Kutub-i Sitte Hadis-i Şerifleri

Son güncelleme: 07.10.2010 05:16
  • 571 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Mu'minlerden ozur sahibi olmaksizin (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallariyla canlariyla savasanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayetini Bedir savasina katilanlara uygulayarak soyle demistir: "Bedir savasina gitmeyip (evlarinde) oturanlarla ona katilanlar bir olmaz" (Bu rivayet Buhari'ye aittir).
    Tirmizi'nin rivayetinde su ziyade var:
    Bedir Gazvesi oldugu zaman Abdullah Ibnu Cahs ve Ibnu Ummi Mektum: "Ey Allah'in Resulu, biz amayiz, bize bir ruhsat var mi?" dediler. Bunun uzerine su ayet indi: "Insanlardan ozursuz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlariyla Allah yolunda cihad edenler birbirine esit degildir. Allah, mal ve canlariyla cihad edenleri, mertebece, oturanlardan ustun kilmistir. Allah hepsine de cenneti vaadetmistir, ama Allah, cihad edenleri oturanlara, buyuk ecirler, dereceler, magfiret ve rahmetle ustun kilmistir. Allah bagislar ve merhamet eder." (Nisa, 95-96).
    Buhari, Megazi 4; Tefsir, Nisa 18; Tirmizi, Tefsir, Nisa, (3035).

    572 - el-Bera (radiyallahu anh) anlatiyor: "Mu'minlerden oturanlarla Allah yolunda mallariyla canlariyla savasanlar bir olmaz" (Nisa, 95) ayeti nazil oldugu zaman Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Zeyd (radiyallahu anh)'i cagirdi. Zeyd bir kurek kemigi ile, ayeti yazmaya geldi. Bu sirada Ibnu Mektum gozlerinin ama olusundan yakiniyordu. Bunun uzerine ayetin devaminda ozur sahipleri istisna edildi: "Mu'minlerden, ozur sahibi olmaksizin (evlerinde) oturanlarla Allah yolunda mallariyla canlariyla savasanlar bir olmaz.."
    Buhari, Cihad 31, Tefsir, Nisa 18, Fezailu'l-Kur'an 4; Tirmizi, Cihad 1 (1670), Tefsir, Nisa (3034); Nesai, Cihad 4, (6, 10).

    573 - Etbauttabiin'den Muhammed Ibnu Abdirrahman anlatiyor: (Abdullah Ibnu Zubeyr'in hilafeti sirasinda Samlilara karsi gonderilmek uzere) Medine halkindan askeri bir birlik teskili kararlastirildi. Birlige de yazildim. Bu esnada Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'in azadlisi Ikrime ile karsilastim, durumu ona anlatmistim. Bu sefere katilmayi bana siddetle yasakladi. Sonra da sunu anlatti: "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) bana haber verdi ki: "Muslumanlardan bir grup (Resulullah (aleyhissalatu vesselam) devrinde) musriklerle beraberdi ve onlarin sayilarini artiriyorlardi. Musriklere atilan ok, bazan gelip onlardan birine isabet etip oldurdugu oluyordu. Kilic darbeleriyle hayatlarini kaybedenler de vardi. Bunun uzerine Cenab-i Hak su ayeti indirdi: "Kendilerine yazik edenlerin canlarini melekler aldiklari zaman onlara: "Ne yaptiniz bakalim? deyince, "Biz yeryuzunde zavalli kimselerdik" diyecekler, melekler de: "Allah'in arzi genis degil miydi? Hicret etseydiniz ya!" cevabini verecekler, onlarin varacaklari yer cehennemdir. Orasi ne kotu donulecek yerdir" (Nisa, 97).
    Buhari, Tefsir, Nisa 19; Fiten 12.

    574 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) "...Yagmurdan zarar gorecekseniz veya hasta olursaniz, silahlarinizi birakmaniza engel yoktur. Fakat butun ihtiyat tedbirlerini alin..." (Nisa 102) ayeti Abdurrahman Ibnu Avf (radiyallahu anh) hakkinda, o yarali iken nazil oldu" demistir.
    Buhari, Tefsir, Nisa 22.

    575 - Ya'la Ibnu Umeyye anlatiyor: "Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh)'a: "Ayet-i kerime'de: "Yerzuzunde sefere ciktiginiz zaman, kafirlerin size fenalik yapacagindan endise ederseniz, namazdan kisaltmanizda uzerinize bir vebal yoktur" (Nisa, 101) buyuruluyor. Simdi ise halk emniyet icerisinde, buna ragmen, sefer halinde niye namaz kasrediliyor (kisaltiliyor)" diye sordum. Bana su cevabi verdi:
    "Senin gibi, ben de ayni sekilde merak ederek, bu meselede Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a sormustum. Bana su aciklamayi yapmisti: "Namazin kisaltilmasi, Allah'in sizlere yaptigi bir sadakadir. Rabbinizin sadakasini kabul edin."
    Muslim, Salatu'l-Musafirin 4, (686); Tirmizi, Tefsir, Nisa (3037); Ebu Davud, Salat 270, (199); Nesai, Taksiru's-Salat 1 (3, 116).

    576 - Umeyye Ibnu Abdillah Ibnu Halid merhumun anlattigina gore Abdullah Ibnu Omer (radiyallahu anhuma)'e soyle demistir:
    "-Cenab-i Hakk ayeti kerimede: "Kafirlerin size fenalik yapacagindan endise ederseniz, namazdan kisaltmanizda uzerinize bir vebal yoktur" (Nisa, 101) diyerek (savas ve korku halinde) kisaltmaya izin verdigi halde, seferde namaz neye dayanilarak kisaltilir?"
    Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) su cevabi verdi:
    "- Ey kardesimoglu! Bizler hep dalalette iken Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bize geldi ve dinimizi ogretti. Bize ogrettikleri arasinda namazi sefer sirasinda iki rekat kilmak da var."
    Nesai'de yer alan rivayet (Taksiru's-Salat Fi's-Sefer 1 (3, 117)) bu manadadir. Hadisin lafzen bu sekli Nesai'nin es-Sunenu'l-Kubra'da yer almis olabilir.

    577 - Katade Ibnu'n-Nu'man (radiyallahu anh) anlatiyor: "Kendilerine Benu Ubeyrik denen bizden bir aile halki vardi. Ferdlerinin isimleri Bisr, Buseyr ve Mubessir idi.
    Buseyr munafik bir kimseydi. Siir duzer, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabini (radiyallahu anh) hicveder, sonra da bu siiri bir Arab'a nisbet edip: Falanca soyle dedi, fismakanca boyle dedi (diye onlardan naklederek kendi yazdigi hicviyeleri okurdu). Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabi bu siirleri duyunca tanirlar ve: "Allah'a kasem olsun bu siiri su habis heriften baskasi soylemez -ravi suphe ediyor: "su habis herifi" mi derlerdi, yoksa "su herif" mi derlerdi diye- "onu mutlaka Ibnu'l- Ubeyrik soyledi" derlerdi.
    Bu aile, cahiliye devrinde de Islam doneminde de hep fakir ve ihtiyac icinde kaldi. O zaman Medine'de halkin gidasini hurma ve arpa teskil ediyordu. Kisi zenginse, beyaz un tuccari geldigi vakit, o undan satin alir, boylece zenginligini izhar ederdi. Fakirlerin yiyecekleri ise hurma ve arpa idi.
    Bir seferinde Sam'dan bir tuccar geldi. Amcam Rifa'a Ibnu Zeyd bir yuk beyaz un aldi. Onu mesrube denen tenezzuh odasina koydu. Mesrubesinde silah, zirh ve kilinc vardi. Bir gece evine giren hirsizlar mesrubeyi yarip yiyecek, silah orada ne varsa alip goturduler. Sabah olunca amcam Rifa'a bana ugradi ve: "Ey yegenim, geceleyin evime hirsiz girmis, mesrubemizi yardilar, silah, yiyecek ne varsa goturduler" dedi. Biz de mahallede bir arastirma yaptik, sorusturduk. Bize: "Bu gece Benu Ubeyrik'leri gorduk, ates yakiyorlardi. Gorduklerimizin bir kismi mutlaka sizin yiyecekleriniz idi" dediler.
    Biz mahallede sorusturma yaparken, Benu Ubeyrik de: "Allah'a kasem olsun, biz (bu isin faili olarak) dostunuz Lebid Ibnu Sehl'i goruyoruz" dediler.
    Lebid Ibnu Sehl bizden birisiydi, salih ve Musluman bir kimseydi. Lebid onlarin sozunu isitince kilincini cekti: "Yani ben mi caldim? Allah'a yemin olsun ya bu hirsizligi aciklayacaksiniz ya da bu kilincla sizi deseliyecegim" dedi.
    Onlar: "Be adam senden bize ne, sen kim, hirsizlik kim" diye lafi cevirdiler.
    Mahallede iyice sorusturuyorduk. Sonunda hirsizligi bunlarin yaptigi hususunda suphemez kalmadi. Amcambana: "Ey yegenim, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a kadar gidip, durumu anlatmaz misin?" dedi. Ben de O'na gelip: "Bizden bir aile zalimlik yapti, amcam Rifa'a'yi hedef kilip mesrubesini yardilar. Icinde silah, yiyecek ne varsa asirdilar. Hic olmazsa silahimizi iade etsinler, yiyecege ihtiyacimiz yok, onu istemiyoruz" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Ben bunu emredecegim" dedi.
    Benu Ubeyrik bunu duyunca, Esir Ibnu Urve adindaki adamlarina gelip bu hususta kendisiyle konustular.
    Mahalle halkindan bir grup bu meselede ittifak edip: "Ey Allah'in Resulu, Katade ve amcasi bizden salih ve Musluman bir aile halkini hedef alip hicbir delil ve huccete dayanmadan iftira atip hirsiz diyor" dediler.
    Katade: "Ben de Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gidip kendisiyle konustum. Bana: "Musluman ve salih olduklari soylenen bir aileyi hedef yapip delil ve huccet olmadan hirsizlikla mi itham ediyorsun?" dedi. Ben de oradan ayrilip eve dondum. "Keske bir cok malim gitseydi de bu hususta Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a soylememis olsaydim" diye icten temenni ettim. Derken amcam geldi ve "Yegenim ne yaptin?" diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bana soylediklerini anlattim. Amcam bana: "Allah yardimcimizdir" dedi. Aradan cok gecmeden su ayet indi: "(Ey Muhammed!) Dogrusu insanlar arasinda Allah'in sana gosterdigi gibi hukmedesin diye Kitab'i sana hak olarak indirdik; hakki gozet, hainlerden taraf (yani Benu Ubeyrik tarafinda) olma. (Katade'ye soyledigin soz icin) Allah'tan magfiret dile. Allah bagislar ve magfiret eder. Kendilerine hainlik edenlerden yana ugrasmaya kalkma. Allah hainlikte direnen sucluyu sevmet. Allah'in razi olmadigi sozu gece kurarlarken onu insanlardan gizliyorlar da kendileriyle beraber olan Allah'tan gizlemiyorlar. Allah islediklerinin hepsini bilmektedir. Iste siz, dunya hayatinda onlari mudafaa ediyorsunuz, ama kiyamet gunu onlari Allah'a karsi kim mudafaa edecek? Veya onlarin vekaletini kim uzerine alacak? Kim kotuluk isler, kendine yazik eder de sonra da Allah'tan bagislanma dilerse Allah'i magfiret ve merhametsahibi olarak bulur" (yani "Eger onlar tevbe ederse Allah onlari bagislayacaktir"). "Kim gunah islerse bunu ancak kendi aleyhine yapmis olur. Allah bilendir, Hakimdir. Kim yanilir veya suc islerde sonra onu bir sucsuzun uzerine atarsa, suphesiz iftira etmis, apacik bir gunah yuklenmis olur" (Lebid'e soyledikleri soz). "Ey Muhammed! (Eger sana Allah'in bol nimeti ve rahmeti olmasaydi onlardan birtakimi seni sapitmaya calisirdi. Halbuki onlar kendilerinden baskasini saptiramazlar. Sana da bir zarar veremezler. Allah sana Kitap ve hikmet indirmis, sana bilmedigini ogretmistir. Allah'in sana olan nimeti ne buyuktur. Ancak sadaka vermeyi yahut iyilik yapmayi ve insanlarin arasini duzeltmeyi gozeten kimseler mustesna, onlarin gizli toplantilarinin cogunda hayir yoktur. Bunlari Allah'in rizasini kazanmak icin yapana buyuk ecir verecegiz" (Nisa 104-114).
    Bu ayetler nazil olunca Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a silahlar getirildi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlari Rifaa'ya geri verdi.
    Katade devamla dedi ki: "Ben silahi amcama getirip verdim. Amcam cahiliye devrinde yaslanmis veya (ravilerden Ebu Isa'nin tereddudune gore) gozleri cok zayif goren bir ihtiyardi. Bu sebeple ben onun Muslumanligini biraz karisik goruyordum. Ne var ki silahi kendisine teslim ettigim zaman bana: "Ey yegenim, bunu Allah icin bagisladim" dedi. O zaman anladim ki, imani saglammis.
    Yukaridaki ayetler inince Buseyr, musriklere iltihak etti. Gidip Sulafe Bintu Sa'd Ibni Sumeyye'ye misafir oldu. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Dogru yol kendisine apacik belli olduktan sonra, Peygamberden ayrilip, inananlarin yolundan baskasina uyan kimseyi, dondugu yone dondurur ve onu cehenneme sokariz. Orasi ne kotu bir donus yeridir. Allah kendisine ortak kosulmasini elbette bagislamaz, bundan baskasini diledigine bagislar. Allah'a ortak kosan derin bir sapikliga sapmis olur." (Nisa, 115-116).
    Buseyr, Sulafe'nin yanina misafir olarak inince, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in sairi Hassan Ibnu Sabit (radiyallahu anh) kadini taslayici siirler yazdi. Bunlar kulagina gelince, Sulafe, Buseyr'in havidini basinin uzerine koyup goturdu ve sel yatagina firlatti. Sonra kendisine sunu soyledi: "Defol! Bana Hassan'in siirini hediyeden baska bir hayir getirmedin"
    Tirmizi, Tefsir, Nisa (3039).

    578 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Kim fenalik yaparsa cezasini gorur. Kendisine Allah'tan baska ne dost ne de yardimci bulur" (Nisa 123) mealindeki ayet nazil oldugu zaman, Muslumanlari cok ciddi bir kedere sevketti. Bunun uzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle tavsiye etti: "Amellerinizde orta yolu ve dogruyu bulmaya calisin. Mu'mine musibet nevinden her ne ulasir ise gunahlarina bir kefaret olur. Musibet, beklenmedik bir hadise olmus, ayagina batan bir diken olmus farketmez."
    Muslim, Birr (2574). Bu metin Muslim'in metnidir. Tirmizi, Tefsir, Nisa (3041).
    Tirmizi'nin rivayetinde su ziyade var: "Ayet(in hukmu) Muslumanlari cok uzdu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a sikayet ettiler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sunu soyledi..."

    579 - Ebu Bekir es-Siddik (radiyallahu anh) buyurdu ki: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yaninda oturuyor idim. O'na su ayet indirildi: "Kim fenalik yaparsa cezasini gorur. Kendisine Allah'tan baska ne dost ne de yardimci bulur" (Nisa, 123). Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Bana inen bir ayeti sana okutayim mi?" dedi. Ben: "Pek tabii" dedim. Bana onu okuttu. Sanki belimin ayrildigini hissettim ve o yuzden gerindim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Neyin var, ne oldu Ey Ebu Bekr?" diye sordu. "Annem babam sana feda olsun Ey Allah'in Resulu, dedim, hangimiz kotu amelde bulunmaz ki, demek hepimiz islediklerimiz yuzunden cezalandirilacagiz ha?" diye uzuntumu ifade ettim.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su aciklamayi yapti: "Ey Ebu Bekr, sen ve mu'minler, bunlar sebebiyle dunyada cezalandiriliyorsunuz. Oyle ki Allah'a kavustugunuz zaman sizde gunah kalmaz. Digerlerine gelince onlarinkiler biriktirilir, kiyamet gunu cezalari toptan verilir.
    Tirmizi, Tefsir, Nisa (3042).

    580 - Ali Ibnu Zeyd annesinden anlatiyor: Annesi Hz. Aise (radiyallahu anha)'ye Cenab-i Hakk'in su ayetinden: "...Icinizdekini aciklasaniz da gizleseniz de Allah sizi onunla hesaba ceker ve diledigini bagislar" (Bakara, 284) ve keza: "Kim fenalik yaparsa cezasini gorur" (Nisa 123) ayetinden sordu. Hz. Aise su cevabi verdi: "Benim Resullullah (aleyhissalatu vesselam)'tan bu hususta sordugum gunden bu yana kimse meseleyi bana sormadi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle cevap vermisti: "Bu, Allah'in hastalik ve kazadan tut, cebine koydugu basit bir esyanin kaybiyla duydugu uzuntuye varincaya kadar maruz kaldigi musibetlerle kulunu (dunyada) cezalandirmasidir. Boylece kul, peyderpey gunahlarindan arinmis olarak cikar, tipki ham altinin korukten saf kizil ciktigi gibi."
    Tirmizi, Tefsir, Bakara (2993).
#10.10.2009 20:21 0 0 0
  • 581 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Sevde validemiz (radiyallahu anha) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in kendisini bosayacagindan korkarak: "Beni bosama, nikahin altinda tut, benim sirami Aise alsin" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da oyle yapti. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Eger kadin, kocasinin serkesliginden veya aldirissizligindan endise ederse, aralarinda anlasmaya calismalarinda kendilerine bir engel yoktur. Anlasmak daha hayirlidir..." (Nisa, 128). "Her ne uzerine anlasilirsa o caizdir."
    Tirmizi, Tefsir, Nisa, (3043).

    MAIDE SURESI

    582 - Tarik Ibnu Sihab anlatiyor: "Yahudiler, Hz. Omer (radiyallahu anh)'e soyle dediler: "Siz bir ayet okuyorsunuz ki o, sayet bize inseydi o gunu bayram ittihaz eder (her yil kutlardik)."
    Hz. Omer (radiyallahu anh) diyor ki: Ben onun indigi ani ve yeri, indigi sirada Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bulundugu noktayi biliyorum: Arafe gunu inmisti. O zaman ben de Arafat'ta idim ve bir cuma gunuydu. Kasteddikleri ayet de: "Size bugun dininizi tamamladik" (Maide 3) ayeti idi."
    Buhari, Iman 33; Megazi 77; Tefsir, Maide 2; I'tisam giris; Muslim, Tefsir 3, (3017); Tirmizi, Tefsir Maide (3046); Nesai, Iman 18, (8, 114); Hac 194, (5, 251).

    583 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) dedi ki: "Allah ve Peygamberiyle savasanlarin ve yeryuzunde bozgunculuga ugrasanlarin cezasi oldurulmek veya asilmak yahut carpraz olarak el ve ayaklari kesilmek ya da yerlerinden surulmektir. Onlara ahirette buyuk azab vardir. Su kadar ki, siz kendileri uzerine kadir olmazdan (kendilerini ele gecirmezden evvel) tevbe eden (muhariblerle yol kesen)ler mustesnadirlar. Bilin ki Allah, cok affedici ve cok merhamet sahibidir" (Maide 33-34) ayeti musrikler hakkinda indi. Kendileri maglub edilmezden once, kim gelip teslim olursa bu, ona isledigi suc sebebiyle had cezasi uygulamaya mani degildir."
    Ebu Davud, Hudud 3, (4372); Nesai, Tahrimu'd-Dem 9, (7, 101).

    584 - Hz. Bera (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in yanina yurur komurle karartilmis ve dayak atilmis bir Yahudi getirdiler. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Yahudileri cagirarak: "Kitabinizda zina haddini (cezasini) boyle mi buluyorsunuz? diye sordu.
    "Evet" dediler. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) onlarin alilerinden birini cagirdi ve "Musa'ya, Tevrat'i indiren Allah askina soruyorum, zina edenin haddini kitabinizdaboyle mi buluyorsunuz?" dedi. Alim:
    -Hayir! Eger bana boyle yemin vererek sormasa idin sana haber vermezdim. Kitapta recm buluyoruz. Fakat, zina vak'alari esrafimiz arasinda cogaldi. Artik serefli birini bu sucla yakalarsak onu birakir olduk. Ancak bicare birisini yakalarsak ona haddi tatbik ediyoruz. Kendi aramizda soyle dedik: "Gelin aramizda oyle bir ceza seklinde anlasalim ki o, esraftan olsun, halktan olsun herkese tatbik edilsin. Sonunda recm yerine suratin komurle boyanip dayak atilmasinda ittifak ettik."
    Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Allahim, onlarin oldurdugu emr-i serifini ilk ihya edip dirilten ben olayim" dedi ve had cezasinin tatbikini emretti, zani hemen recmedildi. Bunun uzerine su ayet indi: "Ey Peygamber! Kalbleri inanmamisken agizlariyla "inandik diyenler, Yahudilerden yalana kulak verenler ve baska bir topluluk hesabina casusluk edenlerden inkara kosanlar seni uzmesin. Sozleri asil yerlerinden degistirirler de "Boyle bir (fetva) size verilirse alin, verilmezse kacinin" derler..." (Maide 41). Az sonra Allah Teala su ayeti indirdi: "Allah'in indirdigi ile hukmetmeyenler, iste onlar kafirlerdir..." "Allah'in indirdigi ile hukmetmeyenler iste onlar zalimlerdir..." "...Allah'in indirdigi ile hukmetmeyenler, iste onlar fasiklardir!" (Maide 44, 45, 47).
    Bu ayetlerin hepsi kafirler hakkinda nazil olmustur."
    Muslim, Hudud 28, (1700); Ebu Davud, Hudud, 26 (4448).

    585 - Ebu Davud'un Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'dan kaydettigi bir baska rivayette soyle demistir: "Bu uc ayet hassaten Kureyza ve en-Nadir Yahudileri hakkinda nazil oldu."
    Ebu Davud, Diyat 2, (356).

    586 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Kureyza ve en-Nadir, Medine'de yasayan Yahudilerden iki kabile idi. Bunlardan en-Nadir kabilesi Kureyza kabilesinden daha serefli kabul ediliyordu. Sozgelimi, Kureyza kabilesine mensup birisi, en-Nadir'den birini oldurecek olsa kisas olarak katil oldurulurdu, ama en-Nadir'den bir kimse Kureyza'dan birisini oldurecek olsa, yuz vask hurma ile fidye odenirdi (katil oldurulmezdi). Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in peygamberliginden sonra en-Nadir'den birisi Kureyza'dan bir adam oldurdu. Kureyzalilar: "Katili bize teslim edin, onu oldurecegiz" dediler. Obur taraf "Sizinle bizim aramizda Muhammed hakem olsun" dediler ve Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a geldiler. Bunun uzerine su ayet indi: "...Eger hukmedersen, aralarinda adaletle hukum ver. Allah adil olanlari sever" (Maide 43). Adaletle hukumden maksat "cana mukabil can"di. Daha sonra su ayet indi: "Cahiliye devri hukmunu mu istiyorlar? Yakinen bilen bir millet icin Allah'tan daha iyi hukum veren kim vardir?" (Maide, 50).
    Ebu Davud, Diyat 1, (4494), Akdiye 10, (3591); Nesai, Kasame 7, (8, 18).

    587 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) Ebu Davud'un kaydettigi bir diger rivayette su aciklamayi yapar: "Eger sana gelirlerse aralarinda hukmet, yahut onlardan yuz cevir, yuz cevirirsen sana bir zarar vermezler" (Maide 42) ayeti neshedildi ve su emir geldi: "...Allah'in indirdigi ile aralarinda hukmet!..." (Maide 48).
    Ebu Davud, Akdiye 10, (3590).
    Yine Ebu Davud ve Nesai'de gelmis olan bir diger rivayette soyle denir: "Benu'n-Nadirliler Kureyza'dan birini oldurecek olsalar diyet olarak normal bedelin yarisini oderlerdi. Buna mukabil Benu Kureyzalilar Benu'n-Nadirliler Kureyza'dan birini oldurecek olsalar diyet olarak normal bedelin yarisini oderlerdi. Buna mukabil Benu Kureyzalilar Benu'n-Nadir'den birisini oldurecek olsalar kan bedeli olarak tam diyet oderlerdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu farkliligi kaldirdi ve aralarini esitledi."
    Ebu Davud, Diyat 1, (4494), Akdiye 10, (3591); Nesai, Kasame 7, (8, 18).

    588 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) geceleyin beklenerek korunuyordu. Ancak: "...Allah seni insanlardan korur" (Maide67), ayeti inince Resulullah (aleyhissalatu vesselam) basini cadirdan cikarip: "Ey insanlar dagilin, artik beni Allah koruyor" diye seslendi.
    Tirmizi, Tefsir, Maide, (3049).

    589 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Ben et yedigim zaman kadinlara karsi zaafim artiyor ve bende sehvet galebe caliyor. Bu sebeple et yemeyi nefsime haram ettim" dedi. Bunun uzerine su ayet indi: "Ey iman edenler! Allah'in size helal ettigi temiz seyleri haram kilmayin, hududu da asmayin. Dogrusu Allah, asiri gidenleri sevmez. Allah'in size verdigi riziktan temiz ve helal olarak yiyin. Inandiginiz Allah'tan sakinin" (Maide 87-88).
    Tirmizi, Tefsir, Maide, (3052).

    590 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Inananlara ve faydali is isleyenlere, -sakinirlar, inanirlar, faydali isler islerler, sonra haramdan sakinip inanirlar ve sonra isyandan sakinip iyilik yaparlarsa- daha onceleri tatmis olduklarindan dolayi bir sorumluluk yoktur..." (Maide 93) ayeti indigi zaman Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bana dedi ki: "Bana senin onlardan oldugun soylendi."
    Muslim, Fedailu's-Sahabe 109, (2459). Tirmizi, Tefsir, Maide, (3056).
#10.10.2009 20:21 0 0 0
  • 591 - Yine Muslim'in bir baska rivayetinde Bera (radiyallahu anh) sunu anlatiyor: "Sarap haram edilmezden once, Ashab (radiyallahu anhum)'tan bazilari vefat etmisti. Sarap haram edilince bircok kimse: "Arkadaslarimiz sarap icerek olduler, onlarin hali ne olacak?" dediler. Bunun uzerine ayet indi: "Inananlara, ve faydali is yapanlara... daha onceleri tatmis olduklarindan dolayi bir sorumluluk yoktur" (Maide 93) ayeti indi."
    Tirmizi, Tefsir Maide, (3054). Tirmizi bu hadisin sahih oldugunu soyledi.

