sabah göğsünde gül olur doğar yavaşça yavaşça
menekşeler gözlerinde açar yavaşça yavaşça
dağdan akan sular gibi sanki görülecek dibi
sesi duruluğu gibi akar yavaşça yavaşça
saçı elde destelenir iner belinde uslanır
kirpiği kaşa yaslanır vurur yavaşça yavaşça
gözleri ömrüm sebebi goncaya benziyor lebi
bahar yağmurları gibi iner yavaşça yavaşça
bir sevdayı yaşar gibi ayrıntıya şaşar gibi
yeni güne başlar gibi güler yavaşça yavaşça
bahçesinde güller gibi hazırdır her zaman demi
defne ile hanımeli kokar yavaşça yavaşça
Dag Dediki Suya yüreginden Su Dagitmak
Sirf Bu Yüzden Katilasir Dag Yüzü
Aya Katar Islanir Gökyüzü
Birde Salkim Saçak Bulutsa Basinda Gözyüzü
Ozaman Dalginlik Dagilir Gider
Sularda Bulamaz Azindaki Çigligi
Deniz Düsü Mavi Kalir Damarlarinda
Ve Bilirmisin Der Su Hangi Kanar
Sehir Bir Ihanet Boslugunda Iste Orada Kalir
Kumrularin Dem Çekmeye Insin Agzin Pinarin
Öpüslerin Çadir Açsin Sol Yanimda Basin
Düsüm Sensin Ülkemde Yurtsuz Kalirim Sen Gidersen
Yüregine Selam Söyle Sonrada Gel Vur Istersen
Daglanir Benim Için Daglar
Sular Benim Için Çaglar
Bulut Benim Için Aglar
Yollar Benim Için Baglar
Rüzgar Benim Için Aglar
Biz ayrıldıktan sonrada
Seher çiğ düşürecek
Meneviş aşka düşecek kırlarda
Deniz açık mavi köpürecek
Karanlığa öfkeyle
Yetim gecelerde
Kasım patları gerinecek
İçinin rengini açmaya güneşe
Gençlikleri hiç gitmeyecekmiş gibi
Cüretkar ve küstah sevişecek
Varoşların tenhaların da gençlik
Arı kuşun gagasında çırpınacak
Kurbağa yılanın ağzında
İç anadolumun bozkırında yoksl bebelerin
Yüzleri gün botcasından bozlanacak
Daltaşak toz toprakta oynayacak
Sümüklerini kollarına silip
Arkasına saklayacak yoksul ellerini
Zengin 24 ayar yağla güneşide ehlileştirip
Brozlaşıp caka satacak
Arsızca
Biz ayrıldıktan sonrada
Akacak bu yeşil dere karadenize ağvada
Varsılların kirini taşıyacak
Utançtan bulanarak
Su kabakları kendini asacak
Kurfalda duvara
Taşlalar duvar için kırılacak
Taş ustaları açlıktan kırılacak
Ve mutlaka bir yerlerini taş kırıklarına kaptıracak
Beklide gözlerini
Ve kör kalacak
Duvar sahibi korunacak
Açların insani eyleminden
Biz ayrıldıktan sonrada
Gurbete gidenlerin bır kısmı dönerken
Diğer çoğunluğu kaybolacak
Yada hasretin acı kollarında ölecek
O anda köyanalarım gurbet için
Yeni oğullar doğuracak
Biz ayrıldıktan sorada
Gücün hizmetindeki hayat dünyada
Hükmünü güçlüden yana sürdürecek
Güçlüler kazandıkça
Pis yenilgiye tiksinip
Sırtını dönüp gidecek
Senin gibi hoca
Yağmur kokuyordun
Tenime her düşüşünde
Tenimi her bölüşünde
Bahar olurdum
Baharlanırdım
Bereketim olurdun toprağımda
Yeşillenirdim
Sana boy verirdim
Yağmur yeşilince
Yüzünü gözünü öperdim
Islanan dudağımda yağmur tadı
Gidişinle gülüm
Bulutları da göçtü göğümün
Türkülerimin kanadı kırıldı
Göç yolunda
Çıplak gökyüzü
Birde güneş kaldı
Ömrümü kavuran
Başka bahara kaldı sevdam
Baharımdın gözünde yeşerirdim
Gittin ömrüm soldu
Bütün iklimim hüzün oldu
şayeste arkadaş bu konu benim main de en isteyerek severek açtığım konu katkı sağladığın için ve bu büyük şairin şiilerini bizle paylaştığın için teşekkür ederim emeğine yüreğine sağlık
yanlış aşksa usta olsan da kullanamazsın
tükenir yangınlaşırsın
dağılmanı anlaşılır kılıyorum
başka karşılığı olmazdı inan ol
bak yüzüne çok yakışmış dağınıklığın
savaştığının kanıtı aşka inanmanın
yanlışta olsa
inancından apansız yalnızlaşmak gibi kopmak zordur
ama insana dairdir
kendini yeniden doğur dağınıklığından ve
otur rakı soframın akına
bak gecenin köründe dayandığın bir kapı var
dostluğa inancından değilse de dinleneceğinden
