Lady

Lady

Üye
23.04.2008
Onbaşı
934
Hakkında

  • şansa bak kırk yılda bir benim sayfama gelmişsin bu seferde ben forumdan ayrılmaya karar vermişim :)
    kendine çok iyi bak yusuf Allaha emanet ol..
#25.09.2008 09:29 0 0 0
  • Konu: GS2004
    Allahaısmarladık abi..Allaha emanet ol..
#25.09.2008 09:22 0 0 0
#23.09.2008 16:10 0 0 0
#23.09.2008 15:43 0 0 0
#23.09.2008 15:09 0 0 0
  • KÜLTÜR TURİZMİ: Tarihi Paphlagonia bölgesinde en eski yerleşim merkezlerinden olan ve ülke ölçeğinde köklü bir turizm geleneği bulunan Amasra'da, henüz açığa çıkarılamayan zengin antik değerler ile Osmanlı Evleri, el sanatları ve diğer folklorik özellikler kültür turizminde değerlendirilebilecek kaynaklardır. El sanatlarından 400 yıllık bir geleneği yansıtan ahşap yat ve tekne yapımcılığı, Amasra'da ağaç işleri (oymacılık- süsleme) ve Merkezde tel kırma ile yöre mutfağı. Amasra, Tekkeönü ve Güzelcehisar Kaleleri, Halitbey, İbrahimpaşa, Şadırvan, Hacımehmet, Yahyaağa, Orduyeri, Kemerköprü, Fatih Camileri ile İçkale Mescidi, Kemer, Orduyeri, Kemerdere Köprüleri, Kuşkayası Yol Anıtı, Aya Nikolas Kilisesi, Kiliseler ile Roma Meclis Sarayı kalıntıları, Kromna kenti kalıntıları olan Mahzen ve Galeri ile Yedikuyular, Ebu Derda Türbesi, Amasra Çekiciler Sokağı ve Yerel Sivil Mimarinin örnekleriden de Bartın Evleri gibi tarihi yapılar kültür turizmine kaynak teşkil etmektedir.

    DENİZ TURİZMİ: İnkumu, Amasra, Güzelcehisar, Mugada, Kızılkum, Çakraz, Akkonak, Göçkün, Kurucaşile Tekkeönü, Hatipler, Çambu, Karaman,Kapısuyu pilajlarında yüzme olanaklarınının yanı sıra deniz turları ile kıyı peyzajının seyri olanakları bulunmaktadır.

    IRMAK TURİZMİ: İlimizde Bartın ırmağı; gerek debisi ve akış hızı ve gerekse çevresindeki doğal peyzaj ile önemli bir kaynaktır. Altın Irmak-Gümüş Deniz Turları'nın başlangıç noktası olup, kano, su bisikleti ve sandal gezileri ile kürek yarışları gibi aktivitelere olanak sağlamaktadır.

    YAYLA TURİZMİ: Bartın'da; Uluyayla, Ardıç ve Gezen yaylaları olağanüstü güzellikler sergilemektedir

    DAĞ VE DOĞA TURİZMİ: İl sınırları içerisinde Kastamonu-Bartın Küre Dağları Milli Parkının % 40'lık kısmı Bartın sınırları içinde bulunmaktadır. Uluslararası öneme sahip kanyonlar, boğazlar, mağaralar, şelaleler, düdenler gibi ilginç karstik oluşumları; 1200 yıllık doğal flora ve endemik bitki varlığı; 129 kuş ve 40 memeli türünün yaşadığı fauna zenginliği, bilimsel araştırma ve çevresel izleme olanakları ile doğa, mağara, botanik, fotosafari, ornitoloji ve kültür turizmi açısından oldukça cazip zengin çeşitlilik sunmaktadır

    MAĞARA TURİZMİ: Gürcüoluk, Sipahiler ve Uluyayla Mağaraları

    AV VE YABAN HAYATI TURİZMİ: Bartın İli'nde gerek karasal alanlar gerekse su yüzeyli alanlar üzerinde, yaban hayatı bakımından zenginlik mevcuttur.

    YAT TURİZMİ: Amasra limanı ve Bartın ırmağı; yat turizmine uygundur.
#22.09.2008 16:07 0 0 0
  • CAMİLER VE KİLİSLER:

    Halilbey Camii (Yukarı Cami): Bartın şehir merkezindedir. 1872 yılında Halil Bey tarafından yaptırılmıştır. Kubbesiz, dikdörtgen planlı, iki pencere ile aydınlanan kagir bir yapıdır.

    İbrahimpaşa Camii (Orta Cami): Bartın çarşısındadır. Bosna Valisi İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapım yılı bilinmemekle birlikte 150 yıllık bir geçmişe sahip olduğu tahmin edilmektedir, 1864 ve 1897 yıllarında iki yangın geçirdiği, 1898 yılında yeniden yaptırılarak 1901 yılında ibadete açıldığı bilinmektedir. 1968 yılında deprem sonrası tamir görmüştür. 12'si büyük kubbenin etrafında olmak üzere 32 pencerelidir.Kare planlı, tek kubbeli ve tek minarelidir. Ana malzeme; köşelerde blok kesme taş, diğer kısımları moloz taştır. Altında 11 adet dükkân bulunmaktadır.

    Fatih Camii: 9. yüzyılda Amasra Kalesi içinde yapılmış eski bir Bizans kilisesidir. Amasra'nın fethi sırasında 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmiştir.

    İçkale Mescidi: Amasra Kalesi içinde, eski bir şapeldir. 15. yüzyılda mescide dönüştürülmüş, 1930 yılında ibadete kapatılmıştır.
    9. yüzyılda çok itinalı bir tuğla-taş örgü sistemi ile yapılan şapel, 11x7 m. boyutlarındadır. Ambon tonozunda "İsa Peygamber'in Göğe Yükselişi" (Ascension) sahnesini hatırlatan izler; ambon, narteks ve duvarlarının ise, renkli ve dinsel konulu duvar resimleri (fresk) ile süslü olduğu görülmektedir. Ancak duvarlar ince bir sıva ile kapatıldığından, bu freskolar zamanla düşen sıva tabakaları altından yer yer ortaya çıkmakta ve tahribata uğradığı anlaşılmaktadır.


    TARİHİ VE ARKEOLOJİK DEĞERLER:

    Tarihi "Paphlagonia" bölgesindeki antik kentlerden; Sesamos (Amasra), Kromna (Kurucaşile) ve Erythinoi (Çakraz) Bartın sınırları içindedir.

    Antik değerlerin en fazla görüldüğü antik kent Amasra'dır. Kromna kentinin merkezi Tekkeönü (Hisar) köyünde de antik kalıntılar bulunmaktadır. Eritnoi kentinin merkezinin ise Çakraz olduğu bilinmesine karşın antik kalıntılara rastlanmamaktadır.

    Amasra: Dünyada tek olan Kuşkayası Anıtı, Kale ve üzerindeki armalar, Kilise (Fatih Camii), Chapel (Kültür Evi), Yeraltı Galerileri, Oyma Mağaralar ve Bedesten kalıntıları antik kentin görünen yüzleridir.
    5000 kişilik Tiyatro, Forum, Şeref yolu, Yeraltı Çarşısı, akropol ve nekropol gibi bölümler toprak altındadır.


    ANTİK TİYATRO: Roma Dönemine ait olup, Aya Yorgi Tepesi'nin güney yamacındadır. Tiyatro boşluğu (Cavea) ve Sahne (Skone) bölümleri yıkılmıştır. Yeri mezarlık olarak kullanılan tiyatronun sadece bir giriş kapısına ait kalıntılar görülebilmektedir.



    AKROPOL: Bedesten'in güneybatısındadır. Surlarından çok az bir kısmı ayaktadır. Burada bulunan bazı sütunlar Amasra Müzesi'nde sergilenmektedir.



    NECROPOL: Aya Yorgi Tepesi eteklerindeki bu antik mezarlık önemli ölçüde tahrip olmuş, Anıt mezarlar ve Lahit taşları inşaatlarda kullanılmıştır. Günümüzde sadece yeri bilinmektedir.



    YERALTI ÇARŞISI: Roma Dönemine ait olduğu sanılan Çarşının, en önemli bölümü Tomaşkuyusu mevkisindedir. Bedesten'deki yapı tekniklerinin aynen uygulandığı 17 m.lik bir ana galeri ile buraya açılan yaklaşık 50 odadan oluşmaktadır. Güneye ve batıya doğru antik şehir alanlarında yer yer geniş kanalizasyonlara ve rogarlara rastlanır.



