dr.nezii

dr.nezii

Üye
21.07.2004
Uzman Çavuş
5.536
Hakkında

  • Ailede en önemli üç ilişki vardır:

    (1) Annenin kendisiyle olan ilişkisi,
    (2) Babanın kendisiyle olan ilişkisi,
    (3) Anne ve babanın birbirleriyle olan ilişkileri.

    Sağlıksız aile, eksik insanların ilişkileri üzerine kurulur.Eğer anne ve baba, kendi bütünlüklerini gerçekleştirememişlerse, onların kendi içlerinde ve aralarında kuracağı ilişki sağlıksız olur ve yetiştirdikleri çocuklarda eksik kişilikli olarak yetişirler.
    Anne ve baba ailenin mimarlarıdır. Onların kişilikleri ve ilişkileri ailenin tümünü ister iste-mez etkiler ve aile içindeki süreçleri belirler.
    Kişiliklerini bütünleyememiş eksik ana ve baba, kendilerini olduğu gibi kabul edemezler, bir tür hayal dünyası içinde, kendilerini olduklarından daha farklı görürler. Duyguları, düşünceleri, amaçlarıyla ilişkileri birbirinden kopuktur; bu nedenle, yaşamlarını kendi diledikleri yönde değil, çev-relerindeki kişilerin diledikleri yönde yaşarlar. Ancak pek çoğu bunun farkında değildir.
    Yaşamını kendi özgür istemiyle istediği gibi yaşayamayan kişi, bir esir gibi, ömür boyu di-ğerlerinin dileklerini yerine getirmek için çabalar. Bu durumu açık seçik görebilen kişiler ise, eksiklik-likerinden dayanılmaz bir acı duyarlar. Bu acı o kadar kuvvetlidir ki, durumun kötülüğünü algılama-mak için savunma mekanizmaları geliştirir. Bu savunma mekanizmaları zamanla kuvvetlenerek kişinin tüm yaşamını etkisi altına almaya başlar; bir süre sonra kişi gerçekle ilgisini kaybeder, aile içinde ge-liştirilmiş ve pekiştirilmiş olan mekanizmalardan örülü aile gerçeği ni yaşamaya başlar. Aile üyeleri, ne tür bir savunucu çıkmaz içine gömüldüklerini anlamadan ömürlerini tüketirler.
    Eksik kimseler, kendileri gibi diğer eksik kimselerle evlenirler.Bunun bir tür doğa kanunu olduğunu savunan yazarlar vardır (Alice Miller, 1989; John Bradshaw, 1988, 1990; Charles Whitfield, 1990). Bu yazarlar, eksik kimsenin savunucu bir dünya içinde yetiştiğini, bir tür hayal dünyası içinde kendi benliğini tanımlamış olduğunu, bu nedenle ancak kendisi gibi eksik bir kimseyle karşılaştığı za-man kendini anlamlı bir ilişki içinde bulduğunu belirtirler.


    Bu tür ilişki özellikle alkolik ve kötü davranılan ailelerin çocuklarında görülür. Örneğin; alkolik bir babanın kızı, babasından dayak yiyerek büyümüştür; babanın bencilliği baskındır ve çocuk sevgi ve şefkat görmemiştir. Ne var ki, alkolik ailede kurallar hep gizlidir ve babanın alkolik oluşu hiç konuşulmamıştır. Çocuk mutsuzluğunu ve yalnızlığını anlayıp değerlendirebilecek zihinsel güce erişe- meden, kendi benliğini tanımlamaya ve kişilik yapısını oluşturmaya başlar. Belirli bir yaş aşamasında kişilik yapısı oluşup, özbenlik gelişimi, sağlıksız da olsa, tamamlanınca, kendisini ailesindekine benzer ortamlarda anlamlı görmeye başlar. Ve bu nedenle alkolik babanın kızı babası gibi alkolik bir erkek-le evlenir ve onun kendini dövmesini ve kendine kötü davranmasını yaşamın zorunlu bir parçası imiş gibi doğal kabul eder.


    Bu özelliğinden dolayı, eksik insan ve eksik insanlar üzerine kurulmuş olan sağlıksız aile, kişilerin yaşam boyutlarını aşar, kuşaklar arsı bir sosyopsikolojik olay özelliğini gösterir. Sağlıksız ai-lelerde, her kuşak, bir önceki kuşağın yaratmış olduğu sahte gerçeği, yani savunma mekanizmalarını devam ettirmek için elinden geleni yapar ve yeni kuşakları kendileri gibi eksik yetiştirir.


    Kişilik gelişimlerini tamamlamış, bütünlüklerini gerçekleştirmiş insanlar, kendi mutlulukla-rı için başka bir insanın varlığını zorunlu görmezler.Kendi başlarına mutlu ve tamdırlar; kurmuş ol-dukları ilişki onları daha mutlu, daha etkili, daha doyumlu yapar.İlişki kurmuş oldukları kişileri kendi amaçları için kullanma gereği duymazlar; çünkü, temel mutluluklarının kendi iç dünyalarından gelece-ğini bilirler. Herhangi bir tutku ya da bağlaşıklık gereksinmesinin zorlayıcı etkisi altında değil, özgür İradeleriyle, istedikleri için evlilik kurarlar.Bu tür ilişki sağlıklı ailenin temelidir ve bu ailede kişiliğini geliştirmiş, bütünleşmesini tamamlamış insanlar yetişir.

    Kendi bütünlüğünü tamamlayamamış, kendine saygı ve sevgisini geliştirememiş kişi, baş-kasını gerçek anlamda sevemez. Benlik sınırlarını belirleyememiş kişi, yaşam sınırlarının nerede baş-ladığını bilemez, bu nedenle iç dünyasını koruyamaz ve bu nedenle başkaları ona istediklerini yaptırırlar.


    Böyle bir ortamda kişi kendi olmaktan korkmaz ve gelişim aşamasını doğal süreci içinde tamamlayarak bütünleşir.
    Sağlıksız ailedeki kurallar ve etkileşimler ise oldukça farklıdır.Çocuğun gelişimini olumsuz yönde etkilediği için ayrı bir başlık altında gözden geçirmeye değer.


    SAĞLIKSIZ AİLEDE GİZLİ KURALLAR

    Sağlıksız aile kuralları bilinçaltındadır ve açık seçik ifade edilmemiştir, gizlidir; bu kuralla- rı kimse tartışamaz. Bu kurallar ailenin sağlıksız durumunu hem yaratır hem de devam ettirir. Sağlık- sız ailelerde geçerli olan belli başlı gizli kurallar şunlardır:
    (1) Denetleme: Bireyler, etkileşimlerinde, duygu, düşünce ve davranışlarını yüzde yüz de-netleme gereğini hissederler. Denetlenmeden söylenilen söz, ifade edilen duygu ve heyecanlara izin verilmez; kendiliğinden ortaya çıkan davranış kötüdür ve mutlaka cezalandırılmalıdır. Denetleme kendiliğindenliği , doğal olarak gelişen ve ifade edilen duyguları öldürür.

    Sağlıksız ailenin en temel savunma mekanizması denetlemedir. Böylece her şeyin önceden kestirilebilir, kontrol edilebilir olduğu belirtilmek istenir. Bu tür denetleme, aileye sağlıksız bir güven duygusu verir. Yaşamın önceden kestirilemeyen , denetlenemeyen karmaşık yönlerinin doğuracağı kaygı bu tür sahte bir güven duygusuyla karşılanmaya çalışılır.

    (2) Mükemmeliyetçilik: Yapılan her işte, söylenilen her sözde, girilen her sınavda kişinin mükemmel olması beklenir. Her şey göstermeliktir, başkalarının beğenisi için yapılır. Ölçütler kişinin dışında, başkaları tarafından belirlenmiştir; o ölçütler çerçevesinde bireyin en mükemmeli yapması beklenir. Herkes bu ölçüte uyması beklenir; bireyin ölçütleri değiştirmeye ya da tartışmaya hakkı yok- tur.
    Mükemmeliyetçilik kuralı, kişinin kendi gerçeğinin hiçbir değeri olmadığını, kendi düşü- nüş ve değerlendirişinin önemsiz olduğunu ifade eder. Bu kuralın geçerli olduğu sağlıksız aile orta-mında yetişen çocukların yaşamla ilgili en temel duyguları umutsuzluktur. Kendilerini değersiz bulur- lar; değersizlikten utanç duyarlar; ileride değişebileceklerine inanmazlar ve bu nedenle umutsuz-durlar.

    (3)Suçlama: denetlenmeden yapılan ve mükemmel olmayan davranışlar ortaya çıkınca suçlama kendini gösterir. Suçlama, olayları olduğu gibi kabul etmemenin bir sonucudur.

    Matematik dersinde, öğretmeni Kenanı tahtaya çıkardı ve bir problem vererek çözmesini istedi. Kenan çözüm sırasında en azından üç hata yaptı ve öğretmenin yardımıyla problemi çözebildi.

    Sağlıklı ailede bu durum Kenanın matematikle ilgili bazı konularda henüz öğrenmesi gere- ken yeni kavramlar ve çözüm yolları olduğu algılayışına yol açacaktır. Kişilerin yeni kavramlar ve çö- züm yolları öğrenmesi, özellikle öğrenci oldukları okullarda doğal bir durum olacağı için, kişi suçlanmayacak, yargılanmayacaktır.

    Sağlıksız ailede Kenan, ya öğretmeni ya da o sırada sınıftaki başka bir durumu suçlayacak, kendi bilgisinin eksik olduğunu kabul etmeyecektir. Ana-babası, yukarıda tartıştığımız denetleme ve mükemmeliyetçilik kurallarının etkisi altında, Kenanın matematik problemini çözemeyişini, utanıla- cak bir yüz karası olarak algılayacak ya öğretmenini, ya okul sistemini, ya da Kenanı sorumlu tutacaktır.


    Bu tür suçlamalarla aile her şeyin denetim altında tutulması gerektiği ve her yapılan şeyin mükemmel olmasının zorunlu olduğu kurallarını pekiştirmiş olur.Kenanın matematik öğrenirken izle- diği doğal gelişim aşamaları, hatalar yaparak kademeli olarak gittikçe en iyiye doğru ilerleme basa- makları dikkate alınmaz.Bu nedenle Kenan matematik öğrenmekten daha doğrusu hiçbir şey öğrenmekten zevk almayacak, sürekli bir kaygı ve utanç içinde okula gidecek ve ders çalışacaktır.


    (4) Beş temel özgürlüğün inkarı: Sağlıksız ailede kişilerin doğal olarak geliştirdikleri al- gılama, duygu, düşünce, davranış, arzu ve amaçları inkar edilir: İçinden geldiği gibi değil, mükem- meliyetçi kurala uyarak, başkalarının senden beklediği biçimde algıla, duygulan, düşün, davran, arzu er ve amaç edin.

    Bu kuralın etkisi son derece olumsuzdur; çocuğun sağlıklı gelişiminin temelinde bulunması zorunlu olan onun psiklojik gerçeğini inkar eder.Kişinin kendi gerçeği inkar edildiği zaman, o kişi, ta- mamen dışa bağımlı, kendi iç dünyasıyla ilişkisi kopuk, bir robot gibi yaşar.Böyle bir kişinin mutlu ol- ması söz konusu olamaz.

    (5) Konuşmak yasak: Aile içindeki sağlıksız durumdan, bu durumun ortaya çıkmasına yol açan kurallar ve davranışlardan söz etmek yasaktır.Bu kural dördüncü kuralın doğal bir sonucudur.Ki- şilerin konuşmalarını yasaklamak, önemli gördükleri bir konuda iletişimlerini engellemek, insanların en temel süreci olan iletişim olanağını ortadan kaldıracağından, onların insanlığını reddetmek anlamı- na gelecektir.Ailenin, kuşaklar boyunca bir kuşaktan diğerine sağlıksız durumunu aktarabilmesi, özel- likle 4. ve 5. kurallar aracılığıyla gerçekleşir.

    (6) Küskünlük ve kırgınlıkların sürdürülmesi: Aile içindeki kırgınlık ve küskünlüklerin sürdürülmesi, kişilerin birbirlerini anlamalarını ve sağlıklı ilişkiler kurmalarını önler.Bu tür kırgınlık ve küskünlükler, ailenin sağlıksız oluşunun temelinde yatan esas nedenleri sakladığından, sağlıksız aile düzeni bu kırgınlıkların devamını ister.Bu nedenle, kronik çatışma sürtüşmeler ailede sürer gider.

    (7) Kimseye güvenememe: Sağlıksız ailede kimse kimseye güvenemez; yüzeyde sanki herkes birbirine güvenir gibi davranır ama, gerçek anlamda kimse birbirine güvenmez.
    Güven duygusu, kişilerin birbirlerine değer verdiği, desteklediği bir ilişkiler ortamı içinde gelişir.Bu ortam sağlıksız ailede yoktur.Sağlıksız ailede yetişen kişi, kimseden saygı ve gerçek sevgi görmediği için, kimsenin kendine yardım edeceğine inanmaz.Yardım etmek isteyenlerin mutlaka bir art düşüncesi, çıkarı vardır, diye düşünür.
    Sağlıksız aile ortamı içinde yetişen insanlar kendi duygu ve düşüncelerine güveni olmayan, sürekli başkaları tarafından güdümlenmek istenen dıştan denetimli kişiler olarak yetişirler
#04.08.2004 16:12 1 0 0
  • Prostat Kanserinin 4 Gerçeği

    Bugün erkekler arasında en yaygın olan kanser türü prostat kanseridir.

    Prostat kanseri daha çok ileri yaşlardaki erkeklerde görülür

    İdrar boşaltmakta zorluk çekmek ya da ağrı hissetmek, idrarda kan görülmesi, vücudun arkasında, belden aşağı kısımda ve kalçalarda ağrı hissetmek hastalığın habercisidir.

    Ameliyat, radyoterapi ve hormon tedavisi en yaygın tedavi yöntemleridir.