    592 - Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh) anlatiyor: Omer: "Allah'im, sarap hakkinda bize tatminkar bir aciklamada bulun" diye dua etmisti ki Bakara suresinde bulunan su ayet indi: "Sana icki ve kumari sorarlar de ki: "Ikisinde hem buyuk gunah ve hem insanlara bazi faydalar vardir. Gunahlari faydasindan daha buyuktur." (Bakara 219).
    Bunun uzerine Omer (radiyallahu anh) cagirildi ve ayet kendisine okundu. Omer yine: "Allah'im sarap hakkinda bize tatminkar bir aciklamada bulun" dedi. Bir muddet sonra Nisa suresindeki: "Ey iman edenler! Sarhosken ne dediginizi bilene kadar, cunubken, -yolcu olan mustesna- gusledene kadar namaza yaklasmayin..." (Nisa, 43) ayeti nazil oldu. Omer (radiyallahu anh) cagirildi ve ayet kendine okundu. Omer yine: "Allah'im sarap hakkinda bize tatminkar bir aciklamada bulun" dedi.
    Bir muddet sonra, Maide suresindeki ayet indi: "Ey iman edenler! Icki, kumar, putlar ve fal oklari suphesiz seytan isi pisliklerdir. Bunlardan kacinin ki saadete eresiniz. Seytan suphesiz icki ve kumar yuzunden araniza dusmanlik ve kin sokmak ve sizi Allah'i anmaktan alikoymak ister. Artik bunlardan vazgecersiniz degil mi?" (Maide 90-91). Omer yine cagirilip ayet kendisine okundu. Bu sefer "Evet Rabbimiz vazgectik, vazgectik" dedi.
    Tirmizi, Tefsir, Maide (3053); Ebu Davud, Esribe 1, (3670); Nesai, Esribe 1, (8, 286, 287). Tirmizi hadisin sahih oldugunu soyledi.

    593 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e sorular sordular. Soruda oylesine asiri gittiler ki, birgun minbere cikip (ofkeyle): "Sorun, her sorunuza cevap verecegim" dedi. Cemaat bu sozu isitince, korkuyla baslarini one egdiler. Baslarina muhim bir hadise gelmekte olmasindan korktular.
    Enes (radiyallahu anh) devamla dedi ki: "Ben sagima soluma bakmaya basladim. Bir de ne goreyim, herkes elbisesini basina sarmis agliyordu. (Kimseden ses cikmiyordu). Derken, munakaya falan ettigi zaman, babasindan baska birisine nisbet edilen bir kimse ilk konusan oldu: "Ey allah'in Resulu! Babam kimdir?" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Baban Huzafedir" buyurdu. Hz. Omer (radiyallahu anh) de: "Rabb olarak Allah'tan, din olarak Islam'dan, peygamber olarak da Muhammed'den raziyiz. Fitnelerden Allah'a siginiriz" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) de: "Hayir ve ser her ikisinin de bugunku kadar bol indigini hic mi hic gormedim. Bana cennet ve cehennem gozle gorulecek hale getirildi ve onlari su duvarin onunde gordum." dedi.
    Buhari, Tefsir, Maide 12; Rikak 27; I'tisam 3; Muslim, Fedail 134- 138, (2359); Tirmizi, Tefsir, Maide (3058).
    Bir rivayette su ziyade var: "...Bunun uzerine su ayet indi: "Ey iman edenler! Size aciklaninca hosunuza gitmeyecek seyleri sormayin. Kur'an indirilirken onlari sorarsaniz size aciklanir, (ama uzulursunuz). Allah sordugunuz seyleri affetmistir. Allah bagislayandir, halimdir. Sizden once bir millet onlari sormustu. Sonra da onlari inkar etmislerdi" (Maide 101-102).

    594 - Tabiin'den Ibnu'l-Museyyeb anlatiyor: "el-Bahira, cahiliye Araplarinca, sutu putlara bagislanan, bu sebeple hic kimse tarafindan sagilmayan deveye denirdi. Es-Saibe; ilahlari icin saliverilen, uzerine hicbir yuk vurulmayan deveye denir. El-Vasile; Ilk dogumunu disi yapip sonra ikinci dogumunu da disi yapan ve araya erkek dogum girmeyen devedir, bu da putlar icin saliverilir, hicbir sekilde istifade edilmezdi. El-Ham; dolunden muayyen batin yavruya ulasilan erkek devedir, bu da putlara adanir, yukte kullanilmazdi."
    Ibnu'l-museyyib, Ebu Hureyre'den su sozu nakleder: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Amr IbnuAmir el-Huza'iyi, cehennemde barsaklarini sururken gordum. Bu adam, hayvanlari putlara adak olsun diye ilk saliveren (saibe birakan) kimse idi."
    Buhari, Menakib 9, Tefsir, Maide 13; Muslim, Cennet 51, (2856).

    595 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Benu Sehm'den bir kisi, Tecimud'-Dari ve Adiy Ibnu Bedda ile birlikte yola cikti. Es-Sehmi, hic Musluman bulunmayan bir yerde vefat etti. Terikesini Temin ve Adiyy getirdiler. Ancak (Sehmi'nin yakinlari vasiyette adi gecen) gumus islemeli bir kabi (teslim edilen mallar arasinda) bulamadilar. (Sikayet uzerine) Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu hususta ikisine (Temim ve Adiyy'e) yemin ettirdi. Sonra kap Mekke'de bulundu. Kabin yanlarinda bulundugu kisiler: "Biz bunu Temin ve Adiyy'den aldik" diye yemin ettiler. Sehmi'nin yakinlarindan iki kisi de kalkip Allah'a yemin ederek: "Bizim sahitligimiz o ikisinin sehadetinden daha dogrudur, kap da arkadasimiza aittir" dediler.
    Ibnu Abbas der ki su ayet bunlar hakkinda nazil oldu: "Ey iman edenler! Olum birinize geldigi zaman vasiyet ederken icinizden iki adil kimseyi, sayet yoklukta olup basiniza da olum musibeti gelmisse, namazdan sonra alikoyacaginiz, -supheleniyorsaniz, "Akraba bile olsa yeminle hicbir degeri degistirmeyecegiz, Allah'in sahidligini gizlemiyecegiz, yoksa suphesiz gunahkarlardan oluruz" diye yemin eden- sizden olmayan iki kisiyi sahid tutun. Eger bu sahidlerin gunah islemis olduklari ortaya cikarsa olene kadar yakin hak sahibi diger kisi bunlarin yerine gecer ve "bizim sahidligimiz ikisininkinden de daha dogrudur, biz asiri gitmedik, yoksa suphesiz zulmedenlerden oluruz" diye Allah'a yemin ederler. Bu, sahitligi gerektigi gibi yapmalarini veya yeminlerinden sonra yeminlerin kabul edilmesinden korkmalarini daha iyi saglar. Allah'tan sakinin, dinleyin, Allah fasik kimselere yol gostermez" (Maide, 106-108);
    Buhari, Vesaya 35; Tirmizi, Tefsir, Maide (3062); Ebu Davud, Akdiye 19, (3606).

    596 - Ammar Ibnu Yasir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: (Kur'an-i Kerim'de zikri gecen) sofra gokten ekmek ve et olarak indirildi. Bu mucizeye mazhar olanlara, ihanet etmemeleri ve ertesi gun icin, o yiyeceklerden ayirmamalari emredildi. Ancak onlar bunu dinlemediler, hem ihanet ettiler hem de yemeklerinden ayirip ertesi gun icin sakladilar. Bunun uzerine ceza olarak maymun ve hinzir suretine cevrildiler."
    Tirmizi, Tefsir, Maide (3063).

    EN'AM SURESI

    597 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: Ebu Cehil mel'un, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e: "Biz seni yalanlamiyoruz, biz senin getirdigin seriati tekzib ediyoruz" dedi. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "(Ey Muhammed!) Onlarin soylediklerinin seni uzecegini elbette biliyoruz, dogrusu onlar, seni yalanci saymiyorlar, fakat zalimler Allah'in ayetlerini bile bile inkar ediyorlar. Senden once nice peygamberler yalanlandi ve kendilerine yardimcimiz gelene kadar yalanlamalarina ve sikistirilmalarina katlandilar..." (En'am 32-34).
    Tirmizi, Tefsir, En'am (3066).

    598 - Sa'd Ibnu Ebi Vakkas anlatiyor: "Biz alti kisi Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte oturuyorduk. Musrikler ona: "Sunlari huzurundan kov, bizimle sohbete cur'et etmesinler" dediler.
    Sa'd devamla diyor ki, orada ben vardim, Ibnu Mes'ud, Huzeyl kabilesinden bir kisi, Bilal ve ismini hatirlayamadigim iki kisi daha varlardi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in icine Allah'in diledigi birseyler dusmustu. Kendi kendine icinden mirildandi. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Sabah aksam Rabblerinin rizasini isteyerek O'na yalvaranlari kovma. Onlarin hesabindan sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabindan da onlara bir sorumluluk yoktur ki onlari kovarak zulmedenlerden olasin" (En'am 52);
    Muslim, Fedailu's-Sahabe, 45 (2413); Ibnu Mace, Zuhd 7, (4128).

    599 - Yine Sa'd Ibnu Ebi Vakkas (radiyallahu anh) "(Ey Muhammed! De ki: "Ustunuzden ve altinizdan size azab gondermeye, sizi firka firka yapip kiminize kiminizin hincini tattirmaya kadir olan O'dur. Anlasinlar diye ayetleri nasil yerli yerince acikladigimiza bak" (En'am 65) ayeti hakkinda Resuulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle dedigini rivayet etmistir: "Haber verilen bu durum ilerde olacaktir, henuz olmus degildir."
    Tirmizi, Tefsir, En'am (3068).

    600 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "(Ey Muhammed!) De ki: Ustunuzden ve altinizdan size azab gondermeye kadir olan O'dur..." ayeti indigi esnada Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "...ustunuzden" ibaresinden sonra: "Ya Rabbi sana siginirim" dedi. Ne zaman ayetin devami olan: "...Sizi firka firka yapip kiminize kiminizin hincini tattirmaya kadir olan O'dur" kismi nazil olunca: "Bu iki azab daha hafif, (telafisi) daha kolay" buyurdu."
    Buhari, Tefsir, En'am 2; I'tisam 11, Tevhid 16; Tirmizi, Tefsir, En'am (3067).
#10.10.2009 20:22 0 0 0
  • 601 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Iman edenler, bununla beraber imanlarina zulum bulastirmayanlar var ya, iste (ancak) onlardir ki korkudan emin olmak hakki kendilerinindir. Onlar dogru yolu bulmus kimselerdir" (En'am, 82) ayeti indigi zaman, bu ayet Muslumanlara cok agir geldi ve: "Hengimiz nefsine zulmetmiyor? (mahvolduk)" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Hayir, burada kastedilen o degil, sirktir. Lokman'in ogluna olan su sozunu isitmediniz mi?: "Ogulcugum, Allah'a sirk kosma, zira sirk buyuk zulumdur" (Lokman, 13).
    Buhari, Iman 23; Enbiya 8, 41; Tefsir, En'am 3; Tefsir, Lokman 1; Istitabe 1,9; Muslim, Iman 197, (124); Tirmizi, Tefsir, En'am, (3029).

    602 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Bir grup insan Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Ey Allah'in Resulu biz kendi oldurdugumuzu yiyor, fakat Allah'in oldurdugunu yemiyoruz (bu nasil is?)" dediler. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Allah'in ayetlerine inaniyorsaniz, uzerine Allah'in adi anilmis olan seyden yiyin. Size ne oluyor ki, Allah size darda kalmanizin disinda, haram olanlari genisce anlatmisken adinin uzerine anildigi seyden yemiyorsunuz? Dogrusu cogunluk, heva ve heveslerine uyarak, bilmeden sapitiyorlar. Asiri gidenleri en iyi bilen Rabbindir. Gunahin acigini da gizlisini de birakin. Gunah kazananlar, kazandiklarina karsilik suphesiz ceza goreceklerdir. Uzerine Allah'in adinin anilmadigi kesilmis hayvanlari yemeyin. Bunu yapmak Allah'in yolundan cikmaktir. Dogrusu seytanlar sizinle tartismalari icin dostlarina fisildarlar. Eger onlara itaat ederseniz, suphesiz siz musrik olursunuz" (En'am, 118-122).
    Tirmizi, Tefsir, En'am, (3071); Ebu Davud, Edahi, 13, (2817, 2818, 2819); Nesai, Edahi 40, (7, 237).

    603 - Ebu Davud'un bir rivayetinde: "...Dogrusu seytanlar, sizinle tartismalari icin dostlarina fisildarlar..." (En'am, 121) ayetiyle ilgili olarak, Ibnu Abbas su aciklamayi yapar: Yani "Allah'in oldurdugu" diyerek meyteyi (kesilmeksizin, kendiliginden olen hayvani) kastederek: "Onu niye yemiyorsunuz? derler." iste bunun uzerine Cenab-i Hakk: "Eger onlara itaat ederseniz, suphesiz siz musrik olursunuz" ayetini indirdi. Bundan sonra da: "Uzerine Allah'in adinin anilmadigi kesilmis hayvanlari yemeyin..." ayeti indi."
    Ebu Davud, Edahi 13, (2818).

    604 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'in bir diger rivayetinde soyle buyrulur: "Uzerine Allah'in ismi zikredilen (hayvan etinden) yiyin" (En'am, 118). "Uzerine Allah'in ismi zikredilmeyenden yemeyin" (En'am 121) emri neshedilip, ehl-i kitabin kestigi, yasaktan istisna edilerek soyle dendi: "... Kitap verilenlerin yemegi size helal, sizin yemeginiz de onlara helaldir..." (Maide, 5),
    Ebu Davud, edahi, 13, (2817).

    605 - Nesai'den gelen rivayette Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) Cenab-i Hakk'in "Uzerine Allah'in isminin zikredilmedigi (kesilmis hayvan eti)nden yemeyin" ayeti ile ilgili olarak su aciklamayi yapmaktadir: "Musrikler, bu meselede muminlerle ihtilaf ederek (alayvari) soyle dediler: "Allah'in kestigini yemiyorsunuz, fakat kendi kestiginizi yiyorsunuz."
    Nesai, Zebaih 40, (7, 237).

    606 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Arab'in (cahiliye devrindeki) cehaletini ogrenmek seni memnun ederse En'am suresinin 130'lu ayetten sonra gelen su ayetini oku: "Beyinsizlikleri yuzunden, koru korune cocuklarini oldurenler ve Allah'in kendilerine verdigi nimetleri -Allah'a iftira ederek- haram sayanlar mahvolmuslardir; onlar sapitmislardir, zaten dogru yolda da degillerdi" (En'am 140).
    Buhari, Menakib 11.

    607 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) buyurmuslardir: "Kim uzerinde Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in muhru bulunan sahifeyi gormek isterse su ayetleri okusun:
    "De ki: "Gelin size Rabbinizin haram kildigi seyleri soyleyeyim. O'na hicbir seyi ortak kosmayin, anaya babaya iyilik yapin. Yoksulluk korkusuyla cocuklarinizi oldurmeyin" -sizin ve onlarin rizkini veren biziz- "Gizli ve acik kotuluklere yaklasmayin, Allah'in haram kildigi cana haksiz yere kiymayin. Allah bunlari size dusunesiniz diye buyurmaktadir. Yetim malina, ergenlik cagina erisene kadar en iyi seklin disinda yaklasmayin; olcuyu ve tartiyi dogru yapin. Biz kimseye ancak gucunun yetecegi kadar yukleriz. Konustugunuz vakit -akraba bile olsa sozunuzde adil olun. Allah'in ahdini yerine getirin. Allah size bunlari ogut almaniz icin buyurmaktadir" (En'am 151-153);
    Tirmizi, Tefsir, en'am, (3072).

    608 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kiyametin uc alameti vardir, onlar zuhur edince, "daha once inanmamis olanlarin artik inanmalari da onlara fayda vermez" (En'am, 158), Gunesin battigi yerden dogmasi, Deccal, Dabbetu'l-arz."
    Muslim, Iman 249, (158); Tirmizi, Tefsir, En'am (3074).

    609 - Ebu Sa'id (radiyallahu anh) "Onlar kendilerine... Rablerinden birtakim delillerin gelmesini mi bekliyorlar. Rabbinin birtakim mucizeleri geldigi gun, bir kimse daha once inanmamissa veya imaniyla bir iyilik kazanmamissa imani ona fayda vermez..." (En'am 158) ayetinde gecen "Rabblerinden birtakim deliller" ile "gunesin battigi yerden dogmasi kastedilmistir demistir.
    Tirmizi, Tefsir, En'am (3073).

    A'RAF SURESI

    610 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "(Cahiliye devrinde) kadin, Kabe-i Muazzama'yi ciplak olarak tavaf eder ve soyle derdi: "Bana kim odunc bir tavaf elbisesi verecek?"
    Elbiseyi fercinin uzerine kor:
    "Bugun bir kismi veya tamami gorulur ama, ondan acilani helal etmem" derdi. Bu tatbikatla ilgili olarak su ayet indi:
    "Ey Ademogullari! Her mescide guzel elbiselerinizi giyerek gidin, yiyin, icin fakat israf etmeyin. Cunku Allah musrifleri sevmez" (A'raf, 31).
    Muslim, Tefsir 25, (3028); Nesai, Hacc 131, (5,233, 234).
#10.10.2009 20:22 0 0 0
  • 611 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su ayeti okudu: "Rabbi daga tecelli edince onu yerle bir etti" (A'raf 143) -hadisi rivayet eden Hammad soyle der: Hammad'dan rivayeti yapan Suleyman b. Harb merhum- (tecellinin hafifligini gostermek icin) bas parmaginin yaniyla sag parmaginin ucuna degdirerek gosterir. (Ve ayetin kiraati bitince Resulullah) ilave eder: "Dag, ciglik atti ve Musa baygin dustu"
    Tirmizi, Tefsir, A'raf (3076).

    612 - Muslim Ibnu Yesar el-Cuheni anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh)'den: "Rabbim Beni Adem'den, bellerinden zurriyetlerini alip da onlari nefislerine karsi sahid tutarak: "Rabbiniz degil miyim?" diye ishad ettigi vakit bela (evet) dediler: Sahidiz. "Kiyamet gunu bizim bundan haberimiz yoktu" demeyesiniz. Yahud: "Ancak onceden atalarimiz sirk kostular, biz ise onlardan sonra bir zurriyet idik, simdi o batili te'sis edenlerin yaptiklariyla bizi helak mi edeceksin?" demeyesiniz" (A'raf 172-173) ayetinden soruldu Hz. Omer (radiyallahu anh) su cevabi verdi: "Bu ayetten Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a da sorulmustu. O soyle acikladi: "Allah Teala hazretleri, Hz. Adem'i yaratti sonra sag eliyle meshedip ondan bir zurriyet cikardi ve: "Bunlar cennet icindir, bunlar cennet ehlinin ameliyle amel ederler" dedi. Rabb Teala, ikinci defa sirtini oksadi, ondan bir nesil daha cikardi ve: "Bunlari da cehennem icin yarattim, bunlar da cehennem ehlinin amelini isleyecekler" dedi.
    Cemaatten bir adam: "Ey Allah'in Resulu! (kaderimiz ezelden yazilmis ise) niye amel ediyoruz? diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su aciklamayi yapti: "Allah bir kisiyi cennet ehli olarak yaratmissa onu cennet ehlinin amelinde calistirir. Oyle ki cennetliklerin bir ameli uzere olur ve Allah da onu cennetine kor. Aksine bir kulu da cehennem ehli olarak yaratmissa, onu da cehennemliklerin amelinde istimal eder. Oyle ki bu da cehennemliklerin bir ameli uzere olur, Allah da onu cehenneme koyar."
    Muvatta, Kader 2, (2, 898, 899); Tirmizi, Tefsir, A'raf, (3077); Ebu Davud, Sunnet 17, (4703).

    613 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allahu Zu'l-Celal hazretleri Adem (aleyhissalatu vesselam)'i yarattigi zaman sirtini meshetti. Bunun uzerine kiyamete kadar onun neslinden yaratacagi insanlardan herbirinin iki gozu arasina nurdan bir parlaklik koydu. Sonra hepsini Adem (aleyhisselam)'e arzetti. Adem (aleyhisselam):
    "-Ey Rabbim bunlar da kim?" diye sordu.
    "-Bunlar senin zurriyetindir" dedi.
    Onlardan bir tanesi dikkatini cekti, gozlerinin arasindaki parlaklik cok hosuna gitmisti.
    "-Ey Rabbim su da kim?" diye sordu.
    "-Davud!" deyince.
    "-Pekala ne kadar omur verdin?" diye sordu.
    "-Altmis yil!" dedi.
    Adem:
    "-Ey Rabbim, ona benim omrumden kirk yil ilave et!" dedi.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: Hz. Adem'in yasi kirk yil eksik olarak kesinlesince hemen olum melegi geldi. Adem (aleyhisselam) ona:
    "-Yani benim omrumden kirk yil daha geride kalmadi mi?" dedi. Melek:
    "-Iyi ama, dedi, sen onu oglun Davud'a vermedin mi?"
    Adem inkar etti, zurriyeti de inkar etti, Adem unuttu ve meyveden yedi. Zirriyeti de unuttu. Adem hata isledi, zurriyeti de hata isledi."
    Tirmizi, Tefsir, A'raf, (3078). Tirmizi hadisin sahih oldugunu soyledi.

    614 - Semure Ibnu Cundeb (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Havva (aleyhisselam) hamile kaldigi zaman iblis Havva'nin yanina geldi. (Bu sirada) Havva'nin cocugu yasamiyor hep oluyordu. Iblis: "Cocuga Abdu'l-Haris adini ver, cunku o yasiyor" dedi. Havva bu ismi verdi, cocuk da yasadi. Ancak bu durum seytanin bir telkini ve emri idi."
    Tirmizi, Tefsir, A'raf, (3079).

    615 - Ibnu'z-Zubeyr (radiyallahu anhuma) diyor ki: "Sen af yolunu tut, bagisla, uygun olani emret, bilgisizlere aldiris etme" (A'raf, 199) ayeti, ancak ve ancak halkin ahlaki hususunda nazil oldu."
    Buhari, Tefsir, A'raf 5; Ebu Davud, edeb 5, (4787).

    616 - Buhari ve Ebu Davud'un diger bir rivayetinde soyle denir: "Allah, Peygamberine (aleyhissalatu vesselam) halkin ahlakindan, affetmeyi, benimseyip almasini emretti."
    Buhari, Tefsir, A'raf 5; Ebu Davud, Edep 5, (4787).

    ENFAL SURESI

    617 - Ibnu Cubeyr anlatiyor: "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a: "Enfal suresi (ne hususta indi?) diye sordum, bana: "Bedir Savasi uzerine indi" cevabini verdi."
    Buhari, Tefsir, Enfal 1; Muslim, Tefsir, 31, (3031).

    618 - Mus'ab Ibnu Sa'd babasindan (radiyallahu anh) naklettiginegore, babasi soyle demistir: "Bedir Savasi sirasinda bir kilicla geldim ve: "Ey Allah'in Resulu, Allah kalbimi musriklerden kurtardi, bu kilici bana bagisla" dedim. Bana: "Bu mal ne senin, ne de benim" diye cevap verdi.
    Ben (icimden): "Bu kilic, savas sirasinda benim kadar ciddi hizmette bulunmayan birine verilebilir" diyerek ayrildim.
    Sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam) benim yanima geldi ve: "Sen, kilic benim degilken onu benden istemistin. Simdi ise artik benim oldu, al, bu senin olsun!" dedi." Su ayet inmisti:
    "Ey Muhammed! Sana ganimetlere dair soru sorarlar, de ki: "Ganimetler Allah'in ve Peygamberindir. Inaniyorsaniz Allah'tan sakinin..." (Enfal, 1).
    Muslim, Cihad 33, (1748); Tirmizi, Tefsir, Enfal (3080); Ebu Davud, Cihad 156, (2740).

    619 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: "Tekrar savasmak icin bir tarafa cekilmek veya bir baska topluluga katilmak maksadi disinda, savas gunu arkasini dusmana donen kimse Allah'tan bir gazaba ugramis olur. Onun varacagi yer cehennemdir. Ne kotu bir donustur!" (Enfal, 16) ayeti Bedir gunu indi."
    Ebu Davud, Cihad 106, (2648).

    620 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) "Allah katinda yeryuzundeki canlilarin en kotusu gercegi akletmeyen sagirlar ve dilsizlerdir" (Enfal, 22) ayetinde kastedilmis olanlar Abdu'd-Darogullarindan bir gruptur" denmistir."
    Buhari, Tefsir, Enfal 1.
#10.10.2009 20:23 0 0 0
  • 621 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ebu Cehl (birgun) soyle dedi: "Allahimiz, eger bu Kitap, gercekten senin senin katindan ise, bize gokten tas yagdir veya can yakici bir azab ver" (Enfal, 32) diye dua etmisti. Su ayet indi: "Sen iclerinde iken Allah onlara azab etmez. Onlar bagislanma dilerken de elbette Allah azab edecek degildir" (Enfal, 33).
    Musrikler mu'minleri Mekke'den cikardiklari zaman da su ayet indi: "Yoksa Mescid-i Haram'a girmekten men ederlerken Allah onlara nicin azab etmesin?..." (Enfal, 34).
    Buhari, Tefsir, Enfal 3, 4; Muslim, Sifatu'l-Munafikin 37, (2796).

    622 - Ukbe Ibni Amir (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i minberde iken dinledim, su ayeti okudu: "Ey iman edenler! Onlara karsi gucunuzun yettigi kadar -Allah'in dusmani ve sizin dusmanlarinizi ve bunlarin disinda Allah'in bilip sizin bilmediklerinizi yildirmak uzere kuvvet ve savas atlari hazirlayin..." (Enfal, 60). Ayette gecen "kuvvet"i "Bilesiniz, kuvvet "atmak"tir" diye acikladi ve bunu uc kere tekrar etti."
    Muslim, Imare 167, (1917); Tirmizi, Tefsir, Enfal (3083); Ebu Davud, Cihad 24, (2514).

