Gebelik Belirtileri
Hamileliğin en doğru yolu, ilk adım olarak onu tasarlamaktır. Hamileliğinizin normal ve bebeğinizin sağlıklı olması şansını arttırmak için bu konu ile ilgili bilgi sahibi olunmalıdır.
Gebelik öncesi gözden geçirmeniz gerekenler.
Sizin ya da eşinizin ailesinde kalıtsal bir hastalık var mı?
Kronik bir hastalığınız var mı?
Doğum kontrol hapı kullandınız mı, halen kullanıyor musunuz?
Sigara ya da içki kullanır mısınız?
Sporla aranız nasıl?
Sağlıklı besleniyor musunuz?
Kilonuz ne durumda
İşinizin gebeliğiniz açısından herhangi bir riski var mı?
Gebe Olabileceğinizi Düşündüren İşaretler
BELİRTİ ORTAYA ÇIKTIĞI ZAMAN BAŞKA OLASI NEDENLER
Adet durması (Aybaşı halinin olmaması) Genellikle tüm gebelikte Yolculuk, yorgunluk, stres, gebelik korkusu, hormonal sorunlar ya da hastalık,aşırı kilo alma ya da verme, doğum kontrol hapını bırakma, emzirme
Sabah bulantıları (günün herhangi bir saatinde) Gebe kaldıktan 2-8 hafta sonra Yiyecek zehirlenmesi, gerginlik, bulaşıcı hastalıklar, başka çeşitli hastalıklar.....
Sık idrara çıkma Gebe kaldıktan 6-8 hafta sonra İdrar yolları iltihabı, idrar söktürücü ilaçlar, gerginlik,şeker hastalığı
Sızlayan, ağrıyan, şiş göğüsler Gebe kaldıktansonraki birkaç gün içinde Doğum kontrol hapları, adet günlerinin yaklaşması
Meme ucu çevresinin koyulaşması ve meme ucu çevresindeki küçük bezlerin kabarması Gebeliğin ilk 3 ayı içinde Hormonal dengesizlik ya da önceki gebeliğin etkisi
Vajina ve rahim ağzı dokusunda renk değişiklikleri Gebeliğin ilk 3 ayı içinde Adet günlerinin yaklaşması
Önce göğüslerde, sonra karın üzerinde deri altında mavi pembe çizgiler Gebeliğin ilk 3 ayı içinde Hormonal dengesizlik ya da önceki gebeliğin etkisi
Yiyeceklere aşırı istek duyma Gebeliğin ilk 3 ayı içinde Kötü beslenme,stres, hayal kurma ya da adet günlerinin yaklaşması
Göbekte aşağı doğru uzanan, ciltteki çizginin koyulaşması 4. ya da 5. aylar Hormonal dengesizlik ya da önceki gebeliğin etkisi
Gebe Olabileceğinize İlişkin Kuvvetli İşaretler
BELİRTİ ORTAYA ÇIKTIĞI ZAMAN BAŞKA OLASI NEDENLER
Rahim ve rahim ağzının yumuşaması Döllenmeden 2-8 hafta sonra Adet kanamasının geçikmesi
Rahmin ve karnın genişlemesi 8-12 hafta Tümör ve fibroidler
Aralıklı ağrısız kasılmalar Gebeliğin başında başlar, gebelik ilerledikçe sıklığı artar Bağırsak kasılmaları
Bebeğin (ceninin) hareketleri İlk olarak gebeliğin 16-22. haftalarında farkedilir Bağırsakta gaz ya da kasılmalar
Kesin Gebelik Belirtileri
Ultrasonda bebeğin ya da gebelik kesesinin görülmesi (döllenmeden sonraki 4.-6.haftada)
Bebek kalp atışı (10-20. haftalarda)
BOŞANMA ve ÇOCUK
BOŞANMA SEBEPLERİ
Evlilik, her kurum gibi zaman zaman aksayan yönleri olan bir kurum, bu aksaklıklar giderilemediğinde ise sonuç ne yazık ki boşanmayla noktalanıyor. Evlilik süresince aileye yeni bir birey katıldıysa boşanma daha sancılı oluyor. Evliliğin bitmesine yol açan sebepler çok çeşitli olabilir, en çok görülen sebepleri aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
ekonomik sorunlar
eşlerin sosyo-kültürel yapı farklılıkları
cinsel sorunlar
iletişim bozukluğu
eşlerden birinin ihaneti
aile içi şiddet
Yukarıdaki sebepler nedeniyle evlilik sorunları yaşayan bir çiftin anne-baba olarak da çocuklarıyla sağlıklı ilişkiler kurabilmelerini bekleyemeyiz; anne ya da baba ayrı ayrı çocuklarıyla sağlıklı ilişkiler kursalar bile, birlikte çocuklarına karşı tutarlı, dengeli tutum ve davranışlar sergilemekte güçlük çekeceklerdir. Bir evliliği başa çıkılamayan, çözüm üretilemeyen, süregen sorunlarla devam ettirmenin çocuk üzerinde yaratacağı olumsuz etkiler, bazen boşanmanın kendisinin yaratacağı etkilerden daha fazla ve yıkıcı olabilir.
Boşanmanın sebebi ve şekli, çocukların boşanmadan ne kadar etkileneceğini belirler;
Örneğin, anlaşmazlık (iletişim bozukluğu) nedeniyle biten bir evlilikle, eşlerden birinin ihaneti sonucu biten bir evliliği karşılaştıralım. İlkinde, eşler daha uzlaşmacı ve çocukla ilgili sorunların üstesinden gelmek konusunda daha akılcı davranabilirler. İkinci durumda ise, eşler birbirlerine karşı daha öfkeli ve düşmanca tutumlar sergilerler, durum böyle olunca isteseler de uzlaşmacı olamazlar. İkinci tip boşanmalarda ise çocuklar doğal olarak daha fazla zarar görürler.
BOŞANMA SÜRECİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN NOKTALAR
Sizi boşanma kararı almaya iten sebepler ne olursa olsun, boşanma kararınızı kesin olarak vermeden önce, aşağıdaki konuları gözden geçirdiğinizden emin olun;
Yaşadığım sorunların ve mutsuzluğumun sebebi evliliğim, başka sorunları evliliğime atfetmiyorum,
Evliliğimi kurtarmak için elimden gelen herşeyi yaptım,
Bu kararı uzun sürede ve etki altında kalmadan verdim,
Eşim de, ben de ilişkimize yeterince zaman tanıdık,
Çocuğumuz ve ben boşanma olayından etkileneceğiz,
Boşandıktan sonra ortaya çıkabilecek yeni sorunlarla başa çıkabilecek gücüm var,
Yalnızca eşimden boşanıyorum, çocuğumdan değil (özellikle babalar için),
Eşimin de benim de çocuğumuza ihtiyacımız var, çocuğumuzun hem bana hem eşime ihtiyacı var, o yalnız birimize ait değil.
Kararınızı kesin olarak verdiyseniz veya siz istemeseniz de eşiniz kesin olarak sizden boşanmaya karar verdiyse çocuğunuzun boşanma sürecinden olabildiğince az etkilenmesini sağlayabilmek için aşağıdaki maddeleri yerine getirmeye çalışın;
Boşanmanın ne olduğu ve boşanmadan sonra anne, baba ve çocuğun yaşamında ne gibi değişiklikler olacağı konusunda çocuğu bilgilendirmek ve bilinçlendirmek gerekir. Boşanma sürecinde, şehir veya ev değiştirme, bakıcı değiştirme, yeni bir evlilik vb. yaşam değişikliklerini erteleyin. Yaşanması zorunlu bazı değişiklikler varsa, bunlara kademeli geçişler yapmaya gayret edin. Çünkü her değişim, olumlu da olsa ekstra çaba gerektirir ve çocuğunuz için hepsine birden uyum sağlamak güç olabilir. Aynı sebeple, boşanma sonrası çocuk eşlerden hangisiyle kalacaksa, o ve çocuk ailenin boşanmadan önce yaşadığı mekanda yaşamaya devam etmelidir.
