keskinkilic_68

keskinkilic_68

Üye
07.11.2006
Uzman Çavuş
5.727
Hakkında

#12.08.2010 11:55 0 0 0
  • "Eşcinsellik hastalıktır"

    bunu eğer sorun ve hastalık olarak görmeyen kişi ve kurum için bişe demeye gerek yok. Avrupalı ve avrupalı olmaya çalışan salaklardan salakça bir rapor daha...
#27.07.2010 15:17 0 0 0
#27.07.2010 15:11 0 0 0
#27.07.2010 07:24 0 0 0
  • bu konu yine aşağılara inmiş hiç yakıştıramadım
#22.07.2010 11:50 0 0 0
  • vaoww hakikaten güzelmiş bizimkide az kaldı 7 ağustos cumartesi süper kupa finalinde olimpiyatta inşallah :D
#20.07.2010 07:42 0 0 0
  • ve ispanya şampiyon ama eğer roben karşı karşıyalardan birini ataydı baya değişik bi maç olurdu. Hollanda iyi hazırlanmış sert oynadılar ispanyayı sindirmeye çalıştılar ama olmadı.

    Tebrikler İspanya :)
#12.07.2010 09:51 0 0 0
  • Ne büyüdük beee

    krizde binlerce kişi işsiz kalırken 11 tane de trilyoner çıktı haliyle birileri büyümüş tabi

    ama yukarda rakamlar yazıo reel rakamlar.
#09.07.2010 07:08 0 0 0
  • Kulu Muhammed (sav)'i bir gece

    Mescid-i Haram'dan,

    kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için,
    ...
    çevresini mübarek kıldığımız

    Mescid-i Aksa'ya

    götüren Allah her türlü noksanlardan beridir. Şüphesiz ki O, her şeyi işiten ve her şeyi görendir." [İsra Suresi: 1]

    Miraç KandiliMiz Mübarek olsun.
#08.07.2010 15:06 0 0 0
#08.07.2010 08:12 0 0 0
  • Küresel krizden en çok Türkiye ve Rusya etkilendi

    Küresel krizin etkisi, ekonomik büyümedeki yavaşlamanın OECD bölgesinin iki katından fazla gerçekleştiği Türkiye ve Rusya'da en fazla oldu. Latin Amerika ülkeleri ve Güney Afrika'da ekonomik etki OECD ortalaması kadar ya da biraz daha fazla gerçekleşti.

