Tunay Bozyiğit'in sayfasını ben nasıl gözden kaçırdım
Takipçinizim..
Ayrıca kendisinden izin alarak henüz yayınlanmamış şiirlerini de burda paylaşabilirim
Dur ne olur beni bırakıp da gitme
Özenme sende akıp giden nehirlere
Bırakma beni bir dağ gibi tek başıma
Prangalı ayaklarım düşemem peşine
Yıkılırım depremler olur içimde
Dur bir tünel gibi bağrımı delip de gitme.
Dur ne olur
Söyleyeceklerim bitmedi daha
Bakma sen göçüp giden turnalara
Kucağını bahara açmış bir ağaç gibiyim
Turnalara aldanıp dallarımı bomboş bırakma nolur
Bak dökülür yapraklarım
Çırılçıplak kalırım sonra
Bıçkılanır her yerim
Giderken attığın her adımda.
Söylediğim bunca cümle
Yetmiyorsa eğer sana
Geceleyin terk eder gibi bir kenti
Kalkıp git yanımdan usulca
Tek bir sözcük söyleme
Sözlerin dokunuyor kanıma
Seni böylesine severken
Bırakıp gidiyorsun ya
Şimdi bir yanım Hasan Sabah
Öbür yanım Seyduna
Gönül gözü kapanmış bir kalp kalıyor geride
İçine başka bir şey sığmayan
Belki bir figüranım ben daha filmin ilk sahnesinde vuruldum
Film boyu bir daha sahne alamayan.
Belli ki aşkı sadece deli gönlüm yasıyordu.
Ben başkalarına ait bitmiş aşklara ağlarken
O yeni yeni aşklarını eskitiyordu.
Yollarına nelerimi harcayacağımı düşünürken
Gözlerin düşmüyordu rüyalarıma
Artık ilkbahar bile kokunu vermiyordu bana.
Ah Yar Bu yürek hala senin için yaralı.
Dünyanın beni üzdüğü ve ölüm korkularının sardığı
Şu anlarda isyan edemiyorum yaratana
Sesiz bir çığlıkla sesleniyorum hala sana
Belki bende bir Seyduna olmalıyım
Gebermeliyim kıyında.
'nasıl da inceden işleyen bir sızıdır
bu zulümlü gece
oysa daha dün
simsiyah bir gül görkemiydi yüzün
seher sabahını sırtlardı dağ başı omuzların
bakışların süzülürdü gözlerinin buğulu şafağında
ne de alazdı çiğ düşmüş dudaklarının açılışı
çatılan gövdelerimiz tutuşur karanlığı yakardık
neylersem rakının dünkü tadı yok
mumla dudanın kızılı yanmıyor
unutulmak en büyük kötülüktür
hunharca öldürüyor adamı
ahhh!..yıldızlarda orda kaldı
gözlerinde doğan yıldızlar
düşlerimin gök mavisi karardı
körüm kör gelde senden kalanları gör
yapraklarını bile tutamayan güz dalları ellerim''
yağmurun sesi kırılır etimde
canımın yangını sönmez içinde
acılardan geriye neyim kaldıysa
yüklendim gidiyorum bir bilinmeyene
vurmuşum sokaklara
çırılçıplak sulara
alaz dilli rüzgarlara
karanlık kanlı uykulara
ellerim diyorum
temmuz ayı üşürse böyle
kalırsa karanlıkta bir başına
sarılırsa birbirine korkudan
senin eserindir
zaman sakalını uzatıyor yüzünde kırlaşarak
iştahını etinde biliyor yalnızlık
karanlık üstüme üstüme geliyor
yüreğinde göç sesleri
bir göç niye kabuk bağlamaz
kanar ha kanar
ahhh!..gövdemde biriken yağmurlar
vaktidir serseri sular gibi yalın ayak
sokaklara düşmenin vakti'
serserinin biriyim
ne ölü ne diriyim
bir yarada sen yükle
öyle çekip gideyim
benden sana yar olmaz
acıdan diyar olmaz
yüreği göç verende
sevdalara yar kalmaz
seyduna dağlar hanı
gönüllerde kelamı
cenneti yer yüzüne
indirmektir muradı
dosluklar yeter bana
hasretim ben insana
dünya malına tokum
açım güzel insana
ey sahrud ey hayat veren ırmak
sen ki bir mene akmayı bitmedin
ey yarı ömrümde açan ilkbahar
sen ki bir gülümü mene dermedin
ölümüm olur salınıp da gidişin
kirpiğin gazar kabrimi ay sahrud
ellerin diker ellerin son söküğüm
susuşum olursun susarım da ay şahrud
kederim şahrud hederim şahrud doymadan sene giderim şahrud
kederim sahrud
hederim şahrud
doymadan acına
giderim şahrud
ey dağa taşa ses veren ya şahrud bir men miyim yadlara düşmeyen can
hani sendin aşklara nefes şahrud men değil sen ol odlara düşmeyen can
avuç avuç bakışlarınla ya şahrud
kapanır ömrüm üzeri kapanır
gözlerin gömer sesimi nefesimi
susuşum olursun susarım da ay şahrud..
