CA-CHALLENGE

CA-CHALLENGE

Üye
13.07.2007
Üsteğmen
23.964
Hakkında



  • Vurgu.

    Vurgu – bir hecenin sesle uzatmasıdır. Rusçada sözcük tanımak için çok önemli. Rusçada vurgunun bir kuralı yok, sözcüğü vurgusuyla beraber ezberlemek gerekiyor. Bazen aynı sözcükte bile çekinlenme sürecinde vurgu değişebilir. Sonraları için bir heceden fazla içeren rus sözcüklerinde vurguyu uykarıda tırnak işareti olarak göstereceğim. Aynı işaretle (okunuşta) ünsüzün yumuşamasını göstereceğim, dikkat edin, vurgu işareti ünlüden sonra (ve demek ki önceki ünlü vurgulu), yumuşama işareti ünsüzden sonra olur. Not: bir sözcükte “Ё” harfi varsa, vurgu her zaman onun üstünde.

    Rus alfabesi.

    noimage



    Okuma kuralları.

    Açıklama 1. “Я”, “Ю”, “Е”, “Ё” harfleri, sertlik ve yumuşatma işaretleri.
    Rus alfabesinin içinde 33 harf var. Onların ikisi sertlik ve yumuşatma işaretleri, tek başına bunların bir sesi yok, önceki ünsüz harfin yumuşak ya da sert olduğunu gösteriyor. 10 ünlü ve 21 ünsüz harf var.
    Ünlülerden (А, О, И, Э, Ы, У, Я, Ю, Е, Ё;) 4 harf çift seslidir: Я, Ю, Е, Ё. Onların ilk sesi “Y”. Sözün başında, ünlüden, yumuşatma ve sertlik işaretlerinden sonra onlar iki ses olarak okunuyor. Sözün içinde ya da bitiminde ünsüzden sonra “Я” yumuşak bir “A” olarak okunur, “istiklal” sözcüğündeki gibi. Ünsüz ve “Я” arasında hiç ara yoktur.(Mesela, “Antalya” sözcüğü içinde “L”den sonra, ünsüzün yumuşaması yüzünden bahsettiğim ara var, ama imla kurallarına göre aranın olduğu göstermek gerekiyorsa “ЬЯ” yoksa “ИЯ” yazarız). Diğer üç harf aynı, böyle durumlarda bitişik hiç aralıksız okunur. Ünsüzden sonra “Е” ve “Ё” ruşcanın özgün harfleri. “Ё” harfi türkçedaki “Ö” harfine hiç benzemiyor, tellafuzunda asla dudak hareketi yok. “Е” biraz kürtçedeki şapkalı e’ye benziyor, türkçeden en yakın örnek – “yemek” sözcüğünde birinci ve ikinci “e”, ya da “söyle”deki “e” . “Ю” harfi de “Ü” harfinden farklı olarak dudaksız söylenir.

    Örnekler:

    ЯБЛОКО (ya’blako) - elma,
    ЯСНО (ya’sna) – belli,
    ИСТОРИЯ (isto’riya) - tarih,
    КАЛЬЯН (kalya’n) – nargile.
    Burada “Я” tam iki harf olarak söylenir: “Y” ve “A”.
    МЯСО (mya’so) – et,
    KАТЯ (ka’tya) – bir kız ismi.
    Burada “Я” yumuşak bir “A” şeklinde söylenir.

    НЕТ (nyet) – hayır, yok,
    ЛЕС (lyes) – orman,
    CООБЩЕНИЕ (saapşe’niye) – mesaj (birinci “e” tek sesli, ikinci çift sesli).

    ЁЖ (yoş) – kirpi,
    БЬЁТ (byot) – vuruyor.
    Burda “Ё” iki sesli.
    МЁРЗНУТЬ (myo’rznut’) – üşümek.
    Burada bitişik ve tek sesli söylenir.

    ВЬЮГА (vyu’ga) – tipi,
    ЮГ (yuk) – güney.
    КАТЮША (katyu’şa) – füze ismi, aynı zamanda kız isminin kısaltması.

    Açıklama 2. “Ж”, “Ш”, “Ц”, “Ч”, “Щ” harfleri.
    Rusçada “Ж”, “Ш”, “Ц” harfleri her zaman sert. “И”, “Е”, “Ё” harfleri onlarla beraber gelirse “Ы”, “Э”, “О” olarak okunur. “Ж”, “Ч” ve “Ш”den sonra “Ы” harfinin yazılması yasaktır, “И” yazmak gerekiyor. “Ш” ve “ШЬ” aynı okunur (sert). “Ч” harfi, “Щ” harfi gibi her zaman yumuşaktır. “ЧЭ”, “ЧЫ”, “ЩЭ”, “ЩЫ” gibi yazmasını asla göremezsiniz. “ЧА” ve “ЩА” “A” ile yazılır, ama “Я” var gibi okunur (“Я” ile yazması yasak). Örnekler:
    ЖИЗНЬ (jızn’) – yaşam,
    ШИРОКИЙ (şıro’kiy) – geniş,
    ЦИРК (tsırk) – sirk,
    ЖЕЛАНИЕ (jela’niye) – istek,
    ШЕЯ (şe’ya) – boyun,
    ЦЕРКОВЬ (tse’rkaf’) – kilise,
    ЖЁЛТЫЙ (jo’ltıy) – sarı,
    ПРИШЁЛ (prişo’l) – geldi,
    ЧИСТЫЙ (çi’stıy) – temiz.

    Açıklama 3. Tonlu ve tonsuz harfleri.
    Rusçada 6 çift tonlu-tonsuz ünsüz var. Bunlar:
    В – Ф,
    Д – Т,
    Г – К,
    Ж – Ш,
    Б – П,
    З – С.
    Yazılış ve okunuşta bir birinin yerine gelebilir. Mesela, “C” yazılıyor, “З” okunuyor, ya da tersine “З” yazılıyor, “C” okunuyor. Okunuş şekli, harfin sözün içinde zayıf ya da güçlü durumunda olduğuna bağlı.

    Ünsüz için güçlü durum:

    1. İki sesli arasında.
    2. Sessizden sonra sesli harf geliyorsa.

    Ünsüz için zayıf durum:

    1. Ünlüden sonra ünsüzden önce.
    2. Sözün başlangıcında ünsüzden önce.
    3. Sözün bitiminde.

    Güçlü durumda iken sessiz olduğu gibi okunur. Zayıf durumda iken değişebilir. En çok karşılaşılan olay – zayıf durunda olan tonlu tonsuz oluyor. Tabi ki tersine de olabilir. Şimdi en sık gürünen olaylara bakalım.

    1. Sözcük bitiminde tonlu ünsüzün sağır olması. Örnek:
    ГОРОД – go’rat (şehir),
    ЗУБ – zup (diş).
    Türkçede aynı olay çok geniştir ve imlaya bile girmiş: arap – arabı, Ahmet – Ahmed’e. Rusçanın farkı ki ünsüz yazıda tonlu kalıyor, sadece okunuşta değişiyor. Sertlik ya da yumuşatma işaretleri bu olaya hiç etkilemiyor. Örnek:
    ЦЕРКОВЬ – tserkaf’.
    Tek farklı değişen sözcük – “БОГ” (tanrı), “boh” olarak okunur.

    2. İki ya da daha çok ünsüz ard arda geldiğinde.
    Birinci harf tonlu ya da tonsuz olarak okunur, ikinci harfe bağlıdır. O tonlu ise ilk harf tonsuzken tonlu olarak okunur. O tonsuz ise önceki tonlu sağırlaşıyor. Örnekler:
    СДЕЛАТЬ – zdelat’ (yapmak),
    ВСТАТЬ - fstat’ (kalkmak),
    СКАЗКА – skaska (masal),
    ОШИБКА – aşipka (hata),
    УЛЬЯНОВСК – ul’yanafsk (bir şehrin adı).

    Bu olay bazi ön ekler ve öntakılar okunuşuna ve yazılımına etkiliyor. Mesela, “БЕЗ-” (-sız), “РАЗ-” ve “ИЗ-” (-dan) ön eklerinin son “З” harfi sözcüğün ilk harfine göre “C” harfine dönüşebilir.
    БЕЗЗАКОНИЕ – bezzakoniye (yolsuzluk),
    БЕСПОРЯДОК – besparyadak (düzensizlik),
    ИЗДАЛЕКА – izdaleka (uzaktan),
    ИСПРАВИТЬ – ispravit’ (düzeltmek),
    РАССТАТЬСЯ – rasstat’sya (ayrılmak),
    РАЗГОВОР – razgavor (konuşma).
    Bu iki ön ek değişiklikleri imlada iz bıraktı. Diğer bir ek, “C-” (fiillerin tamamlanmış şeklinin işareti) yazıda değişmez, ama hem “z” hem “s” olarak telaffuz edilebilir. Örnek:
    СДЕЛАТЬ – zdelat’ (yapmak),
    СХОДИТЬ – shadit’ (gidip gelmek).

    “Р”, “М”, “Н”, “Л” harfleri tonlu olmakla beraber ne yazılım ne okunuş şekline etkiliyor. Mesela, bu harflerin birinden önce tonlu geliyorsa tonlu kalır, tonsuz geliyorsa tonsuz kalır.

    Sözcüğün ilk harfinin tonlu/tonsuz olması ön takıya da etkilir.
    В ДОМ – v dom (ev içine),
    В ТЮРЬМУ – f tyur’mu (hapishaneye),
    ИЗ ДОМА – iz doma (evden),
    ИЗ ТЮРЬМЫ – is tyur’mı (hapishanaden).

    Açıklama 4. Vurgusuz ünlüler.
    Rusçada üstüne vurgu olmayan “O”, “E”, “Я” harflerinin telaffuzu net değildir. Vurgusuz durumda “O” harfi “a” ve “o” arasında kısa belirsiz bir sese dönüşüyor. Okunuş yazarken bu sesi “a” olarak yazacağım, ama “O”dan farklıdır. Moskovalılar bu sesi tam bir “a” olarak söyler, Ural ve Volga bölgesindeki insanlar onu “o”ya daha yakın telaffuz eder. Ama kurallara göre vurgusuz “O” sadece sözcüğün ilk harfi iken tam “a” olarak okunur. Örnekler:
    ОКНО’– akno (pencere),
    СОБА’КА – sabaka (köpek),
    ГО’РОД – gorat (şehir).

    Vurgusuz “Я” harfi “i” olarak telaffuz edilir. Vurgusuz “E” harfi “i” ve “e” arasında bir ses, ama “i”den farklıdır. Onu “i” olarak yazacağım. Örnekler:
    РЕКА’ – rika (nehir),
    ТЫ’СЯЧА – tısiça (bin).

    Ama sözcüğün son harfi olarak “Я” olduğu gibi okunur.
    КА’ТЯ – katya (kız ismi),
    ВСТРЕЧА’ТЬСЯ – fstriçatsya (buluşmak).

    “У”, “Ы”, “Э”, “Ю”, “А”, “И” harflerin okunuşuna vurgu etkilemiyor.

    Açıklama 5. Bazı harflerin ve harf bileşimlerin okuması.
    “Л” harfi rusçada sert ve yumuşak olur. Sözcüğün sonunda tek başına her zaman sert okunması şarttır (örneğin, “mal”, “al”, “kaldırmak” sözcüğündeki gibi), ondan önce “И”, “Е”, “Ё”, “Я” gibi yumuşak harfleri geliyorsa bile “Л” sert kalır. Rusçadan örnekler:
    ВСТАЛ – fstal (kalktı),
    ХОДИЛ – hadi’l (yürüyordu),
    СЕЛ – sel (oturdu),
    ПРИШЁЛ – prişo’l (geldi).
    “Л”nin yumuşak olduğunu göstermek lazımsa peşine yumuşatma işaretini koyuyorlar:
    ШАЛЬ – şal’ (şal),
    ЦЕЛЬ – tsel’ (amaç),
    СЕЛЬ – sel’ (sel).
    “Л”den sonra “И”, “Е”, “Ё”, “Я”, “Ю” harfleri geliyorsa yumuşuyor.
    ПОЛЯ – palya’ (tarlalar), ama САЛАТ – sala’t (salata);
    ЛЮБЛЮ – lyublu’ (seviyorum), ama ЛУЧШЕ – lu’çşe (daha iyi);
    МИЛИЦИЯ – mili’tsıya (milis), ama ЛЫЖИ – lı’jı (kayak).

    Rus dilinde türkçedeki “C” sesi yok, onun yerine peşpeşe “Д” ve “Ж” harflerini yazarlar.

    “X” harfi cok belirgin bir nefes gibi, ama içinde hırıltı yok. Onu yutmak olmaz.

    Bazı harf bileşimlerinin okuması:

    ЧН [şn] – КОНЕЧНО (kane’şna – tabi ki), СКУЧНО (sku’şna - sıkıcı), ama bütün benzer sözcükler için bu geçerli değil, mesela, “МОЛОЧНЫЙ” (sütlü) sözcüğündeki “çn” olarak okunur.
    ЧТ [şt] – “ЧТО” (şto? – ne?) sözcüğündeki ve ondan türemiş sözcüklerde, “НЕЧТО” (ne’çta - tanımadık bir şey) hariç.
    СШ, ЗШ [şş] – ВЫСШИЙ (vı’şşıy – (en)yüksek), НИЗШИЙ (ni’şşıy – (en)aşağıdaki).
    СЖ, ЗЖ [jj] – СЖАТЬ (jjat’ – kısmak, sıkmak), РАЗЖАТЬ (rajja’t’ – açmak, bırakmak).
    СЧ, ЗЧ [ş’ş’] – СЧИТАТЬ (ş’ita’t’ – saymak, zannetmek), СЧАСТЬЕ (ş’as’t’ye - mutluluk).
    ГК [hk] – ЛЁГКИЙ (lyo’hkiy) ve ЛЕГКО (lehko’)(hafif, kolay) sözcüklerde.


#24.12.2011 12:00 0 0 0
#24.12.2011 11:54 0 0 0
  • Konu: Rus Alfabesi


    Harf Okunuşu

    А A
    Б B
    В V
    Г G
    Д D
    Е Ye
    Ё Yo
    Ж J
    З Z
    И İ
    Й Y
    К K
    Л L (sert)
    М M
    Н N
    О O
    П P
    Р R
    С S
    Т T
    У U
    Ф F
    Х H
    Ц Ts
    Ч Ç
    Ш Ş ( Sert Ş)
    Щ Ş' (Yumuşak Ş)
    Ь Yumuşatma işareti
    Ы I
    Ъ Sertlik işareti
    Э E
    Ю Yu
    Я Ya



#24.12.2011 11:49 0 0 0


  • İş görüşmesine çağrıldığınızda farklı görüşme yöntemleriyle elemeler yapılmaktadır. İşte iş görüşmesi hakkında bilmeniz gereken herşey.. Mülakta esnasında yapılması yada yapılmaması gerekenlar. En etkin mülakat teknikleri. Mülakat çeşitleri. Mülakatta dikkat edilmesi gereken sorular.Ücret görüşmesi...

    MÜLAKAT ESNASINDA

    İş görüşmesine çağrıldığınızda farklı görüşme yöntemleriyle elemeler yapılmaktadır. Her şirketin kendisine uygun olduğunu düşündüğü farklı görüşme yöntemi vardır. Sıkça kullanılan bazı yöntemler şunlardır;

    Adayın Mülakat Esnasında Yapması Gerekenler

    Başarılı bir mülakat için ne yapmalı?

    Mülakat yerine zamanında gidin. Bu, "belirtilen saatten 10 dakika önce" anlamına gelir.
    Kendinizi sizi karşılayan asistana/ sekretere tanıtın.
    Mülakat odası yakınında beklerken rahat olun. Bulunduğunuz yerde varsa, şirket broşürlerini, kitapçıklarını inceleyin.
    Mülakat odasına girdiğinizde mülakatı yapacak kişi ya da kişilerle tokalaşın.
    Odaya bir iş çantası, ya da ajanda dışında çok fazla eşya ile girmeyin.
    İkram edilse bile asla sigara içmeyin.

    Size, oturulacak yer gösterilmesini bekleyin.
    Mülakat sırasında saate bakmamaya özen gösterin.
    Göz temasında bulunarak dikkatli bir dinleyici olduğunuzu gösterin. Eğer aynı anda birden fazla kişi iş görüşmesinde bulunuyorsa hepsi ile belli aralıklarla göz teması kurmaya çalışın.
    İlgili olduğunuzu göstermek için vücut dili kullanın. Soruları ve yorumları iyi anladığınızı göstermek için olumlu tepki verin, gülümseyin.

    Yavaş ve açık bir şekilde konuşun. Düşüncelerinizi toparlamak için duraksamaktan korkmayın.
    Eğer gerekiyorsa, bir sonraki aşamada sizden ne beklenildiğini sorun
    Kendinizden emin olun. Mülakatın bu işin size uygun olup olmadığını anlamanız için iyi bir fırsat olduğunu unutmayın.
    Kariyeriniz ile ilgili bilgi saklamayın ve yanıltıcı bilgi vermekten kaçının.
    "En sevdiğiniz renk nedir?" gibi formal olmayan, beklemediğiniz bir soruyla karşılaşırsanız, şirketteki rolünüzle bağlantılı olarak, sakin bir tavırla bu soruyu yanıtlayın.