    OECD küresel krizin etkisinin en... fazla, ekonomik büyümedeki yavaşlamanın OECD ortalamasının iki katından fazla gerçekleştiği Türkiye ve Rusya'da görüldüğünü belirtti.
    Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı (OECD)'nin "2010 İstihdam Görünüm Raporu" açıklandı. Raporun "Ana Bulgular" bölümünde OECD genelinde işsizliğin 2007'de ulaştığı son 28 yılın en düşük oranı olan yüzde 5.8'den sonra, 2010'un ilk çeyreğinde savaş sonrasının en yüksek rakamı olan yüzde 8.7'ye çıktığı belirtildi. Oranın OECD ülkelerinde ek 17 milyon kişinin işsizler ordusuna katılması anlamına geldiği bildirildi. Raporda, "Son ekonomik tahminler işsizliğin zirvesine ulaştığını gösteriyor, ancak yavaş bir şekilde düşecek ve 2011'in sonunda hâlâ yüzde 8'in üzerinde olacak. Bu tahminler 2008-2009 durgunluğunun işsizlik üzerindeki etkisinin, savaş sonrası ilk en büyük durgunluk olan 1973'teki petrol şokunu izleyen dönemle karşılaştırılabilir olduğu anlamına geliyor" denildi.
    Türkiye'nin önemi büyük
    Dünya ekonomisinin şu anda Büyük Buhran'dan bu yana yaşanan en kötü düşüşten kurtulmakta olduğu belirtilen raporda, önemli farklılıklar görülmekle birlikte ekonomik krizin tüm ülkeleri etkilediği kaydedildi. Raporda küresel krizin yükselen ekonomilerdeki emek piyasası üzerindeki etkisinin incelendiği belirtilirken, "Odak noktası özellikle Brezilya, Şili, Çin, Hindistan, Endonezya, Meksika, Rusya Federasyonu, Güney Afrika ve Türkiye gibi ana yükselen ekonomilerdir. Bu dokuz ekonominin ekonomik önemi büyüktür. Birlikte dünya nüfusunun yarısını dünya ihracatı ve iç hasılasının beşte birini oluşturmaktadırlar. Ayrıca Şili hariç tümü G20 üyesidir" ifadesi yer aldı.
    Kriz OECD içinde en çok Türkiye ve Rusya'yı etkiledi
    Raporun "Ana Bulgular" bölümünde "Küresel finansal krizin ekonomik etkisi, dokuz yükselen ekonomide ve bu ekonomilerle OECD ortalaması arasında önemli değişiklikler ortaya koydu" denilirken şöyle devam edildi:
    "Küresel krizin yükselen piyasalara başlangıçta temel olarak dünya ticaretindeki çöküş ve sermaye akışlarındaki hızlı düşüş yoluyla iletildiğini vurgulamak gerekir. Küresel krizin etkisi en büyük şekilde, ekonomik büyümedeki yavaşlamanın OECD bölgesinin iki katından fazla gerçekleştiği Türkiye ve Rusya'da oldu. Latin Amerika ülkeleri ve Güney Afrika'da ekonomik etkilenme OECD ortalaması kadar ya da biraz daha fazla gerçekleşti (örneğin Meksika). Yükselen Asya'da ise ekonomik etki OECD bölgesinden önemli ölçüde düşük meydana geldi."
    2007-2009 arasında işsiz kalanlar
    Rapora göre 2007 ve 2009 yıllarının dördüncü çeyreklerinde bazı OECD ülkeleri arasında işsiz kalanların sayıları şöyle (bin kişi) : ABD 7.988, İspanya 2.415, Türkiye 916, Meksika 902, Japonya 830, Fransa 629, İtalya 482, Kanada 473, OECD toplamı 16.923, AB 5.396, Avro bölgesi 3.915.
#08.07.2010 08:08 0 0 0
#07.07.2010 16:52 0 0 0
  • Konu: Numan Bey

    Israr ve istikrar, siyasetin olmazsa olmazlarındandır. Nice yetenekli ismin veya güzel projenin istikrarsızlık kurbanı olduğunu gördük, görüyoruz.

    Milli Görüş, Türk siyasetinin istikrarlı adreslerinden biridir, hatta birincisidir. İtirazı bile "hem süreklilik, hem derinlik" arz eder. Şairlerimizden biri, "Burası özen ve ısrar" diyor. Öyle...

    Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş Bey, "Maraton koşucusu kadar dayanıklı, yüz metre koşucusu kadar hızlı insanlara ihtiyacımız var" diyerek, bir şekilde Milli Görüş'ün kırk yıllık macerasını da özetlemiş oldu. Ülkenin ve milletin istiklali için çalışan bu insanlar, 'istikrar madalyası'nı da fazlasıyla hak ettiler.

    Bizler, gözümüzü Prof. Dr. Necmettin Erbakan ve Milli Görüş'le açtık. Mütedeyyin camianın kazanımlarında Milli Görüş'ün payı ve katkısı inkâr edilemeyecek kadar çoktur. Ayrıca, bu vesileyle, milyonlarca insan mesuliyet sahibi yapılmıştır veya olmuştur. O insanlardan biri de 'inşallah' benim. Başka bir dünya görüşüne mensup bir gençken, 1987 yılında Milli Gençlik Vakfı ve Refah Partisi'yle tanışmam; sonra işte buralara kadar gelmem vs. Allah'a şükür.

