Kutub-i Sitte Hadis-i Şerifleri

Son güncelleme: 07.10.2010 05:16
  • 381 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) buyurdu ki: "Pazara mal celbeden riziklanir, muhtekir mahrum birakilir. Kim mu'minlerin bir gidasini onlara karsi saklar, ihtikar yaparsa, Allah onu iflasa ve cuzzam hastaligina ducar eder."
    Ibnu Mace, Ticarat 6, (2153). Bu son bes rivayeti Rezin merhum tahric etmistir.

    AYIP SEBEBIYLE MALI GERI VERMEYE DAIR

    382 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Bir adam bir kole satin aldi. Kole, Allah'in diledigi kadar (bir muddet) adamin yaninda ikamet etti. Sonra adam kolede bir kusur tesbit etti. Bunun uzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelerek sikayette bulundu ve eski sahibine iade etti. Eski sahibi: "Ey Allah'in Resulu, (yaninda kaldigi muddetce) kolemi kullandi, ondan istifade etti" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Harac (menfaat), zamin (kefil) olana aittir" buyurdu.
    Ebu Davud, Buyu 71, (3508, 3509, 3510); Tirmizi, Buyu 53 (1285); Nesai, Buyu 15, (8, 254, 255); Ibnu Mace, Ticarat 43, (2242-2243).

    383 - Nesai'nin bir rivayeti soyledir: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) menfaatin, zamin olana aid olduguna hukmetti ve zamin olmayan kimsenin menfaat talebini yasakladi.
    Tirmizi hazretleri, "Menfaat, zamin olana aittir" sozunu soyle acikladi: "Burada zamin o kimsedir ki, bir kole satin alir, bir muddet onu hizmetlenir, sonra onda bir kusur tesbit eder ve bu sebeple koleyi saticisina iade eder. Bu durumda, koleden hasil olan menfaat musteriye aittir. Zira kole, sayet helak olsaydi, musterinin mali olarak helak olacakti. Buna benzeyen butun meselelerde menfaat, zamin olana aittir."

    384 - Ukbe Ibnu Amir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Kolenin muddeti uc gundur. Sayet musteri, bir hastaliga rastlarsa, herhangi bir delil ibraz etmeden koleyi satana geri verir. Uc gunden sonra hastaliga rastlarsa, bu hastaligin, satin aldigi zamana ait oldugu hususunda delil ibraz etmesi gerekir."
    Ebu Davud, Buyu 72, 3506.

    385 - Ebu Seleme Ibnu Abdirrahman Ibni Avf anlatiyor: "Abdurrahman Ibnu Avf (radiyallahu anh), Asim Ibnu Adiy'den bir cariye almisti. Cariyenin evli oldugunu anladi ve derhal geri verdi."
    Muvatta, Buyu 8 (2, 617).

    386 - Ibnu Omer (radiyallahu anh)'in anlattigina gore, "Kendisi, sekizyuz dirheme bir kole satar ve satarken "kusursuz" oldugunu soyler. Ancak, satin alan kimse bilahere: "Kolede bir hastalikvar bana soylemedin" der. Ihtilaf Hz. Osman (radiyallahu anh)'a goturulur. Adam: "Kolede hastalik oldugu halde, haber vermeksizin bana satti" der. Abdullah (radiyallahu anh): "Ben onu 'kusursuz' olarak sattim" der. Hz. Osman (radiyallahu anh) sattigi zaman kolede kusur oldugunu bilmedigine dair yemin etmesine hukmetti. Abdullah yemin etmekten imtina ederek, koleyi geri aldi. Kole yaninda sihhate kavustu. Sonra onu yeniden satti ve bu sefer bin bes yuz dirhem aldi."
    Muvatta, Buyu 4, (2, 613).

    AGACI VE MEYVEYI SATMAK, SATILAN KOLENIN MALI VE MALA GELEN MUSIBETE DAIR

    387 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Kim dollemesi yapilmis bir hurmalik satarsa (bir baska rivayette satin alirsa) bunun meyvesi satana aittir. Satin alan kendisinin olacak diye sart kosmussa o haric (bu durumda meyve musterinindir). Kim de bir kole satarsa, kolenin mali satanindir, burda da satin alan "benim olacak" diye sart kosmussa o haric, bu takdirde kolenin mali varsa musterinin olur."
    Buhari, Buyu 90, 92, Surb 17, Surut 2; Muslim, Buyu 77, (1543); Muvatta, Buyu 9 (2, 617); Tirmizi, Buyu 25, (1244); Ebu Davud, Icare 44, (3433, 4434); Nesai, Buyu 75, (7, 296).

    388 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir din kardesine yemis satsan sonra da buna bir afet gelse, ondan bir sey alman sana helal olmaz. Kardesinin malini hakkin olmadigi halde nasil alirsin?"
    Muslim, Musakat 14, (1554); Ebu Davud, Icare 24, (3574), 60, (3470).
    Bir baska rivayette: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) afetle gelen zararin hesaptan dusulmesini emretti" demistir.
    (Muslim, Musakat 17).

    CIMRILIKLE ILGILI BOLUM

    389 - Ahnef Ibnu Kays anlatiyor: "Ben Kureys'ten bir grubla oturuyordum. Oradan Ebu Zerr (radiyallahu anh) gecti. Soyle diyordu:
    "-Mal biriktirenleri, cehennem atesinde kizdirilan taslarla mujdele. Bu kizgin taslar onlarin her birinin memelerinin uclarina konacak, ta kurek kemiklerinden cikacak; kurek kemiklerine konacak, ta meme uclarindan cikacak. (Boylece) calkalanip duracaklar" dedi. Bu konusmayi dinleyenler baslarini indirdiler. Onlardan hicbirinin bu adama cevap verdigini gormedim. Bunun uzerine adam donup gitti. Ben de pesinden onu takip ettim. Nihayet bir diregin dibine oturdu.
    -Bu adamlarin, senin kendisine soylediklerinden hoslanmadiklarini goruyorum, dedim. Su cevabi verdi:
    -Bunlarin hakikaten hicbir seye akli ermiyor. Dostum Ebu'l-Kasim (aleyhissalatu vesselam) bir keresinde beni cagirdi. Yanina varinca bana:
    -Uhud'u goruyormusun? dedi.
    -Evet goruyorum dedim. Bunun uzerine:
    -Bunun kadar altinim olmasini istemem, (olsaydi) uc dinar mustesna hepsini infak ederdim, buyurdu. Ebu Zerr (radiyallahu anh) onceki sozunu te'kiden:
    -Bu (Kureysliler var ya) dunyayi topluyorlar hicbir seye akillari ermiyor, dedi.
    Ben:
    -Seninle bu Kureysli kardeslerinin arasinda ne var ki, onlarin yanina ugramiyor, onlardan birsey almiyorsun? dedim.
    Ebu Zerr:
    -Hayir! Rabbine yemin ederim, taa Allah ve Resulune kavusuncaya kadar ben onlardanne dunyalik isterim ne de kendilerine din namina bir sey sorarim, dedi. Ben tekrar:
    -Su ihsan meselesi hakkinda ne dersin? dedim.
    -Sen onu al. Cunku, bugun onda bir nafaka var. Ancak, bu ihsan dinin karsiliginda yapilirsa, birak alma, dedi.
    Buhari, Zekat 4; Muslim, Zekat 34. (992).

    390 - Bir baska rivayette soyle denmistir:
    "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la beraber yuruyordum. O, Uhud dagina bakiyordu. Bir ara: "Evimde uc gece kalacak altinim olsun istemem. Ancak uzerimdeki bir borc sebebiyle tek dinari koruyabilir, geri kalanin da Allah'in kullarina soyle soyle dagitilmasini emrederdim" dedi ve elleriyle onune, sagina soluna dagitma isareti yapti".
    Buhari, Zekat 4; Istikraz 3, Bed'u'l-Halk 6; Isti'zan 30, Rikak 13, 14; Muslim, Zekat 34 (992).
#10.10.2009 20:09 0 0 0
  • 391 - Ebu Zerr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Kabe'nin golgesinde otururken yanina geldim. Beni gorunce: "Kabe'nin Rabbine kasem olsun onlar zararda" buyurdu. Ben:
    -Ey Allah'in Resulu, annem babam sana feda olsun, onlar kimlerdir? dedim. Buyurdu ki:
    -"Onlar malca cok olanlardir. Ancak -eliyle on, arka, sag ve sol taraflarini gostererek- soyle soyle bol bol vermelerini emredenler mustesna" dedi ve hemen ilave etti:
    -"Boyleleri ne kadar az! Sunu bilin ki, devesi, sigiri, davari olup da zekatini vermeyen her insan kiyamet gunu, o mallari, mumkun olan en iri ve en semiz sekilde karsisina cikip, sirayla boynuzlariyla toslayacak, ayaklariyla cigneyecek. Sonuncusu da bu muameleyi yapinca birinci tekrar baslayacak. Bu hal, insanlar arasindaki hukum bitinceye kadar devam edecek."
    Muslim, Zekat, 301, (590); Buhari, Eyman 3, Zekat 43; Tirmizi, Zekat 1, (617); Nesai, Zekat 2, (5, 10-11).

    392 - Ibnu Omer anlatiyor: "Bir gun Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bize hitab ederek soyle buyurdular: "Sikilik huyundan kacinin. Zira sizden once gelip gecenler bu huy yuzunden helak oldular. Soyle ki: Bu huy onlara cimrilik emretti, onlar hemen cimrilesiverdiler, sila-i rahmi kesmelerini emretti, hemen sila-i rahmi kestiler, dogru yoldan cikmayi (fucur) emretti, hemen dogru yoldan ciktilar."
    Ebu Davud, Zekat 46, (1698).H.

    393 - Ebu Said el-Hudri (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Iki haslet vardir ki bir mu'minde asla beraber bulunmazlar: Cimrilik ve kotu ahlak."
    Tirmizi, Bir 41, (1963).H.

    394 - Ka'b Ibnu Iyaz (radiyallahu anh) anlatiyor; "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i soyle derken isittim: "Her ummet icin bir fitne vardir, benim ummetimin fitnesi de maldir."
    Tirmizi, Zuhd 26, (2337).

    395 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Ciftlik edinmeyin, dunyaya baglanir kalirsiniz."
    Tirmizi, Zuhd 20, (2329).

    396 - Abdullah Ibnu's-Sihhir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Elhahumu't-tekasur suresini okurken yanina geldim. Bana: "Insanoglu malim malim der. Halbuki ademoglunun yiyip tukettigi, giyip eskittigi ve sagliginda tasadduk edip gonderdiginden baska kendisinin olan neyi var? (Gerisini olumle terkeder ve insanlara birakir."
    Muslim, Zuhd 3, 4, (2958); Nesai, Vesaya 1 (6, 238); Tirmizi, Tefsir, Tekasur, (3351).

    397 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle soyledi: "Altina tapanlar mel'undur, gumuse tapanlar mal'undur."
    Tirmizi, Zuhd 42, (2376).

    398 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir keresinde, "Hanginiz, varisinin malini kendi malindan daha cok sever?" diye sordu. Cemaat: "Ey Allah'in Resulu icimizde, herkes kendi malini varisinin malindan daha cok sever" dediler. Bunun uzerine: "Oyleyse sunu bilin: Kisinin gercek mali hayatinda gonderdigidir. Geriye koydugu da varislerinin malidir."
    Buhari, Rikak 12; Nesai, Vesaya 1, (6, 237-238).

    399 - Ebu Vail anlatiyor: "Hz. Muaviye (radiyallahu anh) bir gun Ebu Hasim Ibnu Utbe'ye ugradi. Maksadi gecmis olsun ziyaretinde bulunmakti, cunku Ebu Hasim hastaydi. Yanina varinca aglar buldu. "Ey dayicigim niye agliyorsun? Dayanamadigin bir agri veya dunyaya karsi bir hirs mi seni boyle aglatiyor?" diye sordu. Ebu Vail:
    -Hayir, asla bu sebeplerle aglamiyorum. Ne var ki, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bizden bir soz almisti, onu tutamadim (bu sebeple agliyorum) dedi. Hz. Muaviye:
    -Neydi o? diye sordu.
    -Ben, dedi, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i soyle soylerken dinlemistim: "Sizden birine, dunyalik olarak bir hizmetci ve Allah yolunda cihadda kullanacagi bir binek edinecek kadar mal toplamasi yeterlidir." Halbuki bugun ben kendimi bundan daha cok mal toplamis goruyorum.
    Tirmizi, Zuhd 19, (2328); Nesai, Zinet 119, (8, 218-219); Ibnu Mace, Zuhd 1, (4103).
    Rezin merhum su ilavede bulundu: "Ebu Hasim rahmet-i Rahman'a kavustugu zaman, geride biraktigi serveti hesapladi, hepsi otuz dirhem kadardi." (Bu ziyadenin kaynagi bulunamamistir.)

    BINA BOLUMU

    400 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la beraber iken kendi elimle bir ev yapmistim. Bu ev beni yagmura karsi korumaya, gunese karsi da golgelemeye yetiyordu. Bunun insasinda Cenab-i Hakk'in mahlukatindan hicbirinin yardimini da gormemistim."
#10.10.2009 20:10 0 0 0
  • 401 - Bir baska rivayette: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in vefatindan beri tugla uzerine tugla da koymus degilim" der.
    Buhari, Istizan, 53; Ibnu Mace, Zuhd 13, (4162).

    402 - Kays Ibnu Ebi Hazim (radiyallahu anh) anlatiyor: "Habbab Ibnu'l-Eret (radiyallahu anh)'e gecmis olsun ziyaretine geldik. Karnina tam yedi yerden dag vurmustu.
    Bize: "Bizden once gelip gecen arkadaslarimiz varya, dunya onlarin sevaplarindan hicbir sey noksanlastirmadi. Biz ise onlardan sonra oyle dunyaliga erdik ki, koruyacak yer bulamayarak topraga (bina insaatina) yatirdik. Halbuki sikintili donemde, (oyle anlar oldu ki) eger Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yasaklamasaydi, olmeyi temenni edecektik" dedi. Bir baska gelislerimizde, Habbab'i kendine ait bir duvari insa ederken gormustuk de soyle buyurmustu: "Musluman harcadigi her sey icin sevaba erer, ancak su insaat isi haric."
    Buhari, Marda 19, Da'avat 30, Rikak 7, Temenni 6; Muslim, zikr 12, (2681); Nesai, Cenaiz 2, (4, 3-4).

    403 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Nafaka icin harcananin hepsi Allah yolunda harcanmis gibidir, bina icin harcanan mustesna, bunda hayir yoktur."
    Tirmizi, Kiyamet 41, (2484).

    404 - Yine, Hz. enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir gun Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yaninda biz oldugumuz halde (gezintiye) cikti. Derken, etrafindaki binalara ragmen (daha yuksek oldugu icin) sivrilen bir kubbe gormustu: "Bu da ne?" diye sordu. "Ensardan falancaya ait" dendi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sukut buyurdu, ancak binaya karsi icinden hosnutsuz olmustu. Bir muddet sonra, sahibi geldi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e cemaatin icinde selam verdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yuzunu cevirdi ve selamini almadi. Tekrar tekrar selam verdi ise de ayni sekilde davranarak selamini almadi.Adam anladi ki Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kendisine kizgindir ve yuz cevirmektedir. Durumu arkadaslarina acarak: "Allah'a kasem olsun, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bakisini iyi bulmuyorum. Hakkimda ne olup bitti, bilemiyorum da dedi. Kendisine: "Gezinirken kubbeni gordu. "Bu kimin?" dedi. Sana ait oldugunu haber verdik" dediler.
    Adam hemen donup, kubbesini yikti, oyle ki yerle bir etti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir baska gun yine gezintiye cikti. Kubbeyi goremeyince: "Kubbeye ne oldu?" diye sordu.
    Kubbe sahibiyle olup biten gelismeler haber verildi. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) "Bilin ki, zaruri olmayan her bina, sahibine bir vebaldir" buyurdu.
    Ebu Davud, Edeb 169, (5237).

    405 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben, ahsab evimi tamir icin camurlamakla mesguldum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana ugradi ve: "Bu da ne Ey Abdullah?" buyurdu. Ben: " Evin tamiriyle mesgulum" dedim. "Olum(un gelmesi) ve bu ev(in yikilmasin)dan daha cabuktur" buyurdu.
    Bir rivayette: "Ben emr-i Hakk'in gelmesini bun(un yikilmasin)dan daha cabuk goruyorum" buyurmustur.
    Ebu Davud, Edeb 169, (5235), (5236); Tirmizi, Zuhd, 25, (2336); Ibnu Mace, Zuhd 13 (4160).

    406 - Dukeyn Ibnu Said el-Muzeni (radiyallahu anh) anlatiyor; "Yiyecek istemek uzere Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a ugradik. Hz. Omer (radiyallahu anh)'e seslenerek: "Ey Omer git, istediklerini ver" emretti. Hz. Omer bizi bir odaya cikardi. Hucresinden anahtari cikardi ve kapiyi acti."
    Ebu Davud, Edeb 170, (5238).

    407 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Yol hususunda ihtilaf ederseniz genisligini yedi zira' yapin."
    Buhari, Mezalim 29; Muslim, musakat 243, (1613); Tirmizi, Ahkam 20, (1355); Ebu Davud, Akdiye 31, (3633), Ibnu Mace, Ahkam 16, (2338).

    TEFSIRDEN SAKINMAYA DAIR

    408 - Cundeb (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:"Kim Kitabullah hakkinda sehsi re'yi ile soz ederse, isabet bile etse hatadadir.
    Ebu Davud, Ilm, 5 (3652);Tirmizi, Tefsir 1, (2953).
    Rezin su ilavede bulunmustur: "Kim re'yi ile soz eder de hata ederse kufre duser."

    409 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim Kur'an hakkinda ilme dayanmadan soz ederse atesteki yerini hazirlasin."
    Tirmizi, Tefsir 1, (2951).