    RIHTIMLAR VE DALGAKIRANLAR: İlkçağda yapılan ve sonraki dönemlerde de onarılan harçsız-kenetli örgü (Opus Revincium) tarzındaki muntazam dock sistemlerinin 1-2 ton ağırlığında blok kesme taşlarla yapıldığı görülmektedir. Tarihi izlerin çoğu günümüze ulaşamamış, ancak 1803 yılında Jouannin ve 1886 yılında da Von Diest'in çizdikleri Amasra krokilerinde limanın ve dalgakıranların konumu ayrıntılarıyla gösterilmektedir.



    YIKIK KİLİSE: Tavşan Adası'nda da Bizans Dönemine ait kilise kalıntılarına rastlanmaktadır



    Kurucaşile:


    HİSAR KALESİ VE MAHZENİ: Tarihi Kromna Kenti'nin merkezi olan Tekkeönü (Hisar) Köyündedir. Tekkeönü Kalesine ait kalıntılarla bütünleşen ve kale içinden denize kadar uzanan bir dehliz ile 7 adet Kayakuyusundan oluşmaktadır. Dönemi bilinmemekle birlikte, kuyuların, Kromna halkınca savaşta erzaklarını saklamak için kullanıldığı, dehlizin gerektiğinde kaleden denize kaçış dehlizi olduğu ve denize açılan kapısının liman yapımı sırasında doldurulduğu söylenmektedir.




    MÜZELER:

    Amasra Müzesi: Amasra Müzesi; Antik bir yerleşim merkezi olan Amasra ve çevresinde sık sık taşınabilir eski eserlerin ortaya çıkması, burada müze kurulması fikrini oluşturmuş, 1955 yılından itibaren derlenen arkeolojik ve etnografik eserler 1982 yılında müze olarak hizmete açılan bu günkü tarihi binasında sergilenmeye başlamıştır.
    Amasra Müzesi hizmet binası da Osmanlı dönemi eserlerindendir. 1884 yılında Denizcilik Okulu olarak yapımına başlanan ancak bitirilemeyen bugünkü bina Kültür Bakanlığı'nca 1976 yılında satın alınarak restore edilmiş ve 1982 yılında hizmete açılmıştır.
    Dört teşhir salonundan oluşan Amasra Müzesi'nde;

    1. Nolu Arkeolojik Eserler Salonunda; Helenistik, Roma ve Bizans Dönemlerine ait pişmiş toprak ve cam koku şişeleri, altın ve bronz süs eşyaları, Amphorolar ve testiler, bronz heykelcikler, bilezikler, haçlar, silahlar, kandiller ve kaplar ile Helenistik, Roma, Bizans ve Osmanlı Dönemlerine ait altın, ve bronz sikkeler,

    2. Nolu Arkeolojik Eserler Salonunda; Burada tamamen Hellenistik, Roma, Bizans ve Ceneviz Dönemlerine ait mermer eserler, heykeller, heykel başları, mezar stelleri, kabartmalı çeşitli parçalar sergilenmektedir.

    1. Nolu Etnografik Eserler Salonunda; Osmanlı Dönemine ait bakır mutfak kapları, yazım takımları, silahlar, şamdanlar, mühürler, kantarlar, seramikler ve yüzükler ile Amasra yöresine özgü ağaç çekicilik sanatını yansıtan kaplar,

    2.Nolu Etnografik Esreler Salonunda; Osmanlı Dönemine ait, yörenin giyim-kuşam zevkini yansıtan giysiler, gümüş süs eşyaları, yatak ve yastık örtüleri, halılar, keseler, eski duvar saatleri ile Kur'an'ı Kerim'ler sergilenmektedir.

    Ayrıca; Müzenin koridorunda 1852 tarihli, Saray Matbaasında basılmış bir Akdeniz haritası, Müzenin bahçesinde de Hellenistik, Roma, Bizans, Ceneviz ve Osmanlı Dönemine ait taş eserler bulunmaktadır.


    KALELER:

    Amasra Kalesi: Bizans Dönemine ait olan Amasra Kalesi, özelikle Ceneviz Dönemlerinde değişikliklere uğramış ve 14-15 yy.larda Ceneviz ve Osmanlı Dönemlerinde de ciddi onarımlar görmüştür.

    Kale; iki ana kütleden oluşmaktadır. Birisi, o zaman ada olan ve "Kemere" denilen bir köprüyle Amasra'ya bağlanan Boztepe'deki Sormagir Kalesi, diğeri Amasra'daki Zindan Kalesi'dir. Kuzeydoğu ucunda Büyükliman Kapısı, batısında Küçükliman (Antik) Kapısı ve güneyinde Zindan Kapısı bulunmaktadır. Sormagir Kalesine, Kemere Köprü'ye bitişik "Karanlık yer" denilen tonozlu ana kapıdan girildikten sonra Antikliman ve Hacıdenizi yönlerinde iki tali kapıdan çıkılır.

    Amasra Kalesi'nin kuzeydoğu-güneydoğu arasındaki doğu surlarının uzunluğu 65 m, üzerinde 8 adet burç bulunan güney surlarının uzunluğu 300 m ve Kemere Köprü'den itibaren de büyük bölümü yıkılan kuzey surlarının uzunluğu 200 m kadardır.

    Sormagir Kalesi'nin kapıdan batıya doğru uzanan surları ile doğu ve kuzeydoğusunu çevreleyen surların çoğu yıkılmış, kapıya bitişik batı surlarının 50 m'lik bir kısmı ayaktadır. Kuzey ve kuzeybatı tarafı denize çok dik bir yar halinde indiğinden buraya sur yapılmadığı görülmektedir.
    Adanın en yüksek yerinde denizciler için yapılmış bir fener bulunmaktadır.

    Güzelcehisar, Şarköy, Fırınlı ve Tekkeönü Kaleleri: Merkez ilçe sınırları içindeki Güzelcehisar Şarköy ve Fırınlı Köyleri ile Kurucaşile ilçesinin tarihi Kromna kentinin merkezi olan Tekkeönü Köyü'nde, Cenevizlilerden kalma kale kalıntılarına rastlanmaktadır.


    DİNİ YAPILAR VE İNANÇ TURİZMİ:

    Halilbey Camisi (Yukarı Cami) - BARTIN: 1872 yılında Halilbey tarafından yaptırılmıştır. Kubbesiz, dikdörtgen planlı, iki sıralı 45 pencere ile aydınlanan kargir yapıdır. Salon boyutları 12x13 m'dir.

    İbrahim Paşa Camisi (Orta Cami) - BARTIN : Bosna Valisi İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. Yapım yılı bilinmemekle birlikte 150 yıllık bir geçmişe sahip olduğu tahmin edilmektedir. 1864 ve 1897 yıllarında iki yangın geçirdiği, 1898 yılında yeniden yaptırılarak 1901 yılında ibadete açıldığı bilinmektedir. 1968 yılında deprem sonrası tamir görmüştür. 12'si büyük kubbenin etrafında olmak üzere 32 pencerelidir.

    Kare planlı, tek kubbeli ve tek minarelidir. Ana malzeme; köşelerde blok kesme taş, diğer kısımları moloz taştır. Altında 11 adet dükkan bulunmaktadır.

    Şadırvan Camisi (Aşağı Cami) - BARTIN: 1903-1905 yıllarında halktan toplanan paralarla yaptırıldığı söylenmektedir. Minaresinin ise 1913 yılında yapıldığı şerefedeki kitabeden anlaşılmaktadır.

    Dikdörtgen planlı olup, duvarları köşelerde kesme taş, diğer kısımları tuğla ve moloz taştan harçla yapılmıştır. Kırk pencere ile aydınlanan ferah iç mekanlara sahiptir. Altında dükkanlar bulunmaktadır. Minaresi, kuzeybatı köşesinde kesme taştan çok köşeli olarak yapılmıştır.

    Fatih Camisi (ESKİ KİLİSE)- AMASRA: 9. yy.da Amasra Kalesi içinde yapılmış eski bir Bizans Kilisesidir. Amasra'nın fethi sırasında 1460 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından camiye çevrilmiştir.