    O yıldan bu yıla kadar gördüğüm, şahit olduğum birçok da eksiklik var. Birincisi, herkesin, hepimizin, en çok "samimiyet" dersine çalışması gerekiyor. İkincisi, hormonlu isimlere itibar etmemek, hele onları üst kademelere çıkarmamak icap ediyor. "Sıradan ama ahlaklı insanlarla" da büyük işler yapılabilir.

    Üçüncüsü de şu: Siyaset bir ekip işidir. Ekibinizi, sizi 'ekip gitmeyecek' isimlerden oluşturmanız gerekir. Daha ilk virajda savrulan, ilk imtihanda kaybeden, ilk fırsatta adres değiştiren nice "kurmay" gördük, görmeye de devam ediyoruz.

    Geçtiğimiz hafta, Millî Gazete'nin yazarları ve mutfağı olarak, Saadet Lideri Prof. Dr. Numan Kurtulmuş Bey ile bir araya geldik. Numan Bey'i karşımda görünce, ilk olarak İbrahim Hakkı Hazretleri'nin şu iki dizesini hatırladım: "Bir işi murat etme / Olursa inat etme..."

    Numan Bey'i dinlerken, "hakkaniyet" kelimesini bir kenara yazıyorum. O böyle bir kelimeyi telaffuz etmese de; konuşması, duruşu ve davranışları, bana bu kavramı çağrıştırıyor. Mesela "Biraz da genç arkadaşlara söz verelim" demesi...

    Numan Bey'i entelektüel olarak takdim edenler var. Ben ise "münevver" demeyi tercih ediyorum. Münevver daha sahici ve daha bizden...

    Numan Bey'in dikkatimi çeken bir diğer özelliği de, referanslarını daha geniş bir alana yayması... Bugüne kadar bir-iki ismin dışına çıkılmıyor, çıkanlar da yanlış anlaşılıyordu. Öyle ki, bir yandan "Önce ahlak ve maneviyat" diyor, öte yandan da "Davamız, İslam ahlakına dayanan bir cemiyet düzeni kurmaktır" diyen Nurettin Topçu'yu yok sayıyorduk.

    "Hakkaniyet" kelimesinin tekrar altını çizelim.

    Numan Bey'e göre, mevcut partiler, Türkiye'nin vaktini heba etmekten başka bir iş yapmıyorlar. Ülkemiz, her konuda kavga çıkarmayı başarabilen bir iktidara ve muhalefete sahip... Belli ki, İsmet Özel'in "Kavganın göbeğidir benim yerim" dizesini yanlış anlıyor, yorumluyorlar.

    Saadet Partisi ise ağırbaşlılığını ve sükûnetini koruyan, neyin nasıl yapılacağını söyleyen tek parti olarak dikkat çekiyor. Fakat bu dikkati halka yaymak şart... Bu da medyayla, teşkilatla, çok özel çaba ve fedakârlıklarla olacak bir iş...

    11 Temmuz'da Saadet Partisi'nin Dördüncü Büyük Kongresi var. 26 Ekim 2008'deki Üçüncü Kongre'ye bir grup arkadaşla beraber gitmiş ve Numan Kurtulmuş isminin teşkilatta uyandırdığı heyecanı, ilgiyi yerinde görmüştük.

    Allah izin verirse, Dördüncü Kongre'ye de gidecek ve iki yılda ne kadar yol alındığını yakından göreceğiz

    Milli Gazete Yazarı İbrahim Tenekeci'nin 05 TEMMUZ 2010 tarihli yazısı...
#06.07.2010 10:01 0 0 0
  • Çağlayan'da Doğu Türkistan mitingi

    Saadet Partisi lideri Kurtulmuş, dün düzenlenen Çağlayan mitinginde Erdoğan'ı uyardı ve 13 madde saydı.