    410 - Yine Tirmizi'nin bir rivayetinde soyle buyrulmustur: "Benim hakkimda da bildiginiz disinda sozden kacinin. Kim bana bile bile yalan nisbet ederse atesteki yerini hazirlasin. Kim de Kur'an hakkinda re'yi ile soz ederse atesteki yerini hazirlasin."
    Tirmizi, Tefsir 1, (2952).
#10.10.2009 20:10 0 0 0
  • KUR'AN'IN FAZILETINE DAIR

    411 - Haris el-A'ver anlatiyor: "Mescide ugramistim, gordum ki halk, zikri terkedip malayani konulara dalmis, konusuyor. Hz. Ali (radiyallahu anh)'ye cikip durumdan haberdar ettim. Bana:
    -"Dogru mu soyluyorsun, oyle mi yapiyorlar?" dedi, Ben:
    -"Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim:
    -"Haberiniz olsun bir fitne cikacak!" Ben hemen sordum:
    -"Bundan kurtulus yolu nedir Ey Allah'in Resulu?" Buyurdu ki:
    -"Allah'in Kitabi (na uymak)dir. O'nda sizden onceki (milletlerin ahvaliyle ilgili) haber, sizden sonra (kiyamete kadar) gelecek fitneler ve kiyamet ahvali ile ilgili haberler mevcut. Ayrica sizin aranizda (iman-kufur, taat-isyan, haram-helal vs. nevinden) cereyan edecek ahvalin de hukmu var. O, hak ile batili ayirdeden olcudur. O'nda hersey ciddidir, gayesiz bir kelam yoktur. Kim akilsizlik edip, O'na inanmaz ve O'nunla amel etmezse, Allah onu helak eder. Kim O'nun disinda hidayet ararsa Allah onu saptirir. O Allah'in saglam ipidir. O, hikmetli olan zikirdir, O dosdogru yoldur. O, kendine uyan hevalari koymaktan, kendisini (kiraat eden) delilleri iltibastan korur. Alimler ona doyamazlar. Onun cokca tekrari usanc vermez, tadini eksiltmez. Insani hayretlere dusuren mumtaz yonleri son bulmaz, tukenmez, O oyle bir kitaptir ki, cinler isittikleri zaman soyle demekten kendilerini alamadilar: "Biz, hic duyulmadik bir tilavet dinledik. Bu dogruya goturmektedir, biz onun (Allah kelami olduguna) inandik" (Cin 1). Kim ondan haber getirirse dogru soyler. Kim onunla amel ederse ucrete mazhar olur. Kim onunla hukum verirse adaletle hukmeder. Kim ona cagrilirsa, dogru yola cagrilmis olur. Ey A'ver, bu guzel kelimeleri ogren."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 14, 2908.

    412 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir grup, Kitabullah'i okuyup ondan ders almak uzere Allah'in evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka uzerlerine sekinet iner ve onlari Allah'in rahmeti burur. Melekler de kanatlariyla sararlar. Allah, onlari, yaninda bulunan yuce cemaatte anar"
    Ebu Davud, Salat 349, 1455. H; Tirmizi, Kira'at 3, 2946 H.; Muslim, Zikir 38, 2699 H; Ibnu Mace, Mukkaddime 17, 225. H.

    413 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Sizden kim evine dondugu zaman uc adet gebe, iri, semiz deve bulmayi istemez?" diye sordu. "Hepimiz isteriz" diye cevap verdik. "Oyle ise, buyurdu, kim namazda uc ayet okusa bu ona, uc iri ve semiz deveden daha hayirlidir"
    Muslim, Salatu'l-Musafirin, 250 (802).

    414 - Ukbetu'bnu Amir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz Suffa'da iken Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (disari) cikarak: "Hanginiz hergun hic gunah islemeden ve akrabalik baglarini da bozmadan Buthan'a veya Akik'e gidip oradan (zahmete ve masrafa girmeden) iki adet iri horguclu disi deve tutup getirmeyi ister?" diye sordu. Biz: "Ey Allah'in Resulu bunu hepimiz isteriz" dedik. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "-O halde birinizin mescide gidip orada Allah'in kitabindan iki ayeti ogrenmesi veya okumasi, kendisi icin iki deveden daha hayirlidir. Uc ayet onun icin uc deveden, dort ayet onun icin dort deveden ve okunacak ayetler kendi sayilarinca deveden daha hayirlidir" buyurdular."
    Muslim, Salatu'l-Musafirin 251; Ebu Davud, Salat 349, 1456 H.

    415 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i dinledim, soyle diyordu: "Kur'an-i Kerim'den tek harf okuyana bile bir sevab vardir. Her hasene on misliyle (kayde gecer). Elif-Lam-Mim bir harftir demiyorum. Aksine elif bir harf, lam bir harf ve mim de bir harftir."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 16, 2912. H.

    416 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Cenab-i Hakk, Kur'an-i Kerim'i (guzel bir sesle aciktan okuyan bir peygambere kulak ver(ip sevabi bol kil)digi kadar hicbir seye kulak ver(ip mukafaat ihsan et)memistir."
    Buhari, Tevhid 32, 52, Fedailu'l-Kur'an 19; Muslim, Musafirin 232, 233, 234, Ebu Davud, Vitr 20; Tirmizi, Sevabu'l Kur'an 17; Nesai, Iftitah 83; Ibnu Mace, Ikamet 176, (1340).

    417 - Buhari'nin bir rivayetinde Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmaktadir: "Kur'an'i teganni etmeyen bizden degildir." (Sahabeden biri, bununla) aciktan okumayi kastediyor demistir."
    Buhari, Tevhid, 32, 44.
    Teganni: "kiraatin huzunlu ve dokunakli kilinmasidir."

    418 - Ebu Umame (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Allah, geceleyin Kur'an okuyan bir kula kulak verdigi kadar hicbir seye kulak verip dinlemez. Allah'in rahmeti namazda oldugu muddetce kulun basi ustune sacilir. Kullar, ondan ciktigi andaki kadar hicbir zaman Allah'a yaklasmis olmaz."
    Ebu'n Nadr der ki: "Ondan" tabiriyle "Kur'an'dan" denmek istenmistir."
    Tirmizi, Sevabu'l- Kur'an, 17, 2913 (13).

    419 - Ukbe Ibnu Amir (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i dinledim soyle diyordu: "Kur'an'i cehren (aciktan) okuyan, sadakayi aciktan veren gibidir. Kur'an'i gizlice okuyan, sadakayi gizlice veren gibidir."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 20, 2920; Ebu Davud, Salat 315, 1333; Nesai, Zekat 68.

    420 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Bir adam: "Ey Allah'in Resulu, Allah'a hangi amel daha sevimlidir?" diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Yolculugu bitirince tekrar yola basliyan" cevabini verdi. "Yolculugu bitirip tekrar baslamak nedir?" diye ikinci sefer sorunca: "Kur'an'i basindan sonuna okur, bitirdikce yeniden baslar" cevabini verdi."
    Tirmizi, Kiraat 4, 2949. H.
#10.10.2009 20:12 0 0 0
  • 421 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Aziz ve celil olan Allah diyor ki: "Kim, Kur'an-i Kerim'i okuma mesguliyeti sebebiyle benden istemekten geri kalirsa, ben ona, isteyenlere verdigimden fazlasini veririm."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 25, 2927.H.

    422 - Sehl Ibnu Muaz el-Cuheni (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim Kur'an'i okur ve onunla amel ederse, kiyamet gunu babasina bir tac giydirilir. Bu tacin isigi, gunes dunyadaki herhangi bir evde bulundugu takdirde onun verecegi isiktan daha guzeldir. Oyleyse, Kur'an'la bizzat amel edenin isigi nasil olacak, dusunebiliyor musunuz?"
    Ebu Davud, Salat, 349, 1453.H.

    423 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim Kur'an'i okur, ezberler, helal kildigi seyi helal kabul eder, haram kildigi seyi de haram kabul ederse Allah, o kimseyi cennete koyar. Ayrica hepsine cehennem sart olmus bulunan ailesinden on kisiye sefaatci kilinir."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 13, 2907 H.

    424 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kur'an'i okuyup ona sahip cikan kimseye (ahirette): "Oku ve (cennetin derecelerine) yuksel, dunyada nasil agir agir okuyor idiysen oyle oku. Zira senin makamin, okudugun en son ayetin seviyesindedir" denir."
    Ebu Davud, Vitr, 20, 1464; Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 18, 2915, H; Ibnu Mace, Edeb 52, 3780 H.

    425 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdu: "Kur'an'da mahir olan (hifzini ve okuyusunu guzel yapan), Sefere denilen kerim ve muti meleklerle beraber olacaktir. Kur'an'i kekeleyerek zorlukla okuyana iki sevap vardir."
    Buhari, Tevhid 52; Muslim, Musafirin 244; Ebu Davud, Vitr 14, (1454); Tirmizi, Sevabu'l-Kuran 13 (2906); Ibnu Mace, Edeb 52, (2779).

    426 - Useyd Ibnu Hudayr (radiyallahu anh)'in anlattigina gore: "Geceleyin, (hurma harmaninda iken) Kur'an'dan Bakara suresini okuyordu. Hemen yakininda da ati bagli idi. Birden bire ati sahlandi. Bunun uzerine sukut ederek okumayi birakti. At da sukunete geldi. Useyd tekrar okumaya baslayinca at yine sahlandi. Useyd yine sukut edince at da sukunete erdi. Az sonra yine okumaya baslayinca at da sahlanmaya basladi. Oglu Yahya, ata yakindi. Ona bir zarar vermesin diye attan uzaklastirmak icin yanina gitti. Bir ara basini goge kaldirinca bir de ne gorsun! Gokte semsiye gibi bir sey ve icerisinde kandilimsi nesneler var.
    Sabah olunca kosup gorduklerini Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a anlatti. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kendisine: "O gorduklerin neydi bilir misin?" diye sordu. "Hayir!" cevabi uzerine acikladi: "Onlar melaike idi. Senin sesine gelmislerdi. Oyle ki, sabahleyin herkes onlari seyredebilecekti, cunku halktan gizlenmiyeceklerdi."
    Buhari, Fedailu'l-Kur'an 15; Muslim, Musafirin 242, (796).

    427 - el-Bera (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir zat Kehf suresini okuyordu. Yaninda da iki uzun iple bagli olan ati duruyordu. Derken etrafini bir bulut kapladi. Ve bu bulut ona yaklasmaya basladi. At da bu durumdan huysuzlanmaya, urkmeye koyuldu. Sabah olunca adam Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelip vak'ayi anlatti. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ona su aciklamada bulundu: "Bu sekinet idi, Kur'an icin inmisti."
    Buhari, Fedailu'l-Kur'an 11; Muslim, Musafirin 240, 241, (795); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 6, 2887.H.

    428 - Ebu Musa (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kur'an okuyan mu'minin misali portakal gibidir. Kokusu guzel tadi hostur. Kur'an okumayan mu'minin misali hurma gibidir. Tadi hostur fakat kokusu yoktur. Kur'an-i okuyan facir misali reyhan otu gibidir. Kokusu guzeldir, tadi acidir. Kur'an okumayan facirin misali Ebu Cehil karpuzu gibidir, tadi acidir, kokusu da yoktur."
    Buhari, Et'ime 30, Fedailu'l-Kur'an 17, 36, Tevhid 57; Muslim, Musafirin 243; Ebu Davud, Edeb 19, 4329; Tirmizi, Edeb 79; Nesai, Iman 32; Ibnu Mace, Mukaddime 16, 214 H.

    429 - Hz. Osman (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizin en hayirliniz Kur'an'i Kerim'i ogrenen ve ogretendir."
    Buhari, Fedailu'l-Kur'an 21; Tirmizi, Fedailu'l-Kur'an 15, 2909; Ebu Davud, Salat 349, 1452 H.; Ibnu Mace, Mukaddime 16, 211.H.

    430 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hafizasinda Kur'an'dan hic bir ezber bulunmayan kisi harab olmus bir ev gibidir."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 18, 2914. H. Tirmizi bu hadisin sahih oldugunu soylemistir.
#10.10.2009 20:12 0 0 0
  • 431 - Sa'd Ibnu Ubade (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Buyurdular ki: "Kur'an-i Kerim'i okuyan bir kimse sonradan (terkeder ve okumayi) unutursa kiyamet gunu cuzzamli olarak Allah'a kavusur."
    Ebu Davud, Vitr 21, 1474. H.

    432 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ummetime verilen ucretler bana arzedildi. Bunlar arasinda bir kimsenin mescidden kaldirip attigi bir cop icin verilmis olani da vardi. Keza ummetimin isledigi gunahlar da bana arzedildi. Bunlar arasinda, bir kimsenin lutf-i Ilahi olarak ogrenip de sonradan unuttugu bir sure veya ayet sebebiyle kazandigindan daha buyugunu gormedim."
    Ebu Davud, Salat 16, 461. H; Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 19, 2917.H.

    433 - Imran Ibnu Husayn (radiyallahu anhuma)'in anlattigina gore, Imran, Kur'an okuyan, arkasindan da buna mukabil halktan dunyalik taleb eden birisine rastlamisti. "Inna lillahi ve inna ileyhi raci'un, deyip arkasindan su aciklamayi yapti: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Kim Kur'an okursa (isteyecegini) Allah'tan istesin. Zira bir takim insanlar zuhur edecek, onlar Kur'an okuyup, okuduklari mukabilinde halktan (dunyalik) isteyecekler."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 20, 2918.

    434 - Suheyb (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kur'an'in haram kildigi seyleri helal addeden kimse Kur'an'a inanmamistir."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 20, 2919. H.

    435 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) dusman arazisine Kur'an-i Kerim'le birlikte askeri seferi yasakladi."
    Buhari, Cihad 129; Muslim, Imamet 92, 93, 94, (1869); Ebu Davud, Cihad 88, (2610); Ibnu Mace, Cihad 45, (2879); Muvatta, Cihad 7, (2, 446).

    FATIHA SURESI

    436 - Ebu Said Ibnu'l-Mualla (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben Mescid-i Nebevi'de namaz kiliyordum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) beni cagirdi. Fakat (namazda oldugum icin) icabet edemedim. Sonra yanina gelerek: Ey Allah'in Resulu namaz kiliyordum (bu sebeple cevap veremedim diye ozur beyan ettim). Bana: "Allahu Teala Kitab'inda "Ey iman edenler, Allah ve Resulu sizi cagirdiklari zaman hemen icabet edin" buyurmuyor mu?"(Enfal, 24) dedi ve arkasindan ilave etti: "Sen mescidden cikmazdan once , sana Kur'an-i Kerim'in (sevapca) en buyuk suresini ogreteyim mi?" dedi ve elimden tuttu. Mescidden cikacagi sirada ben: "Sana en buyuk sureyi ogretecegim" dememis miydiniz? dedim. Bana: "O sure Elhamdu lillahi Rabbi'l alemin dir ki(namazlarda tekrar tekrar okunan) yedi ayet (es-Seb'u'l-Mesani) ve bana verilen yuce Kur'an'dir" buyurdu.
    Buhari, Tefsir 1; Nesai, Iftitah 26; Ebu Davud, Vitr 15.

    437 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), Ubey Ibnu Ka'b (radiyallahu anh)'a ugradi. O namaz kiliyordu... devamini yukaridaki gibi aynen kaydetti. Ancak su ziyade var: "Nefsimi kudret elinde tutan Zat-i Zu'l-Celal'e yemin ederim ki, Allah, Fatiha'inin bir mislini ne Tevrat'ta, ne Incil'de ne Zebur'da, ne de Furkan'da indirmemistir. O (namazlarda) tekrarla okunan yedi ayet ve bana ihsan edilen yuce Kur'an'dir."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 1, (2878).
    Tirmizi hadisin sahih oldugunu soylemistir. Nesai'nin yine Ebu Hureyre'den yaptigi bir rivayette: "O (Fatiha suresi) benimle kulum arasinda taksim edilmistir. Kuluma istedigi verilmistir" ziyadesi vardir.

    438 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Cibril (aleyhisselam), Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in yaninda otururken yukarida kapi sesine benzer bir ses isitti. Basini goge dogru kaldirdi. Cibril (aleyhisselam) dedi ki: "Iste gokten bir kapi acildi, bugune kadar boyle bir kapi asla acilmamisti." Derken oradan bir melek indi. Cibril (aleyhissalam) tekrar konustu: "Iste arza bir melek indi, simdiye kadar bu melek hic inmemisti." Melek selam verdi ve Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e : "Sana verilen iki nuru mujdeliyorum. Bunlar, senden once baska hicbir peygambere verilmemislerdi: Onlarin biri Fatiha Suresi, digeri de Bakara Suresi'nin son kismi. Onlardan okudugun her harfe mukabil sana mutlaka buyuk sevap verilecektir. dedi.
    Muslim, Musafirin 254; Nesai, Iiftihah 25.

    439 - Adiyy Ibnu Hatim (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "(Fatiha'da gecen) el-magdub aleyhim (Allah'in gazabina ugrayanlar) Yahudilerdir, ed-dallin (sapitanlar) da Hiristiyanlar'dir".
    Tirmizi, Tefsir 2, (2957).

    BAKARA SURESI

    440 - Ebu Umame (radiyallahu anh) buyurdu ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i isittim, diyordu ki: "Kur'an-i Kerim'i okuyun. Zira Kur'an, kendini okuyanlara kiyamet gunu sefaatci olarak gelecektir. Zehraveyn'i yani Bakara ve Al-i Imran surelerini okuyun! Cunku onlar kiyamet gunu, iki bulut veya iki golge veya saf tutmus iki grup kus gibi gelecek, okuyucularini mudafaa edeceklerdir. Bakara suresini okuyun! Zira onu okumak berekettir. Terki ise pismanliktir. Onu tahsil etmeye sihirbazlar muktedir olamazlar."
    Muslim, Musafirin, 252, (804).
    Bir rivayette su ziyade mevcuttur: Bir rekatta, secdeden once, bir kul onu okur, sonra da Allah'tan birsey isterse Allah istedigini mutlaka verir."
#10.10.2009 20:13 0 0 0
  • 441 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kalabalik bir askerin katildigi orduyu sefere cikardi. Askerlere Kur'an okumalarini tenbihledi. Ayrica teker teker gorerek herbirine Kur'an'dan bildikleri yerleri okumalarini tenbihliyordu. Derken sira yasca en genc birisine gelmisti. Ona: "Kur'an'dan sen ne biliyorsun ey falanca? diye sordu. Genc: "Ben , dedi, falan falan sureleri ve bir de Bakara suresini biliyorum." Resulullah(aleyhissalatu vesselam): "Yani sen Bakara'yi biliyor musun?" diye sordu. "Evet!" cevabi uzerine: "Haydi yuru, seni askerlere komutan tayin ettim" dedi. Askerlerin ileri gelenlerinden biri atilip: "Yemin olsun, Bakara'yi ezberlememe mani olan sey, hukumleriyle amel edememek korkusundan baska birsey degildir? dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su tenbihte bulundu: "Kur'an'i ogrenin ve onu okuyun. Kur'an-i Kerim'in onu ogrenip okuyan ve onunla amel eden kimse icin durumunu, ici agzina kadar misk dolu bir kutuya benzetebiliriz. Bu her tarafa koku nesreder. Kur'an'i ogrendigi halde, ezberinde olmasina ragmen okumayip yatan kimse de agzi sikica baglanmis, hic koku nesretmeyen misk kabi gibidir."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 2, 2879.H.


