SuSquN PeRi

SuSquN PeRi

Üye
16.10.2010
Astsubay
9.974
Hakkında

  • tam 2 sene 9 ay beklediğim kalbimin misafiri geldi aslında kalbimin sahibi solumun en rahat köşesine taht kuran geldi
    oğlum geldi hatta 9 ay geçti bile üstünden..
    dün gibi her şey içimde varlığını hissetmeye başladığım gün

    doğumdan sonra ilk sesini ben duydum mesela yüzüne ilk ben baktım
    melek gibi...
    hastane odasında canımla uğraşırken herkesin beni bırakıp ona bakması hiç çıkmadı aklımdan
    o an dedim biz çoktan unutulduk bile..
    ilk gülüşü ilk ses çıkarması
    nefes almak gibi.
    9 ay geçti oğlumla birlikte
    evet itiraf ediyorum bazen daha çok erkendi beceremiyorum ki anneliği dediğim zamanlarım var
    23 yaşında anne olunur mu? off çok yoruldum biraz uyumak istiyorum dediğim zamanlarım..
    ama iyikilerim daha çokk
    iyi ki gelmiş..
    aramızda kalsın uyku süreleri yarım saat olan oğlum 5 dakika daha uyanmasa onu özlemekten ölecek gibi hissediyorum kendimi
    abartıyor muyum bilmiyorum ama hayatımın her alanı onun rahatına göre ayarlı tam 9 aydır..
    önceleri istediğim zaman çıkardım dışarı istediğim zaman gelirdim eve (babasıyla birlikte)
    ama artık dışarı çıkma sürelerimiz bile uzadı biri evime misafir gelecekse mesela en az 2 güne ihtiyacım var

    aman ha sakın söylemeyin bi yaramaz hiç durmuyor yerinde emeklemesini bekledik dört gözle emekledi keşke biraz daha dursaydı en azında bıraktığım yerde bulabiliyodum dediğim zamanlar vardı şimdi bide diş çıktı başımıza sanki çok uyuyoduk ya

    neyse boş verelim onu bunu da oğlum geldi geldi oğlummm
    cennet kokulum canımın şiiri iki gözüm boncuğum geldi iyi ki geldi hoş geldi umut verdi

    ismini koymak için konu açmıştım burda sizden fikir istemiştim

    EYMEN ALP K'ALP im benim

    soluksuz kalmaya razı olup onsuz kalmaktan korktuğum, kirpik uçlarına kadar aşık olduğum tek aşkımmm

    iyi ki geldin ömrüme

    noimage

#15.01.2015 21:56 0 0 0
#25.01.2014 10:43 0 0 0
  • çok teşekkürler arkadaşlar buldum sonunda oğluşuma bir isim çok teşekkür ederim hepinize
#25.01.2014 10:22 0 0 0
  • Konu: Kabul
    “kabul.
    bir kez yolda karşılaşalım,
    onunla da avunacağım.
    adımı sesince duymaktan vazgeçtim,
    sesini duysam, susacağım.”

    — Turgut Uyar.

    noimage
#26.12.2013 07:48 0 0 0
  • mevlana kimdir - mevlanayı anma - mevlananın öğüdü

    noimage
    MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ

    Mevlana'nın asıl adı Muhammed Celaleddin'dir. Mevlana ve Rumi de, kendisine sonradan verilen isimlerdendir. Efendimiz manasına gelen Mevlana ismi O'na daha pek genç iken Konya'da ders okutmaya başladığı tarihlerde verilir. Bu ismi, Semseddin-i Tebrizi ve Sultan Veled'den itibaren Mevlana'yı sevenler kullanmış, adeta adi yerine sembol olmuştur. Rumi, Anadolu demektir. Mevlana’nın, Rumi diye tanınması, geçmiş yüzyıllarda Diyar-i Rum denilen Anadolu ülkesinin vilayeti olan Konya'da uzun müddet oturması, ömrünün büyük bir kısmının orada geçmesi ve nihayet türbesinin orada olmasındandır.

    Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan yöresinde, Belh şehrinde doğmuştur. Mevlâna'nın babası Belh şehrinin ileri gelenlerinden olup sağlığında "Bilginlerin Sultanı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahaeddin Veled'dir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur. Sultânü'l-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'ten ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'l-Ulemâ 1212 veya 1213 yıllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'ten ayrıldı.

    Sultân’ül-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış Mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaşmıştır. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.

    Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebriz’i ile karşılaştı. Mevlâna Şems'te "mutlak kemâlin varlığını" cemalinde de "Tanrı nurlarını" görmüştü. Ancak beraberlikleri uzun sürmedi. Şems aniden öldü. Mevlâna Şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. Daha sonraki yıllarda Selâhaddin Zerkubi ve Hüsameddin Çelebi, Şems-i Tebriz’inin yerini doldurmaya çalıştılar.

    Yaşamını "Hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 pazar günü Hakk'ın rahmetine kavuştu. Mevlâna'nın cenaze namazını vasiyeti üzerine Sadreddin Konevi kıldıracaktı. Ancak Sadreddin Konevi çok sevdiği Mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. Bunun üzerine Mevlâna'nın cenaze namazını Kadı Siraceddin kıldırdı.

    Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. O öldüğü zaman sevdiğine, yani Allah'ına kavuşacaktı. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "Şeb-i Arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.

    "Ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız! Bizim mezarımız ariflerin gönüllerindedir"


    Hz. Mevlana'nın Yedi Öğüdü:

    1. Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.
    2. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.
    3. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol.
    4. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.
    5. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.
    6. Hoşgörülülükte deniz gibi ol.
    7. YA OLDUĞUN GİBİ GÖRÜN, YA GÖRÜNDÜĞÜN GİBİ OL.

    noimage

    Hz. Mevlana'dan birkaç söz:

    Ben yaşadıkça Kur'an'ın bendesiyim
    Ben Hz. Muhammed'in ayağının tozuyum
    Biri benden bundan başkasını naklederse
    Ondan da bizarım, o sözden de bizarım, şikâyetçiyim...

    Güneş olmak ve altın ışıklar halinde
    Ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim
    Gece esen ve suçsuzların ahına karışan
    Yüz rüzgarı olmak isterdim...

    Aklın varsa bir başka akılla dost ol da, işlerini danışarak yap...

    Şu toprağa sevgiden başka bir tohum ekmeyiz
    Şu tertemiz tarlaya başka bir tohum ekmeyiz biz...

    Hayatı sen aldıktan sonra ölmek, şeker gibi tatlı şeydir
    Seninle olduktan sonra ölüm, tatlı candan daha tatlıdır...

    Biz güzeliz, sen de güzelleş, beze kendini
    Bizim huyumuzla huylan, bize alış başkalarına değil...

    Bir katre olma, kendini deniz haline getir
    Mademki denizi özlüyorsun, katreliği yok et gitsin...

    Beri gel, beri ! Daha da beri ! Niceye şu yol vuruculuk?
    Mademki sen bensin, ben de senim, niceye şu senlik benlik...

    Sorularla Hz. Mevlana'nın Hayatı

    Mevlana’nın Asıl Adı Nedir?

    Asıl adı, Muhammed olan Celaleddin’in daha yaygın unvanı Mevlana Celaleddin-i Rumi’dir. Ona Rumi denilişi, sanat ve düşünce hayatının o asırlarda diyarı Rum diye anılan Anadolu’da geçmiş ve bu yurtta ebedileşmiş olmasındandır. Horasan’ın (Afganistan Türkistan’ı) Belh şehrinde doğmuştur.

    Mevlana’nın Ana ve Babası Kimdir?

    Babası Sultanu’l ulama (Bilginlerin sultanı) diye tanınan Bahattin Velet’tir. Annesi ise Mümine Hatun’dur.
    Babası, çağının en büyük bilginlerindendi. Annesi Mümine Hatun ise Harzemşahlar İmp. hanedanından gelme bir prensestir.

    Mevlana’nın Eş ve Çocukları Kimlerdir?

    Mevlana, daha 18 yaşında iken Karaman’da babası tarafından Semerkandlı Hace Şerafettin’in kızı Gevher Hatun’la evlendirilmiş ve bu evlilikten iki erkek evladı olmuştu. Bunlardan ilk oğlu Sultan Veled, ikinci oğlu ise Alaeddin’dir. Ancak Alaeddin, daha Mevlana hayatta iken 1262 yılında vefat etti. Mevlana birinci karısının vefatından sonra Konya’da Kerra Hatun’la evlendi. Bu evlilikten ise Muzafferüddin Alim Çelebi ile Melike Hatun dünyaya geldi.

    Mevlana Kimlerden Ders Aldı?

    Mevlana, ilk eğitimini babasından aldı. Babası, çağının en büyük bilginlerindendi. 12 Ocak 1231’de babasının ölümü üzerine, eğitimini Seyyit Burhanettin Tirmizi’nin yanında sürdürdü. Mevlana babasından Fen ve Din ilimleri, Tirmizi’den de Tasavvuf ilmini öğrendi. Onun hayatında dönüm noktası olan diğer bir âlimse Şemsi Tebziri’dir.

