.. Hayat bir şarkı sözü olsaydı şimdi tam su mısrada olurduk dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç şarkının tam burasında ayrıldın aramızdan şimdi dilim varmasada şarkının sendensonra bana en anlamlı gelen bölümündeyim yani gönül hiçranla doldu dışarıda mevsim değişiyor soğuk ve karnlık geçen kışın ardından bahar gözlerini açıyor simdi daha neşeli şarkılar söylemek istiyor gönül . koşmak istiyor dışarıda tüm olanlara rağmen koşmak istiyor özgürce koştukca sana uzanıyor ellerim tam seni yakaladım derken yine meçhul bir şarkı duyuyor kulaklarım ellerim bomboş yüreğimde bir sızı ateşe atılmışbir demir gibi kor hala şimdi sana veda ederken yine söylüyorum keşke bir şakı sözü olsaydı hayat ozaman sana gitme demiyeceğim ama gitme lavinya .hoşcakal dostum şimdilik hoşcakal hayat bizi bir şarkı sözünde buluşturuncaya kadar . ...
Kısırlık ve Psikoloji
Toplumumuzda, evli çiftlerin karşılaştıkları en büyük sorun çocuk sahibi olamamaktır. Bazı evliliklerin sona ermesine sebep olabilecek kadar kabullenilmesi ve başa çıkılması zor bir durumdur. Toplumumuzun büyük bir kesiminde, çeşitli sosyal ve kültürel nedenlerle çocuksuz ailelerin sosyal ayrıma ve yalnızlığa maruz kalmalarına neden olmaktadır. Günümüzde, çocuksuz çiftler ve onların aileleri için, bazen psikolojik bir yıkıma neden olabilecek kadar üzücü bu sorundan çeşitli tıbbi ve psikolojik tedavi yöntemleriyle kurtulmak mümkündür.
Çocuk sahibi olamayan ailelerin % 80'inde kısırlığı açıklayan tıbbi bir sebep vardır. Kalan % 20'sinde ise kısırlığı açıklayan tıbbi bir sebep yoktur. Tıbbi sebeplerle açıklanamayan kısırlıkta, psikolojik faktörlerin etkili olabileceği düşünülmektedir. Stresin ve psikolojik faktörlerin kısırlığa sebep olduğu kesin olarak ispatlanmış olmamakla birlikte, bu iki kavramın aralarında korelatif bir ilişki olduğu kesindir. Kısırlık ile psikoloji arasındaki ilişkiyi incelerken her iki kavramın birbirleri üzerindeki etkilerini değerlendirmek gerekir. Kısırlık ve psikoloji arasında çift yönlü bir ilişki vardır; kısırlık ve uzun süren kısırlık tedavisi, eşlerin psikolojisini olumsuz etkilerken, çiftlerin psikolojik durumları da kısırlığı ve kısırlık tedavisini olumsuz etkilemektedir. Aşağıdaki şema bu iki kavram arasındaki ilişkiyi göstermektedir:
Negatif Psikolojik Durum
Kısırlık Kısırlık Tedavisi
Kısırlık ve psikoloji arasındaki bu çift yönlü ilişki bazen bir kısırdöngüye de dönüşebilir. Kısırlık ve kısırlık tedavisindeki güçlükler negatif psikolojik duruma yol açmaktadır, bu da kısırlık tedavisinin etkinliği azaltmaktadır. Tedavinin etkinliğinin azalması ve dolayısıyla tedavide başarısız olmak ise, yeniden negatif psikolojik duruma yol açmakta ve bu da kısırlık tedavisini olumsuz etkilemektedir.
Kısırlık, kısırlık tedavisi ve ruh sağlığı
Bir çiftin uzun süre tedavi görmesine rağmen çocuk sahibi olamaması birçok psikolojik soruna neden olabilir. Kısırlık tedavisinin uzun süren, pahalı bir tedavi olması ve tedavinin nasıl sonuçlanacağının belirsiz olması, tedavi sürecini eşler için duygusal açıdan daha zor katlanılır hale getirmektedir. Kısırlık tedavisi sürecinde eşler kendilerini dönem dönem veya sürekli kötü hissedebilirler. Kısırlık tedavisi gören pek çok çift, tedavi öncesi ve sonrası dönemde aşağıdaki durumları yaşadıklarını ifade etmektedir;
kişilerarası ilişkilerde güçlükler,
sosyal yalnızlık, sosyal aktivitelerden uzaklaşma,
günlük aktivitelere olan ilginin ve yeteneğin azalması,
enerji ve motivasyon eksikliği,
yaşama karşı ilgisizlik ve umutsuzluk,
konsantre olmakta güçlük, dikkatin dağılması,
kendini, olayları ve ilişkileri negatif değerlendirme,
sık ağlama ve umutsuzluk,
öfke ve kızgınlık duyguları,
suçluluk ve değersizlik duyguları,
iştahın artması veya azalması, aşırı kilo alma veye verme,
uyku düzeninin bozulması, uykuya dalmakta güçlük, sık/erken uyanma, aşırı uyuma,
yorgun, huzursuz ve aşırı kaygılı olma,
alkol veya ilaç kullanmaya başlama veya bu maddelerin tüketimini arttırma,
kısırlık ve kısırlık tedavisinin başarısı konusuna aşırı yoğunlaşma ve bu konularda aşırı endişeli olma,
kendine zarar verme, intihar ve ölüm düşünceleri.