    623 - Muslim ve Tirmizi'de su ziyade vardir: "...Haberiniz olsun! Allah, arzi fethetmenizi muyesser kilacak. Ihtiyaclariniz (Allah tarafindan) karsilanacaktir. Sizden kimse oklariyla oynamaktan sakin geri kalmasin."
    Muslim, Imaret 168, (1918).

    624 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Ey peygamber! Mu'minleri savasa tesvik et. Sizin sabirli yirmi kisiniz onlardan iki yuz kisiyi yener. Sizin yuz kisiniz, inkar edenlerden bin kisiyi yener; cunku onlar anlayissiz bir guruhtur" (Enfal, 65) ayeti inince bir kisinin on kisinin onunden kacmamasi, yirmi kisinin de iki yuz kisinin onunden kacmamasi farz kilindi. Sonra da su ayet indi: "Simdi Allah yukunuzu hafifletti, zira icinizde zaaf bulundugunu biliyordu. Sizin sabirli yuz kisiniz, onlardan iki yuz kisiyi yener. Sizin bin kisiniz, Allah'in izniyle, iki bin kisiyi yener. Allah sabredenlerle beraberdir. (Enfal, 66). Boylece yuz kisinin, iki yuz kisinin onunden kacmamasi farz kilindi."
    Buhari, Tefsir, Enfal 6, 7; EbuDavud, Cihad 106, (2646).

    625 - Bir rivayette de soyle denir: "...Sizin sabirli yirmi kisiniz, onlardan iki bin kisiyi yener" ayeti nazil olunca bu, Muslumanlara agir geldi ve su ayet indi: "Simdi Allah yukunuzu hafifletti. Zira icinizde zaaf bulundugunu biliyordu. Sizin sabirli yuz kisiniz onlardan iki yuz kisiyi yener. Sizin bin kisiniz, Allah'in izniyle onlardan iki bin kisiyi yener..." (Enfal, 66) Allah onlardan miktari hafiflettikce, Muslumanlarin sabri da -azaltilan miktar nisbetinde- eksildi."
    Ebu Davud, Cihad 106, (2646).

    626 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ganimetler sizden once hicbir basi siyaha (yani ademogluna) helal kilinmadi. Ganimet alindigi zaman gokten inen bir ates onu yakardi." -Ravi Suleyman el-A'mes der ki: "(Basi siyah tabirini) simdilerde Ebu Hureyre'den baska kullanan birini goremiyorum- Bedir savasi sirasinda henuz helal edilmezden once, Muslumanlar ganimetleri aldilar. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Daha onceden Allah'tan verilmis bir hukum olmasaydi, aldiklarinizdan oturu size buyuk bir azab erisirdi..." (Enfal, 68).
    Tirmizi, Tefsir, Enfal, (3084).

    627 - Hz. Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: Bedir savasinda Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) (esirlerin serbest birakilmalari mukabilinde) fidye-i necat alinca Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Yeryuzunde savasirken, dusmani yere sermeden esir almak hicbir peygambere yarasmaz. Gecici dunya malini istiyorsunuz. Oysa Allah ahireti kazanmanizi ister. Allah gucludur, hakimdir. Daha onceden Allah'tan verilmis bir hukum olmasaydi, aldiklarinizdan oturu size buyuk bir azab erisirdi. Elde ettiginiz ganimetleri temiz ve helal olarak yiyin..." (Enfal 67-69). Ganimetler sonradan helal kilindi."
    Ebu Davud, Cihad (2690); Muslim, Cihad 58, (1763).

    628 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) su iki ayet hakkinda asagidaki aciklamayi yapmistir: "Dogrusu inanip hicret edenler, Allah yolunda mallariyla canlariyla cihad edenler ve Muhacirleri barindirip onlara yardim edenler, iste bunlar birbirlerinin dostudurlar" ve "Inanip hicret etmeyenlerle, -hicret edene kadar- sizin dostlugunuz yoktur. Fakat din ugrunda yardim isterlerse, aranizda anlasma olmayan topluluktan baskasina karsi onlara yardim etmeniz gerekir. Allah islediklerinizi gorur. Inkar edenler birbirlerinin dostlaridir. Eger siz aranizda dost olmazsaniz yeryuzunde kargasalik, fitne ve buyuk bozgun cikar. Inanip hicret eden, Allah yolunda savasanlar ve Muhacirler'i barindirip, onlara yardim edenler, iste onlar gercekten inanmis olanlardir. Onlara magfiret ve comertce verilmis riziklar vardir. Sonra inanip hicret eden ve sizinle birlikte savasanlar, iste onlar sizdendir." Bedeviler muhacire varis olmazdi, muhacir de ona varis olmazdi. Bu durum nesh edildi. Ayet soyle buyurdu: "Birbirinin mirascisi olan akraba Allah'in kitabina gore birbirine daha yakindir. Dogrusu Allah her seyi bilir" (Enfal, 22-25).
    Ebu Davud, Feraiz 16, (2924).

    BERAET SURESI

    629 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Osman (radiyallahu anh)'a dedim ki: "Siz nicin, mesani grubuna giren Enfal suresini miun grubuna giren Beraet suresine yaklastirdiniz ve aralarina da besmeleyi yazmadiniz?" Hz. Osman (radiyallahu anh) su cevabi verdi: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a vahiy sirasinda, bir cok sure birlikte gelirdi. Bu durumda herhangi bir vahiy geldi mi, vahiy katiblerini cagirir, onlara: "Su ayetleri, su su meselelerin zikredildigi sureye koyun" diye irsad ederdi. Bir ayet geldigi zaman da "Bu ayeti icinde su su seylerin zikredildigi sureye koyun" derdi. Enfal suresi, Medine'de ilk nazil olanlardandi. Beraet suresi ise, inis itibariyle Kur'an'in sonuncusu idi. Bunun kissasi da Enfal'in kissasina benzemekte idi. Bu sebeple Beraet'i oburunden zannettim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu surenin oncekinden oldugunu belirtmeden vefat etti. Bu sebeple ben bunlarin arasini yakin tuttum ve ikisinin arasina bismillahirrahmanirrahim satirini koymadim. Boylece onu yedi uzunlar'in (Seb'ut-Tival) arasina koydum."
    Ebu Davud, Salat 125, (786); Tirmizi, Tefsir, Tevbe, (3086), Ebu Davud'un rivayetinde "Beraet'i oburunden zannettim" cumlesi yoktur.

    630 - Ibnu Cubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a sordum:
    -Tevbe suresi nedir? Su cevabi verdi:
    -Tevbe mi? Bilakis o fazihadir (Islam dusmanlarini rezil etmektedir).
    "Onlardan bir kismi soyledir..." "Onlardan bir kismi soyledir..." diyerek o kadar cok saymistir ki, halk "Bizden kimseyi birakmiyacak, herkesi zikredecek" zannina kapildilar.
    Ben tekrar sordum:
    -Ya Enfal suresi?
    -Bu, dedi, Bedir Savasi hakkinda nazil oldu.
    Ben tekrar sordum:
    -Pekala Hasr suresi?
    -O da, dedi, Benu'n-Nadir Yahudileri hakkinda nazil oldu."
    Buhari, Tefsir, Hasr 1, Enfal 1, Megazi 14; Muslim, Tefsir 31, (3031).
#10.10.2009 20:23 0 0 0
  • 631 - Bir diger rivayette Said Ibnu Cubeyr'in: "Ya Suretu'l-Hasr (nicin inmistir?)" sorusuna Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'in: (Hasr suresi mi? hayir! O), Benun-Nadir suresidir" cevabini verdigi kaydedilmistir.
    Buhari, Tefsir, Hasr 1, Enfal 1, Megazi 14; Muslim, Tefsir 31, (3031).

    632 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh), Resulullah (aleyhissalatu vesselam) tarafindan Veda haccindan onceki hacc emiri olarak tayin edildigi hacda, "Bu yildan sonra musriklere haccetmek yasaktir", "Ciplak olarak Beytullah tavaf edilemez" diye ilan etmek uzere vazifelendirdigi bir hrubla beni de gonderdi. Ancak, bilahare Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), Hz. ebu bekir (radiyallahu anh)'in arkasindan Hz. Ali'yi gonderdi ve Beraet suresini halka ilan etmeyi ona emretti. Hz. Ali (radiyallahu anh) bizimle birlikte Mina'da halka, Beraet'i ilan etti: "Bu yildan sonra hicbir musrik hacc yapamiyacak ve ciplak olarak Beytullah tavaf edilmeyecek."
    Buhari, Salat 10, Hacc 67, Cizye 16, Megazi 66, Tefsir, Tevbe 2, 3, 4; Muslim, Hacc 435, (1347); Ebu Davud, Hacc 67, (1946); Nesai, Hacc 161, (5, 234).

    633 - Bir baska rivayette, ayni hadise soyle gelmistir:
    "Haccu'-ekber gunu, kurban bayrami gunudur. el-Haccu'l-ekber de haccdir. Hacca "el-Haccu'l-Ekber" denilmesi, halkin umreye "el-Haccu'l-Asgar" demesinden ileri gelmistir.
    Ebu Hureyre devamla diyor ki: "O yil, Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) bu tebligi halka duyurdu. Bunun uzerine ertesi yil yani Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in bizzat katilarak Veda haccini yaptigi zaman, tek musrik hacca katilmadi.
    Hz. Ebu Bekir'in musriklere ilanda bulundugusene Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Ey iman edenler! Dogrusu puta tapanlar pistirler, bu sebeple, bu yildan sonra Mescid-i Haram'a yaklasmasinlar. Eger fakirlikten korkarsaniz, bilin ki, Allah dilerse sizi bol nimetiyle zenginlestirecektir. Allah suphesiz bilendir, hakimdir" (Tevbe 28).
    Musrikler ticaret yapiyorlar, Muslumanlar da bundan faydalaniyorlardi. Allahu Teala musriklerin Mescid-i Haram'a yaklasmalarini yasaklayinca, Muslumanlar musriklerin yaptiklari ticaretin kesilmesiyle ondan elde ettikleri menfaatin kesilecegi endisesine dustuler. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su vahyi indirdi: "Eger fakirlikten korkarsaniz, bilin ki, Allah dilerse sizi bol nimetiyle zenginlestirecektir."
    Sonra bunu takip eden ayette Cenab-i Hakk cizyeyi helal kildi. Bu daha once alinmiyordu. Bunu, musriklerin ticaretiyle elde edilen menfaate bir karsilik (ivaz) yapti. Cenab-i Hakk soyle buyurdu: "Kitap verilenlerden, Allah'a, ahiret gunune inanmayan, Allah'in ve Peygamberinin haram kildigini haram saymayan, hak dinini din edinmeyenlerle, boyunlarini bukup kendi elleriyle cizye verene kadar savasin" (Tevbe 29).
    Allah Muslumanlara bunu helal kilinca, anladilar ki, Allah kendilerine, musriklerle olan ticaretin kesilmesi sebebiyle kaybindan korkup uzuldukleri menfaatten daha fazlasini vermektedir"
    Buhari, Salat 10, Hacc 67, Cizye 16, Megazi 66, Tefsir, Tevbe 2, 3, 4; Muslim, Hacc 435, (1347); Ebu Davud, Hacc 67, (1946); Nesai, Hacc 161, (5, 234).

    634 - Nesai'den gelen bir rivayet soyledir:
    Ebu Hureyre (radiyallahu anh) dedi ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Ali Ibnu Ebi Talib (radiyallahu anh)'i Beraet suresiyle birlikte Mekke ahalisine gonderdigi zaman onunla beraber ben de geldim. Kendisine "Ne ilan ediyordunuz?" diye soruldu. Su cevabi verdi: "Biz sunlari ilan ediyorduk:
    1. Kabe'ye ancak mu'minler girer.
    2. Beytullah ciplak tavaf edilemez.
    3. Kimin Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la bir anlasmasi varsa bunun muddeti dort ayin hitamidir. Dort ay gectikten sonra Allah ve Resulu musriklerden beridir.
    4. Bu seneden sonra hicbir musrik haccetmeyecek.
    Ben bunlari boyle (yuksek sesle ve tekrarla) bagirarak soyluyorum ki o gun sesim kisildi."
    Nesai, Hacc 161, (5y, 234).

    635 - Hz. Ali Ibni Ebi Talib (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben Hacc-i Ekber gunu hangi gundur? diye sordum, bana: "Kurban gunu" diye cevap verdi."
    Tirmizi, Tefsir, Beraet (3088), Hacc 110 (958).

    636 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) haccettigi hacc sirasinda, cemreler arasinda, kurban gunu durarak sordu: "Bu gun hangi gundur?" Halk:
    -Kurban gunudur, dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
    -"Bugun Hacc-i Ekber gunudur" buyurdu.
    Ebu Davud, Hacc 67, (1945); Ibnu Mace, Menasik 76, (2058).

    637 - Ibnu Ebi Evfa (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle diyordu: "Kurban gunu buyuk hacc (el-Haccu'l-Ekber) gunudur. O gun kanlar akitilir, baslar tras edilir, kirler, paslar giderilir, haramlar helal olur."

    638 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Ci'rane umresinden donunce Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'i haccin basinda emir olarak yolladi. Onunla birlikte biz de vardik, el-Arc mevkiinde iken (es-salatu hayrun minen nevm) diye cagrida bulundu. Bir muddet sonra da tekbir getirmek uzere dogruldugu sirada arka tarafindan kulagina bir deve sesi geldi. Bunun uzerine tekbiri birakti ve "Bu ses, dedi, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in devesi Ced'a'nin sesi, muhakkak ki hacc konusunda Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yeni bir karara varmistir, belki de bu, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in kendisidir, bu durumda namazi birlikte kilariz." dedi.
    Devenin sirtindaki Ali (radiyallahu anh) idi. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) ona: "Hacc emiri olarak mi geldin, elci olarak mi?" diye sordu. Hz. Ali (radiyallahu anh): "Elci olarak geldim, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) beni Berae suretiyle gonderdi. Onu hacc mahallerinde halka okuyup teblig edecegim" dedi.
    Sonra kurban gunu geldi. Arafat'i terketti. Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) donunce, tekrar halka hitabetti. Onlara Arafat'i terketme (adabin)dan kesimlerinden (vesair) menasiklerinden sozetti. Sozu bitince, yine Hz. Ali (kerremallah vechehu) ayaga kalkti, halka, Berae suresini sonuna kadar okudu.
    Nefru'l-evvel gunu (Mina'dan Mekke'ye hareket gunu) Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) kalkti ve halka bir hitabede daha bulundu. Mina'yi nasil terkedeceklerini, nasil taslama yapacaklarini tarif etti, haccin menasikini ogretti. Konusmasini bitirince fecirden Hz. Ali (radiyallahu anh) kalkti. Halka Berae suresini sonuna kadar (bir kere daha) okudu."
    Nesai Hacc 186, 187, (5, 247-248).

    639 - Tabiin'den Zeyd Ibnu Vehb anlatiyor: "Biz Huzeyfe (radiyallahu anh)'nin yaninda idik. Bize dedi ki: Su ayetin kasteddiklerinden hayatta sadece uc kisi kaldi: "Eger andlasmalarindan sonra yeminlerini bozarlar, dinimize dil uzatirlarsa, inkarda onde gidenlerle savasin -cunku onlarin yeminleri sayilmaz- belki vazgecerler" (Tevbe 12), munafiklardan da sadece dort kisi kaldi."
    Bu soz uzerine bir bedevi kalkarak: "Siz Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in arkadaslarisiniz, bize bir kisim haberlerde bulunuyorsunuz, ama bunlarin mahiyeti nedir, ne degildir biz anlamiyoruz. Soz gelimi sadece dort tane munafik kaldigini soylediniz. Pekala su evlerimizi yarip ise yarayan seylerimizi calanlara ne demeli?" dedi.
    Huzeyfe (radiyallahu anh): "Onlar fasiklardir. Ben tekrar ediyorum munafiklardan sadece dort tanesi kalmistir: Bunlardan biri yasli bir ihtiyardir, oyle ki soguk suyu icse soguklugunu hissedecek halde degildir."
    Buhari, Tefsir, Berae 5.

    640 - en-Nu'man Ibnu Besir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in minberinin yaninda idim. Bir adam:
    -"Ben Musluman olduktan sonra baska bir amelde bulunmamis olmama kiymet vermem, ancak hacilara su dagitmam haric" dedi. Bir digeri:
    -"Ben de Musluman olduktan sonra baska bir is yapmamis olmama ehemmiyet vermem, ancak Mescid-i Haram'i imar edip bakimini yapmam haric" dedi. Bir ucuncusu de:
    -"Allah yolunda cihad, soylediklerinizden daha ustun bir ameldir" dedi.
    Hz. Omer (radiyallahu anh) onlara mudahale ederek konusmalarini menetti ve: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in minberinin yaninda sesinizi yukseltmeyin, bugun cumadir. Namazi kilinca ben huzura girer, ihtilaf ettiginiz hususu sorarim" dedi. Arkadan Cenab-i Hakk su ayeti indirdi:
    "Hacca gelenlere su vermeyi, Mescid-i Haram'i onarmayi Allah'a ve ahiret gunune inananla, Allah yolunda cihad edenle bir mi tuttunuz? Allah katinda bir olmazlar, Allah zulmeden milleti dogru yola eristirmez. Inanan, hicret eden ve Allah yolunda mallariyla, canlariyla cihad eden kimselere Allah katinda en buyuk dereceler vardir. iste kurtulanlar onlardir" (Tevbe, 19-20).
    Muslim, Imare 111, (1879).
#10.10.2009 20:24 0 0 0
  • 641 - Adiy Ibnu Hatim (radiyallahu anh) anlatiyor: "Boynumda altundan yapilmis bir hac oldugu halde Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a geldim. Bana: "Ey Adiy boynundan su putu cikar, at!" dedi ve arkadan su ayeti okudugunu hissettim:
    "Onlar Allah'i birakip hahamlarini, papazlarini ve Meryem oglu Mesih'i rableri olarak kabul ettiler. Oysa tek ilahtan baskasina kulluk etmemekle emrolunmuslardi. Ondan baska ilah yoktur. Allah, kostuklari eslerden munezzehtir." (Tevbe, 31).
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) devamla: "Aslinda onlar, bunlara (ruhbanlarina) tapinmadilar, ancak bunlar (Allah'in haram ettigi bir seyi) kendileri icin helal kilinca hemen helal addediverdiler, (Allah'in helal kildigi bir seyi de) kendilerine haram edince hemen haram addediverdiler."
    Tirmizi, Tefsir, Berae, (3094).

    642 - Tabiinden Zeyd Ibnu Vehb anlatiyor: "Rebeze'ye ugramistim. Orada Ebu Zerr (radiyallahu anh)'i gordum. Kendisine: "Seni buraya getiren sebep nedir?" diye sordum. Soyle acikladi: "Sam'daydim. Bir ayet hakkinda Muaviye (radiyallahu anh) ile ihtilafa dustuk. Ayet su: "Ey iman edenler! Hahamlar ve rahiplerin cogu, insanlarin mallarini haksizlikla yerler. Allah yolundan alikoyarlar. Altin ve gumusu biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakici bir azabi mujdele. Bunlar cehennem atesinde kizdirildigi gun, alinlari, bogurleri ve sirtlari onlarla daglanacak. "Bu, kendiniz icin biriktirdiginizdir, biriktirdiginizi tadin" denecek" (Tevbe, 34-35). Muaviye (radiyallahu anh): "Bu ayet ehli kitap hakkinda inmistir" dedi. Ben ise: "Hem bizim, hem de onlar hakkinda indi" dedim. Bu mesele uzerinde aramizda ihtilaf cikti. Halife Hz. Osman (radiyallahu anh)'a yazarak beni sikayet etti. Hz. Osman bana yazarak Medine'ye gelmemi emretti. Bunun uzerine Medine'ye geldim. Halk, sanki daha once beni hic gormemis gibi, coklukla etrafimi sardi. Durumu Osman (radiyallahu anh)'a actim. Bana: "Istersen buraya yakin bir yere git" dedi. Iste beni buraya getiren gercek sebep budur. Benim uzerime Habesli siyahi bir koleyi amir tayin etseler mutlaka dinler, itaat ederim."
    Buhari, Zekat 4, Tefsir, Berae 6.

    643 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Bir bedevi kendisine: "Bana su ayet hakkinda acilamada bulun, dedi ve ayeti okudu: "Altin ve gumusu biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakici bir azabi mujdele" (Tevbe 35). Ibnu Omer su cevabi verdi:
    -"Kim onu biriktirir ve zekatini vermezse vay haline! Bu ayet zekat emri gelmezden onceye aittir. Zekat emri gelince, Allah zekati mallar icin bir temizlik kildi."
    Buhari, Zekat 4, Tefsir, Berae 6; Muvatta, Zekat 1, (1, 256).

    644 - Muvatta'da soyle denmistir: "Ibnu Omer (radiyallahu anhuma)'e "(Azaba sebep olacak) hazine nedir?" diye sorulunca: "Zekati verilmeyen maldir" diye cevap verdi."
    Muvatta, Zekat 1, (1, 256).

    645 - Sevban (radiyallahu anh) anlatiyor: "Altin ve gumusu biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakici bir azabi mujdele" ayeti nazil oldugu zaman biz, Hz. Peygamber'le bir seferde bulunuyorduk. Ashabindan bazisi: "Ayet altin ve gumus hakkinda indi, hangi malin daha hayirli oldugunu keske bilseydik?" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su cevabi verdi: "(Sahip olunan seylerin en efdali: Zikreden bir dil, sukreden bir kalb, kocasinin imanina yardimci olan saliha bir zevcedir."
    Tirmizi, Tefsir, Berae (3093).

    646 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Altin ve gumusu biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakici bir azabi mujdele" ayeti nazil oldugu zaman, Muslumanlar bundan fazlaca kaygulandilar. Hz. Omer (radiyallahu anh): "Ben sizin uzuntunuzu giderecegim, haydi gelin" dedi ve gidip Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e muracaat ederek: "Ey Allah'in Resulu, dedi bu ayet ashabini cok kaygilandirdi." Hz. Peygamber: "Allah zekati, malinizda baki kalan kirliligi temizlemek icin farz kildi. Nitekim, sizden sonrakilere kalmasi icin de mirasi farz kildi" buyurdu.
    Ibnu Abbas devam etti: (Resulullah'in bu aciklamasi uzerine) Hz. Omer (radiyallahu anh) sevincinden (Allahu ekber) dedi. Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam) aciklamasina devamla, Hz. Omer (radiyallahu anh)'e: "Kisinin kendi lehine biriktirdigi seyin ne oldugunu sana haber vereyim mi? Bu, saliha bir kadindir. Yani nazar ettigi zaman kendini hosnud kilacak, emrettigi zaman itaat edecek, evinden uzaklastigi zaman (malini ve namusunu) koruyacak olan kadin."
    Ebu Davud, Zekat 32, (1664).

    647 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Allah'a ve ahiret gunune inananlar mallariyla, canlariyla savasmak istediklerinden oturu geri kalmak icin senden izin istemezler.." (Tevbe, 44) ayeti, Nur suresindeki su ayetle neshedilmistir: "Dogrusu Allah'a ve Peygamberine inanan mu'minler, Peygamberle beraber bir ise karar vermek icin toplandiklarinda ondan izin almaksizin gitmezler. Ey Muhammed! Senden izin isteyenler, iste onlar, Allah'a ve Peygamberine inananlardir. Bazi isleri icin senden izin isterlerse, iclerinden diledigine izin ver, Allah'tan, onlarin bagislanmalarini dile. Allah suphesiz bagislar, merhamet eder" (Nur, 62).
    Ebu Davud, Cihad 171, (2771).

    648 - Ebu Mes'ud el-Bedri (radiyallahu anh) anlatiyor: "Sadaka vermeyi emreden ayet (Tevbe, 103) nazil oldugu zaman biz (ucret mukabilinde) sirtlarimizda yuk tasiyor (bu yolla bir seyler kazanip ondan sadaka veriyor)duk. Bir adam (Abdurrahman Ibnu Avf) gelerek cok miktarda bagista bulundu. (Munafiklar dedikodu yaparak onun hakkinda, gosteris yapiyor), muradi dediler. Hemen su ayet nazil oldu:
    "Sadaka vermekle gonulden davranan mu'minlere dil uzatan ve ancak ellerinden geldigi kadar verebilenlerle alay eden kimselere bu davranislarinin cezasini Allah verir. Onlara can yakici azab vardir" (Tevbe 79).
    Buhari, Zekat 10, Icare 13, Tefsir, Berae 11; Muslim, Zekat 72, (1018); Nesai, Zekat 48, (5, 59).

    649 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Abdullah Ibnu Ubey Ibni Selul oldugu zaman oglu (radiyallahu nah) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in huzur-i alilerine cikip, mubarek gomleklerini babasina kefen olarak vermesini talep etti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) talebi kabul edip verdi. Bunun uzerine, babasinin cenaze namazini kildirivermesini talep etti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu talebi de kabul etti ve namaz kildirmak uzere kalkti. Ancak, Hz. Omer (radiyallahu anh) kalkarak Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in elbisesinden tuttu ve: "Ey Allah'in Resulu, Rabbin seni, ona namaz kilmaktan men etmisken, sen nasil ona namaz kilarsin?" diye mudahale etti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Allah beni muhayyer birakmistir, zira: "Onlarin ister bagislanmasini dile, ister dileme, birdir. Onlara yetmis defa bagislanma dilesen de Allah onlari bagislamayacaktir" (Tevbe, 80) buyurmaktadir. ben yetmisden de fazla bagislama talebinde bulunacagim" dedi. Hz. Omer (radiyallahu anh): "Ama, o munafiktir!" dedi.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buna ragmen onun ardindan namaz kildi. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Onlardan olen hic kimse icin ebediyyen namaz kilmayacaksin, mezari basinda da durmayacaksin. Cunku onlar Allah ve Resulune inanmadilar, fasik olarak olduler" (Tevbe, 84)
    Hz. Omer (radiyallahu anh) der ki: "Sonra o gun Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a karsi izhar ettigim cur'ete hayret ettim. Allah ve Resulu daha iyi bilirler." (Bu son cumlenin Ibnu Abbas'in sozu olma ihtimali de mevcuttur).
    Buhari, Cenaiz 85, Tefsir, Berae 12; Muslim, Fedailu's-Sahabe 25, (2400), Sifatu'l-Munafikin 3, (2744); Tirmizi, Tefsir 3096 H.; Nesai, Cenaiz 69, (4, 68).
    Tirmizi'nin rivayetinde su ziyade var: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu ayetten sonra munafiklarin cenaze namazini kilmadi."