Eşler, kendi ailelerini de toplayarak (babaanne, hala , dayı vb.) hep birlikte bir toplantı yapmalı ve çocukla ilgili alınan kararlardan herkesin haberi olmalıdır. Böylece herkes çocuk için işbirliğinin kaçınılmaz olduğunu hatırlatmış olur, çocuğun bu durumdan çok etkilenebileceğinin ve bu konuda herkesten duyarlılık beklendiğinin altı çizilir ve kararlarda herkesin katkısı olduğundan kurallar daha az çiğnenir.
Çocuktan ayrı yaşayacak olan eş, kademeli olarak evden ayrı kalmaya başlamalıdır; bu süreç haftada bir günden 5-6 güne kadar çıkarıldığında çocuk ayrılığa daha kolay adapte olur. Boşanmadan sonra, çocuklar her iki eşle de sürekli ve düzenli olarak görüşmeye devam etmelidir. Siz artık sevgili veya karı-koca olmayabilirsiniz ama onun için halen anne-babasınız. O sizleri beraber tanıdı ve beraber istiyor, bunu anlamaya çalışın ve ayrılığınıza alışması için ona zaman verin. Çocuğunuza anne ve babanın bibirlerinden ayrılmalarının çocuklarından ayrılmaları anlamına gelmediğini anlatın. Hep birlikte sık sık biraraya gelin (Kendinizi,eşinizle bu biraraya gelişleri kimseye açıklamak zorunda hissetmeyin !!!).
Eşler boşanmanın çocukları için olduğu kadar kendileri için de zor olduğunu unutmamalı ve boşanmayı bir son değil, bir başlangıç olarak kabul etmelidirler. Öfke, yalnızlık duygusu, depresyon, kaygı gibi psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir, bunlar doğaldır, gerekirse profesyonel yardım almaktan çekinmemek gerekir. Kendilerini ne kadar çabuk toparlarlarsa çocuklarına da o kadar çok yararlı olabilirler. Unutmamak gerekir ki, çocuklar yeni karşılaştıkları her durumun ne denli tehdit edici olup olmadığını anlamak için genellikle yetişkinlerin tepkilerine bakarlar. Sürekli ağlayan bir anne çocuğa durumun kötü olduğu, neşeli ve çabalayan bir anne ise her şeyin yolunda gittiği izlenimini verecektir.
Eşler çocukları kesinlikle birbirlerine karşı kullanmamalıdır; çocuk hiçbir şekilde taraf ve tanık tutulmamalıdır. Yeni düzenlemelerle ilgili kararlar alırken çocuğunuzun onayını alın ama çocuğunuzu karar verme sorumluluğu altında ezmeyin.
Çocuk, boşanmış bir anne-babanın çocuğu olmayı çevresine karşı bir silah gibi kullanmamalıdır. Her konuda gereksiz tavizler vererek çocuğun boşanmadan alacağı yaralar yalnızca artırılır, azaltılmaz. Her gün çikolata yemesine izin vererek çocuğunuzun boşanma olayından daha az etkilenmesini sağlayamazsınız, sadece çikolataya daha çok alışmasını sağlarsınız.
Çocukla ilgili her konuda eşler birbirleriyle çelişen davranışlarda bulunmamaya gayret göstermeli, ortak bir yol izlenmelidir. Babanın evinde izin verilen bir şeye, annenin evinde yasak konulmamalıdır.
Çocuklar anne-babalarının boşanmasından kendilerini suçlayabilirler. Bu yüzden, boşanma sebebeinin çocukla hiçbir ilgisinin olmadığı, bunun anne ile babanın arasındaki anlaşmazlıktan kaynaklandığı açıkça anlatılmalıdır.
Çocuk anne-babasının yerine kimseyi koymak istemez, buna saygı duymak gerekir. Boþanma sonrası eşlerden biri yeni bir ilişki yaşıyorsa çocuğun bunu boşanmayı kabullenene kadar bilmemesi gerekir.
Boşanma sırasında, çocuklar mahkeme, eşya dağılımı, nafaka gibi konulardan haberdar edilmemelidir.
Anne-babası boşanmış veya boşanma aşamasında olan bir çocukla ilişkisi olan herkes için iki uyarı :
LÜTFEN,
Çocuğun yanında bu konuyu konuşmayın, özellikle de eşlerden birinin tarafını tutan veya kötüleyen sözler sarfetmeyin.
Boşanma olayını çocukla ilişkilendirmeyin ve çocuğa bu anlama gelen sözler sarfetmeyin;
Anne ya da babasının kendisini sevmediği için, çok yaramazlık yaptığı için, başka bir kadınla birlikte olmayı tercih ettiği için vb. terkettiğini asla söylemeyin. Bu boşanan çiftlerin ailelerinin ve hatta kendilerinin de çok düştüğü bir hatadır. Hernekadar bu sözler gerekçelendirilirken çocuk anne veya babadan soğusun da aramasın gibi bir iyi niyet öne sürülüyor olsa da, bu ne inandırıcı ne de çok akılcıdır. Bu gibi sözlerle çocuğu teselli etmez, ona ancak terkedilmişlik duygusu ve/veya suçluluk duygusu enjekte etmiş oluruz. Böylece çocuk terkedildiğini çünkü sevgiye layık olmadığını, değersiz olduğunu düşünür. Bu gibi sözlerin çocuklarda ne kadar derin ve onarılması zor yaralar açabileceğini düşünebiliyor musunuz ?
Anne-babalar için son uyarı :
Boşanmaya karar vermeden önce, eşinizle birlikte hareket ederek, çocuğunuzun boşanmanızdan olabildiğince az etkilenmeslini sağlamak için tüm önlemleri alsanız da, çocuğunuz bu olaydan çok etkilenebilir. Bazen de çok dikkatsiz davranırsınız ama çocuğunuz fazla etkilenmez. Bunun iki sebebi vardır; birincisi her çocuk her olaydan aynı oranda etkilenmez, ikincisi olayın etkileri eşit olsa bile tepkiler ve tepkinin zamanı farklı olabilir.
Buna ilaveten, boşanma olayı çocukları kuşkusuz etkiliyor, ancak çocuklar olayın kendisinden çok, oluş biçiminden, süreç içerisinde yaşananlardan etkileniyorlar. Çocuklara birşeyi anlatmanın bin çeşit yolu var. Önemli olan çocuğumuz için doğru olan yolu bulabilmek. Bizim çocuğumuz için, bizim koşullarımızda doğru olan bir yol, bir başka çocuk için onun koşullarında doğru olmayabilir. Çocuğunuzu boşanma sürecine hazırlama konusunda profesyonel yardım almaktan çekinmeyin lütfen, bunu utanılacak bir şey olarak görmeyin. Bunu yaparken de olabildiğince erken, boşanma kararı almadan veya hemen sonrasında yapın. Bu arada, boşanma aşamasında çocukları için profesyonel yardım alırken, iletişim sorunlarını çözebildiğini görerek, evliliğini sürdürmeye karar veren çiftlerin sayısının da çok olduğunu hatırlatmak isterim.
Yumurta Yapmanın 100 yolu
İki horoz mutfağa girerler. Etrafa meraklı gözlerle bakarlarken tezgahın üzerinde bir yemek kitabı görürler. Kitabın üzerinde : "Yumurta yapmanın 100 yolu" yazmaktadır. Biri digerini dürter ve der ki :
-Olum bak lan seks kitabı bulduk alaaaaaaa ...
