dr.nezii

dr.nezii

Üye
21.07.2004
Uzman Çavuş
5.536
Hakkında

  • .. Hayat bir şarkı sözü olsaydı şimdi tam su mısrada olurduk dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç şarkının tam burasında ayrıldın aramızdan şimdi dilim varmasada şarkının sendensonra bana en anlamlı gelen bölümündeyim yani gönül hiçranla doldu dışarıda mevsim değişiyor soğuk ve karnlık geçen kışın ardından bahar gözlerini açıyor simdi daha neşeli şarkılar söylemek istiyor gönül . koşmak istiyor dışarıda tüm olanlara rağmen koşmak istiyor özgürce koştukca sana uzanıyor ellerim tam seni yakaladım derken yine meçhul bir şarkı duyuyor kulaklarım ellerim bomboş yüreğimde bir sızı ateşe atılmışbir demir gibi kor hala şimdi sana veda ederken yine söylüyorum keşke bir şakı sözü olsaydı hayat ozaman sana gitme demiyeceğim ama gitme lavinya .hoşcakal dostum şimdilik hoşcakal hayat bizi bir şarkı sözünde buluşturuncaya kadar . ...
#06.09.2004 16:54 2 0 0
  • Kısırlık ve Psikoloji
    Toplumumuzda, evli çiftlerin karşılaştıkları en büyük sorun çocuk sahibi olamamaktır. Bazı evliliklerin sona ermesine sebep olabilecek kadar kabullenilmesi ve başa çıkılması zor bir durumdur. Toplumumuzun büyük bir kesiminde, çeşitli sosyal ve kültürel nedenlerle çocuksuz ailelerin sosyal ayrıma ve yalnızlığa maruz kalmalarına neden olmaktadır. Günümüzde, çocuksuz çiftler ve onların aileleri için, bazen psikolojik bir yıkıma neden olabilecek kadar üzücü bu sorundan çeşitli tıbbi ve psikolojik tedavi yöntemleriyle kurtulmak mümkündür.

    Çocuk sahibi olamayan ailelerin % 80'inde kısırlığı açıklayan tıbbi bir sebep vardır. Kalan % 20'sinde ise kısırlığı açıklayan tıbbi bir sebep yoktur. Tıbbi sebeplerle açıklanamayan kısırlıkta, psikolojik faktörlerin etkili olabileceği düşünülmektedir. Stresin ve psikolojik faktörlerin kısırlığa sebep olduğu kesin olarak ispatlanmış olmamakla birlikte, bu iki kavramın aralarında korelatif bir ilişki olduğu kesindir. Kısırlık ile psikoloji arasındaki ilişkiyi incelerken her iki kavramın birbirleri üzerindeki etkilerini değerlendirmek gerekir. Kısırlık ve psikoloji arasında çift yönlü bir ilişki vardır; kısırlık ve uzun süren kısırlık tedavisi, eşlerin psikolojisini olumsuz etkilerken, çiftlerin psikolojik durumları da kısırlığı ve kısırlık tedavisini olumsuz etkilemektedir. Aşağıdaki şema bu iki kavram arasındaki ilişkiyi göstermektedir:

    Negatif Psikolojik Durum

    Kısırlık Kısırlık Tedavisi

    Kısırlık ve psikoloji arasındaki bu çift yönlü ilişki bazen bir kısırdöngüye de dönüşebilir. Kısırlık ve kısırlık tedavisindeki güçlükler negatif psikolojik duruma yol açmaktadır, bu da kısırlık tedavisinin etkinliği azaltmaktadır. Tedavinin etkinliğinin azalması ve dolayısıyla tedavide başarısız olmak ise, yeniden negatif psikolojik duruma yol açmakta ve bu da kısırlık tedavisini olumsuz etkilemektedir.

    Kısırlık, kısırlık tedavisi ve ruh sağlığı
    Bir çiftin uzun süre tedavi görmesine rağmen çocuk sahibi olamaması birçok psikolojik soruna neden olabilir. Kısırlık tedavisinin uzun süren, pahalı bir tedavi olması ve tedavinin nasıl sonuçlanacağının belirsiz olması, tedavi sürecini eşler için duygusal açıdan daha zor katlanılır hale getirmektedir. Kısırlık tedavisi sürecinde eşler kendilerini dönem dönem veya sürekli kötü hissedebilirler. Kısırlık tedavisi gören pek çok çift, tedavi öncesi ve sonrası dönemde aşağıdaki durumları yaşadıklarını ifade etmektedir;

    kişilerarası ilişkilerde güçlükler,
    sosyal yalnızlık, sosyal aktivitelerden uzaklaşma,
    günlük aktivitelere olan ilginin ve yeteneğin azalması,
    enerji ve motivasyon eksikliği,
    yaşama karşı ilgisizlik ve umutsuzluk,
    konsantre olmakta güçlük, dikkatin dağılması,
    kendini, olayları ve ilişkileri negatif değerlendirme,
    sık ağlama ve umutsuzluk,
    öfke ve kızgınlık duyguları,
    suçluluk ve değersizlik duyguları,
    iştahın artması veya azalması, aşırı kilo alma veye verme,
    uyku düzeninin bozulması, uykuya dalmakta güçlük, sık/erken uyanma, aşırı uyuma,
    yorgun, huzursuz ve aşırı kaygılı olma,
    alkol veya ilaç kullanmaya başlama veya bu maddelerin tüketimini arttırma,
    kısırlık ve kısırlık tedavisinin başarısı konusuna aşırı yoğunlaşma ve bu konularda aşırı endişeli olma,
    kendine zarar verme, intihar ve ölüm düşünceleri.
    Bu maddelerde yazan durumlardan bir kaçını yaşayan çiftlerin bir psikoloğa başvurarak profesyonel destek almaları, hem kısırlığın ve kısırlık tedavisinin ruh sağlıkları üzerinde yarattığı olumsuz etkilerden kurtulmalarını sağlamış olacak, hem de devam ettikleri tıbbi tedavide başarı şanslarını artıracaktır. Psikolojik desteğin kısırlık tedavisindeki başarıyı artırması nedeniyle, son dönemlerde, Avrupa ülkeleri ve Amerika'da olduğu gibi, ülkemizde de, kısırlık tedavisi uygulayan bazı merkezler, kadın doğum uzmanı, ürolog, endokrinolog ve embriyoloji uzmanlarından oluşan ekiplerinde psikologlara da yer vermeye başladılar. Ancak farklı alanlardan uzmanların birarada çalıştığı bu merkezlerin sayısı çok az olduğu için bu alanda çalışan hekimler, diğer uzmanlarla da, psikologlarla da aynı mekanlarda çalışamasalar bile işbirliği yapmaya başladılar. Kısırlık tedavisi gören bir çift, psikoterapiden yararlanmak isterse, tıbbi tedavilerini yürüten hekimin işbirliği yaptığı bir psikolog olup olmadığını öğrenmeli ve öncelikle bu psikologla çalışmayı tercih etmelidir. Tedavilerini yürüten hekimin işbirliği yaptığı bir psikolog yoksa, bu alanda hizmet veren başka bir psikoloğa başvurmalıdır.