    Sistit Yazı Sever

    Boşaltım sisteminde görülen enfeksiyona Sistit diyoruz. Özellikle yaz aylarında, en çok da kadınlarda görülüyor. Her beş kişiden biri sistitten yakınıyor. Aşırı alkol, acılı, baharatlı yemekler, klorin gibi kimyasal maddeler sistitin belli başlı nedenleri.

    Sürekli tuvalete gitme ihtiyacı duyulur ve idrarın vücuttan atılması sırasında da acı çekilir. Bol su içmek, denizde ya da havuzda yüzdükten sonra hemen duş yapmak, ıslak mayoyu hemen değiştirmek hastalıktan korunmanızı sağlar. Yaz günlerinde fazla dar giysiler kullanmamak ve alkol ile baharatlardan uzak durmak gerekiyor.

    Başınıza Sıcak-Soğuk Terapi

    Baş ağrılarının nedenleri saymakla bitmez. Başımız ağrıdığı zaman çoğumuz hemen bir ağrı kesici ilaç almak isteriz. Ancak her baş ağrısını bu yöntemle geçirmek mümkün olmaz. Başınız ağrıyorsa, önce o gün neler yediğinizi hatırlamaya çalışın. Bilimadamları çikolata, fındık fıstık, ve peynirin baş ağrılarını tetikledikleri kanısındalar.

    Bu saydığımız yiyeceklerin hepsinde tiyramin adıyla bilinen bir kimyasal madde var. Bu madde, baş ağrısına neden olabiliyor. Ağrı kesici ilaçlarla ağrınızı dindirmek istemezseniz sıcak ve soğuk terapiyi uygulayın.

    Özellikle sinir gerginliğinden ve stresten kaynaklanan ağrılar için soğuk kompres yararlıdır. Kas incinmesi ve yorgunluk gibi nedenlerin yarattığı baş ağrılarına karşı ise sıcak kompres yararlıdır.

    Kalsiyum Bağırsak Kanserinden Korur

    Kemikler, dişler ve tırnakların sağlıklı olmaları için kalsiyuma ihtiyaç duyduğumuzu artık bilmeyen kalmadı. Ama bağırsakların sağlığı için de kalsiyumun gerekli olduğunu belki duymamıştınız.

    Uzmanlar, bu konuda hepimizi uyarıyorlar. Kalsiyum içeren besinlere önem vermeyen kişilerin bağırsak kanserine yakalanma olasılığı çok fazla. Yeterli miktarda kalsiyum almayan kişiler için tehlikenin büyük olduğu hatırlatılıyor. Her gün, 700 mg. kalsiyum almamız gerekli. Bu nedenle sofranızdan sütü, yoğurdu, peyniri ve kalsiyum bakımından zengin olan diğer yiyecekleri eksik etmeyin.

    Gözler Düzenli Olarak Kontrol Edilmeli

    Gözlerin düzenli olarak kontrol edilmesi, başka sağlık sorunlarının saptanması açısından önem taşır. Görmede ani bir değişiklik olması, diyabet hastalığına işaret sayılır.

    Diyabet, gözlerin retina tabakasına zarar verir, görme zorluğu yaratır. Gözlerin arka tarafındaki kan damarları sayesinde kan yüksek basıncı teşhis edilebilir. Korneanın çevresini saran beyaz bulutsu halka, kanda kolesterol miktarının yükseldiğine işarettir.

    Kalp krizi yorgun kadınları seviyor

    Sürekli yorgunluktan yakınıyorsanız ve geceleri yatağa yattığınız zaman uykuya dalmakta zorlanıyorsanız, lütfen dikkatli olun. Araştırmacılar sürekli yorgunluk belirtisinin kalp krizi habercisi olabileceğini ileri sürüyorlar. Daha önce kalp krizi geçirmiş 500 kadına, krizden önce kendilerinde ne gibi değişiklikler hissettikleri soruldu.

    Kadınların yüzde yetmişi kendilerini sürekli yorgun hissettiklerini açıkladılar. Kadınların yüzde 48i de geceleri uyuyamadıklarını itiraf ettiler. Soluk kesilmesi, sindirim bozukluğu ve endişe gibi belirtiler de kriz habercisi olabiliyor. Kalp krizi geçirmiş kadınlar arasında çok az sayıda, göğüs ağrılarından yakınan oldu. Uzmanlar, çok az sayıda kadının kalp krizi öncesinde göğüs ağrısı çektiğini belirtiyorlar. Erkeklerde ise göğüs ağrısı, kalp krizinin şaşmaz bir habercisi oluyor.

    Anneler ne yapacağını bilir

    Bazı çocukların burnu çok sık kanar. Anneler bu nedenle temkinli olmalılar. Evde çocuğunuzun burnu kanamaya başlarsa, hemen paniğe kapılmayın. Kan görmek sizi rahatsız etse de, burnu kanayan çocuğa duygularınızı belli etmeyin. Burnu kanayan çocuğu bir koltuğa oturtun.

    Ondan başını öne doğru eğmesini isteyin. Kan dursun diye başını arkaya itmesini isterseniz, çok tehlikeli bir durumla karşı karşıya kalabilirsiniz. Burundan akan kan, boğaza inebilir ve de çocuğun kusmasına neden olur.

    Çocuğunuza, bir süre ağızdan nefes almasını söyleyin. Onunla birlikte siz de ağızdan nefes alın ve ona destek olun. Sonra burnunu iki yanından kemere yakın bir bölgeden hafifçe sıkın. 10 dakika süreyle elinizi burundan çekmeyin. Daha sonra da çocuğun burnunu çekmesine ya da sümkürmesine izin vermeyin. Dikkat edin, böyle bir uygulama, kanamanın tekrar başlamasına neden olabilir. Eğer kanama yarım saat içinde kesilmezse onu hemen hastaneye götürün.

    Yaz ortasında soğuk algınlığı can sıkar

    Ne yazık ki yaz günlerinde de grip ve soğuk algınlığı tatil programlarını aksatıyor, kişileri yatağa düşürüyor. Böyle bir sorunla karşı karşıya kalırsanız, ilk 24 saati yatak istirahati ve sıcak içeceklerle geçirin. Limon suyu ve bal ile karıştırılmış sıcak su çok yararlıdır. Böyle zamanlarda sıcak içeceklerinize mutlaka tarçın katın.

    Bol miktarda üzüm, ve olgun armut yemeyi ihmal etmeyin. İkinci 24 saatte ise bol sebze ve salata yiyebilirsiniz. Her şey yolunda giderse, üçüncü gün iştahınız açılır, eski gücünüz yerine gelir. Her sabah C vitamini ve B kompleks vitaminleri içeren hapları alın.
#04.08.2004 16:10 1 0 0
  • Kaslarının, kemiklerinin güçsüzleşmesini, görme ve işitme sorunlarının oluşmasını, belleğinin zayıflayıp cinselliğinin azalmasını kim ister? Cilt yaşlanması sonucu oluşan kuruma, pörsüme, kırışma ve sarkmaları ise hiç kimse arzu etmez. Özellikle de kadınlar... İşte bu nedenle yaşlanma ile ilişkili tıbbi çalışmaların önemli bir bölümü cilt yaşlanmasını önlemek üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu yeni alanın güncel tanımı ise kozmetik dermatolojidir.

    Serbest radikallerin oluşturduğu hasar cilt yaşlanmasının başlıca sebebidir. Serbest radikaller hücrenin yapısında bozulmaya neden olan zararlı kimyasallardır. Serbest radikallerin en yaygın kaynağı, hücrelerde günün her dakikasında süregiden enerji üretimidir. Bedeniniz; çalıştıkça serbest atık olarak zararlı serbest radikalleri üreten bir makinedir. Cildiniz güneş ışınları, sigara, çevre kirliliği ve kirlenmeye neden olan diğer bazı faktörlerden de serbest radikal saldırısına hedef olmaktadır.

    Serbest radikal avcıları gibi davranarak onları yok eden veya zararsız hale getiren antioksidanlar, çevresel etmenlerin ciltte oluşturduğu hasara karşı ciddi bir koruma ve cildin yaşlanmasında yavaşlatıcı bir etki sağlayabilir. Antioksidan etkili doğal maddeleri ihtiva eden cilt ürünlerinden işte bu nedenle yaşlanmaya ilişkin belirtileri azaltmak veya geciktirip yavaşlatmakta yararlanılmaya çalışılıyor. Bu ürünlerin etkileri cildin geçirgenliğine, kremlerdeki diğer bileşenlere ve birçok başka faktörlere bağlı. Bazı antioksidanların ağız yolu ile alımındaki artış serbest radikallere karşı ciltte gözle görülebilecek koruyuculuk sağlayabiliyor. Unutulmamalı: Antioksidanların ağız yoluyla alınması veya cilde uygulanmasının cilt sağlığı üzerindeki faydalı etkileri ile ilgili çalışmalar henüz yetersiz. Bunun için daha fazla araştırma ile elde edilmiş kanıtlara ihtiyaç duyuluyor.

    Antioksidanların en önemli kimyasal özelliği, sudaki ve yağdaki çözünürlükleri. Suda çözünen antioksidanlar temel olarak iç ve dış hücre sıvılarında etkili. Yağda çözünen antioksidanlar ise özellikle hücre zarını korumakta. Her iki tip antioksidan da serbest radikallerin vücuda ve cilde girişine karşı koruyucu bir etki yaratmakta, hücrelerin paslanmasını ve erken yaşlanmasını geciktirmekte, serbest radikal saldırılarına karşı daha dirençli hale getirmekte.

    C VİTAMİNİ

    Son yıllarda yapılan çalışmalarda cildin gençleştirilmesi/kırışıklıklardan korunmaya karşı C vitamini içeren çok sayıda ürün piyasaya sürülmüştür. İddiaların aslı var mıdır? Bu ürünler işe yarar mı? Bu durum hala biraz karmaşıklığını sürdürmektedir. Doğrudur, C vitamini kırışıklıkları azaltması ve cildin gençleştirilmesi üzerinde değerli ve açık etkilere sahiptir. Ama öte yandan birçok C vitamini içeren ürün hiçbir yarar sağlamamaktadır. Gerçek anlamda C vitamini cilt üzerinde iki önemli yolla etki göstermektedir. İlk olarak C vitamini cildin anahtarı niteliğindeki yapısal bir protein olan kollajenin yapımında gereklidir. İkinci olarak C vitamini bir antioksidan olup, serbest radikallerin ciltte oluşturduğu hasarın azaltılmasına yardımcıdır. Bu nedenlerden C vitamini tam anlamıyla, doğru bir şekilde cilde verildiğinde kırışıklıkların azalmasında iyi derecede bir etki sağlamaktadır. İyi bir C vitamini ürününü cildinize uyguladığınız zaman cildinizdeyken de hemen okside olabilir. Eğer C vitamini:

    Tam anlamı ile en etkili koruyucu maddelerle hazırlandıysa,

    Cilde uygulandığında herhangi bir bozulma oluşmadan hızlı bir şekilde emilirse,

    Üründeki C vitamini konsantrasyonu hücrelerdeki C vitamininin seviyesini önemli derecede artışına neden olacak yeterlilikte olursa yarar sağlayabilir.

    Ağız yolu ile yüksek dozlarda C vitamini alımının kırışıklıkların azaltmasını sağlayan etkileri çok azdır. Çünkü C vitamininin yeterli miktardaki yüksek konsantrasyonu ciltte kollajen yapımının gözle görülür derecede sağlayamamaktadır. Doğru kullanılsa bile C vitamini destekleri herkese yanıt vermeyebilir de. İnsanların yüzde 50sinde gözle görülen yararlı etkiler meydana gelmektedir. C vitamini ciltteki kollajenin geri yapımını sağlayan bir diyetle kullanıldığında değişiklikler daha da gelişmektedir.

    ANTİOKSİDANLAR VE ÇÖZÜNÜRLÜKLERİ

    SUDA ÇÖZÜNENLER

    C Vitamini

    Sistein

    Metionin

    Selenyum

    Glutatyon

    YAĞDA ÇÖZÜNENLER

    E Vitamini

    A Vitamini

    Karotenler

    Likopen

    KoenzimQ10

    SUDA VE YAĞDA ÇÖZÜNENLER

    Lipoik Asit

    Melatonin

    Bazı Polifenoller

    Bazı Flavonoidler

    KOENZİM Q10

    Koenzim Q10 iki önemli role sahiptir. Hücrenin enerji üretim merkezleri mitokondirilerde hücresel solunum için gerekli güçlü bir antioksidandır. KoQ10 hücreler içinde enerji eksikliğini ve hızını geliştirir. Aynı zamanda mitokondriyi serbest radikallerden korur. Vücudunuz KoQ10 üretebilir fakat yaş, hastalıklar, kolesterol düşürücü ilaçlar ve beslenme yetersizliği gibi faktörler bu yeteneği bozabilir. Vücuttaki düzeyi, dejeneratif hastalıklar ve yaşlanmayla ilişkili olduğu için bazenyaşlanma tetikleyicisiolarak da adlandırılır. Araştırmalar KoQ10 desteğinin yaşam beklentisini %50 oranında artırdığını; eksikliğinin kalp yetmezliği ve diğer kalp kası hastalıklarında etkili olduğunu açıkca göstermektedir. Diğer etkileri hipertansiyon, azalmış bağışıklık ve kas atrofilerine yardımcı olmasıdır. Enerji üretim aktivitesini artırmasının cilde yararlı olabileceği söylenmektedir.

    LİPOİK ASİT

    Lipoik asit, karbonhidrat ve diğer yakıtlardan enerji üretiminde hücrelerin en etkili besin öğesidir. Aynı zamanda güçlü bir antioksidan ve ağır metal taşıyıcısıdır. Vücudumuz orta düzeyde lipoik asit üretebilir. Stres, hastalık gibi durumlarda üretim miktarı düşebilir. Vücudumuzdaki bir çok ana öğe gibi lipoik asit miktarı da yaşla birlikte azalır. Lipoik asit eşsiz bir antioksidandır. Hem suda hem de yağda erime kabiliyeti ile hücre duvarını ve hücre içi yapıları korur. Serbest radikalin her çeşidine karşı etkilidir. Serbest radikal formuna çevrilebilen metal iyonlarını (demir, bakır, kadmiyum, civa ve kurşun) bağlama ve etkisiz hale getirme özelliği vardır. Lipoik asitin diğer önemli bir etkisi de kan şekerini düşürmesidir. Kan şekerini düşürmenin yanısıra glycationveçapraz-bağlanmagibi cilt kırışıklıklarının oluşumunda çok etkili olan bazı kimyasal olayları önleyebilir. (Glycation ve çapraz-bağlanmanın kırışıklıkların oluşmasında önemli bir rolü vardır.)