    442 - Nevvas Ibnu Sem'an anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Kiyamet gunu Kur'an-i Kerim ve ona dunyada iken sahip cikip onunla amel edenler getirilirler. Bu geliste, Bakara ve Al-i Imran sureleri Kur'an-i Kerim'in onunde yer alirlar." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu iki sure icin uc tesbihte bulundu ki, bir daha onlari unutmadim. Soyle demisti: "Onlar sanki iki bulut veya aralarinda nur ve aydinlik olan iki siyah golgelik veya sahiplerini mudafaa vaziyeti almis saflar halinde iki kus surusu gibidirler."
    Muslim, Musafirin 253, (305); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 5, (2886).

    443 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Evlerinizi kabirlere cevirmeyin, icerisinde Bakara suresi okunan evden seytan kacar."
    Muslim, Musafirin, 212, (780); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 2, (2780).

    444 - Muslim'in bir rivayetinde yukaridaki hadise su ziyade yapilmistir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Sizden biri mescidde namazi bitirdi mi, namazindan evine de bir pay ayirsin. Zira Cenab-i Hakk, namazlarindan evine de hayir yaratacaktir"
    Muslim, Misafirin 210, (778).

    445 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Bakara Suresi'nin sonundaki iki ayeti geceleyin kim okursa o iki ayet ona kafi gelir."
    Buhari, Megazi 12, Fedailu'l-Kur'an 10, 17, 37; Muslim, Musafirin 255, 256, (807-808); Ebu Davud, Salat 326, (1397); Ibnu Mace 183, (1369); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 4, (2884).

    446 - Nu'man Ibnu Besir (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah, arz ve semavati yaratmazdan iki bin yil once bir kitap yazdi. O kitaptan iki ayet indirip onlarla Bakara suresini sona erdirdi. Bu iki ayet bir evde uc gece okundu mu artik seytan ona yaklasamaz."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 4, 2885.

    447 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Beni Israil'e: "Kapidan secde ederek girin ve (dilegimiz gunahlarimizin) dokulmesidir deyin, ta ki hatalariniz bagislansin" (Bakara 58) denildi. Ama onlar (emri degistirdiler de kapidan kiclari uzerine surunerek girdiler ve "kilin icinde bir tane" dediler."
    Muslim, Tefsir 1, (3015); Buhari, Enbiya 28, Tefsir, Sure 2, 5, 4, 7; Tirmizi, Tefsir Bakara (2959).

    448 - Amir Ibnu Rebi'a (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz karanlik bir gecede Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte bir seferde idik. Kible istikametini bilemedik. Herkes kendi istikametine yonelerek namazini kildi. Sabah olunca durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a actik. Bunun uzerine su ayet indi. "...Nereye yonelirseniz Allah'in yonu orasidir (Bakara, 115)."
    Tirmizi, Tefsir, Bakara (2960), Salat 354, (345).

    449 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh) Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e hitab ederek: "Ey Allah'in Resulu (tavaftan sonra kilinan iki rek'ati) Makam'in gerisinde kilsak (daha iyi olmaz mi?)" diye bir temennide bulunmustu, hemen su ayet nazil oldu: "Ibrahim'in makamini namazgah yapin..." (Bakara, 125).
    Buhari, Tefsir, Bakara 9. Ahzab 8; Muslim, Fezailu's Sahabe 2, (2339); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2963).

    450 - el-Bera Ibnu'l-Azib (radiyallahu anh) buyurdular ki: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye gelince, once Ensar'dan olan ecdadinin -veya dayilarinin- yanina indi: O zaman namazlarini onalti veya onyedi ay boyunca Beytu'l-Makdis'e dogru kildi. Ancak kiblenin Kabe'ye dogru olmasini arzuluyordu. (Kabe'ye dogru) kildigi ilk namaz da ikindi namazi idi. Bu namazi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la birlikte ashabtan bir grup kimse kilmisti. Bu namazi kilanlardan biri, oradan ayrilinca bir mescide rastladi. Cemaati namaz kiliyordu ve tam ruku halinde idiler. Adam onlara: "Sehadet ederim ki Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le Kabe'ye dogru namaz kildik" dedi. Cemaat olduklari yerde Kabe'ye yoneldiler.
    Muslumanlarin Beytu'l-Makdis'e dogru namaz kilmalari Yahudiler'i memnun ediyordu. Yuzler Kabe'ye dogru yonelince Yahudiler bundan hic memnun kalmadilar. Arkadan hemen su mealdeki ayet nazil oldu: "Yuzunu goge cevirip durdugunu goruyoruz..." (Bakara, 144). Beyinsiz Yahudiler dedikoduya basladilar: "Uyageldikleri kibleyi niye degistirdiler? De ki: "Dogu da bati da Allah'indir. Allah diledigini dogru yola hidayet eder" (Bakara, 144).
    Buhari, Iman 30, Tefsir, Bakara 12, 18, Salat 31; Muslim, Mesacid 11, (525); Tirmizi, Bakara (2966), Salat 252, 339; Nesai, Kible 1 (2, 60) Salat 22, (1, 242).
#10.10.2009 20:13 0 0 0
  • 451 - Muslim ve Ebu Davud'un Enes' (radiyallahu anh)'ten rivayet ettikleri bir diger hadis soyledir: "Onlar Beytu'l-Makdis'e dogru yonelmis halde, sabah namazinin rukuunda iken, Beni Seleme'den bir adam kendilerine ugradi ve: "Kible istikameti Kabe'ye cevrildi" dedi. Bu sozunu iki kere tekrar ettil. Cemaat rukuda iken Kabe'ye yoneldiler."
    Muslim, Mesacid 15, (527); Ebu Davud, Salat 206, (1045).

    452 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ayet-i kerimenin emriyle Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kibleyi Kabe'ye yoneltince Muslumanlar sordular: "Ey Allah'in Resulu, Beytu'l-Makdis'e yonelerek namaz kilmis ve simdi olmus olan kardeslerimizin namazlari ne olacak?" Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Senin yoneldigin istikameti, peygambere uyanlari, cayanlardan ayird etmek icin kible yaptik. Dogrusu Allah'in yola koydugu kimselerden baskasina bu agir bir seydir. Allah imanlarinizi (ibadetlerinizi) bosa cikaracak degildir" (Bakara, 143).
    Ebu Davud, Salat 16 (4680); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2968).

    453 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "(Kiyamet gunu) Hz. Nuh (aleyhisselam) ve ummeti gelir. Cenab-i Hakk ona:
    -"Teblig ettin, dinimi duyurdun mu? diye sorar. Nuh (aleyhisselam):
    -"Evet, ey Rabbim" diye cevap verir. Rabb Teala bu sefer ummetine sorar:
    -"Nuh (aleyhissalatu vesselam) size teblig etmis miydi?"
    -"Hayir!" bize peygamber gelmedi" derler. Rabb Teala Hz. Nuh (aleyhissalatu vesselam)'a yonelerek:
    -"Soyledigin sey hususunda sana kim sahidlik edecek?" diye sorar. Nuh (aleyhisselam):
    -" Muhammed (aleyhissalatu vesselam) ve ummeti!" der ve Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in ummeti:
    -"Nuh tebligatta bulundu" diye sehadette bulunur. Bu duruma su ayet isaret eder: "Biz boylece sizleri vasat bir ummet kildik, ta ki insanlara karsi sahidler olasiniz" (Bakara, 143).
    Buhari, Tefsir, Bakara 13, Enbiya 3, I'tisam 19; Tirmizi, Tefsir Bakara (2965). Ibnu Mace, Zuhd 34, (4284).

    454 - Tirmizi'nin rivayetinde su ziyade vardir: "(...Nuh kavmi): "Bize ne bir korkutucu, ne de baska biri, hic kimse gelmedi" derler."
    Tefsir 2965.

    455 - Urve Ibnu'z-Zubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Aise (radiyallahu anha)'ye su (mealdeki) ayet hakkinda sordum: "Suphesiz ki Safa ile Merve Allah'in seairlerindendir. Kim Kabe'yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur." (Bakara, 158). Dedim ki: "Kasem olsun (ayetten) Safa ve Merve'yi tavaf etmeyenlere de bir gunah yoktur (manasi cikmaktadir)." Bana dedi ki: Ey kizkardesimoglu soyledigin ne kadar cirkin! Ayetin, senin te'vil ettigin manada olmasi icin, "onlari tavaf etmeyene herhangi bir gunah terettup etmez" seklinde olmaliydi. Halbuki ayet Ensar hakkinda inmistir. Bunlar Musluman olmazdan once, Musellel'deki azgin Menat'a tapiniyorlar, ona telbiye getiriyorlardi. Menat'a telbiye getirenler, Safa ile Merve arasinda tavaf etmekten cekiniyorlardi. Bunun uzerine Cenab-i Hakk: "Safa ve Merve Allah'in seairindendir..." ayetini indirdi.
    Aise (radiyallahu anha) sunu da soyledi: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Safa ile Merve arasinda tavafta bulunmayi sunnet kildi. Bunu terketmek kimseye caiz olmaz."
    Zuhri der ki: Ebu Bekr Ibnu Abdi'r-Rahman'a bu hadisi haber verdim. Bana sunu soyledi: "Ben bu bilgiyi (hadisi) duymamistim. Ben alimlerden bazilarini dinledim soyle diyorlardi: "Hz. Aise'nin Menat icin telbiye getirenlerden haber verdikleri disinda kalan halkin tamami Safa ve Merve'yi tavaf ediyorlardi. Ne zaman ki Cenab-i Hakk Kur'an-i Kerim'de tavafindan bahsedip Safa ve Merve'den soz etmeyince: "Ey Allah'in Resulu! Biz Safa ve Merve'yi tavaf ediyorduk. Halbuki Cenab-i Hakk Kabe'nin tavafini emrediyor, Safa ve Merve'den bahsetmiyor, Safa ve Merve'yi tavaf etmemizde bize bir mahzur var mi?" dediler. Bunun uzerine Cenab-i Hakk: "Safa ve Merve Allah'in seairindendir. Oyle ise kim Beytullah'a hacyapar veya umre ziyaretinde bulunursa Safa ve Merve'yi de tavaf etmesinde bir gunah yoktur" ayetini indirdi.
    Ebu Bekr Ibnu Abdirrahman der ki: "Ben bu ayetin, (yukarda zikredilen) her iki grub hakkinda da inmis oldugunu goruyorum. Yani, hem cahiliye devrinde Safa ve Merve'yi tavaftan cekinenler hakkinda inmistir, hem de oncekileri tavaf ettikleri halde, Islam'dan sonra -Allah'in Kabe'yi tavaf etmeyi emretmis olmasina ragmen Safa ve Merve'yi zikretmemis olmasi sebebiyle- bunlari tavaftan cekinenler hakkinda inmistir. Safa ve Merve'nin de (Kur'an'da) zikri Kabe'yi tavaf emrinden sonra gelmistir.
    Buhari, Hacc 79, Umre 10, Tefsir, Bakara 21; Muslim, Hac 260-263 (1277); Ebu Davud, Menasik 56, (3901); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2969); Nesai, Menasik 168, (5, 238-239); Muvatta, Hacc 129, (1, 373).

    456 - Buhari ve Muslim'den gelen bir rivayette soyle denir: "Ancak, Musluman olmazdan once Ensar ve bunlarla birlikte Gassan, Menat icin telbiyede bulunurlar, Safa ile Merve arasinda tavaftan cekinirlerdi. Bu davranis onlara ecdad yadigari bir adet idi. Menat icin ihrama giren Safa ile Merve arasinda tafaf yapmazdi. Musluman olunca bu hususta Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e sordular. Bunun uzerine Cenab-i Hakk "Safa ve Merve Allah'in seairindendir..." ayetini indirdi.

    457 - Mucahid, Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'tan rivayet ettigine gore sunu anlatmistir: "Beni Israil'de kisas vardi, fakat diyet yoktu. Cenab-i Hakk Muhammed ummetine soyle buyurdu: "Oldurulenler hususunda size kisas farz kilinmistir. Hur hur ile, kole kole ile, kadin kadin ile kisas edilir. Olduren, olenin kardesi tarafindan affedilmisse, kendisine orfe uymak ve affedene guzellikle (diyet) odemek gerekir" (bakara, 178). Buradaki "afv"dan maksad, amden oldurmelerde kisinin diyet almayi kabul etmesidir. "Orfe uymak ve affedene guzellikle odemek" e gelince, bundan maksad (magdur tarafin) orfe uygun miktarda bir diyet istemesi, oburunun de bunu guzellikle odemesidir. Ayetin devamindaki: "Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve birrahmettir" ibaresi de, "sizden oncekilere farz kilinanlarda olmayan bir hafifletme" demektir, (cunku onlara diyet imkani taninmamisti). Ayetin son kismi olan "Bundan sonra tecavuzde bulunana elim azab vardir" ibaresinden diyet almayi kabul etmesine ragmen (kan davasi guderek) katili olduren kimse kastedilmektedir."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 23; Diyat 8; Nesai, Kasame 27, (8, 36, 37).

    458 - Ata'nin anlattigina gore, Ibnu Abbas (radiyallahu anh) su ayeti okurken dinlemistir: "Oruca dayanamayanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184). Ibnu Abbas (radiyallahu anh) ayeti okuduktan sonra ilave etti: "Bu ayet, oruc tutmaya tahammul edemeyen yasli erkek ve yasli kadin hakkinda mensuh degildir. Onlar da her bir gunun orucu yerine bir fakir doyururlar."
    Buhari, Tefsir, Bakara 25; Nesai, Siyam 63 (4, 190-191); Ebu Davud, Savm 3, (2318), Siyam 2, (2316).

    459 - Ebu Davud merhumun bir rivayetinde su ziyade var: "Ibnu Abbas dedi ki: "Oruca dayanamayanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir" (Bakara 184) ayeti su demektir: "Onlardan kim orucuna mukabil bir fakiri doyuracak kadar fidye vermek isterse fidye verir ve boylece orucunu tutmus sayilir." Cenab-i Hakk buyurmustur: "Kim (vacib miktardan) daha fazla fidye verirse bu kendisi icin daha hayirli olur. Orucu (yiyip de fidye vermek yerine) bizzat tutmaniz daha hayirlidir" (Bakara 184). Sonra Cenab-i Hakk soyle buyurdu: "Sizden kim Ramazan ayina ulasirsa orucu tutsun. Kim de hasta olur veya yolcu bulunursa yedigi miktarda baska gunlerde oruc tutar."
    Ebu Davud, Savm 2(2316).

    460 - Yine Ebu Davud'un bir baska rivayetinde soyle denmektedir: "(Ramazan'da orucu yiyip, fidye odemeye ruhsat veren ayet) hamile ve emzikli kadinlar icin sabittir, mensuh degildir."
    Nesai'de rivayet soyledir: "Orucu tutmaya dayanamayanlar orucu kendilerine (tahammul edilmez) bir mesakkat addedenler icin bir yoksula yetecek kadar fidye gerekir. Ayetin "Kim de hayir dusunerek (bir fakire yetecek miktardan fazlasini) verirse" hukmu mensuh degildir, bu onun icin daha hayirlidir. (Fidye vermektense) oruc tutmaniz daha hayirlidir. Ayetteki ruhsat, oruca takat getiremeyen veya sifasiz hastaliga yakalananlar icindir."
    Nesai, Siyam 63, (4, 190-191).
#10.10.2009 20:14 0 0 0
  • 461 - Selemetu'bnu'l-Ekva (radiyallahu anh) anlatiyor: "Oruca takat getiremeyenler, bir fakire yetecek kadar fidye vermesi gerekir" ayeti indigi zaman orucu yiyip fidye verenler vardi. Bu hal muteakip ayetin inmesine kadar devam etti. Bu ayet oncekini neshetti. Yani asil hukum sudur: "Kim Ramazan ayinda hazir bulunursa orucunu tutsun."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2,26; Muslim, Siyam 149 (1145); Ebu Davud, Savm 2 (2315); Tirmizi, Savm 75, (798); Nesai, Siyam 63, (4, 190).

    462 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma)'den, rivayete gore oruca gucu yetmeyenin fidye vermesi geregini beyan eden ayeti "fidyetun taamu mesakine" seklinde (yani fakirlerin yiyecegi kadar fidye) okudu ve bu ayetin mensuh oldugunu soyledi."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 26.

    463 - Nu'man Ibnu Besir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Dua, ibadettir", sonra su ayeti okudu: "Rabbiniz: Bana dua edin ki size icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi buyukluklerine yediremeyenler varya, alcalmis ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir" buyurmuslardir" (Mu'min, 69).
    Ebu Davud, Salat 358, (1479); Tirmizi, Tefsir 2, (2973, 3244), Daavat 2, (3369); Ibnu Mace, Dua 1, (3828).

    464 - Rezin su ilave rivayeti kaydetti: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in Ashabi (radiyallahu anhum ecmain) sordular: Rabbimiz yakin midir, biz ona hafif sesle hitab edelim, uzaksa yuksek sesle taleblerimizi soyleyelim?" Bunun uzerine su ayet indi: "Kullarim sana benden sorarlarsa, (soyle ki) ben yakinim. Dua edenin duasina, bana dua ettigi takdirde icabet ederim" (Bakara, 186).
    (Cami'u'l-Usul'de bu rivayet oncekinin devamidir).

    465 - Bera Ibnu Azib (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ramazan orucu farz kilindigi vakit, Muslumanlar ay boyu kadinlara temas etmezlerdi. Bazi kimseler bu meselede nefislerine itimad edemiyorlardi. Bunun uzerine su mealdeki ayet nazil oldu: "...Allah nefsinize guvenmiyeceginizi biliyordu. Bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti." (Bakara, 187).
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 27.

    466 - Buhari, Ebu Davud ve Tirmizi'nin bir rivayetinde de soyle gelmistir: "Ashab-i Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in (baslangicta) durumu soyleydi: Bir kimse oruclu iken, iftar vakti gelince, iftarini acmadan uyuyacak olsa, artik o gece yemedigi gibi ertesi gunu de yiyemez, o gunun aksamina kadar beklerdi. Kays Ibnu Sirma el-Ensari (radiyallahu anh) oruclu oldugu bir gunde iftar vakti girince hanimina gelerek yiyecek birsey olup olmadigini sordu. Kadin: "Hayir, yok!" ancak bekle, sana yiyecek ariyayim" dedi. Kays, gun boyu calisan birisiydi, beklerken uyuyakaldi. Hanimi gelince bakti ki uyuyor: "Eyvah mahrum kaldin, yiyemiyeceksin" diye eseflendi.
    Ertesi gun, ogleye dogru Kays (radiyallahu anh) acliktan baygin dustu. Durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a anlattilar. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Oruc tuttugunuz gunlerin gecesi kadinlariniza yaklasmaniz size helal kilindi..." (Bakara, 187). Buna Muslumanlar fevkalede sevindiler. Arkadan, "Tanyerinde beyaz iplik, siyah iplikten sizce ayird edilinceye kadar yiyin, icin." Ravi der ki: "Bu ayet, Kays Ibnu Amr hakkinda nazil olmustur."
    Buhari, Savm 15; Tirmizi, Tefsir 2, (2972); Ebu Davud, Savm 1, (2314); Nesai, Siyam 29, (4, 147-148).