    Dürüst olun. Olumsuz ifadelerle karşılaşırsanız, sert bir tavırla karşılık vermeyin. Nazik bir şekilde nedenlerinizi söyleyin. Sorulan sorunun cevabını bilmiyorsanız "bilmiyorum" demekten çekinmeyin.
    Mülakatı yapan kişi ya da kişilere soru sormak isterseniz, doğru zamanda, nazik bir şekilde sorularınızı yöneltin. Size soru sorma fırsatı verildiğinde sizin için önemli olacağını düşündüğünüz bazı konular hakkında bilgi edinmeye çalışın. Başvurmuş olduğunuz pozisyonun neden açık olduğunu öğrenin. Kime bağlı çalışılacağını ve departmanın çalışma sistemini öğrenin. Ücret, izin süreleri, sosyal haklar hakkında size iş teklifi yapılmadıkça soru sormayın.
    Mülakat sonunda teşekkür ederek el sıkışın.
    Mülakatı yapan kişiden kartvizitini isteyin ve mülakat sonrasında bir teşekkür notu gönderin.

    EN ETKİN MÜLAKAT TEKNİKLERİ

    Yapılandırılmış Görüşme Tekniği

    Bu görüşme tekniğinde adayın önceden belirlenmiş bir dizi soruyu yanıtlaması beklenir. Adayların kıyaslanması açısından oldukça güvenilir ve geçerli bir yöntemdir.

    Sunum Görüşme Tekniği

    Bu teknikte adaylara önceden üzerinde çalışmaları için bir problem veya konu verilir. Sunum konusu görüşmeden bir süre önce adaya verilebileceği gibi, görüşmeye geldiğinde görüşmeden hemen önce de verilebilir.

    Durumsal Görüşme Tekniği

    Durumsal görüşmelerde adaylar "…..olsaydı; başınıza …gelseydi ne yapardınız?" gibi sorularla karşılaşırlar.

    Bu tür görüşmeler, adayın kendisini çalışacağı iş ortamında hayal etmesine yardımcı olur. Genellikle sorunlara pratik çözümler getirerek çabuk cevap vermeleri beklenir.

    Yetkinlik Bazlı (Davranışsal) Görüşme Tekniği

    Yetkinlik, bir firmada belli bir pozisyonda çalışması gereken "ideal" bir çalışanın sahip olması gereken BİLGİ, BECERİ ve DAVRANIŞLARdır. Belli bir pozisyon için yetkinlikler iş analizi yapılarak, iş tanımları hazırlanarak belirlenir.

    Bu tür görüşmelerde en önemli yetkinlikler belirlendikten sonra bu noktaların üzerinde durulur; söz konusu davranışları ortaya çıkaracak sorular sorulur. Amaç, geçmişte adayın içinde bulunduğu belirli bir durumda görevinin ne olduğunu, neler yaptığını ve bunun sonucunda ne olduğunu öğrenmektir. Böylece, adayın geçmişte sergilediği davranışların, şirketin ve pozisyonun beklentileriyle örtüşüp örtüşmediği incelenir.

    Yetkinlikler,

    Görev tanımı değildirler.
    Kurumun vizyon, misyon ve değerleriyle örtüşmelidir.
    Gözlemlenebilir ve ölçülebilir olmalıdırlar.
    Davranış odaklıdır.
    Sektör ve kurumlar arasında farklılık gösterebilir.
    Üç tür yetkinlik tanımlanmaktadır:

    1. Temel Yetkinlikler: Şirketin misyon ve hedefleri doğrultusunda, tüm şirket çalışanlarının sahip olması beklenen yetkinlikler. Örnek

    Esneklik
    Bütünü görebilme
    Yeniliğe ve değişime açıklık
    2. Liderlik ve Yönetsel Yetkinlikler: Şirket içinde yönetim kademesinde bulunan ya da ileride bu pozisyona gelebilecek kişilerin sahip olması beklenen yetkinliklerdir.

    Örnek

    Yaratıcı Olma
    Olumlu Kişilerarası İlişkiler
    Karar Verme
    3. Teknik Yetkinliler: Şirket stratejileri doğrultusunda, departmandan departmana değişen, firmadaki çeşitli işlerin yapılması için gerekli olan bilgi, beceri ve davranışlardır.

    Örnek

    İkna Etme
    Rekabet Analizi Yapma
    Satış Desteği Sağlama
    Yetkinlikler şirketin yapısına ya da hedeflerine göre farklılıklar göstermektedir. Herkes tarafından sahip olunması beklenen temel yetkinlikler (yeniliğe açıklık, inisiyatif kullanma, esneklik, gibi) olabileceği gibi, belirli bir pozisyona ya da yapılan işe yönelik teknik yetkinlikler (pazarlama bilgisi, strateji geliştirme, ikna etme, gibi) de olabilmektedir.

    Şirketlerin özellikle son yıllarda tercih ettiği bir görüşme tekniğidir. Sorulacak sorular önceden belirlenir ve adaya tecrübelerine dayalı sorular sorulur.

    Örnek

    "Bana detaylı bir rapor yazdığınız bir olayı anlatır mısınız?"
    "Raporu nasıl yazdınız? Hangi sorumlulukları aldınız?"
    "Raporu yazarken hangi yöntemleri kullandınız?"
    "Nasıl sonuçlandı?"

    MÜLAKAT ÇEŞİTLERİ

    Adaylardan farklı bilgiler alabilmek ve farklı özellikleri ortaya çıkarabilmek için değişik mülakat çeşitleri kullanılabilir.

    Birebir Mülakat

    En çok kullanılan yöntemlerden biridir. Aday tüm görüşmelerini birebir olarak gerçekleştirir. Bu yöntemde genellikle işveren firmanın bir temsilcisi tarafından yürütülür. Görüşmeler yapılandırılmış bir şekilde yapılabileceği gibi sohbet havasında da geçebilir.

    Sıralı/Seri Mülakat

    Sıralı görüşmelerde birebir ancak birbiri ardına yapılan birkaç görüşme söz konusudur. Burada mülakat yapan her kişi, söz konusu pozisyonun tek bir yönünü inceler - tecrübe, teknik bilgi, yönetim becerisi gibi.

    Panel Mülakatı

    Üçten fazla görüşmecinin tek bir adayla yaptığı görüşme yöntemidir. Genellikle çok sayıda elemanın farklı departmanlar için işe alınması planlandığında tercih edilir.

    Değerlendirme Merkezi

    Bu yöntemde panel yönteminin tersine, görüşmecinin değil adayların sayısı üç veya üçten fazladır. Adaylara çalışmak istedikleri alan ile ilgili ya da genel yöneticilik yeteneklerini ortaya koyabilecekleri örnek olay(lar) verilir, sunum ve/ve ya grup çalışması yapmaları istenir. Eğitimli değerlendiriciler tüm süreci, adayların süreç içindeki tüm tutum ve davranışlarını gözlemlerler ve sonrasında değerlendirme yapılır. Bunun yanı sıra adaylara çeşitli testler de uygulanabilir.

    Grup Mülakatı

    Son yıllarda gün geçtikçe daha fazla önem kazanan ekip-takım anlayışının eleman seçme ve görüşme şekline bir yansımasıdır. Bu yöntemde seçimde ağır basan, seçilecek kişinin birlikte çalışacağı ekip üyeleridir. Panel yönteme benzerlik gösterse de buradaki görüşmenin asıl amacı gruba uyumun ölçülmesidir. Ekip çalışması ve proje bazlı işlerde kullanımın olumlu sonuçlar verdiği gözlenmiştir. En büyük avantajı, uzun vadede birlikte çalışması söz konusu olan kişilerin önceden birbirlerini tanımalarını sağlamasıdır.

    Telefonla Mülakat

    Bu tür görüşmeler, genellikle zaman ve mekan imkanları yüz yüze görüşmeye engel teşkil ettiği zaman tercih edilir. Telefon görüşmesi, adayları ön elemeye tabi tutmak amacı ile de yapılabilir. Bu görüşmeler, gelecek aşamaya yani mülakatın en önemli kısmı olan yüz yüze görüşmeye öncü oldukları için ciddiye alınmalıdırlar.

    Telefon görüşmeleri iki şekilde kullanılabilir. Bunlardan ilki gazete ilanında verilen telefonlara adayların başvurması ve telefon eden adaylarla görevliler tarafından telefonda bir ön görüşme yapılmasıdır İkinci bir alternatif ise başvuran adayların özgeçmişleri üzerinden bir ön eleme yapılmasının ardından yüzyüze görüşmelere geçilmeden önce bir ikinci eleme unsuru olarak; veya özgeçmişte açık olmayan bazı konuları aydınlatmak amacı ile telefon görüşmelerinin yürütülmesidir. Telefon görüşmelerinin en büyük avantajı diğer yöntemlere göre daha hızlı olmasıdır.


    EN YAYGIN MÜLAKAT SORULARI

    MÜLAKKATTA DİKKAT EDİLECEK SORULAR

    Kendinizden biraz bahsedir misiniz?

    "Kendinizden bahsedin" demek her şeyinizi anlatın demek değildir. Bu soru sonu belli olmayan test sorusudur, eğer hazırlıklı değilseniz ne diyeceğinizi ne kadar uzun konuşacağınızı bilemeyebilirsiniz. Görüşmeciler bu soru ile sadece hakkınızda bilgi almak değil aynı zamanda davranışınız, stiliniz ve iletişim yeteneğinizi ölçmeyi de amaçlarlar.

    Bu soruya çocukluğunuz, okullar, hobiler, sevdikleriniz, sevmedikleriniz veya önceki iş hayatınızın detaylarını anlatmakla başlamayın, bunun yerine size ait güncel bilgi ve meslek hayatınız ile ilgili iş tecrübeleriniz ve özgeçmişinizdeki bilgileri destekleyen bilgileri anlatın.

    Bu soru kendinizi pazarlamak için büyük bir fırsattır. Görüşmenin bu aşamasında en iyisi sakin ve öz anlatmak tavsiye edilmektedir.

    Önceki işinizden neden ayrıldınız veya şu anki işinizden neden ayrılıyorsunuz? İnsan kaynakları uzmanları önceki veya mevcut iş hayatınızdaki yönetici/iş arkadaşlarınızla olan kötü ilişkinin anlatılmasının doğru olmadığı konusunda hemfikirleridir. Ancak önceki/mevcut iş ortamında çalışmanın güçlüklerinden bahsedebilirsiniz. Bu sorunun yanıtını verirken dikkatli olmanız gerekmektedir. Unutmayın ki vereceğiniz bilgilerin teyidi kolay olacağından en küçük çelişkili veya dürüst olmayan bir yanıt sizi şüpheli kategorisine alınmanıza neden olacaktır. Belki verilebilecek en iyi yanıt daha iyi bir iş imkanı ve fırsat olarak değerlendirilmesidir. Fazla ücreti hiç bir zaman bir sebep olarak kullanmayın.

    En güçlü yönleriniz nelerdir?

    Bu soru size yeteneklerinizi ve güçlü olduğunuz özelliklerinizi anlatmanıza fırsat verir. Özetle tecrübelerinizi ve başarılarınızı anlatın. Bu özellikleri önceki iş/okul hayatınızdan örnekler vererek anlatmanız yararlı olacaktır. Görüşmelerde örnek hatırlayın, genelleme yapmadan spesifik konulardan bahsedin.

    Gelişime açık yönleriniz nelerdir?

    Unutmayın ki görüşmeciler sizlerin mükemmel olmanızı beklemez. Sizden küçük ipuçları almak için sorulan bu soruya dürüstçe büyük zafiyetlerinizi anlatmakla olumlu puan alırsınız fakat bu aynı zamanda iş alınmanızı engelleyebilir. Eğer, "aslında benim pek zayıf yönüm yoktur" şeklindeki bir yanıt verirseniz şansınız çok daha azalacaktır. Çoğu uzmanlar bu soruya kişisel zafiyeti profesyonel bir güce dönüştürecek şekle dönüştürerek yanıt verilmesini tavsiye ederler.

    Mevcut işinizde en çok ve en az sevdikleriniz nelerdir?

    Görüşmeci bu soru ile size uygun ne tür bir ortamın ve şirket kültürünün uygun olacağı konusunda ipucu alacaktır. Atmosferi çok sevdim gibi ifadeler yerine "şirkette takımın bir parçası olmak beni hoşnut etmiştir" ifadesi kullanmak yararlıdır. En az sevilen konuları konuştuğunuzda mevcut veya önceki işinizde sorumluluk alanınızda olup iş tanımızda yer almayan işlerden bahsedebilirsiniz.

    Başka işlere de başvuruyor musunuz?

    Bu iş ortamında bu soruya hiç kimse kolayca hayır diyemez. Eğer "hayır" yanıtını verdiyseniz dünyadan hiç haber ve ilgisiz biri olduğunuz konusunda fikir sahibi olunacaktır. Bunun yerine yetenek ve kabiliyetlerinize uygun iş aradığınız beyan edebilirsiniz. "Elinizdeki iş tekliflerini değerlendirdiğiniz" gibi bir cümleyi kesinlikle kullanmayın, çünkü görüşmeciler kendi şirketlerinde gerçek anlamda çalışacak istekli adaylar ararlar, istekli ve ciddi görünün.

    Neden sizi işe alalım?

    Bu soru iş arayanları gerçekten pazarlama imkanı sağlar, ancak bu soruya "şirket benim için neler yapabilir" den çok ben şirket için neler yapabilirim felsefesi ile yanıt verin. Görüşmeci sizin iş için ne kadar hazırlıklı ve ne kadar istekli olduğunuz konusunda fikir sahibi olmak ister. İşe ne kadar hazırlık olduğunuzu tecrübeleriniz, kariyerinizdeki ilerlemeler ve başarılarınız anlatarak gösterin, özellikle bu işin sizler için ne kadar uygun olduğunu ve kariyerinizi ilerletecek bir fırsat olduğunu vurgulayın.

    5 yıl sonra nerde olmayı umut ediyorsunuz?

    Bu soruya verilebilecek en kötü yanıt 5 yıl sonra bu şirketin başına veya görüşmecinin yerine geçeceğim yanıtıdır. Bu yanıtlar tehlikelidir, onun yerine özellikle bu işle ilgili sizi nelerin motive edeceğinden bahsedin. Yöneticinin işini istemek yerine 5 yıl sonraki kariyer beklentinizi anlatın. İşverenler, ileriye dönük planlamalar yapan ve gerçekçi amaçları güden adayları tercih ederler. 5 yıl sonra neler yapacağın konusunda kararsız kalmanız şansınızı azaltacaktır. Bir şirketin üst düzey yöneticisi söyle diyor, "Ben neler yapmak istediğini bilen, şahsi ve şirketin amaçlarına inanan elemanlar arıyorum."

    Sormak istediğiniz bir soru var mı? Eklemek istediğiniz bir konu var mı?

    "Hayır" veya "Her şey görüşüldü" demeyin. Görüşmeci özellikle adayın nitelikleri ilgili kritik bir konuyu atlamak istemez. Kritik olmasa bile bu iş için en uygun aday olduğunuzu yeniden beyan edebilirsiniz. Eğer görüşmecide şüphe uyandığını düşünüyorsanız adaylığınızı pozitif yönde etkilemek için tam fırsattır. Bazen yanlış anlamalardan ötürü kötü giden bir görüşme bazen son anda tam tersine dönebilir. "Başka sorum yoktur" yanıtı ile görüşmenin sonucunu olduğu gibi siz ve görüşmecinin kabul ettiği ve bu işle ilgilenmediğiniz anlamında gelir. Pozisyonun gerekliliklerini ve görüşmenin yapısını göz önünde bulundurarak, görüşmeciye ilgili her tür sorularınızı sorabilirsiniz.

    Burada görüşmede sorabileceğiniz sorulara bazı örnekleri göreceksiniz.

    Bu işe alınacak kişinin ilk önceliğinin ne olması planlanıyor?
    Şirketin yönetim felsefesini nasıl tanımlayabilirsiniz?
    Bu işe alınacak kişinin ilk altı ayda/bir yılda neleri başarmasını bekliyorsunuz?
    Bu pozisyonda başarılı olan kişinin kariyer yolu nasıl planlanıyor?
    Performans değerlendirmesi hangi kriterlere bağlı olarak nasıl gerçekleştiriliyor?

    ÜCRET GÖRÜŞMESİ

    İşe alım yetkilisi size ücret ile ilgili beklentinizi sorduğunda bunun sebebi genelde adayın beklentilerini şirketin karşılanıp karşılanamayacağını öğrenmek içindir. Bu soruyu hızlı yanıtlayarak çok düşük veya çok yüksek bir rakam telaffuz ederek diskalifiye olabilirsiniz.