Bu maddelerde yazan durumlardan bir kaçını yaşayan çiftlerin bir psikoloğa başvurarak profesyonel destek almaları, hem kısırlığın ve kısırlık tedavisinin ruh sağlıkları üzerinde yarattığı olumsuz etkilerden kurtulmalarını sağlamış olacak, hem de devam ettikleri tıbbi tedavide başarı şanslarını artıracaktır. Psikolojik desteğin kısırlık tedavisindeki başarıyı artırması nedeniyle, son dönemlerde, Avrupa ülkeleri ve Amerika'da olduğu gibi, ülkemizde de, kısırlık tedavisi uygulayan bazı merkezler, kadın doğum uzmanı, ürolog, endokrinolog ve embriyoloji uzmanlarından oluşan ekiplerinde psikologlara da yer vermeye başladılar. Ancak farklı alanlardan uzmanların birarada çalıştığı bu merkezlerin sayısı çok az olduğu için bu alanda çalışan hekimler, diğer uzmanlarla da, psikologlarla da aynı mekanlarda çalışamasalar bile işbirliği yapmaya başladılar. Kısırlık tedavisi gören bir çift, psikoterapiden yararlanmak isterse, tıbbi tedavilerini yürüten hekimin işbirliği yaptığı bir psikolog olup olmadığını öğrenmeli ve öncelikle bu psikologla çalışmayı tercih etmelidir. Tedavilerini yürüten hekimin işbirliği yaptığı bir psikolog yoksa, bu alanda hizmet veren başka bir psikoloğa başvurmalıdır.
Psikoterapi seanslarına çiftlerin birlikte, sırayla teker teker veya yalnızca birinin katılıp katılmamasına psikologla birlikte karar verilir. Eşlerden birinin psikoterapiye katılmak istememesi halinde, bu durumda nasıl bir yol izlenebileceğine de yine çiftler ve psikolog birlikte karar verir. Çiftlerden yalnızca birinin katıldığı psikoterapi seanslarından da çok olumlu sonuçlar alınabildiğini unutmamak gerekir. Ayrıca, eşlerden yalnızca birinin psikoterapiye ihtiyaç duyduğu durumlarda, psikolog kendisi de tekli görüşmeleri önerebilir.
Psikoterapi seanslarının amaçları
Psikoterapi seanslarında amaçlar bireylerin psikolojik durumuna, ihtiyaçlarına ve devam ettikleri tıbbi tedaviye göre farklılık göstermekle birlikte genellikle aşağıdaki gibi özetlenebilir;
çiftlerin kısırlık veya kısırlık tedavisiyle ilintili fiziksel ve duygusal değişimlerle başa
çıkmayı öğrenebilmesi,
tıbbi tedaviler sürecinde yaşanan hayalkırıklıklarının, suçluluk, değersizlik ve başarısızlık duygularının ortadan kaldırılması,
tanı konabilen bir psikolojik rahatsızlık ortaya çıkmışsa (anksiyete veya depresyon gibi), ayrıca bu hastalığın tedavi edilmesi ve semptomların giderilmesi,
eşler arası iletişimi güçlendirmek veya var olan sorunları çözerek ortadan kaldırmak,
kısırlık tedavisi görmeyen eşin tepkileriyle başa çıkmayı öğrenmek veya bu tepkileri manipüle etmek,
doğru tıbbi tedaviye karar vermek (tıbbi tedaviyi sürdüren hekimin de katılımıyla veya işbirliğiyle)
Kısırlık sorunu yaşayan çiftlerin psikoterapiye başvuru sebepleri
Kısırlık sorunu olan çiftlerin psikoterapiye başlama sebepleri de farklılık göstermektedir. Çiftlerin bir kısmı, kısırlık için herhangi bir tıbbi tedaviye başlamadan önce, kısırlık nedeniyle ortaya çıkan psikolojik sorunlardan kurtulmak için psikoloğa başvururlar, bu alanda çalışan bir psikologla görüşmeye başladılarsa, psikolog onları tıbbi tedaviler ve izlenecek yollarla ilgili de yönlendirir. Çifterin bir kısmı ise, tıbbi tedavinin yarattığı psikolojik sorunlardan kurtulmak için psikolojik destek almak ister. Daha önce de belirtildiği gibi, son yıllarda, tıbbi tedavinin etkinliğini artırmak için psikoloğa başvuran çiftlerin sayısı da giderek artmaktadır. Bunun dışında, tıbbi tedavisi başarılı olan ve bebek bekleyen çiftler de bazen hamilelik döneminde ortaya çıkan ve devam eden veya doğum sonrası depresyon için psikologlara başvurmaktadırlar. Doğum sonrası depresyon kısırlık tedavisi görmeyen pek çok kadında da görülmekle birlikte, kısırlık tedavisi gören kadınlarda depresyon, tedavi süreci ve öncesi dönemde yaşanan stresle çok bağlantılı olduğu için mümkünse infertilite konusunda çalışan bir psikologtan yardım almak daha doğru olur. Ayrıca, kısırlık tedavisi görerek çocuk sahibi olan bazı aileler de, çocukla iletişim ve çocuğun eğitimi gibi konularda danışmanlık almak için psikoloğa başvurmaktadır. Kısırlığın yarattığı stresin onların anne-baba davranışlarına olumsuz etkisi olabilir; aşırı koruyucu bir davranış biçimi sergileyebilirler veya çocuklarıyla ve kendileriyle ilgili aşırıya kaçan beklentiler geliştirebilirler. Kısırlık tedavisiyle çocuk sahibi olan çiftlerin çoğu çocuk sahibi olmak için çok çaba harcadıklarından, çocuk eğitimi konusunda daha kaygılı ve titiz davranmaları olağandır. Görüldüğü gibi, çiftler, tıbbi tedavi öncesi, tıbbi tedavi süreci ve tedavi sonrası olmak üzere üç ayrı dönemde psikoterapiden yararlanma ihtiyacı duymaktadırlar. Aşağıdaki tabloda, bu dönemlerde ailelerin psikoterapiden yararlanma ihtiyaçları -yukarıda açıklandığı gibi- yer almaktadır.
