Ben gibi sever sandigun sen gibi olmayamlar ha..
Yillar mi ona dokunanlarmi suclu ha...
Yalnizligini gozyasi ile paylasmak ha..
Aldatilmak ancak bu kadar özel anlatilir...
Sair olmaya ne gerek hissedebildigini yazacak kadar cesur olmaktir sairlik...
Keske bunlari hic yazmasaydik. Kimse okumasaydi.
sevhiler paylastikca cogalir ya acilar..
Emegine saglik yarim birakma sildiklerini tekrar yaz...
Cok begendim.
sebebini bildiğim kızgınlıklarım var sırtımda...
yük olmuş aşkın sırtımda yeni anladım..
kırmızıya bürünmüş o güzel okyanus..
eline el değmiş, ben kıyamazken dokunmaya..
gözlerinde gördüğüm kimdi öyle..
işte şimdi yalnızım..
artık yoksun..
her hücremden bir bir nasıl ayıkladın kendini..
ve ben nasıl senden nefret etmemeliyim...
en sevdiğimden ayıran seni nasıl affetmeliyim..
karanlık uçurumlar geceler sanki..
sen yüzünde başka yüz dolanıp duruyorsun buralarda..
hayaletlerin geziniyor tepemde..
uykusuz geceler, susuzum ne kadar içsemde aşkına..
çare sende..
içimde parçalandığına ve gözünde başka göz gördüğüme bakma..
o masum peri sadece bana ait..
ve bendeki bu peri takıntısı..
acılara gömülüyorum..
okyanus gözlerin kara...
ve gözlerinin kenarında martılar..
acıları atıyorum ardından kalan..
yüzünde yüz var, teninde ten..
seni nasıl sevdim bir bilsen..
nasıl öldüm gecelerimi boğazlayan hayaletlerinle..
acılar için yaşıyorum..
artık başka hiçbirşey yakmıyor canımı..
ben ölümü yendim, acıyı söküp attım ciğerimden..
korkmuyorum artık..
...
Ölene dek seninim, ölüm dediğimiz aşka beklerim...
Teşekkür ederim nacizane kelimelere değer katmaya çalışıyorum, başarabiliyorsam ne âlâ benden mutlusu yok işte o zaman... Acıyı saklamak bu kadar zorken, kelimeler bu kadar ağırken, hasret sürekli uzatıyorsa gecelerim... Yazacak çok şey varmış demekki ve yıllardır yazıyorum ama yeni başlamışım gibi... Yorumunuz için teşekkürler...
"Son bahar yaprakları gibi...
Kırıldı artık ümitlerim....
Son bir kez duymak istersen...
Seni seviyorum yanıyor yüreğim... " (Rahmetle Barışmanço)
Öyle esip geçiyor zaman, bir aman vermiyor hatıralar...
Yıkılmayan gurur, bitmeyen acılar... Zamanla yarıştalar...
Kambur olmuş tüm hasretin, yokluğun sürüncemede ve sensizliğin bitmeyen endişesi...
Kırılacak ne kadar duygu varsa kırılmış orada duruyorlar, orada masanın altında, kalemin yanndalar...
Yazamadığım ne varsa, nasıl utandıysam bu lanetinden, sensizliği çehremden atamıyorum...
Tanıyan biliyor tanıyan görüyorda ben tanıdıklara görünmemeye çalışıyorum şu sıra...
Ne kadar vazgeçtiysem kendimden o kadar ümitliyim işte hala geleceğinden...
Ne kadar dert, keder ve ümit varsa ardından ektiğim yollarına...
Ben nasıl yaşadıysam bu aşkı seninlede ve sensizkende...
İçime düşen gözyaşların cam kırıklarım, kırılıyor birer birer...
Canım acıyor...
Ben her yorgun akşamı daha yorgun bir sabaha bağlıyorum...
Gitgide bitiyor hayat enerjim, yaşama arzum...
Sen ki küçük peri, beni kendine bağlayarak başından büyük iş aldın kendine...
Ve kaçtın gittin işte... Yine de öyle hala resimlerin ne güzel bakıyor gözlerime...
Okyanus gözlü, yalın dilberim... Her gece ay sana doğuyor, sabaha karşı güneş beni vuruyor tek tek...
Her gün bir parçam düşüyor, her gün yenisi gelmiyor gidenlerin...
Bense hala hasretindeyim gidenlerimin...
Hangi yol bu içine saklandığımız...
Ne başı belli ne sonu...
İçimizden gelip, içimize giden...
Hangi yol bu ıslak, kaygan...
Kimsesizliğimzden yalnızlığımıza uçsuz bucaksız...
Ne gitmekle bitiyor, ne aşınıyor yürümekle...
Issız karanlık, ölüme doğru ağır ağır...