Kime de ömür sökenim sitemin kime?
Sevdamı ayazda bırakıp giden
Gözlerini götürüp yüreğim söken
Zülfünün telinden kefenim diken
Sen değil misin, sitemin kime?
Kime de ömür törpüsü, sitemin kime?
Ölsen bile ömür boyu yasın tutarım
Geceleri karanlığa yalnız yatarım
Yürek soysuz olsa söker atarım
Yürek acze düşse söker atarım
Diyen değil miydin, sitemin kime?
Kime de ömür yıkanım, sitemin kime?
Seyduna aldandı yürekten oldu
Gözlerine sevdalandı gözyaşı oldu
Geriye yarım ses yarım can kaldı
Geriye yüreksiz yarım can kaldı
Kime de ömür yiyenim, sitemin kime?
Ayrılıklar uyandırmalı kör yüreğimi
Cehennem yangınlarından ölmeden çıktıysa beden
Artık benim olmalıyım, benim
Yeter yüreğimi bir çift gözün ateşine rehin verdiğim.
Ateş artığı değildir karşılığımız
Pusatını dağ sisinden alan
Firarını mevsimine emanet eden bir namludur bu eşkiya sevda
Ki zulasına asılı durur kefenlediği ölümü
Ellerinin çeliğine su verilmiştir taa Adem'den beri
Bilir
Ve intihar cürretiyle yoklar yüreğinin tetiğini
Güneşin kızılca kıyametine çatar kuruyan umut dallarını
Yanacaksa cehennemden beter yanmalı.
Kim anlarki eşkiyanın sağlamlığını
Özleminin çiseyle yıkanmış şafak değerini
Kim...
Hani ellerine kuşlar inerdi
Kardan üşüyen kuşlar
Bahçen kuş sevinçleriyle inlerdi. ay ŞAHRUT!
Üşüyorum ha
Aç ellerini.
Bitmeyen yolların
hiç yürümeyen yolcularıydık
kalbi kaldırım taşlarında
çınar ağacının
hiç ölmeyen aşıklarıydık
darağacında
Ve
bitip tükenmeyen
bir gecenin
sancılı sabahlarıydık
saçları yıldızlara takılı kalan
iki ayrı nehirdik
Seyduna şahrud
ve hiçbir zaman kavuşamayan
bir gözde iki ayrı damla
iki ayrı yaştık
ateşti avuçlarımıza dolan
aynı coğrafyada
iki ayrı dil
iki ayrı ırktık
durmadan savaşıp
kendi canımızı yakan
şimdi ikimizide giotinli geceler beklemekte
bozkır suları gibi yoksul; ancak bahtlı doğdum,
özge sularla karıştım, araz oldum
vermenin yurduydum, yeşildim, ığdır'dım....
karışan yanlarımı gurbet yüzlerde çiçeğe durmuş buldum. koklaştık; el verdik, türkülendik, yola çıktık. meğer ne de güzel insanlardık.
yaşamları türkülerimize öyküleyip kardık ve hep güzeli aradık. yine de her birimiz acılar, ayrılıklar önünde sınanan sabırdık. bu hayat ırmağında yola çıktığımız yoldaşlardan kimilerini yolumuzdan ayırdık, meğer içi çürük cevizlermiş.
su yüzüne, sonra da kıyıya vurdular. türkülerce arındık. çünkü artık sarihtik; parmak uçlarımızla hayatı görecek denli mahir....
su damlası sesleriyle yürekleri getiren yeni nefes ustaları katıldılar kervanımıza. bir olduk! harlı türkülerimizi üfleyerek söyledik.
yalundan şaşmayan bir karınca ordusu gibi.......
Ey Sahrud ey hayat veren ırmak
Sen ki bir mene akmayı bitmedin
Ey yarı ömrümde açan ilkbahar
Sen ki bir gülümü mene dermedin
Ölümüm olur salınıp da gidişin
Kirpiğin gazar kabrimi ay Sahrud
Ellerin diker ellerin son söküğüm
Susuşum olursun susarım da ay Şahrud
Kederim Şahrud Hederim Şahrud Doymadan sene Giderim Şahrud
Kederim Sahrud
Hederim Şahrud
Doymadan acına
Giderim Şahrud
Ey dağa taşa ses veren ya Şahrud Bir men miyim yadlara düşmeyen can
Hani sendin aşklara nefes Şahrud Men değil sen ol odlara düşmeyen can
Avuç avuç bakışlarınla ya Şahrud
Kapanır ömrüm üzeri kapanır
Gözlerin gömer sesimi nefesimi
Susuşum olursun susarım da ay Şahrud
Söz - Müzik: Tunay Bozyiğit
Solist: Brilliant
Şiir: Kazım Koyuncu
Ayrılıklar uyandırmalı kör yüreğimi.