yatışınca doğruyu yüreğin söyleyecek
dağınıklığı en güzel toparlayan yerin
unutulmayacak kadar güçlüsün
yenilecek ve kalkacak ve düşecek kadar hazır
kendinle kendini tanımanın arasında
koca bir iklim var imkanlı
kendinde boy atacağın
inan bana denenmemiş çok değer var daha
duygusunu bile tatmadığımız
niye yabancı kalalım hayata
kaçınılmaz bir umuttur seni ayakta tutan
beni türkülere vurduran yeniden acılarda doğuran
varıp üstüne kanatma acılarını bırak kabuklansın
denenmemiş bir anlam yükleme boşuna
herkes isterse biraz acıdır biraz kaçış acıdan
çırpınıp duruyorsun sınırlarında kendinin
bense hayata salıyorum aç köpek gibi ellerimi
yılıyor ellerimin canlılığından
umut bir ara uğrak
yok olmaya direndiğimiz bir sömürge toprak
yalnızlığı imkanlarsak bir karşı koyma biçmi yaratırız
içine düşmeden aşılmaz yenilgi çünkü
isyan en güzel vuruşmadır
yoksa yalnızlık yiyecek gücümüzü
biraz daha kalırsak yenilgide dilimiz değişecek
hadi kendini yeniden doğur dağınık ellerinden
isyan en çok ellere yaraşır
avuçlarda yumruklaşır
Şaşırtmayı ve şaşırmayı hep sevdim ömrümce..çocukluğumu geçirdiğim ermeni sürgünü köyüm kağında ilk aşk ilk aşka ağlamışlık la başladı yaşamım..adı zerişan dı ..ana dolumda kızlar erken büyür ve ere erken verilir hemi de öyle oldu
Batası töresince..yüreğimde yangın halaya durdu gövdem boyunca kudurdu..o acının izi taptaze kaldı her aşk vuranda kanadı..ilk şiir ve bestede taa o zamandı..köyümüzü sel vurdu..çığlığım türküye döndü..ücra köyümle dünya arasındaki köprü her bahar gibi sele teslim olmuştu ekinler heder canlılar telef olmuştu.
Orta okula başlamam için kazamız tuzluca ya inmiştim babamla..üç dört katlı binalar görüp dehşete kapılmıştım..babama sordum kim yönetiyor burayı kaymakam dedi,tamam kaymakam ola cam dedim töreyi kaldı racam..sonra fotoğrafçı ya gittik kara çarşafın içinde kaybolan buraya bak kuş çıkacak diyen ve koca bir ışıkla beni kandıran utandıran alasker amcayı tanıdım.ikinci kandırılmamdı ilki kolumu aşı diye çizen şekerle aşılayan doktor olmuştu.babam poz için saçımı elleriyle taradı ilk sevişiydi .başımda o ellerin izi kaldı. ah sevmelerde ahım kaldı.köyümde çocukları sevmek törece yasaktı. okula başladım sarı saçlı çilli biri önümdeki sırada oturuyor..ilk kez böyle bir şey görü yom..milli güvenlik dersimize giren binbaşının kızıymış..askerden ilk darbeyi o an yedim ve tam iki yıl bir güneş gibi sadece seyreyledim h.sevgi Erdinç'i..ilk lal oluşumdu sonra bir arkadaşın bağlamasıyla tanıştım eve getirdim sevindirdiktim meğerse aylardan kerbelaymış bağlamanın teknesini başımda paralattım babama..sanatçılığım kırkına dek ertelendi..köyün ilk memuruydu babam tek radyo bizde vardı ermeni ve Kürt müziğini Erivan radyosuyla tanıdım arkadaşlarıma hava attım..ataması Iğdır'a çıkınca babamın taşındık..3.sınıfta siyasetle tanıştım ve devrimci olarak babamın ölünceye dek utancı oldum..sülalem beydi ve vekil yada senatör sadece bizden olur halkı oy davarı bizimkiler yapardı..ailemi izole ederek cezalandırdı sülalem bendim sebep..derken lise sınıflarda sıralar ayrışır sağcılar sağda solcular solda oturur jandarma arada volta vurur hoca karatahtada ders anlatır teneffüsler sırayla yapılırdı..orta eğitimde azım kaldı..temel dersler boş geçer tali dersler kaymakam la beraber hükümet memurlarıyla doldurulurdu..dövülmediğim gün şanslı sayardım şaşırırdım..eve gelip babamdan isterlerdi dövmek için malum çevreler..denizlere yaptığım bir türküyle ölümüne dövülüp bayıltılmıştımtürkülerden çekeceğim ta o zamandan sabit ve sabıkalaşmıştı..