    467 - Sehl Ibnu Sa'd (radiyallahu anh) anlatiyore: "Beyaz iplik siyah iplikten, sizce ayrilincaya kadar yiyin icin" ayeti indigi zaman "tan yerinde" kelimeleri henuz nazil olmamisti. Bir kisim insanlar oruc tutacaklari zaman ayaklarina siyah ve beyaz (iplik) baglar, bunlar gorulunceye kadar yiyip icmeye devam ederlerdi. Bunun uzerine Cenab-i Hakk: "Tan yerinde" kelimelerini inzal buyurdu. O zaman herkes anladi ki burada beyaz ve siyah ipliklerden maksad gunduz ve gece imis."
    Buhari, Savm 16, Tefsir, Bakara 2, 28; Muslim, Siyam 35, (1091).

    468 - Bes kitapta da gelen bir baska rivayet soyle: "Adiy Ibnu Hatim (radiyallahu anh) biri siyah, biri beyaz iki kostek bagi aldi. Bir gece bunlara bakti fakat biri digerinden ayrilmiyordu. Sabah olunca durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a soyle bildirdi: "Yastigimin altina biri siyah biri beyaz iki iplik koydum." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ona takildi: "Beyaz iplikle siyah iplik senin yastiginin altinda iseler yastigin cok genis olmali."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 28, Savm 16; Muslim, Siyam 33, (1090); Ebu Davud, Savm 17, (2349); Tirmizi, Tefsir, 2 (2974-2975); Nesai, Siyam 29, (4, 148).

    469 - Adiy'in bir baska rivayeti soyledir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a: "Ey Allah'in Resulu! Ayette gecen "beyaz ipligin siyah iplikten ayrilmasi"nedir, bunlar iki iplik degil mi?" diye sordum da bana: "Iki iplige bakti isen sen gercekten kalin enselisin" dedi ve su aciklamayi yapti: "Hayir iki iplik degil, onun biri gecenin karanligi, digeri de gunduzun beyazligidir."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 28.

    470 - Bera (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ensar hac yapip da dondukleri zaman evlerine kapilarindan girmezlerdi. Onlardan biri hac donusu kapidan evine girdi. Fakat hemsehrileri onu bu davranisi sebebiyle kinadilar. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Iyilik, evlere arkasindan girmeniz degildir. Kotulukten sakinan kimse (nin ameli) iyidir. Evlere kapilarindan girin" (Bakara, 189).
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 29, Umre 18; Muslim, Tefsir, Nisa, (3026).
#10.10.2009 20:14 0 0 0
  • 471 - Huzeyfe (radiyallahu anh), "Allah yolunda infak edin, kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayin. Ihsanda bulunun. Allah ihsan edenleri sever" (Bakara, 195) mealindeki ayetle ilgili olarak demistir ki: "Bu ayet infak ile alakali olarak nazil oldu."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2,31.

    472 - Eslem Ibnu Imran anlatiyor: Medine'den gazve icin yola ciktik. Niyetimiz Istanbul'du. Cemaatin basinda Abdurrahman Ibnu Halid Ibni'l-Velid vardi. Rum askerleri sirtlarini sehrin surlarina yaslamis mudafaada idiler. Bizden biri tek basina dusmana saldiriya gecti. Halk: "Dur, dur! Lailahe illallah, eliyle kenidini tehlikeye atiyor!" diye bagristilar. Ebu Eyyub el-Ensari hazretleri (radiyallahu anh) atilarak: "Ey ensar toplulugu, bu ayet bizim hakkimizda indi. Cenab-i Hakk, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a yardim edip, Islam galebe calinca biz: "Artik islerimizin basinda kalip, onlari yoluna koyalim" dedik. Bunun uzerine Allah'u Teala bu ayeti indirdi. Yani "Ellerimizle kendimizi tehlikeye atmak" demek malin-mulkun basinda kalip onlari duzene koymak icin cihadi terketmektir."
    Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2976); Ebu Davud, Cihad 23, (2512).

    473 - Abdullah Ibnu Ma'kil (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ka'b Ibnu Ucre (radiyallahu anh)'ye "Oructan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lazimdir" (Bkara, 196) mealindeki ayetten sordum. Dedi ki: "Basimda bitler kaynastigi halde Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a goturuldum. Beni gorunce: "Mesakkatin, bu gordugum dereceye ulasacagini zannetmezdim. Bir koyun bulabilecek misin?" dedi. "Hayir" cevabini verdi. (Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "...Icinizde hasta olan veya basindan rahatsiz varsa fidye olarak ya oruc tutmasi, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir..." (Bakara, 196) Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Uc gun oruc tut veya her fakire yarim sa' yiyecek vermek suretiyle alti fakiri doyur, basini tras et" dedi. Bu ayet hassaten benim hakkimda nazil oldu, ancak umumen hapimize samildir."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2,32, Megazi 35, Tibb 16; Muslim, Hacc 80, 85 (1201); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2977); Ebu Davud, Menasik, 43, (1856); Ibnu Mace, Menasik 8, 6, (3079); Muvatta, Hacc, 239 (1-117); Nesai, Menasik 96, (5, 194-195).

    474 - Ebu Umame et-Temimi anlatiyor: "Ben hac sirasinda, ucret mukabili hizmet veren birisi idim. Bana: "Senin haccin hac sayilmaz" dediler. Bilahere Ibnu Omer (radiyallahu anh)'e rastladim. O'na: "Ben hacc sirasinda, ucretle hizmet veren birisiyim, halk bana: "senin haccin hacc sayilmaz diyorlar" dedim. Ibnu Omer (radiyallahu anhuma): "Ihrama girmiyor, telbiye okumuyor, tavafta bulunmuyor musun?" dedi: "Hepsini yapiyorum" diye cevap verdim. Cevabim uzerine su aciklamayi yapti: "Senin haccin hacc sayilir. Nitekim Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir adam gelmis, senin bana sorduguna yakin seyler sormustu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sukut buyurdu ve adama cevap vermedi. Derken su ayet nazil oldu: "(Hacc mevsiminde, ticaret yaparak) Rabbinizden rizik istemenizde bir gunah yoktur..." (Bakara, 198). Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) o adami cagirtarak, ayeti okudu ve: "Haccin hacc sayilir" buyurdu."
    Ebu Davud, Menasik 7, (1733).

    475 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Ukaz, Mecenne ve Zulmecaz cahiliye devrinin panayirlari idi. Islam geldigi zaman halk, hac mevsiminde ticaret yapmayi gunah addeder oldular. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Hac mevsiminde Rabbinizden rizik taleb etmenizde sizin icin bir gunah yoktur." Ayeti Ibnu Abbas su sekilde okudu."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2,34, Hacc 150, Buyu 1; Ebu Davud, Menasik 5, (1732), 7, (1734).

    476 - Yine Ibnu Abbas anlatiyor: "Yemen ahalisi, hacca geliyorlar fakat beraberlerinde azik almiyorlardi. "Biz mutevekkil kimseleriz" diyorlardi. Meke'ye gelince bu davranislarini halka sordular. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Aziklanin, ancak bilin ki, en hayirli azik takvadir" (Bakara, 197).
    Buhari, Hacc 6; Ebu Davud, Menasik 4, (1730).

    477 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Kisi ihramsiz olarak (yani Mekke'de ikamet edenler veya umre icin gelip, umreden sonra ihrami cikaranlar) Beytullah'i ziyaret eder. Bu imkan, hacc niyetiyle ihram giymeye kadar devam eder. Arafat'a cikinca, kime deve, sigir veya davardan kurban muyesser olmussa, diledigini kurban eder. Bunlardan biri olmazsa, ona hactaki, uc gunun orucu terettup eder. Bu gunler, arefe gununden evvele ait olmalidir. Bu uc gunun sonuncu gunu arefe gunune tesaduf ederse, bunda bir gunah yoktur. Sonra Arafat'da vakfe'ye gider ikindi namazindan aksam karanliginin gelmesine kadar vakfede kalir.
    Ibnu Abbas anlatmaya uslubu biraz degistirerek devam ediyor.
    "Sonra Arafat'tan insanlar sokun edince, orayi terketsinler. Topluca geceyi gecirecekleri yere (Muzdelife'ye) gelsinler. Orada Allah'i cokca zikretsinler, sabah vakti girmezden once bilhassa tekbir ve tehlili cok yapsinlar sonra buradan da topluca hareket etsinler. Cunku (eskiden beri) herkes buradan hareket ederdi. Cenab-i Hakk: "Insanlarin toplu olarak sokun ettigi yerden siz de sokun edin, (eski yaptiklarinizdan) Allah'a af dileyin. Allah bagislar ve merhamet eder" (Bakara, 199). Seytan taslayincaya kadar akmaya (ve cok zikretmeye) devam edin" buyurmustur.
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 35.

    478 - Ibnu Museyyeb anlatiyor: "Suheyb (radiyallahu anh) muhacir olarak Mekke'den yola cikti. Kureys'ten bazilari onu takibe basladilar. Bunun uzerine o da devesinden inerek sadaginda ne kadar ok varsa hepsini cikardi. Takipcilere: "Allah'a kasem olsun oklarimin hepsini atincaya kadar bana yetisemezsiniz. Sonra elimde durdukca kilicimi kullanacagim. Eger dilerseniz, size Mekke'de topraga gomdugum malin yerini soyleyeyim, mukabilinde siz de beni serbest birakin, yoluma devam edeyim" dedi. Takipciler teklifini kabul ettiler. (O da sag salim yoluna devam etti). Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yanina varinca su ayet nazil oldu: "Insanlardan oyle kimse de vardir ki, Allah'in rizasini isteyerek nefsini satin alir..." (Bakara, 207). Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Ebu Yahya'nin alis-verisi karli oldu" der ve ayeti tilavet buyurur", (Rezin'in ilavesidir. Bagavi ve Ibnu Kesir tefsirlerinde senedsiz olarak kaydederler).

    479 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Cenab-i Hakk'in su sozleri nazil oldugu zaman: "Yetim rusdune erinceye kadar, onun malina o en guzel olanindan baska bir suretle yaklasmayin"; keza "Yetimlerin mallarini haksiz (ve haram) olarak yiyenler karinlarina ancak bir ates yemis olurlar. Onlar cilgin bir atese gireceklerdir" (Nisa 10) yaninda yetim bulunanlar hemen gidip yetimlerin yiyecegini ve icecegini kendilerinin yiyip iceceklerinden ayirdilar. Yetime ait yiyecek ve iceceklerden bir sey artsa ona dokunulmuyor, yiyinceye veya kokusup bozuluncaya kadar saklaniyordu. Bu hal, bir kisim muskilatlara sebep oldu. Durum Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a arzedildi. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Sana yetimleri sorarlar. De ki: Onlari faydali ve iyi bir hale getirmek hayirlidir. Sayet kendileriyle bir arada yasarsaniz onlar sizin kardeslerinizdir" (Bakara 220). Bu ayet uzerine yetimlerin yiyeceklerini ve iceceklerini kendi yiyecek ve iceceklerine karistirdilar."
    Ebu Davud, Vesaya 7, (2871); Nesai, Vesaya 11, (6, 256-257).

    480 - Nafi anlatiyor: Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) Kur'an okudugu zaman, okuma isinden cikincaya kadar hic konusmazdi. Bir gun ben (Mushaf'i, yuzunden takip ediverdim, o da ezberden) Bakara suresini okudu. Bir ayete gelince bana: "Bu ayet ne hakkinda indi biliyor musun?" diye sordu. Ben "Hayir!" deyince: "Su, su mesele icin" diye acikladi, sonra (okumaya) devam etti.
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 39.
#10.10.2009 20:15 0 0 0
  • 481 - Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Yahudiler: "Kadina arka istikametinden temas edilirse cocuk sasi dogar" derlerdi. Bunun uzerine: "Kadinlariniz sizin (evlad yetistiren) tarlanizdir. O halde tarlaniza dilediginiz gibi gelin" ayeti nazil oldu" (Bakara 223).
    Buhari, Tefsir, Bakara2, 39; Muslim, Nikah 117 (1435); Ebu Davud, Nikah 46, (2163); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2982).

    482 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Ey Allah'in Resulu mahvoldum" buyurdu. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Niye mahvoldun ne var?" diye sorunca acikladi: "Bu gece binegimi ters cevirdim (arka canibinden yanastim). "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hicbir cevap vermedi. Cenab-i Hakk peygamberine su ayeti vahyetti: "Kadinlariniz sizin tarlalarinizdir. Tarlaniza istediginiz gibi gelin." Duburunden ve hayiz halinde temastan kacinmak sartiyla onden, arkadan, nasil istersen oyle gel."
    Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2984).

    483 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Allah, Ibnu Omer (radiyallahu anh)'i magfiret buyursun, bir hususta yanilmisti. Su Ensariler putperestti ve ehl-i kitaptan Yahudilerle birlikte idiler. Ensar (Islam'dan once) ilim yonuyle Yahudilerin kendilerinden ustun olduklarina inanirlardi. Bu sebeple onlarin bircok davranislarini aynen taklid ediyorlardi. Ehh-i kitaba has adetlerden biri de kadinlarina tek istikametten (yani on cihetten) yanasirlardi. Bu, kadin icin de en uygun tarzdi. Ensar toplulugu, bu adeti de Yahudilerden aynen almisti. Kureysliler ise, kadinlari hos olmayan sekilde acarlar, onlara arka cihetlerinden, on cihetlerinden, sirt ustu yatmis vaziyette yenesirlardi. Medine'ye muhacir olarak Mekkeliler gelince onlardan bir erkek Medineli bir kizla evlendi. Erkek, kadina Kureys usulunce temas etmek istedi. Kadin buna musaade etmedi. "Bizde kadina tek istikametten temas edilir, sen de oyle yap, aksi halde bana dokunma" dedi.
    Onlarin bu ihtilafi buyudu ve herkes duydu. Oyle ki Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a da intikal etti. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Kadinlariniz (cocuk yetistirdiginiz) tarlanizdir. Tarlaya dilediginiz gibi gelin" (Bakara 223). "Diledigi gibi" den maksad (istikamet olarak) onlerinden, arkalarindan, sirt ustu yatmis olarak. Ancak bu gelis cocuk mahalline olacak."
    Ebu Davud, Nikah 46, (2164).

    484 - Ummu Seleme (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Kadinlariniz (cocuk yetistirdiginiz) tarlalarinizdir, tarlaniza dilediginiz gibi gelin" ayetiyle ilgili olarak soyle buyurdu: "Tek yoldan (ki o da cocuk yoludur) olmak kaydiyla dilediginiz sekilde temas kurun"
    Tirmizi, Tefsir, Bakara, (2983).

    485 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Kur'an'daki: "Allah sizi (dil aliskanligi olarak maksadsiz yapilan) lagv yeminleriniz icin muaheze etmez"ayeti kisinin sozunde sikca kullandigi, "vallahi evet", "billahi hayir" gibi yeminleri icin nazil oldu."
    Buhari, Eyman 14, Tefsir, Maide 8; Ebu Davud, Eyman 7, (3254); Muvatta, Eyman 9, (2, 477).
    Yukaridaki metin Buhari'den alinmadir. Hadisi, Ebu Davud hem Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sozu olarak hem de Hz. Aise (radiyallahu anha)'nin sozu olarak iki sekilde rivayet etmistir.
    Imam Malik Muvatta'da bu hadisle ilgili olarak sunu soyler: "Bu mevzuda isittigimin en guzeli sudur: "Ayette gecen "Lagv", bir kimsenin oyle bildigi icin bir sey hakkinda yaptigi yemindir, ancak sonradan, o seyin, bildigi gibi olmadigini anlar. Bu durumda yaptigi yemin icin kefaret gerekmez. Ancak bir kimse de cikip, gunahkar ve yalanci oldugunu bile bile, birilerini memnun etmek veya bir mali elde etmek icin yemin ederse bu oylesine buyuk bir gunahtir ki, bunun kefareti yoktur."

    486 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Kur'an-i Kerim'deki: "Kocalari, bekleme muddeti icinde barismak isterlerse onlari geri almaya (herkesten) cok layiktirlar..." (Bakara 228) ayeti hakkinda sunu soyledi: "Erkek hanimini uc talakla da bosasa hanimini geri almaya herkesten daha cok hak sahibi idi. Ancak bu hukum, Cenab-i Hakk'in su sozu ile neshedildi: "Bosanma iki defadir. Ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak birakmadir..." (Bakara 229).
    Ebu Davud, Talak 10, (2195); Nesai, Talak 74, (6, 212).

    487 - Urvetu'bnu'z-Zubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Cahiliye devrinde kisi hanimini bosar, iddeti sona ermeden geri almak isterse, alma hakkina sahipti. Bu sekilde bin kere bosayip geri donebilirdi. (Bu hal bir adamin su hadisesine kadar devam etti.) Bir gun adam hanimini bosadi ve iddeti dolmak uzere iken hanimini geri aldi, sonra tekrar bosadi ve hanimina: "Allah'a kasem olsun seni evime almiyorum ve ebediyen baskasina da helal olmayacaksin" dedi. Kadin: "Bu nasil olur?" deyince, adam: "Seni bosuyorum, iddetin dolmadan tekrar geri alacagim ve bu boylece devam edip gidecek" dedi. Kadin Hz. Aise (radiyallahu anha)'ye gitti, durumu anlatti. Hz. Aise cevap vermedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i bekledi. Gelince vak'ayi anlatti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da cevap vermedi (vahiy bekledi). Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Bosama iki defadir ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak birakmadir" (Bakara 229). O gunden itibaren insanlar bu yeni talaka yoneldiler, bosayan da bosamayan da. "
    Tirmizi, Talak 16, (1192); Muvatta, Talak 80, (2, 588). (Parantez icindeki aciklayici kisimlar Tirmizi'deki ziyadeden alinmistir.