    Saadet Partisi'nin Çağlayan'da düzenlediği Doğu Türkistan'a Destek Mitinginde konuşan Kurtulmuş, mitinge katılan İstanbullulara teşekkür etti.

    Kurtulmuş, "Herkesin yaz tatilinde olduğu bir günde, bu sıcakta Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın yanında olduğunuz için hepinize teşekkür ediyorum. STK'lara ve özellikle de futbol kulüplerinin taraftar gruplarına da teşekkür diyorum" dedi.

    Kurtulmuş, mitingteki konuşmasında şunları söyledi:

    "Srebrenitsa'da yapılan katliamın yıl dönümündeyiz ve o katliamı da bu meydanda protesto ediyoruz, İsrail'in Gazze saldırısına hep beraber burada dur dedik. Irak'ta yaşanan katliamı telin ettik. Yine bugün burada mazlumun yanında olmak bize düştü, bu aziz millete düştü. Sağolun var olun...

    Bu kadar olaylar olurken insan ister istemez soruyor, nerede dünyanın hürriyetten, özgürlükten, adaletten ve insan haklarından bahseden özgürlükçüleri. Sizin duyduğunuzu onlar duymuyorlar. Siz Doğu Türkistan'daki feryadı duydunuz ve buraya geldiniz, onlarsa yan gelip yatıyorlar. Srebrenitsa'yı duymayanlar bugün de susuyorlar. Nerede Avrupa Birliği, nerede kendisinden önceki Bush yönetimini eleştiren Sayın Obama? Ve ne yazık ki nerede bu İslam Ülkelerinin anlı şanlı başbakanları, devlet başkanları...

    Nerede dünya medyası, nerede televizyonlar! Neden Uygur Kadınının 'Kocamı istiyorum, Oğlumu istiyorum' feryatlarını göstermiyorlar...

    İnsanlık sadece şu saydığım soy kırımları mı görmedi. Nice katliamlarla karşı karşıya kaldık. Malesef dünyayı yöneten etkin ve güçlü liderler nerdeyse katliamları ikiye ayırdı. Benim işime yarayan katliamlar, benim işime yaramayan katliamlar...

    Hitler, Yahudileri katlederken, bu millet Yahudiler'e kucak açtı. Çenenistan'da ki kardeşlerimiz katledilirken bu millet karşı çıktı. Ruanda'da 1 milyon insan katledilirken bu millet karşı çıktı. İsrail'in katliamına bu millet karşı çıktı. Ve yine Doğu Türkistan'da özellikle 1949'dan beri yapılan katliamda mazlumlara bu millet sahip çıktı.
    Medya ve siyaset dünyası yarından itibaren Çağlayan meydanını görmezden gelemeyecek ve Doğu Türksitan'daki yaşanan drama engel olmak için elinden geleni yapmaya mecbur kalacaktır. Çünkü bu millet hassasiyetini bir kez daha ortaya koymuştur.

    Değerli kardeşlerim, 10 günden bu yana Doğu Türkistan'da olan dini ve etnik bir çatışma değil, Etnik ve dini bir soy kırımdır, temizliktir. Oradaki kardeşlerimizi etnik kimlikten ve dinlerinden ötürü yok ediyorlar. Ne oldu bu Doğu Türkistan'da, onları özetlemek istiyorum:

    Birincisi Nufus politikaları...

    8 aylık hamile kadınları zorla kürtaj yaparak karınlarındaki çocukları aldılar.

    Ekonomik olarak sömürüyorlar.

    Eğitim bakımından sömürülüyor. Uygur Lisanını unutturmak için ellerinden geleni yapıyorlar.

    İletişim imkanlarına sınırlama getirliyor. İnternet erişimi kesiliyor.

    Uygur kızları zorla fuhuşa sürükleniyor.

    1964'ten bu yana Doğu Türkistan'da ellinin üzerinde nükleer deneme yapılıyor. Adamlar 'Eğer bir hastalık olacaksa bunlar Uygurlarda olsun.' diyerek nükleer denemeleri Doğu Türkistan halkı üzerinde yapıyorlar.