    Eğer görüşmeci bir rakam beyan etmeniz konusunda ısrar ederse alınacak kişiye verilecek ücretin alt-üst limitlerini sorun. Tatmin edici bir yanıt gelmediği takdirde ilgilendiğiniz işin piyasadaki size uygun ortalama bir rakam beyan edebilirsiniz. Firmanın vereceği maaş genelde beyan edilen rakamın altında olacağından beyan edeceğiniz bu rakamın bir miktar yüksek gösterilmesi yararlı olacaktır.

    "Beni ücretten daha çok iş ilgilendiriyor" cümlesini kullanabilirsiniz, ama "para benim için önemli değil" cümlesi zararlıdır. Hali hazırda kazandığınız rakamları sorulduğunda dürüstçe söyleyin, çünkü rakam teyit edilebilir.





#23.12.2011 18:44 0 0 0



  • noimage


    Yakın zamanda patlaması beklenen dünyaya en yakın yıldız, gece gökyüzünde en parlak görünenlerden Betelgeuse. Astronomlar bu yıldızın bir süredir kütlesini yitirdiğini, yakıtının tükenmek üzere olduğunu yani "çökmekte" olduğunu gözlemliyorlar. Bir yıldız öldüğünde süper nova'ya neden oluyor.
    Böylesi bir durumda dünyadan ikinci bir güneş gibi görülme ihtimali var. En azından Güney Quennsland Üniversitesi Fizik hocası Dr. Brad Carter'ın news.com.au'ya yaptığı açıklamaya göre.
    Carter, yıldız çöktüğü zaman en az iki hafta gökyüzünde ikinci bir güneş görebiliriz ya da belirli bir süre hiç gece olmayabilir iddiasında.
    Patlama ile birlikte dünyadan 1300 ışık yolu uzakta bir kara deliğin oluşma ihtimalini de vurgulayan bilim insanı, ama felaket tellallarına pabuç bırakmıyor.
    Bu yıldızdaki patlamadan ancak dünyaya zararsız parçacıkların ulaşacağını söylüyor. Bu parçacıkların vücutlarımıza ve dünyaya bir zararı olmayacağını, dahası nötrino denen bu parçacıkların dünyaya yararı bile dokunabileceğini söylüyor.
    Carter evrenin zaten bu "yıldız maddesi"nden oluştuğunu, tam anlamıyla maddeleri altına, gümüşe dönüştürülebileceğini, buna uranyum gibi bütün ağır maddelerin dahi dahil olduğunu söylüyor.
    Vücudumuz ve dünyamızı da böylesi eskiden gerçekleşmiş bir süper novaya borçlu olduğumuzu vurguluyor.







#03.12.2011 13:38 0 0 0
#29.11.2011 16:25 0 0 0


  • Yaşlı çoban sürüsünü otlatmak için yaylaya çıktığında tepeye yakın bir elma ağacının altında dinlenir ve eğer mevsimiyse, onunla konuşarak: “Hadi bakalım evladım, derdi. Bu ihtiyarın elmasını ver artık”.

    Ve bir elma düşerdi, en güzelinden, en olgunundan. Yaşlı adam sedef kakmalı çakısını çıkartarak onu dilimlere ayırır ve küçük bir tas yoğurtla birlikte ekmeğine katık ettikten sonra, babasından kalan Kur’an’ını okumaya koyulurdu.

    Çoban, bu ağacı yirmi yıl kadar önce diktiğinde sık sık sular, bunun için de büyükçe bir güğüme doldurduğu abdest suyundan geriye kalanı kullanırdı. Elma ağacının kökleri, belki de bu sularla kuvvet bulmuş ve kısa sürede serpilip meyve vermeye başlamıştı. Çoban o zamanlar henüz genç sayıldığından şöyle bir uzandı mı en güzel elmayı şıp diye koparırdı. Fakat aradan geçen bunca yıl içinde beli bükülüp boyu kısalmış, ağacınkiyse bir çınar gibi büyüyüp göklere yükselmişti. Ama boyu ne olursa olsun, ağaç yine de yavrusu değil miydi? Onu bir evlat sevgisiyle okşarken : “Ver yavrum, derdi, gönder bakalım bu günkü kısmetimi.” Ve bir elma düşerdi hiç nazlanmadan, yıllar boyu hiçbir gün aksamadan. Köylüler, uzaktan uzağa gözledikleri bu hadiseyi birbirlerine anlatıp yaşlı çobanın veli bir zât olduğunu söylerlerdi.Yaşlı adam, ağacın altında dinlenip namazını kıldığı bir gün, yine elmasını istedi. Ancak dallar dolu olmasına rağmen nedense birşey düşmemişti. Sonra bir daha, bir daha tekrarladı isteğini. Beklediği şey bir türlü gelmiyordu. Gözyaşları, yeni doğmuş kuzuların tüylerini andıran beyaz sakalını ıslatırken, ağacın altından uzaklaşıp koyunların arasına attı kendini. Yavrusu, meyve verdiği günden bu yana ilk defa reddediyordu onu. İhtiyar çobanın beli her zamankinden fazla bükülmüş, güçsüz bacakları da vücudunu taşıyamaz olmuştu. Hayvanlarını usulca toplayıp köye doğru yöneldiğinde, aşağıdaki caminin her zamankinde daha nurlu minarelerinden yankılanan ezan sesiyle irkildi birden. Yeniden doğmuştu sanki çoban. Birşey hatırlamıştı.

    Çocuklar gibi sevinerek ağacın yanına koştu ve ona şefkatle sarılırken : “Canım” dedi, hıçkırıp ağlayarak.”Benim güzel evladım, mis kokulum. Şu unutkan ihtiyarı üzmeden önce neden söylemedin, bu günün Ramazan’ın ilk günü olduğunu ?”




#19.11.2011 15:08 0 0 0


  • Rusya'daki internet sitelerinde dolaşan "Türkiye'de yaşamak için 37 neden" başlıklı bir yazı tartışma yarattı. Yazı, Türkiye'de yaşamanın olumlu yanlarını anlatıyor. Aslında Rusya'yı eleştirmek için yazıldığı sanılan yazı, Türkiye'yi bilen Ruslar tarafından ise "gerçekten çok uzak" bulunuyor.
    Duvarlarında küfürlü yazılar yok.
    Yılın 340 günü güneşli.
    Kış olmadığı için her sene kışlık elbise ve ayakkabı almaya gerek yok.
    Üç tarafı sıcak denizlerle çevrili.
    Her zaman taze sebze ve meyve var.
    Rusya'daki külüstür daireyi satıp Antalya'da 100 metrekarelik ev almak mümkün.
    Asık yüzlü Rus turistler dışında, insanları güler yüzlü ve nazik.
    İnsanı bezdiren evsizler, yoksullar ve çingeneler yok.
    Çalılıklar arasından alkolikler ve uyuşturucu kullananlar çıkmıyor. Evlerin girişi temiz.
    Uyuşturucu kullananlarla satanları hapse atıyorlar.
    Komünistlerle faşistler elde bayrak dolaşmıyor.
    Votka değil, lale ülkesi.
    Kurallara uymayan sirenli Mercedesler yok.
    Doğaüstü yetenekli olduğunu iddia edenler yok.
    Nüfus sorununu Çinliler ve Özbeklerle çözmüyorlar.
    Sarhoş sürücüleri hapse atıp ehliyetine el koyuyorlar.
    Suç oranı her yıl iki kat artmıyor.
    Üniversiteye evlenmek ya da askerden kaçmak için değil, topluma faydalı bir meslek edinmek için gidiyorlar.
    Doktorlarla öğretmenlere saygı duyuyorlar.
    Ekranda beş dakikada bir kepek şampuanı ve kanatlı kadın bağı reklamı yok.
    Yol sorana küfür etmiyorlar.
    Sözde emeklilik reformu yok.
    Valiler ve belediye başkanları insanları öldürmüyor, rüşvet almıyor.
    Kadınlar erkeklerden tembel ve ayyaş diye söz etmiyor.
    Erkekler yukarıdaki sıfatları hak etmek için uğraşmıyor.
    Vatandaşlar yasalar önünde eşit. Polis felsefe profesörünün cebindeki parayı almıyor.
    Çocuklara yarı tanrı gibi davranıyorlar.
    Seri katiller yok.
    Nehirler mikrop yuvası değil.
    Pencereden bakınca deniz ve dağlar görülüyor, elinde gamalı haç olan dazlak gençler değil.
    Patika değil, gerçek yollar var.
    Domuz yemiyorlar.
    AIDS'li ve veremli sayısı Afrika'dakinden çok değil.
    Sokakları güvenli, üç kuruş için adam kesmiyorlar.
    Ticarette rakipler birbirlerini öldürtmüyor.
    Hakkını aramak için haydutlara gitmek gerekmiyor.
    En önemlisi, başka bir Tanrıya inansalar da Türkiye'de iman var.



#19.11.2011 14:54 0 0 0


  • Üniversite eğitimi almak için Avrupa Birliği ülkelerini seçen gençlerin sayısı giderek artıyor. Sınavsız eğitim imkânı ve harç ücretlerinin düşük olması yurt dışında eğitimi cazip kılan başlıca nedenler arasında....

    AB KAPILARI ÖĞRENCİLERE AÇIK

    Son yıllarda üniversite eğitimini Avrupa ülkelerinde alanların sayısı hızla artıyor. Sınavsız eğitim imkânı ve harç ücretlerinin düşük olması yurt dışında eğitimi cazip kılan başlıca nedenler arasında

    Üniversite sınav sonuçlarının açıklandığı bugünlerde öğrencileri şimdi de tercih telaşı sardı. Sınav sonucuna göre istediği bölümü ya da üniversiteyi kazanamayanlar ya seneye tekrar sınava girecek ya da bir yıl kaybetmeden yurt dışında istediği bölümde okuyabilecek. Avrupa Birliği sürecinde Türkiye’nin eğitim standartlarının AB ülkeleriyle eşitlenmesi, başvuru, kabul ve YÖK denkliği engellerinin kaldırılmasıyla birlikte Türkiye’den on binlerce öğrenciye Avrupa üniversitelerinin kapıları açılmış oldu. Avrupa Birliği üniversiteleri, YÖK onaylı ve ekonomik eğitim olanaklarıyla Türkiye’de eğitim gören öğrenciler için dünyanın en cazip seçenekleri arasında yer almaya başladı. Avrupa Birliği ülkeleri, özellikle de Avusturya, Almanya, Polonya ve Macaristan Türkiye’den çok sayıda öğrenci için öncelikli seçenekler arasında. Üniversite adayları Polonya ve Macaristan’da bir üniversiteye yerleşebilmek için sadece lise diploması ile istediği bölüme başvuru yapabiliyor. Almanya ve Avusturya’da ise Türkiye’de YGS ve LYS sınavı ile herhangi bir dört yıllık bölüme yerleştirilmiş olan adaylar kayıtlarını bu ülkelere aldırabiliyor. Amerika ve Avrupa’da şu an 70 -100 bin Türk öğrencinin eğitim aldığı bilgisini veren Armada Grandee Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Genel Müdürü Savaş Yüksel "Her yıl yaklaşık bir milyon öğrencinin üniversite kapısında kaldığını düşünecek olursak, ülkemizde Avrupa’da eğitim alma potansiyelinde olan öğrenci sayısının büyüklüğü net biçimde ortaya çıkıyor" diyor.

    "Nitelikli eğitim alıyorlar"
    Uluslararası düzeyde eğitim danışmanlığı hizmeti sunan BluePoints, Türk eğitim sisteminin AB’ye bağlanmasının ardından bu yıl ilk kez Türkiye’de temsilcilikler açtı. Şirket, Avrupa’da eğitim görmek isteyenlere temsilcileri Armada Grandee, ELT, StudyZONE ve United Towers aracılığıyla danışmanlık hizmeti vermeye başladı. Vakıf üniversitelerinin Türkiye’deki üniversite ihtiyacı açısından önemli bir açığı kapattığını ancak günümüzün rekabetçi iş dünyasının, artık adayların sıradan bir üniversite diplomasıyla prestijli bir kariyer edinmesine ve iyi bir gelir kazanmasına olanak sağlamadığını söyleyen Study Zone Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Genel Müdürü Abdullah Peşteli, öğrencilerin üniversite yıllarında hem çok nitelikli bir eğitim almaları hem de entelektüel gelişimlerini en üst düzeyde tamamlamaları gerektiğine dikkat çekiyor.

    Dünya vatandaşı olma imkanı var
    "Avrupa Birliği üniversiteleri, prestijli diploma ve yaşam maliyetleri avantajlarıyla artık tüm dünyadan öğrencilerin rağbet ettikleri bir seçenek haline geldi" diyen Peşteli, bunun da Avrupa üniversitelerinde çok nitelikli bir uluslararası öğrenci ortamı meydana getirdiğini savunuyor. Peşteli’ye göre bu üniversitelerde okuyan öğrenciler dünya vatandaşı olarak bireysel gelişimlerini tamamlayıp birkaç yabancı dil öğrenerek uluslararası ortamda rahat hareket etme özgüveni de kazanıyor. Avrupa’da üniversite eğitimi devlet kontrolünde ve desteğinde olduğundan üniversitelerin harç ücretleri de düşük oluyor. Hatta Almanya’da üniversitelerin büyük bölümünün ücretsiz eğitim sunduğu bilgisini veren Abdullah Peşteli, yurt içindeki vakıf üniversitelerinde, eğitim harçları yaklaşık 20 bin TL’yi bulurken, Almanya’da üniversite eğitiminin ücretsiz, Avusturya’da yıllık 750 euro, Polonya ve Macaristan’da ise yıllık ücretlerin üç bin euro civarında olduğunu söylüyor. "Konaklama ve yaşam maliyetleri dahil edildiğinde dahi Avrupa’da eğitim almak, vakıf üniversitelerindeki eğitim maliyetlerinden çok daha ekonomik" diyen Peşteli, her yıl Avrupa üniversitelerine olan rağbetin katlanarak artış gösterdiğini belirtiyor.

    Sınav prosedürü yok!
    Avrupa ülkelerinde lisans eğitimi üç yıl sürüyor ve öğrenciler master yapmak isterlerse herhangi bir sınava tabi tutulmadan eğitimlerine başlayabiliyor. Türkiye’de lisans eğitiminin dört yıl olduğunu ve master için ALES sınavına girmek gerektiğini vurgulayan ELT Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Genel Müdürü Cem Arıtuluk, Türkiye’deki öğrencilerin Avrupa’dakilere kıyasla iki yıl kaybettiklerine, Avrupa’da okuyan öğrencilerin bu iki yılı çalışıp, iş deneyimi kazanarak değerlendirdiklerine dikkat çekiyor. Arıtuluk’a göre Avrupa’da üniversite okumanın avantajlarından biri de mezuniyet sonrası AB ülkelerinde önce geçici, sonra ise daimi ikamet ve çalışma hakkı elde edebilmek.

    Düşük harç ücretleri talepleri artırıyor
    Almanya ve Avusturya’daki üniversitelerin dünya çapında prestije sahip olmalarına rağmen ücretlerinin çok düşük olduğunu belirten United Towers Yurtdışı Eğitim Danışmanlığı Genel Müdürü Kemal Tatar, "Almanya’daki üniversitelerin büyük bölümü ücretsiz. Avusturya’da ise tüm üniversitelerin yıllık harçları sadece 750 euro. Eğitim dili İngilizce olan Polonya ve Macaristan’da üst düzey üniversitelerin yıllık ücreti yaklaşık bin euro. Tıp, diş hekimliği ve eczacılık bölümlerinde maliyet biraz daha fazla olmakla birlikte bu bölümlerde ortalama yıllık harçlar dokuz bin euro civarında" diyor.



#19.11.2011 14:51 0 0 0



  • Bir kişinin mutsuz ya da depresyonda olup olmadığını anlamak istiyorsanız gözlerine bakın. Çünkü kişi ne kadar inkar ederse etsin, ne kadar mutluluk gülücükleri değıtırsa dağıtsın gözler mutsuzluğu saklayamıyor. Nasıl mı....

    MUTSUZ OLAN İNSANI NASIL TANIRSINIZ?
    Yöntem çok basit! Bakışlarına dikkat edin...

    Mutsuz ve depresyondaki kişilerin başkalarıyla göz temasından kaçındığı belirlendi.

    İngiltere’deki Anglia Ruskin Üniversitesi’nden Peter Hills ve ekibi, ruh halinin kişilerin başkalarına "bakışını" nasıl etkilediğini araştırdı.

    Araştırma, depresif ve mutsuz kişilerin, sosyal bir ortamda göz temasından kaçınarak kendilerini toplumdan soyutladığını ortaya koydu.

    Mutsuz kişilerin gözlere odaklanmadığı, ancak saç stili gibi "dış görünüşteki" değişiklikleri daha iyi fark edebildiği de vurgulandı.

    Konuya ilişkin makale "British Journal of Psychology" dergisinde yayımlandı.