    488 - Ma'kil Ibnu Yesar (radiyallahu anh) anlatiyor: Benim bir kizkardesim vardi. Evlenmek icin buna muracaat edenler oldu. Fakat kimseye musbet cevap vermiyordum. Derken amcamin oglu istedi. Kiz kardesimi ona nikahladim. Allah'in diledigi kadar bir muddet beraber yasadilar. Sonra amcam oglu onu talak-i ric'i ile bosadi. Ancak tekrar almadan terketti. Iddeti tamamlandi. Kiz kardesimle evlenmek isteyenler bana muracaat edince amcam oglu da, muracaat ederek tekrar almak istedi. Kendisine: "Daha once de cok isteyenler oldu, kimseye vermedim, seni hepsine tercih ederek sana verdim, seninle evlendirdim. Sen onu talak-i ric'i ile bosadin. (Geri alma hakkin oldugu halde terkettin ve iddeti doldu. Baskalari istemeye gelince, sen de talib oldun, taleble almak istiyorsun. Allah'a kasem olsun onu asla sana vermeyecegim" dedim. Ma'kil der ki: Bunun uzerine benim hakkimda su ayet nazil oldu: "Kadinlari bosadiginiz zaman iddetlerini bitirdiler mi, aralarinda mesru bir surette anlastiklari takdirde, artik kendilerini kocalarina nikah etmelerin engel olmayin" (Bakara 232). Yine Ma'kil ilave ediyor: "Ayet uzerine, yeminim icin kefarette bulundum ve kiz kardesimi, eski kocasina nikahladim"
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 40, Talak 44; Ebu Davud, Nikah 21,(2087); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (298).
    Buhari'nin bir rivayetinde soyle denir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Ma'kil'i cagirdi, ayeti kendisine tilavet buyurdu. Bunun uzerine o, muskulpesendligi birakti ve Allah'in emrine boyun egdi"
    Buhari, Talak 44.

    489 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) Kur'an'in: "(Vefat iddeti bekleyen) kadinlari nikahla isteyeceginizi citlatmanizda.... uzerinize bir vebal yoktur" (Bakara 235) ayetinden maksadi, "Evlenmeyi arzu eden kisinin: "Ben nikahlanmak istiyorum, kadina ihtiyacim var, saliha bir kadina kavusmak istiyorum" demesidir" diye aciklamistir.
    Buhari, Nikah, 34.

    490 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Hendek Savasi sirasinda "Allah onlarin evlerini ve kabirlerini atesle doldursun, bizim orta namazimizamani oldular, gunas batincaya kadar kilamadik" buyurdu.
    Bir rivayette: "Bizi, salat-i vusta olan ikindi namazindan alikoydular" denir. Bir diger rivayette: "Sonra ikindiyi aksamla yatsi arasinda kildik" denir.
    Buharí, Tefsir, Bakara 2, 42, Cihad 98, Megazi 29, Daavat 58; Muslim, Mesacid 202-206, (627); Ebu Davud 5, (409); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2987); Nesai, Salat 14 (1, 236); Ibnu Mace, Salat 6, (684).
#10.10.2009 20:15 0 0 0
  • 491 - Hz. Aise'nin azadlisi Ebu Yunus anlatiyor: "Hz. Aise (radiyallahu anha), kendisine bir mushaf yazmami emretti ve dedi ki: "Su ayete gelince bana haber ver: "Namazlara ve bilhassa orta namazina devam edin" (Bakara, 238). Yazarken bu ayete gelince ona haber verdim. Bana sunu imla ettirdi: "Namazlara ve orta namazina ve ikindi namazina devam edin ve Allah icin yalvaranlar olarak eda edin" (Bakara, 238). Hz. Aise (radiyallahu anha): "Ben bunu Resulullah'dan isittim" dedi.
    Muslim, Mesacid 207. (629); Ebu Davud, Salat 5, (410); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2986); Nesai, Salat 6, (1, 236); Muvatta, Salat 25, (1, 138-139).

    492 - Amr Ibnu Rafi (radiyallahu anh)'nin anlattigina gore, "Hz. Hafsa (radiyallahu anha)'ya bir mushaf yaziyormus. Hz. Hafsa (radiyallahu anha) kendisinden,onceki hadiste -(Ebu Yunus'tan) Hz. Aise'nin- taleb ettigi hususu aynen taleb ettigini anlatmistir."
    Muvatta, Cma'a 25, (1, 139).

    493 - Sakik Ibnu Utbe, Bera Ibnu'l-Azib (radiyallahu anhuma)'ten naklettigine gore, demistir ki: "Once su ayet nazil oldu: "Namazlara ve bilhassa ikindi namazina devam edin." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bunu bize Allah'in diledigi muddetce okudu. Sonra Allah bunu nashetti ve su ayeti indirdi: "Namazlara ve bilhassa orta namazina devam edin." Sakik'in yaninda oturmakta olan bir zat kendisine: "Oyle ise bu ikindi namazidir." Bera dedi ki: "Ben bu ayetin nasil nazil oldugunu Allah'in nasil neshettigini sana haber verdim."
    Muslim, Mesacid 208, (630).

    494 - Imam Malik (rahimehumullah)'e ulastiginagore, Ali Ibnu Ebi Talib (radiyallahu anh)'e Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), Kur'an'da zikri gecen "orta namaz"a (salatu'l-vusta) sabah namazi demislerdir.
    Muvatta, Cema'a 28, (1, 137). Tirmizi, bu hadisi Ibnu Abbas ve Ibnu Omer'den muallak (senetsiz) olarak zikretmistir. Tirmizi, Salat 133, (182).

    495 - Zeyd Ibnu Sabit ve Hz. Aise (radiyallahu anhuma) "Orta namazi, oglen namazidir" derlerdi.
    Muvatta, Cema'a 27, (1, 139); Tirmizi, Salat 133, (182); Ebu Davud, Salat 5, (411).

    496 - Ebu Davud'un Zeyd (radiyallahu anh)'den kaydettigine gore, Hz. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ogle namazini zevalden sonra sicagin en siddetli oldugu saatte kilardi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in kildigi namazlar icinde ashabina en zor geleni bu namaz idi. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Namazlara ve orta namazina devam edin." Zeyd devamla dedi ki: "(Orta namazi, oglen namazidir, zira) bundan once iki namaz var (birisi geceden -yatsi-, digeri gunduzden -sabah-), ondan sonra da iki namaz var (biri gunduzden -ikindi- digeri geceden -aksam-)".
    Ebu Davud, Salat 5, (411).

    497 - Abdullah Ibnu'z-Zubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Osman (radiyallahu anh)'a, Bakara suresinde gecen: "Sizden zevceler (ini geride) birakip olecek olanlar eslerinin (kendi evlerinden) cikarilmayarak yilina kadar faidelenmesini (bakilmasini) vasiyyet etsinler" (Bakara 240), ayeti diger bir ayetle (Bakara, 234) neshedildigi halde nicin bu mensuh ayeti de Kur'an-i Kerim'e yaziyorsunuz?" diye sordum. Bana su cevabi verdi: "Ey kardesim oglu bu ayeti terk mi edelim, (bunu mu soyluyorsun)? Hayir, ben hicbir seyi yerinden oynatmam."
    Buhari, Tefsir, Bakara, 2, 45.

    498 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Her seyin bir serefi var. Kur'an-i Kerim'in serefesi de Bakara suresidir. Bu surede bir ayet vardir ki, Kur'an ayetlerinin efendisidir: "Ayetu'l-Kursi".
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 2, (2881).

    499 - Ubey Ibnu Ka'b (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana: "Ey Ebu'l-Munzir, Allah'in Kitabindan ezberinde bulunan hangi ayetin daha buyuk oldugunu biliyor musun?" diye sordu. Ben: "O Allah ki, O'ndan baska ilah yoktur, O, Hayy'dir, Kayyum'dur (yani diridir her seyekiyam saglayandir" (Bakara, 225) -ki buna Ayet'u'l-Kursi denir- dedim. Gogsume vurdu ve: "Ilim sana mubarek olsun ey Ebu'l-Munzir!" dedi."
    Muslim, Musafirin 258, (810); Ebu Davud, Vitr, 17, (Salat 325, (1460).

    500 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) beni Ramazan zekatini muhafazaya tayin etmisti. Derken kara bir adam gelerek zahireden avuc avuc almaya basladi. Ben derhal kendisini yakaladim ve: "Seni Resulullah(aleyhissalatu vesselam)'a cikaracagim" dedim. Bana: "Ben fakir ve muhtac bir kimseyim, ustelik uzerimde bakmak zorunda oldugum coluk-cocuk var, ihtiyaclarim cidden coktur, siddetlidir" dedi. Ben de onu saliverdim. Sabah olunca Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
    -Ey Ebu Hureyre! Dun aksamki esirini ne yaptin? diye sordu. Ben:
    -Ey Allah'in Resulu: Bana siddetli ihtiyacindan ve coluk-cocuktan dert yandi. Bunun uzerine ona aciyarak saliverdim, dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
    -Ama o sana muhakkak yalan soyledi. Haberin olsun, o tekrar gelecek! buyurdu. Bu sozunden anladim ki, herif tekrar gelecek. Binaenaleyh onu beklemeye basladim. Derken yine geldi ve zahireden avuclamaya basladi. Ben de derhal yakaladim ve: "Seni mutlaka Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a cikaracagim" dedim. Yine yalvararak: "Beni birak, gercekten cok muhtacim, uzerimde coluk-cocuk var, bir daha yapmam" dedi. Ben yine acidim ve saliverdim.
    Ertesi gun Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
    -Ey Ebu Hureyre, dun geceki esirini ne yaptin? diye sordu. Ben:
    -Ey Allah'in Resulu, bana ihtiyacindan coluk-cocugundan dert yandi. Ben de acidim ve saliverdim, dedim. "Ama" dedi, Resulullah: "O yalan soyledi fakat yine gelecek."
    Ucuncu sefer yine gozetledim. Yine geldi ve zahireden avuc avuc almaya basladi. Onu yine yakalayip:
    -Seni mutlaka Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e goturecegim. Bu ucuncu gelisin, ustelik sikilmadan baska gelmeyecegim deyip yine de geliyorsun, dedim. Yine bana rica ederek soyle soyledi: "Birak beni, sana birkac kelime ogreteyim de Allah onlarla sana fayda ulastirsin". Ben:
    -Nedir bu kelimeler soyle! dedim. Bana dedi ki:
    -Yataga girdin mi Ayetu'l-Kursi'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin uzerine muhafiz bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana seytan yaklasamaz dedi. Ben yine acidim ve serbest biraktim.
    Sabah oldu, Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Dun aksamki esirini ne yaptin?" diye sordu. Ben:
    -Ey Allah'in Resulu, bana birkac kelime ogretecegini, bunlarla Allah'in bana faide ihsan buyuracagini soyledi, ben de kendisini yine serbest biraktim, dedim. Resul-i Ekrem (aleyhissalatu vesselam):
    -Neymis onlar? dedi. Ben:
    -Efendim, dosegine uzandigin vakit Ayetu'l-Kursi'yi basindan sonuna kadar oku. (Bunu okursan) Allah'in koyacagi bir muhafiz uzerinden eksik olmaz ve ta sabaha kadar seytan sana yaklasmaz! dedi, cevabini verdim.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bunun uzerine: "(Bak hele!) o koyu bir yalanci oldugu halde, bu sefer dogru soylemis. Ey Ebu Hureyre! Uc gecedir kiminle konustugunu biliyor musun?" dedi. Ben:
    -Hayir! cevabini verdim.
    -O bir seytandi buyurdular.
    Buhari, Vekale 10.
#10.10.2009 20:16 0 0 0
  • 501 - Ebu Eyyub (radiyallahu anh) anlatmistir ki: "Kendisinin bir hucresi vardi ve icinde hurma bulunuyordu. Buraya bir gulyabani (cin) dadanmis gelip hurmadan aliyordu. Bu durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a acti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kendisine "Git, tekrar gorecek olursan "Allah'in adiyla, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a icabet et" dersin" buyurdu.
    Ebu Eyyub der ki: (Bekledim, tekrar gelince) yakaladim. Ancak, bir daha gelmeyecegine dair yemin etti, ben de saliverdim. Sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la karsilastigimda Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Esirin ne oldu?" diye sordu. Ben: "Bir daha gelmeyecegine dair yemin etti (ben de biraktim)" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "O yalan soylemis, o yalana aliskindir" buyurdu.
    Ebu Eyyub, bir baska sefer yine geldigini, yakalayinca gelmeyecegine dair yine yemin ettigini, yemini uzerine saliverdigini anlatir. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) tekrar: "Esirin ne oldu?" diye sorar. "Gelmeyecegine dair yemin edince biraktim" der. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Yalan soylemis, o zaten yalana aliskindir" buyurur.
    Ebu eyyub (radiyallahu anh) ucuncu sefer yine yakalar ve: "Bu sefer seni birakmayacagim, mutlaka Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a kadar goturecegim" der. Bunun uzerine cin: "(Dinle beni) sana muhim bir sey hatirlatacagim: Ayet'u'l-Kursi varya onu evinde oku. O takdirde sana hic ne seytan ne baskasi yaklasamaz" der. (Ebu Eyyub yine salar) ve Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelir. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Esirin ne oldu?" diye sorar. Olup biteni haber verince: "(Hayret), yalanci oldugu halde bu sefer dogruyu soylemis" buyurur."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 3, (2883).

    502 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Dinde zorlama yoktur" (Bakara 256) ayeti Ensar hakkinda inmistir. Soyle ki: Medine'de cocugu yasamayip olen kadinlar, "cocugum yasarsa Yahudi dini uzerine yetistirecegim" diye adakta bulunurdu. Benu Nadir Yahudileri Medine'den suruldukleri vakit, bunlar arasinda Yahudilestirilmis cok sayida Ensar cocugu vardi. Ensariler: "Cocuklarimizi onlara terketmeyiz" dediler. Bunun uzerine Cenab-i Hakk: "Dinde zorlama yoktur, artik iman ile kufur apacik meydana cikmistir..." (Bakara) ayetini inzal buyurdu."
    Ebu Davud, Cihad 126, (2682).

    503 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hz. Ibrahim (aleyhisselam)'in su sozleriyle ifade ettigi supheyi yasamaya biz ondan daha layikiz: "Ey Rabbim oluleri nasil diriltecegini bana goster" demis, (Allah: "Buna) inanmadin mi yoksa" demis, o da: "Inandim, fakat kalbimin, (gozumle gorerek) yatismasi icin (istedim, diye) soylemisti." (Bakara, 260).
    Allah, Lut (aleyhisselam)'a rahmetini bol kilsin, aslinda o cok muhkem bir kaleye siginmisti.
    Eger, Hz. Yusuf (aleyhisselam)'un kaldigi muddetce hapiste ben kalsaydim, davete icabet ederdim."
    Buhari, Enbiya 11, 15, 19, Tefsir, Yusuf 5, Ta'bir 9; Muslim, Iman 238, (151), Fedail 152, (151); Tirmizi, Tefsir, Yusuf 12, (3115).

    504 - Tirmizi'nin bir rivayetinde Hz. Yusuf'la ilgili olarak Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmustur: "Kerim oglu Kerim oglu Kerim oglu Kerim; Ibrahimoglu Ishakoglu Yakuboglu Yusuf'tur.
    Ve ilave etti: "Sayet, hapiste onun yerine ben yatmis olsaydim da, sonunda bana elci gelseydi, cikma hususunda hemen cevap verirdim." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) arkadan su ayeti okudu: "Kendisine elci gelince, "Efendine don de ellerini kesen o kadinlarin zoru neydi kendisine sor" dedi.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) devamla sunu soyledi: "Allah Teala'nin rahmeti Lut'a olsun, o aslinda cok saglam bir kaleye siginmisti. Allah ondan sonra, her peygamberi kavminden kalabalik bir ceaat icinde gonderdi."
    Tirmizi, Tefsir, Yusuf, (3115).

    505 - Ubeyd Ibnu Umayr anlatiyor: "Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabina sordu. "Su ayet kimin hakkinda nazil olmustur?
    "Sizden herhangi biri arzu edermi ki, hurmalardan, uzumlerden kendisinin bir bahcesi olsun, altindan irmaklar aksin, orada kendisinin her cesit meyveleri bulunsun. Fakat ona ihtiyarlik coksun, acizve kucuk cocuklari da olsun, derken o bahceye icinde bir ates bulunan bir bora isabet etsin de o, yaniversin? (Bakara, 266).
    Cemaat: "Allah ve Resulu daha iyi bilir" cevabini verdi. Hz. Omer (radiyallahu anh) bu cevaba kizdi ve: "Biliyoruz veya bilmiyoruz" deyin dedi.
    Bunun uzerine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Bu hususta icimden bir seyler geciyor ey muminlerin emiri" dedi. Hz. Omer (radiyallahu anh) ona: "Ey kardesimin oglu soyle onu, kendini kucuk gorme" dedi. Ibnu Abbas: "Bu, bir is icin misal olarak verilmistir" deyince Hz. Omer: "Hangi is icin?" diye tekrar etti. Ibnu Abbas da: "Zengin bir kimsenin isi icin, oyle ki bu zengin Allah'a kulluk ve itaatini yerine getiriyordu. Sonra Allah ona seytani gonderdi. (Zengin onun igvasina kapilarak gunahlar esledi ve sonunda butun (salih) amellerini batirdi."
    Buhari, Tefsir, Bakara 47.

    506 - Bera (radiyallahu anh): "Igrenmeden alamayacaginiz pis seyleri vermeye kalkmayin..." (Bakara, 267) mealindeki ayet biz ensarlar hakkinda indi" dedi ve anlatti: "Biz hurma yetistiren kimselerdik. Herkes, hurmasindan az veya cok olusuna gore tasadduk ederdi. Bu cumleden olarak, kisi bir iki hurma salkimi getirir onu mescide asardi. Mescidde kalan Ehl-i Suffa'nin yiyecegi yoktu. Bunlardan biri aciktigi zaman, salkima gelir, sopasiyla vurur, ondan bir miktar hurma dusurur ve yerdi. Hayri dusunmeyenlerden bazilari, icerisinde kalitesiz hurmalarin cokca bulundugu salkimlardan, bazilari kirik adi salkimlardan getirip asiyordu. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Ey iman edenler: Kazandiklarinizin temizlerinden ve size yerden cikardiklarimizdan sarfedin; igrenmeden alamiyacaginiz pis seyleri vermeye kalkmayin. Allah'in mustagni ve ovulmeye layik oldugunu bilin." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ayeti soyle aciklar: "Sizden biri, sadaka olarak verdigi seyin benzeri, kendisine verildigi takdirde onu istemeye istemeye, utanarak alacagi seyden almamasina dikkat etsin." Ibnu Abbas der ki: "Bundan sonra hepimiz, sahib oldugumuz seylerin iyilerinden verir olduk."
    Hadisi, Tirmizi rivayet eder ve sahih oldugunu belirtir. (Tefsir, (2990). Hadisi Ibnu Mace, Zekat'in 19, (1822) babinda kaydeder.

    507 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Seytan da, melek de insanogluna sokularak onun kalbine birtakim seyler atarlar. Seytanin isi kotuluge cagirmak, sonu fena ve zararli olan seylere tesvik etmek ve hakki yalanlamak, haktan uzaklastirmaktir. Melegin isi hak ve hayra, iyilige cagirmak ve kotulukten uzaklastirmaktir. Kim icinde hakka, hayira, iyilige cagiran bir ses duyarsa bilsin ki bu Allah'tandir ve hemen Allahu Teala'ya hamdetsin. Kim de icinde serr ve inkara cagiran bir fisilti duyarsa ondan uzaklassin ve hemen seytandan Allah'a siginsin." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu sozlerine su mealdeki ayeti ekledi: "Seytan sizi fakir olacaksiniz diye korkutur, size cimriligi emreder.." (Bakara 268).
    Tirmizi, Tefsir, (2991).