    11 Eylülden sonra başlayan Müslüman avı Çin'de de başlamış ve uygulanmıştır. Resmi rakamlara göre 2006'dan buyana 6 Bin uygur halkı idam edilmiştir

    Dini baskılar artmış, Cuma namazları kılmayı yasaklamışlardır. Doğu Türkistan'da özellikle Kaşkar'da tarih yok edilmektedir.

    Listeyi uzatmak mümkün..

    Nerede insan haklarından söz edenler. Doğu Türkistan'da yıllardır insan hakları çiğneniyor? Nerede bunlar, kulaklarını tıkamış 'bana ne!' diyorlar!

    Şimdi insan hakları örgütleri diyor ki 'bunlar Asya'da olağandır.' Fakat Çağlayan'daki binler de diyor ki 'hayır bunlar olağan değildir!' Bu aziz millet bunların böyle gitmesine asla müsade etmeyecektir.

    Biz siyaseti laf olsun diye yapmıyoruz. Bizim amacımız bağcıyı dövmek değil üzüm yemektir. Bizim amacımız güçlü bir Türkiye'yi ortaya çıkarmaktır. Evet bir siyasi parti lideri olarak konuşuyorum. Başta Sayın Başbakan olmak üzere bütün yetkilileri uyarıyor ve tekliflerimi sıralıyorum. Bu teklifleri sizler adınıza her gün takip edeceğime sizlerin önünde söz veriyorum!

    11 maddelik bir eylem planını Türkiye Hükümeti'ne teklif ediyorum

    1) Türkiye, büyükelçimizi Çin'in zulmü sona erene kadar geri çağırmalıdır.

    2) Meclisteki Çin Dostluk Grubundan istifa eden milletvekilleri niçin ayrıldıklarını ifade etmeli ve bu dostluk grubunda kalan arkadaşlarımız da istifa etmelidirler.

    3) Türkiye Büyük Millet Meclisi acil toplantıya çağrılarak Çin'e karşı alınacak tedbirler gizli bir oturumda konuşulmalı müzakere edilmelidir.

    4) Çin'in bu olaylara karışanları idam edeceği açıklamasına karşın dışişleri bakanlığımız 'kınıyoruz' gibi sözleri yerine bütün dünya kamuoyunu harekete geçirmeli ve idamları önleyecek çabayı ortaya koymalıdır.

    5) Uluslararası bağımsız gözlemci heyeti kurularak orada olan olaylar soruşturulmalıdır.

    6) BM nerede diye sormuyorum. Çünkü BM, ABD dışİşlerinin bir masası haline gelmiştir. Birleşmiş Milletler'in yeniden yapılandırılması için Türkiye ve bu olayları da dünyanın önüne koyarak diplomatik atak başlatmalıdır.

    7) Kazakistan, Türkmenistan gibi ülkelerin üzerinde ağırlığı olan Türkiye bu ülkeleri harekete geçirmeli ve Doğu Türkistan'ın birşeyler yapmasını sağlamalıdır.

    8) İslam Konferansı Örgütü harekete geçirilmelidir.

    9) Almanya, İngiltere, İspanya ve İtalya gibi ülkeler insan haklarından bahsediyorlar. Onlar üzerinde bir çalışma yapılmalı ve AB'nin harekete geçirilmesi sağlanmalıdır.

    10) Kızılay, Cansuyu ve İHH gibi yardım kuruluşlarının bölgeye giderek çalışmalar yapılması gerekmektedir.

    11) Yüz milyonlarca Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz otuzun üzerinde ülkede mülteci durumundadır. Türkiye, Doğu Türksitanlı bu kardeşlerimize bülteci sıfatının verilmesi için bir çalışma yapmalıdır. Tabi öncelikle Türkiye'nin bu girişimi yapması gerekmektedir.

