Tarihi yapılar uygarlıkların mirası olarak bırakılan kültür varlıklarıdır. Bu anıtların bakımı iyi yapılamadığından, günden güne yıpranarak mimari, tarihi ve estetik özelliklerini kaybetmektedirler. Tahribata neden olan bakımsızlık, ilgisizlik ile iklimsel şartların olumsuz etkilerinin yanı sıra, bu tarihi yapıların üzerinde yetişen bitkilerin de payı bulunmaktadır. Bu bitkiler, tarihi yapılar üzerinde estetik olarak güzel görüntü vermeleri yanı sıra zamanla yapıların bozulmasına neden olmaları açısından zararlıdır. Young (1996) tarihi anıtlar üzerinde bulunan mikroorganizmaların bunlara büyük oranda zarar verdiklerini bildirmiştir. Bu yapıları çevreleyen duvarlar üzerinde bulunan bitkilerin estetik özelliği ve bitki türleri hakkında az sa-yıda çalışma yapılmıştır (Ahmed ve Durrani 1970; Gemici et al. 1991; Aksoy ve Çelik 2000).
Bu çalışmada Kayseri'deki tarihi yapılar üzerinde bulunan bitkilerin, bu yapılara verdikleri zararları ve buralara nasıl taşındıkları üzerinde durulacaktır.
Araştırmamız sonucunda Kayseri ve çevresindeki tarihi yapılar üzerinde 10 fa-milyaya ait 27 tohumlu bitki türü tespit edilmiştir. Tarihi yapılarda görülen türle-lerin listesi aşağıda Cetvel'de ve örnek resimlerde verilmiştir.
Bu türler arasında en sık görülenler; Parietaria judaica, Verbascum mucronalum. Alkanna orientalis var. Oientalis, Bromus tectorum ve Conyza canadensis'dir. Ortü değeri en yüksek ve en çok bulunan türler sırasıyla Parietaria judaica, Verbascum mucronatum, Alkanna orientalis var, Orienlalis ve Bromus tectorum'dur. Tarihi binaların duvarlarında sıcaklık değişimleri rüzgar aşındırması ve yağışların etkisi sunucu yıpranmalar oluşmaktadır. Yıpranan bina duvarları üzerine rüzgarla bir miktar toprağın taşınması ve atmosferdeki toz bulutlarından da bir miktar ilavesiyle ortam bitki tohumlarının çimlenmesine elverişli duruma gelmektedir. Daha sonra bitkilerin diasporları rüzgar veya hayvanlar tarafından taşınmaktadır. Bu taşınma olaylarında Composirae familyasından üyeleri paraşütleri olan diaspor içerdiğinden (Senecio, Conyza ve Sonchus) daha başarılı olmaktadır. Ayrıca karıncalar ve kuşlar da Poacae üyelerini taşımaktadır (Ridley, 1930). Bunlara ilaveten kuşların yedikleri tohumların bir kısmının tohum kabuğunun kalın olmasından dolayı, midesinde sindirilememekte ve dışkıyla birlikte dışarı atılmaktadır. Bu durum Capsella bursapastoris (Çoban çantası) iyi bir örnek teşkil etmektedir ( Aksoy, 1998).
Buraya gelen bitkilerin tohumları çimlenerek yıldan yıla büyüyüp ortamı bitkilerin yaşayabileceği duruma sokmaktadır. Bu bitkilerin köklerinin salgılamış olduğu asit benzeri sıvılar taşların yıpranmasına neden olmaktadır. Taşların içine doğru giden bitki kökleri suyu içeri çekerek binanın iç kısmının akmasına ve dolayısıyla tarihi binaların ömrünün azalmasına ve yapının bozulmasına zemin hazırlayacaktır. Ayrıca kazık köke sahip olan otsu ve ağaçsı bitkilerin köklerinin büyümeleri sonucu tarihi yapıların taşlarım iterek, bir birinden uzaklaştırıp bunların bozulmalarına neden olacaktır. Örneğin; Verbascum mucronatum'un kalın ve uzun bir kazık köke sahip olması yukarıdaki olay için çok uygundur
Bazı ağaç tohumları (yalancı akasya vs.) rüzgar ve hayvanlar vasıtasıyla tarihi yapıların üzerine gelerek, burada çimlenip, gelişerek ağaçların oluşumuna neden olmaktadır. Kayseri Kalesi'ni çevreleyen surların üzerinde büyüyen yal
Young (1996) tarihi eserlerin taşları üzerinde bulunan mikroorganizmaların suyu emen polisakkarit (gel gibi) üreterek taşların gözenekliliğini ve geçirgenliğini değiştirdiğini bildirmektedir. Ayrıca, buradaki mikroorganizmalar asit yağmurları sonucu buraya gelen sulardaki azot ve kükürtten besinlerini sağladıktan sonra burada nitrik ve sülfürük asit oluşturarak, taşlardaki gözenek miktarını ve büyüklüğünü artırır. Daha sonra bu gözeneklere liken ve siyanobakterler gelir ve yerleşirler. Ayrıca organik maddelerin çürümesiyle meydana gelen organik asitler de kayaların ayrışmasına ve bunun sonucu olarak taşların bozulmasına neden olur. Kimyasal ayrışmaya yardımcı olan etmenler arasında, tarihi yapıların üzerinde yaşayan bakteriler, likenler, yosunlar, karayosunları ve yüksek bitkiler yer alır. Burada yerleşen bitkiler ve mikroorganizmaların solunumu sonucu oluşan karbondioksit, su ile birleşerek, karbonik asidi oluşturur ve böylece kayaların bozulmaları gerçekleşir.