    650 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Su ayet Kuba halki hakkinda nazil olmustur: (Mealen): "Orada, arinmak isteyen insanlar vardir. Allah arinmak isteyenleri sever" (Tevbe 108).
    Tirmizi, Tefsir, Berae (3099); Ebu Davud, Taharet 23 (44); Ibnu Mace, Taharet, (357).
#10.10.2009 20:24 0 0 0
  • 651 - Ali Ibnu Ebi Talib (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben, musrik olan anne babasi icin, Allah'tan af ve magfiret dileyen birini gordum. Kendisine: "Sen musrik olan anne baban icin istigfarda mi bulunuyorsun, (olur mu bu?)" dedim. Adam bana: "(Niye olmasin, Kur'an-i Kerim'de) Hz. Ibrahim (aleyhisselam) musrik olan babasi icin istigfar etmektedir" diye cevap verdi.
    Ben durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a anlattim. Bunun uzerine su mealdeki ayet indi: "Cehennemlik olduklari anlasildiktan sonra, akraba bile olsalar, puta tapanlar icin magfiret dilemek Peygambere ve muminlere yarasmaz. Ibrahim'in, babasi icin magfiret dilemesi, sadece ona verdigi bir sozden oturu idi. Allah'in dusmani oldugunu anlayinca ondan uzaklasti..." (Tevbe, 113-114).
    Tirmizi, Tefsir, Berae (3100); Nesai, Cenaiz 102, (4, 91).

    652 - Muhammed Ibnu Sihab ez-Zuhri anlatiyor: "Bana Abdurrahmen Ibnu Abidllah Ibni Ka'b Ibni Malik nakletti: Abdullah Ibnu Ka'b -ki babasi Ka'b gozlerini kaybettigi zaman kardesleri degil, kendisi babasina rehberlik etmisti- kavmi icinde Resulullah (aleyhissalatu vesselam)' in ashabinin hadislerini en iyi bilen ve en iyi ogrenmis olaniydi. Abdullah dedi ki: "Babam Ka'b Ibnu Malik'in, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Tebuk seferine ciktigi zaman, sefere katilmayisi ile ilgili hikayeyi kendisinden dinledi. Soyle anlatmisti: "Ben Tebuk gazvesi haric Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in cikardigi gazvelerden hicbirine katilmamazlik etmemistim. Gerci Bedir gazvesine istirak etmedim. Ancak buna katilmayanlardan kimseyi Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kinamadi. O seferde Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ve Muslumanlar savasi degil, Kureys'in kervanini ele gecirmeyi dusunuyorlardi. Ne var ki Cenab-i Hakk bunlarla dusmani beklenmedik anda karsi karsiya getirdi.
    Ben Akabe gecesinde Islam'la muserref olup ilk andlasmayi yaptigimiz esnada Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la beraberdim. Ben Akabe'de hazir bulunmayi Bedir'de hazir bulunmaya degismem, halk Bedir gazasini Akabe biatindan daha cok ansa da.
    Benim Tebuk seferinden geri kalisimla ilgili habere gelince, gercekten ben hicbir zaman, o siradaki kadar guclu ve zengin olmamistim. Allah'a kasemle soyluyorum, daha once hicbir zaman iki devem olmamisti. Ama o gazve sirasinda iki tane binmeye mahsus devem vardi. Bir de Resulullah (aleyhissalatu vesselam) gazaya niyet etti mi mubhem ifadeler kullanarak asil hedefi belli etmezdi. Fakat bu gazvede oyle yapmadi. Cunku Tebuk seferi cok sicak bir mevsimde oluyordu. Uzak bir seferi ve tehlikeleri goze almis, buyuk bir dusmani hedef edinmisti. Muslumanlar gazve hazirliklarini tam yapsinlar diye durumu butun ciddiyetle aciklamis, gidecekleri istikameti gizlemeksizin bildirmisti.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la sefere katilacak Muslumanlar pek coktu. Askerlerin kunyelerini kayit defteri almiyordu. Kayit defterinden maksat kunyelerin yazildigi divandi." Ka'b (rivayetine devamla) der ki: "Pek az kimse gozden kaybolmayi(katilmamayi) arzu ediyordu. Bunlar da vahiy gelmedikce, gizlendikleri, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) tarafindan bilinilemiyecegini zanneden kimselerdi.
    Bu gazve, tam meyvelerin erdigi, golgelerin iyice tatlilastigi bir zamana rastlamisti. Ben de meyve ve golgeye duskun bir kimseydim.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ve Muslumanlar yol hazirligi yaptilar. Ben de onlarla yol hazirligi yapmak uzere sabahleyin evden cikar (kararsizlik icinde) hicbir sey yapmadan geri donerdim. Kendi kendime: "Bu da bir sey mi, dilersem hazirligi cabucak yapabilirim" diye teselli olur, avunurdum. Bu hal boylece devam etti. Oyle ki, baskalari ciddi ciddi hazirligini tamamlamisti.
    Derken Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ve Muslumanlar yola ciktilar. Ben hala hicbir hazirlik yapmamistim. Yine hazirlik icin gittim geldim ama bir sey yapmaya bir turlu elim varmiyordu. Bu hal de surdu gitti. Askerler sur'atle yol aldilar. Gazve elimden kacti. Yine de yola cikip onlara kavusmayi dusundum. Keske bunu yapsaydim. Bana bu da nasib olmadi.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Medine'den ayrildiktan sonra halkin arasina cikinca gordugum bir husus beni uzmeye basladi: Carsi-pazarda benim gibi kalanlar meyaninda gorduklerim ya munafiklik damgasini yemis olanlardi veya zayifliklari sebebiyle Cenab-i Hakk'in mazur addettigi kimselerdi.
    Ote yandan Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da beni Tebuk'e varincaya kadar hic anmamis. Orada kalabaligin arasinda otururken: "Ka'b Ibnu Malik ne yapti, (ondan ne haber var?)" diye sormus. Benu Seleme'den birisi: "Ey Allah'in Resulu, onu, yakisikli iki elbisesi ve calimla iki tarafina bakmasi (Medine'de) hapsetti" demis. Muaz da ona su cevabi vermis: "Ne kotu konusuyorsun. Ey Allah'in Resulu Allah'a kasem olsun Malik hakkinda hayirdan baska bir sey bilmiyoruz" demis.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sukut buyurmuslar. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu durumda iken, uzaktan beyazlara burunmus bir adamin siluetini gorur ve: "Bu gelen Ebu Heyseme olmasin!" der. Gercektende o Ebu Heyseme el-Sari'dir. Yani, sefer hazirligi sirasinda bir sa'lik hurma verdi diye munafiklarin birbirlerine kas-goz ederek istihza ettikleri zat".
    Ka'b (sozlerine devamla) der ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in Tebuk'ten ayrilip yola ciktigi haberi bana ulasinca keder ve uzuntum tekrar artti. Bir yalan hazirlamaya basladim. "Yarin, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ofkesinden, ne soyleyerek kurtulabilirim?" diyordum. Bu hususta ailemde akli basinda herkesin fikrine muracat ediyordum.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in gelmesi yaklasti dendigi zaman benden yanlis dusunceler zail oldu. Iyice anladim ki, hicbir yalan asla beni kurtaramaz. Dogruyu soylemeye karar verdim. Derken Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir sabah Medine'ye geldiler. O, bir seferden donunce ilk is olarak mescide ugrar, iki rek'at namaz kilar, ondan sonra halka gorunurdu. Bu gelisinde de namazini kilip halki kabul etmeye baslayinca sefere katilmayip geride kalanlar gelip ozur dilemeye, ozurleri hususunda inandirici olmak icin yeminler etmeye basladilar. Bunlar seksen kadar erkekti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlarin ozurlerini kabul ediyor, onlardan beyat aliyor, onlara istigfarda bulunuyor, islerini Allah'a havale ediyordu.
    Ben de geldim. Selam verdim. Selamimi isitince ofkeli ofkeli tebessum etti ve "Gel" dedi. Yaklastim ve onune oturdum.
    -"Niyegeride kaldin, sen (Akabe'de) biat edip itaati sirtina almis degil miydin?" dedi. Ben su cevabi verdim:
    -"Evet ey Allah'in Resulu! Ben senin degil de dunya ehlinden bir baskasinin yaninda oturmus olsaydim, inandirici bir ozur soyleyip, mutlaka ofkesini gidererek yanindan ayrilirdim. Cunku, Allah bana yeterli bir ifade gucu vermis bulunmaktadir. Ancak, Allah'a kasem olsun kesinlikle inaniyorum ki, bugun sizi, benden razi kilacak bir yalan soylesem cok gecmeden Allah sizi bana ofkelendirecektir. Size dogruyu soylesem bana kizacaksiniz. Ama ben de o hususta Allah'tan af dilerim. Gercegi soyluyorum, kasem olsun hic bir ozrum yoktu. Vallahi baska hic bir vakit, sizden geri kaldigim zamanki kadar guclu ve zengin degildim."
    Benim bu itirafim uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Iste bu dogru konustu" dedi ve bana da: "Kalk, Allah senin hakkinda hukmedinceye kadar bekle!" buyurdu. Ben de kalktim. Benu Seleme'den bir kisim insanlar da kosarak beni takip ettiler ve bana:
    -"Allah'a kasem olsun bundan once herhangi bir gunah isledigini bilmiyoruz. Savastan geri kalan digerlerinin yaptigi gibi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in senin icin yapacagi istigfar bu gunahini affettirmeye yeterdi" dediler."
    Malik (devamla) sunlari anlatti: "Sonra: Benim vaziyetime dusen baska biri var mi? diye sordum. "Evet iki kisi daha tipki senin gibi itirafta bulundular. Onlara da sana soylenen soylendi" dediler.
    -"Murare Ibnu'r-Rebi el-Amiri ile Hilal Ibnu Umeyye el-Vakifi (radiyallahu anhuma)" dediler. Bana cok salih iki kisi zikretmis oldular. Bunlar Bedir gazvesinde bulunmus, numune-i imtisal kisilerdi. Bunlarin ismini duyunca, geri gidip ozur beyan etme fikrinden vazgectim.
    Derken Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Muslumanlara gazveye katilmayanlardan sadece ucumuzle konusmayi yasakladi. Bunun uzerine halk bizden cekindi ve yuz cevirdi. Oyle ki yeryuzu bana yabancilasti. Dunya, onceden bilip tanidigim dunya olmaktan cikti.
    Bu minval uzere elli gece gecirdik. Diger iki arkadasim, halktan uzaklasip evlerinde oturup aglayarak vakit gecirdiler. Onlardan daha genc, daha guclu olan ben disari cikiyor, namazlara katiliyor, carsi pazar dolasiyordum. Ama kimse benimle konusmuyordu. Bazan namazdan sonra, ashabiyla oturmakta olan Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a ugrayip selam veriyordum. Icimden, "Acaba, benim selamimi alarak dudaklarini kipirdatir mi?" diye kendi kendime sorardim. Sonra yakinina durup namaz kilar, goz ucuyla da ona bakardim. Namaza durunca bana baktigini da gorurdum. Ama ben ona yonelecek olsam derhal benden yuzunu cevirirdi.
    Muslumanlarin cefasindan cektigim bu izdirapli hal uzayinca bir gun dayanamayip gittim. Ebu Katade'nin bahce duvarini astim. O amcamin oglu idi ve herkesten cok severdim. Yanina varinca selam verdim. Hayret! Vallahi selamimi almadi. Kendisine: Ey Ebu Katade Allah askina soyle. Allah ve Resulu'nu sevdigimi bilmiyor musun? dedim. Sustu, cevap vermedi. Tekrar Allah askina diye yemin verdim, yine konusmadi. Ucuncu sefer Allah adina yemin verdim. Bu defa:
    "-Allah ve Resulu daha iyi bilir!" dedi. Bunun uzerine gozlerimden yas bosandi. Geri dondum, duvari astim."
    Ka'b hikayesine devamla der ki: "(Bir gun) Medine carsisinda yururken Medine'ye bugday satmaya gelmis, Sam ahalisinden Nabati bir fellah: "Ka'b Ibnu Malik'i bana kim gosterecek?" diyordu. Halk beni ona gosterdi. Adam bana yaklasti. Gassan Krali'ndan bir mektup getirdi. Ben okuma-yazma bilirdim, hemen okudum. Mektupta soyle diyordu: "Bana gelen habere gore arkadasin sana sikinti veriyormus. Allah seni hakaret gormek, sikinti cekmek icin yaratmadi. Bize gel, sana iyi davranalim."mektubu okur okumaz: "Bu da bir baska bela" dedim. Tandira goturup attim ve yaktim.
    Nihayet bu (bogucu) elli gunden kirki gecmis, (hakkimizda) vahiy de gecikmisti. Aniden Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in elcisi geldi. Bana: "Resulullah, hanimini terketmeni emrediyor" dedi. ben: "Bosayacak miyim, yoksa baska sekilde bir terk mi?" diye sordum. "Hayir, bosamiyacaksin, ondan ayril, sakin yaklasma!" dedi.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ayni haberi diger iki arkadasima da gondermisti. Hanimima: "Ailene don, onlarin yaninda kal, Allah bu meselede bir hukum bildirinceye kadar da orada bekle" dedim.
    Hilal Ibnu Umeyye'nin hanimi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a muracaat ederek: "Ey Allah'in Resulu, Umeyye Ibnu Hilal kendini kaybetmis bir ihtiyardir, hizmetcisi de yoktur. Ona hizmetini yapiversem bir mahzuru var mi?" diye izin istemis. Ve: "Hayir, hizmet edebilirsin, ancak sakin yakinlasmada bulunma" cevabini almis. Kadin da: "Hayir ya Resulullah! Vallahi, zaten onda kimildayacak mecal kalmadi. Vallahi cezalandigi gunden su ana kadar hic ara vermeden habire agliyor" dedi.
    Ailemden bazisi bana: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gidip hanimin, hizmetlerini yapivermesi icin izin istesen iyi olur. Nitekim o, Hilal'in hanimina hizmet etmesi icin musaade etti" diye tavsiyede bulundu. "Hayir, dedim, boyle bir talepte bulunmayacagim. Bana ne diyecegini nasil bilebilirim, ben genc bir kimseyim."
    Boylece sikintisi daha da artan on gece daha gecirdim. Konusmaktan yasaklandigimizin uzerinden tam elli gece gecti. Ellinci gecenin sabah namazini evlerimizden birinin daminda kilmistim. Ben Allahu Teala'nin hakkimizda belirttigi o dehsetli hal icinde oturmus duruyordum. Ruhum sikilmis, butun genisligine ragmen dunya daralmisti. Sanki bir cendere icerisindeydim. Bir ses isittim. Bu, Sel dagi uzerine cikmis yuksek sesle bagiran birinin sesiydi. (Dikkat kesildim: Bana sesleniyor ve):
    "Ey Ka'b Ibnu Malik mujde!" diyordu. Hemen secdeye kapandim. Hakkimizda bir kurtulusun geldigini anlamistim.
    Meger Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Cenab-i Hakk'in bizi affettigine dair mujdeli haberi o gun sabah namazinda halka duyurmus, halk da bize mujdelemek uzere kosusmus, bazilari da diger iki arkadasima gitmismis. Bir zat bana at kosmustu, Eslemli biri de yaya olarak segirtip daga cikmis... Tabii ki ses, attan daha hizli yol aldi.
    Mujdeci sesini duydugum kimse bir muddet sonra bizzat yanima gelince, derhal iki parca elbisemi cikarip mujde bedeli olarak kendisine giydirdim. Yemin olsun o gun icin baska bir seyim yoktu. Emanet iki giyecek te'min ettim, onlari giyip, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i gormek arzusuyla disari firladim. Yolda halk grup grup beni karsiliyor. Cenab-i Hakk'in affi sebebiyle tebrik ediyordu.
    Bu minval uzere Mescid'e geldim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) etrafini saran ashabinin ortasinda oturuyordu.
    Beni gorunce Talha Ibnu Ubeydillah (radiyallahu anh) kalkti, bana dogru kosup musafaha yapti ve beni tebrik etti. Yemin olsun, onun disinda muhacirlerden baska kalkan olmadi."
    Ka'b onun bu samimi davranisini omru boyu unutmayacaktir.
    Ka'b, (sozlerine devam ederek) sunlari soyledi: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a selam verince memnuniyetten isil isil, mutebessim bir yuzle: "Mujdeler olsun! Annenden dogalidan beri yasadigin en hayirli gununu tebrik ederim" dedi. Ben hemen sordum:
    "Ey Allah'in Resulu, bu sizin bagisladiginiz bir lutuf mu, Cenab-i Hak'tan gelen bir lutuf mu?"
    "Hayir, Allah'tan gelen bir lutuf!" dedi.
    Ka'b, ilaveten dedi ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in vech-i mubarekleri, sururlu anlarinda, bir ay parcasi gibi nurlanir ve parlardi. Biz, bunu derhal anlardik.
    Ben onune oturunca: "Ey Allah'in Resulu! Mazhar oldugum bu af sebebiyle ne var ne yok butun malimi Allah ve Resulu'ne bagisliyorum" dedim.
    "Hayir, dedi. Hepsi olmaz, bir kismini kendine ayir, bu senin icin daha hayirli."
    "Ey Allah'in Resulu, biliyorum ki, Allah beni sidkimdan, dogru sozlulugumden dolayi kurtardi. Benim tevbemden biri de artik, yasadigim muddetce hep dogru soylemek olacaktir."
    Allah'a yemin olsun, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bunu soyledigim gunden beri, dogru soz hususunda, Allah'in bana lutfettigi ihsandan daha guzeline mazhar olan birisini bilmiyorum. Yine Allah'a kasem ederek soyluyorum, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a soz verdigim gunden beri bir kerecik olsun yalan soylemeyi dusunmedim. Geri kalan omrumde de Allah'in beni yalandan korumasini diliyorum."
    Ka'b sunu da soyledi: "Bizimle ilgili olarak Allahu Teala su ayeti indirmisti:
    "And olsun ki, Allah, sikintili bir zamanda bir kisminin kalpleri kaymak uzere iken Peygambere uyan Muhacirler'le Ensar'in ve Peygamber'in tevbelerini kabul etti. Tevbelerini, onlara karsi sefkatli ve merhametli oldugu icin kabul etmistir. butun genisligine ragmen dunya onlara dar gelerek nefisleri kendilerini sikistirip Allah'tan baska siginacak kimse olmadigini anlayan, (savastan) geri kalmis uc kisinin tevbesini de kabul etti. Allah, tevbe ettikleri icin onlarin tevbesini kabul etmistir. Cunku O, tevbeleri kabul eden, merhametli olandir. Ey iman edenler! Allah'tan sakinin ve dogrularla beraber olun!" (Tevbe, 117-119).
    Ka'b sunu da dermis: "Allah'a yeminle soyluyorum, Allah beni Islam'la sereflendirdikten sonra, bana gore, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a soyledigim dogru sozden daha buyuk bir nimet vermemistir. (Allah'in bana lutfettigi birinci buyuk nimeti Islam'la muserref olmam, ikinci buyuk nimeti de Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a dogru soz soylememi nasib etmis olmasidir). Aksi takdirde, diger yalan soyleyenler gibi ben de helak olacaktim. Nitekim Cenab-i Hak, vahiy indirdigi zaman, yalan soyleyenler hakkinda, bir kimse icin soylenebilecek en kotu seyi soylemistir. Allahu Teala soyle buyurmustur: "Dondugunuzde, kendilerin cikismamaniz icin, Allah'a yemin edeceklerdir. Siz onlardan yuz cevirin. Cunku onlar pistirler. Yaptiklarinin karsiligi olarak varacaklari yer cehennemdir. Kendilerinden hosnud olasiniz diye, size yemin verirler. Siz onlardan razi olsaniz bile, Allah yoldan cikmis fasik kimselerden razi olmaz" (Tevbe, 95-96).
    Ka'b sunu soyledi: "(Resulullah Tebuk seferinden dondugu zaman, sefere katilmayanlar gidip ozur diledikleri, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in da, yemin etmeleri uzerine ozurlerini kabul buyurup kendileriyle bey'atlasip, haklarinda istigfarda bulundugu kimselerden, biz uc kisi ayri tutulmus, (onlarin mazhar oldugu aftan istifade edememistik.) Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bizim isimizi, Allah hakkimizda hukmedinceye kadar tehir etmisti. Hakkimizda gelen ayette, Cenab-i Hakk'in: "..geri kalmis uc kisi.." sozunden kasid, savastan geri kalmamiz degildir, bu geri kalis Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in hakkimizdaki hukmu geri birakmasi, yemin ederek ozur dileyenlerin ozrunu kabul ettigi kimselerden ayri tutmasidir."
    Buhari, Vesaya 16, Cihad 103, Menakib 23, Menakibu'l-Ensar 43, Megazi 3, 78, Tefsir, Berae, 17, 18, 19, Isti'zan 21, Eyman 24, Ahkam 53; Muslim, Tevbe 53, (2769); Tirmizi, Tefsir, Berae, (3101); Ebu Davud, Talak 11, (2202), Cihad 173, (2773), Nuzur 29, (3317); Nesai, Talak 18, (6, 152), Nuzur 37, (7, 22).).

    653 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "(Allah yolunda savasa) cikmazsaniz Allah size can yakici azabla azab eder..." (Tevbe, 39) ayeti ile, "Medinelilere ve cevrelerinde bulunan bedevileri, savasta Allah'in Peygamberinden geri kalmak, kendilerini ona tercih etmek yarasmaz" (Tevbe, 120) ayetini su ayet neshetmistir: "Muminler toptan savasa cikmamalidir. Her topluluktan bir taifenin, dini iyi ogrenmek ve milletlerini geri donduklerinde uyarmak uzere geri kalmalari gerekli olmaz mi?..." (Tevbe, 122).
    (Ebu Davud, Cihad 19. (2503).)

    654 - Necdet Ibnu Naki' diyor ki: "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a su ayet hakkinda sordum: "(Allah yolunda cihada) cikmazsaniz, Allah size can yakici azabla azab eder..." (Tevbe, 39). Su aciklamayi yapti: "Allah onlardan yagmuru kesti. Boylece (kuraklik Allah'in onlara takdir ettigi) azablari oldu."
    Ebu Davud, Cihad 19. (2506)H.

    YUNUS (ALEYHISSELAM) SURESI

    655 - Ubade tu'bnu's-Samit (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a Cenab-i Hakk'in su ayeti hakkinda sordum: "Dunya hayatinda da, ahirette de mujde onlaradir.." (Yunus, 64). Su cevabi verdi: "Burada kastedilen mujde salih ruyadir. Mu'min kul onu gorur veya kendisine gosterilir."
    Tirmizi, Ru'ya 3, (2276).

    656 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Cenab-i Hakk Firavun'u suda bogdugu zaman: "Beni Israil'in inandigindan baska ilah olmadigina inandim" dedi. (Yunus, 90). Cebrail buyurdu ki: "Ey Muhammed, sen beni denizin camurundan alip, (Allah'in) rahmeti ona ulasiverir korkusuyla agzini tikarken gorseydin."
    Tirmizi, Tefsir, Yunus, (3106).

    HUD (ALEYHISSELAM) SURESI

    657 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh): "Ey Allah'in Resulu, saclarin agardi, yaslandin" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Beni, Hud, Vaki'a, Murselat, Amme yetesaelun ve Iza's-Semsu Kuvviret sureleri ihtiyarlatti" cevabini verdi."
    Tirmizi, Tefsir, Vaki'a, (3293).

    658 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'in anlattigina gore, kendisine Cenab-i Hakk'in su mealdeki kelamindan sual sorulmustur: "Bilin ki, onlar, Kur'an okunurken gizlenmek icin iki buklum olurlar. Bilin ki elbiselerine burunduklerinde bile Allah onlarin gizlediklerini ve aciga vurduklarini bilir. Cunku o, Kalplerde olani bilendir (Hud, 5).
    Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) su aciklamayi yapmistir: "Bunlar helada soyununca avret mahallerinin acilip, o manzaralarinin semaya ulasmasindan, keza hanimlariyla cinsi mukarenet sirasinda soyununca ciplak hallerinin semaya ulasmasindan korkup haya duyan, (bu yuzden kendilerine sikinti veren) kimseler hakkinda nazil olmustur."
    Buhari, Tefsir, Hud 1.

    659 - Ebu Musa el-Es'ari (radiyallahu anh) anlatiyor: Resul-i Ekrem (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allahu Teala, zalime biraz firsat tanir, amma bir de yakaladi mi artik pacayi kurtaramaz." Sonra da su ayeti okudular: "Allah kasabalarin zalim halkini yakalayinca boyle yakalar, yakalamasi da siddetli ve elimdir" (Hid, 102).
    Tirmizi, rivayetinde: "Firsat tanir (yumli) degil, "muhlet tanir" (yumhil) olmasi muhtemeldir" demistir.
    Buhari, Tefsir, Hud 5; Muslim, Birr 61, (2583); Tirmizi, Tefsir, Hud, (3109); Ibnu Mace, Fiten 22, (4018).

    660 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam gelerek: "Ey Allah'in Resulu! Ben sehrin obur tarafinda bir kadina elledim, cima yapmaksizin onunla nefsimi tatmin ettim. Ve iste ben buradayim, istedigin cezayi ver" dedi.
    Hz. Omer atilarak: "Allah seni ortmus, keske sen de kendini ortup aciklamasaydin" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hicbir cevap vermedi. Adam kalkip gitti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) pesine bir adam gondererek onu cagirtip su ayeti okudu: "Gunduzun iki ucunda ve gecenin gunduze yakin zamanlarinda namaz kil. Dogrusu iyilikler kotulukleri giderir... Bu, ogut kabul edenlere bir oguttur" (Hud, 114). Bunun uzerine bir adam: "Ey Allah'in Resulu bu hukum sadece soru sahibi icin mi (baskasina da samil mi)?" diye sordu. Resululah (aleyhissalatu vesselam): "Herkes icin" cevabini verdi.
    Buhari, Mevakitu's-Salat 4, Tefsir, Hud 6; Muslim, Tevbe 39, (2763); Tirmizi, Tefsir, Hud, (3111); Ebu Davud, Hudud 32, (4468).
#10.10.2009 20:25 0 0 0
  • 671 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) demistir ki: "Andolsun ki sana Seb'u'l-Mesani'yi ve Kur'an-i Azim'i verdik" (Hicr 87) ayetinde gecen es-Seb'u'l-Mesani, uzun sureler (tivel)dir."
    Nesai, Salat 26, (2, 139).