Erkekte cinsel güçsüzlüğün belirtileri penisin sertleşmemesi, yarım sertleşmesi, sertleşmenin çabuk sönmesi, erken boşalma, hiç boşalamama veya orgazm olunmamasıdır.
Bu sorun irdelenirken "cinsel açıdan güçsüz kalma korkusu" ile gerçek cinsel güçsüzlüğün birbirinden ayrılması gerekir. Gerçek güçsüzlük uygun eş, uygun zaman ve uygun yer olduğu halde bile ortaya çıkan cinsel işlev bozukluğudur. Bu işlev bozukluğunun ana nedenleri şöyle özetlenebilir:
1- Organik nedenler
2- Ruhsal bozukluklar.
3- Cinsel kimlik duygusundaki gelişimsel kusurlar.
Eskiden peniste sertleşme azlığı neredeyse tamamen ruhsal kökenli bir sorun olarak kabul edilirdi. Ancak son araştırmalar organik bozuklukların payının % 30-40'a kadar çıktığını bildirmektedir.
Organ kusurunun en iyi tanısı uyku laboratuvarında REM uykusu döneminde penis sertleşmesinin olup olmadığı ile konur. Erkeklerde penis uykuda sık sık sertleşir ve söner. Uykuda, masturbasyon sırasında veya cinsel uyarılmayla penis sertleşmesinin hiç olmadığı bildiriliyorsa organ kusurundan şüphelenilir.
Cinsel İşlev Kusurlarında Tedavi Yaklaşımı
1-Öncelikle kişide başka bir ruhsal sorun, organik bozukluk, ilaç, alkol ya da başka maddelere bağımlılığın olup olmadığı araştırılır.
2-Kişinin cinsel eşi ile uyumlu olmadığı durumlarda sorun bir cinsel konu sayılmaz.Cinsel ilişkide eşlerin istekli ve hazır olmaları,aralarında yakınlık,sevgi ve sıcaklık duyguları yanısıra cinsel yönde birbirlerini çekici bulmaları gerekir. Böyle ruhsal bir ortamda fiziksel ortamında uygun olması sağlanmalıdır.
3-Uzmanlarla konuşurken sorunları olabildiğince açık konuşarak anlatmak gerekir.
4-Cinsel uyum sorunları genellikle kişisel, çevresel ve toplumsal özelliklere bağımlıdır. Bunlar değerlendirilmeli ve yanlış algılanmalar değiştirilmelidir.
5-Cinsel tedavi (Sex Therapy) cinsel işlev bozukluklarını hedef alan koşullanma ve öğrenme ilkelerini kullanan davranışsal tedavi türüdür. Cinsel işlev bozukluğunun temelinde yanlış koşullanmalar ve pekiştirmeler yatar. Ve bu yanlış koşullandırmaları ve öğrenmeyi silip yerine uyumsal olanları öğretmek gerekir. Bu öğrenme süreci kolaydan zora, düşük güçte uyarıcıdan daha güçlü uyarıcıyca olmak üzere korku ve bunaltı yaratan uyarıcılar karşısında sistematik gevşeme ve duyarsızlaştırma tekniklerini içerir.
Çiftlerin hem kendilerini hem de birbirlerinin bedenini iyice tanımaları, dokunabilmeleri, uyarılma noktalarını, haz duyma, orgazma ulaşma hareketlerini tanımaları ve birbirlerini uyarabilmeyi öğrenmeleri önemlidir.
6-En önemli nokta ise cinsel işlevlerde herhangi bir problem hisseden kişilerin mutlak bir uzmana başvurmaları gereklidir. Her problem kendi içinde özeldir. Ve hiçbiri birbirine benzemez. Bunlar değişebilir ve problemler çözülebilir. Bu işin uzmanı olan psikiyatrisler, psikologlar, seks terapistleridir. Bu konuda duyarlı olup cesaretle problemin üstüne gidilmelidir.
Boşalmanın (Ejakulasyon) penis vajinaya girdikten sonra cinsel tepkileri normal olan bir eşi tatmin edemeden olması veya kişinin isteğinden önce olmasına Erken Boşalma ( Premature Ejaculation) denir.
Genellikle dile getirilmesi güç olduğundan ve göreceli bir kavram olduğundan rastlanma sıklığı konusunda yeterli bilgi yoktur. Ancak 25 yaşın altındaki genç erkeklerin üçte birinde ve 40 yaşın üzerindekilerin % 10 unda görüldüğü sanılmaktadır. Aslında hemen her erkek hayatının bir bölümünde bu sorunla karşılaşabilir. En azından ilk cinsel deneyimleri esnasında oluşan gerginlik sebebiyle erken boşalma görülebilir ve zamanla ejakulasyonu kontrol etmeyi öğrenirler.
Sebepler:
Erken Boşalmanın birinci sebebi biyolojiktir. Erkekte normal fizyolojik boşalma ve orgazm penis vajene girdikten 2-3 dakika sonra olmaktadır. Oysa kadınlarda normal fizyolojik orgazm ve doruğa ulaşma penis vajene girdikten yaklaşık 12-14 dakika sonra olmaktadır. Ancak çoğu kadın sadece penisin vajene girmesi ile orgazma ulaşamaz diğer cinsel uyarılara da gereksinim duyarlar. Kadınların yaklaşık % 10 u ise cinsel uyarılara rağmen hiçbir şekilde orgazm olamamaktadır.
Diğer sebepler arasında ise günah işleme veya suçluluk duygusu, hastalık kapma, gebe bırakma, başkası tarafından mahrem yerlerinin keşfedilme korkusu ; aşırı isteğin verdiği gerginlik gibi psikolojik faktörler önemli rol oynamaktadır.
Bazen prostat iltihapları veya sinirsel yolları etkileyen hastalıklarda rol oynamaktadır.
Tedavi:
Sebebin açığa çıkarılması, endişelerin giderilmesi , sık cinsel ilişkide bulunarak cinsel gerilimin azaltılması bazen işe yarayabilir.
Erken boşalma eşlerin biri veya her ikisi içinde cinsel sorun halini alırsa tedavisi gerekir.
Sıkıştırma Tekniği: Masters ve Johnson tarafından geliştirilen bu metodda kadın erkeğin penisini boşalma yaklaşana kadar uyarır. Boşalma oluşacağı anda kadın erkeğin penisini erksiyonun bir kısmı kayboluncaya dek sıkar. Bu teknikde amaçlanan orgazm öncesi hissedilenleri ve geciktirmeyi erkeğe öğretmektir. Elle uyararak hareketsiz bir ilişki ile başlayan bu teknik daha sonra kaydırıcı bir krem kullanarak,kadının üstte olduğu pozisyonda hareketsiz olarak , kadının üstte olduğu pozisyonda hareketli olarak sürdürülür. Master ve Jhonsons bu tekniği öğrenerek uygulayanların %98 inde erken boşalma sorununun ortadan kalktığını bildirmiştir.
Dur-Başla Tekniği: Bu teknikte kadın erkeğin penisini 3 kez ardı ardına boşalma olasıya kadar uyarır, ancak boşalma olmadan önce uyarıyı keser. Dördüncü denemede ise boşalmaya izin verilir. Haftada 3 kez erkek boşalmasını kontrol edesiye değin tekrar edilir. Boşalmanın kontrol edildiğinden emin olunduğunda bu işlem kayganlaştırıcı bir kremle denenir. Daha sonraki aşamalarda kadının üstte olduğu pozisyonda hareketsiz olarak , kadının üstte olduğu pozisyonda hareketli olarak ve son olarak yanyana pozisyonda dur-başla tekniği uygulanır. Bu teknikle erkek uyarılma sona erdirilmediği takdirde boşalacağı zamanı öğrenir. Bu tekniği uygulayanların % 90-95 inde boşalmanın 10-15 dakikalara uzayabildiği bildirilmiştir.