Psikoterapiye başvuru sebepleri
Tıbbi Tedavi Öncesi Tıbbi Tedavi Sürecinde Tıbbi Tedavi Sonrası
kısırlığın yarattığı psikolojik sorunlardan kurtulmak için
tıbbi tedavinin yarattığı psikolojik sorunlardan kurtulmak için-tıbbi tedavinin etkinliğini artırmak amacıyla
hamilelik döneminde ortaya çıkandepresyon nedeniyle
doğum sonrası depresyon nedeniyle
çocukla iletişim ve çocuğun eğitimi konularında danışmanlık almak için
sağlıklı anne-baba davranışı geliştirebilmek için
Psikoterapide dikkat edilmesi gereken noktalar
Kısırlık tedavisinde uygulanan psikoterapide hem psikoterapiyi yürüten psikoterapistin, hem de bu hizmetten yararlanan çiftlerin dikkat etmesi gereken noktalar vardır. Herşeyden önce, çiftin bu seanslardan ne beklediğini açıkça ifade etmesi gerekir. Aynı şekilde psikolog da, çifte bu seansların amacını ve seanslardan ne elde edebileceklerini çifte net bir şekilde açıklamalıdır. Psikolog, terapi seanslarının başında, olası yanlış algılamaları ortadan kaldırmaya çalışmalıdır. Örneğin;
Tıbbi bir tedavi olmaksızın yalnızca psikoterapiyle çocuk sahibi olmanın mümkün olmadığı,
Psikolojik sorunların kısırlığı artırabileceği ama tek başına kısırlığın sebebi olmadığı,
Stresin kısırlığa sebep olduğu tezinin henüz ispatlanmadığı, ancak stresin bilinen etkisinin, var olan kısırlık sorununu artırdığı yolunda olduğu,
Psikoterapinin en önemli katkısının, kısırlık tedavisinin etkinliğini ve tedavideki başarıyı artırması olduğu,
Psikoterapi süresinin çiftlerin durumuna ve ihtiyaçlarına göre farklılık gösterdiği gibi temel mesajlar çiftlere seansların başında verilebilir.
Psikoterapi seanslarında dikkat edilmesi gereken çok önemli ikinci bir konu da 'olumlu düşünme' olgusuyla ilgilidir. Psikologlar bu kavramdan söz etmeseler bile, çok popüler bir kavram olduğu için çiftlerin psikoterapiden beklentileri bu yönde telkinler elde etmeye çalışmak olabilir, bu nedenle psikolog bu konuda dikkatli olmalıdır. Çiftlere,
Olumlu düşüncenin kısırlık sorununu azaltmada etkili olduğu, ancak olumlu düşünerek kısırlıktan kurtulmanın mümkün olmadığı,
'Çocuk sahibi olacağım' demekle, 'çocuk sahibi olmayı çok istemekle', çocuk sahibi olmak arasında 'nedensel bir ilişkinin' olmadığı anlatılmalıdır.
Örneğin, 'olumlu düşünceyle' çocuk sahibi olacağına inanan bir çift, olumlu düşünmesine rağmen çocuk sahibi olamazsa, olumlu düşünme konusunda bile başarılı olamadığını düşümeye başlar. Bu da var olan depresyon belirtilerini artırır; kişilerin kendilerini biraz daha fazla suçlu, değersiz ve başarısız hissetmelerine neden olur.
Kısırlık Tedavisinde Uygulanan diğer Psikolojik Yöntemler
Kısırlık tedavisinde, bireysel ve çift psikoterapisi dışında uygulanan çeşitli psikolojik yöntemler vardır. Bu yöntemler, çiftlerin toplu olarak katıldığı grup psikoterapiler, aile içi ve eşler arası iletişimi artırmaya yönelik sosyal destek ve iletişim seminerleri ve çalışma grupları, gevşeme tekniklerinin öğretildiği gevşeme egzersizi çalışmaları, anne-baba olmaya aday çiftlere yönelik sağlıklı anne-baba eğitimi seminerlerini kapsamaktadır.
Vücuda ait kişisel temizlik ile pek çok hastalığın önüne geçilmektedir. Birkaç örnek vermek gerekirse; ishalli hastalıklar, soğuk algınlıkları, cildin mikrobik hastalıkları, cildin mantar, uyuz ve bitlenme gibi parazitlerle oluşan hastalıkları ve bazı allerjik hastalıklar sayılabilir. Uygun vücut temizliği bir çok deri sorununu ve hastalığını önleyici ve ortadan kaldırıcı bir önlemdir.
Kişisel temizlik alışkanlıklarının önlediği diğer bir sorun vücut kokusudur. Vücut kokusu vücut yüzeyinde bulunan mikropların (bakterilerin) teri parçalamasına bağlı olarak meydana gelmektedir. Koku meydana getiren vücut bölgeleri öncelikle ayaklar, kıl köklerinin yoğun olduğu kasık ve koltuk altlarıdır. Her gün banyo yapılamadığı durumlarda koltuk altı önce sabunlu bir bezle, sonra su ile iyice silinmeli ve temizlenmelidir. Deri üzerine daha sonra bir deodorant veya ter önleyici uygulanabilir. Deodorantlar kokuyu sadece maskelerler. Bu nedenle temizlik aracı olarak değil, geçici bir uygulama olarak değerlendirilmelidirler. Giysilere sinen ter kokusu, beden temizliği yapılsa bile, aynı giysinin temizlenmeden tekrar kullanılması halinde kalıcı olur. Özellikle sık yıkanmayan kalın kazaklar kullanılırken bu nedenle özen gösterilmelidir. Vücudun terleme oranının artması kokunun da artması anlamına gelecektir. Ancak insan bir süre sonra kendi kokusuna duyarsızlaşır. Yoğun bedensel çalışma vücuttan çıkan ter miktarının artmasına neden olmaktadır. Bedensel etkinliği fazla olmadığı halde, bazı bireylerin ter bezi salgısı fazla olabilir. Bu durum ergenlik ve menapoz durumlarında özellikle ortaya çıkabilir.