#19.11.2011 14:48 0 0 0



  • Ne kadar hızla ve ne kadar uzak mesafeye gitmelerine bağlı olmadan, insanlar hareket halindeki vasıtaların içinde mide bulandırıcı bir rahatsızlık hissederler. Dış kulağımızın görevi işitmeyi sağlamaktır ama iç kulağımız dengemizden sorumludur. Hareket halinde olduğumuzda, iç kulağımızın içindeki sıvı çalkalanır ve sinir sistemimiz vasıtası ile beynimize sinyal gider. Eğer arabanın içinde bir şey okuyorsanız veya arabanın içinde bir şeye bakıyorsanız, gözlerden beyine hareket halinde olmadığınız sinyali gider ama iç kulaklarınızdan giden sinyal farklıdır. O, vücudunuzdaki sarsıntıdan dolayı hareket halinde olduğunuzu bildirir. Bu iki sinyal arasındaki fark, halk arasında 'araba tutması' diye adlandırılan, mide bulandırıcı etkiyi yaratır.

    Aslında dalgalı denizde seyreden bir gemideki insanı deniz tutması ne ise hareket halindeki bir arabanın içindeki insanı taşıt tutması da aynı şeydir. Denizdeki hareket tam anlamı ile üç boyutlu olduğundan etkisi daha fazladır. Baş ağrısı, baş dönmesi, nabızdaki artış ve mide bölgesindeki baskı hissi ile kusma ihtiyacı en belirgin özelliklerdir. Bunlara ilaveten deniz tutmasında, bulantıdan önce stres hormonları da salgılanmaya başladıklarından rahatsızlık ve panik hissi iyice kuvvetlenmektedir.

    Arabada iken gözlerinizle, bir uzağa, bir yakına bakarsanız, bu taşıt tutma probleminize yardımcı olabilir. Bu nedenledir ki, arabayı kullananlarda taşıt tutması olayı görülmez. Çünkü araba, kullananın kontrolü altındadır. Sürücü arabanın ne zaman duracağını veya hızlanacağını, ne yöne dönüleceğini bilmektedir. Taşıt tutması gençlerde daha çok görülür, çünkü yaşlandıkça ve çok seyahat ettikçe, iç kulağın hareketlere karşı hassasiyeti azalır.

    Bir görüşe göre, taşıt tutmasındaki denge bozukluğu, bulanık görme gibi belirtilerde beyine gönderilen sinyaller, zehirlenince beyine yollanan sinyallerle aynı. Bu nedenle de beyin mideye kusma ve içindeki zehiri boşaltma emrini veriyor. Taşıt tutmasına karşı önerilerimiz şöyle: Kitap okumayın, zihniniz başka şeylerle meşgul olsun. Olay aslında beyinde oluştuğundan, onu başka bir şeyle meşgul edin. Zihinsel veya kelime oyunları oynayın. Mide bozucu şeyler yemeyin, çok gerekirse bunun için üretilmiş ilaçları, kulak arkasına yapıştırılan bantları kullanın.

    Çinli doktorlar yüzyıllardır taşıt tutmasına karşı akapuntur tedavisi uyguluyorlar. Bu uygulamadan siyah ve beyaz ırktan insanların yüzde 50-60'ı etkilendiği halde Asyalıların hemen hepsi etkileniyor. Bu farkın da sinir sistemindeki bir genetik temele dayandığı sanılıyor.





#19.11.2011 14:40 0 0 0




  • İş görüşmesi kendinizi ispatlamanız açısından en önemli fırsat. Bu fırsatı ıskalamak istemiyorsanız giyiminizden duruşunuza kadar her ayrıntıya dikkat etmeniz gerekir. İşte mülakatlarda yapılan 10 büyük hata...


    MÜLAKATLARDA YAPILAN 10 BÜYÜK HATA

    İş görüşmeleri kendinizi göstermek için elinize geçen en önemli fırsat. Bu fırsatı da çok iyi kullanmanız gerekiyor ve yapacağınız en ufak hatalar bile işin elinizden kaçmasına neden olabilir. Kılık kıyafetinizden görüşme sırasındaki davranışlarınıza, mimiklerinize kadar her şey çok önemli. İşte mülakatlarda kesinlikle yapmamanız gereken 10 şey.

    1. Mülakata geç kalmak: Sadece bir kaza yüzünden veya kaderin oyunu sonucu mülakata geç kalınabilir. İmkanınız varsa, mülakat yerini birkaç gün önce görün, hangi yollardan nasıl gideceğinizi öğrenin. Her zaman geç kalma payını da düşünerek ekstra zaman ayırın ve mülakatın yapılacağı yere 10-15 dakika önceden varın.

    2. Uygunsuz elbise: Mülakata uygunsuz, üzerinize tam oturmayan kıyafetlerle veya uyumsuz saç veya parfümle gitmek asla kabul edilemez. Beğen veya beğenme, dış görünüş, güçlü bir ilk etki yaratmada büyük rol oynar.

    3. Göz kontağı kurmamak: Çok fazla mülakat tecrübesi olmayan adaylar, göz kontağı kurma konusunda sorun yaşayabilirler. Fakat işin sırrı da bunu yapabilmek. Eğer sürekli mülakatı yapan kişinin gözlerine bakmakta zorluk çekiyorsanız, kişinin burun kemerine bakmayı deneyin. Açık oturum türündeki mülakatta, soruları cevaplarken bütün iş verenlerle göz teması kurmaya çalışın.

    4. Firma hakkında bilgisiz olmak: Mülakattan önce iş verenle ilgili araştırma yapmamak asla kabul edilemez ve neden orada çalışmak istediğiniz hakkındaki soruya cevap veremediğindeki oluşacak sessizlik, işe kabul edilme ihtimalini bitirir. Ek olarak, eğer o kuruluş hakkında hiçbir araştırma yapmadıysan, o kuruluşta çalşmak istediğini nerden bilebilirsin?

    5. Sorulara kısa cevaplar vermek: İş verenlerin sorularına çok kısa cevaplar vermek, muhtemelen iş arayanların mülakatlarda yaşadığı en yaygın sorundur. Soruları tahmin ederek ve zorlayan soruları işe ve iş verene uygun hale getirerek sorunu çözebilirsiniz.

    6. İsteksiz görünmek: Eğer yeterli derecede gülümsemez, sıkılmış veya ilgisiz, yorgun görünürseniz veya soğuk, mesafeli veya dostça olmayan bir şekilde yaklaşırsanız mülakat pek de olumlu sonuçlanmaz.

    7. Ümitsiz olmak: Mülakatların bilinen bir şansızlığıdır, en ihtiyaç sahibi iş arayanlar, durumun gerçekçiliğine rağmen, en az ihtimalle işe kabul edilenlerdir. Bir iş için umutsuz olsanız bile, amacınız iş verene sakin ve rahat görünmek olmalıdır.

    8. İşi istediğine dair emin olmamak: Ne tür bir iş aradığını bilmemek, yeni iş arayanların karakteristik bir ölümcül günahıdır. Kariyer ve işlerle ilgili detaylı bir araştırma yürütmek, sizin yeteneklerinize, tecrübenize ve ilgi alanınıza en uygun işi netleştirmede yardım eder.

    9. Eski patronları yerden yere vurmak: Eski patronunuz veya şirketiniz, eksiklikleriyle veya diğer sorunlarıyla bilinse bile, iş görüşmeleri, nefretinizi veya sinirinizi dışarıya çıkarma yeri değildir. Bu şekilde yakınan adaylar, o anda işe alınmaması gereken şikayetçiler olarak etiketlenirler.

    10. Soru sormayı becerememek: Genelde iş verenler, mülakatı iş arayana sorusu olup olmadığını sorarak bitirir. Açık olmayan bir soruyu soramamak bile bir düzeyde ilgisizlik sinyalidir (veya tembellik).









#19.11.2011 14:37 0 0 0
  • Bitte!(bitte)Lütfen!Danke!(danke)Teşekkürler!Almanca Rehberi – Almanca ÖğrenJa!(ya)Evet!Nein!(nayn)Hayır!Vielleicht!(fillayt)Belki!Natürlich!(natürlih)Tabii ki!Guten Morgen!(gutın morgın)Günaydın!Guten Tag!(guten tag)İyi günler!Guten Abend!(gutın abınd)İyi akşamlar!Almanca Rehberi – Almanca ÖğrenGute Nacht!(gute naht)İyi geceler!Hallo!(halo)Merhaba!Wie geht es?(wii geht es)Nasıl gidiyor?Schön, Sie zu sehen!(şön, zii tsu zehen)Seni görmek güzel!Tschüss!(çüs)Güle güle!Auf Wiedersehen!(af fidarziin)Görüşmek üzere!Bis bald!(bis bald)Sonra görüşürüz!Bis Morgen!(bis morgın)Yarın görüşürüz!Ich verstehe nicht!(ih ferşitehe niht)Anlamıyorum!Wie bitte?(vi bitte)Efendim?Ich habe verstanden.(ih hab ferşıtandın)Anladım.Ich spreche kein Deutsch.(ih şiprehe kayn doyç)Almanca konuşmuyorum.Sprechen Sie bitte langsamer.(şiprehen zii bitte lansamer)Lütfen biraz yavaş konuşun.Ich kann Ihnen nicht folgen.(ih kan iinen niht folgın)Sizi takip edemiyorum.Könnten Sie das noch einmal wiederholen?(könten zii das noh aynmal viderholen)Lütfen bir kez daha tekrar eder misiniz?Können Sie mir das bitte aufschreiben?(könen zii mir das bitte aufşrayben)Lütfen onu benim için yazar mısınız?Entschuldigung!(enşuldigung)Özür dilerim!Das tut mir Leid!(das tut mir layd)Bunun için beni affedin!Macht nichts.(maht nihts)Önemli değil.Zum Flughafen.(tsum flughafen)Hava alanına.Zum Hotel … bitte.(tsum hotel … bitte)... Oteline lütfen.Mein Name ist Mehmet.(may name ist Mehmet)Benim adım Mehmet.Ich brauche…(ih brauhe…)… ihtiyacım var.Ich möchte…(ih möhte…)… istiyorum.Ich hatte gerne eine Fahrkarte nach …(ih hette gerne ayne Faarkarte nah…)… için bilet istiyorum.Ich möchte einen Tischen reservieren.(ih möhte aynen tişen rezerviiren)Bir masa ayırtmak istiyorum.Ich bin hungrig.(ih bin hungirig)Açım.Ich bin durstig.(ih bin durstig)Susadım.Die Rechnung, bitte!(di rehnung, bitte)Hesap lütfen!Ich möchte 10 Euro wechseln.(ih möhte tseyn oyro vekseln)10 Avro bozdurmak istiyorum.Ich möchte gerne einen Stadtplan.(ih möhte gerne aynen şıtatplan)Bir şehir planı istiyorum.Ich möchte … besichtigen.(ih möhte,,, bezihtigen)… ziyaret etmek istiyorum.Herzlichen Glückwunsch!(hertslihen gülükvunş)Tebrikler!Guten Apetit!(guten apetit)Afiyet olsun!Heute.(hoyte)Bugün.Morgen.(morgın)Yarın.Gestern.(gestern)Dün.Geradeaus.(geradeaus)Dümdüz ileri.Rechts.(rehts)Sağ.Links.(links)Sol.Hinten.(hintın)Arkasında.Vorne.(forne)Önünde.Oben.(obın)Üzerinde.Unten.(untın)Altında.Nah.(nah)Yakın.Weit.(vayt)Uzak.Almanca Rehberi – Almanca ÖğrenWarm.(varm)Sıcak.Kalt.(kalt)Soğuk.
#13.11.2011 14:03 0 0 0