Psikoterapi ve depresyon tedavisi: Bazı vakalarda erken boşalma derinlerdeki bir ruhsal çatışmadan veya depresyondan kaynaklanıyor olabilir. Bunların açığa çıkarılması, psikoterapi uygulanması veya depresyonun tedavisi erken boşalmayı da engelleyebilmektedir.
Özellikle çocuklar ve yaşlılar sıcağa çok az dirençlidirler. Çocuklar daha fazla enerji, dolayısıyla ısı üretirler. Çocuklar vücut yüzölçümlerine kıyasla daha az terlerler ve aşırı sıcak çevreye daha zor adapte olurlar.
Sıcak çarpması "tıbbi aciliyet" olarak düşünülür. Özellikle hastanın ateşi 39-40 dereceye kadar çıkmışsa, davranış anlama ve algılama bozuklukları varsa kalp atışları giderek yavaşlıyorsa ve hızlı soluyorsa:
1. Hastayı güneşli-sıcak alandan çıkarıp, hemen serin-gölgeli bir yere taşımalıdır.
2. Elbiselerini çıkarıp, vücudunu ıslatılmış tülbentle silmeli ve hasta bir yelpaze ile serinletilmelidir.
3. El bezlerine buz sarıp, koltuk altlarına, kasıklarına ve başına soğuk kompres uygulanmalıdır.
4. Her 5 dakikada bir hastanın ateşi ölçülerek 37-38 dereceye düşürülmeye çalışılmalıdır. 37 dereceden aşağıya düşmemesine de özen gösterilmelidir.
5. Hastanın durumunda bir iyileşme tespit edilemiyor ve şuur bulanıklığı artıyorsa en yakın sağlık merkezine götürülmelidir.
Fakat böyle bir durumdan kaçınmak için aşağıdaki önlemler alınabilir:
1. Hava sıcaklığının ve rutubetin çok olduğu saatlerde egzersiz yapılmamalı,
2. Özellikle çocuklara, kuru, hafif, açık renkli (beyaz) ve üzerlerine dar gelmeyen giysiler giydirilmeli,
3. Geniş kenarlı şapka giyilmeli, sık aralıklarla bol bol sıvı alınmalı (su, limonata, gazoz, ayran, buzlu çay ...vb.), alkollü içki alınmamalı,
4. Ağır yağlı yemeklerden kaçınılmalı,
5. Sıcak havalara alışmak için herkes kendisine 10-15 gün vermeli.
Başa dön
Çok hassas ve beyaz cildi olup da aşırı güneş ışınlarına maruz kalan kimselerde, güneş yanıkları çok hızlı gelişir. Güneşin en zor tedavi edilen etkilerinden biri de güneş allerjisidir. Güneş allerjisi, hastada 1-2 dakika içinde ürtiker gibi döküntülere sebep olur. Bu kişilerin güneşten mutlaka korunması gerekir.
Güneş ışınları ultraviole ışınları olup, 290-320 nanometer da saptanmıştır. Bazıları bu ışınlara daha dayanıklıdır. Özellikle cildi esmer olanlarda melanin pigment tabakası kalın olduğundan koruyucu görev yapar. Bu nedenle güneş ışınlarına çok kısa sürelerle, ilk gün 10 dakika daha sonra bu süreyi yavaş yavaş artırarak vücutta bu pigment tabakasının gelişmesine olanak sağlamak gerekir. Eğer kısıtlı zamanınız varsa ve deniz kenarına gitmeyi düşünüyorsanız bu hazırlık safhasını evinizin balkonunda bile geçirebilirsiniz. Güneşten korunmak için yüksek faktörlü güneş kremleri kullanılmalıdır. Güneş allerjisi olanlar ise koruyucudan ziyade (sun-blocker) dediğimiz güneşi bloke edici preparatların yanısıra, uzun kollu, bacakları örten beyaz ve ince giysiler, geniş kenarlı şapka ve UV koruyucu gözlükler kullanmalıdırlar. Çok terleyen kişilerin güneş koruyucu kremleri saat başı yeniden sürmeleri gerekir. Güneş allerjisi olanların saat 10.00-15.00 arasında güneşte dolaşmamaları, güneş banyosu yapmamaları, hatta yüzmemeleri gerekir (omuzlar daima suyun üstünde kaldığından güneş yanıkları en çok bu bölgede olur). Çocukların da UV koruyucu gözlük takmasına büyüklerden daha öncelikli olarak dikkat edilmelidir.
Güneş Yanığı :
Güneş yanığı 2 ila 4 saat sonra belirgin hale gelir. Eğer ağır bir yanma ise kızarmış deri üzerinde içi su toplamış sivilceler oluşur. Deriye dokunulduğunda sıcaklık ve ağrı hissedilir. Bu tip yanıkların iyileşme süresi 2-3 gündür. Yanık yerler daha sonra kaşınmaya başlar ve 5-7 gün sonra da soyulur. Eğer,
su toplayarak yanan deri,vücudun % 10'undan fazla ise,
yanık 38 derece veya daha fazla ateşlenmeye neden oluyorsa,
yanık yerinde iltihap gelişirse,acil tedavi yöntemleri aşağıdaki gibi uygulanmalıdır:
1. Güneş yanığı olan cilde temiz-soğuk su ile ıslatılmış kompresler koyulur,
2. Parasetamol gibi ağrı kesiciler verilir,
3. Kaşıntı başlarsa kaşıntıyı alan kremler kullanılabilir,
4. Allerjik reaksiyonlara neden olabileceğinden anestetik benzokain içeren spreylerden sakınılmalıdır,
5. Yanıklara tereyağ, zeytinyağı sürmekten sakının. Eski inanışların aksine fazla bir faydası olmadığı gibi enfeksiyon yerleşmesi de çabuklaştırılabilir,
6. Su toplamış sivilceleri mümkün olduğu sürece patlatıp açmayın. Derin ciltle dış çevre arasında bariyer olduğundan enfeksiyondan korur.
Rutubetli yerlerden kaçınılması, evlerin penceresine tel, yatakların üzerine cibinlik takılması son derece önemli tedbirlerdir. Arıların ve sineklerin besin artıklarına (kavun,karpuz) geldikleri anımsanmalı, etrafın temiz tutulmasına dikkat edilmelidir. Parfüm yaz aylarında arıları çeken bir madde olduğundan, kokusuz temizlik maddeleri kullanılmalıdır. Arılardan korunmak için parlak giysiler giyilmemesi, yere yalınayak basılmaması ve ballı şekerli yiyeceklerin etrafta bırakılmaması gerekir.
Yazlık evlerine veya memeleketlerine gidenler gittikleri evlerdeki böcek, sivrisinek, arı, akrep gibi haşaratı göz önünde tutarak önceden temizlik yapılmasını sağlamalıdır. Aynı bağlamda rutubetin getirdiği küfün ve ev tozu akarlarının da ortadan kaldırılması, evlerin temizlenmesi gerekir. Özellikle bu organizmalara allerjisi olanlar astım krizi bile geçirebilirler.