Mayo Clinic doktorlarının geniş deneyimi, kullandıkları ileri teknoloji ve problemlere değişik açılardan yaklaşımları, hastalarımıza en iyi tedavi olanaklarını sağlar. Üç Mayo Clinicin her birinde de (Arizona, Florida, Minnesota) yeni bilimsel gelişmeleri hızlı ve etkin bir şekilde tıbba uygulayacak teknoloji, uzmanlık ve alt yapı mevcut bulunmaktadır.
Her yıl, ilmi araştırmalarımıza ve uzmanlaşmış bakım usullerimize güvenen hastalar, dünyanın her bir köşesinden Mayo Clinice gelirler. Mayo Clinic, hastalarına tek bir konumda dünyada mevcut en ileri tedavileri sunmaktadır.
Beyin urları ve ulaşılması zor organlar için kullanılan Gamma keskili ışın tedavisi, prostat kanserinde brakiterapi, göğüs kanseri tanısında stereotaktik tedavi, Mayonun her üç merkezindeki hekimler tarafından uygulanmaktadır. Ayrıca, organların kurtarılması veya yeniden gelişmesine imkân veren ve olabildiğince az invaziv teknikler ve cerrahi yöntemler, hastalarımıza çeşitli tedavi olanakları sağlamaktadır. Mayo doktorunuzla bütün tedavi seçeneklerini görüşecek ve sizin için en uygun tedavi usulünü birlikte kararlaştıracaksınız. Gerekirse, sizin veya aileniz üyelerinin doktorla yapacağı bu görüşmeler, kendi dilinizi konuşan ücretsiz bir tercümanımızın yardımıyla kolaylaştırılacaktır.
Minnesotanın Rochester kentindeki Mayo Clinic Kanser Merkezi, Rochester kampüsünde değişik departman ve hizmet ünitelerinden oluşmaktadır. Tüm hizmetler, tedavi, araştırma ve eğitim alanlarında uzmanlaşmış üç bölüm olarak düzenlenmiştir. Rochester Mayo Clinic Kanser Merkezi, 1973te Ulusal Kanser Enstitüsü unvanını almıştır. O tarihten beri Mayo Kanser Merkezi, Amerika ve dünya çapında kanser tedavisi, araştırma ve eğitiminde liderliğini sürdürmektedir.
Rochester ve Scottsdaledeki meslektaşlarından da destek alan Jacksonville, Floridadaki Mayo Clinic hastanemizin kadrosu, uzmanlar, ışın onkologları ve araştırmacıları içeren bir ekibi kapsamaktadır. Bu hastane, tümörleri yok etmek için uyguladığı asgari derecede invaziv ameliyat tekniği ve göğüs kanseri konusundaki araştırmaları ile kendine isim yapmıştır. Yakın bir tarihte, bu araştırma programları Jacksonville kampüsünde halen inşa halinde olan ve kanser araştırmalarına tahsis edilecek yeni bir binaya nakledilecektir. Söz konusu araştırma programı, kansere neden olduğu zannedilen genlerle olası tedavi olanaklarını inceleyecektir.
Arizona eyaletinin Scottsdale kentindeki Mayo Clinic ise hem klinik araştırmalar yürütmekte ve hem de tanı ve ileri tedavi olanakları sunmaktadır. Onkoloji bölümü, kemik iliği nakli ile göğüs kanseri tedavisi konularındaki uzmanlığı ile tanınmaktadır. Samuel C. Johnson Tıp Araştırma Merkezindeki bilginlerin yararlandığı yeni araçlar, kanser ve diğer hastalıkların nedenlerini keşfetmek üzere doku ve hücrelerin daha yakından incelenmesine imkân vermektedir. Mayo Clinic, kanser tedavisinde en ileri teknoloji ışın tedavisi olan IMRT (Intensity Modulated Radiotherapy) sistemi ile donatılmıştır. Bu yöntem, çevredeki sağlıklı dokuları etkilemeden sadece tümöre ışın tedavisi yapma imkanını sağlamaktadır. Söz konusu teknik, özellikle beyin, boyun, ve prostat urlarının veya ışınlar tarafından etkilenebilecek organların yakınındaki tümörlerin tedavisinde kullanılmaktadır.
nicedir dokunuşlar çakmaktaşı bu iklimde
gülüşler günahtan gerdanlık
sevişmeler göz yordamı
çıplak kal
bir çift güvecin olsun memelerin
gagasında göç külfeti, aşk kırıntısı
beni işgal etsin, çıplak kal
şimdi susam kavrulur bizim orda
mavi yarpuz şimdi
buğday kırılır bizim orda
akşam alacası şimdi
narin andız bizim orda
her ceylana buzrengi bir dağgölü
benim içim kor kor
kızıl kor
küfürbaz kalkıyorum
ayıp sinmiş her masadan
türünü bilmediğim bir kuş oluyorum
kanatlarım gök yorgunu, tünek arıyorum
deprem korkuyorum
çağlayan düşüyorum
ip kopuyorum...
çıplak kal
pul kadar örtük yeri kalmasın
zarf beyazı etinin
çıplak kal
tenin namusudur kainatın
endamın kavaklarla aynı türküye dursun
tabanca gibi tehditkar memelerin
beni vursun
diriltsin vursun, diriltsin vursun
çıplak kal başın için
ve koru saçlarını bulutlardan
yağmurlarla yıkanmasın parmaklarımın izi
taş çatlasa otuz bin gün şurda konukluğumuz
daha kaç yazçiçeği çeker ki nazımızı?