    Psikoterapi seanslarına çiftlerin birlikte, sırayla teker teker veya yalnızca birinin katılıp katılmamasına psikologla birlikte karar verilir. Eşlerden birinin psikoterapiye katılmak istememesi halinde, bu durumda nasıl bir yol izlenebileceğine de yine çiftler ve psikolog birlikte karar verir. Çiftlerden yalnızca birinin katıldığı psikoterapi seanslarından da çok olumlu sonuçlar alınabildiğini unutmamak gerekir. Ayrıca, eşlerden yalnızca birinin psikoterapiye ihtiyaç duyduğu durumlarda, psikolog kendisi de tekli görüşmeleri önerebilir.

    Psikoterapi seanslarının amaçları
    Psikoterapi seanslarında amaçlar bireylerin psikolojik durumuna, ihtiyaçlarına ve devam ettikleri tıbbi tedaviye göre farklılık göstermekle birlikte genellikle aşağıdaki gibi özetlenebilir;

    çiftlerin kısırlık veya kısırlık tedavisiyle ilintili fiziksel ve duygusal değişimlerle başa
    çıkmayı öğrenebilmesi,
    tıbbi tedaviler sürecinde yaşanan hayalkırıklıklarının, suçluluk, değersizlik ve başarısızlık duygularının ortadan kaldırılması,
    tanı konabilen bir psikolojik rahatsızlık ortaya çıkmışsa (anksiyete veya depresyon gibi), ayrıca bu hastalığın tedavi edilmesi ve semptomların giderilmesi,
    eşler arası iletişimi güçlendirmek veya var olan sorunları çözerek ortadan kaldırmak,
    kısırlık tedavisi görmeyen eşin tepkileriyle başa çıkmayı öğrenmek veya bu tepkileri manipüle etmek,
    doğru tıbbi tedaviye karar vermek (tıbbi tedaviyi sürdüren hekimin de katılımıyla veya işbirliğiyle)
    Kısırlık sorunu yaşayan çiftlerin psikoterapiye başvuru sebepleri
    Kısırlık sorunu olan çiftlerin psikoterapiye başlama sebepleri de farklılık göstermektedir. Çiftlerin bir kısmı, kısırlık için herhangi bir tıbbi tedaviye başlamadan önce, kısırlık nedeniyle ortaya çıkan psikolojik sorunlardan kurtulmak için psikoloğa başvururlar, bu alanda çalışan bir psikologla görüşmeye başladılarsa, psikolog onları tıbbi tedaviler ve izlenecek yollarla ilgili de yönlendirir. Çifterin bir kısmı ise, tıbbi tedavinin yarattığı psikolojik sorunlardan kurtulmak için psikolojik destek almak ister. Daha önce de belirtildiği gibi, son yıllarda, tıbbi tedavinin etkinliğini artırmak için psikoloğa başvuran çiftlerin sayısı da giderek artmaktadır. Bunun dışında, tıbbi tedavisi başarılı olan ve bebek bekleyen çiftler de bazen hamilelik döneminde ortaya çıkan ve devam eden veya doğum sonrası depresyon için psikologlara başvurmaktadırlar. Doğum sonrası depresyon kısırlık tedavisi görmeyen pek çok kadında da görülmekle birlikte, kısırlık tedavisi gören kadınlarda depresyon, tedavi süreci ve öncesi dönemde yaşanan stresle çok bağlantılı olduğu için mümkünse infertilite konusunda çalışan bir psikologtan yardım almak daha doğru olur. Ayrıca, kısırlık tedavisi görerek çocuk sahibi olan bazı aileler de, çocukla iletişim ve çocuğun eğitimi gibi konularda danışmanlık almak için psikoloğa başvurmaktadır. Kısırlığın yarattığı stresin onların anne-baba davranışlarına olumsuz etkisi olabilir; aşırı koruyucu bir davranış biçimi sergileyebilirler veya çocuklarıyla ve kendileriyle ilgili aşırıya kaçan beklentiler geliştirebilirler. Kısırlık tedavisiyle çocuk sahibi olan çiftlerin çoğu çocuk sahibi olmak için çok çaba harcadıklarından, çocuk eğitimi konusunda daha kaygılı ve titiz davranmaları olağandır. Görüldüğü gibi, çiftler, tıbbi tedavi öncesi, tıbbi tedavi süreci ve tedavi sonrası olmak üzere üç ayrı dönemde psikoterapiden yararlanma ihtiyacı duymaktadırlar. Aşağıdaki tabloda, bu dönemlerde ailelerin psikoterapiden yararlanma ihtiyaçları -yukarıda açıklandığı gibi- yer almaktadır.

    Psikoterapiye başvuru sebepleri
    Tıbbi Tedavi Öncesi Tıbbi Tedavi Sürecinde Tıbbi Tedavi Sonrası
    kısırlığın yarattığı psikolojik sorunlardan kurtulmak için
    tıbbi tedavinin yarattığı psikolojik sorunlardan kurtulmak için-tıbbi tedavinin etkinliğini artırmak amacıyla
    hamilelik döneminde ortaya çıkandepresyon nedeniyle
    doğum sonrası depresyon nedeniyle
    çocukla iletişim ve çocuğun eğitimi konularında danışmanlık almak için
    sağlıklı anne-baba davranışı geliştirebilmek için




    Psikoterapide dikkat edilmesi gereken noktalar
    Kısırlık tedavisinde uygulanan psikoterapide hem psikoterapiyi yürüten psikoterapistin, hem de bu hizmetten yararlanan çiftlerin dikkat etmesi gereken noktalar vardır. Herşeyden önce, çiftin bu seanslardan ne beklediğini açıkça ifade etmesi gerekir. Aynı şekilde psikolog da, çifte bu seansların amacını ve seanslardan ne elde edebileceklerini çifte net bir şekilde açıklamalıdır. Psikolog, terapi seanslarının başında, olası yanlış algılamaları ortadan kaldırmaya çalışmalıdır. Örneğin;