    GÜZELLİK KAYNAĞI DOMATES

    Güneşte kaldıkça, doğrudan güneşe baktıkça hem büyüyüp gelişen, hem de gergin, sert ve parlak ve canlı bir görünüm olan kaç besin vardır ki? Muhtemelen domatesin bu şaşırtıcı özelliğinin sebebi de likopendeki sihir. Beslenme uzmanları, likopenin ultraviyole ışınlarına karşı deriyi koruduğunu düşünmektedirler. Ancak domatesin etkisi cildinizi sadece ultraviyole ışınlarından korumakla sınırlı değildir. Domates, başlı başına bir güzellik kaynağıdır. Baloton Gölü kıyısında yaşayan domates yetiştiricisi Macar kadınların pişmiş domates eriyiklerini yüzlerine sürerek güneşten korundukları, geceleri kullandıkları domatesli kremlerle ileri yaşlarda bile genç görünmeyi başardıkları uzun süredir bilinmektedir. Cilt güzelliği ve likopen ilişkisine gösterilebilecek bir başka örnek ise Sophia Loren. Ünlü yıldızın ilerlemiş yaşına rağmen yüzündeki olağanüstü ışıltılı ve parlak gençliğin sırrı da, domates püresi ve zeytinyağ karışımı ile elde ettiği likopende saklıdır.

    ÜZÜM ÇEKİRDEĞİ EKSTRESİ

    Klinik çalışmalar üzüm çekirdeği ekstresinin;

    Doğal bir antioksidan olduğunu,

    Beta-karoten, C vitamini ve E vitamininden daha güçlü bir serbest radikal savaşçısı olduğunu,

    Önemli bir vitamin olan C vitaminin okside formunu restore eden biyoflavonoid kompleksini (OPC) yaparak C vitamininin etkisini arttırdığını,

    Lipofuscin formlarını önleyerek ve kaldırarak bir yaşlanmayı geciktirici faktör (anti-aging faktörü) olduğunu,

    Daha az kırışıklığa neden olan kan damarlarının genişlemesi ve kasları rahatlatma konusunda etkin olduğunu göstermiştir
#04.08.2004 16:08 1 0 0
  • Hücre çekirdeğinin oluşması ve olgunlaşmasında B12 vitamini ile birlikte yaşamsal görevler üstlenen folatı biraz daha iyi tanımak istiyorsanız bu yazıyı okumanızda fayda var!

    FOLAT, güncel besinlerin çoğunda bol miktarda bulunur ve 1990lı yıllardan sonra bazı ülkelerde (ABD) çeşitli besinlere eklenmeye başlanmıştır. Elde edilen bulgular besinleri folat ile zenginleştirme yönteminin çok işe yaradığını göstermektedir. Bunlardan iki tanesi özellikle heyecan vericidir:

    Besinlere eklenen folatın bebeklerde bazı doğumsal kusurları önleyebileceğinin anlaşılması,

    Besinlere folat ilavesi ile inme (felç) ve kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin azalması.

    Amerikan Besin ve İlaç İdaresi (FDA), besinlere eklenen folatın yeni doğanlarda sinir sisteminin bazı doğumsal kusurlarını (nöral tüp defekti) azaltabileceğini onaylamaktadır. Folat ile zenginleştirilmiş besinlerin doğumsal sinir sistemi kusurlarında neredeyse yüzde 20 oranında bir azalma sağlayabileceği belirtilmektedir. Folat ile zenginleştirilebilen besinler ekmek, makarna, mısır ürünleri ve diğer tahıl ürünleridir. İncelemeler besinlere folat ilavesi sonrasında kan folat düzeylerinde ciddi bir artışın sağlanabildiğini, bu artşın kanda homosistein düzeyini yüzde 10-20 oranında düşürebildiğini göstermektedir.

    Folatın Kaynakları

    Folatın en önemli kaynakları karbonhidratlı besinlerdir. Karbonhidratlı besinlerin az tüketilmesini öneren beslenme önerileri, folat tüketimini de azaltabilmektedir. Un ve unlu ürünlere folat eklenmesi, düşük karbonhidratlı beslenmenin oluşturabileceği bu tür sorunların çözümüne de yardımcı olabilir. Özellikle kırmızı et tüketimini arttırarak uygulanan düşük karbonhidratlı diyetlerde (low carb diet) folat eksikliği sonucu kanda homosistein miktarının yükselmesi, önemli bir tehlike haline gelebilir. Damar sağlığına en az kolesterol kadar düşman olan homosisteinin aşırı kırmızı et tüketimi ve yetersiz folat alımı ile kanda fazlaca yükselmesi damar sağlığı için önemli bir tehdit olarak kabul edilmektedir.

    Önemli Görevleri Var

    Folat, kırmızı kan hücrelerinin (eritrositler) yapımı, yeni protein üretimi, hücrelerin büyüme ve çoğalması için besinlerle alınması zorunlu bir vitamindir. B6 ve B12 vitaminleri ile birlikte çalışarak hücre ve dokuların yapımında ve sağlığını sürdürmede yaşamsal görevler üstlenir. Folat eksikliğinde kanda homosistein artmaktadır. Yeni kolesterol olarak da tanımlanan ve en az kolesterol kadar ciddi bir damar düşmanı olan bu maddenin kanda fazlaca artmasının kalp krizi ve inme olasılığını yükselttiği bilinmektedir.

    Araştırmalar hamilelikten önceki dönemde ve hamilelik sürecinde alınan folat desteğinin bebeklerde bazı doğumsal sinir sistemi kusurlarını önleyebileceğini göstermektedir. Yeterli ve dengeli beslendiğinizden emin olmak istiyorsanız günlük folat tüketiminizin ne düzeyde olduğunu ciddi olarak izlemeniz gerekiyor. Unutmayın! Folat besinlerle alınması zorunlu olan, vücudunuzun üretemediği yaşamsal bir besin unsurudur.


    Folat ne yapıyor

    Kırmızı kan hücrelerinizde (eritrositler) hemoglobin isimli oksijen taşıyıcısının oluşması için B12 vitamini ile birlikte görev yapar.

    Homosisteinin kan seviyelerini azaltarak damarlarınızı korur, inme ve kalp krizi riskinizi düşürür.

    Hamilelik öncesi ve sürecinde kullanımı, bebeklerde bazı doğumsal sinir sistemi kusurlarını (spina bifida gibi) engeller

    Hücre çoğalmasını kontrol eden DNA ve RNAnın üretimine, sağlıklı ve yeni hücrelerin yapımına yardımcı olur.

    Günlük ihtiyacınız Ne Kadar

    14 yaşından büyük erkeklerin günlük ihtiyaçları 400 mikrogramdır

    14-50 yaş arasındaki kadınlara doğal besinlerle alınan folat yanında zenginleştirilmiş besinlerle de folat alımı önerilmektedir. Hamilelik öncesi ve süresince 400 mikrogram ilave folat desteğinin yararlı olduğunda fikir birliği vardır.

    Folik Asit Kaynakları

    Portakal, greyfurt, mandalina

    Yeşil yapraklı sebzeler (özellikle ıspanak)

    Kurubaklagiller

    Kuruyemişler (özellikle yer fıstığı ve fındık)

    Zenginleştirilmiş tahıl ürünleri

    Ekmek

    Kahvaltı gevrekleri

    Makarna

    Pirinç

    BİR UYARI

    Hemen başlamayın

    Kansızlık (anemi) sorunu olanların folik asit kullanmaya başlamadan önce mutlaka doktorları ile görüşmeleri gerekir. Eğer kansızlık sorunu B12 vitamini eksikliğinden kaynaklanıyorsa folat alımı B12 vitamini eksikliğine bağlı belirtilerin gizlenmesine ve sinsice ilerlemesine yol açabilir. Kansızlık sorununuz saptandığında folat desteklerine kendiliğinden başlamamalı, doktorunuzun önerilerini dikkate almalısınız.
#04.08.2004 16:07 1 0 0
  • Op. Dr. Keser, saç ekimini kolaylaştırmak amacıyla saç folikülü (saç kökü) çıkartıcı iğne' adını verdiği bir icat geliştirdi. Türk Patent Enstitüsü'nce 2003 yılında tescillenen iğne, dünyada sadece birkaç ülkede uygulanıyor.

    Saç ekiminde yeni bir yöntem geliştirildi. Artık kafa derisi kesilip dikilmeden saç ekilebilecek. Estetik-plastik ve rekonstrüktif cerrahi uzmanı Op. Dr. Muttalip Keser'in icat ettiği iğne sayesinde hem daha kolay hem de daha çok sayıda saç ekilebiliyor. Üstelik mevcut yöntemlerdeki gibi başın arka kısmında dikiş izleri de oluşmuyor.

    Bilimsel adıyla androgenetik saç dökülmesi', tüm dünyada erkek ve kadınlarda en sık görülen saç dökülmesi tipidir. Kellik ya da erkek tipi saç dökülmesi' olarak da adlandırılan androgenetik saç dökülmesi, yalnızca ergenlikten sonra görülüyor. Erkeklerde yaş ilerledikçe androgenetik saç dökülmesinin sıklığı artarken, kadınlarda böyle bir artış gözlenmiyor.

    Kadınlardaki saç dökülmesi geniş alanları etkiliyor, saçlı derinin hemen hemen bütünündeki saç yoğunluğu azalıyor. Erkeklerde ise çoğunlukla arka ve yanlardaki saçlar korunuyor, buna karşılık önleri ve tepe bölgeleri açılıyor.

    Op. Dr. Keser, saç ekimini kolaylaştırmak amacıyla saç folikülü (saç kökü) çıkartıcı iğne' adını verdiği bir icat geliştirdi. Türk Patent Enstitüsü'nce 2003 yılında tescillenen iğne, dünyada sadece birkaç ülkede uygulanan follicular unit extraction (saç kökü çıkartma ünitesi)' yöntemiyle saç ekimini gerçekleştiriyor.

    Saç köklerini çıkartmak için özel tasarlanmış uç yapısı olan değişik çaplardaki iğnelerin kullanıldığını aktaran Keser, yöntemin dünyada yalnızca Kanada ve Avustralya'da uygulandığını belirtti. Saç kökü çıkartma işlemini Türkiye'de gerçekleştirmek amacıyla saç folikülü çıkartıcı iğne' adını verdiği bir iğne tasarladığını anlattı.

    Saç kökü çıkartma yönteminin üstünlükleri şöyle sıralanıyor:

    Saç alınan yerde kesme ve dikme işlemi olmuyor. Köklerin alındığı bölgede oluşan 1 milimetreden küçük çaplı delikler birkaç gün içersinde kapanıyor ve kesinlikle iz bırakmadan iyileşiyor.

    Sadece arka kısma bağlı kalınmadan başın her tarafından saç kökü alınabiliyor. Hatta ihtiyaç halinde göğüs kılları gibi vücudun diğer bölgelerinden alınan kıllar da kullanılabiliyor.

    1. seans tamamlandıktan sonra ardından ikinci seans için aylarca beklenmeye gerek kalmıyor. Seanslar arasında iki gün beklemek yeterli oluyor.

    Alınan foliküler ünit çapı 1 milimetreden küçük olduğu için çok küçük deliklere ekim yapılabiliyor. Bu da daha yoğun ve estetik ekim anlamına geliyor.
#04.08.2004 16:00 1 0 0
  • İnsanların zamanının çoğunu kapalı ortamlarda geçirmeleri, daha fazla alerjene maruz kalmaları, evde odaların havasızlığı ve dışarıdaki havanın kirliliği, doğal besinlerden uzaklaşma ve katkı maddeleri içeren besinlerin daha çok tüketilmesi, şişmanlık, çocuklarda fazla antibiyotik kullanılması gibi pek çok faktörün astım hastalığına sebep olduğu biliniyordu.

    Ancak şimdi bu sebeplere bir yenisi daha eklendi. Televizyon da artık astım hastalığının tetikleyicileri arasında sayılıyor.

    Özellikle çocukları tehdit eden astımın ortaya çıkmasında televizyonun önemli bir rolü var. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Rasim Küçükusta, uzun süre televizyon seyredenlerin çeşitli mekanizmalarında astımın oluştuğunu söylüyor. Uzun süre televizyon seyretmenin çocukların hareketlerini azalttığına dikkat çeken Küçükusta, bunu da şişmanlığa zemin hazırladığını, şişmanlığın ise astım için bir risk faktörü olduğunu belirtiyor. Bir taraftan göğüs duvarındaki yağlanmanın hava yollarını sıkıştırması, diğer taraftan akciğer volümlerinin azalması ve hava yollarının daralmasına bağlı olarak bronş aşırı duyarlılığının artmasının, şişmanlarda astım oluşumuna neden olduğunu söyleyen Küçükusta, ayrıca, Şişmanlarda yüksek olan leptin isimli hormonun da astım için bir risk oluşturması muhtemeldir." diye konuştu. Dr. Küçükusta, başta televizyon olmak üzere, mikrodalga fırın, telsiz telefonlar, cep telefonları, bilgisayar, yazıcı, fotokopi makineleri gibi pek çok evde de bulunan elektronik aletlerin yarattığı elektromanyetik kirliliğin de astım oluşumunda rolleri olabileceğini ileri sürüyor.