    508 - Mervan el-Esfar'in anlattigina gore, Abdullah Ibnu Omer (radiyallahu anhuma): "..Icinizdekini aciklasaniz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba ceker ve diledigini bagislar, diledigine azab eder, Allah her seye kadirdir." (Bakara 284) ayetinin muteakip ayet tarafindan neshedildigini soylemistir."
    Buhari, Tefsir, Bakara 54, 55.

    509 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Cenab-i Hakk'in su mealdeki sozu nazil olunca: "Icinizdekini aciklasaniz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba ceker ve diledigini bagislar, diledigine azab eder..." (Bakar, 284) bu ihbar Sahabe (radiyallahu anhuma)'ye cok agir geldi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a geldiler, diz cokup oturdular ve dediler ki: "Ey Allah'in elcisi, bize yapabilecegimiz isler emredildi: Namaz, oruc, cihad ve sadaka, bunlari yapiyoruz. Ama Cenab-i Hakk sana su ayeti inzal buyurdu. Onu yerine getirmemiz mumkun degil." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlara: "Yani sizler de sizden onceki Yahudi ve Hiristiyanlar gibi "dinledik ama itaat etmiyoruz" mu demek istiyorsunuz? Hayir oyle degil soyle deyin: "Isittik itaat ettik. Ey Rabbimiz affini dileriz, donus Sana'dir." Cemaat bunu okuyup, dilleri ona alisinca, bir muddet sonra Cenab-i Hakk su vahyi inzal buyurdu: "Peygamber ve inananlar O'na Rabbi'nden indirilene inandi. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarina, peygamberlerine inandi. "Peygamberleri arasinda hicbirini ayirdetmeyiz, isittik, itaat ettik, Rabbimiz! Affini dileriz, donus sanadir" dediler" (Bakara 285).
    Ashab bunu yapinca Allah, onceki ayeti neshetti ve su ayeti inzal buyurdu: "Allah kisiye ancak gucunun yetecegi kadar yukler; kazandigi iyilik lehine, ettigi kotuluk de aleyhinedir. Rabbimiz! Eger unutacak veya yanilacak olursak bizi sorumlu tutma. (Resulullah bu duayi yapinca Allah Teala hazretleri: Pekala, yaptim buyurmustur). Rabbimiz bizden oncekilere yukledigin gibi bize de agir yuk yukleme! (Allah Teala hazretleri: Pekiyi buyurmustur). Rabbimiz! Bize gucumuzun yetmiyecegi seyi tasitma (Rabb Teala hazretleri: Pekiyi dedi). Bizi affet, bizi bagisla, bize aci. Sen Mevlamizsin, kafirlere karsi bize yardim et (Rabb Teala buna da Pekiyi demistir).
    Muslim, Iman 199, (125).

    510 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah Teala, ummetim, icinden gecen fena seylerle amel etmedikce veya onu konusmadikca o sey yuzunden ummetimi hesaba cekmeyecektir."
    Buhari, Eyman Ve'n-Nuzur 15, Itk 6, Talak 11; Muslim, Iman 201, (127); Ebu Davud, Talak 15, (2209); Nesai, Talak 22 (6, 156); Tirmizi, Talak 8, (1183); Ibnu Mace, Talak 14, (2540).
#10.10.2009 20:17 0 0 0
  • AL-I IMRAN SURESI

    511 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su mealdeki ayeti okudu: "(Habibim) Sana Kitab'i indiren O'dur. Ondan bir kisim ayetler muhkemdir ki bunlar Kitab'in anasi (temeli)dir. Diger bir kismi da mutesabihlerdir. Iste kalblerinde egrilik bulunanlar sirf fitne aramak (otekini berikini saptirmak) ve (kendi arzularina gore) onun te'viline yeltenmek icin onun mutesabih olanina tabi olurlar. Halbuki onun te'viliniAllah'dan baskasi bilmez, ilimde yuksek gayeye erenler ise; "Biz ona inandik, hepsi Rabbimiz katindadir" derler. (Bunlari) salim akillilardan baskasi iyice dusunmez."
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ayetin okunmasini tamamlayinca bana sunu soyledi: "Kur'an'in mutesabih ayetlerine tabi olanlari gordugunuz vakit bilin ki onlar Allah'in ayette haber verdigi kimselerdir, onlardan sakinin."
    Buhari, Tefsir, Al-i Imran 1; Muslim, Ilim 1, (2665); Tirmizi, Tefsir, Al-i Imran (2996);Ebu Davud, Sunne 2, (4598).

    512 - Said Ibnu Cubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam gelerek, Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a "Ben Kur'an'da bazi ayetler goruyorum onlar bana aralarinda ihtilafli geliyor" dedi. Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Nelermis onlar?" diye sorunca adam su ayetleri okudu: "Sur'a uflendigi zaman, aralarinda o gun (boburlenecekleri) soylari soplari olmadigi gibi, (birbirlerinin halini) de soramazlar" (mu'minun, 101). Halbuki su ayet de var: "Birbirlerine donup sorusurlar" (Saffat 27).
    Bir ayette soyle denir: "O gun inkar edip peygambere bas kaldirmis olanlar, yerle bir olmayi ne kadar isterler ve Allah'tan bir soz gizleyemezler" (Nisa 42). Halbuki su ayet var: "Sonra, Rabbimiz Allah'a and olsun ki bizler puta tapanlar degildik, demekten baska care bulamazlar" (En'am, 23).
    Nazi'at suresinde: "Ey inkarcilar! Sizi yaratmak mi daha zordur, yoksa gogu yaratmak mi? Ki onu Allah bina edip yukseltmis ve ona sekil vermistir. Gecesini karanlik yapmis, gunduzunu aydinlatmistir. Ardindan yeri duzenlemistir" (27-30) buyuruyor.
    Burada gogun yaratilisi yerin yaratilisindan oncedir: "Ey Muhammed onlara de ki: "Siz yeri iki gunde yaratani mi inkar ediyor ve O'na esler kosuyorsunuz! O alemlerin Rabbi'dir. O yeryuzune sabit daglar yerlestirdi, onu bereketli kildi. Arayanlar icin yeryuzunde gidalarini normal olarak dort gun (dort mevsim) icinde yetistirmesi kanununu koydu. Sonra duman halinde bulunan goge yoneldi. Ona ve yeryuzune "Isteyerek veya istemeyerek buyruguma gelin" dedi, ikisi de: "Isteyerek geldik" dediler (Fussilet, 9-11).
    Kur'an'da: "Allah affedici, merhametli oldu", "Allah aziz ve hakim oldu", "Allah isitici ve gorucu oldu" denmektedir. Sanki, Allah eskiden boyle olmus bitmis gibi ifade edilmektedir."
    Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) su cevabi verdi: "Sur'a ilk uflemede onlarin aralarinda hicbir bag olamaz, Allah'in diledikleri disinda herkes gokte olsun yerde olsun bu ilk uflemede baygin duser. Iste bu bayginlik aninda bag da yok, hal hatir sorma da yok. Sonra ikinci uflemede birbirlerine gelip sorusurlar."
    Ibnu Abbas devam etti: "...Rabbimiz Allah'a and olsun ki biz puta tapanlar degildik" ayeti ile;
    "...Allah'tan bir sey gizleyemezler" ayetine gelince: "Allah Teala ihlas sahiplerinin gunahlarini affeder. Bunun uzerine musrikler: "Gelin bir de "Musrik degildik" diyelim" derler. Allah da onlarin agizlarini muhurler. Vucudlarindaki her bir uzuv yaptigi isleri soyler. O sirada, Allah'in hicbir sozu gizlemedigi bilinir. O'nun yaninda: "Inkar edenler: "Keske Musluman olsaydik" temennisinde bulunacaklardir" (Hicr, 2).
    Diger soruna gelince: Allah yeri iki gunde yaratti. Sonra goge yoneldi, baska iki gunde de onu yedi kat olarak tanzim etti, sonra diger iki gunde arzi duzenledi yani yaydi, arzdan su ve otlak cikardi. Arzda daglar, agaclar, tepeler ve arzla sema arasinda bulunan seyleri yaratti. Bunu Cenab-i Hakk: "Ardindan yeri duzenlemistir" (Naziat, 30) kelam-i serifleriyle ifade buyurmaktadir. Boylece arz ve icindekiler dort gunde yaratilmis olmaktadir. Semavat da iki gunde yaratilmis olmaktadir.
    "Allah affedici, merhametli oldu" kelamina gelince, Allah kendisini bu sekilde isimlemistir, yani O hep boyle olmustur ve boyle olacaktir, Allah her ne irade buyurdu ise irade buyurdugu sey mutlaka olmustur.
    Yazik sana, Kur'an (ayetleri) sana ihtilafli gelmemeli. Cunku onun tamami Aziz ve Celil olan Allah'tandir."
    Buhari, Tefsir, Ha-Mim, Secde (Fissilet) 1.

    513 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Bedir savasinda Kureys'i yendikten sonra Medine'ye dondugu zaman Yahudileri toplayarak onlara: "Kureys'in basina gelen musibet size de gelmeden Musluman olun" dedi. Onlar cevaben: "Ey Muhammed, Kureys'ten savasmasini bilmeyen top bir grubu maglub etmen sakin seni aldatmasin. Sayet bizimle savasacak olursan bizim kimler oldugumuzu ogrenecek ve bizim gibisiyle hic karsilasmadigini anlayacaksin!" dediler. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "(Habibim), "O (Yahudi) kafirlerine de ki: Yakinda maglub olacaksiniz ve (toptan) cehenneme suruleceksiniz. O, ne kotu yataktir, (Bedir muharebesinde) karsilasan iki grub hakkinda sizin icin muhakkak bir ibret vardi. (Onlardan) bir grub Allah yolunda dovusuyordu, digeri ise kafirdi" (Al-i Imran, 12-13).
    Ebu Davud, Harac 22 (3001).

    514 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her peygamberin peygamberlerden dostlari vardir. Benim dostum, ceddimve Rabbimin halili olan Ibrahim'dir." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sonra su ayeti tilavet buyurdular: "Gercekten, insanlardan Ibrahim'e en yakin olani her halde (zamaninda) ona tabi olanlarla su peygamber ve (su) iman edenlerdir. Allah da o iman edenlerin yaridir" (Al-i Imran, 68)b
    Tirmizi, Tefsir, Al-i Imran (2998).

    515 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "...Ibrahim'in ailesi ve Imran ailesi..." (Al-i Imran, 33) ayeti hakkinda: "Onlar, Ibrahim'in neslinden, Imran'in neslinden, Yasin'in neslinden ve Muhammed'in neslinden iman eden kimselerdir." Allah Teala hazretleri soyle buyuruyor: "Gercekten, insanlardan Ibrahim'e en yakin olani her halde (zamaninda) ona tabi olanlarla su peygamber ve (su) iman edenlerdir. Allah da o iman edenlerin yaridir" (Al-i Imran, 68) demistir.
    Bu hadisi Buhari, muallak (senetsiz) olarak tahric etmistir (Enbiya, 44).

    516 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), saliha kadinin: "Rabbim, karnimdakini azadli bir kul olarak sana adadim" (Al-i Imran, 35) sozunu tefsir sadedinde soyle der: "Yani sirf mescide hizmet etmesi icin."
    Buhari, bu rivayeti bab basligi olarak tahric etmistir (Salat, 74).

    517 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular: "Yeni dogan her insan yavrusuna, dogdugu anda seytan mutlaka bir durter. Yavru, onun durtmesi (nin verdigi rahatsizlik) sebebiyle bagirarak aglar. Hazret-i Meryem ve onun oglu Isa bundan harictir." Ebu Hureyre sozune devamla: "Isterseniz su ayeti de okuyun dedi: "Meryem: "...Ben onu da soyunu da kovulmus seytandan sana sigindiririm" dedi". (Al-i Imran, 36).
    Buhari, Tefsir, Al-i Imran 2; Muslim, Fedail, 146, 2366. H.

    518 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Meryem'i hangisi himayesine alacak diye (kura cekmek uzere) kalemlerini atarken sen yanlarinda degildin" (Al-i Imran, 44) ayetiyle ilgili olarak buyurdu ki: "Kur'a cekmek uzere kalemlerini (suya) attilar. Kalemler akintiyla beraber gitti. Sadece Zekeriya'nin kalemi suyun ustune cikti."
    Hadisi Buhari, bab basliginda tahric etti. (sehadet, 30).

    519 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Ey Isa, suphesiz ki seni vefat ettirecek olan (onlar degil) benim" ayetindeki (Al-i Imran 55) seni vefat ettirecek olan (muteveffike) ibaresini "seni oldurecek olan" diye aciklanmistir.
    Bu rivayeti Buhari, bab basliginda kaydetmistir. (Tefsir, Suretu'l-Maide 13).

    520 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Ensar'dan bir zat Musluman olmustu, sonratekrar irtidat edip musriklerin yanina gitti. Bilahere yaptigindan pisman olup, kabilesine: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a sorun, benim icin tevbe imkani var mi?" diye haber saldi. Kavmi de Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Onun icin tevbe etme sansi var mi?" diye sordular. Bunun uzerine su ayet indi: "Inandiktan, Peygamberin hak olduguna sehadet ettikten, kendilerine belgeler geldikten sonra inkar eden bir milleti Allah nasil dogru yola eristirir? Allah zalimleri dogru yola eristirmez. Iste bunlarin cezasi, Allah'in meleklerin, insanlarin hepsinin lanetine ugramalaridir. Orada temellidirler; onlardan azab hafifletilmez; onlarin azabi geciktirilmez. Ancak bunun ardindan tevbe edip duzelenler mustesnadir. Dogrusu Allah bagislar ve merhamet eder" (Al-i Imran,86-89). Ayeti ona gonderdi. O da Musluman oldu."
    Nesai, Tahrimu'd-Dem 15, (7, 107).
#10.10.2009 20:17 0 0 0
  • 521 - Behz Ibnu Hakim babasi ve ceddi tarikiyle anlattigina gore, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in "Siz insanlar icin cikarilmis en hayirli bir ummetsiniz" (Al-i Imran, 110) ayeti hakkinda sunu soyledigini isitti: "Siz yetmis ummeti yetmise tamamlayan sonuncu ummetsiniz. Siz onlarin en hayirlisi ve Allah yaninda en degerli olanisiniz."
    Tirmizi, Tefsir, Al-i Imran (3004); Ibnu Mace, Zuhd 34, (4288).

    522 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Rabb'e kul olun (kunu Rabbaniyyin)" (Al-i Imran, 79) ayetiyle "Hakimler, fakihler olun" denmek istenmistir" buyurmustur.
    Buhari, bu hadisi bab basliginda kaydetmistir (ilm 10).

    523 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: Su ayet bizim hakkimizda indi: "O zaman icinizden iki zumre za'f goster(mek iste)misdi. Halbuki onlarin yardimcisi Allah'ti. Mu'minler ancak Allah'a guvenip dayanmalilar." (Al-i Imran, 122) Hz. Cabir devamla su aciklamayi yapti: "Biz iki zumreydik: Bir zumre Benu Harise, digeri Benu Seleme. Ayette: "Allah onlarin yardimcisidir" dendigi icin bu ayet hakkimizda inmemis olsaydi sevinmezdim."
    Buhari, Megazi 18, Tefsir, Al-i Imran 8; Muslim, Fedailu's-Sahabe 171, (2505).

    524 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Safvan Ibnu Umeyye, Suheyl Ibnu Amr ve el-Haris Ibnu Hisam'a beddua ediyordu. Bunun uzerine su ayet indi: "Allah'in, onlarin tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi isiyle senin bir ilisigin yoktur; cunku onlar zalimlerdir" (Al-i Imran, 128).
    Buhari, Megazi 21, Tefsir, Al-i Imran 9; Tirmizi, Tefsir, Al-i Imran (3007, 3008); Nesai, Salat 121, (2, 203).

    525 - Tirmizi'de geldigi uzere Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Uhud gunu soyle demistir: "Ey Allahim, Ebu Sufyan'a lanet et! Ey Allah'im, el-Haris Ibnu Hisam'a ln Ibnu Umeyye'ye lanet et!" Bunun uzerine: "Allah'in onlarin tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi isiyle senin bir ilisigin yoktur. Cunku onlar zalimlerdir" (Al-i Imran, 128) mealindeki ayet indi.
    Tirmizi, Tefsir, Al-i Imran (3007).

    526 - Nesai'de geldigine gore, Ibnu Omer, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sabah namazinda basini sonuncu rekatta kaldirdigi sirada "Ey Rabbim... lanet" diye aynen yukaridaki hadiste muhtevayi isittigini soylemistir.
    Nesai, Salat 121, (2, 203).

    527 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Hicbir peygamber ganimete ve millet malina hiyanet yarasmaz" (Al-i Imran, 161) ayeti, Bedir savasi sirasinda kaybolan kirmizi renkli bir kadife parcasi hakkinda nazil olmustu. Cemaatten bazisi "Belki de Hz. Peygamber almistir" demisti ki bunun uzerine yukaridaki ayet nazil oldu."
    Ebu Davud, el-Huruf ve'l-Kiraat 1,(3971); Tirmizi, Tefsir, Al-i Imran (3012).

    528 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ashabina soyle dedi: "Uhud'da sehid olan kardesleriniz var ya! allah, onlarin ruhlarini yesil kuslarin icine koydu. Bunlar cennetin nehirlerine giden, cennet meyvelerinden yiyen ve Arsin golgesine asilmis altindan kandillere girip istirahat eden kuslardir. Sehidler boylece guzel guzel yiyip icip dinlenince soyle dediler: Kardeslerimize bizden kim haber goturecek ve bildirecek ki bizler cennette dirileriz, riziklaniyoruz? Bu haber gitmeli ki onlar cennete karsi isteksiz olmasinlar ve harpte korkak davranmasinlar!"
    Allah Teala onlara cevaben:
    "Sizin haberinizi ben duyuracagim" buyurdu ve su ayeti indirdi: "Allah yolunda oldurulenleri olu saymayin bilakis onlar Rableri katinda diridirler. Allah'in bol nimetinden onlara verdigi seylerle sevinc icinde riziklanirlar. Arkalarindan kenidlerine ulasmayan kimselere, kendilerine korku olmadigini ve kendilerinin uzulmeyeceklerini mujde etmek isterler" (Al-i Imran, 169).
    Ebu Davud, Cihad 27, (2520).