  • 1. abandon = (1) (birini) terk etmek (= leave) (2) bir şeyden vazgeçmek (= give up)
    2. abbreviate = (1) kısaltmak, özetlemek (2) (matematikte) sadeleştirmek
    3. abolish = (toplumdaki tabuları) yıkmak, sona erdirmek (= do away with)
    4. absorb = içine çekmek, emmek
    5. abstain from = (alkol, ilaç vb) --- den sakınmak/ uzak durmak (=avoid from) !
    6. abundance = bolluk, bereket
    7. abundant = bol, bereketli
    8. accelerate = hızlandırmak, ivme kazandırmak *** accelerator = gaz pedalı
    9. accept = kabul etmek, razı olmak
    10. access = erişmek, ulaşmak
    11. accessible to = ulaşılabilir, erişilebilir
    12. accommodate = (misafir, konuk vb) ağırlamak (= put up)
    13. accompany = (1) eşlik etmek, arkadaşlık etmek (= escort) (2) beraber bulunmak ya da bir arada gözükmek (* Pain and fever accompany inflammatory diseases)
    14. accomplish = başarmak (= achieve)
    15. accumulate = (1) birikmek, çoğaltmak (2) biriktirmek, yığmak
    16. accuracy = doğruluk, kesinlik
    17. accurate = doğru, hatasız, eksiksiz bir şekilde (= precise, correct)
    18. accurately = doğru, hatasız, eksiksiz bir şekilde (= precisely, correctly)
    19. accuse (of) = birini bir şeyle suçlamak, itham etmek
    20. achieve = başarmak, yerine getirmek
    21. acknowledge as = (1) kabul etmek, --- olarak tanımak (2) (mektup, mesaj vb) aldığını gönderen kişiye bildirmek
    22. acquainted with = aşina olmak, haberdar olmak (= familiar with)
    23. acquire = (dil, miras, huy vb) edinmek, kazanmak (= obtain, attain) (*She acquired a huge fortune.) (* I acquired Turkish but I learned English in school.)
    24. acquisition = edinim
    25. activity = faaliyet, aktivite *** activist = bir fikrin aktif destekçisi (= supporter)
    26. adapt = bir şeye uyarlamak, uydurmak ( = adjust)
    27. addict = bağımlı, tiryaki *** drug addict = eroin bağımlısı
    28. addiction to = bağımlılık, tiryakilik
    29. addition = ilave, ek
    30. additionally = ayrıca, bunun yanı sıra, buna ilaveten (= furthermore, moreover)
    31. adequately = yeterli bir şekilde (= sufficiently)
    32. adjust = (1) uyarlamak (= adapt) (2) alışmak (= get used to)
    33. adjustment = düzeltme,intibak, uyma
    34. administer = (1) idare etmek, yönetmek (2) (damardan ilaç vb) vermek, sağlamak
    35. admire = hayran olmak
    36. admit = kabullenmek, itiraf etmek
    37. adopt = (1) evlat edinmek (= take up) (2) (önlem, tedbir vb) almak (adopt measure) (3) (başkasına ait bir şeyi) benimsemek (dil, din vb)
    38. adore = çok sevmek, tapmak
    39. adverse = zıt, kötü
    40. advocate = (1) savunmak (= defend) (2) desteklemek (= support)
    41. affect = etkilemek (= influence)
    42. aggravate = gittikçe kötüye gitmek, fenalaşmak (= deteriorate, worsen)
    43. aggressive = saldırgan
    44. aid = yardım etmek (= help)
    45. alien (to) = yabancı
    46. alongside = yanında, bitişiğinde (beside, next to)
    47. alter = değiştirmek (= change)
    48. alteration = değişiklik
    49. amazing = şaşırtıcı, hayran bırakıcı (= astonishing)
    50. amend = değişiklik yapmak (kanunda düzenleme yapmak anlamındaki gibi)
    51. amendment = değişiklik, (kanun vb) üzerinde değişiklik yapmak (= alteration)
    52. amusing = eğlenceli, zevkli
    53. announce = anons etmek, ilan etmek (= give out, declare)
    54. anticipate = ummak, beklemek
    55. apologize = özür dilemek (apologize to someone for something)
    56. appalling = korkunç (= dreadful, horrendous)
    57. appointment = (1) atama, tayin (2) randevu (= rendezvous)
    58. appreciate = (1) takdir etmek, değerini bilmek (2) anlamak, farkına varmak
    59. approach = (1) (zaman/ mesafe bakımından birine/bir şeye) yaklaşmak (* Do not approach with fire! (2) (bankaya/yüksek bir mevkiye vb) müracaatta bulunmak, ricada bulunmak (* She approached the bank for a loan)
    60. appropriately = uygun olarak (= suitably)
    61. approve of = onaylamak, uygun bulmak, tasvip etmek
    62. arrange = düzenlemek, ayarlamak (toplantı, randevu vb)
    63. artefact = insan eliyle yapılmış (sanat)
    64. ascend = yukarı çıkmak, yükselmek, tırmanmak (= go up / climb up)
    65. ask for = ricada bulunmak, bir şey istemek
    66. aspire = şiddetle arzu etmek, çok istemek (* I’ve always aspired to be a singer)
    67. assemble = (1) bir araya getirmek, toplamak (= gather) (2) monte etmek (= put up)
    68. assess = değerlendirmek (= evaluate)
    69. assign = atamak, tayin etmek, görevlendirmek (= appoint)
    70. assist somebody in something = birine bir konuda yardım etmek
    71. associate = (zihninde insanlar/eşyalar arasında) çağrışım yapmak, çağrıştırmak (* I always associate the smell of baking with my childhood.) (2) (kötü yolda olan veya kötü alışkanlıkları olan insanlarla) arkadaşlık yapmak, düşüp kalkmak (* Don’t associate with those glue-sniffers.)
    72. assume = (1) elinde delil olmadan bir şeyin doğru olduğunu düşünmek veya kabul etmek, farz etmek (= conclude) (2) (sorumluluk/vebal vb) üstlenmek, üzerine almak (= take on) (* I temporarily assumed the responsibility for her)
    73. assure = birine teminat vermek, emin kılmak, garanti vermek
    74. astonishment = şaşırtmak, şaşırmak (= amazement, bewilderment)
    75. attach = iliştirmek, eklemek (= enclose)
    76. attack = saldırmak, saldırı
    77. attain = elde etmek, erişmek (= gain, obtain)
    78. attainment = ulaşmak, erişmek
    79. attend = iştirak etmek, katılmak
    80. attribute = (bir sebebe/nedene) dayandırmak (= base on/upon)
    81. auditorium = dinlenme/izleme salonu, seyircilerin oturduğu bölüm
    82. available = mevcut, var olan
    83. avert = (1) olmasını önlemek (2) başka yöne çevirmek (trafik akışını vb)
    84. avoidable = kaçınılabilir, engellenebilir
    85. award = ödül
    86. backward = geri kalmış, geriye doğru
    87. badly in need of = bir şeye/birine çok muhtaç olmak
    88. barely = (1) hemen hemen hiç, neredeyse hiç (2) güçlükle (= hardly, scarcely)
    89. bargain = (1) pazarlık, anlaşma (2) pazarlık etmek (3) kelepir, ucuz eşya
    90. barren = kurak, verimsiz (= infertile, arid)
    91. basic = temel (= essential, fundamental)
    92. bazaar = pazar, alışveriş yeri
    93. behave = davranmak
    94. believe = inanmak
    95. belongings = birinin kişisel eşyaları (= possessions)
    96. beloved = sevgili, hazret
    97. bitingly satirical = aşırı alaycı, insafsızca eleştirme
    98. bizarre = tuhaf, acayip (= strange, weird)
    99. blanket = battaniye
    100. blaze = (1) ateş, alev, yangın (2) parlamak
    101. bolt = fırlayıp kaçmak, tabanları yağlamak
    102. branch = dal, branş
    103. break off = (nişan, nikah vb) bozmak, ayrılmak
    104. breed = (1) (hayvan için) doğurmak, yavrulamak (2) hayvan yetiştirmek
    105. bribery = rüşvet *** offer bribes = rüşvet teklif etmek
    106. bride = gelin
    107. brief = kısa, öz *** in brief = kısaca, öz olarak
    108. bring up = (1) çocuk büyütmek (2) kusmak (3) ortaya (konu vb) atmak
    109. broadcast = (radyo, televizyon, hava durumu için) yayın
    110. Broadly speaking = Genel konuşmak gerekirse (= generally, mostly)
    111. broil = ızgara yapmak, kavurmak
    112. bullfight = boğa güreşi
    113. bully = (1) kabadayı, zorba (2) kabadayılık yapmak, zorbalık yapmak
    114. burial = gömü, gömme
    115. burn = (1) yakmak (2) yanmak
    116. button = düğme
    117. calculator = hesap makinesi
    118. call for = talep etmek, istemek (= demand)
    119. calm = sakin
    120. can’t take one’s eyes off = gözlerini birinden veya bir şeyden alamamak
    121. cancel = iptal etmek (= call off)
    122. captivating = büyüleyici (= enchanting, fascinating)
    123. captive = tutsak, esir
    124. captivity = tutsaklık, esaret
    125. capture = yakalamak, ele geçirmek, tutsak etmek (= apprehend)
    126. careless = dikkatsiz
    127. carry out = (çalışma, deney, anket vb) yürütmek, icra etmek (= fulfil, conduct)
    128. carve = (1) (tahta vb) oymak (2) (et vb) kesmek
    129. casually = günlük, sıradan, havadan sudan
    130. caution = uyarı, dikkat
    131. cease = sona erdirmek, durdurmak ( cease-fire= ateşkes)
    132. ceaseless = aralıksız, durmadan (= non-stop)
    133. celebration = kutlama
    134. celebrity = ünlü
    135. census = nüfus sayımı
    136. ceremony = tören
    137. charge (with) = --- ile yargılamak (mahkemede) (= try)
    138. circulate = dolaşmak, dolaştırmak, deveran etmek (vücuttaki kan vb)
    139. circulation = (1) dolaşım (2) gazete tirajı, günlük satış oranı
    140. cite = örneklemek, adından bahsetmek, değinmek (= refer to, mention)
    141. citizen = vatandaş *** Citizenship = Vatandaşlık
    142. clarify = açıklamak (= explain)
    143. claw = pençe, hayvan pençesindeki kıvrık tırnak
    144. clearance = (1) mağazayı boşaltma, malları elden çıkarma, tasfiye (2) izin, yeşil ışık
    145. close = (sıfat) yakın
    146. closed = kapalı
    147. closure = (1) kapanış (2) iflas
    148. coincide with = aynı zamana denk gelmek/tesadüf etmek (= fall on the same date)
    149. collapse = (1) (bina vb için) çökmek (2) bayılmak
    150. collapsible = katlanabilir (kanepe vb)
    151. collar = (1) yaka (2) tasma
    152. colleague = iş arkadaşı
    153. collide with = çarpışmak (= crash into)
    154. commence = başlamak (= start) *** commencement speech = açılış konuşması
    155. comment on = yorum yapmak (= interpret)
    156. commercial = ticari
    157. commit = (1) (intihara vb) kalkışmak, yeltenmek (2) (suç, cürüm) işelemek (3) (kendini işine, ailesine vb) adamak (= devote)
    158. commit = kalkışmak, yeltenmek *** commit suicide = intihar etmek
    159. common = (1) ortak (2) sıradan, yaygın *** in common with = --- ile ortak nokta
    160. commonplace = yaygın, sıradan (= ordinary, usual)
    161. commuter = ev ile iş arasında mekik dokuyan/gidip gelen
    162. companion = dost, arkadaş
    163. company = (1) arkadaşlık, dostluk (2) şirket
    164. compel = zorlamak, mecbur bırakmak (= force, oblige)
    165. compensation for = (1) tazminat ödemek (2) telafi etmek
    166. compete = rekabet etmek, yarışmak ***competition = müsbaka, yarış
    167. compete against = başkasıyla yarışmak, rekabet etmek
    168. compete with = başkasıyla aynı yerden beslenmek/geçim sağlamak (kangurular koyunların otlaklarından otlanan rakip hayvanlar olması gibi)
    169. competition = (1) rekabet (2) müsabaka, yarış
    170. compile = derlemek, bir araya getirmek (bilgi, delil vb)
    171. complain to somebody about something = şikayet etmek
    172. completely = tamamen, bütünüyle (= entirely)
    173. comply (with) = --- e uymak,--- e itaat etmek (= abide by)
    174. compose = oluşturmak, meydana getirmek *** be composed of = --- den oluşmak
    175. compound = bir sürü binanın bulunduğu etrafı çevrili mekan
    176. comprise = içermek (= include)
    177. compute = hesap yapmak, bir notu bilgisayara girmek(= calculate )
    178. conceal = gizlemek, saklamak (= hide)
    179. conceive as = (1) --- olarak algılamak/düşünmek (2) conceive of = bir şeyi ilk kendisi akıl etmek (= senaryonun konusu vb) (3) gebe kalmak
    180. conclude = sonuç çıkarmak (= assume)
    181. conclusion = sonuç, netice, yargı
    182. condition = durum, hal / koşul,şart
    183. conditionally = şartlı olarak, belli şartlara bağlı
    184. conduct = (1) (deney, anket vb) idare etmek, yürütmek (= carry out) (2) (isim hali) davranış (= behaviour)
    185. conduct = (1) (deney,çalışma vb) yürütmek,icra etmek (2) davranış (= behaviour)
    186. confess = itiraf etmek (= speak out)
    187. confident (of) = emin
    188. confine to = (1) sınırlamak, bir yere mahkum etmek (2) hapse atmak (= imprison)
    189. confirm = (1) onaylamak, doğrulamak (= verify) (2) (bir iddiayı, davayı vb) güçlendirmek, pekiştirmek (= strengthen)
    190. conflict = (1) çatışma, savaş (2) anlaşamama, tartışma
    191. conflict with = çatışmak, çarpışmak, savaşmak
    192. conform to = uymak, uyuşmak (= obey the rules)
    193. confront = (1) karşılaşmak, yüz yüze gelmek (2) confront about = yüzleştirmek
    194. confuse = karıştırmak, şaşırmak
    195. conquer = (1) fethetmek (2) yenmek, galip gelmek
    196. consent = (1) razı olmak (2) izin,rıza (= permission)
    197. consent to = razı olmak
    198. consequence = sonuç, netice (= result)
    199. conserve = korumak, muhafaza etmek
    200. considerable = büyük ölçüde, önemli miktarda, azımsanamaz X negligible(=neglicıbıl)
    201. considerably = önemli ölçüde, oldukça
    202. considerately = düşünceli/nazik bir şekilde
    203. consideration = göz önünde bulundurma/düşünme
    204. consist of = ibaret olmak, meydana gelmek
    205. conspire against = birine komplo kurmak (= plot against)
    206. constantly = 1-sürekli 2- aralıksız
    207. constantly = sürekli
    208. constitute = oluşturmak, meydana getirmek (= make up)
    209. constrain = zorlamak (= restrain, force)
    210. construct =inşa etmek, yapmak (= build)
    211. consult = danışmak (= check with)
    212. consume = tüketmek (= use up)
    213. contact with = birisi ile kontak/temas kurmak, irtibata geçmek
    214. contemporary = çağdaş, aynı çağda yaşayan
    215. aaaaaaa with = --- den memnun
    216. contest = yarışma, müsabaka *** beauty contest = güzellik yarışması
    217. continent = kıta
    218. contract = (1) sözleşme yapmak (2) küçülmek, büzülmek (= shrink) (3) hastalık kapmak
    219. contradict = çelişmek
    220. contradictory = çelişkili, tutarsız, kendini yalancı çıkaran (= inconsistent)
    221. contribute to = katkıda bulunmak
    222. controversial = tartışmalı, fikir ayrılığına sebep olan (= disputable, debatable)
    223. controversy = anlaşmazlık, fikir ayrılığı
    224. conventional = geleneksel, alışılagelen
    225. converse = (1) karşıt, zıt (2) konuşmak
    226. convert into = dönüştürmek (= change)
    227. convict = mahkum, tutuklu
    228. convince = ikna etmek
    229. correctly = doğru bir şekilde, düzgünce (= accurately, precisely)
    230. correspond to = bir şeyle uymak, uygun düşmek, tekabül etmek (= agree, match)
    231. correspond with = birisi ile yazışmak
    232. counterpart = karşılığı, dengi (“Sultan” kelimesinin counterpart’ı “Kral” dır)
    233. couple = çift
    234. course = (1) gidişat, ilerleme (zaman/mekan içinde) *** in the course of = ---nın esnasında (2) (nehir için) akış yönü (3) öğrenim, kurs
    235. cramped = hijyenik olmayan
    236. crash = (1) kaza, şiddetli ses, iflas (2) yere düşme , çarpma
    237. crawl = emeklemek
    238. create = yaratmak
    239. credibly = inanılır bir şekilde (= believably)
    240. criminal = ciddi bir suç/cürüm işlemiş,suçlu
    241. crippled = felçli, kötürüm (= paralysed) (2) engellenmiş, gerilemiş (ekonomi vb)
    242. crocodile = timsah (= alligator)
    243. cross out = üstünü çizmek, silmek (= delete)
    244. crumble = ufalanmak, parçalanmak (= disintegrate, fall apart)
    245. cultivate = tarım yapmak, tarlayı vb sürüp ekmek
    246. curator = sanat galerisi/müze/kütüphane görevlisi
    247. currency = döviz
    248. curve = eğim, eğmek
    249. custom = gelenek, görenek *** customs = gümrük
    250. customary = geleneksel (= traditional)
    251. debate = tartışmak
    252. debt = borç
    253. deceit = kandırmak *** deceitful = hilekar, hileci
    254. deceive = kandırmak, kafaya almak (= take in)
    255. decipher = şifresini çözmek
    256. decipher = şifresini çözmek, anlamını meydana çıkarmak
    257. declare = ilan etmek, beyan etmek
    258. decline = (1) azalmak, gerilemek (2) kibarca reddetmek (= turn down)
    259. dedicate = kendini adamak (= devote to, commit oneself to)
    260. dedicate to = kendini adamak (= devote to)
    261. deduce = sonuç çıkarmak (= conclude, assume)
    262. deduction = tümevarım, sonuç (= conclusion)
    263. deepen = derinleştirmek, derinleşmek
    264. defeat = yenmek, bozguna uğratmak (= beat)
    265. defect = bozukluk, kusur, hata, sakatlık *** speech defect = konuşma özrü
    266. defend = savunmak
    267. define = tanımlamak
    268. degeneration = yozlaşma, aslını kaybetme
    269. delay = geciktirmek
    270. delightful = zevkli, hoş
    271. deliver = (1) siparişi teslim dağıtmak/teslim etmek (= distribute) (2) doğurmak vermek (3) deliver speech = konuşma yapmak
    272. demand = (1) talep, istek (2) talep etmek, istemek ***in demand = revaçta
    273. demobilize = askerden terhis etmek
    274. demolish = yıkmak, parçalamak (= do away with)
    275. demonstrate = (1) uygulamalı bir şekilde göstermek (= show) (2) gösteri yapmak, protesto düzenlemek
    276. deny = (1) inkar etmek (2) yapmasını yasaklamak (deny somebody to do something)
    277. depress = (1) üzmek (= sadden, upset) (2) bastırmak (= press down)
    278. derive from = çıkarmak, gelmek
    279. descend = inmek, azalmak
    280. desert = çöl
    281. deserve = hak etmek
    282. design = plan çizmek, tasarlamak
    283. design = tasarlamak, dizayn etmek
    284. desire = (1) istek, arzu (2) istemek, arzu etmek (= wish)
    285. desolate = mutsuz, kederli (= depressed) (2) terkedilmiş (= deserted)
    286. dessert = tatlı
    287. destination = hedef, varılacak yer
    288. destiny = kader, kısmet
    289. destroy = yıkmak, yok etmek (= damage, ruin)
    290. detain = alıkoymak, göz altında tutmak (= take into custody)
    291. detect = meydana çıkarmak, işin aslını ortaya çıkarmak (= discover, notice)
    292. detection = teşhis etmek, belirlemek
    293. deter (someone) from = caydırmak, engel olmak (= discourage)
    294. deteriorate = kötüleşmek, kötüye gitmek (= aggravate, worsen)
    295. determination = (1) azim, kararlılık (= ambition) (2) inat (= stubbornness, obstinacy)
    296. devastate = yıkmak, tahrip etmek (= destroy)
    297. develop = (1) geliş(tir)mek, genişle(t)mek, ortaya atmak (teori, fakir vb) (2) (foto) film banyo ettirmek (3) (vücudun ürettiği bir hastalığa) yakalanmak “develop cancer”
    298. deviate = sapmak, yönünü değiştirmek (= diverge, stray)
    299. devote = adamak
    300. diagnose as = teşhis etmek
    301. differentiate = ayırmak (= distinguish)
    302. diminish = azalmak (= decline)
    303. direct = (1) yönetmek (2) (turiste vb) yol göstermek (guide)
    304. disappearance = ortadan/gözden kaybolmak (= vanish)
    305. disclose = açığa çıkarmak, gün ışığına çıkarmak (= reveal, display)
    306. discover = keşfetmek
    307. discriminate (against) = (ırk, yaş, cinsiyet vb) ayrımcılık yapmak
    308. discriminate against = ayrımcılık yapmak
    309. discuss about = tartışmak (= argue)
    310. disease = hastalık, maraz (= illness, ailment)
    311. dismiss = kovmak (işten), kafasından çıkarmak
    312. dismissal = kovma, başından savma
    313. disaaaaa = göndermek, yollamak (= send, submit)
    314. display = göstermek, sergi *** on display = sergide