    672 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Kur'an'i parcalayanlara da..." (Hicr, 91) ayetini aciklamak uzere: "Onlar Ehl-i Kitap'tir, yani Yahidi ve Hiristiyanlar. Bunlar onu parcalara bolerek bazi kisimlarina inandilar, bazi kisimlarina inanmadilar" buyurmustur.
    Buhari, Tefsir, Hicr 4, Menakibu'l-Ensar 52.

    673 - Hz. Enes (radiyallahu anh), "Rablerine andolsun ki hepsini yaptiklarindan sorumlu tutacagiz" (Hicr, 92-93) ayeti ile ilgili olarak: "Onlar 'Lailahe illallah' demekten sorumlu olacaklar" demistir.
    Tirmizi, Tefsir, Hicr, (3126); Buhari, hadisi bab basligi olarak kaydetmistir.

    NAHL SURESI

    674 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Gonlu imanla dolu oldugu halde, zor altinda olan kimse mustesna, inandiktan sonra Allah'i inkar edip, gonlunu kafirlige acanlara Allah katindan bir gazap vardir, buyuk azab da onlar icindir" (Nalh, 106) ayetindeki umumi hukumden soyle bir istisna yapti: "Rabbin, turlu eziyete ugratildiktan sonra hicret eden, Allah ugrunda savasan ve sabreden kimselerden yanadir. Rabbin suphesiz bundan sonra da bagislar ve merhamet eder." (Nahl, 110).
    Burada kastedilen Abdullah Ibnu Ebi Sarh'tir. Bu zat, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in vahiy katibi idi. Seytan onu sasirtti. Kafirlere katilmasina sebep oldu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Fetih gunu, onun oldurulmesini emretti. Araya Hz. Osman girerek affini diledi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da onu affetti."
    Nesai, Tahrimu'd-Dem 15, (7, 107).

    675 - Ubey Ibnu Ka'b (radiyallahu anh) anlatiyor: "Uhud savasinda Ensar'dan altmis dort, Muhacirler'den de alti kisi sehid dustu (radiyallahu anhum ecmain). Bu sehidlerden biri de Hz. Hamza (radiyallahu anh) idi. Bunlarin cesedlerinden bazi uzuvlarini kopararak hakaretlerde bulundular. Bunun uzerine Ensar: "Bir gun beze de boyle bir firsat duserse, bu hakaretin daha fazlasini yapacagiz" dediler.
    Mekke'nin fethi gunu olunca su ayet indi: "Eger ceza vermek isterseniz size yapilanin ayniyle mukabele edin. Sabrederseniz andolsun ki bu sabredenler icin daha iyidir." (Nahl, 126).
    Bir adam: Bugunden sonra Kureys yok! dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Dort kisiden baska kimseye dokunmayin" diye emretti."
    Tirmizi, Tefsir, Nahl (3128).

    BENU ISRAIL SURESI

    676 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "...Sana gosterdigimiz ruya ile ve Kur'an'da lanetlenmis agacla sadece insanlari denedik..." (Isra, 60) mealindeki ayette gecen "ruya" icin su aciklamayi yapti: "Bu, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Mirac gecesinde Beytu'l-Makdis'e goturuldugu zaman gozuyle gormesidir. "Kur'an'da lanetlenmis agac" da zakkum agacidir."
    Buhari, Menakibu'l-Ensar 42, Tefsir, Benu Israil 9, Kader 10; Tirmizi, Tefsir, Benu Israil, (3133).

    677 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh), "Bir sehri yok etmek istedigimiz zaman onun nimet ve refahtan simarmis elebasilarina (yola gelmelerini) emrederiz. Ama onlar orada iyice yoldan cikarlar. Artik o sehir yok olmayi hakeder. Biz de onu yerle bir ederiz" (Isra, 16) ayetindeki "Simarmis elebasilarina emrederiz" ifadesiyle ilgili olarak sunu soylemistir: "Biz cahiliye devrinde, sayica artan bir kabile icin: "falanca kabile artti" derdik."

    678 - Yine Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh), "Onlarin taptiklari da Rablerine daha yakin olmak icin vesile ararlar" (Isra, 57) ayeti hakkinda su aciklamayi yapti: "Insanlardan bir grup, cinlerden bir gruba tapiyorlardi. Bu cinniler Musluman oldular. Insanlar hala bunlara tapmayadevam ettiler. Bunun uzerine ayet nazil oldu."
    Buhari, Tefsir, Benu Israil 7, 8; Muslim, Tefsir 28, (3030).

    679 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), "Bir gun butun insanlari onderleriyle beraber cagiririz" (Isra, 71) mealindeki ayetle ilgili olarak sunu soyledi: "Onlardan biri cagirilir. (Amellerinin yazildigi) kitap sag eline verilir. Vucudu altmis zira' genisletilir, yuzu beyazlastirilir. Basina piril piril yanan inciden bir tac gecirilir. Bu haliyle arkadaslarinin yanina doner. Arkadaslari onu uzaktan gorunce: "Ey Rabbimiz bunu bize de ver ve onu hakkimizda mubarek kil" derler. O, yanlarina gelir ve onlara: "Mujde sizlere! Herbirinize bunun bir misli var" der.
    Kafire gelince, onun surati kararir. Onun da vucudu, altmis zira' genisletilir. Ona da bir tac giydirilir. Arkadaslari onu gorunce: "Bunun serrinden Allah'a siginiriz, Ey Rabbimiz onu bize verme" derler. Bu da arkadaslarinin yanina gelir. Onlar: "Ey Rabbimiz, onu zelil et" derler. O da: "Allah sizi rahmetinden uzak tuttu, sizden herkese bunun bir misli verilmistir" der."
    Tirmizi, Tefsir, Benu Israil, (3135).

    680 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma), "Gunesin kaymasi (duluku's-sems) anindan gecenin kararmasina kadar guzelce namaz kil" (Isra, 78) ayetinde gecen duluku's-sems'ten maksad, "gunesin meyli" derdi.
    Muvatta, Vukutu's-Salat 19, (1, 11).
#10.10.2009 20:27 0 0 0
  • 681 - Yine Muvatta'da Ibnu Abbas (radiyallahu anh)'tan geldigine gore, Ibnu Abbas, duluku's-sems tabirini: "Iza fae'l-fey'u" diye aciklardi. (Bu da golgenin bati cihetinden cekilip doguya meyletmesidir. Bu da tam zeval dedigimiz ogle vaktini ifade eder. Gunes gokte tam tepededir ve artik bati cihetine meyletmektedir.)
    Ayetin devaminda gelen "gasaku'l-leyl" tabirini de, "gece ile gece karanliginin birlesmesi" diye aciklardi.
    Muvatta, Vukutu's-Salat 20, (1, 11).

    682 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh)'nin rivayetine gore, "...Sabah namazi sahidlidir" (Isra, 78) ayeti hakkinda Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su aciklamayi yapmistir:
    "Onda gece melekleri de gunduz melekleri de, hazir bulunurlar"
    Tirmizi, Tefsir, Benu Israil, (3136). Tirmizi hadisin sahih oldugunu soylemistir.

    683 - Yine Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a: "...Umid edebilirsin, Rabbin seni bir Makam-i Mahmud'a gonderecektir." (Isra 79) ayetinde zikredilen "Makam-i Mahmud"dan sual edildi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Bu sefaat'tir" diye cevap verdi."
    Tirmizi, Tefsir, Isra, (3136).

    684 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Insanlar kiyamet gunu cemaatler halinde olacaklar. Her ummet kendi peygamberini takip edip: "Ey falan! bize sefaat et, ey falan bize sefaat et! diyecekler. Sonunda sefaat etme isi bana kalacak. Iste Makam-i Mahmud budur."
    Buhari, Tefsir, Benu Israil, 11, Zekat 52.

    685 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hicretle emredildigi zaman kendisine su ayet indi: "De ki: "Rabbim, beni dahil edecegin yere (Medine'ye) hosnudluk ve esenlikle dahil et; cikaracagin yerden de (Mekke'den) hosnudluk ve esenlikle cikar. Katindan beni destekleyecek bir kuvvet ver" (Isra, 80).
    Tirmizi, Tefsir, Benu Israil, (3138).

    686 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Yahudilerden bir gruba ugradi. Onlardan bazisi: "Muhammed'e ruh hakkinda sorun" dedi; bazisi da: "Sakin sormayin, hosunuza gitmeyecek seyler isitirsiniz" diye aralarinda konustular. Sonunda kalkip: "Ey Ebu'l-Kasim bize ruh'tan anlat, (ruh nedir?)" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir muddet sessiz durdu. Ben anladim ki kendisine vahiy inmektedir. Sonra okudu: "Sana ruhtan sorarlar; de ki, ruh Allah'in emrinden ibarettir. Size onun hakkinda az bir ilim verilmistir" (Isra, 85)
    Bir rivayette: "Onun hakkinda az bir ilim verilmistir" denmektedir. A'mes: "Bizim kiraatimizda boyledir" demistir.
    Buhari, Ilm 47, Tefsir, Benu Israil 13, I'tisam 3, Tevhid 28, 29; Muslim, Munafikun 32, (2794); Tirmizi, Tefsir (3140).

    687 - Hz. Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'tan gelen, Tirmizi'nin bir diger rivayeti soyledir:
    "...Yahudiler: "Bize cok ilim verildi, bize Tevrat verildi. Kime Tevrat verilmisse ona cok ilim verilmis demektir" dediler. Bunun uzerine su ayet indi: "De ki Rabbimin sozlerini yazmak icin denizler murekkep olsa ve bir o kadarini da katsak, Rabbimin sozleri tukenmeden denizler tukenirdi" (Kehf, 109).
    Tirmizi, Tefsir, Benu Israil, (3139).

    688 - Saffan Ibnu Assal (radiyallahu anh) anlatiyor: "Iki Yahudi konusuyorlardi, biri arkadasina: "Gel seninle su Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gidelim ve birseyler soralim" dedi. Arkadasi: "Ona peygamber deme" diye mudahale edip ekledi: "Sayet o, kendisinden "peygamber" diye bahsettigini duyacak olursa sevincinden gozleri dort olur."
    Beraberce gidip Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a imtihan niyetiyle dokuz acik ayetten soru sordular. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlara "Allah'a hic bir seyi ortak kilmayin, hirsizlik yapmayin, zina fazihasini islemeyin. Allah7in haram kildigi cana kiymayin, masum kisiyi oldurtmek icinsultana gammazlamayin, sihir yapmayin, faiz yemeyin, gunahsiz kadina zina iftirasi atmayin, savas sirasinda cepheyi koyup kacmayin, ey Yahudiler, bilhassa sizin icin soyluyorum, cumartesi gunu yasagini ihlal etmeyin" dedi.
    Saffan der ki: "Bu cevap uzerine Yahudiler, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in el ve ayaklarini optuler ve: "Sehadet ederiz ki, sen peygambersin" dediler.
    Saffan diyor ki: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlara: "Oyleyse niye bana uymuyorsunuz?" diye sordu. Onlar:
    "Davud (aleyhisselam), neslinden peygamber kesilmesin diye dua etti. Biz, sana uydugumuz takdirde Yahudilerin bizi oldurmesinden korkuyoruz" cevabini verdiler."
    Tirmizi, Isti'zan 33, (2734), Tefsir, Benu Israil (3143); Nesai, Tahrim 18, (7, 111); Ibnu Mace, Edeb 16, (3705).

    689 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "... Ey Muhammed namaz kilarken sesini yukseltme, gizli de okuma, ikisi ortasinda bir yol tut" (Isra, 110) ayeti hakkinda su aciklamayi yapti:
    "Bu ayet, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in gizli (tebligatta) bulundugu sirada nazil olmustur. O zaman sesini yukseltince musrikler isitiyor ve Kur'an'a onu indirene, onu getirene kufrediyorlardi. Allah Teala Hazretleri, "Namazini aciktan yapma." yani "aciktan, yuksek sesle okuma, ta ki musrikler duymasin, ashabin isitmeyecek kadar da kisma" buyurarak ikisi arasi, yani seslilikle sessizlik ortasi bir yol tutmasini emretti."
    Buhari, Tefsir, Benu Israil 14, Tevhid 34, 44, 52; Muslim, Salat 145, (446); Tirmizi, Tefsir, Benu Israil, (3144); Nesai, Salat 80, (2, 177).

    690 - Hz. Aise (radiyallahu anha) diyor ki: "Su ayet dua hakkinda nazil olmustur: "(Ey Muhammed) namaz kilarken sesini yukseltme, gizli de okuma..." (Isra, 110).
    Buhari, Tefsir, Benu Israil 14, Da'avat 17, Tevhid 44; Muslim, Salat 146, (447); Muvatta, Kur'an 39, (1, 218).
#10.10.2009 20:27 0 0 0
  • KEHF SURESI

    691 - Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Kim Kehf suresinin basindan -bir rivayette; sonundan- on ayet ezberlerse Mesih Deccal'in serrinden emin olur."
    Muslim, Salatu'l-Musafirin 257, (809); Ebu Davud, Melahim 14, (4323); Tirmizi, Fedailu'l-Kur'an 6, (2888).

    692 - Ibnu'l-Museyyeb diyorki: "Mal ve ogullar dunya hayatinin susudur. Ama baki kalacak faydali isler, sevap olarak da, emel olarak da Rabbinin katinda daha hayirlidir" (Kehf, 46) ayetinde gecen "baki kalacak faydali isler", kulun sarfedecegi "Allahu ekber", "Subhanallah", "Elhamdulillah", "Lailahe illallah", "La-havle ve-la kuvvete illa billah" sozlerdir."
    Muvatta, Kur'an 22, (1, 210).

    693 - Said Ibnu Cubeyr anlatiyor:
    "Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a dedim ki: "Nevf el-Bekkali, Israilogullarinin peygamberi olan Hz. Musa (aleyhisselam), Hizir'in arkadasi olan Musa olmadigini zannediyor."
    Bana su cevabi verdi: "Allah'in dusmani yalan soyluyor. Ben Ubeyy Ibnu Ka'b (radiyallahu anh)'i dinledim. Demisti ki: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'tan isittim, sunu anlatti:
    "Musa (aleyhisselam) Beni Israil'e hutbe irad etmek uzere ayaga kalkti. Kendisine, "insanlarin en bilgini kimdir?" diye soruldu: I: "Benim" diye cevap verdi. Cenab-i Hak, "Allahu a'lem (yani en iyi bilen Allah'tir)" demedigi icin Musa'yi azarladi. Ve: "Iki denizin birlestigi yerde bulunan bir kulum senden daha alimdir" diye ona vahyetti.
    Hz. Musa (aleyhisselam):
    -"Ey Rabbim ben onu nasil bulabilirim? diye sordu. Kendisine:
    -"Bir zenbile bir balik koy, onu sirtina al. Baligi nerede yitirirsen o zat oradadir" dendi.
    Dendigi gibi yaparak yola cikti. Kendisiyle beraber, hizmetcisi olan Yusa Ibnu Nun da yola cikti. Beraberce yuruyerek bir kayanin yanina geldiler. Hz. Musa ve hizmetcisi dinlenmek uzere orada yattilar. Balik kimildayarak zenbilden cikip denize kaydi. Allah ondan suyun akintisini tuttu. Oyle ki su kemer gibi oldu. Balik icin bir kanal meydana gelmisti. Hz. Musa (aleyhisselam) ve hizmetcisi (balik icin oldugunu bilmeksizin) bu manzaraya sasirdilar. Gunlerinin geri kalan kismi ile o gece boyu da yuruduler. Musa'nin arkadasi ona, baligin gitmesini haber vermeyi unutmustu. Sabah olunca Hz. Musa (aleyhisselam) hizmetcisine: "Hele sabah kahvaltimizi getir. Biz bu yolculukta yorulduk" dedi. Ama emrolundugu yere gelinceye kadar yorulmamisti. Hizmetci:
    -"Hani bir kayanin yanina gelmis yatmistik ya! Ben baligi orada unuttum. Onu hatirlatmayi, bana mutlaka seytan unutturdu. Balik denize sasilacak sekilde sivisip gitmisti" dedi.
    Musa (aleyhisselam): "Bizim aradigimiz orasiydi" dedi ve hemen izlerinin uzerine geri donduler.
    Izlerini takiben yuruyerek kayaya kadar geldiler. Musa (aleyhisselam) orada ortusune burunmus bir adam gordu ve ona selam verdi. Hizir aleyhisselam ona:
    -"Senin bu yerinde selam ne gezer!"
    -"Ben Musa'yim."
    -"Benu Israil'in Musa'si mi?"
    -"Evet."
    -"Sen, Allah'in sana ogrettigi bir ilmi bilmektesin ki ben onu bilmem. Ben de Allah'in bana ogrettigi bir ilmi bilmekteyim ki, onu da sen bilemezsin."
    -"Allah'in sana ogrettigi hakki bana ogretmen sartiyla sana uymami kabul eder misin?"
    -"Sen benimle beraber olmak sabrini gosteremezsin. Mahiyet ve hikmetini bilmedigin seye nasil sabredeceksin ki?"
    -"Insallah sen beni cok sabirli bulacaksin. Hem ben senin hic bir emrine karsi gelmeyecegim."
    -"Oyleyse gel. Ancak, madem bana tabi olacaksin, ben sana haber vermedikce bana hic bir sey sormayacaksin!" dedi. Hz. Musa (aleyhisselam):
    -"Tamam!" dedi.
    Hz. Musa ve Hz. Hizir (aleyhisselam) beraberce gittiler. Deniz kiyisinda yuruyorlardi. Bir gemiye rastladilar. Kendilerin gemiye almalarini soylediler. Gemi sahipleri Hizir (aleyhisselam)'i tanidilar. Ve ucret istemeksizin onlari gemiye aldilar.
    Hizir (aleyhisselam), gidip, geminin tahtalarindan birini deldi. Hz. Musa (aleyhisselam) ona:
    -"Bak, bunlar bizi bedava gemilerine aldilar, sen gidip gemilerini deldin, adamlari bogacaksin. Hic de yakisik almayan bir is yaptin!" dedi.
    Hizir: -"Ben sana, "benimle bulunmaya sabredemezsin" demedim mi?" dedi.
    Hz. Musa: -"Unuttugum sey sebebiyle beni sigaya cekme. Bu is sebebiyle bana zorluk cikarma!" ricasinda bulundu.
    Sonra bunlar gemiden indiler. Sahil boyu yururken, cocuklarla oynayan bir yavrucak gorduler. Hizir (aleyhisselam) yavrucagi yakaladigi gibi eliyle basini kopararak cocugu oldurdu. Musa (aleyhisselam):
    -"Masum bir cocugu kisas hakkin olmaksizin niye oldurdun. Bu cok yadirganacak bir is!" dedi.
    -"Ben sana demedim mi, sen benim beraberligime sabredemezsin!" diye Hizir (aleyhisselam), Musa'ya cikisti. Hz. Musa:
    -"Ama bu birinciden de siddetli idi" dedi ve ilave etti: "Bundan sonra sana bir sey sorarsam, beni arkadas etme, nazarimda bu hususta hakli sayilacaksin" dedi.
    Yola devam ettiler. Bir koye geldiler. Halktan yiyecek birseyler istediler. Ama kimse onlari agirlamadi. Koyde yikilmak uzere olan bir duvara rastladilar. Hizir (aleyhisselam) eliyle soyle gostererek: "Egilmis" diyordu. Onu dogrulttu. Hz. Musa (aleyhisselam) ona:
    -"Bir cemaat ki, kendilerine geliyoruz, bize ilgi gosterip, agirlamiyorlar, yiyecek vermiyorlar. Sen onlara bedava is yapiyorsun, dilesen ucret alabilirdin!" dedi.

    Hizir (aleyhisselam), Hz. Musa'ya: -"Artik birbirimizden ayrilma zamani geldi. Simdi sana sabredemedigin seylerin te'vilini haber verecegim" dedi.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu ara ilave etti: -"Allah Musa'ya rahmet buyursun. Keske, Hz. Hizir'la beraberlige sabretseydi de maceralarini bize nakletseydi, bunu ne kadar isterdim!"
    Ravi devam ediyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Birinci (soru)su Musa'nin bir unutmasi idi. Bir serce gelerek geminin kenarina kondu. Sonra denizden gagasiyla su aldi. Hz. Hizir bunu gostererek Hz. Musa'ya, "Bak, dedi. Benim ve senin ilmin ve diger mahlukatin ilmi, Allah'in ilminden, su kusun denizden eksilttigi kadar eksiltir."
    Buhari, Tefsir, Kehf 2, 3, 4, Ilm 16, 19, 44, Icare 7, Surut 12, Bed'u'l-Halk 11, Enbiya 27, Tevhid 31; Muslim, Fedail 170, (2380); Tirmizi, Tefsir, Kehf, (3148); Ebu Davud, Sunnet 17, (4705, 4706, 4707).

    694 - Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), "duvarin altinda onlarin bir hazinesi vardi" (Kehf, 82) ayetini acikladi ve: "O hazine altin ve gumustendi" buyurdu.
    Tirmizi, Tefsir, (3153).

    695 - Zeyneb Bintu Cahs (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir gun korkulu bir vaziyette odaya girdi. Soyle diyordu: "La ilahe illallah, yaklasan bir beladan Arabin vay haline. Bugun, Ye'cuc ve Me'cuc'un seddinden soyle bir gedikacildi." bas parmagi ile sehadet parmagini halka yaparak gosterdi. Ben:
    -"Ey Allah'in Resulu, yani icimizde salih kimseler oldugu halde toptan helak mi olacagiz?" dedim.
    -"Evet, dedi, fenaliklar artarsa oyle olur."
    Buhari, Enbiya 7, Menakib 20, Fiten 4, 28; Muslim, Fiten 1, (2880); Tirmizi, Fiten 23, (2188).

    696 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), (Zulkarneyn'in insa ettigi) sed hakkinda buyurdular ki:"(Ye'cuc ve Me'cuc) onu hergun oyuyorlar. Tam delecekleri sirada baslarinda bulunan reis: "Birakin artik, delme isini yarin yaparsiniz" der. (Onlar birakip gidince) Allah, seddi, daha saglam olacaksekilde eski haline iade eder. Boylece gunler gecer, kendilerine takdir edilen muddet dolar ve onlarin insanlara musallat olmalarini Allah'in arzu ettigi vakit gelir. O zamanbaslarindaki reis: "Haydi donun, yarin insaallah bunu deleceksiniz" der -ve ilk defainsaallah tabirini kullanir-."
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) devamla der ki: "Donup giderler. Ertesi gun geldikleri vakit seddi ne halde birakmislarsa oyle bulurlar ve (o gunku calisma sonunda) derler. Acilan delikten insanlarin uzerine bosanirlar. (Onlerine cikan) sulari icip kuruturlar. Insanlar onlardan korkup kacar.
    Ye'cuc veMecuc goge bir ok atar. Bu ok kana bulanmis olarak kendilerine geri doner. Soyle derler: "Arzda olanlari ezim ezim ezdik, semada olanlari da alcaltip alt ettik."
    Allah onlari enselerinden yakalayacak bir kurt gonderir. Bu kurt onlari toptan helak edip, herbirini parcalanmis halde yere serer."
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sozunu soyle tamamladi: "Muhammed'in nefsini elinde tutan Zat'a kasemolsun, yeryuzundeki butun hayvanlar, onlarin etinden yiyerek canlanir, sutlenir ve semirir."
    Tirmizi, Tefsir, Kehf, (3151); Ibnu Mace, Fiten 33, (4080).

    697 - Mus'ab Ibnu Sa'd anlatiyor: "Babama su ayet hakkinda sordum: "Ey Muhammed! "Size amelce en cok zararli olanlari haber verelim mi?" de..." (Kehf, 103) ve dedim ki: "Burada kastedilenler Haruriler midir?" Bana:
    -"Hayir, onlar Yahudiler ve Hiristiyanlar'dir. Cunku Yahudiler, Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'i tekzib ettiler. Hiristiyanlar ise cenneti tekzib ettiler ve: "Cennette ne yiyecek ne de icecek vardir" dediler."
    Buhari, Tefsir, Kehf 5.

    698 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) haber veriyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kiyamet gunu, sisman, iri bir adam mizana getirilip tartilir da, Allah indinde sinek kanadi kadar agirligi olmadigi gorulur." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ilave etti: "Dilerseniz su ayeti okuyun: "Bunlar, Rablerinin ayetlerini ve O'na kavusmayi inkar edenlerdir. Bu yuzden isleri bosa gitmistir. Kiyamet gunu biz onlar icin hicbir tartida bulunmayacagiz" (Kehf, 105).
    Buhari, Tefsir, Kehf 6; Muslim, Kiyame 18, (2785).

    699 - Ebu Sa'd Ibnu Fadale (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i isittim soyle demistir: "Allah gelecegi kesin olan mahser gununde insanlari topladigizaman bir kimse siyle bir duyuruda bulunur: "Kim isledigi bir amelde Allah'a birini ortak kosmus ise sevabini ondan istesin. Zira Allah, sirkin her cesidine en mustagni olan Zat'tir."
    Tirmizi, Tefsir, Kehf, (3152).

    MERYEM (ALEYHA'S-SELAM) SURESI

    700 - Mugire Ibnu Su'be (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben, Necran'a gelince bana sordular: "Sizler su ayeti okuyordunuz: "Ey Harun'un kizkardesi: Baban kotu bir kimse degildi..." (Meryem 28). Halbuki, Hz. Musa, Hz. Isa (aleyhima's-selam)'dan yuzlerce yil once yasamistir. (Nasil olur da Hz. Isa'nin annesi olan Hz. Meryem, Hz. Musa'nin erkek kardesi olan Hz. Harun'un kizkardesi olur?)" Ben Merdine'ye Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yanina gelince, bu meseleyi ona sordum, su cevapta bulundular: "Onlar, kendilerinden once yasamis olan peygamberlerinin ve salih kisilerin isimleriyle isimleniyorlardi."
    Muslim, Adab 9, (2135); Tirmizi, Tefsir, Meryem, (3154).
#10.10.2009 20:28 0 0 0
  • 701 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah(aleyhissalatu vesselam) okudu: "Ey Muhammed! Hala gaflet icinde bulunanlari ve hala inanmayanlari, onlari isin bitmis olacagio hasret gunu ile uyar" (Meryem 39). Sonra dedi ki: "(Kiyamet gunu) olum alaca bir koc suretinde getirilir. Cennetle cehennem arasinda yer alan sur uzerinde durdurulur. Once:
    -"Ey cennet ahalisi!" diye bagirilir, onlar baslarini kaldirirlar. Sonra:
    -"Ey cehennem ahalisi!" diye bagirilir, onlar da baslarini kaldirirlar. Sonra sorulur:
    -"Bunu tanidiniz mi, nedirbu?Hepsi birden:
    -"Evet tanidik, derler. Bu olumdur"
    Koc yatirilir ve kesilir. Eger, Allah cennet ahalisi icin hayata hukmetmemis olsaydi, neseyle olurlerdi. Cehennem ahalisi icin de Allah hayata, bekaya hukmetmemis olsaydi onlar da uzulerek olurlerdi."
    Tirmizi, Tefsir, Meryem (3155), Tirmizi hadisin sahih oldugunu soylemistir. Bu hadis biraz farkli sekilde de rivayet edilmistir. Buhari, Tefsir, Meryem 2; Muslim, Sifatu'n-Nar; Tirmizi, Cennet 20, (2561).