    Hepinizi söz vermeye davet ediyorum

    Hayatımızın sonuna kadar, Yeniden Büyük Türkiyenin kurulması için bütün gücümüzle çalışacağımıza, Hayatımızın sonuna kadar yer yüzünün neresinde mazlumlar, hakkı yenilmişler varsa, zulme uğramışlar varsa onların yanında duracağımıza, yeni, adil, özgür ve müreffer bir dünyanın kurulması için can pahasına çalışacağımıza söz veriyoruz.

    Zafer inananlarındır ve Zafer yakındır

    Yaşasın Bağımsız Doğu Türkistan, yaşasın Müslüman Doğu Türkistan...

    Allah hepinizden razı olsun, hepinize hayırlı akşamlar diliyorum, Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum Geleceğiniz aydınlık olsun..."

    SAADET.ORG.TR

    NOT: ALINTIDIR SADECE GAZZEYE SAHİP ÇIKMADIĞIMIZIN AŞİKAR ÖRNEĞİDİR MAZLUM NEREDE BİZ ONLARIN YANINDAYIZ.
#06.07.2010 09:49 0 0 0
  • Bay-ım, îzânın yetmez!
    Abdulhamit Güler
    01 Temmuz 2010 Perşembe 03:32

    Hâlis, Hârikalar Diyârı'nda



    Mavi Marmara Katliamı sonrası Türkiye'de oluşan ilginç bir sis bulutu var.

    İHH üzerine yönlendirilmek istenen bu güdümlü bulut, yine İHH tarafından dağıtılmaya çalışılıyor.

    Bunun bir ürünü olarak İHH Başkanı Bülent Yıldırım, medyanın önde gelen bazı isimleri ile görüşüyor.

    İHH'nın, kendini net ve yakinen anlatması açısından bu tür girişimleri çok yerinde. Bazıları sizi ısrarla anlamamaya gayret ediyor. O halde, bir sivil toplum örgütü bilinci ve sorumluluğu ile, sizi destekleyenlere karşı sorumluluğunuz ile 'kendinizi anlatma' girişiminde bulunaksınız. Bunun yönteminin ne olacağı tartışılır. İHH'nın seçimi ise doğru bir yöntem.

    Lakin, Hâlis, çok muhterem Bay Özkök'ün görüşmesi sonrası kaleme aldığı yazıyı hayretle okudu.

    Samimi bir ortamda gerçekleşen görüşmede memnun olduğunu belirten malum Bay, görüşmeyi kabul etmesinin bir lütuf olduğunu yazısına nakşetmiş.

    "Ben bu gemi olayına başından beri karşıyım" diyen Bay, "Gazze'ye gerçekten yardım etmek isteyen insanlar için, meşru yolların açık olduğunu biliyorum. Zaten Türk Kızılayı da bunu açıkladı. O geminin amacı, yardım değil, siyasi bir eylemdi. Bu konudaki görüşüm değişmiş değil" sözünü ekliyor, yazısına.

    Filisitin meselesini dünyanın herhangi bir noktasındaki insanî, işgalî, dünyevî durumdan ayırmayan ve Filistin ile kendisi arasında hiçbir bağ hissetmeyen Bay, İsrail'in, Gazze'ye girecek yardımlar konusunda nasıl bir tavır içinde olduğundan bîhaber, belli ki. Bir 'otorite' olan İsrail'in açıklamalarını kendisine referans alıyor da, Hamas'ın, yardımlar konusunda ne denli saçma uygulamalarla karşı karşıya oldukları konusundaki beyanatlarını umursamıyor.

    Zaten malum Bay, Hamas'ın terörü yöntem olarak kullanan bir oluşum olduğunu yazısında ifade ediyor. Bu da demek oluyor ki, Bay için Hamas bir terör örgütü.

    Bu durumda elbette bir 'terör örgütü'nün açıklamalarını kendine dayanak seçecek değil.