.Zararları saymakla bitmeyen sigarayı bırakmanın en önemli püf noktalarından biri doğal beslenmeye geçmektir.Rafine ve hayvani gıdalar ağırlıklı bir beslenme biçimi vücuttaki asiditeyi artırır.Gerginlik ve sinir bozukluklarında vücudun sigara istemesi ise vücut asiditesinin artmasıyla iIişkiIidir.Aynı şekilde rafine gıdalar da yaptıkları asidite ile gerginlik ortamında olduğu gibi vücudun kimyasal bileşiminde nikotin arzusu uyandırmaktadır;oysa doğal gıdalar vücudu alkalileştirir ve sigara ihtiyacını azaltır.
Demek ki sigarayı bırakmada yardımcı olacak önemli bir etken de doğal beslenmedir. Aynı zamanda doğal gıdalar, kepek ve lif içerdiği için sigara bırakıldıktan. Sonra kilo alma sorunu da ortadan kalkacaktır.(Genelde sigarayı bırakanlar birşeyler yeme ihtiyacı hissederler. Yenecek bu şeylerin kepekli ve lifli olması halinde kilo alma da çok az olur veya oImaz). Bilinçli bir insanın vücuduna en iyi bakma yolu öncelikle neleri, nasıl yemesi gerektiğini bilmesinden geçer. Dünyaya hakim olan çağdaş, rafine (işlem görmüş) beslenme tarzı bırakılıp doğal gıdalarla beslenmeye geçmek birçok hastalıkta olduğu gibi sigaranın bırakılmasında da en önemli etkendir. Rafine gıdalardan doğal gıdalara geçilmesiyle vücutta asitlenme azalacak ve sıgaraya ihtiyaç duyulmayacaktır.Yazımızda önce kısaca rafine gıdalar ve onun yerini alması gereken doğal alternatiflerini gördükten sonra sıgarayı bırakmak için bir yöntem göreceğiz.Piyasada bulunan ,kepeğinden ayrılarak beyaz unla yapılan her gıda vücudu yoran ve içerdikleri kimyasal maddelerle asitlendirici niteliğe sahip olduğu için, (ekmek, simit, makarna, börek, kek vb.) alternatifi buğdayı doğal haliyle öğütüp elde edilen unla yapılan ekmeği ya da bulgur veya haşlanmış kepekli buğday yemektir.Aynı şekilde beyaz pirincin kepeği alınınca neredeyse bütün besIeyici değerini yitirir ve vücudu yoran, pekliğe yolaçan asitlendirici bir madde haline dönüşür.Çözüm birtakım sağlıklı gıda dükkanIarından kepekli pirinci alıp yemektir. Her türlü gazoz, renkli ve koIalı, içecekler, çay, kahve vücudun asitlenmesine neden olan diğer etmenlerdir.İçerdikleri çeşitli kimyasal katkılar, gıda boyaları vb. maddelerle birçok hastalığa da yol açan bu tahripkar maddeIer derhal bırakılmalıdır. Su, maden suyu, şifalı bitki çayları ise normalin çok üzerinde mangan gibi toksik bir madde içerdiği için, ortaya çıkardığı fizyokimyasal semptomların başında beyin fonksiyonlarında bozukluklar, mangan deliliği , pankreası tahribi ve mide usaresini kurutarak gerginlik ve asiditeye yolaçan çayın yerini almalıdır.( Aynı etkinin kahve iIe olacağı da tereddütsüzdür.)Piyasada satılan sirke, salça, hazır çorba, puding gibi kimyasal maddeler içeren gıdalar vücuda girdiğinde ise akyuvarlar bir mikrop saldırısında olduğu gibi artmaktadır. Vücudu besleme yerine zarar veren bu maddeler asit artmasının diğer bir sebebi olup alternatifleri doğal sirke, salçalar, çorbalar ve meyvelerdir. Beyaz şeker ve türevleri ise beyaz tuz gibi hem granüle edilirken hem de beyazlatılırken çeşitli kimyasal işlemlerden geçerek vücuda yabancı hale gelirler. Beyaz tuza alternatif doğal tuzdur. Şeker ise her tür gıdada bakliyat, meyve ve sebzede glikoz, fruktoz, sakkoroz gibi en doğal halleriyle zaten mevcuttur. Beyaz şeker ve türevleri olan reçel, çikolota, dondurma, lokum, pişmaniye v.b gıdalar çabuk ekşidiği için sindirim sistemini bozan ve vücudun asitlenmesine yolaçan ölü gıdalardır. Aynı şekilde tereyağ, margarin ve rafine sıvı yağlar da çeşitli kimyasal ve toksik maddeler içerdikleri ve vücudu asitlendirdikleri için alternatifleri doğal sızma yağlar veya zeytin, ceviz, susam, fındık gibi yağlı gıdalardır. Son olarak ise, tıbbi kuraIlarca önemle üzerinde durulan bir konu olan et ve hayvani gıdaların (vücutta üre, asitürik, amonyak gibi toksik maddeler bıraktığı ve vücudu asitlendirdiği için) yerine protein ihtiyacımızı başta soya olmak üzere bitkisel kaynaklardan tüketme lüzumiyetidir. Rafine gıdalardan doğal gıdalara geçilmesi ve hayvani gıdaların azaltılmasıyla zaman içinde nikotine karşı arzu azalacaktır. Doğru beslenmeye geçtikten sonra sigara yavaş yavaş bırakılmalıdır.Önce bir baz saptanmalıdır.Yani hergün sadece 15 sigara içmek gibi(veya 20).Bu saptandıktan sonra bir adet olarak bırakılmalıdir.Yani 15'ten 14'e inilmelidir ve vücut 14'e alışana kadar devam edilmelidir(1-2 hafta).Sigarayı bırakma psikolojik olarak da zor bir olgudur.Daha sonra(14'e adapte olunca) bir adet daha düşürülmeli ve vücudun fiziki ve psikolojik olarak bu sayıya alışması beklenmelidir(1-2 hafta).Daha sonra bu yöntemle birer birer azaltılarak en sonunda 2 günde l,haftada 1'e inerek sonunda tamamen bırakılmalıdır.Yalnız ne psikolojik ne de fizyolojik hiçbir zorlamaya gidilmemeli gerekirse süreler uzatılmalı ve yavaş olmalı bu şekilde hızlı bırakmanın yan etkilerinden kaçınılmalıdır.