    315. displeased = hoşnut kalmamış, memnun olmayan (= disaaaaaaaed, unsatisfied)
    316. dispose of = başından atmak, --- den kurtulmak (= get rid of)
    317. dispute = (1) tartışmak, anlaşamamak (= disagree) (2) anlaşmazlık (= controversy)
    318. disqualify = diskalifiye etmek, elemek, yetersiz görmek
    319. disseminate = (bilgi, fakir vb) yaymak, dağıtmak
    320. distinct = (1) farklı, ayrı, bağımsız (= different) (2) açık seçik, net (= clear)
    321. distinguish = ayırmak, farkını söylemek (= differentiate)
    322. distort = (1) (olayın aslını) çarpıtmak, farklı bir anlam yüklemek (= misrepresent) (2) (şeklini/biçimini vb) bozmak, tahrif etmek (= disfigure)
    323. distress = (1) tehlike (2) acı, ıstırap
    324. distribute = dağıtmak (= deliver, hand out)
    325. divert = (trafik yönünü vb) saptırmak, başka yöne çevirmek
    326. dizzy = başı dönen, kendini bayılacak gibi hisseden (= giddy)
    327. docile (dosayl) = uysal, evcil
    328. dominate = egemen/baskın olmak, hakim olmak, idaresi altına almak
    329. donate = (para, kan vb) bağış yapmak (= contribute)
    330. donation = (para, kan vb) bağış yapmak (= contribution)
    331. dowry = çeyiz
    332. dramatic = (1) tiyatro ile ilgili (= theatrical) (2) önemli, kayda değer (= drastic) (3) ani, çok hızlı (fiyatlarda ani ve hızlı artış gibi)
    333. draw = (1) (resim vb) çizmek (2) (perde vb) çekmek, kenara almak (3) (sonuç) çıkarmak (***draw a conclusion) (4) bir maçın berabere bitmesi
    334. dress code = (bir işyerinde veya okulda) kıyafet genelgesi
    335. drug addict = eroin bağımlısı
    336. drug dealer = eroin ticareti yapan kişi
    337. dustbin = çöp kutusu (= trash can)
    338. earth***** = deprem
    339. edit = bir kitabı basılabilir hale getirmek, editörlük yapmak
    340. edition = (kitap için) basım, baskı, yayın
    341. educate = eğitmek (= train)
    342. effect = etki (= influence, impact) *have an effect on = üzerinde etkisi olmak
    343. elect = seçmek (= vote for)
    344. eliminate = elemek, den kurtulmak (= get rid of) (2) yok etmek, yıkmak (= destroy)
    345. elimination = (1) ortadan kaldırma, yok etme, bertaraf etme (2) hesaba katmama
    346. embarrass = utandırma (= humiliate)
    347. embrace = (1) kucaklamak (= hug, cuddle) (2) (fikir, din vb) benimsemek
    348. emerge = ortaya çıkmak (= come out)
    349. emphasize = vurgulamak
    350. employ = (1) işe almak (2) (metot, yöntem vb) uygulamak
    351. empty = (1) boşaltmak (2) boş
    352. emulate = taklit etmek,(= imitate, copy)
    353. enable = olanaklı kılmak
    354. enclose = çevresini sarmak
    355. encounter = karşılaşmak ( to face)
    356. encourage = teşvik etmek
    357. endure = dayanmak
    358. enhance = büyülemek
    359. enhancement = yükseltme, artırma, çoğaltma (= improvement, enrichment)
    360. enlarge = büyütmek, genişletmek
    361. enquire = soruşturmak
    362. enslave = köleleştirmek, esir etmek
    363. ensure = birini temin etmek/emin kılmak, birine garanti vermek
    364. entertain = eğlendirmek
    365. entirely = tamamen (= completely)
    366. entrance = giriş
    367. envy = kıskanmak, imrenmek
    368. epic = destan
    369. epic = destansı (şiir vb)
    370. equal = eşit, adil
    371. equality = eşitlik (= parity, fairness)
    372. equate = eşitlemek
    373. equip = donatmak
    374. equip = donatmak ***equipment = donanım, teçhizat
    375. erode = yıpratmak, aşınmak
    376. erupt = patlamak
    377. establish = kurmak, doğruluğunu kanıtlamak, kabul etttirmek
    378. estimate = tahmini bir şey/rakam söylemek, tahminde bulunmak (= guess)
    379. eternal = kalıcı, ebedi
    380. evaluate = değerlendirmek (= assess)
    381. evaluation = değerlendirme (= assessment)
    382. evidently = açık ve şüphe götürmez bir şekilde, delillere dayanarak (= obviously)
    383. evolve = (1) geliş(tir)mek (= develop) (2) (Biyolojide) evrim geçirmek
    384. evolve = değişmek, evrim geçirmek
    385. exaggerated = abartılı, mübalağalı
    386. excavate = kazı yapmak
    387. exceed = aşmak
    388. excessive = aşırı, abartılı (sayıda, miktarda)
    389. exchange = takas etmek, değiş tokuş etmek (= swap)
    390. exclude = çıkarmak
    391. exclusive to = herkese açık olmayan, özel (otel, tatil yeri vb)
    392. exclusively = sadece, yalnızca
    393. excursion = keşif gezisi
    394. exhibit = sergilemek
    395. exist = var olmak, mevcut hale gelmek
    396. existence = var oluş, mevcut olma
    397. expand = genişlemek, büyümek, nüfuz olarak artmak
    398. expect = ummak, beklemek
    399. expectation = umut, beklenti
    400. expense = masraf
    401. experience = (1) tecrübe (2) tecrübe etmek, yaşamak (3) olay, vukuat
    402. expire = (yiyecek, ilaç vb için) son kullanma tarihi gelmek, miadı dolmak
    403. expire = süresi dolmak
    404. Expiry Date = Son Kullanma Tarihi
    405. explode = patlamak
    406. exploit = patlatmak, sömürmek
    407. explore = keşfetmek,araştırmak
    408. export = ithal etmek
    409. expose = (1) açıklamak, arz etmek (= reveal) (2) (tehlikeye vb) maruz bırakmak
    410. express = (1) ifade etmek, iletmek (2) çabuk, hızlı (= fast)
    411. extend = (1) (tatilin, aaaain vb) süresini uzatmak (= prolong) (2) ekleme yapmak (eve birkat daha çıkmak veya balkon eklemek gibi) (= make bigger) ***extension
    412. extract = elde etmek, çekip çıkarmak (üzümden sirke elde etmek gibi)
    413. extraordinary = (1) fevkalade, olağanüstü (= exceptional) (2) tuhaf, alışılmadık
    414. fabricate = (1) uydurmak (= make up) (2) (raf vb) monte etmek (= put up)
    415. facilitate = kolaylaştırmak
    416. fade = (1) solmak (2) solgun
    417. failure = başarısızlık
    418. faint = (1) bayılmak (= pass out) (2) solgun (ses, renk vb)
    419. fairly = oldukça (= quite, rather)
    420. falsify = (1) hesaplar üzerinde oynamak (2) sahtekarlık yapmak (= fake)
    421. familiar (with) = aşina, tanıdık
    422. famish = aç kalmak, açlıktan ölmek (= starve)
    423. fare = (otobüs, uçak vb için) fiyat
    424. fatal = ölümcül ***fatally injured = ağır yaralı, ölümcül yarası olan
    425. favourable = olumlu, yapıcı (= positive, constructive) (2) uğurlu (= auspicious)
    426. fearful for = --- için korkan/endişelenen
    427. fertilize = (toprağı vb) verimli hale getirmek, verimli kılmak
    428. fetch = gidip getirmek
    429. fiancé = (erkek) nişanlı
    430. fiancée = (kız) nişanlı
    431. field trip = kır gezisi, arazi gezisi
    432. fierce = (1) şiddetli, kıyasıya, çetin (rekabet vb) (2) azgın, azmış (köpek vb)
    433. figure = (1) şekil, figür (2) rakam, sayı (3) figure out = anlamak (= make out)
    434. filthy = (1) pis, kirli (2) dayanıksız, sağlam olmayan
    435. finance = finanse etmek, paraca desteklemek
    436. fine = (1) ince ince/küçük doğranmış (et, patates vb) (2) iyi, güzel (3) para cezası
    437. firework = havai fişek
    438. fit = (1) sağlıklı, zinde, sıhhati yerinde (= robust, healthy) (2) (bir kıyafetin şıklık bakımından değil de bedene oturması anlamında) yakışmak (3) sara nöbeti (= seizure)
    439. flatmate = ev arkadaşı
    440. flattery = birine yağ çekme
    441. flee = kaçmak (= escape)
    442. fleece = koyun postu (yünlü) *** hide = yünsüz post
    443. flight = (1) uçuş (2) uçak (= airplane = aeroplane)
    444. flow = (nehir vb için) akmak *** overflow = taşmak
    445. fluctuate = dalgalanmak, istikrarlı gitmemek, bir artmak bir azalmak
    446. fluctuate = dalgalanmak
    447. focus on = odaklanmak, yoğunlaşmak (= concentrate on, centre on)
    448. fold = (1) katlamak, kıvırmak, bükmek (2) bir şeyin --- katı, --- misli (twofold, tenfold = iki katı/misli, on katı/misli)
    449. force = zorlamak
    450. forceful = (1) güçlü, zorlu (2) etkili, ikna edici
    451. forecast = önceden tahmin etmek (= predict)
    452. forge = taklidini yapmak, sahtesini çıkarmak
    453. forgery = sahtekarlık (= counterfeit, fake)
    454. forgery = sahtekarlık, kalpazanlık
    455. former = önceki (iki şeyden bahsederken ilk söylenen kişi veya şey)
    456. formerly = evvelki, önceki
    457. formulate = formülleştirmek, formüle dökmek
    458. forthcoming = yakınlaşmakta olan, gelmekte olan ( Christmas vb.)
    459. fortify = takviye etmek, sağlamlaştırmak, kuvvetlendirmek (= strengthen, enrich)
    460. fracture = kırılmak, çatlamak ( kemik, kolon vb)
    461. frail = zayıf, cılız (= feeble)
    462. frame = çerçeve
    463. freed = serbest kalmış, özgür (= at liberty, at large)
    464. fulfil = (görev, sorumluluk vb) yerine getirmek, icra etmek (= carry out)
    465. fundamental = esas, temel, zorunlu (= essential)
    466. funeral = cenaze töreni
    467. fussy = aşırı titiz (= fastidious, meticulous, diligent)
    468. fuzzy = tüylü
    469. gather = (1) toplamak, bir araya getirmek (2) bir araya gelmek
    470. gender = cinsiyet (= ***)
    471. generate = (1) (ısı, elektrik vb) üretmek (2) (tartışma vb) ortaya atmak
    472. genre (= canr) = tür, çeşit, nevi (= type, sort)
    473. get rid of = başından atmak, defetmek
    474. giant = dev X dwarf
    475. give up = vazgeçmek, bırakmak (= abandon, abort)
    476. glance = göz atmak
    477. gloom = karanlık ***gloomy = üzüntülü, hüzünlü
    478. glorify = yüceltmek, övmek (= praise)
    479. goal = amaç, gaye (= aim)
    480. govern = yönetmek
    481. government = hükümet
    482. grab = kapmak, el koymak (= snatch)
    483. gradually = yavaş yavaş, kademeli olarak
    484. grant = vermek, bahşetmek (burs, bağış vb)
    485. grasp = (1) (bir nesneyi) kavramak (2) (bir konuyu) kavramak, anlamak
    486. graveyard = mezarlık (= cemetery)
    487. groom = damat
    488. grow tired of = --- den yorulmak
    489. growl = köpek ve benzeri hayvanların çıkardığı hırlama sesi
    490. guide = rehber, rehberlik etmek
    491. harass = saldırmak, taciz etmek ******ual harassment = cinsel taciz
    492. harbour = (1) liman (2) barındırmak, sağlamak
    493. hardship = zorluk
    494. harshly = (1) sert bir şekilde (2) kabaca
    495. hasten = acele etmek
    496. havoc = hasar, yıkım (= destruction)
    497. hazard = tehlike
    498. hazardous = tehlikeli (= perilous)
    499. hectic = heyecanlı, telaşlı, hareketli (program, ofis vb)
    500. hesitate = duraklamak
    501. highly = oldukça, epey (= extremely)
    502. hinder = (1) engel, mani (2) engel olmak, mani olmak
    503. hire = (1) kiralamak (2) işe almak (= employ)
    504. hitchhiker = otostopçu
    505. hollow = oyuk, boşluk (ağaç kovuğu vb) *** hollow promise = boş vaat
    506. hopeaaaay = inşallah (= with any luck)
    507. horrible = korkunç
    508. huge = iri, büyük (= enormous, immense)
    509. humiliate = aşağılamak, rezil etmek, utandırmak (= embarrass)
    510. hunter = avcı
    511. hurricane (hörikeyn) = kasırga
    512. iceberg = buz dağı (= glacier)
    513. identify = teşhis etmek, kimliğini belirlemek, sınıflandırmak
    514. idle = tembel (= lazy, indolent) X (= hardworking)
    515. ignore = görmezden kalmak, kale almamak (= take no notice)
    516. illusion = hayal,hülya, kuruntu
    517. illustrate = örneklemek
    518. imagine = hayal etmek
    519. imitate = taklit etmek
    520. immediate = (1) derhal, acele, çabuk (2) (akraba için) en yakın
    521. immobilize (immmobilayz) = hareketsiz/sabit kılmak
    522. impact = çarpmak
    523. impeach = suçlamak, itham etmek (= accuse)
    524. implement = gerçekleştirmek (realize)
    525. implicate = bulaştırmak
    526. imply = ima etmek
    527. impose = zorla kabul ettirmek, koymak( vergi), yük olmak
    528. imprisonment = hapse atmak (= incarceration)
    529. improve = geliştirmek
    530. inaudible = duyulamaz, işitilemez (ses vb)
    531. incapable of (inkepıbıl) = kabiliyetsiz, yeteneksiz (= unskillful)
    532. incapacitate = yetersiz bırakmak, olanak tanımamak, aciz bırakmak (= debilitate)
    533. incessant = aralıksız, sürekli
    534. incline = eğmek, eğilimi olmak, fikrini vermek
    535. include = dahil etmek, içermek (= consists of, incorporate) x exclude
    536. incorporate into = dahil etmek (= include, integrate)
    537. incredible = inanılmaz ( = unbelievable)
    538. indicate = göstermek, belirtisi olmak
    539. indifference to = kayıtsız, ilgisiz olmak
    540. induce = -e neden olmak, ikna etmek
    541. inevitable = kaçınılmaz (= inescapable)
    542. infer = anlamak, sonucunu çıkarmak
    543. influence = (1) etki (= impact, effect) (2) etkilemek
    544. influential (influwenşıl) = nüfuzlu, sözü geçer, çevresi geniş (= well-connected)
    545. inherit = mirasa konmak, miras olarak almak (= come into)
    546. inhibit = göz dağı vermek
    547. initially = başlangıçta, ilk etapta (= at first)
    548. initiate (inişiyeyt)= başlatmak (= start, commence)
    549. injure = incitmek
    550. injustice = eşitsizlik, adaletsizlik (= inequality, unfairness)
    551. innovate = yeni bir şey icat etmek, yenilik getirmek (= invent)
    552. innovation = yenilik, yeni bir şey icad etmek
    553. innovative = yenilikçi, icatçı
    554. insatiable (inseyşıbıl) = (1) gözü doymaz, doyumsuz, aç gözlü (2) obur, pisboğaz
    555. insignificant = (1) ehemmiyetsiz, önemsiz (2) anlamsız, manasız
    556. insist (on) = ısrar etmek (= persist in)
    557. inspect = incelemek
    558. instantaneously = anlık, bir anda olan, aniden (= immediately, instantly)
    559. institute = kurmak
    560. instruct = talimat vermek
    561. insulate (against) = yalıtmak, (soğuğu/sesi vb) kesmek (hırkanın soğuğu kesmesi gibi)
    562. integrate = bütünleşmek, kaynaşmak
    563. intelligence = (1) zeka, akıl (2) haber ajansı
    564. intention (intenşın) = niyet
    565. intentional = kasıtlı,maksatlı,bilebile (= deliberately)
    566. interaction (with) = etkileşim
    567. interfere = başkasının işine burnunu sokmak
    568. interfere with = karışmak, müdahale etmek
    569. interpretation = yorum, çeviri
    570. interrogate = sorguya çekmek
    571. interview = (1) röportaj, röportaj yapmak (2) mülakat, mülakat yapmak
    572. intimate = (1) samimi (2) tanıdık, aşina (alışılan plaj, trafik manzaraları vb)
    573. introduce = (1) tanıştırmak (2) yeni bir icadı/fikri ortaya atmak
    574. invade = işgal etmek, istila etmek (= attck, occupy)
    575. invaluable = paha biçilmez, çok değerli (= priceless)
    576. invent = icat etmek (= make up)
    577. invest (in) = para yatırımı yapmak
    578. investigate = araştırmak, incelemek (= search, look into)
    579. invoke = dilemek
    580. involve = (1) dahil etmek (2) gerektirmek
    581. involvement = dahil olma, karışma (= association, participation)
    582. irregularity = (1) yolsuzluk, hile (2) düzensizlik
    583. isolate = izole etmek, (iki şeyi vb) birbirinden ayırmak, tecrit etmek
    584. jeopardize (ciopidayz) = tehlikeye atmak (= endanger, imperil)
    585. join = katılmak, iştirak etmek
    586. joint = (1) eklem, mafsal (2) ortaklaşa yapılan (= mutual)
    587. justify = doğrulamak
    588. kennel = köpek kulübesi
    589. keyhole = anahtar deliği
    590. kidnapper = adam/çocuk kaçıran (= abductor)
    591. knock = (1) devirmek (2) (kapı vb) çalmak
    592. knowledge = bilgi
    593. label = etiketlemek
    594. lamb = (1) kuzu (2) kuzu eti
    595. latter = sonraki x former = önceki
    596. lawyer = avukat (= solicitor)
    597. leak = (1) (su, yağ vb) sızmak (2) (bilgi, gizli sırlar vb) medyaya sızmak
    598. legend = efsane (= myth)
    599. legislate = yasamak
    600. leisure = boş vakit
    601. lessen = azaltmak (= diminish)
    602. levy = zorla toplama (haraç)
    603. Likewise = Buna benzer şekilde, Aynen bunun gibi (= Similarly)
    604. listless = yorgun, bitkin (= exhausted)
    605. literacy = okur yazarlık
    606. litter = çöp (= trash, garbage, rubbish)
    607. loathe = nefret etmek (= abhor, hate)
    608. locate = yerleştirmek
    609. aaaaaaaa = mevki, yer
    610. loose = gevşek, sıkıca bağlanmamış, gevşemiş X tight
    611. lovely = sevecen, sevimli
    612. luggage (lagiç) = bagaj
    613. magical (mecikıl) = sihirli
    614. mainstream = pek çok kişi tarafından kabul gören inanış veya düşünce
    615. maintain = korumak
    616. make a decision = karar vermek
    617. manage = (1) başarmak, üstesinden gelmek (2) yönetmek, idare etmek
    618. management = yönetim idare
    619. manipulate = elinde oynatmak
    620. manner = davranış, tutum (= attitude)
    621. manufacture = fabrikada üretmek
    622. march = ilerleme, ilerleyiş, marşla yürümek
    623. massacre (messekı=r) = soykırım, katliam (= genocide)
    624. master = (1) efendi, sahip (2) hakim olmak, bir şeyi detaylarıyla bilmek (= govern)
    625. masterpiece = şaheser, baş yapıt
    626. mature (maçu=) = olgun
    627. meadow = çayır, otlak, mera (= pasture)
    628. meander = (1) dolambaçlı yol (2) avare avare dolaşmak
    629. measure (mejı=r) = (1) ölçü, ölçmek (2) tedbir, önlem (= precaution)
    630. mediate between = arabuluculuk etmek, arasını bulmak
    631. meet = (1) (ihtiyaç, talep vb) karşılamak (2) tanışmak (3) (bir yolcuyu) karşılamak
    632. memorial = anıt
    633. memory = hafıza
    634. merge = birleşmek, bir araya gelmek ( iki şirketin birleşmesi vb)
    635. migrate = göçmek
    636. minor = (1) az (2) önemsiz, küçük *** minority= azınlık
    637. miraculously = mucize eseri
    638. misbehave = terbiyesizlik yapmak, kötü davranışlar sergilemek
    639. mischief = yaramazlık, haşarılık (= misbehaviour)
    640. misunderstanding = yanlış anlaşılma (= misconception)
    641. mix up = aklını karıştırmak,karıştırmak
    642. mock at = dalga geçmek, alay etmek (= tease, make fun of)
    643. modify = değiştirmek (= change)
    644. mood = ruh hali, moral ***in a bad mood = morali bozuk olmak
    645. mourning = yas, keder (= lamentation) ***mournful = yaslı, yas tutan
    646. move = (1) hareket etmek, taşımak (2) (bir yerden bir başka yere) taşınmak
    647. movement = (1) hareket (2) (edebiyatta vb) akım
    648. multinational = çok uluslu
    649. municipality = belediye
    650. murder = (1) öldürmek, cinayet işlemek (= kill) (2) cinayet
    651. mystery = gizem, sır (= enigma)
    652. narrowly = kıl payı (= She narrowly escaped death yesterday.)
    653. native to = yöreye has/özgü
    654. neglect = ihmal etmek (= ignore)
    655. nervous = gergin (sınav öncesi vb..) *** nervous attack = sinir krizi
    656. neutrality (nötraliti) = tarafsızlık (= impartiality)
    657. notice = (1) ilan (2) fark etmek
    658. obese = şişman, obez
    659. obey = uymak, itaat etmek ( kurallara vb)
    660. objection = itiraz
    661. obligation = zorunluluk, mecburiyet
    662. obscure = (1) silik (2) anlaşılmaz hale getirmek, karışık hale getirmek (= confuse)
    663. observe = gözlemlemek
    664. obsolete = modası geçmiş, eskide kalmış
    665. obtain = elde etmek (= gain, attain)