    Tıbbi bir tedavi olmaksızın yalnızca psikoterapiyle çocuk sahibi olmanın mümkün olmadığı,
    Psikolojik sorunların kısırlığı artırabileceği ama tek başına kısırlığın sebebi olmadığı,
    Stresin kısırlığa sebep olduğu tezinin henüz ispatlanmadığı, ancak stresin bilinen etkisinin, var olan kısırlık sorununu artırdığı yolunda olduğu,
    Psikoterapinin en önemli katkısının, kısırlık tedavisinin etkinliğini ve tedavideki başarıyı artırması olduğu,
    Psikoterapi süresinin çiftlerin durumuna ve ihtiyaçlarına göre farklılık gösterdiği gibi temel mesajlar çiftlere seansların başında verilebilir.
    Psikoterapi seanslarında dikkat edilmesi gereken çok önemli ikinci bir konu da 'olumlu düşünme' olgusuyla ilgilidir. Psikologlar bu kavramdan söz etmeseler bile, çok popüler bir kavram olduğu için çiftlerin psikoterapiden beklentileri bu yönde telkinler elde etmeye çalışmak olabilir, bu nedenle psikolog bu konuda dikkatli olmalıdır. Çiftlere,

    Olumlu düşüncenin kısırlık sorununu azaltmada etkili olduğu, ancak olumlu düşünerek kısırlıktan kurtulmanın mümkün olmadığı,
    'Çocuk sahibi olacağım' demekle, 'çocuk sahibi olmayı çok istemekle', çocuk sahibi olmak arasında 'nedensel bir ilişkinin' olmadığı anlatılmalıdır.
    Örneğin, 'olumlu düşünceyle' çocuk sahibi olacağına inanan bir çift, olumlu düşünmesine rağmen çocuk sahibi olamazsa, olumlu düşünme konusunda bile başarılı olamadığını düşümeye başlar. Bu da var olan depresyon belirtilerini artırır; kişilerin kendilerini biraz daha fazla suçlu, değersiz ve başarısız hissetmelerine neden olur.

    Kısırlık Tedavisinde Uygulanan diğer Psikolojik Yöntemler
    Kısırlık tedavisinde, bireysel ve çift psikoterapisi dışında uygulanan çeşitli psikolojik yöntemler vardır. Bu yöntemler, çiftlerin toplu olarak katıldığı grup psikoterapiler, aile içi ve eşler arası iletişimi artırmaya yönelik sosyal destek ve iletişim seminerleri ve çalışma grupları, gevşeme tekniklerinin öğretildiği gevşeme egzersizi çalışmaları, anne-baba olmaya aday çiftlere yönelik sağlıklı anne-baba eğitimi seminerlerini kapsamaktadır.


    --------------------------------------------------------------------------------
#30.07.2004 16:41 2 0 0
  • Konu: CİLT BAKIMI
    CİLT TEMİZLİĞİ


    Vücuda ait kişisel temizlik ile pek çok hastalığın önüne geçilmektedir. Birkaç örnek vermek gerekirse; ishalli hastalıklar, soğuk algınlıkları, cildin mikrobik hastalıkları, cildin mantar, uyuz ve bitlenme gibi parazitlerle oluşan hastalıkları ve bazı allerjik hastalıklar sayılabilir. Uygun vücut temizliği bir çok deri sorununu ve hastalığını önleyici ve ortadan kaldırıcı bir önlemdir.



    Kişisel temizlik alışkanlıklarının önlediği diğer bir sorun vücut kokusudur. Vücut kokusu vücut yüzeyinde bulunan mikropların (bakterilerin) teri parçalamasına bağlı olarak meydana gelmektedir. Koku meydana getiren vücut bölgeleri öncelikle ayaklar, kıl köklerinin yoğun olduğu kasık ve koltuk altlarıdır. Her gün banyo yapılamadığı durumlarda koltuk altı önce sabunlu bir bezle, sonra su ile iyice silinmeli ve temizlenmelidir. Deri üzerine daha sonra bir deodorant veya ter önleyici uygulanabilir. Deodorantlar kokuyu sadece maskelerler. Bu nedenle temizlik aracı olarak değil, geçici bir uygulama olarak değerlendirilmelidirler. Giysilere sinen ter kokusu, beden temizliği yapılsa bile, aynı giysinin temizlenmeden tekrar kullanılması halinde kalıcı olur. Özellikle sık yıkanmayan kalın kazaklar kullanılırken bu nedenle özen gösterilmelidir. Vücudun terleme oranının artması kokunun da artması anlamına gelecektir. Ancak insan bir süre sonra kendi kokusuna duyarsızlaşır. Yoğun bedensel çalışma vücuttan çıkan ter miktarının artmasına neden olmaktadır. Bedensel etkinliği fazla olmadığı halde, bazı bireylerin ter bezi salgısı fazla olabilir. Bu durum ergenlik ve menapoz durumlarında özellikle ortaya çıkabilir.
#28.07.2004 18:00 2 0 0
  • Mayo Clinic doktorlarının geniş deneyimi, kullandıkları ileri teknoloji ve problemlere değişik açılardan yaklaşımları, hastalarımıza en iyi tedavi olanaklarını sağlar. Üç Mayo Clinicin her birinde de (Arizona, Florida, Minnesota) yeni bilimsel gelişmeleri hızlı ve etkin bir şekilde tıbba uygulayacak teknoloji, uzmanlık ve alt yapı mevcut bulunmaktadır.

    Her yıl, ilmi araştırmalarımıza ve uzmanlaşmış bakım usullerimize güvenen hastalar, dünyanın her bir köşesinden Mayo Clinice gelirler. Mayo Clinic, hastalarına tek bir konumda dünyada mevcut en ileri tedavileri sunmaktadır.

    Beyin urları ve ulaşılması zor organlar için kullanılan Gamma keskili ışın tedavisi, prostat kanserinde brakiterapi, göğüs kanseri tanısında stereotaktik tedavi, Mayonun her üç merkezindeki hekimler tarafından uygulanmaktadır. Ayrıca, organların kurtarılması veya yeniden gelişmesine imkân veren ve olabildiğince az invaziv teknikler ve cerrahi yöntemler, hastalarımıza çeşitli tedavi olanakları sağlamaktadır. Mayo doktorunuzla bütün tedavi seçeneklerini görüşecek ve sizin için en uygun tedavi usulünü birlikte kararlaştıracaksınız. Gerekirse, sizin veya aileniz üyelerinin doktorla yapacağı bu görüşmeler, kendi dilinizi konuşan ücretsiz bir tercümanımızın yardımıyla kolaylaştırılacaktır.