    Dönemin tüm yapı özelliklerini taşıyan yapının Narthex (İlk Cemaat) bölümü ve Ambon (Lapsis) çıkıntısı sonradan mekana katılmıştır. 19x11 m boyutlarındaki cami, 1887 yılında dört duvarı dışında mekanı örten ve yer yer yıkılma tehlikesi gösteren beşik tonoz örtüsü kaldırılmış, ahşap tavan ve çatı yapılarak büyük bir onarımdan geçirilmiştir.

    Kültür Evi (ESKİ CHAPEL) - AMASRA: Amasra kalesi içinde, eski bir (küçük kilise) Chapel iken 15. Yy. da Mescide dönüştürülmüş, 1930 yılında ibadete kapatılmıştır. 2002 yılında restore edilerek Kültür Evi olarak hizmete açılmıştır.
    9. Yy. da çok itinalı bir tuğla-taş örgü sistemi ile yapılan Chapel, 11 X 7 m. boyutlarındadır. Ambon Tonozu'nda "İsa Peygamber'in Göğe Yükselişi" (Ascension) sahnesini hatırlatan izler; Ambon, Narthex ve duvarlarının ise, renkli ve dinsel konulu duvar resimleri (Fresko) ile süslüdür. Ancak, Freskolar zamanla tahribata uğramıştır.

    Aya Nikolas (BODOSAKİ) KİLİSESİ - BARTIN: 1319 yılında Bartın'daki Rum Cemaati tarafından yaptırılmıştır. 1936 yılından itibaren bir süre Elektrik Santralı olarak kullanılan bu tarihi yapı, 1995 yılında restore edilerek Kültür Evi olarak hizmete açılmıştır.

    Ebu Derda Türbesi - BARTIN: Hz. Peygamberimizin Sancaktarı Ebu Derda Hazretlerine ait olduğu söylenir. Ancak; tarihi kaynaklara göre, Hicretin 50. yılında İstanbul'un kuşatılması sırasında bu bölgeden geçerken buralarda bir süre kaldığı tahmin edilen Ebu Derda Hazretleri hatırasına sonradan bir türbe yapıldığı ve burasının manevi bir makam olarak kabul edildiği olasıdır.

    Türbenin, belgelenemeyen bir rivayete göre Bartın Müftülerinden Toscuoğlu Hacı Rıfat Efendi tarafından yaptırıldığı söylenmekte, yılı bilinmemektedir. Eldeki kaynaklardan, takriben yüz yıl kadar önce geçirdiği büyük yangın sonrası onarıldığı anlaşılmaktadır.

    Günümüze sadece bir taş lahidi ulaşan ve yanında küçük bir cami ile kavşak suyu çeşmesi ve bir kuyu bulunan türbe, manevi makam olarak hayli ziyaretçi çekmektedir.

    Şimşirli Baba Camii -ULUS: Ulus ilçesinin Kalecik köyündedir. Tarihi bilinmemekle beraber, Şimşirli Baba tarafından bir gecede yapıldığı rivayet edilen caminin yanında kendi mezarı, Akşemseddin'in babası Hamza Efendi'nin mezarı ve soğuk sularıyla Akşemseddin Çeşmesi bulunmaktadır.

    Kalecik yakınlarında uzun yıllar eşiyle birlikte yaşayan Kara Yusuf İzzettin Hazretleri'nin vakit namazlarını uzun süre yörede yoğun olan şimşir ve çınar ağaçlarının gölgesinde, daha sonra da geniş gövdeli çınar ağacını oyarak yaptığı 4m2'lik mekanda kıldığından Şimşirli Baba adıyla anıldığı söylenir.

    Günümüzde, 500 kişinin ibadet yapabildiği cami ve imaret; hem ibadet ve hem de genç annelerin doğum sonrası az olan sütlerinin artması amacıyla günü birlik ziyaretçi çektiği gibi, her yıl Recep, Şaban ve Ramazan aylarında onbinlerce kişi tarafından ziyaret edilmektedir. Özellikle, Recep'in 1.haftasında (Regaip Kandili'ni müteakip) ilk Cuma günü akşamı, Cuma namazından sonra kesilen kurbanların yoğurt ve çorbalarla ziyaretçilere ikram edildiği ve ev sahipliğini çevre köylülerin yaptığı büyük kutlamalara da sahne olmaktadır.

    Şimşirli Baba'nın oldukça fazla ziyaretçi çekmesine neden olan öykü ise hayli ilginçtir. Yöre halkı "Şimşirli Baba Tayyü Mekan'a vakıftı, bütün namazlarını Beytullah'ta (Kabe) kılardı. Geçimini ise, sahibi olduğu tek inekten elde ettiği süt ürünlerinin takasıyla sağlardı. Ancak, onlarca inekten alınmışçasına bol olan sütün kaynağı aslında yörede yaşayan geyiklerdi. Her sabah toplu halde buraya gelen geyikler, hiçbir zorluk çıkarmadan Şimşirli Baba ve eşi tarafından sağıldıktan sonra ormana dönerlerdi. Ayrıca Şimşirli Baba'nın bir gecede yaptığı bu caminin malzemesini de aynı gece geyikler taşımışlardı." diyorlar

    Küçüktepe Martyrıumu- AMASRA: Uzun yıllar Roma ve Bizans yönetiminde kalan Amasra'nın, Ereğli ile birlikte Hıristiyanlığın gizlice örgütlendiği ve M.S. 1.Yy. sonları ile 2.Yy'da bütün İmparatorlukta etkisi hızla yayılan Hıristiyanlığın hayli taraftar bulduğu ilk yerlerden olduğu söylenmekte, 9.yy'da Kırım'la ilişkisi bulunan etkin bir Başpiskoposluk merkezi olduğu bilinmektedir.

    Amasra'da yaşayan ve 1.Yy'da Hıristiyanlığı ilk yaymaya çalışan Pontus'lu Rahip Iakintos; 711 yılından sonra Hora ve Ayasofya kiliselerinde dualarla anılan Kyros; 8.yy'da İkonoklast Yorgi Georgios; Hıristiyan inançları bakımından, dönemlerinde ruhani meclis tarafından "Aziz" ilan edilerek öldürüldükleri yerler, sığındıkları mağaralar ve mezarları kutsanan ilk Hıristiyanlardır.

    Bugün, Amasra'yı ziyaret edenler; kutsanan yerlerden Iakintos ve Kyros'un mezarının bulunduğu Küçüktepe yamaçlarına, Georgios'un inzivaya çekildiği yer olarak bilinen Büyüktepe mağarasına, Amasra Kilisesine (bugünkü Fatih Camii) yakın ilgi göstermektedirler.


    HANLAR:

    Taşhan - BARTIN: 1832-1835 yılları arasında Hacı Ali Ağa tarafından yaptırılmıştır. 24,25 x 23,70 m.lik alanı kaplamakta olup, iki katlı, dikdörtgen planlı ve açık avluludur. 18 odası, 16 tonozlu bölmesi vardır. Halen şahıs mülkiyetinde ticari amaçla kullanılmaktadır. Kent merkezinde, Hükümet caddesindedir.

    Dervişoğlu Hanı - BARTIN: 1897 yılında Dervişoğlu Ali ve Osman Kardeşler tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgene yakın planlı, iki katlı ve revaklıdır. Birinci katta 7, ikinci katta 9 odası vardır. Yapı malzemeleri taş ve tuğla olup, sonradan restore edilmiştir. Halen ticari depo olarak kullanılmaktadır. Karakaş caddesindedir.


    HAMAMLAR:

    Şehir Hamamı - BARTIN: 1747 yılında Bartın Voyvodası Çalıkoğlu tarafından yaptırılmıştır. Yapının duvarları harçlı moloz taş, iki katlı soyunma yeri ahşaptır. Bir büyük, üç küçük kubbeli olup, ortasında küçük bir şadırvanı vardır. Ana mekan camekanlı Soymalık, Sıcaklık ve Külhan'dır.

    Osmanlı Hamamı Kalıntıları - AMASRA: 17 yy.da yapıldığı sanılmaktadır. Soğukluk, Ilıklık, üç kurnalı yıkanma yeri ve su hazneleri ile külhan bulunmaktadır. Yıkanma yeri bir orta kubbe iki yarım kubbe ile örtülüdür. Soğukluk kısmı yıkılmıştır. Dört köşesinde görülen "Biye"ler Anadolu Beylikleri döneminin tipik mimari özelliklerini taşımaktadır.