    Mevlana’nın Babası, Horasan’dan Anadolu’ya Niçin Göç Etmiştir?

    Harzemşahlar, Bahattin Velet’in manevi nüfuzundan çekinirlerdi. Bir süre sonra bu yüzden araları açıldı. Bunun üzerine Bahattin Velet, Belh’ten ayrılmak zorunda kaldı. O sıralarda Mevlana, daha küçük bir çocuktu. Babası ile birlikte, İran’dan, Bağdat’tan geçerek Hicaz’a geldi. Hac ibadetinden sonra da, Şam yoluyla, Anadolu’ya geçtiler. Anadolu’daki Selçuklu İmparatorluğunun ihtişamlı bir çağıydı. Bahattin Velet, Anadolu Selçuklu Devleti’nin merkezi Konya’da çok büyük bir saygıyla karşılandı. Mevlana yirmi dört yaşlarındaydı.

    Mevlanna’nın Ana ve Babası Nerede Öldü?

    Mevlana’nın annesi Mümine Hatun Karaman(Larende) şehrinde, babası Bahattin Velet ise 1231 tarihinde Konya’da vefat etti.

    Mevlana’nın Hayatındaki En Önemli Kişi Kimdi?

    1244 yılında Konya’ya Tebrizli Mehmet Şemsettin adında bir derviş geldi. Bu esrarlı kişinin Pek yüksek duyguları ve görüşleri vardı. Tebrizli Şems’in Konya’ya gelişi Mevlana’nın hayatını büsbütün değişik bir yöne yöneltti. Mevlana o sıralarda 37 yaşlarındaydı. O güne kadar Mevlana; ciddi, ağır başlı büyük bir bilgin olarak tanınmıştı. Büyük bir fikir adamıydı. Tebrizli Şems’in gelişi ise Mevlana’nın duygu dünyasını alt üst etti ve onu bir gönül adamı haline getirdi.

    Şems-i Tebriz’i, Konya’dan Neden Kaçtı?

    Şems-i Tebriz’i, Mevlana’nın duygu dünyasını alt üst etmiş ve onu bir gönül adamı yapmıştır. Şems, Mevlana’daki deha ateşini büsbütün tutuşturdu. Mevlana, Şems’ten başka herkesi ihmal etmeye başlamıştı. Bu durum, kendisini sevenleri de, çömezlerini de son derece üzüyordu. hatta Şems’i ölümle bile tehdit etmekten geri kalmadılar. Bu durumdan sıkılan Şems de, 1246 yılında, Konya’dan gizlice Şam’a kaçtı.

    Şems-i Tebriz’i Konya’ya Geri Döndü mü?

    Mevlana, Şems-i 15 ay süren sohbetine dayanamamıştı. Onun gitmesiyle perişan oldu. Bu sonucu beklemeyen çömezleri ise, yaptıklarına pişman oldular. Şems’in Şam’da olduğunu biliyorlardı. Mevlana, dönmesi için ona birçok mektup yazdı. Sonra da, oğlu Sultan Velet’i 20 kişilik bir kafileyle Şam’a gönderdi. Mevlana’nın mektuplarıyla Şems, yumuşayarak, ayrılmasından 9 ay sonra 1246 yılında Konya’ya dönmeye razı oldu.

    Daha Sonra Şems Nereye Gitti?

    Mevlana, Konya’nın en yüksek, en aydın tabakası ile birlikte Şems’in meclisine devama başladı. Mevlana artık ne ders ne de vaaz veriyordu. Kendi iç dünyasına dalmıştı. Öğrencileriyle çömezleri bu durumdan da hoşnut olmadılar. Bu kuvvetli hoşnutsuzluk karşısında Şems, 1247 yılında ansızın ortadan kayboldu. Bu esrarengiz gidiş, hiçbir zaman aydınlanamadı.

    Mevlana Nerede ve Ne Zaman Öldü?

    Mevlana, 17 Aralık 1273 tarihinde 66 yaşındayken Konya’da öldü. Hastalığı, yüksek ateş yapan bir karaciğer rahatsızlığıydı. Cenazesinde, bütün Konyalılarla birlikte Hıristiyanlar ve Yahudiler de vardı. Türbesini Selçuklu veziri Alemettin Kaysar yaptırdı. Mevlana’nın ölüm anına, Şeb-i arus (Düğün gecesi) denir. Bu gece, aşığın maşuğa (Allah’a) kavuştuğu gecedir.