    Minnesotanın Rochester kentindeki Mayo Clinic Kanser Merkezi, Rochester kampüsünde değişik departman ve hizmet ünitelerinden oluşmaktadır. Tüm hizmetler, tedavi, araştırma ve eğitim alanlarında uzmanlaşmış üç bölüm olarak düzenlenmiştir. Rochester Mayo Clinic Kanser Merkezi, 1973te Ulusal Kanser Enstitüsü unvanını almıştır. O tarihten beri Mayo Kanser Merkezi, Amerika ve dünya çapında kanser tedavisi, araştırma ve eğitiminde liderliğini sürdürmektedir.

    Rochester ve Scottsdaledeki meslektaşlarından da destek alan Jacksonville, Floridadaki Mayo Clinic hastanemizin kadrosu, uzmanlar, ışın onkologları ve araştırmacıları içeren bir ekibi kapsamaktadır. Bu hastane, tümörleri yok etmek için uyguladığı asgari derecede invaziv ameliyat tekniği ve göğüs kanseri konusundaki araştırmaları ile kendine isim yapmıştır. Yakın bir tarihte, bu araştırma programları Jacksonville kampüsünde halen inşa halinde olan ve kanser araştırmalarına tahsis edilecek yeni bir binaya nakledilecektir. Söz konusu araştırma programı, kansere neden olduğu zannedilen genlerle olası tedavi olanaklarını inceleyecektir.

    Arizona eyaletinin Scottsdale kentindeki Mayo Clinic ise hem klinik araştırmalar yürütmekte ve hem de tanı ve ileri tedavi olanakları sunmaktadır. Onkoloji bölümü, kemik iliği nakli ile göğüs kanseri tedavisi konularındaki uzmanlığı ile tanınmaktadır. Samuel C. Johnson Tıp Araştırma Merkezindeki bilginlerin yararlandığı yeni araçlar, kanser ve diğer hastalıkların nedenlerini keşfetmek üzere doku ve hücrelerin daha yakından incelenmesine imkân vermektedir. Mayo Clinic, kanser tedavisinde en ileri teknoloji ışın tedavisi olan IMRT (Intensity Modulated Radiotherapy) sistemi ile donatılmıştır. Bu yöntem, çevredeki sağlıklı dokuları etkilemeden sadece tümöre ışın tedavisi yapma imkanını sağlamaktadır. Söz konusu teknik, özellikle beyin, boyun, ve prostat urlarının veya ışınlar tarafından etkilenebilecek organların yakınındaki tümörlerin tedavisinde kullanılmaktadır.
#26.07.2004 18:33 2 0 0
  • Konu: ÇIPLAK KAL
    ..
    HAMDİ ÖZYURT









    Çıplak Kal

    nicedir dokunuşlar çakmaktaşı bu iklimde
    gülüşler günahtan gerdanlık
    sevişmeler göz yordamı
    çıplak kal
    bir çift güvecin olsun memelerin
    gagasında göç külfeti, aşk kırıntısı
    beni işgal etsin, çıplak kal

    şimdi susam kavrulur bizim orda
    mavi yarpuz şimdi
    buğday kırılır bizim orda
    akşam alacası şimdi
    narin andız bizim orda
    her ceylana buzrengi bir dağgölü
    benim içim kor kor
    kızıl kor

    küfürbaz kalkıyorum
    ayıp sinmiş her masadan
    türünü bilmediğim bir kuş oluyorum
    kanatlarım gök yorgunu, tünek arıyorum
    deprem korkuyorum
    çağlayan düşüyorum
    ip kopuyorum...
    çıplak kal
    pul kadar örtük yeri kalmasın
    zarf beyazı etinin
    çıplak kal
    tenin namusudur kainatın
    endamın kavaklarla aynı türküye dursun
    tabanca gibi tehditkar memelerin
    beni vursun
    diriltsin vursun, diriltsin vursun

    çıplak kal başın için
    ve koru saçlarını bulutlardan
    yağmurlarla yıkanmasın parmaklarımın izi
    taş çatlasa otuz bin gün şurda konukluğumuz
    daha kaç yazçiçeği çeker ki nazımızı?





    ..
#12.09.2004 19:15 1 0 0
  • .Zararları saymakla bitmeyen sigarayı bırakmanın en önemli püf noktalarından biri doğal beslenmeye geçmektir.Rafine ve hayvani gıdalar ağırlıklı bir beslenme biçimi vücuttaki asiditeyi artırır.Gerginlik ve sinir bozukluklarında vücudun sigara istemesi ise vücut asiditesinin artmasıyla iIişkiIidir.Aynı şekilde rafine gıdalar da yaptıkları asidite ile gerginlik ortamında olduğu gibi vücudun kimyasal bileşiminde nikotin arzusu uyandırmaktadır;oysa doğal gıdalar vücudu alkalileştirir ve sigara ihtiyacını azaltır.