    529 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anluma): "Halk onlara "Dusmaniniz olan insanlar size karsi bir ordu topladilar, onlardan korkun" dediler. Bu, onlarin imanini artirdi da: "Allah bize yeter, o ne guzel vekildir" dediler" (Al-i Imran 173). ayeti hakkinda su aciklamayi yapti: "Bunu Ibrahim (aleyhisselam) atese atildigi esnada soyledi, keza ayni seyi Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), halk kendisine: "Insanlar size karsi toplandilar" dedigi zaman soyledi.
    Buhari, Tefsir, Al-i Imran, 13.

    530 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) zamaninda bir kisim munafiklar, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir gazveye ciktigi vakit ondan ayrilip geri kalirlar ve Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a muhalefet edip kaldiklari icin rahatlarlar, sevinirlerdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye donunce de gelip andlar, yeminler icerek ozurler beyan ederlerdi. Bir de isterlerdi ki, yapmadiklari seylere ovguye, madh'u senaya mazhar olsunlar. Onlarin bu hali ile ilgili olarak su ayet nazil oldu: "Ettiklerine sevinen ve yapmadiklariyla ovulmekten hoslananlarin, sakin sakin onlarin azabtan kurtulacaklarini sanma, elem verici azab onlaradir" (Al-i Imran, 188). Buhari, Tefsir, Al-i Imran 16, (6, 51); Muslim, Sifatu'l-Munafikin 7, (2777).
#10.10.2009 20:18 0 0 0
  • 531 - Humeyd Ibnu Abdirrahman Ibni Avf anlatiyor: Emevi halifesi Mervan kapicisina: "Ey Rafi! Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a git ve de ki: "Eger bizden herkes, ettigi ile sevinmesinden ve yapmadigi seyle de ovulmekten hoslanmasindan dolayi azab gorecekse, toptan hep azaba maruz kalacagiz demektir."
    Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) kendisine bu soylenince soyle dedi: "O ayetten size ne? O ayet, Ehl-i Kitap hakkinda inmistir." Sonra su ayeti okudu: "Allah kitap verilenlerden, onu insanlara aciklayacaksiniz ve gizlemeyeceksiniz diye ahid almisti. Onlar ise, onu arkalarina atip, az bir degere degistiler. Alis-verisleri ne kotudur. Ettiklerine sevinen ve yapmadiklariyla ovulmekten hoslananlarin, sakin sakin onlarin azaptan kurtulacaklarini sanma, elem verici azab onlaradir." (Al-i Imran, 187-188).
    Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) sozune devam ederek su aciklamayi yapti: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlara bir husus sordu, gercegi gizleyip, degisik sekilde yanlis cevap verdiler. Ustelik kendilerine sordugu hususa verdikleri cevap sebebiyle medhedilmeyi beklediklerini de is'ar ettiler. Ayrica sorulan seyi ona gizlemis olmalarina da sevindiler."
    Buhari, Tefsir, Al-i imran 16 (6, 51); Muslim, Sifatu'l-Munafikin 8, (2778); Tirmizi, Tefsir, Al-i Imran (3018).

    532 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Ister, amelce iyi, muttaki, isterse amelce kotu, facir kisi olsun, olum herkes hakkinda hayirlidir" buyurduktan sonra su ayeti okudu: "Inkar edenler, kendilerine vermis oldugumuz muhletin sakin kendileri icin hayirli oldugunu sanmasinlar. Biz onlara ancak, gunahlari cogalsin diye muhlet veriyoruz. Alcaltici azab onlaradir, (Al-i Imran, 178). Sonra da su ayeti okudu: "Fakat Rablerinden sakinanlara, Allah katindan ziyafetler bulunan, iclerinden irmaklar akan, icinde temelli kalacaklari cennetler vardir. Allah katindaki seyler iyi olanlar icin daha hayirlidir" (Al-i Imran, 198).
    Rezin kaydetmis fakat, kaynak vermemistir. Ancak bunu Hakim, el-Mustedrek'te (2, 298) tahric eder.

    533 - Ummu Seleme (radiyallahu anha) anlatiyor: "Ey Allah'in Resulu, Allahu Teala'nin kadinlari hicretle ilgili olarak zikrettigini hic isitmiyorum, nicin? diye sordum.
    Bu sorum uzerine su ayet indi: "Rableri dualarini kabul etti: Bir birinizden meydana gelen sizlerden, erkek olsun, kadin olsun is yapanin isini bosa cikarmam. Hicret edenlerin, memleketlerinden cikanlarin, yolumda ezaya ugratilanlarin, savasan ve oldurulenlerin gunahlarini elbette ortecegim. And olsun ki, Allah katinda bir nimet olarak, onlari iclerinden irmaklar akan cennetlere koyacagim. Nimetin guzeli Allah katindadir." (Al-i Imran, 195).
    Tirmizi, Nisa, (3026).

    NISA SURESI

    534 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Bir adamin yaninda yetime bir kiz vardi. Onu kendisine nikahladi. Kizin meyve veren bir hurma agaci vardi. Kiz, o hurma agacinda olsun, adamin baska malinda olsun ona artakti. Adam kizi kendisi icin tutuyor, kiza kendisinden (mehir olarak) bir sey vermiyordu. Bunun uzerine su ayet indi: "Eger velisi oldugunuz mal sahibi yetim kizlarla evlenmekle onlara haksizlik yapmaktan korkarsaniz, onlarla degil, hosunuza giden baska kadinlarla iki, uc ve dorde kadar evlenebilirsiniz..." (Nisa, 3),
    Buhari, Vesaya 21, Tefsir, Nisa 1, 23, Nikah 1, 16, 19, 37; Hiyel 8; Muslim, Tefsir 6, 3018; Ebu Davud, Nikah 13, 2068; Nesai, Nikah 66 (6, 115, 116).

    535 - Bir rivayette hadis soyledir: "Yetime kiz velisinin terbiyesindedir. Velisi, kizin guzelligine ve malina tamah etmekte (evlenmek istemekte)dir. Ancak mehrini tam degil, eksik vermeyi dusunmektedir. Boyle veliler, yetimlere, mehri hususunda adaletli davranmadikca, yetimle evlenmeleri yasaklanmis, baska kadinlarla evlenmeleri emredilmistir."

    536 - Bir diger rivayette, Hz. Aise (radiyallahu anha) soyle demektedir: "Cenab-i Hakk'in su ayette: "Ey Muhammed! Kadinlar hakkinda senden fetva isterler, de ki: "Onlar hakkinda fetvayi size Allah veriyor: Bu fetva kendilerine yazilan seyi vermediginiz ve kendileriyle evlenmeyi arzuladiginiz yetim kadinlara ve bir de zavalli cocuklara ve yetimlere dogrulukla bakmaniz hususunda Kitab'ta size okunandir.." (Nisa 127) ayetinde atifta bulunan bahis, onceki ayettir ki orada soyle denmektedir: "Eger velisi oldugunuz mal sahibi yetim kizlarla evlenmekle onlara haksizlik yapmaktan korkarsaniz, onlarla degil, hosunuza giden baska kadinlarla iki, ic ve dorde kadar evlenebilirsiniz."
    Hz. Aise (radiyallahu anha) devamla sunu soyledi: "Sonraki ayette yani, "...kendileriyle evlenmeyi arzuladiginiz yetim kadinlara..." (Nisa, 127) ifadesinin gectigi ayette, Cenab-i Hakk'in mevzubahis ettigi arzu, kisinin terbiyesi altinda bulunan yetimenin mali ve guzelligi az olmasi halindeki arzudur. Bu durumda onunla evlenmek istememektedir.

    537 - Bir baska rivayette "Ey Muhammed! Kadinlar hakkinda senden fetva isterler..." (Nisa 127) ayeti ile ilgili Hz. Aise su aciklamayi yapar: "Burada sozkonusu edilen, kisinin terbiyesi altinda bulunan vemalindan kendisine ortak olan yetime kizdir. Adam bu yetime ile evlenmeyi dusunmedigi gibi, baskasiyla evlendirip, yabanciyi malina ortak kilmak da istememekte, yetimeyi ortada tutmaktadir. Cenab-i Hakk, mezkur ayetle bu durumu yasaklamaktadir."
    Ebu Davud merhum su ilavede bulunur: Rebi'a, Cenab-i Hakk'in "Eger velisi oldugunuz mal sahibi yetim kizlarla evlenmekte onlara haksizlik yapmaktan korkarsaniz..." sozu hakkinda su aciklamayi yapti: "Burada Allah Teala sunu soyluyor: "Korkuyorsaniz bu yetimeleri serbest birakin, (arada tutmayin), ben size dort tanesini helal kildim."

    538 - Yine Hz. Aise (radiyallahu anha) "Yetimleri, evlenme cagina gelene kadar deneyin, onlarda olgunlasma gorurseniz mallarini kendilerine verin, buyuyecekler de geri alacaklar diye onlari israf ederek ve tez elden yemeyin. Zengin olan iffetli olmaga calissin, yoksul olan uygun bir sekilde yesin..." (Nisa, 6), ayeti hakkinda su aciklamayi yapti: "Bu ayet, yetime bakan velinin fakir olmasi halinde, bakim hizmetine mukabil, yetimin malindan uygun sekilde yiyebilecegini beyan icin nazil olmustur."
    Bir baska rivayette soyle denir: "Veli, muhtacsa, cocugun malindan, malin miktarina gore uygun sekilde alir."
    Buhari, Buyu 95, Vesaya 23, Tefsir, Nisa 2; Muslim, Tefsir 10, 3019.

    539 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Taksimde yakinlar yetimler ve duskunler bulunursa, ondan onlara da verin, guzel sozler soyleyin" (Nisa, 8) ayeti hakkinda su aciklamayi yapti: "Bu ayet muhkemdir ve mensuh da degildir. Bazilari bunun mensuh oldugunu zanneder. Hayir, Allah'a kasem olsun mensuh degildir. Ancak, bu ayet halkin hukmuyle amel etmemek suretiyle kadrini idrak edemedigi ayetlerdendir. Terekede tavarrufta bulunan ve tereke ile ilgili isleri uzerine alan veli iki kisimdir:
    1. Mala varis olan mutavarrif veli, (mesela asabe gibi). Iste bu veli (taksim sirasinda hazir bulunan yakinlara, yetimlere ve duskunlere onlarin gonullerini hos edecek birseyler) verir.
    2. Mala varis olmayan veli (yetimin velisi gibi ki taksimde hayir bulunanlara maldan bagista bulunmak gibi tasarrufta bulunamaz. Onlara bazi) tatli sozu bu veli soyler. Mesela soyle de: Benim, sizlere birseyler verme yetkim yok."
    Buhari, Vesaya 18, Tefsir, Nisa 3.

    540 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hastalanmistim. Gecmis olsun demek uzere, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ve Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) yaya olarak bana ugradilar. Bize geldikleri sirada bayginmisim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) abdest aldilar ve abdest suyundan uzerime serptiler. Bunun uzerine ayildim. Karsimda Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i gormez miyim! Hemen sordum: "Ya Resulullah (goruyorsunuz olmek uzereyim) malimi ne yapayim?"
    Bana cevap vermede acele etmedi. Derken miras ayeti geldi: "(Ey Muhammed!) Senden fetva isterler, de ki: "Allah size ikinci dereceden mirascilar hakkinda fetva veriyor: Sayet cocugu olmayip bir kiz kardesi bulunan kimse olurse, biraktiginin yarisi kiz kardese kalir. Fakat kiz kardesinin cocugu yoksa, kendisi ona tamamen varis olur. Eger kiz kardesi kalmissa, biraktiginin ucte ikisi onlaradir. Eger mirascilar erkek ve kadin kardeslerse, erkege, iki kadinin hissesi kadar vardir. Dogru yoldan saparsiniz diye Allah size acikliyor. Allah her seyi bilir" (Nisa, 176).
    Bir rivayette soyle denmektedir: "...(Sorum uzerine) feraiz ayeti indi." Bir baska rivayette de: "Allah cocuklariniz hakkinda erkege, iki kizin hissesi kadar tavsiye eder..." (Nisa11) ayeti indi" denir.
    Tirmizi'nin rivayetinde Cabir hazretleri (radiyallahu anh) soyle der: "Benim yedi tane kizkardesim vardi..."
    Ebu Davud'un rivayetinde su ayetin nazil oldugu belirtilir: " Senden fetva isterler, de ki: Allah size ikinci derece mirascilar hakkinda fetva veriyor..." ikinci derece mirascilar: Kendisinin cocugu olmayip kiz kardesleri olan kimse.
    Buhari, Vudu 44, Tefsir Nisa 4, Marda5, 15, 21, Feraiz, giris kismi, 13, I'tisam 8, Muslim, Feraiz 5, 1616; Tirmizi, Feraiz 7, 2098; Tefsir, Nisa 3019 H; Ebu Davud, Feraiz 2, 2886; 3, 2887.
#10.10.2009 20:18 0 0 0
  • 541 - Yukaridaki Cabir (radiyallahu anh) hadisi, bir rivayette soyle gelmistir: "Rahatsizlanmistim. Tam o sirada yedi kizkardesim vardi, benim yanimda idiler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yanima girdiler. Girince ilk is yuzume (okuyup) ufledi. Hemen ayildim. Ayilir ayilmaz: "Ey Allah'in Resulu, kizkardeslerim icin malimin ucte ikisini vasiyet edeyim mi?" dedim. Bana: "Ihsanda bulun!" dedi. Ben: Oyleyse yarisini? dedim. Resulullah "Ihsanda bulun" dedi. Sonra beni birakti ve cikarken soyle dedi: "Bu agridan olmeyeceksin. Allah Teala kizkardeslerine vermen gereken miktar hususunda aciklayici ayet indirdi. Onlarin hissesini ucte iki kildi."
    Cabir (radiyallahu anh) su ayet benim hakkimda indi derdi: "Senden fetva isterler, de ki Allah size ikinci dereceden mirascilar hakkinda fetva veriyor..." (Nisa 176).

    542 - Yine Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir kadin iki kiziyla gelerek: "Ey Allah'in Resulu, bu iki kiz Sabit Ibnu Kays'in kizlaridir. Babalari Uhud'da seninle beraber cihad ederken sihid oldu. Kizlarin amcasi, babalarindan kalan mallarin ve miraslarinin tamamini aldi ve kizlara hicbir sey birakmadi. Bu hususta ne dersiniz ey Allah'in Resulu. Allah'a yemin ederim bunlar mallari olmadikca asla evlenemezler de!" dedi.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Bunlar hakkinda Allah hukmeder" cevabini verdi. Arkadan Nisa suresi nazil oldu: "Allah cocuklariniz hakkinda erkege, iki kizin hissesi kadar tavsiye eder..." (Nisa 11).
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Bana kadini ve sahibini cagirin!" emretti. Cocuklarin amcasina: "Babalarindan kalan malin ucte ikisini kizlara, sekizde birini kizlarin annesine ver, geriye kalan da senindir" dedi.
    Ebu Davud, Feraiz 4, 2891. Metin Ebu Davud'a aittir. Tirmizi, Feraiz 3, (2093).

    543 - Ubadetu'bnu's-Samit (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir vahiy geldigi zaman, vahiy sebebiyle onu bir gam ve keder alir, yuzunun rengi ucardi. Bir gun Cenab-i Hakk yine vahiy indirmisti ki ayni han onu sardi. Keder hali acilinca: "(Zina haddiyle ilgili hukmu) benden alin. Allah onlar hakkinda yol kildi (yani cok acik sekilde had beyan etti): Bekar bekarla zina yapmissa cezasi yuz sopa ve bir yil surgundur. Dul dilla zina yaparsa yuz sopa ve recm'dir."
    Muslim, Hudud 13, 1690. H. Ebu Davud, Hudud 23, 4415; Tirmizi, Hudud 8, 1434.

    544 - Ibnu Abbas: "Ey iman edenler! kadinlara zorla mirasci olmaya kalkmaniz size helal degildir. Apacik hayasizlik etmedikce onlara verdiginizin bir kismini alip goturmeniz icin onlari sikistirmayin..." (Nisa 19) ayeti hakkinda su aciklamayi yapti: "Cahiliye devrinde bir erkek olunce, karisi uzerinden en ziyade onun yakinlari hak sahibi idiler: Onlardan biri dilerse onunla evlenir, dilerse kadini bir baskasiyla evlendirirlerdi, dilemedikleri takdirde de evlenmesine mani olurlardi. Erkegin yakinlari bu hususta, kadini akrabalarindan da cok hak sahibi idiler. Yukaridaki ayet bu durumla ilgili olarak indi."
    Buhari, Tefsir, Nisa 6, Ikrah 5; Ebu Davud, Nikah 23, 2089 H.

    545 - Ebu Davud'da gelen bir diger rivayette soyle denir: "Erkek, akrabasinin hanimina varis olur, kadin olunceye veya mehrini kendisine iade edinceye kadar muskulat cikarirdi. Cenab-i Hakk buna mani oldu ve kadina uygulanan engeli yasakladi."
    Ebu Davud, Nikah 23 (2090).

    546 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Ey iman edenler, birbirinizin mallarini haram sebeplerle yemeyin. Meger ki, (o mallar) sizden karsilikli bir rizadan (dogan) bir ticaret (mali) ola..." (Nisa 29) ayetiyle ilgili olarak su aciklamayi yapti: "Bu ayet indigi zaman kisi, bir baskasinin yaninda yemeyi nefsine haram etti. Sonra Cenab-i Hakk bu ayeti Nur suresinde yer alan su ayetle neshetti: "...Evlerinizde veya babalarinizin evlerinde veya annelerinizin evlerinde veya erkek kardeslerinizin evlerinde veya kizkardeslerinizin evlerinde veya amcalarinizin evlerinde veya halalarinizin evlerinde veya dayilarinizin evlerinde, veya teyzelerinizin evlerinde veya kahyasi olup anahtarlar elinde olan evlerde, ya da dostlarinizin evlerinde izinsiz yemek yemenizde bir sorumluluk yoktur. Bir ara veya ayri ayri yemenizde bir sorumluluk yoktur" (Nur 61). Bundan once zengin kisi, ehlinden olan kimseyi yemege davet ederdi de cagrilan kimse:
    -(Nisa suresindeki ayeti gozonune alarak): Benim bundan yemem gunahtir, zira fakirin bundan yeme hakki benden fazladir" derdi. (Nur suresindeki) bu ayetle, Muslumanlara (ayette sayilan kimselere ait olmak uzere) uzerine Allah'in ismi zikredilen yemeklerinden yemeleri helal kilindigi gibi, ehl-i kitabin yiyecekleri de helal kilindi."
    Ebu Davud, Et'ime 6, (3753).