    KÖPRÜLER:

    Kemerköprü - BARTIN: 1872 yılında Çalıkoğlu İbrahim Bey tarafından yaptırılmıştır. Kocanazçayı üzerinde, kesme taştan harçla yapılan çok sağlam üç ayak ve iki sivri kemer üzerine kurulmuştur. Boyu 42 m, genişliği 8.5 m'dir. İnşaat sırasında harcın daha güçlü olmasını sağlamak için içerisine binlerce yumurta akı katıldığı söylenmektedir.

    Orduyeri (Kışla] Köprüsü: 1887 yılında Bolu Mutasarrıfı İsmail Kemal Bey'in önderliğinde, halkın yardımıyla yapılmıştır. Kocaçay üzerinde, kesme taştan beş sağlam ayak üzerine kurulmuştur. Birinci ve ikinci ayaklar Yalı tarafında olup, arasında yol geçmektedir. Üçüncü ve dördüncü ayaklar çay içinde, beşinci ayak ise Orduyeri Mahallesi tarafındadır. Çay içindeki ayakların iki tarafında yarım kubbe şeklindeki çıkıntılar, suları iki tarafa dağıtmakta ve ayakların dibinin aşınmasını önlemektedir. 98 m boyunda ve 7.3 m genişliğindeki köprünün ahşap olan üst kısmı 1957 yılında beton olarak yeniden yapılmıştır.

    Köprünün ikinci ayağının güneye bakan kısmında bir kitabe ile dördüncü ayağın kuzeye bakan kısmında bir kurt bulunduğu; başı kuzeye doğru, ön ayakları dik, arka ayakları ve kuyruğu üzerine oturmuş durumdaki kurt heykelinin 1980'li yıllarda çalındığı söylenmektedir.

    Kemere Köprü - AMASRA: Boztepe'deki Sormagir Kalesini Amasra'daki Zindan Kalesine bağlayan tek gözlü bir köprüdür. Bizans dönemine aittir.

    Kemerdere Köprüsü: Roma İmparatoru Claudius döneminde (M.S. 41-54) yapılan tek gözlü bir Roma Köprüsü olup, Amasra'ya 3 km uzaklıktaki Cevizlik Vadisi'ndedir. Amasra'yı Bartın'a bağlayan ve 4. km'de de Kuşkayası Anıtı'nın önünden geçen Roma yol ağının bir parçasıdır. Köprü Ayağındaki çok silik bir kabartma kompozisyonunda; mızrakla savaşan yedi asker, Roma-Pontus Savaşlarını anlatılır.


#22.09.2008 16:00 0 0 0
  • Madenin Cinsi Bulunduğu İlçeler Kullanıldığı Alanlar
    Tuz (Kaya Tuzu)
    Çankırı Böl (Rezervi: 1.750 Milyon Ton)
    Kimya Sanayi, besin ve hayvancılık, karayolları, sofra tuzu ve diğer endüstriler

    Petrol Merkez İlçe (Topuzsaray-Bayındır) Petrolün kullanım alanı bilindiği gibi birçok sektörü ihtiva etmektedir.

    Manyezit Ilgaz, Kurşunlu, Bayramören, Eldivan, Şabanözü Başta demir-çelik sanayii olmal üzere çimentodan, kimya sanayiine, kağıt sanayiinde, sun'i gübre yapımı, kauçuk yapımı, ilaç sanayi, şeker rafinasyonunda, tekstil vs.

    Refrakter Kil Korgun, Orta Bu killer en fazla alüminyum silikat bazlı refrakter (ateşe dayanıklı tuğla) yapımında ve seramik sanayiinde kullanılır. Ayrıca yapı malzemesi olarak dökümcülükte, renk giderici ve emici olarak, dolgu maddesi olarak, boya, plastik, lastik, tekstil sanayiinde, tarım ilaçları, mürekkep ve yapıştırıcı imalinde, tıpta, eczacılıkta vb.

    Bentonit Çerkeş, Eldivan, Kurşunlu,
    Şabanözü, Ilgaz
    Bentonit, petrol ve su sondajlarında kullanılan çamurların hazırlanmasında, madeni ve yemek yağlarının rafinasyonunda, şeker ürünlerinin arıtılmasında, meyva sularının berraklaştırılmasında, kanalizasyon sularının temizlenmesinde, deterjan sanayiinde döküm kumlarının ve demir cevheri peletlerinin bağlanmasında, hayvan yemlerinin granürlenmesinde, seramik sanayiinde, barajlarda ve su arklarında vb. alanlarda kullanılır.

    Çimento Hammad. Kurşunlu, Korgun Çimento imali (İnşaat sanayii)
    Perlit Orta Perlit, sıva agregası olarak, filtre malzemesi olarak, tecrit malzemesi olarak, ziraat-bahçe ve çeşitli alanlarda kullanılmaktadır.

    Diyatomit Orta, Bastak, Karaağaç, Çerkeş, Akhasan Diyatomit, filtre sanayiinde, dolgu maddesi olarak, yalıtım malzemesi olarak, emici olarak, katalizör ve katalizör taşıyıcısı da olarak kullanılır.

    Mermer Çerkeş, Kurşunlu, Ilgaz Mermerin kullanım alanı bilindiği gibi geniştir.
    Kömür Çankırı, Orta, Çerkeş, Ilgaz,Kurşunlu, Şabanözü Kömürün kullanım alanı bilindiği gibi elektrik enerjisi üretimi, ısınma gibi yaygın niteliktedir.

    Bitümlü Şist Ilgaz (Ilısılık), Bayramören Petrol ve gaz üretiminde, termik santrallerde, katı yakıt olarak, yakıldıktan sonra, arta kalan küllerden iyi nitelikte çimento ve refrakter yapımında, içerdiği altın, uranyum, nikel, vanadyum, alüminyum vb. nadir elementler elde etmeye, tarımda gübre olarak kullanılır.

    Asfaltit Eldivan, Şabanözü Asfaltit petrol ürünlerinin kullanıldığı hemen hemen her yerde kullanılır.

    Jeotermal Enerji Çerkeş, Kurşunlu, Ilgaz Önemli bir enerji kaynağı olan jeotermal enerji su buharı;sıcak su veya kuru buhar şekli ile bilindiği çeşitli amaçlarla kullanılmaktadır.

    Arsenik Ilgaz Beyaz arsenik yapımında ziraatta, zararlı haşerelerin yokedilmesinde, veteriner hekimliğinde, tavukçulukta, kumaş boyalarında ağartıcı olarak, cam sanayiinde, renk gidermede, bakır, kurşun alaşımlarında, metalürjide ve tıpta kullanılır.

    Asbest Şabanözü Bilhassa ısı ve basınca dayanıklı çeşitli izolatörlerin yapımında, yanmaya dirençli çeşitli dokumalarda, elektriksel izolasyonlarda, kağıt zemin döşemesi, kaplamalar, boya, dolgu maddeleri, çimento, otomotiv sanayii ve benzeri alanlarda kullanılır.

    Kükürt Orta Başlıca kimya sanayiinde boya, suni ipek, barut, lastik, tarım ilaçları, gübre, cam sanayii vb.

    Demir Çerkeş, Ilgaz, Yapraklı, Merkez, Kurşunlu Demir madeninin kullanım alanı bilindiği üzere oldukça geniştir.

    Bakır Şabanözü, Yapraklı Bakır bilhassa elektrik, makine ve otomotiv sanayiinde ve çeşitli alanlarda, dekorativ kaplama ve çeşitli süs eşyalarında, altın alaşımlarında vb.kullanılır.

    Krom Çerkeş, Ilgaz, Merkez, Orta, Yapraklı, Şabanözü Krom cevheri özellikle çelik endüstrisi, demir, krom alaşımları, yüksek sıcaklık alaşımları, jet motorları, gaz tribünleri, ateşe dayanıklı tuğla yapımı, boya yapımı vb. alanlarda kullanılır.

    Nikel Ilgaz
    Nikel başlıca metal paraların yapımında ve çeşitli alanlarda, elektrik bataryaları ve Alman Gümüşü yapımında boya ve pigment maddesi olarak, katalizör olarak, haşere ilaçlarında, nikel çeliğinin sert, ısıya dirençli ve paslanmaz özelliği nedeniyle otomotiv, uçak ve gemi sanayi vb.