Güneşte uzun yürüyüşler yapılması planlanıyorsa ince beyaz kumaşlardan uzun kollu gömlek ve pantolon, bileklere kadar bol pantolon ve geniş kenarlı şapka giyilmeli, hatta bol sivrisinek olan yerlerde şapkayla koruyucu tül bile takılmalıdır. Permethrin (krizantemden elde edilen bir madde) ihtiva eden spreylerin elbise ve sivrisinek için konulan tül/tellere sıkılması ısırma olaylarını azaltılır. Vücuda sürülürse çok etkili değildir. Aşırı miktarda kulanıldığında, koruyucu maddeler çocuklara toksik etkili olabilir. Bu nedenle bunlar güneş koruyucu losyon ve kremleri sürdükten sonra ikinci bir kat olarak kullanılmalıdır.
Sivrisinek ve böcek sokmalarının geçici olarak tedavisi için ısırılan veya sokulan yer buzlu havlu ile sarılmalıdır. Isırık yerine bir tükenmez kalemin arkası veya tırnakla sıkıca bastırılmasından da fayda görülür. Kaşıntıyı alan kremler de kullanılabilir. Sivrisinek ısırığından daha büyükse ve acılı ise kaşıntıyı alan kremler ve beraberinde kortizonlu kremler de kullanılması gerekebilir. Fakat bu konuda bir doktora başvurulmalıdır.
Başa dön
Baş dönmesi ve dengesizlik iki farklı öğe olup çoğu zaman da farklı organların hastalanması ile birlikte gösteren kavramlardır.Vertigo diye tanımlanan kavram daha çok baş dönmesini tariflemek için kullanılıp, kişide gerçek bir rotasyonel dönmeyi (çevrenin ve/veya kişinin kendisinin dönmesini ) betimler. Çok büyük çoğunlukla iç kulak hastalıklarının neden olduğu bir durumdur. Dizziness (Disequelibrium v.b...) olarak tanımlanan kavram ise kişinin ayağının altından yerin kayması, dengesizlik hissi, sarhoşvari his, kendini tekneden inmiş gibi hissetmeye benzeyen duyumlara sebep olup çoğunlukla beyin hastalıklarına, hormonal hastalıklara, dahili, boyun hastalıkları gibi nedenlere bağlı olarak gelişir. Vertigo denilen gerçek baş dönmesi tarif edildiğinde genellikle bulantı ve kusma da vardır.
Denge sistemimizi sağlayan beş temel organa ihtiyacımız vardır. İç kulak (Labirenter sistem); kişinin uzaydaki konfügürasyonunu, hareketin aksiyel ve vertikal planda boyutunu (aşağı-yukarı,ileri-geri) belirler. Gözler; vücudun çevre ile orientasyonunu belirler. Eklem ve omurgada bulunan basınç reseptörleri; vücudunun hangi noktasının zemine değdiğini ve boyundaki eklemlerdeki algılama reseptörleri ve vücudun hangi parçasının hareket ettiğini gösterir. Merkezi sinir istemı; diğer dört sistemden bilgileri işler ve bunlar arasındaki integrasyonu tamamlar.
Bu sistemlerin nasıl çalıştığı ile ilgili bir anekdot olarak, Mevlevilerin semaya varırken kendileri etrafında dönerken başlarının dönmesini gösterebiliriz. Semazenler dönerken başlarına vertıkal eksene dik bir pozisyon vererek borizontal (yatay) düzeydeki hareketi algılamazlar. Dolayısı ile bu eksende yapılan dönme işlemi onlarda baş dönmesi yapmaz.
Ya da daha klasik bir örnek olarak trende gazete okurken iç kulak, eklem ve omurgadaki basınç reseptörleri hareketi algılayacaklardır. Ancak gözler yazıya fikse olduğundan baş dönmesi oluşacaktır.
Başdönmesi ve dengesizlik yapan belli başlı hastalıklar:
1. Kulağa bağlı nedenler: Tüm gerçek vertigolarının %70'inden sorumlu olan organdır. Meniere hastalığı, Pozisyonel vertigo, kulağın akıntılı kronik hastalıkları, işitme kaybı ile giden kulak hastalıkları, viral bir enfeksiyon sonrası denge sinirinin etkilenmesine bağlı kulak hastalıkları ileri derecede damar tıkanıklığı yaşayan insanlarda oluşan iç kulağa daha az kan gitme durumu bazen spontan hiç bir nedene bağlı olmaksızın iç kulaktaki zarların yırtılmasına bağlı vertigo atakları oluşabilir.
2. Travmalar: Kafatasında meydana gelen, iç kulağı da zedeleyen bir kırık sonrasında aşırı kısıtlayıcı bir vertigo ile beraber bulantı ve kusma oluşabilir. Hasta başını en ufak oynatsa belirgin bir baş dönmesi atağı geçirir. Bu durumun düzelmesi haftalar ve ayları bulabilir. Bu olaydan yıllar sonra özellikle pozisyon değişikliklerinde oluşan bir kaç saatlik baş dönmeleri kalabilir.
3. Enfeksiyon: Özellikle şiddetli gribal enfeksiyonlar sonrası kulak kaynaklı baş dönmeleri meydana gelebilir. Daha ciddi enfeksiyonlarda beyin zarının iltihaplanmasına neden olan durumlarda bulantı kusma ile giden dengesizlik durumları oluşabilir.
4. Nörolojik Hastalıklar: Multiple Skleroz, Sifiliz, çeşitli Beyin Tümörleri, Parkinson hastalığı v.b. hastalıklar sinir sistemini etkileyerek dengenin bozulmasına neden olurlar.
5. Allerjik Nedenler: Özellikle ilkbahar ve sonbahar aylarında allerjik bünyeli insanlarda polen ve allerjik ortama bir cevap olarak vertigo atakları oluşabilir. Tedavide sadece antihistaminikler vermek yeterlidir.
6. Servikal Nedenler: Aslında baş dönmelerinin büyük bir kısmı (özellikle pozisyonel olanları) boyun kaynaklı olduğu zannedilse bile çok ileri boyun fıtıkları haricinde baş dönmesi yapmazlar.
Bir çok etkenin rol oynadığı denge sistemimizde hastalıkların hangi organa ait olduğunu anlamak için ne yapmalıyız?
Herşeyden önce başdönmesi ve denge hastalıkları tıbbi açıdan ekip çalışması gerektiren bir durumdur. Çoğu zaman hastalığın birçok organı tutan bir boyutu vardır. Bu konu ile ilgilenen merkezlerde birçok teknolojık aletten yararlanarak (Odyometrik testler, elektronistagmografi, elektrokokleografi, elektroensefalografi, elektromyografi, kompüterize dinamik posturografi v.b.) hastalığın yeri ve ismi konusunda net cevaplar almamız mümkündür. Nedeni belirledikten sonra ise etkene yönelik tedavi sağlanır.
Baş dönmesini azaltmak için yapılması gereken önlemler mevcut olup, hastalığın tipine göre değişiklik gösterir. Örneğin Meniere hastası olan bir kişinin stresli ortamlardan, alkolden, kafeinden, aşırı tuzlu yiyeceklerden uzak durması gerekir. Benin Proksismal Pozisyonel Vertigo (BPPV)'su olan bir hastanın ani baş hareketlerinden (özellikle uçurum kenarı, balkon kenarı ) kaçınması gerekir. Belki de en önemli tavsiye, baş dönmesi olduğunda araba kullanmak, tehlikeli bir alet kullanmak ya da dikkat isteyen bir iş yapmak gibi eylemlerden uzak durmaktır.
Araç tutması nedir? Ve korunmak için ne yapmalıyım?
