Öyle diyarbekir bakma şewe!
Surları düşürülmüş,pusu kurulmuş koca çınarı kurutulmuş..Vedat Aydın'ı vurulmuş gibi öyle lâl..
Acını dilinde kilitliyorsun
O gözlerinin dilinde..
Gözlerin isimsiz bir ülkenin ağıdı şewe...
Bir yaralı kara göçsün kapkara telin nasılda deli fıratça iniyor kuğu boynunun su derinliğine..
Belcemin iki sıradağı kavuşturur kızıl alnının yürek içinde..
ki kuytusunda atmacanın alıcı duruşu iki göz kanat çırpar..
upuzun enginliğinde bakışlarının..
Sonra dağ başı şakaklarından süzülür gamzelerinin ovasına..
O gamzeler ki çatlamış Harrandır.
Sevdacan suyuna açtır..
Hasretin kızılca çiçekleri açarken leblerinde..
Döle durmaya muhtaçtır..
Ahhhh! suskun göçün karası şewe..
Susku yaranın kanamasıdır
Susku dününü öldürmenin yasıdır..
Çocukluğuna lâl kalıştır..
Susku yüreğine bin yıllık paslı kilit..
Bilirim zeytin karası değil zülüflerinin teskini..
Sürgünsün sürgün, zülüfünün herbiri zifir tanesi..
Sürgün mem dir..
Mem u zindir..
Sürgün tarih ikizindir..
Yüzünün coğrafyası adsız ülkesine benzeyen şewe..
Gözlerim yurdun olsun..
Kurup göç çadırını..Yüzüm ülken yüreğim yuvan olsun..
Bırak ezgim yeşersin..
Kırık türkünün dili olsun şewe..
Bırak titreyen yüreğine kurban olsun yüreğinin şairi seyduna..
Bırak olsun..
'nasıl da inceden işleyen bir sızıdır
bu zulümlü gece
oysa daha dün
simsiyah bir gül görkemiydi yüzün
seher sabahını sırtlardı dağ başı omuzların
bakışların süzülürdü gözlerinin buğulu şafağında
ne de alazdı çiğ düşmüş dudaklarının açılışı
çatılan gövdelerimiz tutuşur, karanlığı yakardık
neylersem rakının dünkü tadı yok
mumla dudanın kızılı yanmıyor
unutulmak en büyük kötülüktür
hunharca öldürüyor adamı
ahhh!..yıldızlarda orda kaldı
gözlerinde doğan yıldızlar
düşlerimin gök mavisi karardı
körüm kör gelde senden kalanları gör
yapraklarını bile tutamayan güz dalları ellerim''
yağmurun sesi kırılır etimde
canımın yangını sönmez içinde
acılardan geriye neyim kaldıysa
yüklendim gidiyorum bir bilinmeyene
vurmuşum sokaklara
çırılçıplak sulara
alaz dilli rüzgarlara
karanlık kanlı uykulara
ellerim diyorum,
temmuz ayı üşürse böyle
kalırsa karanlıkta bir başına
sarılırsa birbirine korkudan
senin eserindir
zaman sakalını uzatıyor yüzünde, kırlaşarak
iştahını etinde biliyor yalnızlık
karanlık üstüme üstüme geliyor
yüreğinde göç sesleri
bir göç niye kabuk bağlamaz
kanar ha kanar
ahhh!..gövdemde biriken yağmurlar
vaktidir, serseri sular gibi yalın ayak
sokaklara düşmenin vakti'
serserinin biriyim
ne ölü ne diriyim
bir yarada sen yükle
öyle çekip gideyim
benden sana yar olmaz
acıdan diyar olmaz
yüreği göç verende
sevdalara yar kalmaz
söz duyarsam bir gün itin birinden
sökerim yüreğim göğsüm ipinden
korkum yok bilesin elin dilinden
işler bana kurşun gibi gülüşün
yüreğin söz olup düşsün dilinden
işler bana kurşun gibi susuşun
komaz bana yürek bahar gibidir
sevdiğime anlım harman yeridir
belkide vardığın itin biridir
işler bana kurşun gibi gülüşün
vardığın belkide itin biridir
işler bana kurşun gibi susuşun
hep insanca yaşadım
insani deyip
herkesi bağışladım
ilk kez bir kadını lal'ı reyhanı
bağışlayamadım
bu halime bile oturup
bir güzel ağladım
tanıksın ya ey martı
feryadım göğü kapladı
çoğlıkta
şehrin asil sevdalısı
bu kör gecede payımıza
bir çığlık kaldı
serin su ol sokul yanı başıma
gideceksen nolur dolanma bana
korku kapımızda bekler duysana
işler bana kurşun gibi susuşun
sevmek aynı dalda iki kirazdır
işler bana kurşun gibi susuşun
karsın küllerimi ince bileğin
bırak yansın ateşinde gözlerim
savursun külümü o zülüflerin
işler bana kurşun gibi gülüşün
seydunayı yıkmaz bu gitmelerin
işler bana kurşun gibi susuşun
Yalnız gördü ya!
