Uzmanlar çocukluk yaşlarında başlayarak 20-25 yaşlarına dek süren şeker bağımlılığımızı bayramlar ve adetlerimiz yüzünden yaşam boyu terk edemediğimizi belirtiyorlar. Küçükler rengarenk şekerleri seviyorlar. Lolipop gibi, elma şekeri gibi. Ülkemizde şu günlerde 250 çeşidin üzerinde şeker üretiliyor. Tabii akide şekeri hala eski yerini koruyor. Yetişme çağındaki gençler özellikle meyveli ve naneli şeker bağımlısı. Yetişkinlere gelince onların tercihleri çikolatadan, tatlıdan yana.

    Bu yüzden de üreticiler damağımıza uygun şekerler, çikolatalar ve tatlılar üretmek amacıyla birbirleriyle yarışıyorlar. Örneğin sporun daha doğrusu futbolun geniş kitlelerin ilgisini çektiği şu günlerde, futbol kulüplerinin renkleri taşıyan yeni bir tatlı tatlı bile yaratıldı. Böylesine bir yenilik bile, belli bir kitlenin şeker tüketiminin artmasına yol açıyor. Bayram, yaş günü, aile ziyareti ya da eğlence. Her türlü fırsatı değerlendiriyoruz, şeker çikolata ya da tatlı yemek için...

    Şekerciler, tatlıcılar tarafından sarılmış durumdayız. Glikoz bilumisine yakalanmış bir toplum olup çıktık. Bu arada ayrıca, glikoz bilumisine, yani şekerli besinlerle beslenme alışkanlığına yol açan bir diğer etken daha var: Stres. Modern yaşamımızın güçlükleri, zaten alışkanlığını edindiğimiz şekerli besinlere yönelmemizi daha da kolaylaştırıyor. Öylelerimiz var ki yaşamımızı sadece şekerli besinlerle sürdürüyoruz. Karnı açıktıkça, şeker ya da çikolata atıştıranların sayıları bitip tükenmez.

    Yakından tanıyın

    Bu durumda, şekeri yerken, önce ne yediğimizi bilmemiz gerekiyor. Şekerin şeker pancarı adı verilen bitkinin kökünden (yumrusundan) elde edilen verecek olduğunu belirtiyor. Yapısı karbonhidrat 100 gr. şeker yüzde 99.5 karbonhidrat içeriyor. Kalorif değeriyse, oldukça yüksek. 100 gramda 380 kalori var. Vitamin, mineral ve madensel maddeler açısından son derece zayıf. 100 gr şeker ayrıca 0.5 miligram su içeriyor.

    Şekerin vücudun enerji kaynağı olduğunu belirtiyor ve ekliyor 'Ancak alınacak şeker miktarının iyi ayarlanması gerekir. Şeker vücuda doğrudan gerekli glikoz fonksiyonu gösterdiğinden (glikozun beyine doğrudan ulaşması gibi) şeker ya da şekerli besinler vücut için zaruridir. ancak gerekenden fazla alınırsa, şeker vücutta kilo fazlalığına (şişmanlamaya) yol açan besinlerin başında yer alır.'

    Şeker katılarak yapılan yiyeceklerin çeşitliliğini, şeker tüketiminin artmasına yol açan temel föktör. Örneğini, hamur işleri, kompostolar, sütlü ve şuruplu tatlılar. Ayrıca, millet olarak ilişkilerimizi tatlı yiyelim tatlı konuşalım atasözünden yola çıkarak düzenlediğimizden, ülkemizde şişmanlığın temel nedeninin şeker tüketimine özellikle de hamurlu tatlılara bağlı olduğu da ortaya çıkıyor.

    [blink]Zararları saymakla bitmez[/blink]
    Aşırı şeker tüketimi kilo fazlalığına, dolayısıyla pek çok hastalığa davetiye çıkarıyor.

    Obezite.
    Diyabet.
    Gastro-intestinal hastalıklar (Mide-bağırsak hastalıkları)
    Kalp-damar hastalıkları (En başta hipertansiyon).
    Fiziki tedavi hastalıkları (belde, boyunda, dizlerde ağrılar).
    Hormonal hastalıklar.
    Diş çürümesi (özellikle düzensiz olarak şeker ve şekerli besin yiyen ve diş sağlığına gereken özeni göstermeyen çocuklarda).

    SONUÇ: Vücut için birinci derecede gerekli maddeler arasında yer alan şekerden vazgeçmek olanaksızdır. Şekere bağlı sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmamak için şeker, şekerli besin ve çikolata tüketiminde aşırılıktan kaçınmak gerekir.

    Yararlı mı?

    Fizyolojik açıdan doğal ürünlerden üretilen şekerler, belli ölçülerde tüketildiği sürece ne yararlı, ne de zararlıdır. Glikoz içeren, şeker adı altında satılan maddelerin hiçbiri mineral ve vitamin içermez. Şekerin güçlendirdiği doğrultusundaki düşünülen bu yüzden yanlıştır. Pek çok çocuk ve yetişkin, açlık duygusunu, bastırmak için de şekere yönelmektedir. Açlık duygusunu yenmek psikolojik bir destek sağlar. Yani şeker strese karşı çok etkili bir silahtır. Bu yüzden küçük ya da yetişkin, pek çok insan ilgisizlikle yüz yüze geldiğinde yaşamdan sıkıldığında ya da boşluk duygusu hissettiğinde şekere yönelir, daha huzurlu olabilmek, sorunlarının üstesinden gelebilmek için.