Halk dilinde hareket hastalığı ya da tıp dilinde motoin entolerans denilen kavram kişinin kendi denge referanslarını hareketli bir ortama uyarlayıp, ortamın değişmesi durumunda meydana gelen kompansasyonu yapma yetersizliğidir. Her zaman patolojik bir durum olarak kabul edilmez. Fizyolojik dizziness nedenlerinden biridir. Bu rahatsızlıkların çoğu yolculuk bittikten sonra biter. Uzun süren durumlarda bir takım anti-vertiginöz ilaçlar alınabilir. Bu grup hastalık içinde ilginç bir fenomen; Mal De Dccbarquament Sendrom'udur. Bu hastalıkta uzun gemi seyahatlerinden sonra kişi karaya ayak bastığında aylarca kendini gemide ve dengesiz hisseder. Ancak gemiye tekrar bindiğinde baş dönmesi ve dengesizlik kaybolur. Bu rahatsızlığın tedavisinde vestibüler rehabilitasyon ve Balance Master Rchabilitation (Posturografi) den yararlanılmaktadır.
* Bebeğiniz normal duyuyor mu?
Memorial Hastanesi Pediatri Uzmanları, çocuğunuzun işitme kaybının olup olmadığının belirlenmesine yardımcı olacak bir kontrol listesini sizin için hazırladılar. Listeyi dikkatlice okuyun ve sadece size, ailenize veya çocuğunuza uyan faktörleri dikkate alın.
* Bebeklerde işitme kaybı belirtileri
Size uyan her maddeyi kontrol edin. Yeni doğan (doğumdan 6 aya kadar)
* Beklenmedik yüksek sesli gürültülerle irkilmiyor, hareket etmiyor, ağlamıyor veya herhangi bir şekilde tepki vermiyor,
* Yüksek sesli gürültülerle uyanmıyor,
* Kendiliğinden sesleri takip etmiyor,
* Sadece sesle sakinleştirilemiyor,
* Başını sesime doğru çevirmiyor.
Küçük bebeğim (6 aydan-12 aya kadar)
* Sorulduğunda tanıdık kişi veya eşyaları gösteremiyor,
* Konuşma sesi çıkarmıyor ya da konuşma sesi çıkarmayı bıraktı,
* 12 aylıkken, "el salla", "elini çırp" gibi basit sözleri yalnız dinlemekle anlamıyor, ancak ifade hareketle tamamlandığında anlayabiliyor.
Büyük bebeğim (13 ay-2 yaş)
* Hafif bir sesle ilk seslenişte doğru yöne dönmüyor,
* Çevreden gelen seslere duyarsız,
* İlk seslenişte cevap vermiyor,
* Sese cevap vermiyor veya sesin nereden geldiğini anlamıyor,
* Tanıdık insanlar ve çevresindekiler için basit kelimeleri kullanmaya ya da taklit etmeye başladı,
* Benzer yaştaki diğer çocuklar gibi ses çıkarmıyor ve konuşamıyor,
* Normal ses yüksekliğinde televizyon seyretmiyor,
* Anlama ve iletişim için kelimelerin kullanımında yeterli gelişmeyi göstermiyor.
6 farklı hastalık ve uzman doktorlardan öneriler...
Uzman doktorlar, çocuk sağlığı ve hastalıkları konusunda bilmeniz gereken herşeyi açıklıyor.
***
Sağlığın temeli çocuklukta atılıyor...
Çocuklara sağlıklı yaşam için bir armağan; Çocuk check-up.
İstanbul'da bulunan Memorial Hastanesi Pediatri Uzmanları, yaşamın her döneminin sağlık açısından çok önemli olduğunu ama, çocukluk çağının özel ilgi gerektirdiğinin altını çiziyorlar. Hiçbir sorunu olmasa bile, çocuklara da büyükler gibi düzenli aralıklarla check-up yani genel sağlık kontrolü yapılması sağlıklı bir yaşam için gereklidir. Çocukluk çağında önlenebilir, erişkin hastalıkları arasında sayabileceğimiz; hipertansiyon, obezite, kalp-damar hastalıkları ve diyabet, uygun beslenme ve spor ile azaltılabilmektedir. Ayrıca, göz tembelliği, işitme kaybı ve demir eksikliği anemisi de çocukluk döneminde sağlık taramasıyla belirlenip, azaltılabilen hastalıklardır.
ÇOCUKLAR İÇİN KONTROLLER:
* Çocuk hastalıkları uzmanı muayenesi, ağırlık, boy ve kan basıncı ölçümü,
* Göz, kulak, burun, boğaz hekimi ve diş hekimi muayenesi.
* Çocuk psikolojisi uzmanı değerlendirmesi, 8 Diyet uzmanı değerlendirmesi
* Aşıların kontrolü ve gerekli aşıların belirlenmesi,
Kanserin oluşumunda beslenme alışkanlıklarının etkisinin % 30 ile 70 arasında değişmekte olduğu bilinmektedir. Beslenmeye bağlı hangi alışkanlıkların kanserin oluşumunda desteklediğini bilirsek ve besin seçimlerimizi bu doğrultuda yaparsak kanser riskini önleyebiliriz.İşte dikkat edilmesi gereken noktalar:
Diyetle alınan posa miktarının yetersiz olması kolon kanseri başta olmak üzere pek çok kanser türünün oluşumunda önemli bir etkendir.Bu sebeple diyet posasının kaynağı olan sebze ve meyvelerin,kuru baklagillerin,kepekli tahıl ürünlerinin bol miktarda tüketilmesi önemlidir.
Günlük beslenmemizde diyetimizle aldığımız katkı maddelerinin miktarları ve türleri kanserin oluşumunda önemli bir etkendir.Etlerin korunmasında kullanılan nitrit ve nitrat tuzları, doğal veya sentetik antioksidantlar, renk vericiler, zayıflama ve diabet diyetlerinde kullanılan yapay tatlandırıcılar, dikkatli kullanılması gereken katkı maddeleridir.
Özellikle bulgur,mısır,yer fıstığı ve diğer yağlı tohumlarda üreyen küfler ve onların toksinleri kansere neden olabilmektedir.Bu besinlerin üretiminde neme ve sıcaklığa dikkat edilmelidir.Tahılların yıkanması,havalandırılması, güneşletilmesi bir dereceye kadar toksini azaltmaktadır.
Kızartma,kavurma,tütsüleme gibi bazı pişirme yöntemleri kanser oluşumuna neden olabilmektedir.Özellikle protein içeriği yüksek besinlerin kızartılması veya tütsülenmesi kanserin öncüsü olan kimyasal bileşiklerin oluşumuna neden olur.Bu sebeple yiyeceklerimizi hazırlarken en sağlıklı pişirme yöntemleri olan haşlama,fırında pişirme veya ızgara tercih edilmelidir.
Alkol ve sigara kanserin oluşumunda önemli iki etkendir.Bu ürünlerin kullanımları mümkün olduğunca azaltılmalıdır.
Şişmanlık kanserin ortaya çıkmasını kolaylaştıran etkenlerden birisidir.Şişmanlık ile özellikle meme ve endormetrial kanseri riski artmaktadır, var olan kolon,prostat, rektum, böbrek ve seviks kanser türleri daha hızlı gelişmektedir.Bu sebeple vücut ağırlığının korunması şarttır.
Ayrıca diyetle fazla miktarda alınan hayvansal kaynaklı protein ve yağın da meme, uterus, kolon kanseri gibi bazı kanser türlerinin ortaya çıkmasında önemli bir etken olduğu bilinmektedir.
Antioksidant vitaminler olarak bilinen A,C ve E vitaminlerinin yetersiz miktarlarda alınması, kanserin nedenlerinden birisidir.Çünkü bu vitaminler kansere neden olan bileşiklerin oluşumunu engelleyebilmektedir.Bunun yanında riboflavin,kolin, pantotenik asit,tiamin vitaminleri ile çinko,selenyum,nikel,iyot, molibden.demir ve magnezyum minerallerini yeterli miktarlarda alınması kanserin önlenmesi için gereklidir.