    Mevlana Nasıl Bir Kişiliğe Sahipti?

    Mevlana, islam ve gayri islam bütün insanlıkça beğenilmiş bir sanat adamıdır. Fikir ve kişi özgürlüğüne olağanüstü değer vermiş, insanı adeta kutsal bir varlık derecesine yükseltmiştir. Sonsuz derecede hoşgörülüdür. Büyük bir Türk şairi ve mutasavvıfı, bilgin ve fikir adamıdır. En kötü insanı bile, bağışlanmaya, sevilmeye laik görür. Pakistan’ın dev şairi Muhammed İkbal’e ilham kaynağı olmuştur. Alman şairi Goethe’yi ve ünlü ressam Rembrant’ı derinden etkilemiştir.

    Mevlana Şiirlerini Niçin Farsça Yazmıştır?

    Mevlana’da Türklük sevgisi çok güçlüdür. O yüzyılda Türkçe, Anadolu’da ileri bir şiir dili olarak daha gelişmemiş bulunuyodu. Mevlana da bu yüzden şiirlerini Farsça yazıyordu. Hatta buna üzülerek söylediği şu mısra pek ünlüdür: "Aslem Türk-est egerci hinduguyem" (Her ne kadar Farsça söylüyorsam da, aslım Türk’tür.)

    Mevlevi Tarikatı Nedir?

    Mevlana Celaleddin Rumi tarafından kurulan, oğlu Sultan Velet tarafından tanzim edilen bir tarikattır. Şems-i Tebrizi Mevlana’nın hayatında bir dönüm noktasıdır. Şems, Mevlana’yı kitapların dışında ki sırlara ermek yolunda, ileri bir iman ve heyecan âlemine götürür, Ona sema zevkini tattırır, onu Ney’in büyülü dünyasına sokar.

    Çelebi: Tarikatın başına denir. Mevlana’nın torunlarından seçilir. Konya’da Mevlana’nın türbesi olan dergâhta otururdu.

    Şeyh: Mevlevi hanenin başına şeyh denirdi. Şeyh, dedeler arasından seçilirdi; yalnız şeyhliği Çelebinin tasdik etmesi gerekirdi.

    Dede: 1001 günlük çileyi tamamlayan dervişe denirdi.

    Sema: Mevlevi dervişlerinin ney, nısfiye gibi çalgılar eşliğinde, kollarını iki yana açıp, sağ avucunu gökyüzüne, sol avucunu yeryüzüne döndürerek Hak’tan alıp halka dağıtarak yaptıkları ayin.

    Ayin: Mevlevi dervişlerinin katıldığı müzikli raks töreni. Aynı zamanda tören esnasında okunan şiirlere de ayin denirdi. Ayinde, "Mutrip" denilen saz heyetiyle "Ayinhan" denilen okuyucular bir "Ayin-i Şerif" çalıp okurlar. Dervişler de bu nağmeye uyarak, "Sema" raksı yaparlar, kendilerinden geçercesine dönerler.

    Ney: Türk müziğinde ve özellikle tasavvuf müziğinde yer alan kaval biçiminde, yanık sesli, kamıştan bir üfleme çalgısıdır.

    Nısfiye: Bir çeşit kısa ney.



    noimage
#17.12.2013 06:26 0 0 0
  • Kar en çok da ;
    Üşüyen evlere ,
    Üşüyen yüreklere ,
    Üşüyen çocuklara yağar. . .

    Mehmet Deveci

    ✿ܓ
    noimage
#17.12.2013 06:12 0 0 0
  • İş görüşmelerinden eliniz boş ayrılıyorsanız elbette bunun bir nedeni vardır. Emerson, “İnsanın yarısı kendisi, diğer yarısı kendisini nasıl ifade ettiğidir” demiş. Peki siz kendinizi doğru ifade etmeyi biliyor musunuz…






    İNSANIN YARISI KENDİSİ, DİĞER YARISI KENDİSİNİ NASIL İFADE ETTİĞİDİR

    Bu satırları okuyan sen, birçok iş ilanına başvurmuş, birçok kariyer portalına özgeçmişini kaydetmiş, danışmalık şirketlerine özgeçmiş göndermiş, belki de sayısız iş görüşmesi yapmış ama sonuç alamamış olabilirsin. İş aramak kolay bir süreç değil, işsizlik oranının hala yüksek olduğu, üstelik küresel krizin her ülkeyi etkilediği bu dönemde hiç değil. Böyle bir durumda iş arama sürecini nasıl ele almak gerekir? Bu köşede sizlere bu konuda yardımcı olacak küçük taktikleri paylaşacağım.