    666. occasion = (1) özel olay, önemli gün (2) durum, hal
    667. occasional = ara sıra, nadiren (= infrequent)
    668. occupy = (1) (ülke/şehir vb) işgal etmek (2) bir mekanı doldurmak, yerleşmek
    669. occur= meydana gelmek
    670. occurrence = vukuat, olay
    671. odd = (1) tuhaf (=strange, weird *(wiyırd) (2) odd numbers = tek sayılar (1,3,5 ..)
    672. Oddly enough! = Ne tuhaftır ki …!
    673. odour = koku ***odourless = kokusuz X (aromatic = hoş kokulu)
    674. offend = (1) gücendirmek, kırmak (2) (hafif) suç işlemek
    675. offer = (1) teklif, teklif etmek (2) (imkan, fırsat vb) sağlamak, sunmak
    676. officially = resmen, resmi olarak
    677. opportunity = fırsat *** opportunist = fırsatçı
    678. opposition = karşıtlık, muhalefet,zıtlık
    679. oppress = zulmetmek (= persecute)
    680. ordinary = sıradan, alışılagelmiş (= commonplace, mundane, average)
    681. originally = ilk başta, ilk önceleri (= initially, at first)
    682. ornament = (1) süs, süs eşyası (2) süslemek
    683. orphan = yetim bırakmak
    684. outcrop = yeryüzüne çıkmış katman
    685. outcry = feryat figan, çığlık
    686. outdo = birini geride bırakmak, sollamak, ekarte etmek (= surpass)
    687. outing = gezi, gezinti
    688. outlet = (sadece bir çeşit ürün veya sadece bir firmanın ürününü satan) şube
    689. overlap = üstüste binmek
    690. overlook = (1) göz ardı etmek, görmezden gelmek (= ignore) (2) (bir evin denize bakması, bir ofisin otoparka bakması gibi) --- e bakmak
    691. overtake = (arabasıyla bir başka arabayı) sollamak
    692. overtake = sollamak, bastırmak
    693. partially = kısmen
    694. participate in = katılmak, iştirak etmek (= take part in, join, attend)
    695. participation = iştirak, katılım ***participatory = katılımcı
    696. particular (pıtik=ulır) = özel, önemli *** in particular = özellikle
    697. particularly = özellikle
    698. passenger = toplu taşıt yolcusu
    699. passionately = ihtirasla, tutkuyla
    700. patiently = sabırla, sabırlı bir şekilde (= uncomplainingly)
    701. pavement = kaldırım (= side-walk)
    702. peace and quiet = huzur ve sükunet
    703. peak = doruk, zirve *** at peak = zirvede, dorukta
    704. peculiar = tuhaf, acayip (= odd, weird, strange)
    705. pedestrian = yaya
    706. penalize = ceza vermek, cezalandırmak (= punish)
    707. perceive = algılamak
    708. permission = izin, müsaade
    709. persevering = sebatkar, gayretli
    710. persist = ısrar etmek, sürüp gitmek
    711. persuade = ikna etmek
    712. pessimism = kötümserlik ***pessimist = kötümser ***optimist = iyimser
    713. pet = ev hayvanı
    714. pioneer = öncü, yol açan, öncülük eden (= forerunner)
    715. placement = yerleştirme
    716. plague (pleyg) = (1) veba (2) öldürücü salgın hastalık (3) (bela vb) musallat olmak
    717. plain = (1) düz, sade (2) ova, düzlük
    718. plead = yalvarmak , rica etmek
    719. please = (1) memnun etmek, tatmin etmek (= satisfy) (2) Lütfen!
    720. pledge (plec) = ciddi bir söz vermek, ciddi bir vaat
    721. poem = şiir ***poetry = şiir
    722. point = (1) anlam, mana ***pointless = anlamsız (2) (zamanda/mekanda vb) nokta
    723. policy = tutum, kural, prensip, ilke
    724. polio = çocuk felci
    725. pose = ortaya çıkarmak, poz vermek
    726. possess = sahip olmak, etkilemek
    727. possession = eşya, mal mülk
    728. post = (1) vazife, görev, iş (2) posta
    729. postpone = ertelemek (= put off)
    730. practically = 1-hemen hemen 2-uygun olarak, pratik olarak
    731. praise = övmek (= glorify, compliment)
    732. precede = - den önce gelmek
    733. predict = tahminde bulunmak
    734. predictable = tahmin edilebilir, sağı solu belli
    735. prejudice = ön yargı (= bias)
    736. present = (1) sunmak, tanıtmak (2) mevcut, var olan (= existing)
    737. preserve = korumak, muhafaza etmek
    738. pressure = baskı, basınç ***under pressure = baskı altında
    739. prevent = engel olmak, mani olmak
    740. previously = önceden, eskiden (= formerly)
    741. prior (to) = --- den önce, --- den evvel
    742. prison = hapishane (= jail)
    743. probability = olasılık
    744. process = (bir malzemeyi) işlemek
    745. progress = ilerlemek ***in progress = devam eden, ilerlemekte olan
    746. promote = (1) terfi etmek, makamını yükseltmek (2) reklam yapmak
    747. prompt = çabuk, ivedi, acele, vakit geçirmeden (= punctual, immediate)
    748. promptly = derhal, hemen
    749. proofread = bir metni inceleyip üzerindeki yanlışları düzeltmek
    750. properly = adam akıllı
    751. property = mal, mülk
    752. proportion = oran ***in proportion to = ---e oranla
    753. protection against = koruma
    754. provoke = kışkırtmak, tahrik etmek
    755. publish = (kitap, kaset vb) yayımlamak
    756. purchase (pö=çıs) = (1) satın almak (2) satın alınan eşya
    757. purchase = satın almak (= buy)
    758. purpose = amaç, gaye
    759. pursue = takip etmek (= follow, chase) ***in pursuit of = ---nın peşinde
    760. push = itmek X pull = çekmek
    761. put forth = öne sürmek, ortaya atmak (= put forward, bring up)
    762. queue = sıra, kuyruk
    763. race = (1) ırk (2) yarış
    764. racism = ırkçılık, milliyetçilik (= nationalism)
    765. raid = yasadışı işlere yapılan baskın (= seizure)
    766. raise = (1) artırmak, yükseltmek, kaldırmak (su seviyesini, maaşları vb) (2) (hayvan/insan) yetiştirmek, büyütmek (3) (sorun, konu, fikir vb) ortaya atmak
    767. rate = oran, hız
    768. receive = almak, kabul etmek
    769. reckless = = dikkatsiz, pervasız (= irresponsible, thoughtless)
    770. recklessly = dikkatsizce, pervasızca (= irresponsibly, thoughtlessly)
    771. recognize = (daha önce gördüğü birini veya bir şeyi gördüğünde) tanımak
    772. recommendation = tavsiye, öneri
    773. referee = hakem (= arbitrator)
    774. :-):-):-):-):-):-):-)ing = canlandırıcı, serinletici (aperatif yiyecek, temiz hava vb)
    775. refugee = mülteci
    776. refund = parayı iade etmek
    777. regard = (1) saygı (= respect) (2) göz önünde bulundurmak
    778. regional = bölgesel
    779. register = (1) sicil,kütük (2) kaydetmek
    780. regret = (1) pişmanlık (2) üzüntü
    781. regretful = pişman, üzgün (= remorseful)
    782. regrettable = üzücü, üzüntü/keder/esef verici
    783. regularly = düzenli bir şekilde *** on a regular basis = düzenli bir şekilde
    784. rehearse (rihörs) = prova yapmak ***rehearsal = prova
    785. reject = red etmek (= turn down)
    786. rejection = ret, kabul etmeme (= refusal)
    787. relate = (1) rivayet etmek, anlatmak, aktarmak (2) ilişkili/alakalı olmak
    788. release = serbest bırakmak,salmak (= let out)
    789. relentless = (1) merhametsiz (2) amansız, hummalı, aralıksız devam eden
    790. relief = rahatlama, ferahlama ***relief work = afet kurtarma ekibi
    791. relocate = yerini değiştirmek, yerinden etmek (= displace)
    792. reluctant (rilaktınt) = isteksiz (= unwilling)
    793. remain = kalıntı
    794. remark = (1) söylemek, belirtmek (2) düşünce, fikir
    795. remembrance = anma, hatırlama, yad etme (= commemoration)
    796. reminiscent of = andıran, hatırlatan, anımsatan (= suggestive of)
    797. remote = (1) uzak, ırak (2) ıssız, ücra ***remote control = uzaktan kumanda
    798. removal = (1) (leke vb şeylerin) çıkarılması, sökülmesi (2) (evin vb) taşınması
    799. remove = (1) (leke vb) çıkarmak, temizlemek (2) sökmek
    800. repeatedly = defalarca, tekrar tekrar (= continually, constantly)
    801. repetitive = monoton, sıkıcı
    802. replace (with) = (1) eski yerine koymak (2) --- ile değiştirmek
    803. replica = aslına çok benzeyen kopya
    804. request = rica etmek
    805. require = gerektirmek (= necessitate)
    806. requirement = ihtiyaç, gereksinim
    807. resentful = alıngan, darılmış
    808. reside = ikamet etmek, yerleşmek
    809. resident = bir yerde ikamet eden, halk (apartman, mahalle sakini vb)
    810. resign from = --- den istifa etmek ***resignation = istifa
    811. resolve = (1) çözmek (= sort out) (2) karar vermek
    812. resort = (1) son çare olarak bir şeye başvurmak (2) tatil yeri/beldesi
    813. response = karşılık, cevap
    814. restlessness = huzursuzluk, içinin rahat olmaması X calmness
    815. result = sonuç (= outcome)
    816. reveal = açığa çıkarmak, gün yüzüne çıkarmak (= disclose, display)
    817. revenge = intikam, intikam almak *** take revenge on = intikam almak
    818. revolve = (1) dönmek (2) döndürmek, çevirmek
    819. reward = (1) ödül (2) ödüllendirmek *** rewarding = tatmin edici (iş vb)
    820. ride = (at, bisiklet vb) binmek
    821. rightaaaay = haklı olarak, haklı yere X wantonly = durduk yere, sebepsiz yere
    822. rise = ortaya çıkmak, artmak, yükselmek
    823. rob somebody of something = birini soymak ***robbery = soygun
    824. robust (rıbast) = turp gibi, sapasağlam
    825. rough (raf) = (1) kaba pürüzlü (zemin, yüzey vb) (2) nazik olmayan, sakar bir şekilde (3) (deniz/okyanus için) dalgalı, fırtınalı
    826. rubble = enkaz, yığın (= wreckage)
    827. sacrifice = adamak, kurban adamak
    828. salute = selamlamak (= greet)
    829. satisfaction = tatmin, memnuniyet
    830. savage = vahşi
    831. scald = kaynar suyla yakmak/haşlamak (el, kol vb)
    832. scalp = kafa derisini yüzmek
    833. scarce = seyrek, az
    834. scarcely = hemen hemen hiç (= barely, hardly)
    835. scatter = saçmak, serpmek
    836. sceptical = şüpheci (= cynical)
    837. scratch = (1) kazımak, tahriş etmek (2) tırmalamak
    838. sculpture = heykel ***sculptor = heykeltırtaş
    839. seam = (1) kıyafetlerin dikiş yerleri (2) (yara için) dikiş yeri
    840. seasonal = mevsimine uygun
    841. secure = güvenli, emniyetli (= safe)
    842. sedate = (1) sakinleştirmek, yatıştırmak (2) sakin, soğukkanlı (= composed)
    843. seed = tohum
    844. seize = (1) baskınla ele geçirmek (= raid) (2) (birinin kolunu vb) kavramak
    845. sense = (1) duygu **sensitive = hassas, duygusal (2) mantık **sensible = mantıklı
    846. sentence = (1) birini hapse/cezaya mahkum etmek (2) cümle
    847. sentimental = duygusal (= emotional)
    848. session = toplantının her bir oturumu
    849. sewage = lağım, kanalizasyon
    850. shade = (1) gölgelik (2) renk tonu
    851. shortcoming = kusur, eksik, noksan
    852. shorten = kısaltmak
    853. show off = hava atmak
    854. shuffle = karıştırmak ( iskambil kağıtlarını); ayak sürüyerek yürüme
    855. sigh = iç çekmek *** a sigh of relief = derin/rahat bir nefes
    856. significant = (1) önemli, kayda değer (2) manalı, anlamlı
    857. silent = sessiz, sakin
    858. simply = (1) basit bir şekilde (2) sadece, yalnızca (= only, solely, merely)
    859. simulate = taklit etmek *** simulation = taklit
    860. sink = (1) batmak (2) lavabo, musluk taşı
    861. situate = konuşlandırmak, yerleşmek, yerleştirmek (= locate)
    862. size = (1) (insan için) kıyafet bedeni (2) ebat, boyut
    863. skill = beceri, yeti, istidat (= talent, ability)
    864. slaughter = (1) kurban etmek, kesmek (2) öldürmek, cinayet işlemek (= murder)
    865. slavery = kölelik
    866. sleeve = gömlek, gömlek kolu *** buy on the sleeve = veresiye satın almak
    867. slight = hafif, az
    868. slip = kaymak *** slip of the tongue = dil sürçmesi
    869. smash = (cam, kapı vb) paramparça etmek, kırıp parçalamak
    870. smother (smadır) = (1) (yastık vb ile) boğmak (2) üzerini örtmek, kamufle etmek
    871. snap = (fotoğrafçılıkta) poz
    872. soap = sabun ****soap opera = pembe dizi
    873. sociable = sıcak kanlı, insanlarla çabuk kaynaşan
    874. solely = yalnızca, sadece
    875. soothing = yatıştırıcı (= comforting, calming)
    876. spectacular = görkemli, harikulade
    877. spectacular = görkemli, muhteşem (= impressive, stunning)
    878. spend = harcamak ( para vb)
    879. spillage = (yere vb) dökülen şey, döküntü (su vb)
    880. spin = (1) fırıl fırıl dönmek (2) (ip için) eğirmek
    881. spine = omurga, belkemiği
    882. spiritual = manevi, ruhani
    883. spoiled = şımarık (= mischievous (=misçivıs)
    884. spouse = eş (karı veya koca)
    885. spread = yaymak, yayılmak ***widespread = geniş çaplı, yaygın
    886. spring = (1) bahar mevsimi (2) su kaynağı
    887. stability = istikrar, denge
    888. staff = personel
    889. stage = (1) sahne (tiyatro) (2) aşama, merhale
    890. stage = sahne, derece
    891. startle = (1) korkutmak, ürkütmek (2) şaşırtmak, affalatmak
    892. statement = (1) söz, ifade (2) demeç *** give statement = ifade vermek
    893. statue (steyçu) = heykel
    894. steadily = sabit bir şekilde, istikrarla (= constantly)
    895. steal = çalmak, hırsızlık yapmak
    896. stealthily (steltili) = hırsız gibi, sinsi bir şekilde (= sneakily (snikili)
    897. stem = ağaç gövdesi *** stem from = --- den kaynaklanmak
    898. stimulate = (1) teşvik etmek, motive etmek (= encourage) (2) (beyni) uyarmak
    899. stir = (1) karışıklık, kargaşa (2) karıştırmak ( çorba vb) ***Stir up = Kızıştırmak
    900. store = depo, depolamak
    901. storm = fırtına ***blizzard = kar fırtınası
    902. stranger = yabancı, ecnebi
    903. stray = (1) başıboş aylak kimse (2) sokakta yaşayan kedi, köpek vb
    904. stress = (1) buhran, bunalım, stres (2) vurgulamak (= emphasize)
    905. stretch = (1) uzamak, uzanmak (2) germek
    906. strike = (1) grev *** on strike = grevde (2) darbe, vuruş
    907. stroll = ağır ağır dolaşmak (= go for a stroll = dolaşmaya çıkmak)
    908. subject to = (1) (ölüme, yalnız kalmaya vb) maruz kalmış (2) olası, muhtemel
    909. substantial = çok önemli, önemli ölçüde
    910. sue = dava açmak
    911. sufficiently = yeterli miktarda
    912. suffrage = oy kullanma hakkı
    913. suggestion = öneri, tavsiye
    914. suggestive of = manalı, imalı, insanın aklına bir şey getiren
    915. suit = yakışmak (kıyafetin vb.)
    916. supply = (1) tedarik etmek,sağlamak (2) kaynak *** supply of water= su kaynağı
    917. support = desteklemek
    918. supportive = (1) destek veren, anlayış gösteren (2) yardımsever, şefkatli
    919. suppress = (duygularını, bağışıklık sistemini vb) baskılamak
    920. surpass = üstün olmak, geride bırakmak, üstün olmak
    921. surrender = teslim olmak X surround
    922. suspend = askıda , muallakta bırakmak, okuldan uzaklaştırma
    923. suspicion = şüphe
    924. symptom = semptom, belirti (hastalık vb için)
    925. take off = (1) havalanmak (2) taklit emek
    926. take on = (sorumluluk vb) üstlenmek
    927. tame = evcil hayvan (= docile, domesticated)
    928. tapestry = duvar halısı
    929. tasteful = (1) zevkli, zevkine düşkün kişi (2) zevkle yapılan/hazırlanan (desen vb)
    930. tasty = lezzetli
    931. temple (tempıl) = tapınak, mabet (= shrine, sanctuary)
    932. tenderness = şefkat, merhamet, anlayış (= affection)
    933. terminal = (1) ölümcül (hastalık) (= perishing) (2) uçta/sonda bulunan, son, nihai
    934. terminate = (1) (sözleşme, kontrat vb) sonlandırmak, bitirmek (2) yok etmek
    935. territory = bölge, arazi
    936. the rest of… = --- nın geri kalanı
    937. thoughtless = düşüncesiz, patavatsız, kaba (= tactless, rude)
    938. throughout = boyunca
    939. throw = atmak, fırlatmak
    940. throw out = (çöp vb) dışarı atmak
    941. thunderstorm = yıldırımlı fırtına
    942. tomb = mezar, kabir, türbe (= grave)
    943. tough = (1) sert, katı, dayanıklı madde (2) (yiyecek vb) çiğnenmez, iyi pişmemiş (3) (insan için) çetin, dayanıklı, çok hayat tecrübesiyle yoğrulmuş
    944. trace = iz, izini sürmek
    945. trade = (1) ticaret yapmak, alım satım yapmak (2) ticaret
    946. traditional = geleneksel
    947. trail = iz, patika
    948. train = (1) eğitmek, eğitim görmek (= educate) (2) idman/antrenman yapmak (3) stajyerlik/çıraklık yapmak
    949. transmit =(1) göndermek, iletmek (mesaj vb) (2) (hastalık vb) bulaştırmak
    950. trash = çöp (= garbage)
    951. treasure (trejı= )= hazine
    952. treat = (1) tedavi etmek *** treatment = tedavi (2) davranmak
    953. trick = hile, tuzak, çeldirme ***play a trick on = kandırmak, kötü şaka yapmak
    954. trim = (1) (ağaç) budamak (2) (saç) kırpmak, kesmek
    955. tripe = işkembe
    956. truthful about = (1) sadece doğruyu söyleyen (2) gerçeklere uygun, doğru (söz)
    957. turn in = (1) (yetkili kişiye) teslim etmek (2) uyumaya gitmek
    958. unattended = sahipsiz, sahibi ortada gözükmeyen (eşya, çocuk vb)
    959. unbearable = katlanılmaz, dayanılmaz (baskı, sıcaklık, soğuk vb) (= intolerable)
    960. uncultured = kültürsüz, tahsilsiz, cahil (= uncultivated, boorish, unsophisticated)
    961. undermine = zayıflatmak, baltalamak, temelini çürütmek (= weaken)
    962. undertake = (zor ve üzün sürebilecek bir işi) üstlenmek, sorumluluğunu almak
    963. undertake = üstlenmek (= take on)
    964. unfortunate = talihsiz, şansız (= unlucky)
    965. unlimited = sınırsız (= unrestricted)
    966. unreliable = güvenilmez
    967. untimely = vakitsiz, yersiz, olmadık zamanda (= at an awkward time)
    968. unusual = sıra dışı, alışılmamış (= extraordinary, exceptional)
    969. unwind = (1) (özellikle işten sonra) rahatlamak, dinlenmek (2) düğüm/sargı çözmek
    970. upgrade = (bilgisayar gibi makineleri) güncellemek, modelini yenilemek
    971. urgent = acil (= pressing)
    972. vacation = tatil
    973. vague (veyg) = (1) belirsiz, üstü kapalı (2) net hatırlanamayan şey X vivid
    974. valley = vadi
    975. vanish = 1- ortadan kaybolmak 2-yok olmak
    976. variety = değişiklik, çeşitlilik
    977. vast = büyük, engin, muazzam (= immense, tremendous, huge)
    978. vet = veteriner
    979. vigorously = gayretle (= diligently)
    980. violate (vayoleyt) = (kural, kanun, hak vb) ihlal etmek, çiğnemek (= abuse)
    981. violent = şiddetli, şiddet içerikli
    982. virtually = hemen hemen, neredeyse (= practically, nearly, almost)
    983. vocation = meslek
    984. volunteer = gönüllü, ücret almadan yardım eden
    985. vote for/against = (1) oy (2) oy vermek
    986. voyage = deniz yolculuğu
    987. wantonly = (1) durduk yere, sebepsiz yere (2) ahlaksızca, şehvetle
    988. wear = takınmak( gözlük, kolye, kıyafet),giymek
    989. weep = ağlamak, sızlamak (= cry, sob)
    990. whirl = (1) hızla dönmek (2) girdap
    991. wholly = tamamen, tümüyle, bütünüyle (= entirely)
    992. widely = geniş çapta, oldukça
    993. widow = kadın dul / widower = erkek dul
    994. withdraw from = (1) (savaştan,seçimlerden vb) geri çekilmek (= pull out of) (2) (bankadan, hesaptan vb) para çekmek
    995. withdrawn = içine kapanık (= reserved, inhibited)
    996. witness = (1) şahit olmak (2) tanık, şahit, görgü tanığı
    997. worthless = değersiz (= valueless)
    998. yard = avlu, bahçe
    999. yield = (1) ürün meyve vermek (2) ürün kazanç
    1000. zip = fermuar