Biz seninle ne varsa bu yollarda yaşamıştık...
En çabuk sen yoruldun, en hızlı ben yürüdüm bu yollarda...
Yağmurlarımızmı yağmadı üstümüze, biz sırılsıklam aşık olmadıkmı...
Yollarım var senden geçen, veya bir sen varsın yolumda duran...
Bir yol ver geçem ağlamadan ardın sıra...
Bırak bu sefer sen gitme benden...
Bu yollar geçsin ömrümden veya ben gideyim bu sefer sen kal...
Uzun zamandır geçmediğin bir yol var içimde...
Her anını taşlarına tırnaklarımla kazıdığım bir yol...
Yolsuz kalsamda bazen karanlığında sevdanın...
İçimde eksenini kaybetmiş bir dünya oluveriyorsun...
Senin eksenin ben... Benimse tüm dünyam sen...
Depremler oluyor yollarımda... Sonra kış geliyor apansız...
Daha bahara çok mu var dersin...
Daha havalar biraz daha soğuk, yollarımız daha mı kaygan...
Bir yol var içimde, bir yolcu var içimden gelip geçen...
Geçtiği her yeri delip geçen...
Ayak izlerin var yollarımda... Yollar uzun geçip gidiyor adım adım...
Yollarım çaresiz... çare sen... Ne olurdu bir kez daha geçsen... dursan... kalsan... gitmesen... gitmesek...
Evet o pişmalık ki geri dönülemeyen pişmanlık... Kapıları bu kadar çabuk kapatmamalı insan... Pişmanlığıyla da bu kadar yüzleşmemeli... Teşekkür ederim güzel yorumunuz için...
Beni anlatmak için başka kelimeye gerek yok zaten... Ne güzel anlatmışsın... Nereden bulursun böyle resimleri, nasıl cuk diye oturur ruh halime... Ne diyeyim ya çok mutlu ettin beni geceyeli... Allah (CelleCeleluhu) yolunu açık etsin daima...
Yürüyor yalnızlığım...
Adım adım büyüyor aynı zamanda...
Kaç vakit bekledim geleceksin diye...
Kaç ömür harcadım bir bir, adım adım...
Düşerken benide götürseydinya...
DAha kaç zaman daha bekleyeceksin ki gelmemi...
Oysa ben hiç gelmeyeceğim...
Martılarda senin gibi her zaman buradalar ama hep uzaklar...
Sanki bir düş gibi... Senin gibi...
Bir varmış bir yokmuş teker teker...
Bu hazin sonunda bir göreni varmıdır bilmem...
Bu alıntı öykünün...
Kaç kişi daha yaşamıştır kim bilir yaşadıklarımızı...
Herkezin yaşadığı gibi yaşasamda, herkesin sevdiği gibi sevemem ben...
Tek tek nasıl düştüyse gözümden umutlarım...
Ah o yarınlarım...
Evimiz, odamız ve bu kocaman yalnızlığımız...
Kendimizi kendimizle tartma yarışımız...
Ah o ihtirasımız...
Yoğumuz varımız ve içimizdeki gereksiz derin sancımız...
Nasıl vurmak bu kendimizi birbirimize...
Ah o yalanlarımız...
Bencilliğimiz, kıskançlığımız ve çoktan kör olmuş hasretimiz...
Nasıl da kırmak kendimizi birbirimizle...
Ah o savaşlarımız...
Kanımız, canımız ve içinden çıkamadığımız kör kuyularımız...
Nasıl düşmek o kendimizden birbirimize...
Nasıl kaçmak aşktan sevdadan kuytulara köşelere...
Hiçbir ölüm alamayacakken seni benden...
Nasıl bir gurur bu aman tanrım...
Acımasız, umarsız...
Ah bu benim fani ruhum...
Ölümmü çok geldi söyle...
Nasıl bıraktım kendimi göz göre göre ellerimle...
Aşkın ki senin benim için ölümden öte...
Sevdan ki bir avuç canda bir tutam ruhum işte...
Bu sonlar beni öldüremiyor belli ki...
Kazandıklarımı biliyorum elbet... Ama seni kaybetmekle neleri kaybettim mechul...
Tekrar teşekkürler, ben yazarken fazla ölçüp tartmam, muhakkak vardır hepsinin bir hikayesi ki uzun süredir aslında güzel bir şeyler paylaşmak değildir amacım. Anlatılması zor şeyler yaşıyorsanız ve anlatamayacağınızdan eminseniz sadece anlatmaya çalışırsınız... İnsan zekası o kadar farklı birşeyki daha fazla kelimeye ihtiyaç duyuyorum çoğunda ve çoğunda eksik kalıyorum. Bir gün yeni kelimeler bulunca yine yazacağım ve en iyisi olana kadar yazacağım hep eksik yazıyorum bir gün tamamını yazacağım... Kısmet... Tekrar teşekkürler...