    Olayla ilgili soruşturmadan bir şey çıkmayacağını ve İsrail'in 'ölçüsüz güç kullandığı' kanısının yanına, gemidekilerin de 'provokatif' davrandığı tezinin ekleneceği öngörüsünde bulunan Bay, İHH'nın da bazı uluslararası örgütler tarafından terörist örgüt ilan edilebleceği 'uyarı'sında bulunuyor.

    "Benim gözümde İHH, sadece İslam ideolojisi ile hareket eden bir örgüt" diye de ekliyor malum Bay ve İHH'ya şu tavsiyelerde bulunuyor:

    "? Önce bu tür eylemleri durdurmalıdırlar.
    ? Sonra Türk Yahudileri ile görüşüp onları dinlemeli, onlara anlatmalıdırlar.
    ? İsrail'e seslenmelidirler.
    ? Gazze'deki Hamas yönetiminin artık terörden vazgeçmesi, İsrail'in varlığını kabul etmesi ve Gazze'deki Filistin halkı üzerinde kurduğu diktatörlükten vazgeçmesini istemelidirler.
    ? Eğer insanlığa, barışa ve Müslümanlığa hizmet etmek istiyorlarsa, önce "terörist" suçlamasını savacak samimi girişimler yapmalıdırlar. Bunu yapabilirlerse, ben de o 9 canın boşuna verilmediğine inanacağım. Yoksa gözümdeki imajları aynı kalacaktır."

    Ahh! Hâlis, düşünerek ölecek, kuvvetle muhtemel.

    Neresinden tutup çekiştirse diye düşünüyor, Hâlis, bu eğreti beyanatların.

    Öncelikle malum Bay'ın, İslamî hassasiyetlere olan 'uzaklığını' vurgulamak ister, Hâlis.

    Elbette kimse müslüman olmak ya da bu derecede İslam'ı hayatına nakşedebilmiş olmak zorunda/imkanında değildir.

    Ancak Mavi Marmara'yı ve katliamı anlamak/kavramak için lazım olan başlıca yetidir, İslam.

    Mavi Marmara'nın neden yola çıktığını, bu konvoyun amacının ne olduğunu, yaşanan katliamın hem Gazze'ye hem de İslam coğrafyasına kısa ve uzun vadede neler getireceğini daha önce bu sayfalarda izah etmeye çalışmıştı, Hâlis. Yeniden dillendirip meseleyi uzatmak istemiyor.

    Sadece şu noktayı özellikle vurgulamak lazım:

    Evet, Mavi Marmara sıradan bir yardım gemisi değildi. Bu konvoy yardım malzemelerini Gazzelilere ulaştırmak gibi 'düz' bir gaye taşımıyordu. Ambargoyu kırmak gibi bir amacı vardı. İnsanlı dışı, huku dışı, ahlak dışı olan ambargoyu. Meselenin bu boyutunu algılayabiliyor musunuz, Bay-ım?

    Emin olun meseleye İslamî olarak bakan herkes, dünyanın hangi coğrafyasında, hangi topluluğa, inancı ne olursa olsun kim/kime yaparsa aynı gaye ile yola çıkardı/çıkması gerekirdi.

    Ama gelin görün ki, dünya üzerinde bir Gazze örneği daha yok.

    İşgal altına olan ya da yokluk/açlık çeken çok nokta var. Hepsine İHH başta olmak üzere birçok kuruluş yardım götürüyor.

    Gazze'deki ambargonun ise siyasi bir yanı var. Bu söz size tanıdık geliyor mu, Bay-ım?

    Mavi Marmara'yı siyasi bir hareket olarak görüyorsunuz ya; acaba bu resim, ambargonun başlı başına siyasi bir kısıtlama olmasından ortaya çıkmış olmasın (siyasi amaç; Hamas'ı ve direnişi bitirmek).