.
Cerrahi tedavinin amacı, omurilik ve sinir dokusuna olan basıyı kaldırmaktır. Böylece hastanın, ağrısının geçmesi, uyuşma-kuvvetsizlik gibi bulgulardan kurtulması sağlanır. Uygun zamanda ve tecrübeli ellerde yapılan bu girişimler çok iyi sonuç verir. Bu gün için kullanılan yegane yöntem servikal mikrodiskektomidir. Bazı hastalarda, mikrodiskektomiyle beraber, çıkartılan kıkırdağın yerine vücuttan alınan bir kemik veya sentetik protezlerde uygulanır. Servikal mikrodiskektominin avantajları:
-Ameliyata bağlı doku hasarının,kan kaybının ve enfeksiyon riskinin en az olması.
-Mikroskop altında yırtılan kıkırdağın tam olarak çıkartılabilmesi.
-Ameliyat sonrası ağrı ve hareket kısıtlamasının olmaması.
-Hastanın kısa sürede evine ve işine dönebilmesi.
BOYUN FITIĞI AMELİYATINDA POZİTİF FAKTÖRLER:
-Hastanın mevcut şikayet ve bulgularının çekilen MR ile uyumlu olması.
-Omurilik veya sinir dokusunda kalıcı hasar oluşmadan cerrahi müdahale zamanlaması.
-Diabet, hipertansiyon, sigara kullanımı gibi risk faktörlerinin olmaması.
-Ameliyattan sekonder kazanç dediğimiz , psikolojik beklentiler olmaması.
-Ameliyat öncesi ve sonrası tedavi prensiplerinin hekim-hasta ilişkisi çerçevesinde , güvene dayalı olarak anlaşılması.
-Cerrahın konu hakkındaki tecrübesi, gerektiğinde servikal füzyon dediğimiz kemik veya protez uygulamasını aynı seansta yapabilmesi.
..
..Ameliyat Genel anestezi altında, boynun ön yüzü, tercihen sağ taraftan uygulanır. Omurga ön yüzüne varan cerrah, skopi kontrolüyle istenilen omurga mesafesine ulaşır. Bu andan itibaren mikroskop kullanarak iki omurga arasındaki kıkırdağı temizlemeye başlar. En sonunda, sinire veya omuriliğe bası yapan yırtılmış kıkırdak kısımda alınarak, bası kaldırılır..
Bu andan itibaren kemik veya protez greft kullanımı yırtılan kıkırdağın omurgada yaptığı hasara bağlı olarak uygulanır. Yumuşak fıtık dediğimiz ve omurgada kireçlenmelere yol açmamış boyun fıtığında bu işlem gerekli değildir. Omurgada kireçlenme yapmış boyun fıtıklarında füzyon dediğimiz protez uygulamasının yapılması gerekir.
Ameliyat sonrası hasta 3 saat sonra ayağa kaldırılır, akşamüzeri eve gönderilir. 1-3 hafta arası boyunluk takması gereken hasta, 10 gün sonra işine dönebilir.
Boyunda 7 adet omur cismi bulunur. Yapıları itibariyle bir önceki bölümde anlatılan bel omurlarından tek farkları, daha küçük olmalarıdır. Her omurga arasında yastıkçık dediğimiz kıkırdaklar mevcuttur. Bu kıkırdak yapının yırtılarak , omurga içinde seyreden omurilik veya kola dağılan sinirlere baskı yapması donucu oluşan hastalığa boyun fıtığı denir. Hastada şiddetli bir boyun ağrısıyla birlikte kola yayılan ağrı, uyuşma mevcuttur. Zamanla yırtılan kıkırdak sinirlere baskı yaparsa kolda kuvvetsizlik, eğer omuriliğin kendisinede bası yaparsa tüm vücutta hareket kusurları ortaya çıkabilir. Hastalığın çok ileri dönemlerinde yatağa bağımlı hale gelen hastalara rastlanır.
BOYUN OMURLARININ YAPISI:
Kafa tabanından itibaren 7 adet omur cisminden oluşur. Her omur cisminin ortasında , beynin devamı olan omurilik bulunur. Vücudun çeşitli yerlerinden beyine dönen duyular veya beyinden vücuda dağılan emirler omurilik içinde seyreder. Boyun bölgesinde her omur cismi hizasından çıkan sinirlerde kola ve sırta yayılarak, bu bölgelerin duyu ve hareketini sağlar.
.
Omurgalar arası yastıkçık dediğimiz disk dokusunun dış kısmı (anulus fibrosus) ve iç kısmı (nucleus pulposus ) bulunur. Jelatin kıvamındaki iç kısmın , daha kuvvetli bir bağ dokusundan oluşan dış kısmı yırtarak omurilik ve sinirlere bası yapması sonucu boyun fıtığı ortaya çıkar. Burada dikkat edilmesi gereken ve bel fıtığından başlıca fark, sadece sinirlere değil omuriliğin kendisinede baskı olması sonucu vücudun tamamında kısmi veya tam kuvvetsizlik oluşmasıdır. Omurilik ilk bel omuru hizasında sonlandığından ve alt bel omurları içinde sadece ayağa giden sinirler bulunduğundan , bel fıtığında belirli sinirin dağıldığı alanda felçler görülür.