    702 - Katade (merhum), su ayet hakkinda: "Onu yuce bir yere yukselttik" (Meryem 57). Hz. Enes (radiyallahu anh) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'an su rivayeti yaptigini belirtir: "Ben Mirac'ta iken dorduncu kat semada Hz. Idris (aleyhi's-selam)'i gordum."
    Tirmizi, Tefsir, Meryem, (3156).

    703 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Hz. Cibril (aleyhisselam)'e: "Bana, niye halen yapmakta oldugundan daha fazla ziyarette bulunmuyorsun?" diye sormustu, su ayet indi: "Cebrail Muhammed'e soyle dedi: "Biz ancak Rabbinin buyruguyla ineriz, gecmisimizi, gelecegimizi ve ikisinin arasindakileri bilmek O'na mahsustur. Rabbin unutkan degildir" (Meryem 64).
    Buhari, Tefsir, Meryem 2, Bed'u'l-Halk 6, Tevhid 28; Tirmizi, Tefsir, Meryem, (3157).

    704 - Ummu Mubessir el-Ensariyye (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i dinledim soyle buyurmustur:
    "(Hudeybiye biatina katilan) ashabu's-secere'den hic kimse insaallah cehenneme girmeyecektir."
    Bunun uzerine Hafsa (radiyallahu anha) validemiz: "Hayir ey Allah'in Resulu!" dediyse de Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onu azarladi.
    Bunun uzerine Hz. Hafsa (radiyallahu anha) su ayeti okudu: "Sizden cehenneme ugramayacak yoktur. Bu, Rabbinin, yapmayi uzerine aldigi kesinlesmis bir hukumdur" (Meryem 71).
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ona su cevabi verdi: "Allah soyle de buyurmaktadir: "Sonra biz, Allah'a karsi gelmekten sakinmis olanlari kurtarir, zalimleri de orada diz ustu cokmus olarak birakiriz" (Meryem 72).
    Muslim, Fedailu's-Sahabe 163, (2496).

    705 - Suddi anlatiyor: "Murre el-Hemedani'ye, "Sizden cehenneme ugramayacak yoktur" (Meryem 71) ayetinden sordum. Bunun uzerine bana Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'in Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'den rivayet ettigi su hadisi rivayet etti: "Insanlar atese girerler, sonra amellerine gore ondan cikarlar: Onlarin ilk grubu simsek hiziyla cikar, ikinci grub ruzgar gibi cikar. Sonra at sur'atiyle, at binicisi suratiyle, sonra yaya kosusuyla, en sonra da yaya yuruyusuyle cikar."
    Tirmizi, Tefsir, Meryem (3158).

    706 - Habbab Ibnu'l-Eret anlatiyor: "Cahiliye devrinde demirci idim. As Ibnu Vail es-Sehmi'ye bir kilic yaptim. Ucretimi almaya gelmistim.
    -"Hayir, Muhammed'i inkar etmedikce vermeyecegim" dedi. Kendisine:
    -"Asla" Sen olup, Allah seni yeniden diriltinceye kadar ebediyyen onu inkar etmeyecegim" dedim.
    -"Yani ben, oldukten sonra tekrar dirilecegim ha!" diye alaya aldi. Ben:
    -"Bundan ne suphe!" deyince:
    -"Oyleyse birak beni, oleyim de yeniden dirileyim. Bana bol mal ve evlat verilecek. O zaman sana olan borcumu eda ederim" dedi.
    Bunun uzerine su ayet indi: "Ey Muhammed! Ayetlerimizi inkar eden ve: "Bana elbette mal ve cocuk verilecektir" diyeni gordun mu? O gorulmeyeni mi biliyor, yoksa Rahman katindan bir soz mu almistir? Hayir soyledigini yazacagiz ve onun azabini uzattikca uzatacagiz. Bahsettikleri seyler bize kalacaktir. Kendisi bize tek basina gelecektir" (Meryem 80).
    Buhari, Tefsir, Meryem 3, 4, 6, Icare 15, Husumat 10, Buyu 29; Muslim, Munafikun 35, (2795); Tirmizi,Tefsir, (3161).

    707 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Allah bir kulu sevdi mi, Cebrail (aleyhisselam)'e soyle seslenir: "Ben falanca kisiyi seviyorum, sen de sev!" Bunun uzerine semada ayni sekilde nida edilir. Sonra, arz ehli arasina onun sevgisi indirilir. Bunu su ayet ifade etmektedir: "Inanip hayirli is isleyenleri Rahman sevgili kilacaktir" (Meryem 96). "Allah bir kula bugzettimi, Cibril (aleyhisselam)'e seslenir: Ben falancaya bugz ediyorum. Bu sekilde semada nida edilir. Sonra, yeryuzune onun hakkinda bugz indirilir."
    Tirmizi, Tefsir, Meryem, (3160).

    HACC SURESI

    708 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Insanlardan bazisi vardir, Allah'a (dininin) yalniz bir taraf(in)dan(tutup, sekk ve tereddud icinde) ibadet eder. Eger kendisine bir hayir dokunursa ona yapisir. Eger bir fitne isabet ederse yuzu ustu doner. Dunyada da, ahirette de husrana ugramistir o. Bu ise, apacik ziyaninta kendisidir." (Hac, 11) ayetinin inis sebebini aciklamak maksadiyla soyle buyurdu: "Bazilari vardi, Medine'ye gelir, bakardi; bu gelisiyle hanimi oglan dogurur, ati da yavrularsa, "Bu din, derdi, salih iyi bir dindir." Sayet hanim oglan dogurmaz, ati da yavrulamazsa: "Bu din kotudur" derdi."
    Buhari, Tefsir, Hacc 2.

    709 - Ali Ibnu Ebi Talib (radiyallahu anh) buyurdular ki: "Kiyamet gunu, Rahman'in onune, dava acmak uzere ilk diz cokecek olan benim."
    Kays Ibnu Ubad der ki: "Onlar hakkinda su ayet indi: "Iste Rabbleri hakkinda tartismaya giren iki taraf; O'nu inkar edenlere atesten elbiseler bicilmistir. Baslarina da kaynar su dokulur de bununla karinlarindakiler ve deriler eritilir. Demir topuzlar da onlar icindir" (Hacc19-21). Kays devamla der ki: "Onlar Bedir savasindakarsilikli mubareze eden kimselerdir. Bir tarafta, Hz. Ali, Hz. Hamza ve Ubayde Ibnu'l-Haris (radiyallahu anhum), karsi tarafta da Seybe Ibnu Rebia, Utbe Rebi'a ve el-Velid Ibnu Utbe varlardi."
    Buhari, Tefsir, Hacc 3, Megazi 3, 7.

    710 - Ibnu'z-Zubeyr (radiyallahu anhuma) anlatiyor:
    "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "(Kabe'ye) Kur'an-i Kerim'de, Beytu'l-Atik denmis olmasi (Hacc 29, 33) ona hic bir cebbarin galebe calmamis olmasindandir."
    Tirmizi, Tefsir, Hacc (3169).
#10.10.2009 20:28 0 0 0
  • 711 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Mekke'den cikarildigi zaman Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) soyle soyledi: "Peygamberlerine eziyet ettiler, o da (dayanamayip) oradan cikti. Mutlaka helak olacaklar." Bunun uzerine su ayet indi: "Haksizliga ugratilarak kendilerine savas acilan kimselerin karsi kosup savasmasina izin verilmistir. Allah onlara yardim etmeye elbette kadirdir" (Hacc 39). Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) der ki: "Bu ayet uzerine anladim ki, (musriklerle) savas olacak."
    Tirmizi, Tefsir, Hacc, (3170); Nesai, Cihad 1, (6, 2).

    KAD EFLAHA (MU'MINUN) SURESI

    712 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a sorarak: "Ey Allah'in Resulu, "Rablerine donecekleri icin kalpleri urpererek vermeleri gerekeni verenler, iste onlar iyi islerde yaris ederler. O ugurda ileri gecerler" (Mu'minun 60) ayetinde kastedilenler, sarap icenler, hirsizlik yapanlar mi? dedim. Bana "Hayir ey Siddik'in kizi. Aksine onlar, oruc tutup, sadaka verip, yaptiklari bu hayirlarin kendilerinden kabul edilmemesinden korkanlardir. (Baksana ayet ne buyuruyor): "Iste onlar iyi islerde yaris ederler" cevabini verdi."
    Tirmizi, Tefsir, Mu'minun (3174).

    713 - Ebu Said el-Hudri (radiyallahu anh), "Ates onlarin yuzlerini yalar, disleri siritip kalir" (Mu'minun 104) ayeti hakkinda su aciklamayi yapar: "Ates yuzu kizartir ve ust dudak buzulur, oyle ki, basinin ortasina kadar cekilir, alt dudak da asagiya sallanir ve gobege kadar duser."
    Tirmizi, Tefsir, Mu'minun, (3175)

    NUR SURESI

    714 - Amr Ibnu Su'ayb, babasi, dedesi tarikiyle rivayet ediyor: "Kendisine Mersed Ibnu Ebi Mersed denen bir zat (radiyallahu anh) vardi. Mekke'den Medine'ye esir tasirdi. Mekke'de Anak adinda fahise bir kadin bu adamin dostu idi. Mekkeli esirlerden birine, kendisini goturmeyi vaadetmisti. (Simdi hikayesini kendisinden dinleyelim):
    -"Mersed'sin degil mi?" dedi. Ben:
    -"Evet Mersed'im" dedim.
    -"Merhaba, hos geldin, gel yanimizda geceyi gecir!" dedi. Ben:
    -"Hayir, ey Anak, Allah zinayi haram etti" dedim. Kadin:
    -"Ey cadir ahalisi, bu adam esirlerinizi goturuyor!" diye bagirdi. Kactim.
    Beni sekiz kisi takip etti. Handeme Dagi'nin yolunu tuttum, bir magaraya girdim. Takipciler arkamdan gelip magaranin agzini tuttular. Tepemden uzerime bevlettiler. Sidikleri basima isabet etti. Ancak Allah, onlarin beni gormelerine mani oldu. Sonra donup gittiler.
    Ben de arkadasimin yanina dondum. Onu sirtladim. Agir birisiydi. Mekke'nin disindaki Izhir denen mevkiye geldim. Orada demir bukagilarini cozdum. Onu sirtimda tasiyordum. Beni cok yormustu. Nihayet Medine'ye geldim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in huzuruna ciktim:
    -"Ey Allah'in Resulu, Anak'la evleneyim mi?" dedim.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) cevap vermedi. Sonra su ayet indi: "Zina eden erkek, ancak zina eden veya putperest bir kadinla evlenebilir. Zina eden kadinla da, ancak zina eden veya putperest olan bir erkekevlenebilir..." (Nur, 3).
    Bu vahiy uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana:
    -"EyMersed, zina eden erkek ancak zina eden veya putperestbir kadinla evlenebilir. Zina eden kadinla da ancak zina eden veya putperest olan bir erkek evlenebilir, onunla evlenme!" dedi.
    Tirmizi, Tefsir, Nur (3176); Ebu Davud, Nikah 5, (2051); Nesai,Nikah 12, (6, 66).

    715 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hilal Ibnu Umeyye (radiyallahu anh) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yaninda, haniminin Serik Ibnu Sahma ile zina yaptigini soyledi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Ya delil getirirsin ya da sirtina hadd tatbik edilir" dedi.
    Hilal: "Ey Allah'in Resulu! Birimiz, hanimi uzerinde bir adam gorse, kosup delil mi arayacak?" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onceki sozunu tekrar ediyordu: "Ya delil getirirsin ya da sirtina had uygulanir." Bunun uzerine Hilal:
    "Seni hak uzerine gonderen Zat'a kasem olsun dogru soyluyorum. Mutlaka Allah sirtimi hadden kurtaracak bir vahiy gonderecektir" dedi. Cibril (aleyhisselam) indi ve su vahyi indirdi: "Karilarina zina isnad edip de kendilerinden baska sahidleri olmayanlarin sahidligi, kendisinin dogru sozlulerden olduguna Allah'i dort defa sahid tutmasiyla olur. Besincisinde eger yalancilardan ise Allah'in lanetinin kendisine olmasini diler" (Nur 6-7).
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) oradan ayrildi. Onlarra adam gonderdi. Hilal geldi (lanet okuyarak) sehadette bulundu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Allah biliyor ki, ikinizden biriniz yalancisiniz, tevbekar olaniniz var mi?" dedi.
    Sonra kadin kalkti, a da sehadette bulundu. Kadin besinci sehadette iken kidini durdurdular ve: "Besinci sehadet, (yalanci oldugun takdirde) siddetli azab gerektirir" dediler.
    Ibnu Abbas der ki: Bunun uzerine kadin durakladi ve sukut etti. Oyle ki, yeminden rucu edecegini sandik.
    Sonra: "Hayir, vallahi kavmimi bundan boyle mahcup hale dusurmeyecegim" dedi ve yeminini tamamladi.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Iyi bakin, eger bu kadin gozleri surmeli, kabalari iri, bacaklari kalin bir cocuk dogurursa bilin ki bu cocuuk Serik Ibnu Sahma'dandir" buyurdu. Gercekten de bu evsafta bir cocuk dogurdu. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle soylediler:
    "Eger, Allah'in Kitabi'nda kadinin yemini ile haddini dusecegi hususunda hukum gelmemis olsaydi, (cocuktaki bu benzerlikten hareketle kadinin zaniligine hukmederdim ve) onun benden gorecegi vardi."
    Buhari, Tefsir, Nur 3, Sehadet 21, Talak 28; Ebu Davud, Talak 27, (2254); Tirmizi, Tefsir, Nur, (3178),

    716 - Zuhri merhum, Urve ve baskalarindan almis olarak Hz. Aise'nin su rivayetini nakleder:
    "Hz. Aise (radiyallahu anha) buyurmustur ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir sefere cikacagi zaman kadinlari arasinda kur'a ceker, kur'a kime cikarsa onu beraberinde sefere gotururdu.
    Bir sefer sirasinda da benim okum cikti ve yolculuguna ben refakat ettim. Bu sefer, ortunme emri geldikten sonra idi. Ben yol sirasinda deve sirtinda giden bir mahmil icinde tasiniyordum. Konak yerlerinde de onun icinde iken iniyordum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in o gazvesi sona erinceye kadar hep boyle yol aldik. Nihayet geri dondu ve Medine'ye yakin bir yerde konakladik. Geceleyin bir muddet kaldiktan sonra donus emri verildi. Donus emri ciktigi sirada ben kalkip (kaza-yi hacet icin tek basima) sordudan ayrilip gittim. Ihtiyacimi gordukten sonra binegime geri geldim. O sirada gogsumu yokladim. Yemen'in goz boncugundan yapilmis gerdanligimkopmustu. Aramak uzere geri dondum. Onu aramak beni epeyce oyaladi. Benim binegimle mesgul olan askerler gelip mahmilimi deveme yuklemisler. Zannetmisler ki ben mahmilin icindeyim. O zamanlar kadinlar cok hafifti. Az yedikleri icin sisman degillerdi. Askerler mahmilini kaldirirken hafifligine sasirmayip yuklemisler. Ben zaten kucuk yasta bir kadindim: Hulasa devemi surup gitmisler.
    Ordu gittikten sonra gerdanligimi buldum. Ordugaha geri dondugum zaman kimseyi bulamadim. Herkes gitmisti. Once bulundugum yere geldim. Beni bir muddet sonra kaybetmis olduklarini farkederek aramaya geleceklerini dusundum. Bu halde iken uyku bastirmis ve uyuyup kalmisim.
    Safvan Ibnu Muattal es-Sulemi -ki bilahere (Zekvan'da ikamet ederek) Zekvani unvanini da almistir- (geri gozculugu vazifesiyle) ordugahin gerilerinde geceyi gecirmisti. Sabah olunca benim menzilden gecerken uyuyan bir insan karaltisi gorerek yanima geldi. Gorur gormez beni tanidi. Zira ortunme emri gelmezden once beni gormustu.
    Ben onun istirca sesiyle "Inna lillah ve inna ileyhi raci'un =Biz Allah'in kullariyiz ve Allah'a donup varacagiz" uyandim. Derhal basortumle yuzumu orttum. Allah'a kasem olsun bana tek kelime konusmadi, istircaindan baska bir tek sozunu de isitmedim. Indi ve devesini ihtirdi. Binmem icin devenin on ayaklarina ayagiyla basti. Ben de bindim. Devemi onden cekti, boylece yol aldik. Ordu bir yerde konakladigi sirada onlara yetistik.
    (Gecikme hadisesini iftira vesilesi yaparak) benim yuzumden helak olanlar oldu. Bu iste en buyuk vebal de Abdullah Ibnu Ubey Ibni Selul'e dusmustu.
    Medine'ye geldigimiz zaman bir ay kadar hasta yattim. Meger bu esnada iftira edenlerin dedikodulari herkesi mesgul ediyormus. Benim ise hicbir seyden haberim olmadi. Ancak bir husus bende kusku uyandirmisti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'da, baska zaman hastalaninca gordugum iltifat ve alakayi goremiyordum. Yanima girip selam veriyor, sonra da: "Su sizinki nasil?" deyip cikiyordu. Bu davranisindan biraz iskilleniyordum ama yine de (ortaligi saran) fitneden bihaberdim. Bu halde nekalet devresine girdim.
    Bir gece, ben ve Ummu Mistah o zaman icin hela olarak kullandigimiz menasi (denen cukurlarin bulundugu semte) dogru gitmistik. Biz buraya, geceden geceye cikardik. (Hicab ayetinden sonra) evlerde helalar insa edilince cikmaz olduk. Bundan once biz de, eski Araplarin def-i hacetteki usulune uyuyorduk. Ben ve Ummu Mistah -ki bu kadin Ebu Ruhm Ibnu Muttalib Ibni Abdi Menaf'in kizidir- boylece yuruduk. Onun annesi Ebu Bekri's-Siddik'in teyzesi olan Sahr Ibnu Amir'in kizidir. Oglu da Mistah Ibnu Usase Ibnu Ubad Ibni'l-Muttalib'dir.
    Isimiz bittikten sonra yuruyorduk. Ummu Mistah, ayagi ortusune takilarak dustu. Kadin (boyle can yakici durumlarda soylenmesi adet olan "dusmanin helak olsun demedi): "Mistah helak olsun!" diye (ogluna) beddua etti. Ben kadina:
    -"Amma da yaptin!" Bedir gazvesine katilan bir kimseye beddua ediyorsun ha!" dedim.
    -"Anacigim! onun ne soyledigini isitmedin mi?" dedi.
    -"Ne soylemis ki?" dedim.
    Bunun uzerine iftiracilarin soylediklerini bir bir anlatti. Hastaligima yeni hastalik katildi.
    Eve donunce, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yanima girdi ve:
    (Ismimi soylemeden) "Adaminiz nasil." dedi. Ben:
    -"Ebeveyniminyanina gitmeye izin ver" dedim. Ben, haberin aslini annemle babamdan isitmek istiyordum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) izin verdi, ben de ebeveynimin yanina geldim. Anneme:
    -"Ey annecigim, halk arasinda soylenen bu sozler nedir?" dedim.
    -"Ey kizim! Sen bu meseleyi buyutme. Allah'a kasem olsun guzel ve kocasinin yaninda sevgili olan, bircok kumalari (ortak) bulunan bir kadin hakkinda her zaman cok dedikodu ederler" dedi. Ben:
    -"Subhanallah, demek halk boyle soyluyor ha!" dedim.
    O gece sabaha kadar hic durmadan agladim. Ne gozumun yasi dindi, ne de gozume uyku girdi.
    Sabah oldu, ben hala agliyordum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) o gun Ali Ibnu Ebi Talib'i ve Usame Ibnu Zeyd (radiyallahu anhuma)'i cagirmisti. Benimle ilgili vahyin gecikmesi uzerine ailesiyle ayrilma hususunda onlarla istisare ediyordu.
    Usame (radiyallahu anh), ehlinin sucsuzlugu hususunda onlara karsi icinde besledigi sevgiye dayanarak, bildigi hususu soyle dile getirmisti:
    -"Ey Allah'in Resulu! Onlar zevcelerinizdir. Allah'a kasem olsun, onlar hakkinda hayirdan baska bir sey bilmiyoruz."
    Ali Ibnu Ebi Talib de soyle demisti:
    -"Ey Allah'in Resulu, Allah sana darlik vermez. Ondan baska kadin coktur. Sen cariyene sor, (onun halinni o daha iyi bilir), sana gercegi haber verir."
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu tavsiye uzerine cariyemiz Berire'yi cagirdi ve:
    -"Ey Berire, soyle! Aise'de sana suphe verici bir husus gordun mu?" diye sordu. Berire:
    -"Hayir! Seni hak uzerine peygamber olarak gonderen Zat-i Zulcelal'e yemin olsun, ben onda fena buldugum bir sey gormedim. Ayiplanabilecek tek gordugum sey sudur: "Yasi genc oldugu icin, ailesi icin yogurdugu hamurun uzerine uyur, bu sirada gelen keci, hamurdan yerdi."
    (Bu sorusturma sonunda) Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kalkip mescidde bir hutbe okur. Bu iftirayi ilk defa cikaran Abdullah Ibni Ubey Ibni Selul hakkinda soz etmekten ozur dileyerek, minberde sunlari soyler:
    -"Ehlim hakkinda bana sikinti veren adami cezalandirmada, intikamimi almada bana kim yardim edecek? Allah'a yemin olsun ehlim hakkinda hayirdan baska bir sey bilmiyorum. Adi iftiraya karistirilan bir adamdan soz ettiler. Onun hakkinda da hayirdan baska bir sey bilmiyorum. O ailemin yanina ben olmayinca hic girmemistir."
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bu sozleri uzerine (Evs kabilesinin reisi) Sa'd Ibnu Muaz (radiyallahu anh) kalkti ve:
    -"Ey Allah'in Resulu! Allah'a yemin olsun biz ondan senin intikamini aliriz! Eger Evs kabilesindense boynunu vururuz. Hazrecli kardeslerimizden ise, bize sen emredersin, biz emrini aynen yerine getiririz!" dedi.
    Hazrec kabilesinin reisi olan Sa'd Ibnu Ubade ayaga kalkti. Sa'd aslinda salih bir kimseydi. Ancak (Sa'd Ibnu Muaz'in konusmasindan alinarak) kabile hamiyet ve gayretine kapilmisti. Sa'd Ibnu Muaz'a donerek su sert cevabi verdi:
    -"Vallahi sen yalan soyluyorsun! Sen onu (Abdullah Ibnu Ubey Ibnu Selul'u) olduremezsin. Oldurtmeye gucun de yetmez."
    (Ensar'in ileri gelenlerinden) Useyd Ibnu Hudayr (radiyallahu anh) -ki bu zat da Sa'd Ibnu Muaz'in amcaogludur- kalkarak Sa'd Ibnu Ubade'ye cikisti:
    -"Allah'a yemin olsun yalan soyleyen sensin. Onu mutlaka oldururuz. (Abdullah Ibnu Ubey'e arka cikiyorsan) sen de munafiksin, munafiklar hesabina kavga ediyorsun!"
    Derken (Ensar'in iki kabilesi) Evs ve Hazrec ayaga kalkmislar ve Resulullah (aleyhissalatu vesselam) daha minberde iken, birbirlerine girmeye ramak kalmisti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sukuneti saglayincaya kadar gayret sarfetmis ve minberden inmisti.
    Ben o gun de agladim. Ne gozumun yasi dindi, ne de gozume uyku girdi. Muteakip gece de hep agladim: Ne gozumun yasi dindi ne de bir parca olsun uykum geldi. Sabahleyin annem ve babam yanima geldiler. Boylece ben, iki gece bir gunduz araliksiz aglamistim. Oyle ki artik aglamaktan cigerlerim parcalanacak diye dusunuyordum.
    Onlar yanimda oturuyorlar, ben de aglamaya devam ediyordum. Derken Ensar'dan bir kadin izin istedi. Ona, gir dedim. Yanima oturup o da benimle aglamaya basladi. Biz bu halde iken Resulullah (aleyhissalatu vesselam) girdi. Sonra oturdu. Hakkimda soylenen seyler soylenileden beri yanimda hic oturmamisti. Bu arada bir ay gecmis ve meselemle ilgili herhangi bir vahy gelmemisti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) otururken sehadet kelimesini de getirmisti. Sonra bana sunlari soyledi:
    -"Ey Aise, senin hakkinda bana soyle soyle sozler ulasti. Eger bu dedikodulardan beri isen Allah seni vahiyle tebrie edecektir. Sayet bir gunah isledi isen Allah Teala'ya tevbe et. Zira kul bir gunah isler, sonra da gunahini itirafla tevbe ederse, Allah Teala tevbesini kabul ve affeder."
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in sozlerini tamamlayinca (izdirabimin siddetinden) gozlerimin yasi kurudu, artik tek bir damla bile yas hissetmiyordum. Babama:
    -"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in sozlerine sen cevap ver" dedim.
    Babam: -"Vallahi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a ne diyecegimi bilemiyorum" dedi. Anneme yonelerek:
    -"Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soylediklerine sen bari cevap ver" dedim. Annem de:
    -"Vallahi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a ne soyleyecegimi ben de bilemiyorum" dedi.
    Hz. Aise devamla der ki: "Ben yasi henuz kucuk bir kadindim. Kur'an'dan da fazla okumuyordum. Dedim ki:
    -"Vallahi ben biliyorum ki halkin soylestigi seyleri isittiniz. Onlar icinize yer etti ve hep inandiniz. Size: "Gunahsizim" dedim, inanmiyorsunuz. Yapmadigim bir seyi size itiraf etsem, -Allah biliyor ki ben ondan beriyim- beni tasdik edeceksiniz. Allah'a kasem olsun, sizinle benim durumumu anlatacak en iyi ornek Hz. Yusuf'un babasi ve onun su sozudur: "Bana guzelce sabir gerekir. Anlattiklariniza ancak Allah'tan yardim istenir" (Yusuf, 18). Sonra yuzumu cevirip yatagima sokuldum. Kasem olsun ben o zaman sucsuz oldugumu biliyordum ve Allah'in benim sucsuzlugumu te'yid edecegine inaniyordum. Ancak, kesinlikle, Allah'in benim hakkimda bir vahiy indirecegini, bunun (kiyamete kadar) okunacagini hic aklimdan gecirmedim. Ben, kendimi, Allah'in herhangi bir sekilde tekellum buyurarak okunacak bir vahiy konusu edilmeye deger bulmuyordum. Ancak, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in gorecegi bir ruya yoluyla Allah'in beni tebrie edecegini umid ediyordum.
    Allah'a kasem olsun, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) daha oturmus oldugu yerden kalkmamis ve ev halkindan kimse disari cikmamisti ki Allah, Resulune vahiy indirdi: Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i vahiy sirasinda her zaman gelen halet istila etti. Sonra da o hal zail oldu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) tebessum icindeydiler. Konustugu ilk kelime bana sunu soylemek oldu:
    -"Ey Aise Allah'a hamdet. Zira, seni tebrie buyurdu."
    Annem de bana: -"Kalk Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a tesekkur et!" dedi. Ben ise:
    -"Vallahi hayir, ona tesekkur etmeyecegim, sadece Allahima hamdediyorum. Benim sucsuzlugumu Rabbim vahiy buyurdu" dedim. Allah'in indirdigi vahiy soyleydi:
    -"Muhammed'in esine o yalani uyduranlar icinizden bir guruhtur. Bunu kendiniz icin kotu sanmayin, o sizin icin hayirli olmustur. O kimselerden herbirine kazandigi gunah karsiligi ceza vardir. Iclerinden elebasilik yapana ise buyuk azab vardir. Onu isittiginiz zaman, erkek-kadin mu'minlerin, kendiliklerinden husnuzanda bulunup da: "Bu apacik bir iftiradir" demeleri gerekmez miydi? Dort sahid getirmeleri gerekmez miydi? Iste bunlar sahid getirmedikce, Allah katinda yalanci olanlardir. Allah'in dunya ve ahirette size lutuf ve merhameti olmasaydi, o kotu sozu yaymanizdan oturu buyuk bir azaba ugrardiniz..." (Nur 20).
    (Bir sayfa tutan) on ayeti, Cenab-i Hakk benim sucsuzlugumla ilgili bu ayetleri indirince, Ebu Bekri's-Siddik (radiyallahu anh) -ki Mistah Ibnu Usase'ye akrabaligi ve fakirligi sebebiyle maddi yardimda bulunuyordu- sunu soyledi:
    -"Aise (radiyallahu anha)'ye bu iftirayi yaptiktan sonra, ona artik bir daha yardim yapmayacagim."
    Bunun uzerine su vahiy indi: "Icinizde lutuf ve servet sahibi olanlar, yakinlarina, duskunlere ve Allah yolunda hicret edenlere, vermemek icin yemin etmesinler, affetsinler gecsinler. Allah'in sizi bagislamasindan hoslanmaz misiniz? Allah bagislayandir, merhametli olandir" (Nur, 22).
    Bunun uzerine Ebu Bekri's-Siddik (radiyallahu anh): "Evet evet, Allah'a kasem olsun, Allah'in beni affetmesini cok severim" dedi ve Mistah'a yapmakta oldugu yardimi yapmaya devam etti ve: "Ebediyyen yardimi ondan kesmeyecegim" dedi.
    Hz. Aiese (radiyallahu anha) sozlerine devamla dedi ki:
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) tahkik sirasinda Zeyneb Bintu Cahs'a da hakkimda sormus ve:
    -"Ey Zeyneb, bu hususta ne biliyorsun, ne gordun?" demisti. O da:
    -"Ey Allah'in Resulu, ben kulagimi, gozumu isitmedigim, gormedigim seyden muhafaza ederim. Ben Aise hakkinda hayirdan baska bir sey bilmiyorum!" demisti. Zeyneb (radiyallahu anha), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in zevce-i tahireleri arasinda (bazi faziletleri sebebiyle) benimle boy olcusen birisiydi. Allah vera ve dindarligi sebebiyle onu (bu meselede mufteriler tarafinda yer almaktan) korudu. Onun kiz kardesi Hamna ise, onunla mucadeleye koyuldu ve helak olan mufteriler arasinda helak oldu.
    Mufteriler arasinda (Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sairi) Hassan Ibnu Sabit (radiyallahu anh) de vardi. Urve der ki: "Hz. Aise (radiyallahu anha) yaninda Hassan'a kotu soz soylenmesinden hoslanmazdi ve derdi ki: "O su beyti soyleyen kimsedir: "Babam, babanin babasi, irzim, size karsi Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in irzina bekcidir."
    Mesruk Ibnu'l-Ecda der ki: -"Ben Hz. Aise (radiyallahu anha)'nin huzuruna girmistim. Yaninda Hassan Ibnu Sabit (radiyallahu anh)'i gordum. Hz. Aise'ye siir okuyor, bazi beyitleri kendisiyle tezyin ediyordu. Sunu okudu:
    "Afifdir, agirdir, iffetinden suphe ne mumkun!
    Kotu dusunceden uzak olanlarin etleri bile onu ac birakir."
    Hz. Aise'ye dedi ki: "Sen nasil olur da Hassan'in yanina girmesine izin verirsin, o ki, hakkinda Allah soyle buyurmustur: "Iclerinden elebasilik yapana ise buyuk azab vardir." Hz. Aise (radiyallahu anha) su cevabi verdi: "Korlukten daha siddetli bir azab var mi!" Hz. Aise sonra sunu da soyledi "O, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i mudafaa ediyordu."
    Buhari, Sehadat, 15, 30, Hibe 15, Cihad 64, Megazi 11, 34, Tefsir, Yusuf 3, Nur 6, 11, Eyman 18, I'tisan 28, Tevhid 35, 52; Muslim, Tevbe 56, (2770); Tirmizi, Tefsir, (3179); Nesai, Taharet 1194, (1, 163-164).