    Demek ki sigarayı bırakmada yardımcı olacak önemli bir etken de doğal beslenmedir. Aynı zamanda doğal gıdalar, kepek ve lif içerdiği için sigara bırakıldıktan. Sonra kilo alma sorunu da ortadan kalkacaktır.(Genelde sigarayı bırakanlar birşeyler yeme ihtiyacı hissederler. Yenecek bu şeylerin kepekli ve lifli olması halinde kilo alma da çok az olur veya oImaz). Bilinçli bir insanın vücuduna en iyi bakma yolu öncelikle neleri, nasıl yemesi gerektiğini bilmesinden geçer. Dünyaya hakim olan çağdaş, rafine (işlem görmüş) beslenme tarzı bırakılıp doğal gıdalarla beslenmeye geçmek birçok hastalıkta olduğu gibi sigaranın bırakılmasında da en önemli etkendir. Rafine gıdalardan doğal gıdalara geçilmesiyle vücutta asitlenme azalacak ve sıgaraya ihtiyaç duyulmayacaktır.Yazımızda önce kısaca rafine gıdalar ve onun yerini alması gereken doğal alternatiflerini gördükten sonra sıgarayı bırakmak için bir yöntem göreceğiz.Piyasada bulunan ,kepeğinden ayrılarak beyaz unla yapılan her gıda vücudu yoran ve içerdikleri kimyasal maddelerle asitlendirici niteliğe sahip olduğu için, (ekmek, simit, makarna, börek, kek vb.) alternatifi buğdayı doğal haliyle öğütüp elde edilen unla yapılan ekmeği ya da bulgur veya haşlanmış kepekli buğday yemektir.Aynı şekilde beyaz pirincin kepeği alınınca neredeyse bütün besIeyici değerini yitirir ve vücudu yoran, pekliğe yolaçan asitlendirici bir madde haline dönüşür.Çözüm birtakım sağlıklı gıda dükkanIarından kepekli pirinci alıp yemektir. Her türlü gazoz, renkli ve koIalı, içecekler, çay, kahve vücudun asitlenmesine neden olan diğer etmenlerdir.İçerdikleri çeşitli kimyasal katkılar, gıda boyaları vb. maddelerle birçok hastalığa da yol açan bu tahripkar maddeIer derhal bırakılmalıdır. Su, maden suyu, şifalı bitki çayları ise normalin çok üzerinde mangan gibi toksik bir madde içerdiği için, ortaya çıkardığı fizyokimyasal semptomların başında beyin fonksiyonlarında bozukluklar, mangan deliliği , pankreası tahribi ve mide usaresini kurutarak gerginlik ve asiditeye yolaçan çayın yerini almalıdır.( Aynı etkinin kahve iIe olacağı da tereddütsüzdür.)Piyasada satılan sirke, salça, hazır çorba, puding gibi kimyasal maddeler içeren gıdalar vücuda girdiğinde ise akyuvarlar bir mikrop saldırısında olduğu gibi artmaktadır. Vücudu besleme yerine zarar veren bu maddeler asit artmasının diğer bir sebebi olup alternatifleri doğal sirke, salçalar, çorbalar ve meyvelerdir. Beyaz şeker ve türevleri ise beyaz tuz gibi hem granüle edilirken hem de beyazlatılırken çeşitli kimyasal işlemlerden geçerek vücuda yabancı hale gelirler. Beyaz tuza alternatif doğal tuzdur. Şeker ise her tür gıdada bakliyat, meyve ve sebzede glikoz, fruktoz, sakkoroz gibi en doğal halleriyle zaten mevcuttur. Beyaz şeker ve türevleri olan reçel, çikolota, dondurma, lokum, pişmaniye v.b gıdalar çabuk ekşidiği için sindirim sistemini bozan ve vücudun asitlenmesine yolaçan ölü gıdalardır. Aynı şekilde tereyağ, margarin ve rafine sıvı yağlar da çeşitli kimyasal ve toksik maddeler içerdikleri ve vücudu asitlendirdikleri için alternatifleri doğal sızma yağlar veya zeytin, ceviz, susam, fındık gibi yağlı gıdalardır. Son olarak ise, tıbbi kuraIlarca önemle üzerinde durulan bir konu olan et ve hayvani gıdaların (vücutta üre, asitürik, amonyak gibi toksik maddeler bıraktığı ve vücudu asitlendirdiği için) yerine protein ihtiyacımızı başta soya olmak üzere bitkisel kaynaklardan tüketme lüzumiyetidir. Rafine gıdalardan doğal gıdalara geçilmesi ve hayvani gıdaların azaltılmasıyla zaman içinde nikotine karşı arzu azalacaktır. Doğru beslenmeye geçtikten sonra sigara yavaş yavaş bırakılmalıdır.Önce bir baz saptanmalıdır.Yani hergün sadece 15 sigara içmek gibi(veya 20).Bu saptandıktan sonra bir adet olarak bırakılmalıdir.Yani 15'ten 14'e inilmelidir ve vücut 14'e alışana kadar devam edilmelidir(1-2 hafta).Sigarayı bırakma psikolojik olarak da zor bir olgudur.Daha sonra(14'e adapte olunca) bir adet daha düşürülmeli ve vücudun fiziki ve psikolojik olarak bu sayıya alışması beklenmelidir(1-2 hafta).Daha sonra bu yöntemle birer birer azaltılarak en sonunda 2 günde l,haftada 1'e inerek sonunda tamamen bırakılmalıdır.Yalnız ne psikolojik ne de fizyolojik hiçbir zorlamaya gidilmemeli gerekirse süreler uzatılmalı ve yavaş olmalı bu şekilde hızlı bırakmanın yan etkilerinden kaçınılmalıdır.
    .
#08.09.2004 16:41 1 0 0
  • .BOYUN FITIĞININ CERRAHİ TEDAVİSİ, SERVİKAL MİKRODİSKEKTOMİ

    Cerrahi tedavinin amacı, omurilik ve sinir dokusuna olan basıyı kaldırmaktır. Böylece hastanın, ağrısının geçmesi, uyuşma-kuvvetsizlik gibi bulgulardan kurtulması sağlanır. Uygun zamanda ve tecrübeli ellerde yapılan bu girişimler çok iyi sonuç verir. Bu gün için kullanılan yegane yöntem servikal mikrodiskektomidir. Bazı hastalarda, mikrodiskektomiyle beraber, çıkartılan kıkırdağın yerine vücuttan alınan bir kemik veya sentetik protezlerde uygulanır. Servikal mikrodiskektominin avantajları:

    -Ameliyata bağlı doku hasarının,kan kaybının ve enfeksiyon riskinin en az olması.
    -Mikroskop altında yırtılan kıkırdağın tam olarak çıkartılabilmesi.
    -Ameliyat sonrası ağrı ve hareket kısıtlamasının olmaması.
    -Hastanın kısa sürede evine ve işine dönebilmesi.

    BOYUN FITIĞI AMELİYATINDA POZİTİF FAKTÖRLER:

    -Hastanın mevcut şikayet ve bulgularının çekilen MR ile uyumlu olması.
    -Omurilik veya sinir dokusunda kalıcı hasar oluşmadan cerrahi müdahale zamanlaması.
    -Diabet, hipertansiyon, sigara kullanımı gibi risk faktörlerinin olmaması.
    -Ameliyattan sekonder kazanç dediğimiz , psikolojik beklentiler olmaması.
    -Ameliyat öncesi ve sonrası tedavi prensiplerinin hekim-hasta ilişkisi çerçevesinde , güvene dayalı olarak anlaşılması.
    -Cerrahın konu hakkındaki tecrübesi, gerektiğinde servikal füzyon dediğimiz kemik veya protez uygulamasını aynı seansta yapabilmesi.

    ..

    ..Ameliyat Genel anestezi altında, boynun ön yüzü, tercihen sağ taraftan uygulanır. Omurga ön yüzüne varan cerrah, skopi kontrolüyle istenilen omurga mesafesine ulaşır. Bu andan itibaren mikroskop kullanarak iki omurga arasındaki kıkırdağı temizlemeye başlar. En sonunda, sinire veya omuriliğe bası yapan yırtılmış kıkırdak kısımda alınarak, bası kaldırılır..





    Bu andan itibaren kemik veya protez greft kullanımı yırtılan kıkırdağın omurgada yaptığı hasara bağlı olarak uygulanır. Yumuşak fıtık dediğimiz ve omurgada kireçlenmelere yol açmamış boyun fıtığında bu işlem gerekli değildir. Omurgada kireçlenme yapmış boyun fıtıklarında füzyon dediğimiz protez uygulamasının yapılması gerekir.