Karakolda ayna yerine korkunun ve işkencenin olduğunu da o zaman öğrendim..ve son sınıfta sömestrde komşuluk arkadaşımca öldürüleceğimi haber alıp kağınıma ricat ettim..ikinci yarı yıl açılmayınca birinci yarı yıl notlarıyla mezun oldum..ünv.sınavları için İstanbul'a koyuldum ..otobüsün yedek şoförünün karnında uyuyarak Erzurum da ölümden kurtuldum..o ilde öfkem ve ölüm korkum kaldı..Ankara da 13 katlı Gülhanayi hayretle saydım İzmit de denizin mavisine şaştım ..haritada deniz olduğu belli olsun diye maviye boyandığını sandıydım..İstanbul da ilk işim Ataköy çadırlı kampta wc temizlemek ve çöpçülükle işe başladım..sonra askerlik samsun olaylar ve kurayla tekrar İstanbul..kavilleşmiştim bu şehirle..ve 12 eylül bana ikinci askeri darbesi..daha 13 ünde eylülün zimmetimdeki her şeyin teslim alınması ve koğuş ta yemekhane de ve de her duvarda var olan uyulması gereken kurallar da 6. madde olarak yer almam;dikkat Tunay boz yiğit tehlikelidir onunla ilişki kurulmayacak ve 24 saat astsubay ünal ın gözetiminde bulunacaktır ..işkence haneye dönüştürülen samandıra kışlasında isyanım telefon eylemim ve sürgünler..
Derken yine İstanbul ve her işte çalışma. ama her işte ..derken 83 te kanarya orta okulun da memuriyet..yine kuralsızlık ve cezalar ve 88 de eğitderi kurma çabalarım sonrası politik tavrımla yargılanmam ve mahpushane 5 yıla yakın mahpusluk..paşa kapısı yakması metris isyanı ve 8 sürgün ve bitişle yine İstanbul
Yine her iş sabıkamla iş bulma zor olsa da.en son oto yıkama ve boya badana..ve ordan Marmara ünv.yine politik yaşam ve mezun olamama hala iki dersim var ve silmemişlerse öğrenciyim hala..sonrası ne iş olsa da yaparım ve alamut kalesinin 2000 de açılışı..ve yaşamımda yeni bir sayfa
Sosyalist anarşist karakterim sizlerinde tanıdığı seyduna denen karaktere dönüştü..kırkında geç kalmış bir sevdanın yitik öyküsüyle başlayan şahrud seyduna türküleri eserleri..ve lal olduğumu tescilleyen şiir kitabım yayınlandı
Evet artık köhneyim ama bu yaşlılığımla bile daha benden çok ah aman ve aşk çıkar inanın..çünkü karnımda daha söyleyeceklerim var..
Ha; kendimi bileli dört şeyi sevdim;politika(politik ahlağım olmayanın başka ahlağı olmaz bütün ahlaklar politik ahlağa tabidir)şiir aşk ve türkü halada onlarla varım
Beni sevmenize şaşırıyorum..sizleri sevdiğime ise şaşa kalıyorum..ve inanın en çok hala kendimi şaşırtıyorum..şaşkınlıklarıma hazırlıksız yakalanın..şu an dört kitap bitirdim yayına hazır..birisi destandır..ve 4.albüm için stüdyodayım..nisanda bayram muştusu diye..beni şaşırtmaya devam edin ki sizleri şaşkına çevireyim..yüreğinize selam ediyor ve yüreğinizin pamuktan yumuşak ellerinden öpüyorum..yaşantımdan dar bi özeti sunuyorum..