Herkesi sevebilirdim. . .sevmeye senden başlamasaydım.umudu vuslat , sevdayı acı bellemeseydim
belki mutluluk tılsımını bulabilirdim ama ben seni sevdim işte....
Sanal ilişki gerçek evlilikleri bitirir mi?
Aynı yastığa baş koyduğunuz eşinizle bile birbirinize yabancıyken, gerçekte kim olduğunu bilmediğini bir insanla gerçek sevgi yaşama şansınız olabilmesi mümkün mü?
“Dervişin fikri neyse zikri odur” demiş atalarımız. Doğru söyledilerse milletçe yandık! Çünkü sizlerden gelen sorulara bakılırsa işimizi gücümüzü bırakmışız; internet başında ilişki sörfü yaşıyoruz gibi bir tablo var karşımızda. Acı ama gerçek.
İnternetin hayatımıza girmesiyle birlikte yaşam kalitemizde ciddi değişiklikler meydana geldi. Bir yanıyla elimizin altında kocaman bir dünya var; diğer yandan günlük hayatımızda yapmaya cesaret edemeyeceğimiz her şeyi sanal yollarla gerçekleştirmeye çalışıyoruz. Teknolojinin nimetlerinden istifade edip hayatımızı rahatlatmamız ne kadar iyiyse, içimizdeki sadakatsizlik canavarını elektronik aletleri günah keçisi yaparak ortaya çıkarmak bir o kadar garip geliyor insana.
Sanal ortamda aşk yaşanır mı? Aynı yastığa baş koyduğunuz eşinizle birbirinize yabancıyken, gerçekte kim olduğunu bilmediğini bir insanla gerçek sevgi yaşama şansınız olabilir mi? Şimdi bu sorulara cevap arayalım hızlıca.
“İyi ilişki” diye bir kavram var. İyi ilişki, anlaşabildiğiniz ve aranızda olup bitenlerin her iki tarafı memnun ettiği ilişkidir. Doğal olarak içinde sevgi, karşılıklı kayırma ilişkisi ve birbirini koruma güdüsünü barındırır. Gerçek ihtiyaçların giderilmesine yönelik yaşandığı için, doyurucudur. Besler. İyi hissettirir. “Bir kez daha dünyaya gelsem yine onunla evlenirim” dedirtir.
Gerçek bir ilişki sanal ortamda yaşanmaz! Aklı başında bir çok insan sağlıklı bir ilişkiyi, sanal olanından ayırır. Ve bilir ki karşılıklı tanışıklıkla başlayan, insanların birbirlerinin ihtiyaçlarını tatmin edebileceklerine inandıkları oranda devam eden, birbirlerine daha yakın hissettikleri ve güvene dayalı olarak derinleşen bir yaşam paylaşımıdır iyi ilişki.
Ülkemiz maalesef kaygı bozukluğu yaşayan insanlar yetiştiriyor. Genel anlamdaki kaygı, endişe, kendini güvende hissetmeme, sahip oldukları kaybetme endişeleri insanları gerçek ilişkiler yaşamaktan uzaklaştırabiliyor. Oysa sanal ortamda endişe daha az yaşanır. İlişki diye yaşananın yarısından çoğu sahte duygular üzerine kurulu olduğu için kaybetmedeki risk azdır. Günlük hayatın sıkıntıları, stresleri, koşuşturmaları, ekonomik zorlukları, aile içinde yaşanan ölüm/yas halleri zamanla kişileri mutsuzlaştırıyor. İnsanların savunmaları çöküyor. Yaşam güçleri azalıyor. Savunmaların çöktüğü yerde, kişisel zaaflar devreye girer ve birey o sıkıntıdan kurtulmak için en yakanında başvurabileceği bir maceraya yönelir. Maceradaki heyecan, tutku, dinamizm bir süre sonra “mutluluk” zannedilmeye başlanır. Tamamen günün koşullarına ve yaşanan heyecana bağlı abartı duygular, gerçek aşkı bulduğunu zannetme hayaline döner. Kişi, hormonlarının kabarması sonucu yaşadığı enerjik süreci “gerçek aşkı” olarak yorumlamaya başlar. Eskiye oranla daha az uyur ama yorulmaz! Daha fazla iş yapar ama enerjisi bir türlü tükenmez! Birileri etrafında konuşur durur ama eskisi gibi canı sıkılmaz! Çünkü “aşıktır” ya! Oysa tüm bu yaşananların aşk olmadığını anlaması uzun sürmez insanların. Durumdan uzaklaşırlar ama sorun yok, nasılsa sanal ortam yeni aşklar için hazır bekliyor. İlaç yine internet ortamlarında, yeni keşfedilecek ilişkilerde!