    Çikolatayı tanıyın

    Şeker Bayramı'yla beraber bol bol tüketeceğimiz tatlılardan biri de çikolata. Peki çikolatayı ne kadar tanıyorsunuz? İşte doğrular ve yanlışlar.

    Çikolata şişmanlatır

    Hem doğru, hem yanlış. 100 gram sütsüz çikolata, yaklaşık 520 kalori demektir. Bu durumda zayıflama rejimleri için pek uygun değildi. Ama küçük miktarlarda tüketildiğinde, şişmanlatmayacaktır.

    Morali yüksektir

    Doğru. Hem verdiği mutluluk hissinin nedeni, sadece tadı değildir. Çikolata aynı zamanda vücudun endorfin salgılamasına yol açar. Bu da moral üzerinde etkili bir maddedir.

    Sivilce yapar

    Yanlış. Eskiden beri süregelen bu kural, günümüzde dermatologlar tarafından reddediliyor. Çünkü hiçbir medikal araştırma bunu doğrulamadı.

    Karaciğeri zorlar

    Doğru. Hepatit fonksiyonlar üzerinde yapılan araştırmalara göre, yüksek miktarlarda çikolata yenmesinin karaciğer krizine yol açtığı ortaya konmuş. Ayrıca bu durumun genellikle pek çok maddeye karşı sindirim sorunu yaşayan insanlarda daha fazla görüldüğü de saptanmış.

    Bağımlılık yaratır

    Hem doğru, hem yanlış. Bağımlılık yaratır. Ancak sağlığa zararlı değildir. Hiç olmazsa alkol, tütün ve sakinleştirici ilaçlar kadar... Bazı zamanlarda önlenemez bir çikolata yeme arzusu (regl döneminden birkaç gün önce, heyecanlandıktan sonra ya da güç sarf etmeden önce) söz konusuysa bağımlılıktan söz etmek mümkün olabilir. Fakat bu durum kesinlikle tehlikeli değildir, vücut ölçüleri dışında...

    Dr. Sumru Özbay

    "Tatlı diş "inizi söküp atın.

    İngilizler aşırı tatlı düşkünü olanları "Tatlı dişi var" diye tanımlar. Sık sık kilonuzla boğuşmamak, sağlıklı, enerjik bir yaşam sürebilmek için tatlı dişinizi söküp atmalısınız. Türk insanı tatlıya düşkün. Tatlısız yemek, eksik yemek olarak düşünülüyor. Avrupa'ya gidenler bilirler, çok şerbetli tatlıları yoktur. Genellikle sütlü, az şekerli tatlıları tercih ederler. Mutfaklarında baklava-börek olan milletlere bakın, genelde hepsi kilolu. Örneğin, şerbetli ve kaymaklı, bol kalorili bal kabağı tatlısı.... Türkiye'de bal kabağı hep tatlı olarak olarak yenir, kimsenin aklına haşlayıp püre yapmak, etin yanında servis etmek gelmez. Oysa yurtdışında bal kabağının çorbası, püresi, fırında pişmişi, az şekerli payı var, ama şerbetli tatlısını bilen yok.

    Tatlı alışkanlığının temeli çocuklukta atılıyor. Tatlı çocukları ödüllendirmede en çok kullanılan yiyecek. "Uslu durursan sana çikolata alırım," "Hafta sonunda seni dondurma yemeye götüreceğim," diyen anne-baba çoktur.

    Çocuklarına kurabiye-kek yapmaya fısat bulamayan çalışan anneler eksiklik duygusuna girerler. Bu şekilde tatlıyla ödüllenmeye alışınca, ileride büyüyüncede kendimizi hep tatlıyla ödüllendiriyoruz.

    Anne-babaların şunu iyice anlaması gerekiyor: İyi beslenmek çok yemek değil, doğru ve dengeli yemektir. Şeker vitamin,mineral veya değerli bir başka besin maddesi içermiyor. Sadece boş kalori veriyor, şişmanlığa giden yolda emin adımlarla yürümenizi sağlıyor.

    Gelin küçük bir deney yapalım. Sadece bir hafta sürecek. Bir hafta boyunca tatlı,şeker,çikolata,şekerli kek ve kurabiyeleri hayatınızdan çıkartın. Bu yiyeceklerle hiç tanışmamış olduğunuzu varsayın. Bol bol sebze,meyve,esmer pirinç-makarna,kepekli ekmek, tavuk-balık yiyin. Bir haftanın sonunda kendinizdeki değişime inanamayacaksınız. Artık eskisi gibi tatlı krizlerine girmediğinizi, şerbetli tatlıları aşırı şekerli bulup, yemekte zorlandığınızı fark edeceksiniz.

    Bir haftalığına da olsa tatlısız bir yaşam zor mu geliyor? O zaman sizi daha az zorlayacak bir başka deneyimiz var. Bir hafta boyunca çayınızı kahvenizi şekersiz için. Ertesi hafta artık şekerli-çay çok tatlı gelmeye başlayacak. Hergün en az 2-3 fincan şekerli çay veya kahve içtiğinizi varsayalım. Bir gün boyunca tasarruf edeceğiniz kalori miktarı çok fazla olmayabilir. Ama bunu bir haftaya, bir aya,bir yıla,tüm bir yaşama yaydığınızı düşünün. Bu enerji tasarrufunu yararlı başka bir şeyi yemek için kullanabilirsiniz. Bu arada işin kolayına kaçıp kendinizi tatlandırıcıya alıştırmamanızı öneriyoruz. Çünkü tatlı dişinizi daha da sağlamlaştırıyorlar.

    Dr Yasemin Bradley ve Anthony Bradley - İnkılap Kitabevi
#16.05.2005 20:38 2 0 0