    Pirit Ilgaz, Yapraklı
    Prit sülfirik asit ve demir vitriyol (FeSO4.7H20) üretiminde kullanılır.
    Altın Çerkeş

    Manganez Çerkeş, Ilgaz Manganez, demir ve çelik, kükürtün zararlı etkisini gidermede, su boruları, ısıtma ve havalandırmada sistem ve aletlerinde, boya, pil, ilaç ve cam sanayiilerinde kullanılır.



#22.09.2008 15:46 0 0 0
  • ANKARA ÜNİVERSİTESİ

    noimage

    KAMPÜS

    noimage

    TARİHÇE

    (12-05-2002)

    Ankara Üniversitesi Cumhuriyet tarihini ve misyonunu milletiyle özdeşleştirmiş, bütünleştirmiş bir üniversitedir. Nasıl Türkiye Cumhuriyetinin kurulması, salt bir yönetim biçimi değiştirmenin çok ötesinde, çağdaş bilime, çağdaş demokratik değerlere ve kurumlara dayalı büyük bir toplumsal dönüşüm sistemi ise; Ankara Üniversitesinin açılışı da bilinen üniversite amaçlarının çok ötesinde, farklı bir misyonun somutlaşmasını ifade eder. Ankara Üniversitesi, Atatürk ilke ve inkılaplarının dayanaklarını oluşturmak, yurt geneline yaymak, kökleştirmek ve çağdaşlığın, bilimin ve aydınlığın ifadesi olan bu ilkelerin yılmaz savunuculuğunu yapmak üzere, temeli bizzat yüce Atatürk tarafından atılmış bir üniversitedir. Genç Cumhuriyetin yüksek öğretim alanındaki ilk ve çarpıcı icraatı, laik ve demokratik Cumhuriyetin yeni hukuk düzenini gerçekleştirecek hukukçuları yetiştirmek için 1925 'te kurulan Hukuk Mektebi, Türk çiftçisine hizmet etmek üzere 1933'te öğretime başlayan Yüksek Ziraat Enstitüsü, zengin Anadolu kültürünü araştırmak ve Türkiye'nin dünya ile dil ve kültür köprüsü kurmak amacıyla 1935'te açılan Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, 1859'dan beri Mektebi Mülkiye adıyla üst düzey kamu yöneticileri yetiştiren ve 1936' da Ankara'ya taşınan Atatürk'ün özel emir ve ilgileri ile kurulan Siyasal Bilgiler Okulunu açmak olmuştur. Bunlara, hazırlıkları Atatürk tarfından başlatılan ancak kuruluşu II. Dünya Savaşı nedeniyle 1940'ların başına kalan Tıp ve Fen Fakültelerini eklemek gerekir. 1925 'te kurulmuş olan Hukuk, 1935 'te faaliyete başlayan Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi , 1943 'te açılan Fen Fakültesi, 1945 yılında kuruluşu tamamlanan Tıp Fakültelerinden oluşan Ankara Üniversitesi 1946 yılında resmen kuruldu. Üniversite 1948' de Yüksek Ziraat Enstitüsünün Ziraat ve Veteriner Fakültelerini bünyesine almış, 1949' da İlahiyat Fakültesi, 1935' de kurulan 1950' de Fakülte adını alan Siyasal Bilgiler Okulu , 1960' da Eczacılık Fakültesi, 1963' de Yüksekokul olarak kurulan 1977' de Fakülte olan Diş Hekimliği Fakültesi, 1965' de Eğitim Bilimleri Fakültesi ve 1965 yılında da şimdi adı İletişim Fakültesi olan Basın Yayın Yüksekokulu kuruldu. Çankırı Orman ve Ankara'da Sağlık Bilimleri Fakültelerimiz ise 1996 yılında eğitim-öğretime açılmışlardır.
#22.09.2008 15:33 0 0 0
#21.09.2008 21:23 0 0 0
  • Zeytinyağlı Biber Dolması tarifi
    için Malzemeler :

    • 8 tane iri dolmalık biber
    • 3 orta boy soğan
    • 1 domates
    • 1 yemek kaşığı çam fıstığı
    • 1 yemek kaşığı kuşüzümü
    • 1 su bardağı pirinç
    • ½ su bardağı zeytinyağı
    • 2 su bardağı su
    • 4-5 dal maydanoz
    • 4-5 dal dereotu
    • 4-5 dal nane
    • Yenibahar,Karabiber,Şeker,Tuz

    Zeytinyağlı Biber Dolması yemeğinin Hazirlanişi:

    Biberlerin saplarını zarar vermeden çıkarın. Zeytinyağını kızdırın, çam fıstıklarını hafif kavurun. Üzerine ince kıyılmış soğanları ilave edin, kahverengileşinceye kadar kavurmaya devam edin.

    Pirinç, 1,5 su bardağı su, kuşüzümü, şeker, tuz, karabiber ve yenibaharı ekleyip, suyunu çekene kadar pişirin.

    Maydanoz, dereotu ve naneyi ince kıyın iç malzemesine ekleyin, iyice karıştırın. Ilınan harcı biberlere doldurun. Domatesi iri iri doğrayarak biberlere kapak yapın. Üzerine yarım su bardağı suyu ekleyerek, biberler pişene kadar kaynatın
#21.09.2008 20:14 0 0 0
  • Zeytinyağlı Enginar tarifi
    için Malzemeler :

    • 6 büyük enginar
    • 18 adet arpacık soğanı
    • 3 adet büyük patates
    • 1 orta boy kereviz kökü
    • 3 adet küçük havuç
    • 1 1/4 bardak zeytinyağı
    • 1/2 limon suyu
    • 1/2 çorba kaşığı toz şeker
    • Tuz
    Enginarların Ayıklandığı Su :

    • 2 çorba kaşığı un
    • 1 adet limonun suyu

    Zeytinyağlı Enginar yemeğinin Hazirlanişi :

    Bir büyükçe tencereye 10 bardak su, un ve limonun suyunu koyup iyice karıştırın. Sonra bu unlu ve limonlu suya, soyulmuş arpacık soğanlarını, soyulmuş ve dörde bölünmüş sarı patatesleri, siyah kabuğu derince kesilmiş ve yine dörde bölünmüş kerevizi, kazınmış ve ikiye bölünmüş havuçları koyun. Enginarların yapraklarını teker teker kopartıp alt orta kısmından keserek içinin tüylü kısmını alın ve enginarlar kart ise üst ve yanlarından elma soyar gibi soyun ve hemen un ve limon karışımı bulunan suya atın.

    Enginarları sudan çıkararak, orta büyüklükte bir tencereye yan yana döşeyip etraflarına da diğer sebzeleri yerleştirin. Sonra bunlara, zeytinyağı, toz şeker, 1/2 limonun suyu, tuz ile 5 bardak da enginarların içine atıldığı un ve limonlu sudan koyup tencerenin kapağını sıkıca kapatın ve enginarlar suyunu çekip yumuşak bir hal alıncaya kadar önce kuvvetlice sonra da orta ateşte olmak üzere yaklaşık bir birbuçuk saat pişirin ve ateşten alarak iyice soğuduktan sonra tabağa alıp servis yapın.
#21.09.2008 20:13 0 0 0
  • Malzemeler:

    3 kahve fincanı un
    3 kahve fincanı mısır unu
    3 kahve fincanı kakao
    1 çay kaşığı karbonat
    1 tutam kabartma tozu
    5 yemek kaşığı margarin
    1 su bardağı şeker
    2 yumurta
    1,5 kahve fincanı süt
    1 tutam tuz
    2 paket krem şanti
    1 kase vişne
    3 yemek kaşığı çikolata

    yapılışı:

    Derin bir kapta mısır unu, un, kakao, karbonat, tuz ve kabartma tozunu harmanlayın. Margarini oda ısısında yumuşatıp ayrı bir kaba alın. Toz şekeri ekleyip krema kıvamına gelinceye kadar mikserle çırpın. Yumurtaları birer birer ilave ederek yedirinceye kadar karıştırın. 1 bardak süt ve unlu karışımı ekleyip mikserle çırpın.
    18 santim çapındaki kelepçeli bir kalıbı yağlayıp hazırladığınız hamuru kalıba boşaltın. Önceden ısıtılmış 180 dereceye ayarlı fırında 30 dakika pişirin. Keki fırından alıp soğumaya bırakın. Yarım saat buzdolabında bekletin. Keskin bir bıçakla keki enine ikiye kesin.