    Özgeçmişin kişiliği vardır

    Her şeyden önce iyi hazırlanmış bir özgeçmişin olmalı. Akılda kalan bir özgeçmişin kişiliği vardır. Bu kişiliği kullanılan kağıttan, yazı karakterine, seçilen kelimelerden, güzel Türkçe ve net ifadeler oluşturur. Yanlış bilgi kesinlikle olmamalıdır.

    Unutma! Özgeçmişin seni temsil eder. Özgeçmişinde değerlerin ifade edilmiş olsun, kişiliğini yansıtsın. Özgeçmiş, iş görüşmesinin kapısını açar.

    En çok iki sayfa olmalı

    İyi hazırlanmış özgeçmişin sağlam bir yapısı vardır. İdeal özgeçmiş bir sayfadır, en fazla iki sayfa olmalıdır. Gereksiz bilgilerle doldurulmamıştır. Ad ve iletişim bilgileri ile başlamalıdır. Kişisel Bilgiler, Kariyer Hedefi, Deneyim, Eğitim, Yabancı Dil, Hobiler, Dernekler sırası örnek olabilir.

    Açık ve net ifade edilmiş kariyer hedefin gerçekçi olmalı ve çalışacağın şirkete yapacağın katkıları da içermelidir. Özgeçmişinde deneyimlerini başvurduğun pozisyona göre öne çıkar. Satış görevi için satış deneyimlerin, yöneticilik pozisyonu için yönetim deneyim ve becerilerin ön plana çıkmalıdır.

    Son işi ilk sıraya yaz
    Son iş ilk sırada olmalıdır ve en fazla ondan bahsedilmelidir. Çalıştığın her şirket ve görevde SORUMLULUKLAR/GÖREVLER ve BAŞARILARını iyi ifade etmen ve olabildiğince rakamsal örnekler vermen gereklidir. Daha önce çalıştığın işyerlerinden ayrılma nedeni veya özelliği yoksa ilkokul ve liseyi yazmana gerek yok.

    Hobi ve aktivitelerde sıradan şeyler değil senin değerlerini, güçlü yönlerini, becerilerini, kişiliğini yansıtanları yaz. Çok kişisel bilgiler ve yorumlardan kaçın. Birkaç çeşit özgeçmişin olmalı ve bildiğin diğer dillerde de yazılmalıdır. Yabancı dilin çok iyi değilse bu dilde özgeçmiş hazırlama.

    Dilbilgisi ve yazım hatasına dikkat!

    İlk başvuruda referansların yazılması zorunlu değildir. Özgeçmişini üç dört ayda bir güncellemeni ve kariyerinde bir değişiklik olduğunda beklemeden özgeçmişine eklemeni öneririm. Kontrol için mutlaka başkalarına okut.

    Dilbilgisi ve yazım hatası kesinlikle olmamalıdır. Güzel bir ifade ve zengin bir Türkçe kullanılmalıdır. Aktif cümleler ve fiiller kullanmaya özen göster. Özgeçmişe başlık koyulmaz, altına imza atılmaz. Argo ya da sokak dili kesinlikle kullanılmaz. Abartılı anlatımdan özellikle uzak durulmalıdır.

    Özgeçmişinde iyi kalite A4 kağıdı, 12 punto ve Times, Arial, Calibri gibi yazı karakteri kullanmanda fayda var. Özgeçmişe konulan fotoğraf çok önemlidir. İyi çekilmiş, düzgün ve bakımlı olduğun bir fotoğrafını eklemelisin. Ön yazının kısa tutulmasında, iş ilanında kullanılan sözcükleri içermesinde ve başvurunun nedenlerini içermesinde fayda var.



    * Emerson ‘İnsanın yarısı kendisi, diğer yarısı kendisini nasıl ifade ettiğidir’ demiş. Özgeçmişinde kendini ifade etmeye başlıyorsun, bunu başardığında iş görüşmesine büyük olasılıkla çağrılacaksın.
#16.12.2013 07:59 0 0 0
  • babaya güven - baba ve kızların ilişkisi

    Babalarından övgü alan ve değer gören kız çocukları ise daha bağımsız, özgüveni yüksek kadınlar olarak yaşamlarını sürdürüyor.