Gelir bende kalır yalnızlık...
Uzar gecelerim uzar
Susarım soluğum susar...
İstanbul'a yağmur yağar
Karla karışır
Yüreğime hasret damlar
Bana alışır...
Keder tırmanır yüzüme
Sanki sarmaşık
Ot koyarım gözücuma
Geceler yanar...
Biri beni avutsun yahu!
Beni biri bulması, yakama yapışması var
Yaşama yeni çıkmış ayrılık
Anlatamam...
Ta usta ellerin keskinliği.
Ölü bir sevdanın
Bir hayatı ölü bıraktığı yerde ki değil
Ayrılık bu benliği dedim ya
Usta ellerin inanılmaz keskinliği
Yalnızlığım ömür gibi...
Yıkık gördü ya!
Gelir bende kalır yıkıntı...
Hüsran gecelerim hüsran
Yüreğim, yüreğim viran...
İstanbul'a yağmur yağar
Karla karışır
Yüreğime hasret damlar
Bana alışır...
Keder tırmanır yüzüme
Sanki sarmaşık
Ot koyarım gözucuma
Geceler yanar...
yüreğimde açtın derince yara
seni her gören de başlar kanama
eğer ölür isem ben bu yarayla
aklın almasada sakın kınama
mezarıma gelip sakın ağlama
nice acılardan başı dik çıktım
onca acılardan gülerek geçtim
yaşam eşitimi hep umut ettim
yürek eşitimi hep umut ettim
sende sona geldim eşimsin dedim
sana geldim sona yürekçem dedim
ne kötü yazgıymış karardı bahtım
karardıda geleceğimi yaktın
koca bir ömrü sana harcadım
seydunayım ömrüm sana harcadım
umuduma el açıpda yalvardım
son umuda el açıpda yalvardım
seni çocuğuma anasın sandım
seni geleceğe köprümsün sandım
aycan sende inan büyük yanıldım
yanıldımda yarınlarımı yıktın
Seni görmeye geldim
çocukluğum, korkum, arsız sevincim
utangaç küfrüm, arızalı sevişmelerim
neredeysen çık ortaya
kara yeller eser olmuş yerinde
talan bağdaş kurmuş esmer derinde
nerede sarkık bıyıkları tütün nakışlı oğulların
can havlinin yangını Lice'm
muska diye boynumda taşıdığım inancım
seni böyle lal, mühürlenmiş mi görecektim
a Diyarbakır'ımın zindanına gün düşürenim
zılgıtını üç ocak gibi alnında yakan
tütün yüzlü kızların nerede
kırık yıkık dönüyorum utanarak yanarak
ve
acısını getirdi Lice'sinden
sapsarı acısını
Redif'im, ustam, ortağım, çırağım
gümüşi bir tabakada saklayarak
bense kürt kızlarının parmaklarını sarıyorum pince
dumanını ciğerime bırakarak
yakılan Lice'nin küllerini yüreğime damıtarak
Hayal arkadaş katkından dolayı teşekkür ederim şewe yi eklemeyi unutmuşum sayende o da burda artık
dumanaltı arkadaşım sana da çok teşekkür ederim istanbul yanar yoktu onu da sen eklemişsin diğer eklediklerini ben eklemiştim ama olsun yine de teşekkür ederim
ayrıca arkadaşlar bu sayfaya böyle ilgi göstermeniz beni çok sevindiriyor sayenizde bu güzel eserler ölümsüzleşecektir
Bakışların inmesin aşağılara
Sahip çık yüreğinle yaşadığına
Hayata
Kaldır gözlerini ayağa
Önce göz vardır
İlk merhabayı göz der
Güneş gözlerinin cemrelerini bağışla
Doğamıza bahar gelsin
Kara bir gül gibi duruyorsun
Gecenin yüreğinde
Yüreğini nabzımda duyuyorum
Cemre gözünden sonra
Soluk soluğa bahara duruyorum
Geç yaşımla
Bir başka aşk lamaya seni
Beni ezme bahar yüzünün
Gül ağırlığıyla
Altından kalkamam
Kaldır bakışlarını gözlerime vur
Bakmazsan katlanamam
Baktığın yerle bir olurum
rica ederim ne demek takip ediyorum her zaman..şewe nin olmadığını anlamak zor olmadı ...
yokluğunu belli edecek kadar güçlü ..gelmek istedi tuttum ellerinden işte
İlk gördüğümde bu sayfayı heyecandan ne yaptığımı bilemedim hatta baya uzun yazdım da bakma çaktırmadan editledim
Biz sana teşekkür ederiz ..ve senin sayende ...hele ki burdan kimin bu sevdaya düştüğünü görmek ayrı bir mutluluk ...