    Krem şantiyi 1 bardakk sütle çırpın. Yarısından azını kekin alt parçasının üzerine sürün. 7-8 vişneyi süsleme için ayırın. Kalan vişneleri krem şantinin üzerine dizin. Kekin üst parçasını kapatıp kalan krem şanti ile pastanın üzerini ve kenarlarını kaplayın. Rendelenmiş çikolatayı serpip ayırdığınız vişnelerle süsleyin. Buzdolabında yarım saat beklettikten sonra dilimleyerek servis yapın.



#21.09.2008 20:03 0 0 0

  • KARABÜK ÜNİVERSİTESİ


    Karabük Üniversitesi 5662 Sayılı "Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Kanununda ve Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararname ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"la kurulan ve 28 Mayıs 2007 tarihinde Ahmet Necdet Sezer tarafından onaylanan, 17 yeni üniversiteden biridir. Karabük ilinde bulunmaktadır.

    Ayrıca YÖK Genel Kurulu'ndan üniversiteye Tıp Fakültesi kurulma kararı da çıkmıştır.Çok yakında üniversitenin Tıp Fakültesi de hizmete girmiş olacaktır.

    Konu başlıkları:

    1 Fakülteleri
    2 Meslek Yüksekokulları
    3 Enstitüleri
    4 Dış bağlantılar



    Fakülteleri:Karabük Üniversitesi, Teknik Eğitim Fakültesi,
    Karabük Üniversitesi Safranbolu Fethi Toker Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi
    Karabük Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi
    Karabük Üniversitesi Mühendislik Fakültesi

    Meslek Yüksekokulları: Karabük Üniversitesi Meslek Yüksek Okulu
    Karabük Üniversitesi Safranbolu Meslek Yüksek Okulu

    Enstitüleri: Karabük Üniversitesi Fen Bilimleri Enstisüsü

    Dış bağlantılar: Karabük Üniversitesi
    Teknik Eğitim Fakültesi
    Fen Edebiyat Fakültesi
    Safranbolu Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi
    Meslek Yüksek Okulu
    Safranbolu Meslek Yüksek Okulu
    Fen Bilimleri Enstitüsü
    Karabük Valiliği
    Karabük Üniversitesi HaberLeri
#21.09.2008 17:13 0 0 0
  • EKONOMİK YAPI


    Tarım ve Orman Ürünleri İl ekonomisinde önemli bir paya sahiptir.
    Yüzölçümü : 414.500 Ha
    Tarım Alanı : 93.020 Ha
    Orman Alanı : 271.403 Ha
    Çayır ve Mera Alanı : 31.306 Ha
    Yerleşim ve Diğer Alanlar : 18.771 Ha



    İlimizin % 65,5'i orman, % 22,4'ü ise tarım alanıdır. 11.090 hektar sulanabilir alanın 2579,76 hektarında sulu tarım yapılırken, 89.976,91 hektarlık bir alanda ise kuru tarım yapılmaktadır. Tarım alanlarının yaklaşık 57.782,65 hektarı ekilirken 35.237,35 hektar ise nadasa bırakılmaktadır. Tarım potansiyelinin düşük olduğu İlimizde Seracılık özellikle vadı tabanlarında, iklimin izin verdiği ölçüde gelişmeye başlamıştır.

    Ormancılık
    İlimizin yaklaşık % 65.48'i ormanlık alanla kaplıdır. Buna rağmen orman ürünlerine dayalı imalat sanayi yeterince gelişmemiştir.

    Karabük'ün Orman Varlığı
    Toplam Orman Alanı 271.403Ha
    Koru Ormanı : 237.878.5 Ha
    Baltalık Alanı : 33.524,5 Ha
    Koru Serveti : 35.555.780m3
    Baltalık Serveti : 515.831m3
    Ağaçlandırılan Alan : 13.754 Ha
    Dikilen Fidan : 2.739.000 Adet
    Bakım Çalışması : 1.899 Ha Orman Ürünleri
    Tomruk : 106.329 m3
    Maden Direği : 4.646 m3
    Tel Direği : 553 m3
    Sanayi Odunu : 9.601 m3
    Kağıtlık Odun : 44.657 m3
    Lif Yonga : 11.589 m3
    Yakacak Odun : 26.490 m3
    Yapacak Odun : 148.153 m3


    Orman Ürünleri





    Sanayi
    Sanayi, Demir-Çelik sektörüne paralel olarak gelişmiştir. İl ekonomisinin tüm sektörleri için büyük önem arz eden Demir Çelik Fabrikaları kuruluşundan itibaren yüksek istihdam rakamlarına ulaşmıştır. 1941 yılında 3120; 1977 yılında 14.755 kişinin istihdam edildiği fabrikada şu an 4.111 personel mevcuttur. Karabük'te özel sektörce kurulan orta ve küçük ölçekli 45'in üzerindeki demir çelik tesisinin de istihdam içindeki payı önemli seviyelere ulaşmıştır.

    Sanayi Sektörü İtibariyle İş Yerleri

    İMALAT SANAYİ

    1
    Kimya
    5
    19

    2
    Çimento
    2
    40

    3
    Gıda
    21+ fırınlar
    411

    4
    Orman ürünleri
    6
    160

    5
    Giyim, Tekstil, Deri
    24
    3010

    6
    Demir Çelik

    a. Kardemir
    1
    4111

    b. Diğer
    46
    1659

    7
    Diğer İmalat Sanayi
    32
    1111

    MADENCİLİK

    1
    Maden İşlt. Ocak
    3
    63


    Toplam
    140
    10.584





    Karabük'ün sosyo-ekonomik yapısını oluşturan faktörlerin içinde en önemlisi demir-çelik işletmeleridir. Karabük'ün geçmişini ve bugününü belirleyen unsur da demir-çelik fabrikalarıdır.

    Kardemir 1992'de özelleştirildikten sonra 2 yıl kar ediyor. Ülke ekonomisindeki dalgalanmalar nedeniyle bir süre krize giren Kardemir, bugün bu sıkıntıyı aşmış ve yeni yatırımlara yönelmiştir. Hala Karabük ekonomisinin lokomotifliğini sürdürmektedir.

    Kentin sosyo-ekonomik gelişiminde önem arzeden hususiyetlerden biri tekstil ve konfeksiyon sektörüdür. Bu alanda diğer Anadolu kentlerine bakıldığında Karabük'te de bu konuda büyük bir atılım olduğu görülmektedir. Üretilen malların tamamı yurt dışına ihraç ediliyor.

    Bunun dışında orman envali gelirleri çok yüksek. Çünkü coğrafyanın 60'ı ve köylerimizin tamamı orman içi köy statüsünde. İlçelerimizin ekonomik yapısı daha ziyade ormana bağlıdır. Safranbolu ayrıca kültür ve turizmle de kalkınmaktadır. Ev pansiyonculuğu da ciddi ölçüde gelişmiştir. İlimiz kültür turizminden de payını almaktadır.




#21.09.2008 16:59 0 0 0
#21.09.2008 16:46 0 0 0
#20.09.2008 20:12 0 0 0
#20.09.2008 19:28 0 0 0
  • 1 - Sana ganimetlerin bölüştürülmesini soruyorlar. De ki, ganimetlerin taksimi Allah'a ve Resulüne aittir. Onun için siz gerçekten mümin kimseler iseniz Allah'tan korkun da biribirinizle aranızı düzeltin. Allah'a ve Resulü'ne itaat edin.

    2 - Gerçek müminler ancak o müminlerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir, âyetleri okunduğu zaman imanlarını arttırır. Ve bunlar yalnızca Rablerine tevekkül ederler.

    3 - Onlar ki, namazı gereği gibi kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yoluna harcarlar.

    4 - İşte gerçekten mümin olanlar onlardır. Onlara Rablerinin katında dereceler vardır, bağışlanma ve değerli rızık vardır.

    5 - Nitekim Rabbin seni, hak uğruna savaşmak için evinden çıkarmıştı. Oysa müslümanların bir kısmı o zaman bundan hoşlanmamışlardı.

    6 - Ve gerçek, gün gibi açığa çıktıktan sonra bile seninle münakaşaya devam etmişlerdi; sanki göz göre göre ölüme sürükleniyorlardı.

    7 - İşte o zaman Allah size iki taifeden (kervan veya kureyş ordusundan) birini vaad ediyordu ki, sizin olacaktı. Siz ise arzu ediyordunuz ki, şanı ve şerefi olmayan şey (kervan) sizin olsun. Halbuki Allah, âyetleriyle hakkı yerine oturtmak ve kâfirlerin arkasını kesmek istiyordu.