    Televizyon izleyen çocukların temiz havaya daha az çıktıklarını hatırlatan Prof. Dr. Küçükusta, çocukların ev havasındaki olumsuzluklardan zarar gördüğünü belirtiyor. Televizyonlardaki ilgi çekici ve merak uyandırıcı reklamlar, çocukların hazır ve katkı maddesi içeren yiyecek ve içecek tüketiminin artmasında çok önemli bir nedendir. Fazla miktarda karbonhidrat ve katkı maddesi içeren bu besinler, sağlıksız beslenmeye neden olmakta ve kilo almayı kolaylaştırmaktadır. Abur cubur ile iştahları kaçan çocukların sebze, meyve gibi vitamin ve antioksidan içeren besinleri daha az yemeleri de astım için bir risk faktörüdür. Ayrıca, sülfitler, tartrazin katkı maddelerinin doğrudan astım krizlerine neden oldukları da bilinmektedir. şeklinde bilgiler veren Küçükusta, duvardan duvara kaplı halıların, yeni mobilya ve eşyaların, tüylü oyuncakların, yün ve kuştüyü yatak takımlarının da çocukların daha fazla alerjene maruz kalmalarına sebep olduğunu ifade ediyor.


    Astımın önlenmesi için yapılması gerekenler

    Çocukların uzun süre çok yakın mesafeden televizyon seyretmelerine engel olunmalı.

    Haftanın belirli günlerinde belirli süre televizyon izlemeli ve en az iki metre uzaktan bakılmalı.

    Her türlü hastalığa karşı bağışıklık kazanmaları için dengeli beslenmelerine özen gösterilmeli.

    Hazır ve katkı maddesi içeren yiyeceklerden elden geldiğince uzak kalmaları, bunun yerine taze sebze, meyve ve tavuk, balık eti yemeleri sağlanmalı.

    Çocukların televizyon karşısında hareketsiz kalmaları önlenmeli ve spor yapmaları sağlanmalı.

    Evlerdeki alerjen kaynakları ortadan kaldırılmalı. Oturma ve yatak odalarında fazla elektronik alet bulundurulmamasına özen gösterilmeli.

    Evlerde özellikle çocukların bulunduğu alanlarda sigara içilmemeli, ev havası temiz tutulmalı.

    Gün boyu içerde tutulan çocuklar temiz ve güzel havalarda mutlaka dışarı çıkarılmalı.
#04.08.2004 15:59 1 0 0
  • Yeni Çıkan Kitaplar Kitap Tanıtımı - Yeni Çıkan Kitaplar Kitap Özetleri


    noimage
    İKTİSAT İLMİ

    Mehmet Cavit Bey
    Çeviren: Sema Alpun Çakmak
    Liberte Yayınları
    Araştırma Dizisi
    347 sayfa


    Türkiye'nin ilk liberal iktisatçılarından Cavit Bey'in eserleri incelendiğinde döneminin iktisat bilimini bu kitapla ele aldığı görülüyor. Liberal fikir adamlarının ve düşüncelerinin yeniden gün ışığına çıkarılmasını amaçlayan kitap, "Servetin Üretilmesi, Bölüşümü, Tedavülü, Tüketilmesi" ve "Bütçe" konularına değiniyor. Beş bölümden oluşan "İktisat İlmi", 19. yüzyılın ekonomisini inceleyerek fazlaca bilinmeyen Osmanlı ekonomisini tüm yönleriyle gün ışığına çıkarıyor.




    İSLAMIN MİSTİK BOYUTLARInoimage

    Annemarie Schimmel
    Çeviren: Ergun Kocabıyık
    Kabalcı Yayınevi
    Tarih
    495 sayfa


    Birçok uluslar arası ödülün sahibi olan ve çeşitli bilimsel kuruluşların başkanlığını yapan Annemarie Schimmel, tasavvuf tarihini geniş bir coğrafya içinde ele alıyor. Arap, Fars, Urdu ve Türk edebiyatından yaptığı alıntılar ve kişisel deneyimlerinden verdiği örneklerle metni zenginleştiriyor. Aynı zamanda yollarını kendi ışıklarıyla aydınlatan hakikat yolcusu sufilerin hüzünlü ve düşündürücü hikayesini anlatıyor.




    BORAnoimage

    Alkioni Papdaki
    Çeviren: Sona Özzakar
    Gendaş Kültür
    Roman
    200 sayfa


    Okuma-yazması olmayan, ikiyüzlülüğün ve riyakarlığın kol gezdiği günlük hayatta ayakta kalma mücadelesini dürüstçe vermeye çalışan, bir yandan da çocuklarını yaşatmak ve büyütmek için didinen bir kadının öyküsü... Bayan Sofia'nın karakterinde birçok kadının yaşadığı bireysel uyumsuzlukları, engelleri ve ayakta kalmak için verdikleri mücadeleleri yansıtan kitap, aramızda dolaşan ancak farkına varmadığımız insanları sayfalarına konuk ediyor.




    TIMAIOSnoimage

    Platon
    Çeviren: Erol Güney - Lütfi Ay
    Sosyal Yayınları
    Felsefe
    124 sayfa


    Platon, onu okuyanlar ve onun hakkında bilgisi olanlar için büyük bir neşe kaynağıdır genelde. Dünya Kültür Klasikler Dizisi olarak adlandırılan Timaios, Platon eserlerinin hiç yaşlanmadığını, geçmişte ilk yazıldığı günlerdeki gibi nasıl korunduğunu gözler önüne seriyor. Sokrates'in insanları rahatsız eden soruları: "Erdem nedir? Cesaret nedir? Dindarlık nedir?" gibi birçok soruya cevap arayan, günümüz insanları için de aynı derecede rahatsız edici tüm soruların cevapları Timaios'ta aranıyor.




    SÜLEYMAN'IN SON RÜYASInoimage

    Alain Paris
    Çeviren: Füsun Önen Pınard
    Roman
    Remzi Kitabevi
    350 sayfa


    Alexandra, İbrahim Paşa tarafından Kanuni Sultan Süleyman'a hediye edilir. Ancak Tatarlar tarafından kaçırılıp bir köle pazarında satılan Alexandra'nın aklında, köyündeyken görüp bir türlü unutamadığı Fransız şövalyesi Ogier vardır. Müslamanlarla savaşmaya yemin etmiş Ogier'yi İstanbul'a sürükleyen kader, onu Kanuni Sultan Süleyman'la karşı karşıya getirmekle kalmayacak; şövalye, artık"Hürrem Sultan"adıya anılan Alexsandra ile de yeniden karşılaşacaktır. Alanis Paris'in bu romanı, bizi, Sultan Süleyman'ın ilk fetihlerinden, Viyana kuşatmasına, saray entrikalarından Yeniçeri ayaklanmalarına, Osmanlı'nın görkemli başkenti İstanbul'un kalbine götürüyor.




    DOĞU'NUN DEVLETİ BATI'NIN CUMHURİYETİ

    Mehmet Ali Kılıçbaynoimage
    İmge Kitabevi
    Araştırma - Yorum
    320 sayfa


    Yazar bu kitabında doğu ile batı arasındaki sorunsalı "Doğu", "Batı" ve "Doğu ve Batı" olmak üzere üç bölümde inceliyor. Doğu ve Batı arasında ki ilişkiyi geçmişten günümüze kadar adım adım inceleyen kitap, bireysel öykülere de yer veriyor. Sorunsalın Türkiye'de kaos olarak ortaya çıktığını açıklayan kitap, Fransız devriminden Osmanlı'nın son demlerine birçok konuyu ele alıyor.




    CHAT GEYİKLERİnoimage

    Mahmut Ayaz
    Kora Yayın
    Araştırma
    408 sayfa


    20. yüzyılın sonlarına doğru, İnternet kitle iletişim araçları vasıtasıyla toplumsal yaşamı büyük ölçüde etkilemeye başladı. Sanal alemde yazılı konuşmayla iletişim kuran insanların sayısı arttı. Mahmut Ayaz bu kişilerin chat konuşmalarını ve ruhsal durumlarını gözler önüne seriyor. Chat geyikleri Türkiye'de sanal iletişim üzerine yapılan ilk sosyolojik araştırma olarak okurlara sunuluyor.




    SOKOLLUnoimage

    Ahmet Refik Altınay
    Tarih Vakfı Yurt Yayınları
    Tarih
    239 sayfa


    Ahmet Refik Altınay'ın "Geçmiş Asırlarda Osmanlı Hayatı" başlıklı onaltı kitaptan oluşan dizi "Tarihe Yolculuk" adı verilen yeni dizisiyle okurlarla buluşuyor. Kanunu Sultan Süleyman, II. Selim ve III. Murat devirlerinde 14 yıl, 3 ay, 17 gün sadrazamlık yapmış olan Sokollu Mehmet Paşa, Osmanlı Devleti'nin en renkli simalarından biridir. Kitap "Sokollu'nun Gençliği", "Sokollu ve Şehzade Selim", "Kanuni Sultan Süleyman Zamanında İstanbul Hayatı", "Sokollu'nun İç ve Dış Siyaseti", "III. Murad ve Sokollu", "Sokollu'nun Son Seneleri" bölümlerinden oluşuyor.




    LÜZUMSUZ (!) BİLGİLER ANSİKLOPEDİSİ

    Tamer Korugan
    Aykırı Yayınlarınoimage
    İnceleme-Araştırma Dizisi


    Kitabın başlığında "lüzumsuz" bilgilerden söz edilmesini ciddiye alacak olursanız çok yanılırsınız! Bilginin "lüzumsuz" olanı var mıdır, ayrı bir tartışma konusu, ama bu kitapta yer alan 146 sorunun yanıtlarını merak etmeyen pek yoktur. Aşağıdaki sorulara bir göz atın bakalım, göreceksiniz ki, tümünü veya çoğunu bilmiyorsunuz ve de hayli merak ediyorsunuz!

    Niçin trafik ışıkları kırmızı, sarı ve yeşildir? Erkek bebeklerin giysileri niçin mavidir? Niçin erkeklerin düğmeleri sağda, kadınların ise soldadır? Matemde bayraklar niçin yarıya indirilir? Askeri üniformalar niçin haki renktedir? Erkekler niçin kravat takar? 13 sayısı niçin uğursuzdur? Nazar değmesi nasıl oluyor? Niçin tahtaya vuruyoruz? Ayların günleri niçin 28, 30, 31 gibi farklıdır? Bir saat niçin 60 dakikadır? Saatin akrep ve yelkovanı niçin sağa dönüyor? İskambil kağıtlarındaki şekillerin anlamı nedir? 24-ayar altın ne demektir? Sirklerde kılıcı nasıl yutuyorlar? Atletler niçin saat yönünün aksine koşuyorlar? Asansör düşerken zıplanırsa ne olur? Nasıl sarhoş olunuyor? Niçin gıdıklanıyoruz? Niçin hıçkırıyoruz? Niçin gülüyoruz? Niçin hapşırıyoruz? Saçlarımız niçin beyazlaşıyor? Tırnaklarımız nasıl uzuyor? Sivrisinekler insanı niçin ve nasıl sokar? Atlar nasıl ayakta uyurlar? Kediler nasıl hep dört ayak üzerine düşerler? Bir köpek yaşı niçin yedi insan yaşına eşittir? Elektrik kesilince telefonlar nasıl çalışır? Soğan doğrarken niçin gözlerimiz yaşarır? İnsanlar yiyeceklerini niçin pişirerek yerler? Bira içenler niçin sık tuvalete giderler? Gökyüzü neden mavi, deniz suyu neden tuzludur? (Arka Kapak)




    İMPARATORLUK (EMPİRE)

    Michael Hardt - Antonio Negrinoimage
    Ayrıntı Yayınları
    Ağır Kitaplar Dizisi


    Bazı kitaplar vardır, yaşadıkları döneme tanıklık etmekle kalmayıp geleceğe de ışık tutarlar. M. Hardt ve A. Negri'nin İmparatorluk'u da çok sayıda düşünür tarafından böylesi bir eser olarak gösteriliyor. İmparatorluk'u bu kadar önemli kılan, küreselleşme çağını her yönüyle irdelerken, küreselleşme mağdurlarından yana aktif bir tavır alması, onları küreselleşmenin vahşetinden kurtaracak alternatifler de önermesidir. Ulus-devletlere dayalı çağ sona erdi. Sermaye küresel çapta önüne çıkan her engeli yıkıyor; Seattle'dan Cenova'ya uzanan isyan dalgasına rağmen, muhalefet güçleri zayıf; karamsarlık iliklere işlemiş durumda. Mevcut durumu açıklamakta emperyalizm kavramı yetersiz kalıyor; yeryüzünü ele geçirmekte olan merkezsiz ve topraksız egemenlik aygıtını Hardt ve Negri İmparatorluk diye adlandırıyor. İmparatorluk döneminde artık dışarısı kalmamıştır. Egemenlik, tek bir yönetim mantığına göre işleyen ulus-üstü organların eline geçmiştir. Adalet kaygısından yoksun biçimde işleyen sömürü mekanizmaları artık fabrika duvarları ve ulus-devletin sınırlarıyla yetinmeyerek yeryüzünün her köşesine yayılmıştır. Ama İmparatorluk özgürleşme için yeni imkanlar da sağlamaktadır; Marx'ın kapitalizmin kendinden önceki üretim biçimlerinden ileri olduğunu söylemesi anlamında ilerici bir boyut da içerir. Bu nedenle Hardt ve Negri küresel sermaye karşısında ulus-devleti güçlendiren her türlü politik stratejiyi reddediyor. Onlara göre küreselleşmeye karşı yerele dayalı itirazlar, dışarısı kalmayan bir dünyada dışarı yanılsaması yaratmaktan başka bir işe yaramaz. Artık ülkeden sökülüp atılacak emperyalizm ve ele geçirilecek bir iktidar odağı yoktur; bunları hedefleyen politik hareketler ömrünü tamamlamıştır. Yerelin farklılıkları küreselin homojenliği karşısında direnme gücünü yitirmiştir. İktidarın küreselleşmesi iktidar karşıtlarının yeryüzünü yurt edinerek, evrensel yurttaşlık hakkını savunarak, insanlığı kucaklayarak gerçek bir enternasyonalizmin temellerini atabilir, hayatlarını otonomlaştırarak yeniden üretebilir; İmparatorluğun her yerdeki kalbine yine her yerden darbe indirebilirler. M. Hardt ve A. Negri, İmparatorluk'la değişen dünyayı yorumlamakta zaaf gösteren muhalif düşünceye yeniden atak imkanı sunarken Türkçe basım için yazdıkları önsözde "şenlik" müjdesi veriyor.