İnek sütünün kanseri engelleyici etkisi de son bilimsel çalışmalarla ortaya konmaktadır
Tüm bu bilgiler ışığında kanser riskini azaltmak için beslenmemizde dikkat etmemiz gereken noktaları şu şekilde özetleyebiliriz:
İdeal vücut ağırlığınızı koruyunuz
Diyetinizle aldığınız hayvansal kaynaklı yağı ve proteini azaltınız.Et yemeklerini hazırlarken yağsız sığır,dana ve kuzu etini tercih edin ve görünür yağı temizleyin; tavuk ve hindiyi derisiz tüketin; az yağlı et ürünlerini kullanın; balık ve kabuklu deniz ürünlerini daha sık tüketiniz.
Yiyeceklerinizi hazırlarken kızartma, kavurma veya tütsüleme yerine ızgara,fırında pişirme veya haşlama gibi yöntemleri kullanınız.
Günde 5 porsiyon taze sebze ve meyve tüketiniz.Antioksidant vitamin ve minerallerin kaynağı olan ıspanak, karnabahar, lahana, brocolli, brüksel lahanası, havuç, domates, kırmızı-yeşil biber ve turunçgilleri bol miktarda tüketiniz.
Kuru baklagilleri ve yağlı tohumları daha sık tüketiniz.
Yemekleriniz hazırlarken sarımsak, soğan, arpacık soğanı,nane,maydanoz gibi besinleri eklemeyi ihmal etmeyin.
Süt ve süt ürünlerini satın alırken daha düşük yağlı ürünleri tercih ediniz; yoğurt tercihinizi probiyotik yoğurt olan LC1'den yana kullanırsanız kolon kanseri riskini azaltmış olursunuz.
Kanserin en iyi teşhisi, erken yapılan teşhistir. Kanser ne kadar erken belirlenirse, vücutta diğer organ veya dokulara yayılmadan önce tedavi edilebilme şansı da o kadar yüksektir. Günümüzde varolan kanser tarama metodlan ile artık birçok kanser tedavi için yeterli olacak şekilde erken teşhis edilmektedir.
Kanser teşhisinde amaç kanserin çeşidini ve yerleştiği yeri belirlemektir. Her kanser çeşidinin kendine özgü büyüme oranı, yayılma eğilimi ve yayılma eğilimi gösteren hedef niteliğinde özel doku veya organ grupları vardır.
Kanserin çeşidinin belirlenmesi ile doktorunuz bunun nasıl gelişeceğini tahmin edecek ve uygun tedavi işlemlerini planlayabilecek duruma gelir. Kanserin şimdiki durumda ne kadar yayılmış olduğunu (evreleme) belirlemek de, teşhis olayı içerisindedir. Evreleme: kötü huylu tümörleri, tedaviye yön verme amacıyla, klinik belirtileri ve yayılma derecelerine göre evrelere ayırma. Sonuçta doktorunuzun kanserleşme eğiliminin nasıl etkileneceği veya sizin sağlığınızı nasıl etkileyeceğini değerlendirmesi gerekir.
Diğer şeylerin yanı sıra, bu türden belirlemeler de sizin kanser çeşidinize uygun tedavi biçiminin belirlenmesi açısından doktorunuza yol gösterecektir. Eğer hastalığın teşhisi veya yayılma derecesinin devrelere ayrılması birkaç günü veya haftayı gerektirirse paniğe kapılmayın. Sizin bütünlüklü tedavinizin dayanacağı kesin bir teşhis, genellikle laboratuvarda bir doku numunesinin incelenmesini (biyopsi), röntgen ve diğer laboratuvar işlemlerini gerektirir.
Tarama testleri karmaşıklık ve mahiyet açısından değişiklikler gösterir. En yaygın bir şekilde kullanılan testlerin çoğu yüksek risk altındaki kişilerde sık görülen kanser biçimlerini bulacak şekilde tasarlanmıştır. Kanser tarama testleri pratik olmalıdır. Yapılan test, kanseri, tamamen iyileşme şansının hâlâ yüksek olacağı şekilde erken belirlemelidir.
Emniyet de önemli bir konudur. Test başlı başına tehlikeli bir sağlık riskini yaratmamalıdır. Bundan yirmi yıl önce meme kanserini belirlemek için kullanılan mamografı işlemi, gövdeyi oldukça yüksek radyasyona maruz bırakıyordu ve kanserin gelişmesinde başlı başına bir faktör oluyordu. Ancak bugün mamografi ile kadınlar yalnızca küçük miktarlarda radyasyona maruz kalmakta, böylelikle muayene daha emniyetle olmaktadır.
Kanser için periyodik tarama testleri tüm kanser vakalarında ve çeşitlerinde aynı önleyici değere sahip değildir, örneğin akciğer kanserinde, özellikle eğer sigara içiyorsanız, ara sıra göğüs röntgeninin çekilmesi veya balgam tahlili, yaşamınızı sürdürme şansını belirgin bir şekilde artırmayacaktır. Erken dönemde test etme hâlâ önemli olmasına rağmen, akciğer kanserinde yaşama oranı hâlâ yüzde 15 in altındadır. Sonuç olarak, eğer sigara içiyorsanız veya evinizde veya işyerinizde kimyasal maddelere maruz kalıyorsanız, akciğer kanserinin taranması konusunda öğütlerini almak için doktorunuza başvurunuz. Ancak hastalığın belirtilerini gözlemekten daha önemli olan bir şey, potansiyel karsinojenlere (kansere neden olan maddelere) maruz kalmanızı azaltacak her şeyi denemektir. Sigarayı bırakmak böylesi stratejilerden biridir.
Diğer kanserler yaşama oranı belirgin bir şekilde artacak kadar erken teşhis edilebilir. Aşağıda belirtilen kanser tarama testleri, Amerikan Kanser Derneği tarafından önerilen kanser önleme programının bir parçasıdır.
Meme Kanseri
Uyarıcı Belirtiler: Memede herhangi bir sertlik veya kitle, veya meme uçlarından gelen akıntı veya kan.
Kanser Riski Faktörleri: Meme kanseri genellikle elli yaşın üzerinde olan kadınlarda; hiç çocuğu olmamış kadınlarda, ilk çocuklarını otuz yaşından sonra doğuran kadınlarda, hiç emzirmemiş olan kadınlarda, ideal ağırlıklarının yüzde 40 üzerinde olan kadınlar ile cinsel olgunluğa gecikmiş olarak gelen veya gecikmiş menapozu olan kadınlarda ve ailesinde (anne veya kızkardeşlerde) menapoz öncesi meme kanseri olayı olan kadınlarda ortaya çıkar.
Check-up Kuralları: Her kadın ayda bir defa göğüslerini dikkatlice muayene etmelidir.
Buna ek olarak yirmi ile kırk yaş arasında olan kadınların her üç yılda bir göğüslerini bir hekime muayene ettirmesi gerekir. Kırk yaşın üzerinde olan kadınların bu muayeneyi her yıl yaptırması gerekir. Eğer kırk yaşın altındaysa-nız, ailenin geçmişinde göğüs kanseri yoksa yüksek risk gruplarından birine girmiyorsunuz demektir ve mamografinin alınmasına gerek duyulmayabilir. Eğer kırk ile kırkdokuz yaşlan arasında iseniz, herhangi bir belirti veya kitle yoksa ve ailenizde göğüs kanseri geçiren biri yoksa yalnızca basit bir mammogram yaptırın. Elli yaşından sonra mammogramı her yıl yaptırın. Eğer ailenizde göğüs kanseri varsa, yaşınıza aldırmaksızın her yıl bir mammogram yaptırın.