    8 - Ki, hakkın hak olduğunu tanıtsın ve batılı büsbütün yok etsin, varsın o günahkârlar istemesin.

    9 - O vakit siz Rabbinizden yardım diliyordunuz. O da: "Ben işte ardarda bin melekle size yardım ediyorum" diye duanızı kabul buyurmuştu.

    10 - Bunu da Allah size sırf bir müjde olsun ve bununla kalbleriniz yatışsın diye yapmıştı. Yoksa zafer ancak Allah katındandır. Gerçekten Allah mutlak galiptir ve hikmet sahibidir.

    11 - O sırada size, yine katından bir güven ve esenlik olmak üzere bir uyku sardırıyordu, sizi temizlemek, şeytanın vesvesesini sizden gidermek, yüreklerinize kuvvet vermek ve ayaklarınızı sağlam durdurmak için gökten üzerinize yağmur indiriyordu.

    12 - İşte o anda Rabbin meleklere şöyle vahyediyordu: Ben sizinle beraberim, müminlere sebat verin. Kâfirlerin yüreğine korku salacağım, hemen boyunlarının üstüne vurun, parmaklarına, parmaklarına vurun".

    13 - Çünkü onlar Allah'a ve Resulüne karşı geldiler. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse, bilsin ki Allah'ın azabı çok çetindir.

    14 - İşte gördünüz ya, şimdilik siz bunu tadın, şu da kesindir ki, ahirette kâfirlere cehennem azabı vardır.

    15 - Ey iman edenler! Toplu olarak kâfirlerle karşılaştığınız zaman, onlara arkalarınızı dönmeyin (kaçmayın).

    16 - Böyle bir günde her kim onlara, tekrar dönüp çarpışmak için geri çekilmek veya diğer bir safta yeniden mevzilenmek hâlleri dışında, arkasını dönerse, muhakkak Allah'dan bir gazaba uğramış olur ve varacağı yer cehennemdir, orası da ne kötü bir akıbettir.

    17 - Sonra onları siz öldürmediniz, lâkin Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmadın, lâkin Allah attı. Bu da müminlere güzel bir imtihan geçirtmek içindi. Allah işitendir, bilendir.

    18 - Gördünüz ya, Allah, kâfirlerin kurduğu tuzağı işte böyle boşa çıkarır.

    19 - Fetih istiyorsanız, işte size fetih gelmiştir, eğer aşırı gitmez de son verirseniz, hakkınızda daha hayırlıdır. Yok eğer dönerseniz, biz de döneriz. O vakit askeriniz çok da olsa size hiç bir şekilde fayda vermez. İyi biliniz ki, Allah müminlerle beraberdir.

    20 - Ey iman edenler, Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. İşitip durduğunuz halde onun emirlerinden yüz çevirmeyin!

    21 - Ve işitmedikleri halde "işittik" diyenler gibi olmayın!

    22 - Çünkü yeryüzünde dolaşan canlıların Allah katında en kötüsü anlamayan ve düşünmeyen sağırlarla dilsizlerdir.

    23 - Allah onlarda hayır görseydi onlara işittirirdi, işittirseydi yine de aldırmaz arka dönerlerdi.

    24 - Ey iman edenler! Peygamber sizi, size hayat verecek şeylere davet ettiği zaman, Allah'a ve Resul'e icabet edin. Ve bilin ki Allah, kişi ile kalbi arasına girer. Ve siz kesinkes O'nun huzurunda toplanacaksınız.

    25 - Ve öyle bir fitneden sakının ki, içinizden yalnızca zulüm yapanlara dokunmakla kalmaz. Ve bilin ki, Allah'ın cezası şiddetlidir.

    26 - Düşünün ve hatırlayın o zamanları ki, hani bir vakitler siz yeryüzünde güçsüzdünüz, hor görülen bir azınlıktınız. İnsanların sizi hırpalamasından korkuyordunuz, öyle iken O, sizi barındırdı ve sizi yardımıyla destekleyip güçlendirdi ve şükretmeniz için temizlerinden rızık verdi.

    27 - Ey iman edenler! Allah'a ve Resul'e hainlik etmeyiniz ki, bile bile kendi emanetlerinize hıyanet etmiş olmayasınız.

    28 - Ve iyi biliniz ki, mallarınız ve evlatlarınız birer imtihan aracından başka birşey değildir. Allah katında büyük ecir vardır.

    29 - Ey iman edenler! Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, O, size bir furkan (hakkı batıldan ayırdedecek bir anlayış) verir ve günahlarınızı örtbas eder, sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir.

    30 - Hani bir vakitler, o kâfirler, seni tutup bağlamak veya öldürmek veya sürüp çıkarmak için sana tuzak kuruyorlardı da, onlar tuzak kurarken Allah da karşılığında tuzak kuruyordu. Öyle ya, Allah tuzakların en hayırlısını kurar.

    31 - Onlara âyetlerimiz okunduğu zaman, "işittik, dilersek bunun gibisini biz de söyleriz, bu, eskilerin efsanelerinden başka bir şey değildir" diyorlardı.

    32 - Bir vakit de, "Ey Allah, eğer bu Senin katından gelmiş bir hak kitap ise, hiç durma üstümüze gökten taşlar yağdır veya bize daha acı bir azap ver" demişlerdi.

    33 - Halbuki sen içlerinde iken Allah, onlara azab edecek değildi. İstiğfar ettikleri sürece de Allah onlara azab edecek değildir.

    34 - Şimdi ise Allah'ın kendilerine azab etmemesi için neleri var ki? Oysa Mescid-i Haram'dan menediyorlar. Üstelik onun hizmetine ehil kişiler de değiller. Çünkü onun hizmetine ehil olanlar ancak müttakilerdir. Lâkin çoğu bunu bilmezler.

    35 - Kâbe huzurunda onların duaları ise ıslık çalıp el çırpmaktan başka birşey değildir. O halde inkârınızdan (ve nankörlüğünüzden) dolayı bu azabı tadın bakalım.

    36 - Mallarını, Allah yolundan engellemek için sarfeden o kâfirler, hiç şüphesiz yine onu sarfedecekler. Varsın sarfetsinler, sonra o yüreklerine inen bir acı olacak, sonra da mağlup olacaklar. Zaten kâfirler toplanıp cehenneme gönderilecekler.

    37 - Allah, murdarı temizden ayırdetmek için ve bir de murdar kısmını birbiri üzerine bindirip hepsini bir araya getirmek ve topunu birden cehenneme koymak için böyle yapar. İşte bunlar o hüsran içinde kalanların ta kendileridir.

    38 - O kâfirlere de ki: Eğer bu işe son verirlerse daha önce yaptıkları bağışlanacak. Yok yine karşı koymaya başlar, isyana dönerlerse, önceki ümmetlere uygulanan kurallar kendilerine de uygulanacak. (Artık o ilâhî uygulamayı beklesinler.)

    39 - Ortalıkta fitne kalmayıp, din tamamıyla Allah'ın dini oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse muhakkak ki, Allah yaptıklarını görür.

    40 - Yok vazgeçmez de tekrar eskiye dönerlerse artık bilin ki, Allah sizin yardımcınızdır. O ne güzel mevla, ne güzel yardımcıdır.

    41 - Şunu da biliniz ki, ganimet olarak aldığınız her hangi bir şeyden beşte biri mutlaka Allah içindir. O da peygambere ve ona yakınlığı olanlara, yetimlere, miskinlere ve yolda kalmışlara aittir. Eğer siz Allah'a iman etmiş, hak ile batılın ayrıldığı o gün, iki ordunun karşı karşıya geldiği o (Bedir) günü kulumuza indirdiğimiz âyetlere iman getirmiş iseniz bunu böyle biliniz. Ve biliniz ki, Allah, herşeye kâdirdir.

    42 - O vakit siz vadinin yakın bir yamacında idiniz, onlarsa uzak yamacında idiler. Kervan da sizden daha aşağıda idi. Öyle ki, şayet onlarla sözleşmiş olsaydınız, öyle bir buluşma yeri için mutlaka anlaşmazlık çıkarırdınız. Fakat olması gereken (zafer)in olması için Allah böyle takdir etti. Tâ ki, helak olan apaçık bir delil gördükten sonra helak olsun, sağ kalanlar da yine apaçık bir delilden sonra yaşasın. Kesindir ki Allah, işitendir, bilendir.