    BEYHUDE ÖMRÜM

    Mustafa Kutlunoimage
    Dergah Yayınları
    Hikaye


    Çukurdaki tarlayı biçiyorduk. Tarla kasabaya giden yolun kıyısında idi. Yoldan geçen davar-mal girmesin diye taşını ayıklayıp bir yığma duvar çekmiştik. Duvarın üzerini zamanla karamuklar, kuşburnular, yaban gülleri sardı. Birkaç bodur meşe, alıç ağaçları, üst başta bir iri ahlat ve rahmetli babamın diktiği o yalnız kavak. Öteki ağaçlar zaten susuz da yetişir ya, bu kavak burada nasıl yeşermişti acaba. Dediklerine göre babam uzun bir zaman ta aşağıdaki dereden katır sırtında su taşıyıp durmuş...




    HİLAL VE AMPUL

    Mustafa Karaalioğlunoimage
    Bakış Kitaplığı


    Hilal ve Ampul, 1970'lerin başında siyaset meydanına çıkan Milli Görüş hareketinin son döneminin öyküsünü anlatıyor. Bu, birbirinin tekrarı olayların peşpeşe eklendiği dramatik bir dönemin de adıdır... 28 Şubat, Refah Partisi'ni iktidardan düşürmekle kalmadı, aynı zamanda siyaset sahnesinin de dışına çıkardı ama bu yeterli değildi. Nihai amaç, sisteme muhalif İslamcı bir partiye yaşam hakkının tanınmamasıydı.




    UZUN BEYAZ BULUT GELİBOLU

    Buket Uzunernoimage
    Remzi Kitabevi


    "Homeros'tan Fatih Sultan Mehmet'e, Fatih Sultan Mehmet'ten Mustafa Kemal Atatürk'e ve Mustafa Kemal Atatürk'ten günümüze kadar uzanan Doğu-Batı çatışmasını ve bu çatışmanın eksenindeki insanın evrensel özelliklerini, Gelibolu'nun tanıklığında, destansı bir dille anlatıyor Buket Uzuner."

    Prof. Emre Kongar


    "Uzun Beyaz Bulut - Gelibolu, Türk romanında heyecan verici bir yenilik. Savaşın anlamsızlığını, gizemini ve düşmanlığın ötesinde birleştirme mucizesini dünya edebiyatında pek az yazar böylesine sürükleyici bir anlatımla yaratabilmiştir. Buket Uzuner'in yapıtı, roman türünün sınırlarını zorlarken, sinemaya da meydan okuyor. Büyüleyici!"

    Prof. Talat Halman


    Çanakkale 2000

    Çanakkale Savaşları'nda ölen büyük dedesinin kayıp mezarını aramak için Gelibolu'ya gelen Yeni Zelandalı genç bir kadın ve Çanakkale Milli Parkı'nda bastonuyla dolaşan Türk Nine'nin akıllara durgunluk veren seksen beş yıllık sırrı...


    Çanakkale 1915

    Osmanlı teğmeni Ali Osman Bey ile Anzak Er Alistair John Taylor'ın birlikte insanlığa verdiği dehşetengiz ders...

    Tarih kitaplarında yer almasına henüz hiçbir milletin izin vermeye hazır olmadığı büyük insanlık sınavı: Aynı adam aynı savaşta iki düşman ülkede savaş kahramanı olur mu? Ya da: Tarih düz okunacak bir metin midir? Ve tarih yeniden yazılmalı mıdır?

    Buket Uzuner romancılığının doruklarında bir başyapıta daha imza atıyor.
#02.08.2004 20:24 1 0 0
  • noimagenoimageYönetmen : Eli Roth
    Oyuncu(lar) : Cerina Vincent Rider Strong Joey Kern Jordan Ladd James DeBello
    Senaryo : Eli Roth , Randy Pearlstein
    Görüntü Yönetmeni : Scott Kevan
    Müzik : Angelo Badalamenti, Nathan Barr
    Yapımcı : ABD
    Dağıtımcı : Özen Film
    Yapım Yılı : 2002
    Özet : George Romero, Wes Craven, Sam Raimi ve David Lynch'e korku filmlerinin saygı ile eğilmesi gerekir....Bu film tümünün önünde saygı ile eğiliyor ve sizi korkudan titretmeye hazırlanıyor... Cildinizin altına yerleşip tüylerinizi diken diken etmeye hazırlanıyor...

    Kolej sonunda bitmiş ve beş arkadaş iş hayatına atılmadan önce bir kaç gün doğanın ve arkadaşlıklarının tadını çıkarmak için ormandaki eve tatile gitmişlerdir. Fakat kamplarına gelen yaralar içindeki yabancı ile parti ölümcül bir hale dönüşmüştür. Korku ile havaya ateş açan gençler yabancının birden bire ağaçlar arasında kaybolduğuna şahit olurlar... Fakat bağlantı gerçekleşmiş ve düşman ortadan kaybolmuştur. Grubun tansiyonunu yükselten asıl haber ise gruptaki kızlardan birinin et yiyen bir virüs aldığını fark etmeleri olur. Arkadaşları gözlerinin önünde daha da kötüleşmeye başlayınca kendilerini kurtarmak adına onu bir kulübeye kaparlar. Ağaçlarla çevrilmiş bu güç durumda bir sonrakinin kim olacağını bilmeden göremedikleri düşmana karşı korku içinde bekleşmektedirler.

    Yöredeki insanlar kulübede neler olduğunu anladıklarında enfeksiyonun kasabaya bulaşmaması için ölümcül bir kovalamaca başlamıştır... Ya ölecek ya da öldüreceklerdir...

    FİLMDEN SAHNELER noimage noimagenoimagenoimage
#02.08.2004 19:59 1 0 0
  • noimage TÜRKÇE ADI: Stepford Kadınları[list]
    [/list] ÜLKE: ABD
    TÜRÜ: Müzikal / Komedi / Romantik
    YÖNETMENİ: Frank Oz
    SÜRE: - dakika
    DİLİ: İngilizce
    YAPIM YILI: 2004
    ORJİNAL MÜZİK: David Arnold, David Mansfield
    SENARYO: Ira Levin, Paul Rudnick
    GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ: Rob Hahn

    OYNAYANLAR: Nicole Kidman, Bette Midler, Matthew Broderick, Christopher Walken
    FİLMİN KONUSU:


    "Stepford Kadınları", üst sınıftan insanların yaşadığı Stepford adlı banliyö kasabasına taşınan genç bir çiftin karşılaştığı ilginç olaylar dizisi etrafından gelişiyor...

    Yeni çevresine alışmaya çalışan Joanna, kasabadaki tüm kadınların, yemek yapıp ev temizliğinden ve kocalarını memnun etmekten tutku derecesinde hoşlanan klasik ev kadınları olduğunu fark edince bunun nedenini araştırmaya karar verir. Çok geçmeden de gerçeğin farkına varır: Kasabanın erkekleri eşlerini, köle gibi itaat eden cyborg kopyalarıyla değiştirmişlerdir.

    noimage
#02.08.2004 18:51 1 0 0
  • Konu: Taking Lives
    TÜRKÇE ADI: Hayatın Benim
    ÜLKE: ABD / Kanada
    TÜRÜ: Suç / Aksiyon
    YÖNETMENİ: D.J. Caruso
    SÜRE: 103 dakika
    DİLİ: İngilizce, Fransızca
    YAPIM YILI: 2004
    ORJİNAL MÜZİK: Philip Glass
    SENARYO: Michael Pye, Jon Bokenkamp
    GÖRÜNTÜ YÖNETMENİ: Amir M. Mokri

    OYNAYANLAR: Angelina Jolie, Ethan Hawke, Kiefer Sutherland, Gena Rowlands, Olivier Martinez, Tchéky Karyo, Jean-Hugues Anglade, Paul Dano, Justin Chatwin
    FİLMİN KONUSU:


    FBI'ın en iyi profil uzmanı özel ajan Illeana Scott, bir katilin düşüncelerini okumak için geleneksel cinayet çözme tekniklerine güvenmez. Onun sıradışı, içgüdüsel yaklaşımı, katillerin yakalanmaları için çoğu kez tek yoldur. Montreal'de yerel bir cinayet üzerinde çalışan dedektifler, kurnaz bir seri katilin beynine girmek için yardıma ihtiyaç duyunca, Ajan Scott davayı ele alır ve bukalemunu andıran katilin, kurbanlarının yaşamlarını ve kimliklerini benimseyerek bir nevi "hayat çaldığını" farkeder.

    Katilin kısa zamanda yakalanması yolunda baskılar artarken, alışılmadık yöntemleri ve olağanüstü yetenekleri Scott'ı yerel polis ekibinden uzaklaştırır. En iyi sonuçları yalnız çalıştığında elde eden ajan, beklemediği anda karmaşık bir romantik ilişkiye sürüklenince, içgüdülerinden şüphe duymaya başlar. Bir anda kendisini ürkütücü bir serüvenin içinde, son derece kişiselleşen bir davada, zanlılarla çevrelenmiş halde bulacaktır...




    noimage noimage
#02.08.2004 18:47 1 0 0
  • Bu soruya verilebilecek en kısa cevap "eroinden daha fazla"dır. Sigaradaki nikotin, ciddi bağımlılık yapan bir maddedir, insanları genellikle yetişme çağında kendisine esir etmektedir.



    İnsanlar sigaraya genç yaşlarda başlar ancak yaşlandıkça onu bırakmak zorlaşır. Ergenlik döneminde sigaraya başlayan çocuklar, hayatları boyunca sigara bağımlısı olma riski taşırlar.

    Gençlerin 1/3'ü sigarayı denemektir ve bunların yarısı sigara bağımlısı olma riski taşımaktadırlar. Ne yazık ki, hayatındaki ilk iki sigarasını tamamen bitiren gençlerin %85'i sigara bağımlısı olmaktadır. Kısacası bir kere başlayınca bir daha zor bırakılan bu korkunç alışkanlık, her yıl giderek artan rakamlarda can almaktadır
#02.08.2004 17:44 1 0 0
  • PROSTAT KANSERİ NEDİR?

    Erkek üreme sisteminin önemli bir üyesi olan prostatta görülen malign (kötü huylu)değişikliklerdir.Erkeklerde en sık görülen kanser tiplerindendir. Amerika'da her 5 erkekten birinde görüldüğü tespit edilmiştir.Yine Amerika'da her yıl 200.000 yeni hasta ve 38.000 ölüm saptanmaktadır.

    Genellikle 50 yaş üstünde görülür ancak seyrekte olsa gençler de de görülme olasılığı vardır.

    Prostat mesanenin altında, rektumun önünde yerleşmiş ceviz büyüklüğünde birbezdir.

    Prostat ejekulasyon esnasında spermin dışarı atılması için gerekli akışkan sıvının ve enzimlerin 1/3 ünü salgılar. Ejakulatın içinde yer alan sperm testislerde yapılır, vas deferens adı verilen tüpler tarafından taşınır. Bu esnada prostattan bu katkı maddelerini alır ve penise ulaşarak dışarı atılır. Prostatın arkasında ki seminal kabarcıklar bu akışkanın yapıldığı yerdir. Prostata direkt teması ve yakınlığından dolayı kanser bu seminal kabrcıkları ve prostatı saran kapsülü de etkileyebilir. Bu durumda ameliyat kanseri yok etmek açısından pek faydalı olamayabilir. Rektuma olan komşuluğundan dolayı Rektal muayene prostat hakkında fikir verebilen iyi bir muayene usuludur.
#01.08.2004 19:01 1 0 0
  • KENDİ KENDİNE MEME MUAYENESİ
    Dikkat: Kendi kendine meme muayenesi usulüne uygun uygulanmadığında meme(leri)nizde bir sorun varmış izlenimi edinmenize ve böylece gereksiz yere kaygı duymanıza neden olabilir. Bu nedenle aşağıdaki açıklamaları dikkatlice okuduktan ve anlatılan muayene usulünü iyice kavradığınıza emin olduktan sonra muayeneye başlamanız önerilir. Gerekli durumlarda ve özellikle de muayeneniz sırasında normaldışı olduğunu düşündüğünüz bir bulguya rastladığınızda doktorunuza mutlaka danışmalısınız.

    Bu muayene önemlidir...
    Her bilinçli kadın kendi kendine meme muayenesi yapmayı öğrenmeli ve bu muayeneyi düzenli olarak yapmayı alışkanlık haline getirmelidir. Memedeki kitlelerin %80'i, bu kitleler iyi huylu olsun, kötü huylu olsun, kadınların kendisi tarafından ya tesadüfen, ya da kendi kendine meme muayenesinde keşfedilmektedir. Tesadüfen keşfedilen kitleler genellikle çok büyük kitleler olmakta, aksine, usulüne uygun olarak yapılan bir kendi kendine meme muayenesinde daha ufak çaptaki kitleleri ve ek olarak meme kanserine işaret edebilecek bazı bulguları keşfetme imkanı doğmaktadır.


    Erken tanı daha etkili tedavi ve çoğu durumda tam şifa anlamına gelir. Yıllık olağan muayenelerinizde doktorunuzun yaptığı meme muayenesi ve belli bir yaştan sonra muayeneye ek olarak yapılan mamografi / meme ultrasonografisi meme kanseri erken tanısının doktorunuza düşen kısmıdır. Siz ise Kendi Kendine Meme Muayenesi usulünü kavrayarak aylık olarak uyguladığınızda, ender görülen ancak erken tanındığında tedavi şansı yüksek olan bu kanser türüyle başa çıkmak için size düşen görevi yerine getirmiş olacaksınız.