Bu sönük kelimeler yakışmıyor sana, ki seni yargılamak ta bana düşmez ama biliyorum ki sonu gelmedi daha yazacaklarının, belli ki bir nedeni var ama nedeni buraya yeni şiirler yazmamaya değecekmi iyi düşün. Velakin yine de yazmamakta ısrarlıysan bende bilirimki değmiştir...
Ben hala buralardayım, olmam gereken yer burasımıdır bilmeden... Kayboluşlarımın yıldönümlerini kutluyorum bir bir... Okumak çoğunda yazmaktan daha güzel sanki... Tanımadığım insanları okumak... Bilmediğim cümleleri görmek... Kelimeler yakışıyor bazısına işte...
Geceyeli; beni anlamaya calıstığın için teşekkürler ve yazdıklarımı anlayabildiğin kadar yazıyorum ne bir eksik ne bir fazla anlatmak istediklerim... Tekrar görüşmek dileğiyle...
Yol görünür uzaktan, uzaklara yarenlik yaparım...
Son görünür ufuktan, ufuklara dilekler tutarım...
Ne söylesen alınmaz deli gönül, ne anlatsan boş yarım aklınla...
Gider kendini yaman bir sevdaya vurur, tutamazsın bile...
Hani tutsan bile alır seni de götürür...
Bu yüzden işte şarkılar daha anlamlı, filmlerin, şiirlerin ruhu oluverir birden...
Alacakaranlıkta da yakamozdada sevda kendini dinlettirir sana...
Dinlediğin bir müzk tınısı, bir sözün anlamı değildir aslında...
İnsanoğlu ne isterse onu duyar radyodan, televizyondan...
Neyi istiyorsa onu alır, kitaplardan...
Sevda bu ya giderken bütün hesapları kapatmalı bir bir aslında...
Geride yarım bir aşk kalmamalı, yani eskisi silinmeli lugattan...
Yeni sevdalar eskileri aratmaması gerektiği için unutulmalı eskiler...
İçime garip bir hüzün çöksede çoğunda bu bitmek bilmez yolların,
Kitaplara da bu kadar küsülürmü veya insanlara...
Yine de her anım adın nerede geçecek, nerede senden bahsedecekler, acaba şu uzaktan gelen senmisinlerdeyim...
Yani beni asla arama, kendimin bile bulamayacağı bir yerdeyim...
Ah be çocuk dokunmaya çalıştığın güneş de değilki... ve hala yanı başında duruyor ay ışığı... Sıcak olsun diye güneşten yakamoza koşan çocuk... dokunabildinmi söyle lütfen... Yalınlığınla anlattığın yalnızlığına bizi ortak ettin ya... Gitmek de bir çözüm tabi... Kalmak nasıl çözüm oluyorsa...
velakin hepimiz bir tutam candan ibaretiz işte, hepimiz aynı yolun yolcusu, yalnız yada kalabalık yaşamanın ne anlamı var, giderkende götürmek istemezmiydik sanki sevdiklerimizi. ölüm kutsal bir emanet, kutsal bir vazife. kim demiş erken öldü genç yaşta gitti diye, biz değilmiyiz yüz yıl yaşasak sevmeyince değer vermeyince yaşamdan sayılmayan. ömrümüz öyle güzel geldi geçti kimi 80 senede yaşadı yaşanılacak ne varsa, kimi yirmisinde hayatın çoktan bitirdi yaşamın o taze kanını. söylesene üstad öz önce ölmüş olmakla az sonra ölmenin arasındaki fark nedir. söylesene üstad sevdiklerimde benimle gelseydi, ah bir kalabalık ölebilseydim çokmu bencilce olurdu dersin. kalabalık mı yaşadık ki yalnız ölümlerden korkar olduk. sevindirdiğin kadar kalabalıksın işte. biz değilmiyizki ölüm adını duysak Allah korusun deyip tahtalara vuran, kimi kimden korusun Allah, kim uzun yaşamayı haketti ki kim kararını verdi. ah be bir yalnız ölebilseydim üstad bir yalın tertemiz ölebilseydim. hani ardımsıra üzülmeseydi kimse veya o ananın o sevdalının gözyaşlarını görmeseydim ebedi mabedimde. ölüm dediğin nedir? insan dediğin nedir? bir avuç can işte, şimdi sırtını dönme zamanı değil hayata bilesinki giden artık gittiği yerde kalacaktır. bir adım ötede en fazla giden gitmemiştir de zaten biz geç kalmışız. ah be üstad biz yalnız ölümlere can verdik, hayat olduk sevdalarımızın gözünde... yine de üşümeyemi çalışıyoruz nazik kabrimizde...