..
.BOYUN FITIĞINDA RİSK FAKTÖRLERİ
-Boyun omurları arasındaki kıkırdağın dejenerasyon dediğimiz yıpranması
-Ani ve güçlü boyun hareketleri. Ağır kaldırmak, ani ters dönüşler.
-Baş öne eğik olarak uzun süreli çalışma: Masa başı işleri.
-Özellikle emniyet kemeri takmadan araba kullananlarda ani fren yapılması veya trafik kazası.
-Geçirilmiş boyun travması, spor yaralanmaları.
-Osteoporoz.
..
.BOYUN FITIĞI İLE KARIŞAN HASTALIKLAR:
-Fibromyositis: Sık tekrarlayan boyun ve bel adelelerinin spazmıdır. Halk arasında adele romatizması olarak bilinir.
-İmpigman Hastalığı: Omuz ekleminin sertleşmesi ve kola yayılan çok şiddetli ağrıyla seyreder. Hastalık özellikle geceleri daha şiddetli ağrı yapar.
-Sinir Tuzaklanmaları: Omurilikten çıkarak dağılan sinirlerin kolda belli noktalarda sıkışmasıdır. En iyi bilineni El-Bilek Kanalı Hastalığı olup, orta yaşı geçmiş özellikle kadınlarda veya bilek kuvveti gerektiren herkeste geceleri kolun tamamına yayılan ağrı ve uyuşmalardır. Boyun fıtığı ile birlikte olursa çift tuzaklanma denir ve her ikisininde aynı anda tedavisi gerekir. Sinir tuzaklanmaları hakkında bir sonraki konuda ayrıntılı bilgi verilmiştir.
-Tenosinovit: Koldaki adelelerin kılıfının zorlama veya romatizmal nedenlerle şişmesi sonucu ortaya çıkar. Bölgesel ağrılarla seyreder .
BOYUN FITIĞININ TANISINDA KULLANILAN YÖNTEMLER:
Klinik muayene , Servikal MR, Servikal BT, EMG. Klinik muayene ve Servikal MR mutlaka yapılmalıdır. EMG sinir tuzaklanmalarını ayırmada gerekirse kullanılır.
BOYUN FITIĞININ EVRELEMESİ:
Bel fıtığı tanısı alan hasta aşağıdaki klinik durumdan herhangi birinde olabilir.
1-Şiddetli boyun ağrısı ve veya kola vuran ağrı.
2-Orta düzeyde sık tekrarlayan ağrılar.
3-Ağrıyla birlikte kolda kuvvetsizlik veya uyuşma gibi sinir hasarı bulguları.
4-Ağrıyla birlikte kollar ve ayaklarda kuvvetsizlik ve uyuşma.
5-Kollar ve ayaklarda giderek artan güç kaybı ve uyuşma, ağrı ön planda olmayabilir (Tekrarlayan boyun fıtığı ataklarını takiben omurilik kanalında kireçlenmeye bağlı daralma).
EVRELEMEYE YÖNELİK TEDAVİ PRENSİPLERİ:
Evre 1-2 de öncelikle ilaç tedavisi, boyunluk kullanımı, fizik tedavi denenir. Bu dönemde hastalığın iyileşmesi, bu tedavilerle yırtılan disk dokusunun içeriğindeki su miktarının istirahat ve ilaçlarla azaltılmasına yöneliktir. Bu süre 1 ay içinde gerçekleşmelidir. Bir ayı geçen konservatif tedaviye rağmen düzelmeyen hastalar, cerrahi tedaviye adaydır.
Çeşitli tip boyunlukların hepsinin amacı: Başın boyun omurlarına olan basıncını azaltmak ve boynu hareketsiz tutarak istirahat ve iyileşmeyi sağlamaktır. Evre 3-4-5 de omurilik ve sinir dokusundaki hasar artmadan cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Sinir dokusundaki ileri derece hasarlar cerrahi tedaviyle düzeltilemez. Bu nedenle uyuşma , kısmi felç gibi bulgular saptanırsa erken dönemde ameliyat başarı sağlar.
Çocuk olarak kalsaydım keşke
Acıyı dizimdeki yara zannetseydim
Yangınları sadece ocaktaki ateş bilseydim
Aşkı annemin sevgisi
Sevdayı oyuncaklarıma düşkünlüğüm görseydim
Çocuk olarak kalsaydım keşke
Siyahı bilmeseydim renk olarak
Mavi benim oyun rengim olsaydı
Gökyüzündeki bulutlara hüzünle değil
Neşeyle bakabilseydim
Hayallerim oyunlardan ibaret olsaydı
Çocuk olarak kalsaydım keşke
Bağıra bağıra ağlasam
Kahkahalarla gülebilseydim
Yoruluncaya kadar koşsam
Uykuya çok çabuk dalabilseydim
Çocuk olarak kalsaydım keşke
O zaman geceyi tanımaz
Ayla aramda bir sihir olmazdı
Yarını düşünmeden yaşasaydım
Ölümü ise derin bir uyku bilseydim
Çocuk olarak kalsaydım keşke
Çıkarın ne demek olduğunu bilmeseydim
İki yüzlülüğü duyduğumda
iki tane surat demek mi diye sorsaydım
Tüm hazinem misketlerim
Tek dostum oyuncak bebeğim olsaydı
Çocuk olarak kalsaydım keşke
Hayata masallardaki pencereden bakabilseydim
Büyükler beni tatlı yalanlarla avutsa
Mutluluk kağıt helvamdan aldığım bir ısırık olsa
Ağladığımda, içi yanan annem olsa hep yanımda
Korkuyu yıldırım ve gök gürültüsünde bıraksam
Gözlerimdeki çıldırtıcı masumluk hiç yokolmasa
Ben hep masum kalabilsem
Ben hep mutlu olabilsem
Hiç büyümesem hep çocuk kalsam
Keşke...