    Kendi kendine meme muayenesi ne zaman yapılmalıdır?

    Kendi kendine meme muayenesi ideal olarak adet döngüsünün 5.-7. günleri arasında, ayda bir kez yapılmalıdır.

    Adet kanamasının başlamasıyla birlikte kanda östrojen ve progesteron hormonlarının etkinlikleri nispeten azalır ve meme dokusunu incelemek kolaylaşır. Yukarıda belirtilen günler dışında ve özellikle de adet kanamasına yakın yapılan meme muayenelerinde bu hormonların etkisiyle memeler dolgun ve bastırmakla ağrılı olurlar. Bu da kendi kendine muayenenin etkinliğini önemli derecede azaltır.

    Menopoz döneminde olan ve adet görmeyen kadınlar ise her ayın kendi belirledikleri bir gününde bu muayeneyi yapabilirler. Menopoz döneminde kullandıkları hormon ilaçları nedeniyle düzenli olarak adet görmeye devam eden kadınlar da yine bu muayeneyi adet döngüsünün 5.-7. günleri arasında yapmalıdırlar.

    Kendi kendine meme muayenesi nasıl yapılmalıdır?

    Kendi kendine meme muayenesinin üç ayrı aşaması vardır:

    1-Gözle değerlendirme,
    2-Yatar pozisyonda elle değerlendirme,
    3-Ayakta elle değerlendirme.

    Her bir aşama meme dokusu hakkında çok değerli bilgiler verir ve mutlaka uygulanmalıdır.

    1-Memelerin gözle değerlendirilmesi

    Kendi kendine meme muayenesinin ilk basamağı memelerin gözle değerlendirilmesidir. İyi aydınlatılmış bir odada üstünüzü çıkarıp ayna karşısına geçerek meme muayenenize başlayın:

    Şekil 1: Kendi kendine meme muayenesinde memelerin eller kalçalardayken gözlemlenmesi

    Elleriniz kalçalarınızdayken (yukarıdaki resim), avuçlarınızı önde sıkarken, kollarınız yanlarda serbest sallanır durumdayken, elleriniz havadayken (aşağıdaki resim) ve vücut öne serbestçe eğilmiş durumdayken, toplam beş ayrı pozisyonda her iki memenizi aynada iyice inceleyin.

    Şekil 2: Kendi kendine meme muayenesinde memelerin eller havadayken gözlemlenmesi

    Bu incelemenin toplam beş ayrı pozisyonda yapılmasının amacı meme dokusunun arkasında kalan kasların çeşitli pozisyonlarda farklı şekilde kasılmasının ve böylece meme dokusundaki muhtemel habis oluşumların gözle görülebilir hale gelmesinin sağlanmasıdır. Memedeki habis kitleler çoğu durumda memeye sabit bir duruş kazandıran Cooper bağlarının ve meme arkasındaki kasların işlevlerini bozar ve bu durum memeye çeşitli pozisyonlar verilerek belirgin hale getirilebilir.

    Nelere dikkat etmelisiniz?

    Gözle değerlendirmede memelerinizde belirgin şişlik, meme cildinde içe doğru çekilme alanları, renk değişiklikleri, kızarıklık, yüzeyel damarlarda önceden varolmayan bir belirginleşme hali, ciltte "portakal kabuğu" manzarası (cilt yüzeyinde lenf kanalı tıkanıklıklarına bağlı olarak portakal kabuğu görünümünü andıran değişiklikler) gibi bulgular arayın. Özellikle bir pozisyondan diğerine geçişte bazı değişiklikler belirginleşebilir.

    Aynada memelerinizden birinin diğerine göre daha farklı bir boyutta olduğunu farkederseniz endişeye kapılmayın. Başka bir bulgunun yokluğunda bu, yapısal normal bir durum olarak kabul edilir.

    Meme ucunun içe doğru çekilmesi, tümüyle içe gömülmesi, meme başında şekil ve renk değişiklikleri aramanız gereken diğer bulgulardır. Meme uçlarınız önceden beri içe dönükse bu yapısal bir durumdur, önemli olan böyle bir değişikliğin yeni ortaya çıkmış olup olmamasıdır. Bir pozisyondan diğerine geçişte içe gömülen veya dışarı taşan meme başı normaldışı bir durumun habercisi olabilir.

    Yukarıdaki görsel değişikliklerin varlığı memelerinizde normaldışı bir durumun varlığını göstermemekle beraber, doktora başvurulmasını gerektiren durumlardır.

    Meme uçları sıkılmalı mı?

    Kendi kendine yapılan meme muayenesinde meme uçlarının sıkılarak buradan sıvı gelip gelmediğinin araştırılmasının gerekli olup olmadığı henüz tartışmalıdır.

    Genel görüş, doktor tarafından yıllık gerçekleştirilen olağan meme muayenesinde meme uçlarının sıkılarak sıvı akışı olup olmadığının araştırılmasının ve kadının meme uçlarından kendiliğinden gelen sıvı akışını doktoruna haber vermesinin yeterli olduğu yönündedir. Bu konuda doktorunuzun önerilerine uymalısınız.

    - o -

    Memelerin gözle değerlendirilmesi sonrasında sıra elle değerlendirmeye gelir. Bu aşamada öncelikle hem yatar pozisyonda hem de ayaktayken uygulayacağınız elle değerlendirmede kullanacağınız muayene usulleri konusunda bilgi sahibi olmalısınız.

    Elle değerlendirme usulleri

    Elle değerlendirmede meme dokusunda normalde varolan meme dokusu ile olmaması gereken bir dokunun ayrımı önemlidir. Elle değerlendirmede meme dokusu asla baş ve işaret parmağı arasında sıkılmamalı, elin baş ve serçe parmakları dışında kalan üç parmağı meme dokusu üzerine yerleştirilerek tarama parmakların hassas olan iç yüzeyleriyle dokuyu hissederek yapılmalıdır (şekil 3).

    Meme dokusunun tümüyle taranması, memenin koltukaltından göğüs kemiğine, köprücük kemiğinden memenin alt sınırına kadar tüm alanların dikkatlice hissedilerek taranması demektir. Bu amaca yönelik olarak aşağıdaki şekilde gördüğünüz gibi parmak uçlarınızı meme üzerinden kaldırmadan memenin tamamını ya daireler çizerek, ya yukarıdan aşağı-aşağıdan yukarı tarayarak ya da merkezden dışa tarayarak değerlendirebilirsiniz. Çoğu kadına yukarıdan aşağı-aşağıdan yukarı tarama daha kolay gelir. Siz de deneyerek kendiniz hangi yöntemin daha kolay geldiğini bulabilirsiniz.

    Şekil 3: Elle muayenede elin üç parmağının iç yüzeyleri kullanılarak tarama yapılır. Şekilde yukarıdan aşağı-aşağıdan yukarı tarama usulü gözlenmektedir.

    Muayeneyi yaparken parmaklarınızı yalnızca cilt üzerinde kaydırmanız bulgu vermez. Her memede her taramayı toplam üç kez hafif, orta ve şiddetlice bastırarak tekrarlayın.

    Şekil 4: Elle muayenede meme dokusu yukarıda görülen şekillerde taranabilir. Kendinize hangi usul daha rahat geliyorsa onu benimseyin.

    Karmaşık gibi gelse de usulüne uygun yaptığınız iki-üç muayene sonunda ellerinizin otomatikleştiğini göreceksiniz.

    Şekil 5: Yandaki şekilde elle muayenede memenin yukarıdan aşağı-aşağıdan yukarı taranması gösterilmiştir.

    Elinize gelenlerin anlamı nedir?

    Meme dokunuzu baş parmak ve işaret parmaklarınız arasında sıkıştırarak incelemeyi denediğinizde elinize büyükçe kitleler gelecektir. Bu "kitleler" normal meme dokunuzdur. Kendi kendine meme muayenesinde amaç bu kitleler arasında yer alan normaldışı tümöral yapıların saptanmasıdır. Meme muayenesini yukarıda anlatıldığı şekilde yaptığınızda normal meme dokusu arasındaki muhtemel normaldışı kitleleri saptama şansınız yüksektir.

    Bu ön bilgiler sonrasında artık elle muayeneye geçebilirsiniz:

    2-Memelerin yatar pozisyonda elle değerlendirilmesi

    Memelerinizi yatar pozisyonda elle değerlendirmek için sırtüstü yatın. Sağ omzunuzun altına bir yastık veya katlanmış bir havlu yerleştirdikten sonra sağ elinizi başınızın altına koyun. Bu aşamada meme dokunuz bir yana doğru kaymamalı ortada durmalıdır.

    Şekil 6: Yatar pozisyonda elle muayenede sağ memenin değerlendirilmesi

    Daha sonra sol el parmaklarınızla memenizi yukarıda anlatıldığı şekilde tümüyle tarayın.

    Sağ memenizin değerlendirmesini tamamladıktan sonra şimdi de aynı işlemleri sol memenizde gerçekleştirin.

    Yatar pozisyonda elle muayenede kayganlığı artırmak için pudra kullanmanız faydalı olabilir.

    3-Memelerin ayakta elle değerlendirilmesi

    Bu muayene ideal olarak duş altındayken sabunlu elle yapılır. Zira suyun ve sabunun etkisiyle meme dokusundaki muhtemel kitleler çok daha kolay ulaşılır hale gelirler.

    Şekil 7: Memelerin ayakta elle değerlendirilmesi

    Ayakta muayenede şekilde görüldüğü gibi önce sağ elinizi ensenize yerleştirin ve yatar pozisyonda elle değerlendirmede yaptığınız işlemleri önce sağ memeniz için sonra da sol memeniz için tekrarlayın.

    Ayakta yapılan muayene özellikle üst dış kadrandaki kitlelerin daha iyi fark edilmesini sağlar. Meme kanserlerinin %60-70'i meme dokusunun en yoğun olduğu bu bölgede görülür.

    Hangi durumlarda doktorunuza haber vermelisiniz?

    Öncelikle unutmamanız gereken şudur: Memede ele gelen bir kitlenin habis olma olasılığı düşüktür. Ancak her kitle mutlaka doktor tarafından ileri incelemelerle değerlendirilmesi gerekir.

    Gözleme aşamasında bir sorun olduğunu düşündüğünüzde, sıkmayla sıvı geldiğinde ve/veya elinize kitle geldiğini fark ettiğinizde gecikmeden doktora başvurmalısınız.

    Tekrarlamakta fayda var: Memedeki kitlelerin %80'i kadın tarafından yapılan bu aylık muayenede saptanır.
#01.08.2004 18:57 1 0 0
  • Konu: UYKUSUZLUK
    Uykusuzluk genelde; stres, sıkıntı, depresyon ve uyarıcı maddelerin kullanımı sonucunda meydana gelmektedir.

    Hayatınızdaki tüm uyaranlardan kurtulun (çay, kahve, tütün, kola ve uyarıcı ilaçlar gibi).

    Aerobik egzersizler yapmayı alışkanlık haline getirin. Gününüzün belirli bir bölümünü bu egzersizlere ayırın. Belirli bir süreegzersiz yapmak genelde geceleri rahat bir şekilde uyumanız için yeterli olabilir.

    Yatmadan önce sıcak bir banyo yapmak (aşırı sıcak değil tabiiki), kaslarınızı gevşeterek uyumanıza yardımcı olur.

    Eğer kas ağrılarınız ve kas spazmlarınız varsa ve bu nedenle uyuyamıyorsanız, şerbetçiotu (Humulus lupulus) bitkisinin çaylarını içebilirsiniz. Bira yapımında kullanılan bu bitki, binlerce yıldır yatıştırıcı ve rahatlatıcı oalrak kullanılmaktadır.

    Yine ıhlamur çayı rahatlatıcı etkisi ile rahat uyumanıza yardımcı olur.

    Yatmadan önceki 6 saat süresince çay ve kahve içmeyin.

    Her sabah normalde kalktığınız saatten 1 saat önce kalkmaya çalışın.

    Sinir - kas gevşemesini sağlayan kalsiyum ve magnezyum alın. Yatmadan hemen önce her ikisinden de 1000 mg alabilirsiniz. Glukonat ve sitrat formları mide-barsak sisteminde daha kolay bir şekilde emilmektedirler.

    Yatmadan 30 dakika önce nişastalı bir şeyler yiyin; örneğin fırında pişirilmiş sade bir patates veya bir dilim ekmek gibi. Bunlar beyinden yatıştırıcı maddelerin salınmasına neden olabilir.

    Uyumak için yattığınızda solunum egzersizleri yapın.

    Kediotu (Valeriana officinalis) bitkisinin çaylarını (özellikle kökü) deneyebilirsiniz. Bu bitkiden elde edilen valepotriatların yatıştırıcı etkisi vardır.

    UNUTMAYIN BİTKİLER DE (TIPKI İLAÇALR GİBİ) YÜKSEK DOZDA ZARARLI ETKİLER MEYDANA GETİREBİLİR.
#01.08.2004 18:56 1 0 0
  • Sağlıklı deri için öneriler

    Sunblock (güneşi bloke eden) kremler kullanınız. Makyajınızın altında bile!!! En önemli olan faktörlerden birisi budur. Bronzlaşmak yerine suni bronzlaştırıcıları tercih etmeniz daha sağlıklıdır.
    Yeteri kadar su için. Su, vücudunuza nemlilik sağlamakta ve toksinlerden arınmasında önemli yer tutmaktadır.
    Sigara içmeyin.
    Diyetinize dikkat edin. Vücudunuza ne aldığınız direkt olarak dış yüzünüze de yansıyacaktır.
    Aldığınız kafein miktarına dikkat edin. Bazı kimseler iştahlarını kestiği ve canlılık kazandırdığı için kafeini tercih ederler. Ancak bu doğru bir yaklaşım değildir.
    Çok sık alkol kullanmayın. Alkol bir idrar söktürücüdür ve vücudun su içeriğini azaltır.
    Güzellik uykunuzu unutmayın. İyi bir uykudan sonra derinizin daha canlı göründüğü bilinmektedir.
    Egzersiz yapın. Egzersiz derinizdeki kan akımını artırarak toksinlerin daha kolay atılmasını sağlar.
    Uykunuzu iyi alın.
    Tahriş etmeyen bir temizleme rutini izlemeniz gerekir. Gündüz ilkin nemlendirici uygulayın. Daha sonra nemli süngerle veya parmak uçlarınızla hafif hareketlerle fondöteninizi uygulayın. Göz çevresinde ve zor bölgelerde transparan pudra uygulayın.
    Uygun ürünlerle derinizi soyarak ölü derilerin giderilmesine çalışın.
    Kaliteli ürünler kullanın. Derinizi düzenli olarak temizleyip nemlendirin.
#30.07.2004 17:11 1 0 0
  • SPORSUZ DİYETİN FAYDASI YOK! EGZERSİZ OLMADAN BAŞLANAN DİYET BİR YARAR SAĞLAMADIĞI GİBİ VÜCUTTA HOŞ OLMAYAN GÖRÜNÜMLERE YOL AÇABİLİYOR.