    Ameliyat sonrası hasta 3 saat sonra ayağa kaldırılır, akşamüzeri eve gönderilir. 1-3 hafta arası boyunluk takması gereken hasta, 10 gün sonra işine dönebilir.

    ..
#08.09.2004 15:59 1 0 0
  • .BOYUN FITIĞI NEDİR?

    Boyunda 7 adet omur cismi bulunur. Yapıları itibariyle bir önceki bölümde anlatılan bel omurlarından tek farkları, daha küçük olmalarıdır. Her omurga arasında yastıkçık dediğimiz kıkırdaklar mevcuttur. Bu kıkırdak yapının yırtılarak , omurga içinde seyreden omurilik veya kola dağılan sinirlere baskı yapması donucu oluşan hastalığa boyun fıtığı denir. Hastada şiddetli bir boyun ağrısıyla birlikte kola yayılan ağrı, uyuşma mevcuttur. Zamanla yırtılan kıkırdak sinirlere baskı yaparsa kolda kuvvetsizlik, eğer omuriliğin kendisinede bası yaparsa tüm vücutta hareket kusurları ortaya çıkabilir. Hastalığın çok ileri dönemlerinde yatağa bağımlı hale gelen hastalara rastlanır.

    BOYUN OMURLARININ YAPISI:

    Kafa tabanından itibaren 7 adet omur cisminden oluşur. Her omur cisminin ortasında , beynin devamı olan omurilik bulunur. Vücudun çeşitli yerlerinden beyine dönen duyular veya beyinden vücuda dağılan emirler omurilik içinde seyreder. Boyun bölgesinde her omur cismi hizasından çıkan sinirlerde kola ve sırta yayılarak, bu bölgelerin duyu ve hareketini sağlar.
    .


    noimage



    Omurgalar arası yastıkçık dediğimiz disk dokusunun dış kısmı (anulus fibrosus) ve iç kısmı (nucleus pulposus ) bulunur. Jelatin kıvamındaki iç kısmın , daha kuvvetli bir bağ dokusundan oluşan dış kısmı yırtarak omurilik ve sinirlere bası yapması sonucu boyun fıtığı ortaya çıkar. Burada dikkat edilmesi gereken ve bel fıtığından başlıca fark, sadece sinirlere değil omuriliğin kendisinede baskı olması sonucu vücudun tamamında kısmi veya tam kuvvetsizlik oluşmasıdır. Omurilik ilk bel omuru hizasında sonlandığından ve alt bel omurları içinde sadece ayağa giden sinirler bulunduğundan , bel fıtığında belirli sinirin dağıldığı alanda felçler görülür.
    ..


    .BOYUN FITIĞINDA RİSK FAKTÖRLERİ

    -Boyun omurları arasındaki kıkırdağın dejenerasyon dediğimiz yıpranması
    -Ani ve güçlü boyun hareketleri. Ağır kaldırmak, ani ters dönüşler.
    -Baş öne eğik olarak uzun süreli çalışma: Masa başı işleri.
    -Özellikle emniyet kemeri takmadan araba kullananlarda ani fren yapılması veya trafik kazası.
    -Geçirilmiş boyun travması, spor yaralanmaları.
    -Osteoporoz.

    ..

    .BOYUN FITIĞI İLE KARIŞAN HASTALIKLAR:

    -Fibromyositis: Sık tekrarlayan boyun ve bel adelelerinin spazmıdır. Halk arasında adele romatizması olarak bilinir.
    -İmpigman Hastalığı: Omuz ekleminin sertleşmesi ve kola yayılan çok şiddetli ağrıyla seyreder. Hastalık özellikle geceleri daha şiddetli ağrı yapar.
    -Sinir Tuzaklanmaları: Omurilikten çıkarak dağılan sinirlerin kolda belli noktalarda sıkışmasıdır. En iyi bilineni El-Bilek Kanalı Hastalığı olup, orta yaşı geçmiş özellikle kadınlarda veya bilek kuvveti gerektiren herkeste geceleri kolun tamamına yayılan ağrı ve uyuşmalardır. Boyun fıtığı ile birlikte olursa çift tuzaklanma denir ve her ikisininde aynı anda tedavisi gerekir. Sinir tuzaklanmaları hakkında bir sonraki konuda ayrıntılı bilgi verilmiştir.
    -Tenosinovit: Koldaki adelelerin kılıfının zorlama veya romatizmal nedenlerle şişmesi sonucu ortaya çıkar. Bölgesel ağrılarla seyreder .

    BOYUN FITIĞININ TANISINDA KULLANILAN YÖNTEMLER:

    Klinik muayene , Servikal MR, Servikal BT, EMG. Klinik muayene ve Servikal MR mutlaka yapılmalıdır. EMG sinir tuzaklanmalarını ayırmada gerekirse kullanılır.





    BOYUN FITIĞININ EVRELEMESİ:

    Bel fıtığı tanısı alan hasta aşağıdaki klinik durumdan herhangi birinde olabilir.
    1-Şiddetli boyun ağrısı ve veya kola vuran ağrı.
    2-Orta düzeyde sık tekrarlayan ağrılar.
    3-Ağrıyla birlikte kolda kuvvetsizlik veya uyuşma gibi sinir hasarı bulguları.
    4-Ağrıyla birlikte kollar ve ayaklarda kuvvetsizlik ve uyuşma.
    5-Kollar ve ayaklarda giderek artan güç kaybı ve uyuşma, ağrı ön planda olmayabilir (Tekrarlayan boyun fıtığı ataklarını takiben omurilik kanalında kireçlenmeye bağlı daralma).

    EVRELEMEYE YÖNELİK TEDAVİ PRENSİPLERİ:

    Evre 1-2 de öncelikle ilaç tedavisi, boyunluk kullanımı, fizik tedavi denenir. Bu dönemde hastalığın iyileşmesi, bu tedavilerle yırtılan disk dokusunun içeriğindeki su miktarının istirahat ve ilaçlarla azaltılmasına yöneliktir. Bu süre 1 ay içinde gerçekleşmelidir. Bir ayı geçen konservatif tedaviye rağmen düzelmeyen hastalar, cerrahi tedaviye adaydır.





    Çeşitli tip boyunlukların hepsinin amacı: Başın boyun omurlarına olan basıncını azaltmak ve boynu hareketsiz tutarak istirahat ve iyileşmeyi sağlamaktır. Evre 3-4-5 de omurilik ve sinir dokusundaki hasar artmadan cerrahi tedavi uygulanmalıdır. Sinir dokusundaki ileri derece hasarlar cerrahi tedaviyle düzeltilemez. Bu nedenle uyuşma , kısmi felç gibi bulgular saptanırsa erken dönemde ameliyat başarı sağlar.