#13.11.2011 13:44 0 0 0
#11.11.2011 16:56 0 0 0
#11.11.2011 16:39 0 0 0



  • Kredi kartı numaranızın başkalarının eline geçmesini önleyiniz;
    Numaranızın bulunabileceği ekstre, ATM fişi, slip gibi belgeleri güvenli bir yerde muhafaza ediniz, ihtiyacınız kalmadığında mutlaka üzerindeki numaraları okunamayacak hale gelecek şekilde imha etmeye özen gösteriniz. Unutmayınız ki sadece buruşturup çöpe atacağınız bir belge kötü niyetli kişilerce elde edilebilir. Sadece bunun için belli kişileri takip eden, çöpleri araştıran kimseler olabileceğini göz önünde bulundurunuz.
    Kartınızın size teslim edildiğinden emin olunuz;
    Banka müracaatı sonrası kartınızı şahsen teslim alınız, geciken teslimatlarda derhal bankanızla irtibata geçiniz.
    Kartınızı kullanırken satıcıların yaptığı işleme dikkat ediniz;
    Kredi kartınızı işlem yapılmak üzere satıcıya verdiğinizde kart numaranızın not edilmediğinden yada POS cihazı dışında bir cihazdan geçirilmediğine emin olunuz. Çeşitli yöntemlerle elde edilebilen Decoder/Encoder cihazları sayesinde kartınızın manyetik şeridindeki tüm bilgiler bu yolla çalınabilir. Çalınan bu bilgiler bilgisayar ortamına alınarak başka bir kartın manyetik şeridine aktarılabilir. Böyle bir durumda sizin manyetik bilgileriniz yüklenmiş sahte bir kart rahatlıkla her yerde sizin adınıza kullanılabilir. Decoder/Encoder cihazı hakkında bilgi almak için buraya tıklayınız...
    İnternet alışverişi güvenliği;
    İnternet üzerinden kredi kartınızla alış veriş yaparken alışveriş yaptığınız sitenin bilinen ve güvenli bir site olmasına özen gösteriniz. Bağlandığınız sitenin gerçekten alışveriş yapmak istediğiniz site olduğundan emin olunuz. Bazı siteler gerçeğine çok benzer url adresleri ve dizaynlarıyla yanıltıcı olabilirler. Sitenin güvenlik poliçesinin varlığını kontrol ediniz (SSL vb.). Zorunlu olmadıkça kredi limiti yüksek kartlarınızı İnternet alışverişlerinde kullanmayınız.
    Bilgisayar güvenliği;
    İnternet üzerinden alış veriş, on-line bankacılık hizmetleri gibi hizmetlerden yararlanan birisi iseniz bilgisayar güvenliğiniz önemlidir. Günümüzde virüs tehlikelerinin yanında Trojan (Truva atı) adı verilen programcıklar sayesinde bilgisayarınızda bulunan kredi kartı, kullanıcı adı ve şifresi gibi bilgiler çalınabilmekte ve çalınan bu bilgiler trojanlar sayesinde sizin bilginiz dışında üçüncü şahıslara gönderilebilmektedir. Bu tür bir program bilgisayarınıza bulaştığında kötü niyetli kişiler İnternet'e bağlı olduğunuz zamanlarda bilgisayarınızda bulunabilecek tüm verileri görebilir, değiştirebilir ve silebilirler. Tüm bunların önüne geçebilmek için kritik verileri bulunan bilgisayar kullanıcıları mutlaka güncel antivirüs yazılımları ve firewall kullanarak güvenliklerini sağlamak durumundadırlar. Ancak tüm bu tedbirlere rağmen yeni çıkabilecek virüs ve trojanlara karşı alınacak en iyi tedbir kimden geldiğini bilmediğiniz yada güvenilir olmayan sitelerden indirdiğiniz dosyaları çalıştırmamak ve derhal sistemden silmektir. Bilhassa .exe, .com, .vbs, .jpg__________ .vbs gibi uzantıları olan dosyalar birinci derecede risk grubunu oluşturan dosyalardır. Bu tür dosyaları açmadan hemen silmeniz olası bir tehlikeyi önlemenin en kolay ve en güvenilir yoludur.





#11.11.2011 15:44 0 0 0


  • Prof. Dr. Mete Işıkara, 'Hatay'da 7 ve üzerinde bir deprem olacak' dedi ve bu dört ili uyardı...


    Adana’da Özel Bilfen Okulları’nın düzenlendiği panele konuşmacı olarak katılan Türkiye Kızılay Derneği Başdanışmanı Prof. Dr. Mete Işıkara, programın yapıldığı salona öğrencilerin, ’Deprem dede’ diye attığı sloganlarla girdi. Öğrencilere deprem anında ne yapmaları gerektiğini anlatan Prof. Dr. Işıkara, değişen deprem haritasının ardından Adana ve çevresinin de 1’inci derece deprem bölgesi olduğunu belirtti. Hatay’da olacak bir depremin, tedbir alınmazsa Güney Akdeniz Bölgesi’ndeki kentleri çok büyük bir şekilde etkileyeceğini belirten Prof. Dr. Işıkara, Marmara Bölgesi’nin de aynı şekilde tehlike altında olduğunu kaydederek şunları söyledi:

    "Hatay’da da uzun bir süredir deprem yok. Özellikle 7’nin üzerinde deprem yok. Ama geriye baktığınız zaman Hatay’da 7’nin üzerinde depremler olmuş. Hatta Hatay’a gidip Hataylı’larla konuşursanız, onlar ’Hatay, 1- 2 kez yerle bir olmuş. Yerin altına göçmüş’ diye ifade ederler. Hatay’da olabilecek bir deprem Adana’yı da, Mersin’i de Gaziantep’i de etkileyecek. Kocaeli nasıl geniş alanı etkilediyse, burada aynı şekilde etkileyebilir. Bu gerçeği bilip korkmak yerine, tedbir almak gerekiyor."

    ’KOCAELİ DEPREMİNDEN DERS ÇIKARILMAMIŞ’

    1999’da olan Kocaeli depreminden Van bölgesinin hiç bir şekilde ders çıkarmadığının son depremle anlaşıldığını belirten Prof. Dr. Işıkara şöyle konuştu:

    "Van, 1999 depreminden hiç ders çıkarmamış. Hele Erciş, hiç çıkarmamış. Erciş, bu depremlerde yerle bir oldu. Deprem öldürmez binalar öldürür. Türkiye ne yazık ki ekolojik yapı sistemlerini kullanmıyoruz. Köpük kullandığımız zaman binanın nefes almasını önlüyoruz. Böyle olunca binayı içten içe çürütüyoruz. Deprem, Türkiye’nin gerçeği. Bizim ’deprem olacak mı?’ diye soru sorma lüksümüz yok. Evet deprem olacak. Güneybatı, kuzeydoğu yönlü fay hattı var. Bu hat zaman zaman harekete geçiyor. Adana ve çevresi etkileniyor. En son 27 Haziran 1998’de harekete geçti. Bu deprem tekrar edecek."

    TÜRKİYE’DE 110 YILDA 7’NİN ÜZERİNDE 33 DEPREM OLDU

    Türkiye’de 110 yıl içinde 9 bin 200 deprem meydana geldiğini belirten Prof. Dr. Işıkara, bu süre içinde de 7’nin üzerinde 33 deprem olduğunu belirterek sözlerine şöyle devam etti:

    "Türkiye deprem ülkesi olduğu gerçeğini hiç aklımızdan çıkarmamak gerekiyor. 1999’dan beri 7’nin üzerinde deprem yoktu. Bunun beni rahatsız ettiğini Van depremi öncesi de söylemiştim. Türkiye’de 4- 4.9 şiddetindeki depremler 5 günde bir olabiliyor. 5- 5.9 arasındaki depremler 22 günde veya ayda 1 olabiliyor. 6- 6.9 arasındaki depremler ise 8 ay veya 1 yıl arasında olabiliyor. 7- 7.9 arasındaki depremler ise 40 ayda bir olabilir. Van depremi 110 yıllık istatistiki bilgimizde 33’üncü deprem olarak görülüyor."

#10.11.2011 20:16 0 0 0
#10.11.2011 20:10 0 0 0