Cehennem yangınlarından
Ölmeden çıktıysa bedenim; artık
Benim olmalıyım, benim.
Yeter yüreğimi bir çift gözün
Ateşine rehin verdiğim. Ateş artıyı
Değildir karşılığımız. Pusatını dağ
Sisinden alan, firarını mermisine
Emanet eden bir namludur bu
Eşkıya sevda ki; zulasında asılı
Durur kefenlediği ölümü.
Ellerinin çeliğine su verilmiştir ta
Adem`den beri. Bilir ve intihar
Cüretiyle yoklar yüreğinin tetiğini.
Güneşin kızılca kıyametine çatar
Kuruyan umut dallarını. Yanacaksa
Cehennemden beter yanmalı!
Kim anlar ki eşkıyanın sağlamlığını;
Özleminin çiseyle yıkanmış şafak
Değerini kim? Hani ellerine kuşlar
İnerdi, kardan üşüyen kuşlar...
Bahçen kuş sevinçleriyle inlerdi ay
Şahrud.
Eşkıya yüreğime çığ düştü
Üşüyorum ha...
Aç ellerini.
Geldim mutsuzluğumla
Yürek susuzluğumla
Koynuna al demiyom
Şikte koyma beni
Koynunda yatır demem
Yeter bağışla beni
Aç ellerin gireyim
Sana ömrüm vereyim
Kuruyan dudaklarına
Nefesimi süreyim
Kuruyan dudaklarıma
Nefesini süreyim
Dağlara küs olur mu
Banara yas olur mu
İki can bir bedenken
Ayrı yatmak olur mu
İki yürek bir canken
Ayrı düşmek olur mu
Biliyorum suçluyum
Kentin kirli suyuyum
Sevmesini bilmiyorsam
Geçmişin sonucuyum
Aç kapıyı gireyim
Sana ömrüm vereyim
Kuruyan dudaklarına
Nefesimi süreyim
Kuruyan dudaklarıma
Nefesini süreyim
Söz - Müzik: Tuncay Bozyiğit
Solist: Emrah Altınok
böyle bir sayfayı gördüğüme çok sevindim.Seyduna ve Şahrud hikayesi ve şiirleri bütün ilgimi alır müsadenizle bi kaç şiirini paylaşmak istedim çok teşekkürler
'Ey ŞAHRUD; gözlerime mermi diye sevdanı sürdüm...'
nomery arkadaşım eklediğin şiirleri eklemiştim ama yinede eline emeğine yüreğine sağlık eğer farklı bir şey bulursan ve bizimle paylaşırsan çok sevinirim yorumun için de teşekkür ederim
ayrılıklar uyandırmali kör yüreğimi
cehennem yangınlarından ölmeden çıktıysa beden
artık benim olmalıyım
benim....
yeter yüreğimi bir çift közün ateşine rehin verdiğim
ateş artığı değildir karşılığımız
pusatını gaslesinden alan
firarini mermisine emanet eden
bir namludur bu eşkiya sevda
ki zulasında asılı durulur kefenlediği ölümü
ellerinin çeliğine su verilmiştir ta ademden beri
bilir ve intihar cürretiyle yoklar yüreğinin tetiğini
güneşin kızılca kıyametine çatar kuruyan umut dallarını
yanacaksa cehennemden beter yanmalı
kim anlarki eşkiyanın sağlamlığını
özleminin çiseyle yıkanmış şafak değerini
kim??
hani ellerine kuşlar inerdi,kardan üşüyen kuşlar
bahçen kuş sevinçleriyle inlerdi...ay şahrud!!!
eşkıya yüreğime çığ düştü
üşüyorum ha;
aç ellerini.....
geldim mutsuzluğumla
yürek susuzluğumla
koynuna al demiyom,eşikte koyma beni
koynunda yatır demem,yeter bağışla beni
aç ellerin gireyim,sana ömrüm vereyim
kuruyan dudaklarıma nefesini süreyim
kuruyan dudaklarına nefesimi süreyim...
dağlara küs olur mu,bahara yas olurmu
iki can bir bedenken ayrı yatmak olurmu?
iki yürek bir canken ayrı düşmek olurmu
biliyorum suçluyum
kentin kirli suyuyum
sevmesini bilmiyorsam geçmişin sonucuyum
aç kapıyı gireyim,sana ömrüm vereyim
kuruyan dudaklarıma nefesini süreyim
kuruyan dudaklarına nefesimi süreyim...