    ........
#08.09.2004 15:56 1 0 0
  • noimage



    ..GELİRSEN KORKMA BEBEK

    İyi ki devletler,
    Kanunlar var...
    Sana da değer verirler
    Seni de korurlar...
    Gelirsen korkma bebek...

    Sevinçler, özlemler
    Dünyaya sığar...
    Senin için gök gürler,
    Yağmurlar yağar,
    Güneş de doğar...
    Gelirsen korkma bebek...

    Dost insanlar,
    İyi komşular
    Her yerde var...
    Seni de severler
    Seni de kucaklarlar
    Gelirsen kokma bebek...

    Yerde çiçekler,
    Ağaçlarda kuşlar,
    Senin gibi bebekler
    Seni bekler...
    Gelirsen kokma bebek...

    ..
#06.09.2004 17:10 1 0 0
  • ..DOĞMA BEBEK !..

    İş yerlerinde
    Ayırımcılık rüzgârları esiyor
    Küçülüyor insanlar
    Çıkarları için...
    Kin, nefret
    Büyüdükçe büyüyor...

    Bunları gelip de
    Görme bebek...
    En iyisi
    Doğma bebek...

    Sevgi ve insan hakları
    Kitaplar arasında kaldı
    İyi insanlar
    Bunaldıkça bunaldı
    Bunları gelip de
    Görme bebek...
    En iyisi
    Doğma bebek...

    Birçok kişi şimdi seyirci
    Haksızlığa,
    Sömürüye, düzenbazlığa...
    Bunları gelip de
    Görme bebek...
    En iyisi
    Doğma bebek...
    ..
#06.09.2004 16:44 1 0 0
  • . .Sen;
    Mavi bir denizin ortasında
    Yüzmesini bilmeyen
    Ve bu denizde çırpınan
    Çırpındıkça maviyi bulandıran
    Masum bir çocuktun...

    Ve o kız, bu rüyasında
    Sana değil
    Maviye üzüldü
    Masum çocuk...

    Üstelik o kız
    Denizin tekrar maviye döneceğini,
    Ama senin öldükten sonra,
    Dönmeyeceğini bilerek
    Maviye üzüldü
    Masum çocuk...

    Ve ben seni bu gece
    Rüyalarıma çağırıyorum
    Masum çocuk...
    Bütün mavi okyanusları bulandırmak,
    Ve o kızdan intikam almak için...

    -II-

    Sen dün gece
    O kızın rüyasında çırpınan,
    Çırpındıkça maviyi bulandıran,
    Ve bulanık mavide boğulan,
    Masum bir çocuktun...

    Ve ben bu gece
    İntikam alman için
    Kendi rüyamda,
    Fırsat vermiştim sana...

    Ama sen gelmedin,
    Gelmedin rüyalarıma...

    Ya boğulduğunu unuttuğun,
    Ya da maviye vurulduğun için,
    Yine gidip girdin o kızın,
    Mavi rüyalarına...

    Biliyor musun masum çocuk?
    Seni mavide boğan o kız
    Aslında her gün
    Kendi girdabında boğuluyormuş...

    Anladın mı? masum çocuk.
    Yani mavi kızda
    En az senin kadar masummuş
    Masum çocuk...

    Hadiii !!
    Sana sana yardım elini uzatan
    O kızın elini tut.
    Tut ki;
    Maviyi bulanmaktan,
    Senide boğulmaktan kurtarsın...

    Tut ki;
    Bende diğer elini tuttuğum o kızı
    Kendi girdabında boğulmaktan kurtarayım...

    . .
#06.09.2004 16:15 1 0 0
  • ..ÇOCUK OLARAK KALSAYDIM KEŞKE

    Çocuk olarak kalsaydım keşke
    Acıyı dizimdeki yara zannetseydim
    Yangınları sadece ocaktaki ateş bilseydim
    Aşkı annemin sevgisi
    Sevdayı oyuncaklarıma düşkünlüğüm görseydim
    Çocuk olarak kalsaydım keşke
    Siyahı bilmeseydim renk olarak
    Mavi benim oyun rengim olsaydı
    Gökyüzündeki bulutlara hüzünle değil
    Neşeyle bakabilseydim
    Hayallerim oyunlardan ibaret olsaydı
    Çocuk olarak kalsaydım keşke
    Bağıra bağıra ağlasam
    Kahkahalarla gülebilseydim
    Yoruluncaya kadar koşsam
    Uykuya çok çabuk dalabilseydim
    Çocuk olarak kalsaydım keşke
    O zaman geceyi tanımaz
    Ayla aramda bir sihir olmazdı
    Yarını düşünmeden yaşasaydım
    Ölümü ise derin bir uyku bilseydim
    Çocuk olarak kalsaydım keşke
    Çıkarın ne demek olduğunu bilmeseydim
    İki yüzlülüğü duyduğumda
    iki tane surat demek mi diye sorsaydım
    Tüm hazinem misketlerim
    Tek dostum oyuncak bebeğim olsaydı
    Çocuk olarak kalsaydım keşke
    Hayata masallardaki pencereden bakabilseydim
    Büyükler beni tatlı yalanlarla avutsa
    Mutluluk kağıt helvamdan aldığım bir ısırık olsa
    Ağladığımda, içi yanan annem olsa hep yanımda
    Korkuyu yıldırım ve gök gürültüsünde bıraksam

    Gözlerimdeki çıldırtıcı masumluk hiç yokolmasa
    Ben hep masum kalabilsem
    Ben hep mutlu olabilsem
    Hiç büyümesem hep çocuk kalsam
    Keşke...
    Keşke ...
    Çocuk olarak kalsaydım keşke...

    (Artık, keşkeler anlamsız, zaman doldu...)

    ..
#06.09.2004 16:10 1 0 0
  • ÇOCUK


    Annesi gül koklasa, ağzı gül kokan çocuk;
    Ağaç içinde ağaç geliştiren tomurcuk....
    Çocukta, uçurtmayla göğe çıkmaya gayret;
    Karıncaya göz atsa "niçin, nasıl? ve hayret...

    Fatihlik nimetinden yüzü nurlu bir mühür;
    Biz akıl tutsağıyız, çocuklar ki asıl hür.
    Allah diyor ki : "Geçti azabımı rahmetim!"
    Bir merhamet heykeli mahzun bakışlı yetim..