    Karşısında oturduğum psikiyatr, gözümün içine baka baka 'Eğer gelecekte Nehir'in iyi bir evlilik yapmasını istiyorsanız, babasıyla arasının iyi olması için elinizden geleni yapın' dedi. Bu cümleyi öyle vurgulu söyledi ki, kendimden şüphe duydum. Acaba baba-kız ilişkisine darbe vuracak bir portre mi çiziyorum diye düşündüm.

    Son 6 yılı gözümün önünden bir film şeridi gibi geçirince derin bir nefes aldım. Bu konuda engelleyemediğim negatif sinyal yüklü birkaç duygusal patlamayı saymazsak gümüş bir madalya hak edecek kadar iyi bir grafik çizdiğimi iddia edebilirim. Ancak böyle alengirli, derin işleri sağlıklı yürütmek zor, dışardan konuşmak kolay. Sanıyorum herkes, ideal bir baba-kız ilişkisinin tek taraflı sağlanamayacağını biliyor.

    Tam babalar ve kızları konusunu düşünürken telefonum çaldı. 10 yaşında bir kız annesi olan arkadaşımın canı fena halde sıkkındı. 'Hayırdır' demeye fırsat bile vermedi. Konuşmasına 'Ben bu adamla ne yapacağım söyler misin?' cümlesiyle başladığına göre hiç de iyi şeyler olmamıştı;

    'Melis, geçen hafta kuzeninin doğum günü nedeniyle babasına gitmedi. Bu hafta ne oldu dersin? Babası hafta sonu alacağını söyledi ama ne geldi ne de aradı. Anlayacağın kızım babası tarafından cezalandırıldı. Aslında arayıp aramaması benim umurumda bile değil. En azından yüz yüze gelip muhatap olmuyorum diye seviniyorum. Ama kızım babasını özlüyor. Bütün öfkem, kızım üzülecek diye. Ancak adama bir kafa atarsam rahatlayacağım.'

    Vallahi içim daraldı. Kız haklı. Melis'in babasıyla arasının iyi olması için atmadığı takla kalmıyor. İki yıldır kendini yiyip bitirdi. Bir anne olarak elinden geleni yapıyor. Anlayacağınız, o da bizim kulüpten.

    Bizim kulübün anneleri, ayrılma kararının sorumluluğuyla çocukların babalarıyla olan ilişkisinin sağlam temele oturması için ellerindeki tüm tuğlaları konması gereken yerlere yerleştiriyor. Mesela ben, Nehir, babasını her özlediğinde, her görmek istediğinde, gece demedim, gündüz demedim, müsait değilim demedim, götürdüm, getirdim, bekledim. Arkadaşım anlatınca bende galeyana geldim. Artık benden de bu kadar.

    SORUMLULUĞUNU BİLİR

    Bundan sonra kızım ve babası ilişkilerinin hangi düzeyde ve nasıl yürüyeceğine kendileri karar verecek. Nehir, benimle çata çat kavga etmesini biliyorsa, hakkını arıyorsa, babası karşısında da aynı performansı göstermeli. Biliyorum ki, babası kızını üzecek bir adım atmaz. O da benim gibi kızının mutlu olması için Fizan'a gitmesi gerekiyorsa, gider. Zaten dünyanın anneden ibaret olmadığını gösteren baba değil midir?

    Bence babalık, çocuğun dünyasında kendi yerini keşfetmeyle başlıyor. Bu yolculuğun keyif verici ve heyecanlı bir yolculuğa dönüşmesi için kızların babayla barışmaları kadar babaların da kızlarıyla barışması şart.

    Boşanma oranlarının katlanarak arttığı günümüzde aynı evde yaşamak, aynı evde çocuk büyütmek lüks oldu. Çoğu baba, ayrı evde yaşamalarını öne sürerek çocuklarıyla ilişkilerinde ipe un seriyor. Çocuğuyla yeteri kadar ilgilenmeyen babalara Amerikan Maryland Üniversitesi'nde yapılan bir araştırmayı vicdanlarına sürecekleri merhemleri olmasın diye hatırlatmak istiyorum.

    Çocuğuyla ilgili olan babaların çocukları, diğerlerine oranla çok daha az 'problemli' oluyor.

    Boşanmış babalar 'İlgilenelim ama nasıl? Yan yana geldiğimiz zaman kısıtlı' gibi bir gerekçenin arkasına sığınmasınlar.