    ''Ama yazın aynı durum söz konusu değil. İnce elbiselerle fazla kilolar ortaya çıkıyor. Nisan ayının girmesiyle, kadınlar diyete ve spor aktivitelerine başlıyor. Ancak bilinçsizce yapılıyor. Diyet yapan sporu, spor yapan da diyeti hiç düşünmüyor.''

    Arslan, spor salonuna sağlıklı yaşam için gelenlerin yok denecek kadar az olduğuna dikkati çekerek, tek düşüncelerinin, yaz boyunca fazla kilolardan kurtulmak olduğunu söyledi.
    Diyet yapan kişilerin mutlaka spor da yapmaları gerektiğini vurgulayan Arslan, ''Sporsuz diyetin hiçbir anlamı olmaz. Form tutmada egzersiz şart. Sporsuz yapılan diyet, vücutta hoş olmayan görüntülere yol açan sarkmaları meydana getirir. Bunu da hiç kimse istemez. En azından yolda bir yürüyüş bile diyete destek olabilir'' dedi.
    Kış dönemi boyunca haftanın belli günlerinde sınırlı sayıda gelenlere hizmet verdiklerini, ancak Nisan ayıyla birlikte yoğunluğun çok arttığını belirten Arslan, şu anda günde 2 seans yapmakla kalmadıklarını, bazı günlerde özel seanslar açtıklarını bildirdi.
#30.07.2004 17:04 1 0 0
  • SICAKLARDA ALKOL NEFES ALMAYI ZORLAŞTIRIYOR!.. AŞIRI SICAKLARDA ALINAN ALKOL VÜCUDA DAHA FAZLA ZARAR VERİYOR, DAMARLARI GENİŞLETİYOR VE SU İHTİYACINI ARTIRIYOR.
    "Yazın iç organlarla ilgili rahatsızlıklar daha fazla görülür. Bunun nedeni alınan içecek ve yiyeceklerin sıcakların da etkisiyle vücutta yan etki yapmalarıdır...

    Hastalık riski artıyor

    "Sıcaklarda alınan içki gibi zararlı içecekler kalp ve damar rahatsızlığı, şeker hastaları, dolaşım ve sindirimde sorunu olan hastaların rahatsızlığını daha da artırır. Su ihtiyacı artan bu kişilerin hastalıklara yakalanma riski artar...

    Karaciğerin su ihtiyacı artıyor

    "Damarlar genişleyerek kalbe zarar verir. Kana karışan alkol, kandan bütün vücut hücrelerine ve karaciğer hücresine gider. Karaciğere büyük zarar vererek karaciğerin su ihtiyacını artırır...

    Bağışıklı sistemi zarar görüyor

    "İçki alan insanın vücudu mikroplara karşı dayanıksızdır. Çünkü bağışıklık sistemi zarar görmüştür. Yüzde 95'i karaciğerde kalan içkinin etkisi oksijen alımını engeller. Kişi sıcaklarda oksijen alıp veremez."
#30.07.2004 17:01 1 0 0
  • AŞIRI GÜNEŞ IŞINLARI SADECE DERİMİZE DEĞİL, SAÇLARIMIZA DA ZARARLI. DENİZ SUYUNUN TUZU, KLORLU SULAR, AŞIRI RÜZGAR, HAVA VE İKLİM ŞARTLARININ YANI SIRA PEK ÇOK ETKEN SAÇIMIZI ETKİLER.



    Kuru, yıpranmış, permalı saçlar:

    Saçın kuruması saç derisindeki yağ bezlerinin saçları kaplayarak nemin buharlaşmasını önleyecek miktarda yağ üretememesidir. Bazı insanların saçları kurudur; ama her bakımdan sağlıklıdır. Kuru saçlar serttir, uçuşan ve donuk bir görünüşleri vardır. Bu saç tipinde boya, perma, sık yapılan fönlerle daha da kurumasına sebep olur. Çünkü bu işlemlerle saçın yapısı zarar görür ve nemini etkin bir şekilde koruyamaz. Hasar görmüş saçlar zayıftır, kolayca kopar, sertleşir ve uçları çatallaşır. Saçların ağarmaya başladığı orta yaşa gelindiğinde saçlar daha da kurur; sebebi de, vücut artık doğal yağı daha az üretmektedir. Deniz suyu, klorlu havuz ve şebeke suları da saçların kurumasına sebeptir.

    Kuru ya da yıpranmış saçlar yoğun nemlendiricili ürünler ve saç kremleri ile yıkanmalı. Bu saçları ovalayarak yıkamayın, ıslakken daha hassastır, kolay kırılır. Geniş aralıklı taraklarla tarayın, asla ıslakken fırçalamayın. Gün aşırı yıkanabilir.

    Kepekli saçlar:

    En yaygın saç problemidir. Kepekler hiper-keratinizasyondur. Aşırı keratinleşme saç derisindeki hücrelerin hızla yaşlanarak sertleşmiş keratine dönüşmesidir. Normal olan saç derisi hücrelerinin düzenli bir şekilde yaşlanması ve dökülmesidir. Aşırısında saçta kümeler halinde pullanma olarak görülür, fırçalanarak, tarama ile saçtan arındırılamaz.

    Yıkama ve bakım önerileri:

    Saçlar yıkanmadan önce kuru iken fırçalamak, deri altı yağ bezlerini harekete geçireceğinden kuruluğun giderilmesi için iyi gelecektir. Kepek önleyici ürünleri en az 2-3 defa kullanmak (şampuan ile), çok iyi durulamak ve üründen arındırmak şarttır. Her defasında kendi saç fırça ve taraklarınızı çok iyi dezenfekte etmek gerekir (haftada bir sıcak suda, kullandığınız ürünle 1 saat bekletip yıkamak). Düzenli olarak kepeği kontrol edici şampuan ve yoğun onarıcı bakım ampulleri, maskeleri, kullanılmalı.

    Normal ve yağlı saç arasındaki saçlar:

    Bu tip saçlar yıkanıp şekillendiği zaman güzel ve parlak görünür, bir süre yıkanmamış saçda zayıf ve tel tel görülür. Saç dipleri yağlı uçları kurudur ve verdiğiniz şekil bir günden fazla kalamıyordur.

    Ürün seçimi:

    Nazik günlük şampuan ile yıkamak, nemlendiricili bakım şampuan ve saç kremleri, maskeler kullanmak doğrudur...

    Saç bakım ürünleri:

    Saçtaki yağı, kiri, kloru ve hava kirliliğinden saçlara yapışan maddeleri temizleyen ürünler. Hacimlendirici şampuanlar: Saçları temizlerken narin yapısını destekler, dolgun görünüm sağlar.


    Şampuanların

    içeriklerinden bazıları:

    Pantenol (pro vitamin B5): Saçları besler.

    Panthequate_ Quaternize Panthenol: Saçları güçlendirir, korur.

    Tokoferil asetat: Vitamin E/ Asetat.

    Hidrolize pirinç proteini: Saç gövdesini kavrayarak saçları güçlendirir, korur.

    İpek amino asitleri: Doğal yüzey maddeleri.

    Fenugrek: Kurumuş kafa derisini besler.

    Burdok ve sarmaşık: Yağlı saç derisi ve saçlarda kullanılır.

    Saç ürünleri kullanım grafiği

    Her gün: Normal, işlem görmüş veya işlem görmemiş, yağlı, kepekli, kalın veya ince telli saç tipine göre temizleyici, hacimlendirici, şampuanlar, nemlendiricili saç kremleri.

    Haftada 1: Yoğun onarıcı, işlem görmüş, işlem görmemiş saç bakım ürünleri.

    Haftada 2: Yoğun onarım maskeleri,

    Haftada 3: Kepekli, kuru, ince ve kalın telli saçlar, işlem görmüş saçlar.

    Tercihe göre: Özel bakım maskeleri, sıklığı ürünün yaptığı bakım işlemine göre değişir, genelde normalde haftada 1 veya 15 günde bir dönüşümlü kullanılması doğrudur. Bakım sürelerinin aralığı saçın yıpranma derecesine görede ayarlanabilir.
#30.07.2004 16:56 1 0 0
  • KADINLARDA KISIRLIK
    Nedir ..?
    Geçmişe dönük incelemelerde,evlenen çiftlerin ortalama 6 ay içinde gebe kaldıkları tesbit edilmiştir.% 10  15 kadar çift,doğum kontrolü uygulamadıkları ve düzenli ilişki içinde oldukları halde bir yıl içinde çocuk sahibi olamamaktadır.İşte,korunmaksızın düzenli cinsel ilişkisi olan çiftlerin bir yıl içinde gebe kalamaması durumunda kısırlıktan (infertilite) söz edilebilir.

    Kısırlık ; erkek ya da kadın veya her ikisinde birden olan üreme problemleri neticesinde ortaya çıkar.Bazı çiftlerde belli bir kısırlık nedeni de bulunamamaktadır.Kısır çiftlerin yaklaşık % 20 sinde birden fazla neden bulunmaktadır.Kısırlığın erkek ve kadına ait olan nedenleri yaklaşık olarak eşit oranlardadır.

    Bir kadının gebe kalabilmesi için öncelikle hormonlarının düzenli çalışması ve pelvik organlarının (uterus, tüpler ve overler) fonksiyonel olması gerekir.Yaşlanma ile overlerde (yumurtalıklar) gerileme başlayacaktır. Yaşlanma ile yumurtaların sayılarında ve niteliklerinde azalma olur,bunun neticesinde ovulasyon (yumurtlama) daha seyrek olarak oluşmaya başlar.30 yaşından sonra her 5 yılda bir ovulasyon sayısında progresif olarak bir azalma olmaktadır.44 yaşından sonra,gebelik ihtimali ilaçlarla bile hemen hemen tamamen kaybolmaktadır.

    Belirtiler...
    Kısırlığın,gebe kalamama dışında hiç bir belirtisi yoktur.Ancak kısırlığın nedenlerine ait bir takım belirti ve bulgular mevcuttur ve doğal olarak bunlar da medikal problemlerdir.Tıbbi öykünüz kısırlığın nedenini açıklamaya yardım edebilir.Bunlar,muhtemelen aşağıdaki nedenlerden bir yada bir kaçıdır ;

    Ovulasyon problemi infertil olan her beş kadından birinde bulunmaktadır.Eğer her ay adet düzeniniz dahilinde ovulasyon görmüyorsanız muhtemelen giderek daha azalacak veya yok olacaktır.Ovulasyon probleminin en sık nedenleri ; beslenme bozukluğu,hızlı kilo kaybı,ağır egzersiz programı,aşırı zayıflık veya şişmanlıktır.Troid hastalıkları,hipofiz bezine ait bazı problemler,adrenal bez hastalıkları ve polikistik over gibi bir kısım hormonal bozukluklar da ovulasyonun olmasını zorlaştırır ya da engellerler.Beklenmeyen,ani bir kilo alma ya da kilo kaybı,aşırı kıllanma ya da saç kaybı (kelleşme),akne ya da overlerde kist oluşması gibi bazı belirtiler hormonal bozuklukların neden olduğunu düşündürür.Over kistleri pelvik ağrılara neden olabildikleri gibi ovulasyonla ilgili problemler de yaratabilirler.
    Fallop tüplerinde herhangi bir yapışıklık ya da tıkanıklığın olması,yumurtanın uterusa ulaşmasında problem yaratacağından gebeliği engelleyebilir.Kadına ait kısırlık nedenlerinin yaklaşık % 30 unu da tüpler ait problemler teşkil etmektedir.Tüplerdeki hasar daha çok geçirilmiş bir tubal cerrahi, tubal dış gebelik,endometriozis, veya geçirilmiş bir pelvik inflamatuar hastalık nedeniyle oluşmaktadır.Pelvik inflamatuar hastalık (PID),gonore ya da klamidya gibi sıklıkla seks yoluyla geçen hastalıklarla meydana getirilen ,bakteriyel bir enfeksiyon hastalığıdır.Enfeksiyon neticesinde tüplerde sıklıkla hasar,yapışıklık yada tıkanıklık meydana gelir.Ateşli ya da ateş olmaksızın pelvik bir ağrının varlığı PID ya da endometriozisi düşündürmelidir.
    Kadın infertilitesinin yaklaşık % 20 kadar nedenini de uterusa ait problemler teşkil eder.Myomlar ya da uterin polipler aşırı adet kanamalarına,pelvik ağrılara ya da uterusta aşırı büyümelere neden olabilirler.Uterus içinde meydana gelmiş bir hasar (skar),muhtemelen geçirilmiş bir uterin enfeksiyon,kendiliğinden ya da tıbbi yoldan olan düşükler veya küretaj gibi cerrahi müdahalelerin bir komplikasyonu sonucu meydana gelebilir.Bu durum normalden az miktarda ve seyrek adet kanamalarına neden olabilirken adet kanamalarında hiç bir değişikliğe neden olmadan da seyredebilir.
    Teşhis...
    Kadın infertilitesinin teşhisinde ilk ve en önemli unsur ovulasyonun (yumurtlama) varlığıdır.Yumurtanın atılmasıyla birlikte seks hormonlarının seviyesinde de büyük değişiklikler olur.Hormon seviyelerindeki bu değişiklikler idrar ve kan testleri ile,günlük vücut ısısı takibi ile veya servikal  vajinal salgıların yoğunluk ya da kalite açısından değerlendirilmesi ile tesbit edilebilir.