    Çok mu ironik geldi bu bakış?

    O zaman daha gerçekçi konuşalım, Bay-ım.

    İsrail bir işgal devletidir. BM dahî, 1967 sınırları sonrası oluşan haritayı işgal olarak kabul eder.

    Gazze bir Filistin toprağıdır. Bağımsızlık kararı Filistin Meclisi'nde alınmış, ancak 'otoriteler'den izin alınamadığı için şartları ile ilan edilememiş olan Filistin Devleti'nin toprağıdır.

    Sizin, yardım almak için izin alınmasını önerdiğiniz devlet bir işgal devletidir.

    İsrail, kendisini kuran irade olan BM'nin Gazze'deki okulunu bombalayacak derecede 'terörist' bir devlettir.

    Aaa... Çok özür diler, Hâlis. Terörist olan Hamas'tı. Koskoca İsrail Devleti'ne, bütün uluslararası örgütlerin ve dünya kamuoyunun 'tanıdığı' devlete terörist dedi. Klavyesinden kaçtı Hâlis'in. Cehaletine verin.

    "Yemekten ayrılırken, ideolojilerden ve fanatizmden nefretim biraz daha kabardı. Bir kere daha anladım ki, hepimiz, ait olduğumuz 'cemaatler' tarafından esir alınmış vaziyetteyiz. Ve ne yazık ki, bundan kurtulmamız da çok zor" demişsiniz ya. Ne de güzel etmişsiniz.

    Peki Hâlis merak etti:

    Sizin ait olduğunuz cemaat hangisi?

    Hani, "Kendilerini bir yandan 'amaçlarına ulaşmış' hissediyorlar. Ama bir yandan da üzerlerine gelecek olan tsunaminin farkındalar" deyivermişsiniz yazınızda.

    Evet. Mavi Marmara'nın ne için yola çıktığı ve amacına ulaşıp ulaşmadığı çok açık. Bugün bunu göremeyen gözler, on yıllar sonra tarih okuması adı altında öngörüsüzlüklerine ve idraksizlik/izansızlıklarına kılıf olarak güzel sözler kaydedecekler.

    Hâlis ise şimdiden sözlerini açıkça ifade diyor:

    Bay Özkök...

    Sizin tarih/İslam/insan algınız, ne Mavi Marmara'yı ne de Filistin Davası'nı kavrayacak renkte değil.

    Mesleğim ve insanlık; direnişe 'terörist' yaftasını yakıştırmak için sadece biraz merkezde yer almanın yeterli olduğu bir zamanda, sözümona sosyal demokrat genlerinize halel getirecek literatürünüzü satırlarınıza nakşetmenizden hicap duyacak.

    İHH'ya gelince...

    Tarihin en önemli adımlarından birini atan yürekli insanların oluşturduğu kuruluşun, bazı 'önde gelen' isimlerle birebir görüşmesi ve kendilerini anlatma peşinde olmaları çok yerinde. Kimin, sizi ne kadar anlayacağı önemli değil. Mavi Marmara'yı ve kendinizi anlatmanız doğru bir hareketin ötesinde görevdir de.

    Lakin, Bay Özkök ve benzeri şahısların öngörü harikaları ve tavsiyelerine ne tür açıklamalar getireceğiniz de önemli.

    Hâlis, size olan güvenini ve inancını açıkça dile getirmekten imtina etmiyor.

    Selam sizin üzerinize olsun.
#05.07.2010 14:16 0 0 0
  • İspanya demiştim hala ispanya diyorum :)


    05.04.2010, 11:47

    brezilya bu sene şampiyon olursa yok artık derim bence çeyrek finalde olmadı yarı finalde geri döner final göremez bu sene

    ben bu işi az çok biliorum sanırım :D
#05.07.2010 08:27 0 0 0
#02.07.2010 10:03 0 0 0
#02.07.2010 07:18 0 0 0
#01.07.2010 13:39 0 0 0