    Bugün ağla çocuğum, yarın ağlayamazsın!
    Şimdi anladığını, sonra anlayamazsın!
    İnsanlık zincirinin ebediyet halkası;
    Çocukların kalbinde işler zaman rakkası

    ...
#06.09.2004 16:05 1 0 0
  • .ne çok beklemiştin yolumu anne!...
    dokuz aylık mesafeye dikmiştin gözlerini / içinde (!)
    can verirken bedenime /
    alnıma yazılan yazıda ellerin vardı aslında
    aldanmıştın bir kere / 'seni seviyorum' diyen sese
    şimdi pişman mısın yoksa?

    en içli ninniyi sen söyledin /
    en yanık türküyü gene sen!.. / kulağımda durur hala...
    ne varki:
    aç kalacağımı / simit çalacağımı
    üstünden tren geçen köprünün altında yatacağımı /
    yıldızları sayacağımı / şaşıracağımı
    anlatmadın bana...

    çoktan değişti ciğerime verdiğin hava
    baliler / tinerler aldı yerini...
    üstümden geçen trene binip gitti
    hayata duyduğum sevda...

    bu ne haldir ki anne!!! / gülüyorum halime...
    tutup
    -dağlara / duvarlara / yollara- yazıyorum kinimi
    çeteler kuruyorum / sayımız kaçtı , unuttum !
    boy atıyor içimde MANİSA lalesi / korkuyorum....

    al beni!...
    İSTANBUL sokaklarından geliyorum /
    ANTEP baklavacısından /
    cami avlusunda karanlık toplamaktan ...
    ağlamaktan geliyorum anne!!! ağlamaktan....

    sen böyle istemedin / biliyorum!..
    güneş düşünmüştün benim için / olmadı işte, üzülme!!!
    -ninnilerde / türkülerde / masallarda- kaldı adı /
    yalanmış meğer / şimdi anlıyorum
    uçurduğum anka kuşu / kaf dağı varamadığım !..

    ...
#06.09.2004 15:51 1 0 0
  • .YOKLUĞUN İÇİMDE ÇOCUK

    varlığında,
    'koş' diyorum içimdeki çocuğa
    durma!..
    topla çiçekleri,çayırlarım yok ama
    yeter dağımda yaban güller...
    sende kalsın istersen,
    tak saçlarına...

    tokluğunda,
    'gül' diyorum içimdeki çocuğa
    kendini tutma!..
    söyle türkülerini,sesim yok ama
    al oyalı yazmamı!..
    sende kalsın istersen,
    dola boynuna...

    açlığında,
    'ye' diyorum içimdeki çocuğa
    acıkma!...
    aç avuçlarını,ekmeğim yok ama
    doldur içine sevdamı!..
    sende kalsın istersen,
    ekmek yap katığına...

    yokluğunda,
    'sus' diyorum içimdeki çocuğa
    ağlama!...
    sil gözlerini, mendilim yok ama
    tut elimin tersini!..
    sende kalsın istersen,
    sakla koynuna...
    .
#06.09.2004 15:43 1 0 0
  • .ağlama be çocuk
    ağlama..
    ne denir bilmem ki
    yüreği kanayana
    üzülme çocuk
    düzelecek, düzelecek mutlaka
    demeyi ne çok isterdim ah..
    ama sen ağlama
    yine de ağlama

    bir tren camındaki dünya
    ne kadar yanlızsa da
    kiösen yoksa da ağlama
    doğrusu
    ne çok şey var ağlamaya değer şu dünyada
    toprağı talan edilen
    bir çiftçi yüreğindesin şimdi
    toprağı çalınmış
    yağmalanmış yeşili,
    mavisi..

    ağlama be çocuk
    camların buğusunda
    artık sadece
    ölümün sessizliğinin
    aldatıcılığı var

    toprağın altındaki yürek
    senin yüreğin
    ağacın, denizin
    yağmurun yüreği
    söylenebilecek şeyler
    bir uçurumun kıyısında
    an be an yokolsa da..
    ağlama be çocuk
    ağlama...

    Bil ki bu şehir
    senin kadar yanlız
    mutsuz, çaresiz

    yağmur kokan yalanlar söyle sonra
    güneş kokan
    adı umut olsun
    sevgi olsun
    ya da aşk
    avuntu dinledikçe yüreğin
    ağlama...

    bir güvercin hayal et
    avuçlarının içinde
    kalp atışları hissedebildiğince
    parmaklarında hissediyorsun
    kurtulması belki
    olanaksız
    ama yine orada güneş
    yağmur dineli çok oldu
    oysa...

    Ağlama be çocuk
    hiç ses yok
    bir inilti olsun
    koca şehir
    derin bir uykuda
    bu haykırışa tanıklık eden
    bir avuç gök parçası
    ve yağmurun ardındaki gökkuşağı..

    alın yazısı,kader mi dersin
    onları da geçen bir çizgi
    var..
    canını birileri almış sanki
    yıkık binalar altındaki
    masumun..
    suçsuzlar işlenmemiş suça
    sahiplendirildikçe
    ağlamamak mümkün se
    ağlama çocuk
    ağlama...

    hüzün kaldı toprağın
    altında
    gelecek kaldı...
    bu gece, sabah
    uzak görünüyor
    güneş şüpheli...

    ağlıyor çocuk
    anne diyor
    hiç doğmayacak mı güneş
    karanlık kaderim mi olacak bundan böyle
    sana diyorum anne
    açsana gözlerini
    gözlerime baksana
    anne aç gözlerini
    konuşsana..
    anne korkuyorum
    herkes neden uyuyor
    neden böyle karanlık
    bu gece
    ya sen?
    o hep saçlarımı okşayan ellerin
    neden böyle soğuk ha..
    ya gülünce güller açan
    yanakların..
    annen öldü diyorlar
    ölmedin değil mi?
    anne
    ölmezsin..
    beni bırakmazsın
    bu karanlıkta
    bırakmazsın değil mi?

    Ağla be çocuk
    onca ağlanacak şey var ki
    ve onca ağlayan..
    sen de ağla çocuk
    ağla...
    .
#06.09.2004 15:34 1 0 0
#28.08.2004 20:05 1 0 0
#28.08.2004 18:54 1 0 0
  • Dayanamıyorum Gülümün elleri kınalı Sonu oldu ak yorganı Kurumadı daha kanı Dayanamıyorum gülüm kalk gel yanıma Bayramı sen bize karalı ettin Molla idin bizi mahvettin dört canı birden aldın gittin Dayanamıyorum gülüm kalk gel yanıma Sinanım daha okuyodu Heryanı miss kokuyodu Bamam bunu yapmaz dıyodu Dayanamıyorum gulum kalkgel yanıma Ersinim in yüzü nur dolmuştu Uykusu son olmuştu Odası kan dolmuştu Dayanamıyorum gulum kalkgel yanıma
#26.08.2004 02:24 1 0 0