    Bu araştırmanın en ilginç sonucu bu gerekçeyle hareket eden babaların iddiasını çürütüyor;

    İlgili babanın çocuğu, çocukla aynı evde yaşamasa bile (burada boşanmadan söz ediyorum) aynı gelişimi gösteriyor. Önemli olan babanın çocuğu ne kadar sıklıkta gördüğü değil, çocukla ne sıklıkta iletişim içinde olduğu.günlük aktivitelerinden bire bir haberi olan ve çocuğuyla günlük yaşamını paylaşan babaların çocukları okulda çok daha başarılı oluyor. Demek ki ilgilenmek için aynı evde yaşamak gerekmiyor.

    İlgili baba ne demek? Tanımını yapıyorum; Çocuğuna kitap okuyan, çocuğun eğitimiyle ilgilenen ve çocuğun günlük yaşamında ona annesi kadar yakın olan babadır.

    Kız çocukları doğru kurulmuş baba-kız ilişkisinin avantajını ömür boyu yaşıyor. Uzmanlara göre doğumdan 5 yaşında kadar babasıyla pozitif ilişki içinde olan kız çocukları ileriki yaşlarda daha az psikolojik bozukluk yaşıyor. Babalarından övgü alan ve değer gören kız çocukları ise daha bağımsız, özgüveni yüksek kadınlar olarak yaşamlarını sürdürüyor.

    Halk arasında yaygın olarak kullanılan 'kaderi annesine benzemesin' sözü bütün bu araştırmaları nasıl da iyi özetliyor. Demek ki, gelecekte iyi bir evlilik yapmak için babalarla barışmak gerekiyor. Haydi kızlar, babalarınızla barışın.

    Yazan : Nilüfer Kas
#16.12.2013 07:56 0 0 0
  • ideal patron - iyi patron olmak için ne yapmalı - ideal patron olabilmek için

    Görünüşünden tavrına ideal bir patron nasıl olur sorusundan yola çıkılarak yapılan araştırmadan ideal patron prototipi çıktı. İşte iyi bir patron olmak için 10 tüyo...


    İYİ BİR PATRON OLMAK İÇİN 10 TÜYO

    Saçınızı, sakalınızı, giyim tarzınızı değiştirdiğiniz gibi, çalışma ortamındaki 'patron' imajınızı da değiştirebilirsiniz. İşte size 10 öneri.


    İdeal patronun çalışan anketlerinden çıkan robot resmi aşağı yukarı şöyle: İyi bir yönetici, ekibini başarıya götüren (mümkünse) iyi bir lider. Başarısızlığı yönetmeyi ve çare üretmeyi de bilir. Dibe vurduğu zaman bile sıçramayı bilir. Siz, yönetici olarak bu tarife uymuyorsanız, dert etmeyin. Hâlâ yapabileceğiniz şeyler var. İşte size 10 öneri.
    Başlamak için, şu temel kuralı unutmayın: Yönetici olarak siz ekibinizin hizmetinizdesiniz, ekibiniz sizin hizmetinizde değil.


    1- Çalışanlarınızla 'cool takılın'. Lacivert elbise ve kravat takıntısından kurtulun. Çalışanlarınıza adlarıyla hitap edin, 'sen' deyin. Bunun aksi bir 'look' ile Y kuşağıyla uyumla çalışmanız çok zor. X kuşağı hatta 'baby boomers' bile bu değişimden hoşlanacaktır.


    2- Patronun somurtkan çehreli olması gerekmez. Aksine. Yüzünüzde doğal bir gülümsemeye yer açın. Genç stajyerden aykırı sanat yönetmenine kadar herkesi 'görmeyi' ve bir günaydın demeyi alışkanlık haline getirin.


    3- Ara sıra başınızı işten kaldırmayı, bir küçük şaka yapmayı, çalışanlarınızla birlikte gülmeyi başarın. Bir 'gülümseme arası' vermek zaman kaybı değildir, aksine, hem ekip ruhunu güçlendirir hem de çalışma arzusu verir.


    4- Yukarıda sözünü ettiğimiz temel kuralı unutmayın: Zamanınız çok kıymetli olabilir ama siz, zamanınızı onların başarısı için harcamak zorundasınız. Çağımız 'urgence' (ivedilik, acele) çağıdır. Ekibinizin hızlı hareket etmek için size her an ihtiyacı olabilir. Ulaşılabilir ve açık olun...


    5- Dolayısıyla büronuzun kapısı daima aralık (daha doğrusu açık) olsun. Bir yardımcınız kapıdan başını uzattığı zaman 'gene ne var' tavrı takınmayın, bilin ki size danışmaya ihtiyacı vardır. Başınızı önünüzdeki rapordan, gözünüzü ekrandan kaldırmak ve gözünün içine bakıp dikkatle dinlemek alışkanlığı edinin.