    43 - Hani o vakitler Allah sana uykunda (rüyanda) onları az gösteriyordu. Eğer Allah sana onları kalabalık gösterseydi korkacaktınız ve savaş konusunda anlaşmazlığa düşecektiniz. Fakat Allah böyle bir şeyden sizi uzak tuttu. Çünkü O, gönüllerde yatanı da bilir.

    44 - Ve işte onlarla karşılaştığınız vakit onları sizin gözünüze az gösteriyordu, sizi de onların gözlerinde azaltıyordu. Çünkü Allah o mukadder olan işi yerine getirecekti. Bütün işler Allah'a döndürülür.

    45 - Ey iman edenler, bir düşman topluluğu ile karşılaştığınız zaman sebat edin ve Allah'ı çokça zikredin ki, kurtuluşa eresiniz.

    46 - Ayrıca Allah'a ve Resulü'ne itaat edin. Ve birbirinizle didişmeyin. Sonra içinize korku düşer ve kuvvetiniz elden gider. Sabırlı olun, çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.

    47 - Çalım atarak ve halka gösteriş yaparak yurtlarından çıkanlar ve Allah yoluna engel koyanlar gibi olmayın. Allah onların bütün yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.

    48 - Şeytan, onlara amellerini güzel gösterdiği zaman, "Bu gün insanlardan size galip gelecek yoktur, ben de size yardımcıyım." demişti. Fakat iki tarafın karşı karşıya geldiği görününce arkasını dönüp kaçtı ve şöyle dedi: "Ben sizden kesinlikle uzağım. Ben sizin göremeyeceğiniz şeyler görüyorum ve ben Allah'dan korkarım. Ayrıca Allah'ın azabı çok çetindir."

    49 - O sırada münafıklar ve kalblerinde hastalık bulunanlar, (müslümanlar hakkında) "şu adamları dinleri aldattı" diyorlardı. Oysa her kim Allah'a tevekkül ederse bilsin ki, Allah galiptir, güçlüdür ve hikmet sahibidir.

    50 - Melekler, o kâfirlerin yüzlerine ve sırtlarına vura vura ve "Tadın bakalım cehennem azabını!" diye diye canlarını alırken hallerini bir görmeliydin.

    51 - İşte bu, sizin kendi ellerinizle meydana getirdiğiniz bir sonuçtur. Hiç şüphesiz Allah, kullarına hiçbir şekilde zalim biri değildir.

    52 - Tıpkı Firavun'un izinden gidenlerle onlardan öncekilerin gidişi gibi onlar da Allah'ın âyetlerini tanımadılar, Allah da kendilerini günahları yüzünden tutuklayıverdi. Çünkü Allah çok kuvvetli ve azabı çok çetin olandır.

    53 - Bu, Allah'ın bir kavme verdiği nimeti, onlar kendilerini değiştirmedikçe değiştirmemesinden dolayıdır. Gerçekten de Allah hakkiyle işiten, herşeyi bilendir.

    54 - Tıpkı Firavun'un izinden gidenlerle onlardan öncekilerin gidişi gibi, Rabblerinin âyetlerini yalanladılar. Biz de onları günahları yüzünden helâk ettik. Firavun ile arkasından gidenleri suda boğduk. Hepsi de zalim idiler.

    55 - Allah katında kımıldayıp debelenen canlıların en kötüsü, inkara saplanıp da bir türlü iman etmeyenlerdir.

    56 - Onlar, kendileriyle antlaşma yaptığın halde her defasında antlaşmalarını bozarlar ve bundan hiç çekinmezler.

    57 - Bundan dolayı onları harpte yakalarsan, kendilerinden sonrakilere de gözdağı olacak şekilde ağır bir cezaya çarptır, belki ibret alırlar.

    58 - Eğer bir kavmin, sözleşmeye aykırı bir hainlik yapmasından korkarsan, savaştan önce aynı şekilde antlaşmayı bozduğunu kendilerine bildir. Çünkü Allah hainleri sevmez.

    59 - O kâfirler ileri geçip kurtulduklarını sanmasınlar. Onlar kesinlikle (bizi) aciz bırakamazlar.

    60 - Siz de gücünüzün yettiği kadar onlara karşı her çeşitten kuvvet biriktirin ve cihad için atlar hazırlayın ki, onlarla hem Allah'ın düşmanlarını, hem de kendi düşmanlarınızı, ayrıca Allah'ın bilip de sizin bilmediğiniz daha başkalarını korkutasınız. Allah yolunda her ne harcarsanız onun sevabı size eksiksiz ödenir ve asla haksızlığa uğratılmazsınız.

    61 - Eğer onlar barıştan yana olurlarsa, sen de barıştan yana ol! Ve Allah'a güven. Çünkü işiten ve bilen O'dur.

    62 - Eğer sana hile yapmak isterlerse, muhakkak ki sana Allah yeter. Seni yardımıyla ve müminlerle güçlendirecek olan O'dur.

    63 - Müminlerin kalplerini birbirlerine O ısındırdı. Yoksa yeryüzünde ne varsa sen hepsini harcasaydın yine de onların kalblerini (böylesine) ısındıramazdın. Lâkin Allah, kalplerini kaynaştırdı. Muhakkak ki, O azizdir, hakimdir.

    64 - Ey Peygamber! Sana Allah yetişir, arkandan gelen müminlerle beraber.

    65 - Ey Peygamber! Müminleri cihada teşvik eyle. Eğer sizden sabredecek yirmi kişi olursa ikiyüze galip gelirler ve eğer sizden yüz kişi olursa kâfirlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar hakkı ve akıbeti düşünmeyen anlayışsız bir kavimdirler.

    66 - Şimdi Allah sizden yükü hafifletti ve sizde bir zaaf olduğunu bildi. O halde sizden sabredecek yüz kişi olursa ikiyüz düşmana galip gelirler, sizden bin kişi olursa Allah'ın izniyle ikibin düşmana galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.

    67 - Hiçbir peygamberin, yeryüzünde ağır basmadıkça (kesin zafere ulaşıp üstün gelmedikçe) esirleri olması layık değildir. Siz dünya malını istersiniz, oysa Allah ahireti kazanmanızı murad eder. Allah azizdir, hakimdir.

    68 - Eğer Allah'dan bir yazı (hüküm) bulunmasa idi aldığınız fidyeden dolayı size mutlaka büyük bir azab dokunurdu.

    69 - Artık elde ettiğiniz ganimetten helâl ve hoş olarak yiyin ve Allah'a karşı gelmekten sakının. Muhakkak ki, Allah bağışlayıcıdır ve merhamet edicidir.

    70 - Ey Peygamber, elinizdeki esirlere de ki: "Eğer Allah sizin kalblerinizde bir hayır bulursa, sizden alınandan daha hayırlısını size verir ve günahlarınızı bağışlar. Çünkü Allah bağışlayıcıdır."

    71 - Eğer sana hıyanet etmek isterlerse iyi bilsinler ki, bundan önce Allah'a hainlik ettiklerinden dolayı Allah onların ezilmelerine imkân verdi. Allah her şeyi hakkıyla bilen hüküm ve hikmet sahibidir.

    72 - Gerçekten de iman edip hicret eden, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad veren, onları barındırıp yardım edenler, işte bunlar birbirlerinin dostlarıdırlar. İman ettiği halde henüz hicret etmemiş olanlar, hicret edinceye kadar onlar üzerinde herhangi bir velayet hakkınız yoktur. Bununla beraber dinde sizden yardım isterlerse, sizinle arasında antlaşma bulunanlar aleyhine bir durum olmadıkça, onlara yardım etmeniz de üzerinize borçtur. Allah bütün yaptıklarınızı görüp duruyor.

    73 - Kâfirler de aslında birbirlerinin dostları ve yardımcılarıdırlar. Eğer siz de öyle yapmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat çıkar.

    74 - O kimseler ki, iman ettiler, hicret ettiler ve Allah yolunda cihada katıldılar, bir kısımları da onları barındırıp yer, yurt sahibi yaptılar ve yardıma koştular, işte bunlar hakkıyla mümin olanlardır. Bunlara bir mağfiret ve cömertçe bir rızık vardır.

    75 - Daha sonradan hicret edip sizinle beraber savaşa katılanlar da sizdendirler. Bir de akraba olanlar, Allah'ın kitabına göre, birbirlerine daha yakındırlar. Şüphe yok ki, Allah her şeyi bilir.

#20.09.2008 13:40 0 0 0