Testis Kanseri
Uyarıcı Belirtilen Teslislerde herhangi bir kitle veya boyutlarında değişiklik.
Kanser Riski Faktörleri: Yaşlı erkeklerden daha çok genç erkeklerde ortaya çıkar (kırk yaşından sonra fazla görülmez); normal yerine inmemiş testisler.
Check-up Kuralları: ilk gençlik yıllarının son dönemlerinden başlayarak tüm yaştaki erkekler her ay teslislerini muayene etmelidirler.
Kolorektal (Kalın Bağırsak ve Rektum) Kanser
Uyarıcı Belirtilen Herhangi bir rektal (makattan gelen) kanama veya dışkılama alışkanlıklarında uzun dönemli değişiklik.
Kanser Riski Faktörleri: Aile üyelerinden birinde geçmişte kolorektal polip (iyi huylu tü-moral oluşum) veya kolorektal kanser veya kronik ülserleşmiş kolit olması.
Check-up Kuralları: Kırk yaşın üzerinde olan kadın ve erkeklerin her yıl dijital (parmakla) rektal muayeneden geçmesi gerekir. Bundan öte elli yaşın üzerinde olan erkek ve kadınların en azından iki yılda bir sigmoidoskopik muayeneden geçmesi (sigmoidoskop ile kolon içinin muayenesi) ve her yıl kan bulunup, bulunmadığının kontrolü için feces (dışkı) testini yaptırması gerekir.
Akciğer Kanseri
Uyarıcı işaretlen Rahatsız eden bir öksürük, öksürürken kan gelmesi ve akciğer iltihabı veya bronşit nöbetleri; göğüste ağrı.
Kanser Riski Faktörleri: Çok sigara içmek ve özellikle astbest olmak üzere çevre kirletici maddelere maruz kalmak.
Check-up Kuralları: Kırk yaşın üzerinde olan herkesin bir göğüs röntgeni çektirmesi gerekir. Bunu takip eden göğüs röntgenleri doktorunuzun kişisel kararına göre yapılacaktır.
Servikal (Rahim Boynu) Kanser
Uyarıcı Belirtiler: Anormal vajinal kanama.
Kanser Riski Faktörleri: Genital (Cinsel) bölgelerde kabarcıklar oluşturan deri iltihaplan veya genital siğil enfeksiyonları-, ergenlik çağına geldikten kısa bir süre sonra cinsel ilişkiye girme veya çok fazla cinsel ilişki partnerinin olması.
Check-up Kuralları: Onsekiz yaşına gelen kadınların veya seksüel olarak aktif olanların her yıl Pap testi yaptırması ve pelvik muayeneden geçmesi gerekir. Birbirini takip eden üç veya daha fazla normal sonuç veren yıllık muayenenin ardından doktorunuz Pap testinin daha az aralıklarla yapılmasına karar verebilir.
Endometrium (Rahim iç zarı) Kanseri
Uyarıcı Belirtiler: Anormal vajinal kanama.
Kanser Riski Faktörleri: Geçmişte kısırlık olması veya yumurtlama olmaması; menapozun geç başlaması veya uzun süreli östrojen tedavisi, vücutta aşırı yağlanma; çok fazla sigara içmek.
Check-up Kuralları: Menapoza geldikten sonra geçmişinde kısırlık, aşırı şişmanlık, yfmurtlayamama, anormal rahim kanaması veya östrojen tedavisi olan kadınların endo-metriyal biyopsi yaptırmaları gerekir.
İdrar Yolu ve Mesane Kanseri
Uyarıcı işaretler: idrarda kan; sırt ağrısı; kilo ve iştah kaybı, sürekli ateş; anemi (kansızlık).
Kanser Riski faktörleri: Elli yaşın üzerinde olan erkeklerde-, çok fazla sigara içenlerde, geçmişte kronik idrar yolu enfeksiyonlarından rahatsız olanlarda daha fazla görülür.
Check-up Kuralları: Komple fiziki muayeneniz sırasında yapılan rutin idrar tahlilleri idrarınızda kan olup olmadığını (hemıtüri) gösterecektir. Eğer hematüri bulunursa, doktorunuz anormal bir doku da bulursa, biyopsi de dahil olmak üzere sistoskopik bir muayene yapabilir. Doktorunuz bir böbrek filmi de isteyebilir.
Ağız Kanseri
Uyarıcı işaretler: Ağzınızın renginde herhangi bir değişiklik veya ağzınızda iyileşmeyen herhangi bir yara.
Kanser Riski Faktörleri: Genellikle kırkbeş yaşın üstünde erkeklerde, çok fazla sigara içenlerde ve özellikle çok fazla alkol kullanımı ile birlikte dumansız tütün kullananlarda (tütün çiğneyenlerde) daha fazla görülür.
Check-up Kuralları: Eğer iyileşmeyen bir yara varsa doktorunuza veya diş hekiminize başvurun.
Gırtlak Kanseri
Uyarıcı Belirtiler: Boğuk seslilik.
Kanser Riski Faktörleri: Çok fazla sigara içmek, eğer fazla miktarda alkol kullanımı ile birlikte oluyorsa.
Check-up Kuralları: Konuşma özelliğinizde herhangi bir değişiklik olması durumunda bir boğaz uzmanı tarafından yapılan muayene veya eğer çok fazla sigara içiyorsanız yıllık muayene.
Prostat Kanseri
Uyarıcı Belirtilen idrara çıkmada zorluk; sırtın alt kısmında sürekli bir ağrı, pelvis veya kasıkların üst kısmında sürekli ağri; idrarda kan.
Kanser Riski Faktörleri-. Yetmiş yaşın üzerinde olan erkeklerde daha fazla görülür.
Check-up Kuralları: Eğer kırk yaşın üzerinde iseniz, periyodik tıbbi muayeneniz sırasında bir dijital (parmakla) rektal muayeneden de geçmeniz gerekir.
Cilt Kanseri
Uyarıcı Belirtilen Düzensiz sınırları olan küçük bir lezyon (yara, bere) ve vücutta veya kol ve bacaklarda kırmızı, beyaz, mavi veya mavi-siyah lekeler; cildin herhangi bir yerinde rengi inci beyazından siyaha kadar değişen yumru veya lezyonlar; avuç içi, ayak tabanı, el ve ayak parmaklarının uç kısımlarında koyu renkli lezyonlar; güneşe maruz kalmış cilt üzerinde daha koyu renkli beneklerle birlikte geniş kah-verengimsi lekeler; cildin herhangi bir yerinde kırmızımsı mor lekeler; ayak parmakları veya bacakta mor-kahverengi veya koyu mavi no-düller; yüz, kulak veya boyunda inci gibi veya mumlu gibi yumru veya şişler-, göğüs veya sırtta düz, ten rengi veya kahverengi yara izine benzer lezyonlar; yüz, kulaklar, boyun, eller veya kollarda pullu veya kabukla kaplı yüzeyi olan düz lezyon veya kırmızı nodul; herhangi bir bende görülen değişiklik veya iyileşmeyen bir yara.
Kanser Riski Faktörleri: Kadın ve erkeklerde kızıl saç, açık cilt rengi veya gözlerin mavi olması; çocuklukta ciddi güneş yanığı olması; ailenin geçmişinde doğum lekeleri veya benler (displastik nevüs doğumda mevcut ben oluşumu sendromu.)
Check-up Kuralları: Eğer yukarıda sıralanan uyarıcı belirtilere sahip herhangi bir cilt lezyo-nunuz varsa doktorunuza danışınız.