    Hormon değişikliklerinden ilk olarak sabah ölçülen vücut ısısı etkilenir.Eğer bir termometre ile her gün,sabah kalktığınızda vücut ısınızı ölçerseniz,adet döngünüzün ikinci yarısı içinde ısının arttığını tesbit edebilirsiniz.Ovulasyon sonrasında vücut ısısında hafif bir artış olur.
    Ovulasyonun tesbiti için bir başka yol da evde kendi kendinize,idrar ile yapabileceğiniz,yumurtanın atıldığını gösteren ovulasyon tesbit (ovulation predictor) testidir.Bu test ile idrarda artan luteinizan hormon seviyesi kontrol edilmiş olunmaktadır.Eğer siklusun ikinci yarısında pozitif bir test sonucu görülmesi ovulasyonun olduğuna işaret eder.
    Dikkatli bir takip ile bazı kadınlar,ovulasyonun bir işareti olan vajinal salgının görünümündeki değişiklikleri farkedebilirler.
    Eğer gerekli görülürse,menstrüel siklusun geç dönemlerinde,ovulasyon varlığını teyid etmek için kanda artmış progesteron seviyesi tesbit edilebilir.Follikül stimülan hormon (FSH) ve östrojen (E2) gibi diğer iki seks hormonunun kandaki seviyeleri de yumurtanın salınabilmesi için uygun şekilde çalışan bir yumurtalığın (over) varlığını gösterebilir.Ovulasyonun tesbiti için bu kan testleri en kullanışlı testlerdir.

    Tıbbi hikayenizi dinleyen ve sizi muayene eden doktorunuz,bundan sonra,muhtemelen,troid ,hipofiz ve adrenal hormonları gibi fertiliteyi etkileyebilecek hormonları tetkik etmek amacıyla kan testleri isteyecektir.Enfeksiyon olup olmadığını anlamak amacıyla vajinal ve servikal mukusun incelenmesi için örnek de almak isteyebilir.

    Kısırlığın nedenini anlamak için uygulanan diğer testler pelvik organların fiziksel yapısını açıklamaya yöneliktir ;

    Histerosalpingografi (HSG), x-ışınları kullanılarak yapılan bir incelemedir.Burada serviksten geçen silindirik bir katater yardımıyla uterus içine sıvı bir x-ışını boyası verilmektedir.X-ışınlarına duyarlı bu boyanın yayılım şekli değerlendirilerek uterus kavitesi,muhtemel polipler,myomlar ya da kavitede düzensizlik yaratabilecek benzer tümoral kitlelerin varlığı yönünden araştırılacaktır.Ayrıca boyanın tüpler içinde ilerleyişi ve karın içine yayılışı sonrasında da tüplerin herhangi birinde kısmi ya da total bir tıkanıklık olup olmadığı anlaşılabilir.
    Ultrasonografik inceleme; uterusun şekli,büyüklüğü,iç yapısı ve endometrial tabaka hakkında bilgi verici olmasına rağmen tüplerdeki tıkanıklıkları gösteremez.Ayrıca,overlerin (yumurtalıklar) şekli,boyutları ve kistik bir oluşuma sahip olup olmadıkları konularında da faydalıdır.Pelvisin ultrasonografik incelenmesi, röntgen (X ışınları) ya da ilaçlı / boyalı filmler gibi vücudu etkileyebilecek tetkiklerden çok daha güvenlidir.
    Histeroskopi ve laparoskopi ise jinekologlar tarafından uygulanabilecek cerrahi prosedürlerdir.Her iki prosedür de pelvik organların bir video kamera ile görüntülenebilmesini ve özel cerrahi enstrümanlar ile operasyona olanak verilmesini temin ederler.Doktorunuz histeroskopi yaparken bu enstrümanları kullanarak uterusun içini gözleyebilir,biyopsi alabilir,polip,myom ya da skar dokuları varsa bunlara müdahale edebilir.Histeroskopi ile deforme olmuş bir uterin kavite,içeriden yeniden şekillendirilebilir.Benzer enstrümanlar kullanılarak yapılan laparoskopi ise karın içinden pelvik organların gözlemlenmesine,gerekli yerlerden biyopsi alınabilmesine,skar dokularının pelvik organlardan ayrılmasına,uterusa ait polip ve tümörlerin alınmasına ve overlerdeki kistlerin çıkarılmasına olanak tanır.
    Vakaların % 80 inde kısırlığın nedeni tesbit edilebilmektedir.Unutulmaması gereken en önemli şey,nedeni tesbit edilememiş olsa bile,kısır olarak nitelendirilen çiftler her zaman için spontan olarak gebe kalabilme potansiyeline sahiptirler.

    Beklenen süre...
    Kısırlığın araştırılması genellikle oldukça uzun bir zaman alabilir,çünkü bir çok test uygulanması gerektiği gibi bu testlerin bir çoğu da adet siklusunun sadece bazı özel dönemlerinde yapılabilmektedir.Ayrıca tedavi de; zaman,dikkatli planlama ve düzenli takip gerektirmektedir.Gebelik oluşana kadar harcanan hatırı sayılır derecede çok zaman, bu durumdaki çiftler için oldukça yıkıcı ve üzüntü vericidir.Kısırlığın sebebi ya da tedavi yolları araştırılacak olan bir kadının, özellikle psikolojik yönden hazırlanması problemlerle başetmek açısından yardımcı olacaktır.

    Korunma...
    Gebe kalabilmek için şansınızı arttırmanın bir takım yolları vardır ;

    Orta dereceli bir egzersiz programı takip ediniz... Eğer çok ağır egzersiz programları uygularsanız adetlerinizde azalma ya da tamamen yok olma meydana gelebilir ki bu da gebe kalabilme şansınızı azaltalacaktır.
    Aşırı kilo almaktan sakınınız...Optimum olarak 20  27 arasında vücut kütle indeksine denk gelecek şekilde bir kiloya sahip olmak gerekir.
    Alkol,sigara,aşırı kafein ve mariuana ya da kokain gibi bağımlılık yapıcı maddelerden uzak kalınız.
    Kullandığınız ilaçları doktorunuza söyleyiniz...digoksin,vücut yapıcı steroidler,troid,depresyon, hipertansiyonve astım gibi hallerde kullanılan bazı ilaçlar ve bazı antasitler gebe kalmanızı engelleyebilir veya gebeliğin korunmasını engelleyebilirler.
    Gebe kalmadan önce sağlıklı bir vücuda sahip olmak da önem arzetmektedir.Bu nedenle gebelik öncesinde en az bir ay boyunca günde 0,4 miligram folik asit alınmasında yarar vardır.Gebelikten bir kaç ay önce alınmaya başlayan folik asit takviyesi bebekte oluşabilecek omuriliğe ait anormalliklerin gelişme riskini oldukça azaltacaktır.

    Tedavi...
    Tedavi,nedene yöneliktir.Kısırlığın bir kısım nedenleri spesifik bazı tedavi yolları gerektirir; örneğin,bir myomun cerrahi yolla çıkarılması ya da troide ait problemler için ilaç tedavisi uygulanması gibi...

    Ovulasyonun seyrekliği yada olmayışı ile birlikte olan infertilite vakaları sıklıkla hormonal ya da fertilite ileçları ile ve özel laboratuvar uygulamaları ile tedavi edilebilmektedir.Tüm fertilite ileçlarının potansiyel yan etkileri vardır ve ikiz ya da dah fazla sayıda çoğul gebeliklere neden olabilirler.Bu ilaçların kullanımı ve prosedürlerin uygulaması için bu konuda deneyimli doktorlara ihtiyaç vardır.

    Klomifen sitrat,yumurtalıkları uyararak oradan bir ya da daha fazla yumurta salınmasına olanak tanıyan bir ilaçtır.Bu tip ilaçlar doğal hormonlarınızın seviyelerinde ayarlamalar yaparak indirek olarak etki gösterirler.
    Luteinizan hormon (LH) ve follikül uyarıcı hormonun (FSH) enjeksiyonik formları ancak bir infertilite uzmanı tarafından dikkatli bir denge içinde kullanılmalıdır.Bu ilaçlar overleri etkileyerek bir siklusta birden fazla yumurta oluşmasını sağlar.Bu uygulama superovulasyon ya da ovulasyon indüksiyonu olarak adlandırılır.
    Eğer tüplerde bir problem yoksa çatlayan follikülden çıkan yumurta tüpler yoluyla uterusa doğru ilerlemeye başlayacak ve bu sırada intra uterin inseminasyon (IUI: aşılama) yoluyla rahim içine verilen spermlerle karşılaşacaktır.Bununla birlikte,eğer,tüpler kapalı ya da problemli iseler,ilaçlarla oluşturulan yumurtalar özel cerrahi yollarla toplanarak laboratuvar ortamında spermler tarafından döllendirilirler,daha sonra döllenmiş bu yumurtalar ya da embriyolar değişik embriyo nakil teknikleri ile uterus içine direk olarak yerleştirilerek orada gelişmeye bırakılırlar.

    IUI (Intra Uterin Inseminasyon : aşılama),spermlerin rahim içine direk olarak verilmesinden ibaret bir tekniktir.Erkekten,genellikle masturbasyon yoluyla alınan sperm örnekleri bir kısım işlemlerden geçirildikten sonra,özel bir kanül ya da enjektör yardımı ile uterus içine verilirler.
    In Vitro Fertilizasyon (IVF) ise,yumurta ve spermin vücut dışında,laboratuvar ortamında bir kap içinde karşılaştırılması esasına dayanır.Yumurtalar,ilaçlarla uyarılan overlerden,cerrahi yolla elde edilirler.Laboratuvarda spermlerle birleştirildikten sonra oluşan başarılı embriyolar uterus içine verilirler. Uterus içine birden fazla başarılı embriyolar da verilmiş olabilir fakat IVF bunların rahim içinde tutunarak gebeliğin devamını garanti edemez.Bazen de uterusa bırakılan birden fazla yumurta tutunarak, ikiz,üçüz, ve daha fazla sayılı çoğul gebelikler meydana gelebilir.
    ZIFT (Zygote Intra Fallopian Transfer) veya GIFT (Gamete Intra Fallopian Transfer) olarak adlandırılan teknikler ise IVF nun değişik uygulanan prosedürleridir ve her ikisinin uygulanabilmesi için de tüplerin tamamen sağlıklı olmaları gereklidir İlaçlar yoluyla oluşturulan yumurtalar cerrahi yolla toplanırlar ve laboratuvarda bir araya getirildikten sonra uterus içinde değilde direk tüp içine verilirler (ZIFT) ya da yumurta oluşumu ilaçlarla sağlandıktan sonra,follikülün çatlayıp,yumurtanın dışarı atılmasını takiben spermlerin direk olarak tüpler içine verilirler ve döllenmenin ,tüpler içinde,kendiliğinden olması sağlanır (GIFT).Her ikisinde de amaç;sperm ve yumurta karşılaşıp da döllenme gerçekleştikten sonra,tüplerden uterus içine kadar gidebilmesi 4-5 gün kadar süren embriyo taslağının,matüritesinin sağlanması ve gelişimini tamamlayabilmesi için ona zaman tanınmasıdır.Bu iki teknikte de IVF de olduğu gibi işlem öncesinde yumurta oluşumunu sağlamak amacıyla ilaç tedavisi ve oluşan yumurtaların toplanması amacıyla da cerrahi teknikler gerekmektedir.
    ICSI (Intra Cytoplasmic Sperm Injection : Mikroenjeksiyon),daha çok erkek infertilitesinde tercih edilebilecek bir tedavi yöntemidir.Sayı,yapı ve hareket açısından normal bir döllenmeyi sağlayamayacak kadar zayıf özellikte spermleri olan erkeklerden alınan iyi özellikteki tek bir sperm ,laboratuvar şartlarında,çok özel tekniklerle,mikroskop altında yumurtanın zarı içine verilir ve yumurtanın döllenmesi sağlanır. Oluşan embriyo taslağı yine çok özel teknikler ile uterusun duvarı içine yapıştırılır (hatching).Bu teknikte de uygulama öncesinde ilaçlarla yumurtaların oluşturulması ve bu yumurtaların cerrahi yolla toplanması işlemi mevcuttur.
    Kısırlık tedavileri başlamadan önce ; anne  babalık ve prosedürlere uyum konusunda doktorunuzdan bilgiler alınız.

    Ne zaman doktora başvurmalıdır..?
    Korunmaksızı, eşinizle birlikteliğinizin ilk yılı bitmiş olmasına rağmen henüz gebe kalamamışsanız (bu, hayatınızın herhengi bir döneminde kendiliğinden gebe kalamayacağınızı garantilemez) durumu açıklığa kavuşturmak için doktorunuza başvurmanız yerinde olacaktır.Eğer 30 lu yaşlarda iseniz spontan gebeliği en fazla 5-6 ay kadar beklemeli ve daha sonra doktorunuza başvurmalısınız.Eğer 40 lı yaşlarda iseniz henüz tamamen geç kalmış olmamak için hiç vakit kaybetmeden doktorunuza ulaşınız.

    Eğer kısırlık tedavisi esnasında yumurtaları büyütmek için alınan ilaçlar pelvik ağrı ya da karın şişliği gibi şikayetler yaratıyorsa mutlaka doktorunuzu uyarın.Uyarılan yumurtalar daima karın içinde sıvı toplanmasını ve bu nedenle de ağrı ve şişkinliklere neden olurlar.

    Takip...
    Ne mutlu ki, kısırlık nedeniyle tedavi görmekte olan çiftlerin hemen yarısı,hızla ilerleyen teknoloji ve ilaçlar sayesinde artık gebeliği yakalayabilmektedirler.
#30.07.2004 16:46 1 0 0