    717 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Benim ozrumle ilgili ayet indigi zaman Resulullah (aleyhissalatu vesselam) minbere cikti, gunahsiz oldugumu belirtti, arkasindan ilgili ayetleri okudu ve iki kadin ve bir erkegin cezalandirilmalarini emretti. Ucu de had cezasi olan celde'ye (degneklenmeye) tabi tutuldular.
    Tirmizi, Tefsir, Nur (3180).

    718 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Allah ilk muhacir kadinlara rahmetini bol kilsin; "Kadinlar bas ortulerini yakalarinin uzerini (ortecek sekilde) koysunlar" (Nur 31) ayeti indigi zaman ortulerini (kenardan) yirtarak onunla (yuzlerini de) orttuler."
    Buhari, Tefsir, Nur 12; Ebu Davud, Libas 33, (4102).

    719 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "(Ey Muhamed)! Mu'min kadinlara da soyle! Gozlerini bakilmasi yasak olandan cevirsinler iffetlerini korusunlar..." diye baslayip kadinlara ortunmeyi emreden ayeti (Nur 31) daha sonra gelen su ayet neshetti ve istisna getirdi:
    "Evlenme umidi kalmayan ihtiyarlayip oturmus kadinlara, suslerini aciga vurmamak sartiyla dis esvablarini cikarmaktan oturu sorumluluk yoktur. Ama sakinmalari kendileri icin daha hayirli olur" (Nur 60).
    Ebu Davud, Libas 37 (4111).

    720 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Abdullah Ibnu Ubey Ibni Selul cariyesine: "Git biraz fahiselik yap (da para kazan)" diye emretti. Bunun uzerine Cenab-i Hakk: "Dunya hayatinin gecici menfaa tini elde etmek cin, iffetli olmak isteyen cariyelerinizi fuhsa zorlamayin..." (Nur 33) mealindeki ayeti inzal buyurdu."
    Muslim, Tefsir 26, (3029); Ebu Davud, Talak 50, (2311).
#10.10.2009 20:29 0 0 0
  • 721 - Ikrime (radiyallahu anh) anlatiyor: "Irak ahalisinden bir grub Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a dediler ki:
    - Su ayet hakkinda ne dersiniz? "Ey iman edenler! Ellerinizin altinda olan kole ve cariyeler ve sizden henuz erginlige ermemis olanlar sabah namazindan once, ogle sicagindan soyundugunuzda ve yatsi namazindan sonra yaniniza gireceklerinde uc defa izin istesinler. Bunlar sizin icin acik bulunabileceginiz uc vakittir. Bu vakitlerin disinda birbirinizin yanina girip cikmakta, size de, onlara da bir sorumluluk yoktur. Allah size ayetlerini boyle aciklar. Allah bilendir. Hakim'dir" (Nur 58). Cenab-i Hakk burada kesin emirde bulundugu halde biz bunlari tatbik etmiyoruz, dediler.
    Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Allah mu'minlere karsi halim ve rahimdir. Onlari ortmeyi sever. Insanlar o zaman evlerinde ne ortu ne de perde kullanmiyorlardi. Bazan hizmetcisi veya evladi veya yetimesi, kisi ehlinin uzerinde iken cikagelirdi. Cenab-i Hakk bunun uzerine, mezkur avret vakitlerinde izin istemeyi emretti. Boylece Allahu Teala onlara ortu ve hayir getirdi. Ne var ki, hala bu emirle amel eden tek kisi gormedim."
    Ebu Davud, Edeb 141 (5191, 5192).

    FURKAN SURESI

    722 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "O gun zalim kimse ellerini isirip: "Keske Peygamberlerle beraber bir yol tutsaydim, vay basima gelene, keske falancayi dost edinmeseydim. And olsun ki beni, bana gelen Kur'an'dan o saptirdi. Seytan insani yalniz ve yardimcisiz birakiyor" der" (Furkan 27-30) mealindeki ayet hakkinda su aciklamayi yapti: "Ayette zikri gecen zalim Ukbe Ibnu Ebi Muayt'tir. Zikri gecen dost (halil) da Umeyye Ibnu Halef'tir. Dostum Ubeyy oldugu da soylenmistir.
    (Ayetin inisi bunlarla ilgilidir). Soyle ki: Ukbe bir yemek hazirlayarak Kureys'in esrafini davet eder. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da onlarin arasindadir. Resulullah (aleyhissalatu vesselam), "Ukbe kelime-i tevhidi soylemedikce, yemekten almayacagini" soyledi. Ukbe bu istegi yerine getirdi. Bunun uzerine dostu olan Umeyye Ibnu Halef veya Ubeyy ona gelerek:
    "- Sabii mi oldun?" dedi. Ukbe:
    "- Hayir, ancak yemek yemeden evimden ayrilmasindan utandim" diye cevap verdi.
    Ubeyy: "- Oyleyse, gidip onun yuzune tukurmezsen ben de senden razi olmayacagim!" dedi. Ukbe, bu talebe musbet cevap vererek, isteneni yapti. Ceza olarak Bedir gunu yakalanip idam edildi.
    Bu rivayetin kaynagi asilda gosterilmemistir. Ancak rivayeti mana olarak, Taberi Tefsir'inde (18, 6), Ibnu Abbas rivayeti olarak kaydeder. Ayrica, El-Vahidi, Esb bu'n-Nuzul'da (s. 191); Suyuti, ed-Durru'l-Mensur da(5, 68) kaydetmistir.

    723 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e:
    "- Hangi gunah daha buyuk?" diye sordum. Su cevabi verdi:
    " Seni yaratmis oldugu halde Allah'a ortak kosmandir!"
    "- Sonra hangisi gelir?" dedim.
    " Seninle beraber yiyecek korkusuyla cocugunu oldurmendir!" dedi.
    Ben tekrar: "- Sonra ne gelir?" dedim.
    " Komsunun helalligi ile zina etmen!"dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bu sozlerine te'yiden su mealdeki ayet nazil oldu:
    "Onlar ki, Allah'in yanina baska bir Tanri daha (katip) tapmazlar, Allah'in haram kildigi cana haksiz yere kiymazlar, zina etmezler. Kim bunlardan birini yaparsa cezaya carpar" (Furkan 68).
    Buhari, Tesfir, Furkan 2, Bakara 3, Edeb 20, Muharib'in 20, 46; Muslim,Iman 141, (86); Ebu Davud, Talak 50, (2310); Tirmizi, Tefsir, Furkan (3181).

    SUARA SURESI

    724 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Su "Sen ilkin en yakin hisimlarini inzar et" (Suara 214) mealindeki ayet indigi zaman, Resulullah (aleyhissalatu vesselam Safa tepesi uzerine cikti ve soyle bagirmaya basladi: "Ey Beni Fihr!, Ey Beni Adiyy!" Bunlar Kureys kabilesine mensup boylardi. Toplandilar.
    Onlara Soyle hitab etti: " Ben size, "su vadide atlilar var, sizlere saldirmak istiyor"desem, beni tasdik eder misiniz?"
    Hep beraber su cevabi verdiler: "- Evet, tasdik ederiz, simdiye kadar hic yalanina rastlamadik, hep dogru soyledin."
    " Oyleyse dinleyin!" dedi. "Onunuzde bekleyen siddetli bir azabi sizehaber veriyorum."
    Ebu Leheb atilip: "- Ey Muhammed, ey kuruyasica! bizi bunun icin mi cagirdin?" dedi.
    Bunun uzerine: "Ebbu Leheb'in iki eli kurusun. Kendisi de kurudu..." diye baslayan Ebu Leheb suresi nazil oldu."
    Buhari Tefsir, Suara 2, Cenaiz 98, Menakib 13; Muslim, Iman 355, (208); Tirmizi,Tefsir, Tebbet (3360).

    725 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Sairlere gelince, onlara da sapiklar uyar" (Suara 224) mealindekiayet hakkinda sunlari soyledi: "Cenab-i Hakk, (kendilerine sapiklar uyar diye zemmettigi) sairlerden, "Iman edip de iyi amel (ve hareket)de bulunanlar, Allah'i cok zikredenler ve zulme ugratildiklarindan sonra oclerini alanlar..." (Su'ara 227) istisna edildiler."
    Ebu Davud, Edeb 95, (5016).

    NEML SURESI

    726 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) buyurdu ki: "Dabbetu'l-arz, beraberinde Hz. Musa'nin asasi ve Hz. Suleyman (aleyhima's-selam)'in muhuru oldugu halde cikar. Asa ile mu'minlerin yuzunu cilalar, muhru de kafirlerin burnuna basar. Oyle ki, sofra ehli toplaninca biri digerine (yuzundeki parlakliktan dolayi) "Ey mu'min!" der, digeri de (oburune, burnundaki muhur damgasi sebebiyle): "Ey kafir!"der. (Yani mu'min de kafir de yuzunden taninir).
    Tirmizi, Tefsir, Neml (3186).

    KASAS SURESI

    727 - Said Ibnu Cubeyr anlatiyor: Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'a: "Hz. Musa iki muddetten hangisini odedi`?" diye sordum da, bana su cevabi verdi:
    "O en cok, en guzel olani odedi (tamamladi). Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyledi mi yapardi."
    Buhari, Sehadat 28.

    728 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh), "(Ey Muhammed) Sen sevdigini hidayete erdiremezsin, ama Allah diledigine hidayet verir" (Kasas 56) ayeti hakkinda sunu soylemistir: "Bu ayet Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in, amcasi Ebu Talib'in Islam'a girmesini israrla istemesi uzerine nazil oldu."
    Muslim, Iman 41 42, (25); Tirmizi, Tefsir, Kasas (3187).

    729 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Herhalde o Kur'an'i (tilavetini, tebligini ve mucibince amel etmeni) senin uzerine farz kilan (Allah), seni (yine) donulecek yere dondurecektir..." (Kasas 85) mealindeki ayette ifade edilen dondurulecek yerden maksadin Mekke oldugunu soylerdi."
    Buhari, Tefsir, Kasas 2.

    ANKEBUT SURESI

    730 - Ummu Hani (radiyallahu anha) anlatiyor: "Erkeklere yaklasiyor, yol kesiyor ve toplantilarinizda fena seyler yapmiyor musunuz?" (Ankebut 29) mealindeki ayette zikredilen toplantilarindaki fena seyler'den maksad nedir? diye Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a sordum. Bana soyle cevap verdi:
    "Onlar orda sesli sesli yelleniyorlar, oradan gecen kimselere de cakil vs. firlatip onlarla egleniyorlardi."
#10.10.2009 20:29 0 0 0
  • 731 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Allah'i zikretmek elbet en buyuktur" (Ankebut, 45) mealindeki ayet hakkinda sunu soyledi: "Kulun Allahu Teala'yi diliyle zikretmesi buyuk (bir ibadet)tir. Onu zikretmesi, herhangi bir gunaha yaklasinca O'ndan korkarak terketmesi, gunah isler oldugu halde diliyle zikretmesinden, daha buyuktur.
    Rezin tahric etmistir, kaynagi bulunamamistir.

    RUM SURESI

    732 - Ebu Sa'id (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bedir gunu Rumlar, Iranlilara galebe caldi. Bu zaferden mu'minler de sevindi. Bunun uzerine su mealdeki ayet nazil oldu (okundu): "Elif Lam-Mim, Rumlar maglub oldu, yakin bir yerde. Halbuki onlar bu yenilmelerinin ardindan galib olacaklar birkac yil icinde. Onunde de sonunda da emir Allah'indir. O gun mu'minler Allah'in nusretiyle ferahlayacak" (Rum 1-4).
    Tirmizi, Tefsir, Rum (3190).

    LOKMAN SURESI

    733 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Gayb'in anahtari bestir" dedi ve su mealdeki ayeti okudu: "O saatin (kiyametin) ilmi suphesiz ki Allah'in nezdindedir. Yagmuru O indirir. Rahimlerde olani O bilir. Hicbir kimse yarin ne kazanacagini bilmez. Hicbir kimse hangi yerde olecegini bilmez. Suphesiz ki Allah (her seyi) bilendir. Her seyden haberdardir" (Lokman 34).
    Buhari, Tefsir, Lokman 2, En'am l,Istiska 29.

    SECDE SURESI

    734 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor:
    "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Elif-Lam-Mim Tenzil ve Tebareke'llezi bi-Yedihi'l-Mulk surelerini okumadan uyumazdi."
    Tavus (rahimehullah), bu iki surenin faziletce Kur'an'daki diger surelerden herbirine yetmis kat ustun oldugunu soylerdi.
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 9, (2894), Da'avat 22, (4001).

    735 - Hz. Enes (radiyallahu anh), "Yanlari yataklarindan uzaklasir, korku ve umid ile Rablerine dua ederler.." (Secde 16) mealindeki ayetin, Atame denen yatsi namazini bekleyenler hakkinda indigini soylemistir."
    Tirmizi, Tefsir, Secde (3194); Ebu Davud'daki vechi muteakip rivayette goruldugu uzere biraz farklidir. Tirmizi hadisin sahih oldugunu soylemistir.

    736 - Hz. Enesin rivayeti Ebu Davud'da su sekilde gelmistir: Muslumanlar, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) zamaninda) aksamla yatsi arasinda nafile namaz kiliyorlardi. Bunun uzerine "Yanlari yataklarindan uzaklasir, korku ve umid ile Rablerine dua ederler..:' ayeti nazil oldu."
    Hasan Basri merhum: "Ayet-i kerime kiyamu'l-leyl yani gece namazi ile ilgilidir, o kastedilmektedir" demistir.
    Ebu Davud, Salat 312, (1321).

    737 - Ubey Ibnu Ka'b (radiyallahu anh), "Biz, o en buyuk azabtan once de onlara mutlaka yakin azabtan tattiracagiz, ta ki, ric'at etsinler" (Secde 21. ) mealindeki ayet hakkinda sunu soylemistir: (Yakin azab) dunya musibetleri, Rum ve Batsa veya Duhan'dir. -Hadisin ravisi, Batsa mi derdi duhan mi derdi tereddut eden kimsenin Su'be oldugunu belirtir.
    Muslim, Munafikun 42 (2799).

    AHZAB SURESI

    738 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Biz, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in azadlisi olan Zeyd Ibnu Harise'ye sadece Zeyd Ibnu Muhammed diye sesleniyorduk. Bu davranisimiz, "Onlari babalarina nisbet ederek cagirin.:' (Ahzab, 5) mealindeki ayet ininceye kadar devam etti."
    Buhari, Tefsir, Ahzab 2; Muslim, Fedailu's-Sahabe 62, (2425); Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3207).

    739 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Ben her mu'mine, mutlaka, dunya ve ahirette insanlarin en yakiniyimdir. Dilerseniz (bu hususla ilgili olan) su ayeti okuyun: "O peygamber, mu'minlere oz nefislerinden evladir. Zevceleri, mu'minlerin analaridir..." (Ahzab 6). Hangi mu'min (vefatinda) bir mal birakirsa varisleri (asabi) ona varis olsunlar. Borc veya bakima muhtac birini birakmissa o da bana gelsin, ben onun mevlasiyim."
    Buhari, Tefsir, Ahzab 1, Kefalet 5,Istikraz 11, Nafakat 15, Feraiz 4, 15, 25; Muslim, Feraiz 14, (1619).

    740 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Allah bir adamin icinde iki kalp yaratmadi..." (Ahzab, 4) mealindeki ayet hakkinda sunu soylerdi: "Bir gun, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) namaz kilmak icin kalkmisti, namazda bir hata yapti. Cemaatte onunla namaz kilan munafiklar derhal: "Bakin, bunun iki kalbi var, bunlardan biri sizinle, biri onlarla (Ashabiyla)" dediler. Iste onlarin bu sozu uzerine bu ayet nazil oldu."
    Tirmizi, Tefsir, Ahzab, (3197).
#10.10.2009 20:30 0 0 0
  • 741 - Hz. Aise (radiyallahu anha), "O vakit onlar hem ustunuzden, hem altinizdan size gelmislerdi. O zaman gozler yilmis, yurekler girtlaklara dayanmisti ve siz Allah'a karsi turlu zanlarda bulunuyordunuz. Iste orada mu'minler imtihana ugratilmisti. Siddetli bir sarsinti ile sarsilmislardi..." (Ahzab, 10-11) mealindeki ayet hakkinda: "Bu, Hendek Savasi ile ilgilidir" demistir.
    Buhari, Megazi 29, Muslim'deki yeri bulunamamistir.

    742 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz su ayeti amcam Enes Ibnu'n-Nadr hakkinda indi biliyorduk. (mealen): "Mu'minler icinde Allah'a verdikleri sozde sadakat gosteren nice erler var. Iste onlarin kimi adagini odedi, kimi de (bunu) bekliyor.
    Onlar hicbir suretle (ahidlerini) degistirmediler." (Ahzab 23).
    Buhari, Tefsir, Ahzab 3; Muslim, Imaret 148 (1903); Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3198-3199).

    743 - Ummu Umare (radiyallahu anha) anlatiyor: "Ey Allah'in Resulu, dedim, her seyi erkekler icin goruyorum. Hicbir sekilde kadinlarin zikredildigini gormuyorum." Bunun uzerine su ayet indi. (mealen): "Dogrusu, erkek ve kadin Muslumanlar, erkek ve kadin mu'minler, boyun egen erkekler ve kadinlar, dogru sozlu erkekler ve kadinlar, sabirli erkekler ve kadinlar, gonulden baglanan erkekler ve kadinlar, oruc tutan erkekler ve kadinlar, iffetlerini koruyan erkekler ve kadinlar, iste Allah bunlarin hepsine magfiret ve buyuk ecir hazirlamistir" (Ahzab,35).
    Tirmizi, Tefsir,Ahzab (3209).

    744 - Hz. Aise (radiyallahu anha) demistir ki: "Eger Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kendisine inen vahiyden bir sey gizleseydi su ayeti gizlerdi: "(Habibim) hatirla o zamani ki; Allah'in kendisine -Islam'la- nimet verdigi ve senin de yine kendisine lutufta bulundugun zata sen: "Zevceni uhdende tut. Allah'tan kork" diyordun da Allah'in aciga cikaricisi oldugu seyi icinde gizliyor, insanlarin (dedikodusundan) korkuyordun. Halbuki Allah kendisinden korkmana daha layikti. Simedi madem ki Zeyd o kadindan ilisigini kesti, biz onu sana zevce yaptik. Ta ki ogulluklarin, kendilerinden iliskilerini kestikleri zevceler(ini almakta) mu'minler uzerine gunah olmasin. Allah'in emri yerine getirilmistir" (Ahzab, 37).
    Nitekim Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), Zeyneb'le evlenince: "Oglunun helalligiyla evlendi" dediler. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su mealdeki ayeti indirdi: "Muhammed adamlarinizdan hicbirinin babasi degildir. Fakat Allah'in Resulu ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah herseyi hakkiyle bilendir'' (Ahzab, 40).
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Zeyd'i kucukken evlat edinmisti. Buyuyup delikanli oluncaya kadar yaninda kaldi. Herkes onu Zeyd Ibnu Muhammed diye cagiriyordu. Bu sebeple Cenab-i Hakk su mealdeki ayeti inzal buyurdu: "Onlari babalarina nisbet ederek cagirin. Bu, Allah indinde daha dogrudur. Eger babalarinin (kim oldugunu) bilmiyorsaniz o halde (esasen) dinde kardesleriniz (olmakla beraber) dostlarinizdir da" (Ahzab, 5).
    Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3206); Muslim, Iman 287, (177); Buhari, Tevhid 22.