    547 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bes ayet vardir ki onlari butun dunya ve icindekilerle degismem. Bunlar sunlardir:
    1. "Size yasak edilen buyuk gunahlardan kacinirsaniz, kusurlarinizi orter ve sizi serefli bir yere yerlestiririz" (Nisa 31)
    2. "Allah suphesiz zerre kadar haksizlik yapmaz, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artirir ve yapana buyuk ecir verir" (Nisa 4).
    3. "Biz her peygamberi ancak, Allah'in izniyle, itaat olunmasi icin gonderdik. Onlar, kendilerine yazik ettiklerinde, sana gelip Allah'tan magfiret dileseler ve Peygamber de onlara magfiret dileseydi, Allah'in tevbeleri daima kabul ve merhamet eden oldugunu gorurlerdi" (Nisa 64).
    4. "Allah kendisine ortak kosmayi elbette bagislamaz, bundan baskasini diledigine bagislar. Allah'a ortak kosan kimse, suphesiz buyuk bir gunahla iftira etmis olur" (Nisa 18).
    5. "Kim kotuluk isler veya kendine yazik eder de, sonra Allah'tan bagislanma dilerse, Allah'i magfiret ve merhamet sahibi olarak bulur" (Nisa 110).
    Rezin tahric etmistir.

    548 - Ummu Seleme (radiyallahu anha) validemiz anlatiyor: "Ey Allah'in Resulu, dedim, erkekler cihada cikiyorlar, kadinlar cihad yapmiyor, biz kadinlara mirasdan da yarim veriliyor." Bunun uzerine Rabb Teala su ayeti inzal buyurdu: "Allah'in sizi birbirinizden ustun kildigi seyleri ozlemeyin. Erkeklere kazandiklarindan bir pay, kadinlara da kazandiklarindan bir pay vardir. Allah'tan bol nimet isteyin. Dogrusu Allah herseyi bilir" (Nisa 32).
    Mucahid der ki: "Cenab-i Hakk su ayeti de Ummu Seleme hakkinda inzal buyurdu: "Dogrusu erkek ve kadin Muslumanlar, erkek ve kadin mu'minler, boyun egen erkekler ve kadinlar; dogru sozlu erkekler ve kadinlar, sadaka veren erkekler ve kadinlar, oruc tutan erkekler ve kadinlar, iffetlerini koruyan erkekler ve kadinlar, Allah'i cok anan erkekler ve kadinlar, iste Allah bunlarin hepsine magfiret ve buyuk ecir hazirlamistir" ( Ahzab 35). Ummu Seleme Medine'ye hicretle gelen ilk kadindir."
    Tirmizi, Tefsir, Nisa (3025).

    549 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Ana-babanin ve yakinlarin biraktiklarindan herbirini mevaliye kildik..." (Nisa, 33) ayetindeki mevaliye tabirini varisler olarak tefsir etmistir. Keza ayetin devaminda gecen "yeminlerinizin bagladigi kimselere haklarini verin" ibaresindeki "yeminlerinizin bagladigi kimseler" tabiriyle ilgili olarak da su aciklamayi yapmistir: "Mekkeli muhacirler Medine'ye geldikleri vakit, muhacir bir kimse Medineli bir ensari'ye -Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in aralarinda tesis ettigi kardeslik sebebiyle- kendi kan yakinlarindan once varis olurdu. Ancak: "Ana babanin ve yakinlarin biraktiklarindan, her birine varisler kildik..." (Nisa 33) ayetiyle bu muamele neshedildi. Kelam-i ilahi'de gecen "yeminlerinizin bagladigi" tabiriyle ifade edilen "muahattan gelen kardeslik hukuku" birbirinize yardim, rifade (hacilara toplanan yardim, destek), bir de nasihat ve hayirhahliga munhasirdir. Artik hukuki olan tevarus kalkmistir. Ancak kisi ihtiyari olarak vasiyette bulunabilir."
    Buhari, Tefsir, Nisa 7, Kefalet 2, Feraiz 16; Ebu Davud, Feraiz 16, (2921, 2922).

    550 - Ebu Davud'un bir baska rivayetinde su aciklama vardir: "Yeminlerinizin bagladigi kimseler" (tabirine gelince bununla su kastediyor: Islam'in bidayetinde) kisi, aralarinda hicbir neseb bagi bulunmayan bir baskasi ile anlasma yoluyla hukuki bir bag kurup biri digerine varis olabiliyordu. Bu muessese, Enfal suresinde gelen su ayetle neshedildi: "...Ve zevil erham (birbirine mirasci olan akraba), Allah'in Kitabi'na gore birbirine daha yakindir..." (Enfal 75).
    Ebu Davud, Feraiz 16 (2921).
#10.10.2009 20:19 0 0 0
  • 551 - Davud Ibnu'l-Husayn anlatiyor: Ummu Sa'd Binti Rebi'ye Kur'an'dan okuyordum. Bu kadin Hz. Ebu Bekir es-Siddik (radiyallahu anh)'in terbiyesinde yetisen bir yetime idi. Ben Nisa suresinin 33. ayetini "vellezine akadet eymanukum" diye okuyunca mudahele edereke: "Oyle okuma fakat "vellezine akadet eymanukum" diye oku. Bu ayet Hz. Ebu Bekir ve oglu Abdurrahman hakkinda nazil oldu. Oglu, Islam'i kabul etmeyince Hz. Ebu Bekir, ona miras birakmayacagim diye yemin etmisti. Bilahare Abdurrahman Musluman olunca, Cenab-i Hakk, mirasdan nasibini ayirmasi icin Hz. Ebu Bekir'e bu ayetle emir buyurdu" dedi.
    Bir rivayette su ilave aciklama yapilmistir: "Abdurrahman'in Islam'a girisi Muslumanlarin maddi galebesine kadar gecikti."
    Ebu Davud, Feraiz 16. (2923).

    552 - Hz. Enes (radiyallahu anh) "Allah, suphesiz zerre kadar haksizlik etmez, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artirir ve yapana buyuk ecir verir" ayeti ile ilgili olarak Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle dedigini rivayet etti: "Allah hicbir mu'mine, yaptigi tek hayrin bile karsiligini ihmal etmek suretiyle zulumde bulunmaz. Yaptigi her hasenenin karsiligi hem dunyada hem de ahirette kendisine verilir. Kafir ise, yaptigi hayir sebebiyle dunyada oylesine yedirilir ki, ahirete varinca, karsiligi verilecek tek hayri kalmaz."
    Muslim, Sifatu'l-Munafikin 56, (2808).

    553 - Imam Malik'e ulastigina gore, Hz. Ali (radiyallahu anh): "Kari-kocanin arasinin acilmasindan endiselenirseniz, erkegin ailesinden bir hakem ve kadinin ailesinden bir hakem gonderin, bunlar duzeltmek isterlerse, Allah onlarin aralarini buldurur" (Nisa 35) ayetinde temas edilen iki hakem hakkinda "kari-kocanin ayrilma veya birlesme kararlari bu iki hakemin verecegi hukme kalmistir" diye beyanda bulunmustur.
    Muvatta, Talak 72 (2, 584).

    554 - Ebu Hurre er-Rakkasi, amcasindan (radiyalluhu anh) naklen Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Serlerinden, serkesliklerinden yildiginiz kadinlara gelince: Onlara (evvela) ogut verin, (vazgecmezlerse) kendilerini yataklarinda yalniz birakin..." (Nisa, 34) ayeti hakkinda sunu soylemistir: "Kadinlarin serkeslik etmelerinden yilarsaniz yatakta onlari yalniz birakin."
    Hammad merhum, yatakta yalniz birakmayi "cinsi temasi terketmek" olarak anlamistir.
    Ebu Davud, Nikah 43 (2145).

    555 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ibnu Avf (radiyallahu anh) bizim icin yemek hazirlayarak bizi davet etti, gittik, yemegi yedik. Arkadan sarap ikram etti, ictik. Bu ziyafet sarabin haram edilmesinden once idi. Sarab beni sarhos etmisti. Namaz vakti gelince imam olmami istediler. Namazda Kafirun suresini okudum. Ancak "sizin taptiginiza ben tapmam" diyecek yerde "biz, sizin taptiginiza tapariz" seklinde yanlis okudum. Bunun uzerine: "Ey iman edenler! Sarhosken, ne dediginizi bilene kadar, cunubken -yolcu olan mustesna- gusledene kadar namaza yaklasmayin..." ayeti nazil oldu."
    Ebu Davud, Esribe 1, (3671); Tirmizi, Tefsir, Nisa (3029). Tirmizi hadisin sahih oldugunu belirtir.

    556 - Ebu Davud'dasu rivayet de var: Ensardan bir zat kendisine (Hz. Ali'yi) ve Abdurrahman Ibnu Avf'i yemege cagirdi. "Rivayet, Hz. Ali'nin icabet ettigini, aksam namazinda cemaate imamlik yaptigini belirtir ve hadisi(n devamini yukaridaki gibi) zikreder.
    Ebu Davud, Esribe 1, (3671).

    557 - Yine Hz. Ali (radiyallahu anh) buyuruyor: "Kur'an-i Kerim'de en cok sevdigim ayet sudur: "Allah, kendisine ortak kosmayi elbette bagislamaz, bundan baskasini diledigine bagislar..." (Nisa, 48).
    Tirmizi, Tefsir, Nisa, (3040).

    558 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Ey iman edenler, Allah'a itaat edin, Peygambere ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin" (Nisa 59) ayeti, Abdullah Ibnu Huzafe Ibni Kays Ibni Adiy es-Sehmi hakkinda, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onu bir seriyyeye gonderdigi esnada nazil oldu."
    Buhari, Tefsir, Nisa 11; Muslim, Imaret 31, (1834); Ebu Davud, Cihad 96, (2624); Tirmizi, CIhad 3, (1672); Nesai, Bey'at 28 (7, 154, 155).

    559 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anh): "Size ne oluyor da: "Rabbimiz! Bizi halki zalim olan bu sehirden cikar, katindan bize bir sahip cikan gonder, katindan bize bir yardimci lutfet" diyen zavalli cocuklar, erkekler ve kadinlar ugrunda ve Allah yolunda savasmiyorsunuz?" (Nisa 75) ayetiyle ilgili olarak sunu soyledi: "Annem ve ben burada ifade edilen "zavallilar" arasinda idik."
    Buhari, Tefsir, Nisa 14, 20; Cenaiz 80.

    560 - Buhari'nin bir rivayetinde soyle denmistir: Ibnu Abbas (radiyallahu anh): "Caresiz kalan, yol bulamayan zavalli erkek, kadin ve cocuklar mustesna" (Nisa 98), ayetini tilavet buyurduktan sonra: "Ben ve annem Allahu Teala'nin mazur addettiklerindendik, ben cocuklardan, annem kadinlardan mazurdu" dedi.
    Buhari, Tefsir Nisa 14, 20.
#10.10.2009 20:20 0 0 0
  • 561 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Abdurrahman Ibnu Avf ve bir kisim arkadaslari, Mekke'de Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelerek soyle dediler: "Biz musrik iken izzet ve itibari olan kimselerdik. Musluman olduktan sonra zelil duruma dustuk. (Musaade edin musriklere karsi koyalim). Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) onlara: "Ben affetmekle emrolundum. Sakin musriklerle mucadeleye kalkmayin" dedi. Ancak, Medine'ye hicretten sonra Cenab-i Hakk cihad emretti. Bu sefer onlar durakladilar. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Kendilerine: "Elinizi savastan cekin, namaz kilin, zekat verin" denenleri gormedin mi? Onlara savas farz kilindiginda, iclerinden bir takimi hemen, insanlardan, Allah'tan korkar gibi hatta daha cok korkarlar ve "Rabbimiz! bize savasi nicin farz kildin, bizi yakin bir zamana kadar te'hir edemez miydin?" derler. Ey Muhammed de ki: "Dunya gecimligi azdir, ahiret, allah'a karsi gelmekten sakinan icin hayirlidir, size zerre kadar zulmedilmez" (Nisa, 77).
    Nesai, Cihad 1, (6, 3).

    562 - Harice Ibnu Zeyd (radiyallahu anh) anlatiyor: "Zeyd Ibnu Sabit (radiyallahu anh)'i soyle derken dinledim: "Kim bir mu'mini kasden oldururse cezasi, icinde temelli kalacagi cehennemdir. Allah ona gazab etmis, lanetlemis ve buyuk azab hazirlamistir" (Nisa, 93) ayeti, Furkan suresindeki "Onlar, allah'in yaninda baska tanri tutup ona yalvarmazlar. Allah'in haram kildigi cana haksiz yere kiymazlar..." (Furkan 68) ayetinden alti ay kadar sonra nazil oldu."
    Nesai merhumun bir rivayetinde su ziyade mevcuttur: "Kim bir mu'mini kasden oldururse cezasi, icinde ebedi kalacagi cehennemdir" ayeti indigi zaman (ayette ifade edilen siddet sebebiyle) cok korktuk. Bunun uzerine (bize rahatlik getiren) Furkan suresindeki "Onlar, Allah'in yaninda baska tanri tutup ona yalvarmazlar, Allah'in haram kildigi cana haksiz yere kiymazlar..." ayeti nazil oldu."
    Ebu Davud, Fiten 6, (4272); Nesai, Tahrimu'd-Dem 2, (7, 87, 88).

    563 - Sa'id Ibnu Cubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a: "Bir mu'mini kasden oldurenin tevbesi makbul olur mu?" diye sordum da bana "Hayir!" diye cevap verdi. Ben de kendisine, Furkan suresindeki: "Onlar ki Allah'in yaninda baska tanri tutup ona yalvarmazlar, Allah'in haram kildigi cana kiymazlar... Ancak tevbe eden, inanip, yararli is isleyenlerin, iste Allah onlarin kotuluklerini iyiliklere cevirir. Allah bagislar ve merhamet eder" (Furkan, 68-70) ayetini okudum. Bana su cevabi verdi. "Senin okudugun ayet Mekke'de nazil olmustur. Onu Medine'de nazil olan: "Kim bir mu'mini kasden oldururse, cezasi, icinde ebedi kalacagi cehennemdir..." (Nisa, 93) ayeti neshetmistir."
    Buhari, Menakibu'l-Ensar 29, Tefsir, Nisa 16, Tefsir, Furkan 2, 3, 4; Muslim, Tefsir 16, (3023); Ebu Davud, Fiten 6, (4273, 4274, 4275); Nesai, Tahrimu'd-Dem 2, (7, 85, 86).

    564 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Su ayet: "Onlar Allah'in yaninda baska tanri tutup ona yalvarmazlar, Allah'in haram kildigi cana haksiz yere kiymazlar, zina etmezler. Bunlari yapan, gunaha girmis olur. Kiyamet gunu azabi kat kat olur, orada alcaltilarak ebedi kalir" (Furkan 68-69) ayeti Mekke'de nazil oldugu zaman musrikler soyle dediler: "Islamiyet bize ne bahsediyor? (Hep azab vaad etmekte. Zira) biz Allah'a sirk gunahini isledik. Allah'in haram ettigi cana kiydik, diger bir cok kotuluklere bulastik." Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Ancak tevbe eden, inanip yararli is isleyenler var ya, iste Allah onlarin kotuluklerini iyiliklere cevirir. Allah bagislar ve merhameteder" (Furkan 70).
    Bir rivayette su ziyade var. "Kim Islam'a girer ve onu idrak eder, sonra da katil olursa onun tevbesi kabul olmaz."

    565 - Ebu Davud'dan gelen bir rivayette de soyle denmektedir. "Kim kasitli olarak bir mu'mini oldururse, onun gunahini hicbir sey ortadan kaldirmaz."
    Fiten 6, 4275.

    566 - Nesai ve Tirmizi'den gelen bir rivayette soyle denir: "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a bir mu'mini kasitli olarak oldurup sonra tevbe edip, imana giren, guzel ameller isleyen ve hidayete eren bir kimse hakkinda soruldu. Su cevabi verdi: "Buna nasil tevbe olur? Ben Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i soyle soylerken isittim: "Maktul, avurtlari kana bulanmis olan katile asili olarak getirilir. Katili soyle sikayet eder: "Ey Rabbim, buna sor bakalim beni nicin oldurdu, sucum ne idi?"
    Ibnu Abbas (radiyallahu anh) ilave etti: "Allah'a kasem olsun, Allah bu hukmu indirdi, fakat neshetmedi."
    Bu Nesai'nin rivayetidir. Nesai, Tahrimu'd-Dem 2, (85-87).

    567 - Ebu Miclez merhum, "Kim bir mu'mini kasden oldururse cezasi icinde ebedi kalacagi cehennemdir" ayeti hakkinda soyle soylemistir: "Evet, bu curmun cezasi budur. Ancak, Allah dilerse onun bu cezasini affeder."
    Ebu Davud, Fiten 6, (4276).

    568 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Muslumanlardan bir grup, (gazve sirasinda) surusunu otlatan bir kimseye rastladilar. Adam, onlara es-selamu aleykum diyerek (Islami adaba uygun) selam verdi. Ama onlar adami yakalayip oldurduler ve surusune elkoydular. Bunun uzerine su ayet indi: "Ey iman edenler: Allah yolunda cihada ciktiginiz zaman (meselelerin) tam bir aciklanmasini bekleyin. Size (Muslumanca) selam verene, dunya hayatinin (gecici) menfaatini arayarak, "sen mu'min degilsin" demeyin. Iste Allah'in katinda bircok ganimetler vardir. Evvelce siz de boyle iken Allah size lutfetti..." (Nisa, 94).
    Ibnu Abbas ayeti okudu ve ayette gecen ve Nafi kiraatina gore esselem olan kelimeyi es-selam olarak kiraat buyurdu.
    Buhari, Tefsir Nisa 17; Muslim, Tefsir 22, (3025); Ebu Davud, Huruf ve'l-Kiraat 1 (3974). Yukaridaki metin Sahiheyn'e aittir.

    569 - Tirmizi'den gelen rivayette soyle denir: "Benu Suleym'den bir kimse, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabindan bir gruba ugradi. Adamin beraberinde surusu vardi. Gruba selam verdi. Ancak onlar: "Bu adam kendisini size karsi emniyete almak icin boyle (Islamca) selam verdi. (Bu Musluman degildir) dediler ve kalkip adami oldurup surusune el koydular. Suruyle birlikte Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a geldiler. Ancak haklarinda Cenab-i Hakk vahiy inzal buyurdu."

    570 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Hz. Mikdad (radiyallahu anh)'a: "Bir kimse icinde yasadigi kafirlere karsi imanini gizler, (sen karsilastigin zaman) imanini aciga vurursa (sakin oldurme. Bu hayatini kurtarmak icin mu'minim dedi, diyerek onu) oldurecek olursan (cinayet islemis olursun). Nitekim, Mekke'de iken, bir zamanlar sen de imanini gizlemistin"
    Buhari, Diyat 1.
#10.10.2009 20:20 0 0 0