    6- Bir lider gibi davranmayı, bir toplantıyı yönetmeyi, kalabalıklar karşısında söz almayı ve kendinizi dinletmeyi öğrenin. Gereğinde 'kötü kişi' olmayı, tatsız kararları almayı bilin. Liderlik budur.


    7- Teknik konularda, maliye-muhasebe alanlarında şirketin en iyisi olmanızı bekleyen yok. İşiniz bu değil zaten. Sizin işiniz en iyileri bulup şirkete kazandırmak ve şirkette tutmayı bilmek. Sonra, çok söylenip yapılmayan bir şey, şirketin iki numarasını yani günü gelince yerinizi alacak olanı da yetiştirmek. Hastalık var, kaza var, her türlü ihtimali göz önünde bulundurup şirketin geleceğini güven altına almak sizin göreviniz.


    8- Vizyonunuzla yardımcılarınıza ve bütün çalışanlarınıza yol göstermelisiniz, inancınızı ve heyecanınızı onlarla paylaşmalısınız, en küçüğünden en büyüğüne kadar her çalışanınız şirketin misyonunu bilmeli, paylaşmalı, hedefte, sevinçte, başarıda birlik olmalı. Bunu başarmak sizin başarınız olacaktır.


    9- Başaranlara teşekkür etmeyi, tebrik etmeyi bilin. Cesaretle bir girişimde bulunup başarısız olanları da teselli etmeyi, onları yeniden yüreklendirmeyi bilin. Şimdi çok moda, ama çok gerekli: Empati yapmayı öğrenin. IQ'nuzdan yani 'zeka katsayınız'dan kimsenin şüphesi yok. Ama çalışanlarınızı peşinizden sürüklemek için asıl EQ'nuz yani 'duygusal katsayınız' sizin için önemli. Lider, çalışanlarını zekalarından değil, gönüllerinden tutup sürükler.


    10- İşler iyi gittiğinde (başarıyı çalışanlarınızla paylaşmanın ötesinde) kârı çalışanlarla çalışmaktan korkmayın. Bunu topluca (herkese bir prim ödeyerek yahut maaş zammı şeklinde) ya da bireysel olarak yapabilirsiniz. 'Almadan vermek Allah'a mahsus' sözü çalışma hayatında da geçerlidir. Paylaştığımız başarı ve kâr, ertesi yıl size büyüyerek geri dönecektir.
#16.12.2013 07:53 0 0 0
  • İnsan büyüdükçe dünyada manyaklaşıyor .
    İşte orda duracaktık..!
    Hani oyun oynadıkça eskiyen pantolonlarımızın yamandığı çağda ...

    ✿ܓ

    noimage
#16.12.2013 07:48 0 0 0
#16.12.2013 07:23 0 0 0
  • saat resimleri - eski saatler - zaman

    GÜNEŞ SAATİ
    noimage


    SU SAATİ
    noimage


    KUM SAATİ
    noimage


    ATEŞ SAATİ
    noimage


    MEKANİK SAATLER
    noimage


    KUVARS SAATİ
    noimage


    ATOM SAATİ
    noimage


    noimage
#04.12.2013 07:24 0 0 0
  • dan cretu - yiyeceklerden yapılanlar


    Fotoğrafçı ve sanatçı Dan Cretu çeşitli yiyecekleri kullanarak yaratıcı eserler ortaya çıkardı.


    noimage


    noimage


    noimage


    noimage


    noimage


    noimage


    noimage
#04.12.2013 07:13 0 0 0
  • Konu: Sonsuzluk
    Sonsuz resimler - gökyüzü resimleri - yol resimleri

    noimage


    noimage

    noimage
#04.12.2013 07:05 0 0 0
  • Konu: Günaydın
    Bir Uyku Yolunun Daha Sonuna Geldik.
    Yayın ve Yapımda Emeği Geçen
    tüm yastık yorgan çarşaf ve
    rüyamda oynayan artistlere
    teşekkür eder saygılarımı iletirim ...
    Günaydın.. (:


    noimage
#04.12.2013 06:56 0 0 0
#02.12.2013 07:19 0 0 0
  • Rüzgar umut düşündüğüm bir isimdi

    Bütün güzel dilekleriniz ve önerileriniz için hepinize teşekkür ediyorum
#21.11.2013 07:26 0 0 0
#21.11.2013 07:22 0 0 0
#19.11.2013 06:57 0 0 0