Keşke ...
Çocuk olarak kalsaydım keşke...
Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk;
Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk....
Çocukta, uçurtmayla göğe çıkmaya gayret;
Karıncaya göz atsa "niçin, nasıl? ve hayret...
Fatihlik nimetinden yüzü nurlu bir mühür;
Biz akıl tutsağıyız, çocuklar ki asıl hür.
Allah diyor ki : "Geçti azabımı rahmetim!"
Bir merhamet heykeli mahzun bakışlı yetim..
Bugün ağla çocuğum, yarın ağlayamazsın!
Şimdi anladığını, sonra anlayamazsın!
İnsanlık zincirinin ebediyet halkası;
Çocukların kalbinde işler zaman rakkası
.ne çok beklemiştin yolumu anne!...
dokuz aylık mesafeye dikmiştin gözlerini / içinde (!)
can verirken bedenime /
alnıma yazılan yazıda ellerin vardı aslında
aldanmıştın bir kere / 'seni seviyorum' diyen sese
şimdi pişman mısın yoksa?
en içli ninniyi sen söyledin /
en yanık türküyü gene sen!.. / kulağımda durur hala...
ne varki:
aç kalacağımı / simit çalacağımı
üstünden tren geçen köprünün altında yatacağımı /
yıldızları sayacağımı / şaşıracağımı
anlatmadın bana...
çoktan değişti ciğerime verdiğin hava
baliler / tinerler aldı yerini...
üstümden geçen trene binip gitti
hayata duyduğum sevda...
bu ne haldir ki anne!!! / gülüyorum halime...
tutup
-dağlara / duvarlara / yollara- yazıyorum kinimi
çeteler kuruyorum / sayımız kaçtı , unuttum !
boy atıyor içimde MANİSA lalesi / korkuyorum....
al beni!...
İSTANBUL sokaklarından geliyorum /
ANTEP baklavacısından /
cami avlusunda karanlık toplamaktan ...
ağlamaktan geliyorum anne!!! ağlamaktan....
sen böyle istemedin / biliyorum!..
güneş düşünmüştün benim için / olmadı işte, üzülme!!!
-ninnilerde / türkülerde / masallarda- kaldı adı /
yalanmış meğer / şimdi anlıyorum
uçurduğum anka kuşu / kaf dağı varamadığım !..
.ağlama be çocuk
ağlama..
ne denir bilmem ki
yüreği kanayana
üzülme çocuk
düzelecek, düzelecek mutlaka
demeyi ne çok isterdim ah..
ama sen ağlama
yine de ağlama
bir tren camındaki dünya
ne kadar yanlızsa da
kiösen yoksa da ağlama
doğrusu
ne çok şey var ağlamaya değer şu dünyada
toprağı talan edilen
bir çiftçi yüreğindesin şimdi
toprağı çalınmış
yağmalanmış yeşili,
mavisi..
ağlama be çocuk
camların buğusunda
artık sadece
ölümün sessizliğinin
aldatıcılığı var
toprağın altındaki yürek
senin yüreğin
ağacın, denizin
yağmurun yüreği
söylenebilecek şeyler
bir uçurumun kıyısında
an be an yokolsa da..
ağlama be çocuk
ağlama...
Bil ki bu şehir
senin kadar yanlız
mutsuz, çaresiz
yağmur kokan yalanlar söyle sonra
güneş kokan
adı umut olsun
sevgi olsun
ya da aşk
avuntu dinledikçe yüreğin
ağlama...
bir güvercin hayal et
avuçlarının içinde
kalp atışları hissedebildiğince
parmaklarında hissediyorsun
kurtulması belki
olanaksız
ama yine orada güneş
yağmur dineli çok oldu
oysa...
Ağlama be çocuk
hiç ses yok
bir inilti olsun
koca şehir
derin bir uykuda
bu haykırışa tanıklık eden
bir avuç gök parçası
ve yağmurun ardındaki gökkuşağı..
alın yazısı,kader mi dersin
onları da geçen bir çizgi
var..
canını birileri almış sanki
yıkık binalar altındaki
masumun..
suçsuzlar işlenmemiş suça
sahiplendirildikçe
ağlamamak mümkün se
ağlama çocuk
ağlama...
hüzün kaldı toprağın
altında
gelecek kaldı...
bu gece, sabah
uzak görünüyor
güneş şüpheli...
ağlıyor çocuk
anne diyor
hiç doğmayacak mı güneş
karanlık kaderim mi olacak bundan böyle
sana diyorum anne
açsana gözlerini
gözlerime baksana
anne aç gözlerini
konuşsana..
anne korkuyorum
herkes neden uyuyor
neden böyle karanlık
bu gece
ya sen?
o hep saçlarımı okşayan ellerin
neden böyle soğuk ha..
ya gülünce güller açan
yanakların..
annen öldü diyorlar
ölmedin değil mi?
anne
ölmezsin..
beni bırakmazsın
bu karanlıkta
bırakmazsın değil mi?
Ağla be çocuk
onca ağlanacak şey var ki
ve onca ağlayan..
sen de ağla çocuk
ağla...
.
Dayanamıyorum Gülümün elleri kınalı Sonu oldu ak yorganı Kurumadı daha kanı Dayanamıyorum gülüm kalk gel yanıma Bayramı sen bize karalı ettin Molla idin bizi mahvettin dört canı birden aldın gittin Dayanamıyorum gülüm kalk gel yanıma Sinanım daha okuyodu Heryanı miss kokuyodu Bamam bunu yapmaz dıyodu Dayanamıyorum gulum kalkgel yanıma Ersinim in yüzü nur dolmuştu Uykusu son olmuştu Odası kan dolmuştu Dayanamıyorum gulum kalkgel yanıma