düşüncem seni büyüttü oysa taze bir gül idin,
bu sevdanın ağır yükü seni dalından etti.
hani aslolan niyetti sözcükler kanatlanır.
yerinde yara kalır yerinde acı derdin.
yerinde yara kalır yüreği güne bakanın.
umuttu avuçta çizgi, sevgiydi yürekte ezgi
yaşanır mı gizli gizli gözleri bahar olanım
ama sonbaharca güldün, belikli gidiciydin
hüzün yaprak sarısıydı, gözlerin hüzün buğusu
hüzün yaprak sarısıydın, saçına hazan düşenim
hayat yaşadığın kadar, yaşamazsan boşa gider
seyduna ya ölüm neyler yalnızlık ölümden beter.
hayat yaşadığın kadar yaşamazsan boşa keder
seyduna ya ölüm neyler ayrılık zulümden beter
sevdanı içine gömdün, çürük diş olup döküldün
bugün değil sanki dündün dudağında acı güldün
sevdanı içine gömdün çürük diş olup döküldün
dudakları kan bürüdü gözleri yere bakanım
Hangi türküyü çalsam
En sol yanım şafakta
Sabahı çağıran bir güneş
Karanlığa ışığın tadını veren
Bir ateş düşürür türkünün sesi
Narından durulmaz olur göğüs kafesim
En doğusundan yanar güneşinde doğusundan
Türkü diyorum bozar gider sonsuzluk atlasını
Yürek coğrafyasını tanınmaz kılar
Solgun ay ışığını tamamlar
türkü
Sadece su yollarını birde bulutun dilini bilen
Yayla yolcusunun kimliğini taşır
Birde dağ ateşlerinin dili çobanların
Orman yangını sayılır köylerde
Yağmurun rengini alır gün ışığından
Mevsimsiz yediveren diriliğine ulaşır
Sadece mor dudaklarda yitirir sesini
Geceye bulaşır
Bir türkü çalsam
Bütün tırnaklılarda tırnaklar uzar atlarda bir başka
Yelelerinde karşılık başlar
Derisinde buğular tüten
Bir türkü çalsam
Kağının cuvarı ekerekten çoksesli sular getirir
Kuraklığın hükmü biter
Toprağın kursağına birde emceğine
Uzun geçmişli su gider
Her şeye kendi biçimini verir
Kaçınılmazlığına başlar umut
En yaraşır gerçekliğine
Alışkanlıkları bozan alıştıran kendine
Bir türkü çalsam
Hiçbir şey uymasa da kurakta
O ses uyar gecenin gözlerine
Yanakları ıslanır karanlığın
Ocağın ateşi harlanır
Bir türkü çalsam
Tüm soruları yanıtlanır yüreklerin
Susar çığlığı göğüs kafesinin
Koyulaşarak demlenir nefes
İrili ufaklı tüm balıklar su içer yutmaz birbirini
Midyeler kabuklarından soyunur
Kemikleri eskil bir takaya kaburga olur
Türkü koyu koyu demlenir
Yüzünde yara kabuğu otobüsler atılanda
Denizin hayatında
Bire de hazer var
Hangi türküyü çalsam hüseynik yapar
Yüreği beklemek gibi sızlar
Hasret koyu koyu türkülenir
Sızlanmaz beklemekten şeverenini
Öpüyorsam ayrılığı gözünden , söküyorsam yüreğimi göğsümden
geçiyorsam gözlerinin içinden, sana olan sevdamdandır bilesin
geçiyorsam bir çiçeğin özünden, sana olan sevdamdandır bilesin.
Meğer ne yalnızız insan olmuşsak, yaprak gibi dalda sessiz solmuşsak
yeri gelmiş acıya da gülmüşsek, sana olan sevdamdandır bilesin
yeri gelmiş ayrılığa gülmüşsek, sana olan sevdamdandır bilesin.
ßiliyorum sen yine
parmak uçlarında üşüyorsun.
aramızda kıvrılıp yatan uzaklığa inat, ayaklarınla kasıklarımın kasırgasını,
ellerinle yüreğimde yaktığın ateşi düşlüyorsun.
Sularımız sızıp karışıyor ay karanlıkta
ve çırılçıplak bir ırmağa dönüşüyoruz yatağımızda.
apansız pencerende gülümsüyor güneş, ne güzel!
ßütün parmakların tıkır tıkır işliyor.
iştahla biliyorsun, yaşamaktır aşk
geceyle gündüzün sessiz geçişimidir bir uyku boyunda
delice bir yangın parmaklarının buzulunda
ah şahrud,
her yerimiz nasıl da şaşırıp kalmaya istekli!
Karşılıksız sevebilmekse sevda, gerçek seven küle dönmüş her çağda
elim kolum bağlanmışsa kıyında, sana olan sevdamdandır bilesin
seydunayım gebermişsem kıyında, sana olan sevdamdandır bilesin.