Ne yapalım?
Öncelikle şu “aşk” tutkunu hallerden vazgeçmek gerekiyor bence sevgili okurlar. Hepimize milletçe ne oldu anlayamıyorum artık. Önüme çıkan herkes gerçek aşkını arıyor! Eskiden adı bilinen bazı sanatçıların dilinden düşmeyen –ben aşk kadınıyım/adamıyım gibi çirkin- cümleler mahalle arasındaki ablalarımızın ağabeylerimizin ağzına yapışır oldu!
İkinci olarak; kendimizi kandırmaktan vazgeçelim. İnternetin başında bulduğumuz ve kendisini dünyanın en melek insanı gibi anlatıp duran şahısların, kendilik süreçleri hakkında doğru bilgiler yansıtmadığından emin olalım. Düşünsenize… adamın biri gecenin yarısı sizinle yazışıyor ve içerde yatan karısının ne kadar lanet bir insan olduğunu anlatıyor. Siz de aynı ifadeleri ona söylüyorsunuz kocanız için. Hayır siz o kadar iyisiniz, gecenin yarısı elin adamıyla bilgisayar başında ne işiniz var! Ve o adam aynı yastığa baş koyduğu kadını yalnız bırakmış, sizinle zaman geçiriyorsa, ilerde aynısını size yapmayacağının garantisini kim verebilir? Hatta sizinle birlikte aynı anda başka kadınlarla yazışıp yazışmadığını nerden biliyorsunuz?
Sanal ilişkiler, gerçek evlilikleri bitirir. Karşınızdakini sizin için yaratılmış özel insan diye düşünürseniz, eşinizi duygusal olarak kendinizden iyice uzaklaştırırsınız. Yanına yatmak, elini tutmak, çamaşırını yıkamak istemezsiniz. Aranızdaki her şeyi bitirirsiniz.
Rüyadan uyanmak lazım. Ve gerçek ilişkiye yapılan yatırımın size misliyle geri döneceğini bilmeniz gerekli. Bir anne düşünün. Sanal ortamda evlat edinmiş ona yardım ediyor. Derslerine, dertlerine yoldaşlık ediyor. Bu sanal evlat ilerde yaşlılığınızda yanınızda olacak mı? Hayır. Hasta olduğunuzda yanınıza gelip bir bardak su verecek mi? Hayır. Peki aynı emeği evinizin içindeki evlada verseniz daha doğal bir durum yaşamış olmayacak mısınız? Evet.
Evlatlar için düşündüğümüzü eşler için niye düşünmüyoruz? Emin olun ki her kaba adam, eşine “Allah belanı versin!” diye bağıran adam, internet başında Don Juan gibi davranır. Veya eşine iyi davranmayan, onu ihmal eden, her hareket ve davranışında eşinden tiksinip rahatsız olduğunu hissettirerek itici davranan kadın, internet başında dünyanın en verici en anlayışlı en muhteşem, ama kıymeti bir türlü anlaşılamamış mazlum insanı gibi gösterir kendisini.
Diyorum ki… özetle….Sanal ilişkiye verilen emek, yapılan yatırım, kişiyi memnun etmek için kullanılan tatlı cümleler, anlayışlı/dinleyen olumlu tavır; evinizin içindeki eşe de aynen uygulansa? Sohbet bittiğinde fişi çekip yatmak yerine, gerçek eşinizle sarılıp uyursunuz da! Daha güzel olmaz mı?
ALINTI......
Yasaklar İçinde Tanıdım Onu.
O Bana YASAK, Ben Ona TUTSAK.
Hayalimde Elini Tuttuğum Anlarda Bile,
Ne Kadar Yakınsa, Bi O Kadar Uzak.Aslında.
Oysaki Dönüş Yok Bu Aşk'tan.
Bir Kara SEVDA Bu Zordan Ve Yasaktan.