    745 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Zeyneb (radiyallahu anha)'le evlenmislerdi ki, annem Ummu Suleym bana: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir hediyede bulunsak" dedi. Ben kendisine:
    - Bir seyler yap! dedim. Bunun uzerine hurma ve yag ve kes getirdi, bir tencereye koyarak bunlarla yemek yapti ve benimle gonderdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a goturdum.
    Yemegi birak!" dedi. Sonra bana emredip: "Bana falancalari cagir" dedi ve teker teker isimlerini soyledi. Ayrica:
    "- Kime rastlarsan cagir" diye emretti. Enes der ki: Emri yerine getirdim, sonra dondum. Ev insanlarla dolmustu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) elini mezkur yemegin uzerine koydu ve Allah'tan baska kimsenin bilmedigi bir seyler soyledi. Sonra cemaati onar onar cagirdi. Herkes o yemekten yiyordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yiyenlere:
    " Yemege Allah'in ismini zikrederek baslayin! Herkes onunden yesin!" dedi.
    Bu hal herkesin yemekten yeyip dagilmasina kadar devam etti. Sonunda cikanlar cikti. Bazilari da kalip sohbete devam ettiler. Bir muddet sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da cikip hucrelere dogru yurudu. Pesisira ben de ciktim ve:
    "- Davetliler gitti artik!" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) evine geri dondu (ve derhal vahiy alameti olan) ortuyu uzerine cekti. Bu sirada ben hucrede idim. (Vahiy hali gecince) o (aleyhissalatu vesselam) su vahyi okuyordu:
    "Ey iman edenler, (bundan sonra) Peygamber'in evlerine yemege davet olunmaksizin, vaktine de bakmaksizin- girmeyin. Fakat davet olundugunuz zaman girin. Yemegi yiyince dagilin. Soz dinlemek veya sohbet etmek icin de (izinsiz) girmeyin. Cunku bu Peygamber'e eza vermekte, o sizden utanmaktadir. Allah ise, hak(ki aciklamak)tan cekinmez..." (Ahzab 53).
    Buhari, Tefsir,Ahzab 8, Nikah 67, 64,Et'ime 59, Isti'zan 10, 33, Tevhid 22; Muslim, Nikah 8, (1428);Tirmizi, Tefsir, Ahzab, (3215, 3216, 3217).

    746 - Hz. Urve, Hz. Aise (radiyallahu anha)'den naklediyor: Hz. Aise byurmustur ki: "Havle Bintu Hakim (radiyallahu anha), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a kendisi gelip evlenme teklif edenlerdendir." Aise (radiyallahu anha) devamla dedi ki: "Ben (kiskancligin sevkiyle): "Kadin kismi bir erkege evlenme teklifi yapmaktan sikilmaz mi?" (diyerek bu sekilde Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e teklifte bulunanlari kinardim). Ne zaman ki: "Onlardan kimi dilersen (nevbetinden) geri birakir, kimi de dilersen yanina alabilirsin. (Nevbetinden) geri biraktiklarindan kimi istersen (nezdine almak)da da sana gucluk yoktur..." (Ahzab, 51) mealindeki ayet nazil oldu, (kendimi tutamayarak): "Ey Allah'in Resulu, goruyorum ki, Rabbin seni memnun kilmada gecikmiyor" dedim.
    Buhari, Tefsir, Ahzab 7, Nikah 29; Muslim, Rida' 49, (1464); Ebu Davud, Nikah 39, (2136); Nesai, Nikah 1, (6, 54).

    747 - Ummu Hani (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) beni istemisti. Kendisine ozur beyan ettim, ozrumu kabul etti. Sonra Cenab-i Hakk su ayeti indirdi.
    "Ey Peygamber! Mehirlerini verdigin zevcelerini ve Allah'in sana ganimet (olarak nasib) ettiklerinden sag elinin malik oldugu kadiinlari, seninle beraber (Medine'ye) hicret eden amcanin kizlarini, halanin kizlarini, dayinin kizlarini, teyzenin kizlarini, bir de eger mu'min bir kadin kendisini Peygamber'e bagislayip da eger Peygamber de nikahla almak isterse onu (fakat bu sonuncusunu) diger mu'minlere degil, yaliniz sana has olmak uzere senin icin helal kildik..." (Ahzab, 50). Ummu Hani (radiyallahu anha) devamla der ki:
    Bu ayet uzerine (kendi kendime): "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a helal kilinmadim, cunku hicret etmedim, ben Fetih gunu hurriyeti bagislananlardanim" dedim."
    Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3211).

    748 - Ibnu Abbas, (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) muhacir olan mu'min kadinlar disinda kalanlarla evlenmekten men edildi. Ayet soyle buyurur:
    "Bundan sonra kadinlar(i alman) ve bunlari herhangi zevcelerle degistirmen, guzellikleri hosuna gitse de, sana helal olmaz. Sag elinin malik oldugu (cariyeler) mustesna. Allah her seye nigahbandir" (Ahzab 52). Keza Allah, "Mu'min cariyelerinizi.."
    (Nisa, 25); "Nefsini peygambere bagislayan mu'min kadin"i (Ahzab, 50) helal kildi. Islam'dan baska bir dinde olanlarin hepsini haram kilip sonra da soyle buyurdu. (Mealen):
    "... Kim imani tanimayip kafir olursa her halde butun yaptigi bosuna gitmistir ve o, ahirette en cok ziyana ugrayanlardandir" (Maide, 5).
    Yine ayet-i kerime soyle buyurur:
    "Ey Peygamber! Mehirlerini verdigin zevceleri ve Allah'in sana ganimet (olarak nasib) ettiklerinden sag elinin malik oldugu kadinlari, seninle beraber (Medine'ye) hicret eden amcanin kizlarini, halanin kizlarini, dayinin kizlarini, teyzenin kizlarini, bir de eger mu'min bir kadin kendisini Peygamber'e bagislayip da eger Peygamber de nikahla almak isterse onu -(fakat bu sonuncusunu) diger mu'minlere degil, yalniz sana has olmak uzere- senin icin helal kildik..." (Ahzab, 50) Iste bunlar disinda kalan butun kadinlar Hz. Peygamber'e haram edilmistir.
    Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3213).

    749 - Hz. Aise (radiyallahu anha) diyor ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) olmezden once butun kadinlarla nikah kendisine helal kilindi."
    Tirmizi, Tefsir, Ahzab, (3214); Nesai, Nikah 2 (6, 56).

    750 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hz. Musa (aleyhi's-selam) son derece haya sahibi ve siki ortunen birisi idi. Istihyasi (haya duygusunun fazlaligi) sebebiyle bedeninden hicbir yer gorulmezdi. Beni Israil'den bazilari ona eziyette bulundu. (Soyle ki: Bir gun aralarinda): "Onun bu sekilde siki giyinmesine bedenindeki bir kusur sebep olmasin? Muhakkak ki o, ya abrastir, ya da debbelidir (hayasinda sisme vardir) veya bir baska afete maruzdur" diye dedi-kodu yaptilar. Cenab-i Hakk Hz. Musayi bu dedikodularindan tebrie etmek diledi.
    Yine bir gun Hz. Musa (aleyhi's-selam) bir tenhada, elbiselerini bir tas uzerine birakip tek basina suya girmis yikaniyordu. Yikanmasi tamam olunca, giyinmek. uzere camasirlarina dogru yurudu. Tam bu sirada, uzerinde giyecekler oldugu halde tas yuvarlanmaya basladi. Hz. Musa (aleyhi's-selam) degnegini eline alip tasi yakalamaya calisti. Bu sirada "Elbisem ey kaya ! Elbisem ey kaya !" diye de bagiriyordu. (Tasin pesinden kosarken) Beni Israil'den bir cemaatin yanina kadar vardi. Hz. Musayi ciplak vaziyette gorduler, yaratilisca herkesten guzel (ve kusursuz) ve de dikodulardan beri idi. Kaya durdu. Hz. Musa (aleyhi 's-selam) camasirini alip giydi. Sopasiyla tasa vurmaya basladi. (Ebu Hureyre der ki): "Allah'a kasem olsun, o tasta sopa darbeleri sebebiyle uc veya dort tane bere izi var." Su ayet bu hadiseye isaret etmektedir: "Ey iman edenler, siz de Musa'yi incitenler gibi olmayin. Nihayet Allah onu dedikleri seyden temize cikardi. O, Allah indinde yuzu (itibarli bir zat) idi" (Ahzab, 69).
    Buhari, Gusl 20, Enbiya 27, Tefsir, Ahzab 11, Muslim, Hayz 75 (339), zail, 55 (339); Tirmizi, Tefsir, Ahzab (3219).
#10.10.2009 20:30 0 0 0
  • SEBE SURESI

    751 - Ferve Ibnu Museyrk (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e bir gun:
    "- Ey Allah'in Resulu, kavminden yuz cevirenlere karsi, Islam'i benimseyenlerle bir olup mucadele edeyim mi?" diye sordum. Onlarla savasma hususunda bana izin verdi ve beni emir tayin etti. Ben (Medine'den) ayrilinca:
    " Gutayfi ne yapti.?" diye benden sormus. Kendisine, gittigim soylenince hemen pesimden birisini gondererek beni geri cagirdi ve su talimati verdi:
    " Kavmini Islam'a davet et. Onlardan Islam gelenlerin Muslumanligini kabul et. Kabul etmeyenler icin savasmakta acele etme, ben sana yeni bir emir gonderinceye kadar bekle."
    Der ki: Sebe kavmi hakkindaki ayetler nazil olmustu. Bir adam sordu:
    "- Ey Allah'in Resulu, Sebe de ne? Bir yer veya bir kadin midir?"
    " Ne bir yer, ne de bir kadin degildir. Bilakis bir erkektir. On cocuklu bir Arap. Bu cocuklardan altisi Yemen cihetine gidip yerlesti, dordu de Sam cihetine gidip yerlesti. Sam tarafina gidenler Lahm, Cuzam, Gassan ve Amile kabilelerini ortaya cikardilar. Yemen tarafina gidenler ise Ezd, Es'ariyyun, Himyer, Kinde, Muzhic ve Enmar halkini meydana getirdiler. "
    Bir adam: " Enmar da ne?" diye sordu.
    " Enmar, dedi, Has'am ve Becile kabilelerinin mensup oldugu cemaattir."
    Ebu Davud, Hurufve'l-Kira'at 1, (3978); Tirmizi, Tefsir, Sebe, (3220).

    752 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki:
    "Allahu Teala Hazretleri semada bir isin yapilmasina hukmetti mi, Rabb-i Teala'nin sozune ihtiramla, melaike (aleyhimusselam) korku ile kanatlarini birbirine vururlar. Rabb Teala nin isitilen sozu duz bir kaya uzerinde (hareket eden) zincirin sesi gibidir. Meleklerin kalplerinden korku acilinca (Cebrail ve Mikail gibi mukarreb meleklere):
    " Rabbiniz ne buyurdu?" diye sorarlar. Onlar da: "Allah Teala hazretleri hakki soylemistir. Zaten O, yuce ve uludur" derler. O'nun sozunu, kulak kabartan (seytanlar gizlice) isitir. Kulak hirsizi seytanlar (yerden goge kadar) birbirlerinin ustunde (zincirleme) dizilmis ve kulak hirsizligina hazirlanmis bulunur. - Sufyan (Ibnu Uyeyne) eliyle tarif etti: Parmaklarini once (ust uste) dizdi, sonra acti-(En ustteki, ilahi kelami isitir ve alttakine verir, o da kendi altindakine verir.
    Boylece gele gele sihirbaz ve kahinlerin diline kadar ulasir. Bazan kelimeyi asagidakine vermeden once bir sahap, seytana ulasir. Bazan sahap kendisine isabet etmezden once kelimeyi asagisindakine vermis olur. (Sihirbaz ve kahinler kendilerine bu sekilde ulasan hirsizlama habere) yuz kadar da kendileri ilave ederek yalanlar duzerler.
    Emr-i Ilahi yeryuzunde tahakkuk edince halk kendi arasinda: "Bu isin olacagi bize daha once falan falan gunlerde haber verilmemis miydi?" derler. Boylece, semada (kulak hirsiz1igi yoluyla) isitilmis olan haber boylece tasdik edilir."
    Buhari, Tefsir, Sebe 1, Hicr 1; Tirmizi, Tefsir, Sebe, (3221).

    753 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Allahu Zulcelal hazretleri vahiy suretiyle konustugu zaman sema ehli bir ses isitir ki bu, demir bir zincirin duz bir kaya uzerinde hareket etmesiyle cikan cingirak sesine benzer. Sema ehli bu sesi duyunca korku ve hasyetten bayilirlar. Cibril (aleyhi's-selam) kendilerine gelinceye kadar bu halde devam ederler. O gelince korku, kalplerinden acilir. Hemen: "Ey Cibril, Rabbiniz ne buyurdu?" diye sorarlar. O: "Hakki soyledi" der. Sema ehli hep bir agizdan: "el-Hak, el-Hak" diye soylesirler.
    Ebu Davud, Sunnet 22, (4738).

    FATIR SURESI

    754 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), "Sonra biz o kitabi kullarimizdan (begenip) sectiklerimize miras biraktik. Iste onlardan kimi nefsine zulmedendir. Onlarin bazisi mutedildir, onlardan bir kismi da Allah'in izniyle hayrat (ve hasenat yarislarin)da oncu ol(up kazan)andir...!" (Fatir, 32) ayeti hakkinda sunu soyledi: "Bunlarin hepsi ayni makamdadir, hepsi de cennettedir."
    Tirmizi, Tefsir, Melaike (Fatir), (3223).

    755 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "Onlar orada soyle bagrisirlar: "Rabbimiz, bizi cikar, yapmis oldugumuzdan bambaska iyi amel (ve hareketler)de bulunacagiz." Size, iyice dusunecek kimsenin dusunebileceg'i, ogut kabul edilebilecegi kadar omur vermedik mi? Size (azab ile) korkutan da gelmisti. Simdi tadin (o azabi)! Artik zalimler icin hicbir yardimci yoktur" (Fatir 37) ayetinde gecen "korkutan da gelmisti" ibaresinde kastedilen seyin Kur'an'la gelmis olan Muhammed (aleyhissalatu vesselam) oldugunu soyledi."
    (Rezin ilavesidir, kaynagi bulunamamistir.)

    YA-SÍN SURESI

    756 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Her seyin bir kalbi vardir. Kur'an'in kalbi de Ya-Sin'dir. Kim bu sureyi okursa, Cenab-i Hakk, bu okumasi sebebiyle kendisine, Kur'an-i Kerim'i -Ya-Sin haric- on kere okumus sevabini verir. "
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 7, (2889).

    757 - Ebu Saidi'l-Hudri (radiyallahu anh) anlatiyor: Beni Seleme Medine'nin uzakca bir kenarinda meskun idi. Mescid-i Nebevi'nin yakinlarina tasinmak istediler. Bunun uzerine su mealdeki ayet indi:
    "Suphesiz oluleri dirilten, islediklerini ve eserlerini yazan biziz. Herseyi apacik bir kitapta saymisizdir" (Ya-Sin, 11). Resulullah (aleyhissàlatu vesselam): "Ayak izleriniz (sevap olarak) yaziliyor" dedi.Yerlerinde kaldilar."
    Tirmizi, Tefsir, Ya-Sin, (3224).

    758 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Antakya sehrinde firavunlardan bir firavun vardi. Allahu Teala Hazretleri ora halkina elciler gonderdi. Bunlar uc kisiydiler. Ikisi once geldi, bunlari yalanladilar. Allah bunlari bir ucuncuyle takviye etti. Elciler, onlari hakka cagirip, emredilen seyleri aciklayip, dinlerinin batil oldugunu soyledikleri vakit; peygamberlere: "Biz sizin yuzunuzden ugursuzluga ugradik, vazgecmezseniz sizi mutlaka taslariz. Bizden size muhakkak acikli bir iskence de dokunur" dediler. Peygamberler de: "Sizin ugursuzlugunuz (musibetleriniz), dediler, kendi beraberinizdedir. Size nasihat edilirse mi? Hayir, siz haddi asip tasanlar guruhusunuz.." (Ya-Sin 18-19).
    Rezin ilavesidir. Bu manada bir rivayet Taberi Tefsiri'nde gelmistir (22,101).

    759 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma): "O sehrin en uc, (kenar)indan kosarak bir adam geldi: "Ey kavmim, dedi, uyun o gonderilmis olanlara; uyun sizden hicbir ucret istemeyen o kimselere. Onlar hidayete ermis (zatlar)dir. Ben beni yaratana neden kulluk etmiyecekmisim? Siz (hepiniz) ancak ona donduru(lup goturu)leceksiniz. Ben O'ndan baska tanrilar edinir miyim? Eger O cok esirgeyici (Allah), bana bir zarar (yapmak) isterse onlarin (iddia ettiginiz) sefaati bana hicbir faide vermez. Onlar beni asla kurtaramazlar. Suphesiz ben o takdirde mutlak apacik bir sapiklik icindeyim (demek)dir. Gercek, ben Rabbinize iman ettim. Iste bunu benden duyun. (Ona): Gir cennete, denildi. (O da): Ne olurdu dedi, kavmim bilselerdi, Rabbimin beni bagisladigini, beni (cennetle ikram) edilenlerden kildigini"(Ya-Sin, 20-27) mealindeki ayetler hakkinda su aciklamada bulundu: "Bu zat hayatinda da, olumunde de kavmine nasihatta bulundu."
    Rezin ilavesidir, kaynagi bulunamamistir.

    760 - Ebu Zerr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte, mescidde idim, o sirada gunes batiyordu. Bana:
    " Ey Ebu Zerr, biliyor musun gunes nereye gidiyor?" diye sordu.
    "- Allah ve Resulu, daha iyi bilir" dedim.
    "- Arsin altinda secde etmeye gidiyor. (Secde icin once) izin ister. Kendisine izin verilir. Secde ettigi halde kendisinden bunun kabul edilmeyecegi zaman yakindir. O zaman izin ister fakat verilmez, kendisine: "Geldigin yere don ve battigin yerden dog" denir. iste bunu su ayet ifade etmektedir: "Gunes de (ilahi bir ayettir ki) mustekarrina (duracagi zamana) kadar cereyan etmektedir..." (Ya-Sin, 38). Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ilave etti:
    " Bu (durma hadisesi) ne zamandir, bilir misin? Bu, kisiye imaninin fayda vermeyecegi, artik inancsiz hale geldigi zamandir."
    Buhari, Tefsir,Yasin 1, Bed'u'l-halk 4, Tevhid 22, 23; Muslim, Iman 250 (159); Tirmizi, Tefsir, Yasin,(3225).
#10.10.2009 20:31 0 0 0
  • SAFFAT SURESI

    761 - Semure Ibnu Cundeb (radiyallahu anh), "(Nuh'un) zurriyetini (yeryuzunde) devamli kalanlarin ta kendileri kildik" (Saffat, 77) mealindeki ayetle ilgili su aciklamayi rivayet etti: "Bunlar Ham, Sam ve Rum'un atasi Yafes'dir."
    Tirmizi, Tefsir, Saffat, (3228-3229).

    762 - Ibnu Abbas ve Ibnu Mes'ud (radiyallahu anhum)'dan rivayet edildigine gore, bunlar, "Ilyas'in Idris (aleyhi's-selam) oldugunu" soyluyorlardi. Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh), ayeti seklinde okumustur (Saffat, 130).
    Rezin'in ilavesidir. Ibnu Kesir bunu, Ibnu Ebi Hatim'in rivayeti olarak kaydetmistir (6, 33).

    763 - Ubey Ibnu Ka'b (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e su ayetten sordum: "Onu (Yunus'u) yuz bin veya daha cok kisiye peygamber gonderdik" (Saffat,147). Bana: "Onlar yirmi bin fazlaydilar" diye cevap verdi."
    Tirmizi, Tefsir, Saffat, (3227).

    764 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Biziz o saf saf dizilenler, mutlak biz" (Saffat,165) mealindeki ayetle ilgili olarak demistir ki:
    "Melaike, Rablerinin yaninda, tesbih ederken saf saf olurlar."
    Rezin ilavesidir. Bu manada bir rivayet Taberi Tefsiri'nde gelmistir. (23, 67). Muslim'in bir rivayeti de bu manayi te'yid eder (Mesacid 4, (522).

    SAD SURESI

    765 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Ebu Talib hastalaninca Kureys de Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da yanina geldiler.Ebu Talib'in yaninda bir kisilik yer vardi. Ebu Cehil oraya Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in oturmasini onlemek icin hemen kalkti. Kureysliler Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i Ebu Talib'e sikayet ettiler. Ebu Talib:
    "- Ey kardesimin oglu! Kavminden ne istiyorsun?" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
    " Kendilerinden bir kelime istiyorum. Eger soylerlerse, butun Araplar o kelime sayesinde kendilerine uyacak butun Acem o kelime sayesinde cizye odeyecek" dedi. Ebu Talib atilarak:
    "- Yani tek bir kelime mi?" diye sordu. Resullullah (aleyhissalatu vesselam):
    " Evet amcacigim tek bir kelime! Lailahe Illallah (Allah'tan baska ilah yoktur!) diyecekler."
    "- Tek Allah mi? Biz son dinde bunu isitmedik, bu bir uydurmadir!" dediler. Bunun uzerine su ayetler indi:
    "Sad. O sanli, serefli Kur'an'a yemin ederim ki, (gercek), inkar edenler(in iddia ettikleri gibi degildir). Bilakis (onlarin disi bos) bir onur, (ici ise tam) bir tefrika icindedir. Biz kendilerinden evvel nice ummetleri helak ettik. O zaman ne cigliklar kopardilar. Halbuki (o vakit, azabtaii kacip) kurtulma vakti degildi. O kafirler iclerinden (kendilerinin basina cokecek) tehlikeleri bildiren (bir peygamber) geldig'ine sastilar. "Bu, dediler, bir buyucu, bir yalancidir. O butun tanrilari bir tek Tanri mi yapmis. Bu cidden acayip bir sey!" Onlarin elebaslarindan bir guruh (birbirine): "Yuruyun, mabudlariniza (ibadette) sebat edin. Suphesiz ki, arzu edilecek olan budur" diyerek kalkip gitmisti. Biz bunu diger dinde isitmedik. Bu, uydurmadan baska bir sey degildir. O Kur'an aranizdan ona mi indirilmis? dedi." (Sad,1-8).
    Tirmizi, Tefsir, Sa'd, (3230).

    ZUMER SURESI

    766 - Abdullah Ibnu-z Zubeyr (radiyallahu anhuma) babasindan naklediyor: "Sonra (ey insanlar), hic suphesiz, hepiniz Rabbinizin huzurunda muhakemeye durusacaksiniz" (Zumer 31 ) ayeti nazil oldugu zaman:
    "- Ey Allah'in Resulu, dedim, dunyada iken mahkeme huzurundaki durusmamiz kafi gelmeyecek, ayni durusmayi ahirette bir kere daha mi yapacagiz?"
    "- Evet!" dedi. Ben (Zubeyr):
    "- Oyleyse, dedim, isimiz cok fena!"
    Tirmizi, Tefsir, Zumer, (3234).

    767 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Bir kavim cinayete bulasti ve cokca adam oldurdu, zinaya bulasti ve bunda ileri gitti. Sirke duserek tevhid'i ihlal etti ve bunda ileri gitti. Sonunda Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e muracat ederek:
    Ey Muhammed! Bizi davet ettigin seyler gercekten guzel. Ancak, onceden isledigimiz gunahlarin bir kefareti var mi; bize once bundan haber versen!" dediler. Bunun uzerine su ayet indi:
    "Onlar ki Allah'in yanina baska bir Tanri daha (katip) tapmazlar, Allah'in haram kildigi cana haksiz yere kiymazlar, zina etmezler. Kim bunlar(dan birini) yaparsa cezaya carpar. Kiyamet gunu de azabi katmerlesir ve o (azabin) icinde hor ve hakir ebedi
    birakilir. Meger ki (sirkten) tevbe edip iyi amel (ve hareket)de bulunan kimseler ola. Iste Allah bunlarin kotuluklerini iyiliklere cevirir. Allah cok magfiret edici, cok esirgeyicidir" (Furkan, 68-70).
    Ibnu Abbas su aciklamayi yapti: "Allah sirklerini imana, zinalarini ihsana (muhsanlik = namusluluk) cevirir (demektir" (Su ayet de bu mesele uzerine) indi:
    "De ki: "Ey kendilerinin aleyhinde (gunahda) haddi asanlar, Allah'in rahmetinden umidinizi kesmeyin. Cunku Allah butun gunahlari affeder. suphesiz ki O, cok affedicidir, cok esirgeyicidir."(Zumer, 53).
    Nesai, Tahrimu'd-Dem 2 (7, 86); Buhari, Tefsir, Zumer 1; Muslim, Iman 193, (122); Ebu Davud, Fiten 6 (4273).

    768 - Esma Bintu Yezid (radiyallahu anha) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i isittim, su ayeti okuyordu: "De ki: "Ey Kendilerinin aleyhinde (gunahda) haddi asanlar, Allah'in rahmetinden umidinizi kesmeyin. Cunku Allah butun gunahlari affeder..." (Zumer, 53). Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ayetin sonuna, yani "(kim ne islemis olursa olsun) aldirmadan" lafzini ekledi.
    Tirmizi, Tefsir, Zumer,(3235).

    769 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Cebrail (aleyhi's-selam) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek:
    "Ey Muhammed, Allah semayi bir parmak uzerine, arzlari bir parmak uzerine, daglari bir parmak uzerine, nehirleri bir parmak uzerine, diger mahlukati bir parmak uzerine koydu, sonra Soyle buyurdu: "Ben (kainat mulkunun) Melikiyim."Resulullah (aleyhissalatu vesselam) guldu ve: "Allah'i hak (ve layik) oldugu vech ile takdir etmediler. Halbuki kiyamet gunu arz toptan ancak O'nun bir kabzasidir. Gokler de onun sag eliyle (toplanip) durulmuslerdir..."(Zumer, 67) mealindeki ayeti okudu."
    Buhari, Tefsir, Zumer 2, Tevhid 19, 26, 36; Muslim, Sifatu'1-Kiyamet 19, (2786); Tirmizi, Tefsir, Zumer (3236).

    770 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allahu Zulcelal Hazretleri, semavati kiyamet gunu durer, sonra onlari sag eliyle alir, sonra der ki:
    "Ben Melik'im cebbarlar nerede? Buyukluk taslayanlar (mutekebbirler) nerede?". Sonra sol eliyle arzi durer, sonra: "Ben Melik'im, cebbarlar, mutekebbirler nerede der. Buhari, Tevhid 19; Muslim, Sifatul-Munafikun 24,
    Ebu Davud, Sunne 21, (4736).
#10.10.2009 20:32 0 0 0