Ecel Bile Daha Kolay OnsuzOlmaktan..
Çok Severek Düştüm Ben Bu AŞK'a.
Yanardağ Olsada Gönül Bahçeme,
O Bana YAĞMUR, Ben Ona TOPRAK....
Neydi Sevda..
Neden vardı ki..
Madem mutluluk yok sonunda..
Neden Girer ki yüreklere..
Yıkmak mı Sevda yıkılmak mı ?
Gelmek mi Gitmek mi ?
Sebepsiz Sevmek mi SEVDA ?
Neydin Sen..
Neden sevdim ki seni ben..
Sevdamıydın sen ?
Yoksa..
Yitik zamanlar harmanında Kayıp bir Zamanmıydın SEN ? ..
SEVDAM MIYDIN ?..
YANGINIM MIYDIN ? ..
NEFESİM MİYDİN?..
YÜREĞİM MİYDİN?..
Neydin Sen..............................? sevınç
Taktığımız maske, büründüğümüz kişilik, oynadığımız rol farklı olsa da sahne hep aynı.
Dünya yalan dedik diye bizler de yalancı olup çıktık… Kendi olabilen hatta kendini aşabilen insanların sayısı azalıyor.
Başrolü kendimiz oynayıp, çevremizdeki insanları figüran tayin ediyoruz. Hal böyle olunca,
taktığımız etiket başrol kapma hengâmesinde ufalıyor.
Aşina olduğumuz davranışları farklı sergilediğimizi ve anlamları üzerine felsefe yapsak mı?
Düşünün bir kere; kahkaha atarak üzüldüğümüzü, ağlamanın sevinme, oynamanın kahrolma ifadesi olduğunu…
Alışık olmadığımız bir durum değil mi?
Umudunu kaybetmemeli insan. Gelecek kim bilir neler getirecek…
HİÇ BİR ŞEY MAZİDE KALMIŞ DEĞİL.SİTE AYNİ SİTE.... KONULAR VE PAYLAŞIMLAR HEP AYNİ.KİŞİLER SADIK OLMALI..BURADA ÇOK BÜYÜK BİR EMEK VAR BENM NE FACEBOOK UM VAR NE DE İNSTEGRAMIM.SADECE BURDA PAYLAŞIM YAPIYORUM.BENİM DE BURDA ÇOK EMEĞİM VAR.BIRAKAMAM.BİR DE OYUNUS SİTESİ HALEN OYUNLAR OYNUYORUZ. SELAM VE DUA İLE.....
Sensizlik benim canımı acıtan...
Öğrendim yalnızlığı.. Her harfini birer birer benimseyip, sindirdim içime..
Gel gör ki, öğrenemedim sensizliğin baş harfini bile...
Aşk..
Acıtsan da beni, kanatsan da, sen hep kalacaksın tek harfi bile silinmeyecek olan kelimelerimin, en baş köşesinde...
O benim için geçmişe anıt bırakıLacak kadar değerLi;
geçmişte bırakıLamayacak kadar gerekLiydi.
GeLecek vaatsizLiğine rağmen şimdimdi
ve
beLki de düşLeyemesem de,
yarınımdı...
Öğretmen çocuklara Dünya’nın Yedi Harikası’nı yazmalarını ister. Gelen cevaplar;...
1) Artemis Tapınağı
2) İskenderiye Feneri
3) Helyos Heykeli
4) Babil’in Asma Bahçeleri
5) Mausoleum
6) Zeus Heykeli
7) Piramitler
Kız öğrencilerden birisi kâğıdını vermekte tereddüt eder. Öğretmenine; “Bence Dünya’nın 7 harikası bunlar değil” der. Öğrenciler kıza gülerler.
Öğretmen son derece anlayışlı bir şekilde;
"Peki, söyle bakalım senin listende neler var?"
Kız öğrenci önce duraksar sonra okumaya başlar.
“Bence Dünya’nın yedi harikası;
1) Görmek
2) Duymak
3) Dokunmak
4) Tatmak
5) Hissetmek
6) Gülmek
7) Ve Sevmek”
Odada sinek uçsa sesi duyulacak şekilde bir sessizlik oldu.
Basit, sıradan ve normal olarak düşündüğümüz ve gözden kaçırdığımız şeyler gerçekte ne kadar da mükemmeldirler.