ykalaman

ykalaman

Üye
03.03.2004
Uzman Çavuş
7.488
Hakkında

  • Konu: Meme Kanseri
    Arkadaşlar doğruluk payı var.. deodorant alırken lütfen dikkat edelim
    >>BAYANLAR olayla daha çok ilgileniniz. BAYLAR yaşamınızdaki bayanlar
    >>
    >>için lütfen bunu okuyunuz.... ÇOK ÖNEMLiDiR...

    >>Epey bir zaman önce, Dan SULLIVAN'in desteklediği, Terry BIRK'in
    >>
    >>düzenlediği MEME KANSERi konulu bir seminere katildim. Meme
    >>
    >>kanserinin neden daha çok koltuk altına yakın bölgede yerleştiğini
    >>
    >>sordum.
    >>Anında soruma yanıt verilemedi. Bu mail'i daha yeni aldım ve sorumun
    >>
    >>yanıtlanmış olmasından ötürü çok mutluyum.

    >>HEPiNiZi HERGÜN KULLANDIGINIZ VE BiZi ÖLÜMCÜL BiR HASTALIGA
    >>
    >>SÜRÜKLEYEBiLECEK BiR ÜRÜN ÜZERiNDE YENiDEN DÜSÜNMEYE DAVET EDiYORUM.
    >>Bugünden sonra ben bunu kullanmayacağım. Bu bilgiyi bana bir arkadaş
    >>
    >>ım yolladı, ben de başka birine yolladım. Ancak o bunu daha önceden
    >>
    >>bildiğini söyledi. Ben de, keşke l4 yıl önceden bunu bilmiş
    >>
    >>olsaydım. Bu bilgiyi daha yeni bir seminerden öğrendim
    >>ve bunları da sizlerle paylaşmak istiyorum. Meme kanserlerinin en önde
    >>
    >>gelen sebeplerinden birisi ANTI-PERSPIRANT'lardir.
    >>Toksinlerin konsantrasyonuna ve hücre bölünmesine, dolayısıyla
    >>
    >>kansere yol açar. EVET ANTI-PERSPIRANT...
    >>Deodorant kombinasyonu olan ürünlerin pek çoğu da
    >>
    >>ANTI-PERSPIRANT'tir. Deodorantlar zararlı değildir. Ancak terlemeyi
    >>engelleyici deodorantlar zararlıdır. Çünkü insan vücudunun
    >>
    >>toksinleri için sahip olduğu birkaç önemli bölge vardır. Bunlar;
    >>
    >>KULAK ARKALARI, DiZ ARKALARI , APIS ARALARI VE KOLTUK ALTLARI'dır.
    >>
    >>Toksinler buralardan terleme yoluyla atılır. Adından da anlaşılacağı
    >>
    >>gibi ANTI-PERSPIRANT (terlemeyi engelleyici) kullanımı koltuk altının
    >>
    >>terlemesini önlediği için toksinlerin dışarıya atılımını önler. Bu
    >>
    >>toksinler sihirli bir şekilde yok olmazlar. Bunun yerine, vücut onları
    >>
    >>koltuk altı lenf modüllerinde biriktirir ve hemen meme kanserlerinin
    >>
    >>büyük bir bölümü memenin üst diş kadranında oluşur. Burası tam olarak
    >>
    >>lenflerin olduğu bölgedir. Buna ek olarak, erkekler, ANTI-PERSPIRANT
    >>
    >>la oluşan meme kanserlerinde kadınlara oranla daha şanslıdırlar.
    >>
    >>Nedeni koltuk altı kıllarının olusudur.
    >>Kullanılan anti-perspirant'in çoğu kıllar tarafından tutulur. Cildin
    >>
    >>direkt teması önlenir. Oysa antiperspirant'i kılları tıraş ettikten
    >>
    >>hemen sonra kullanan kadınlar bu riski arttırırlar. Çünkü tıraş
    >>
    >>derinin koruyucu tabakasını zedelediği için kimyasal maddeler giriş
    >>
    >>ini kolaylaştırırlar.
    >>Lütfen bunu ulaşabileceğiniz herkese iletiniz. Uyanıklık yaşamınızı
    >>
    >>kurtarabilir. Eğer siz de bu dertten yakınıyorsanız, lütfen araş
    >>
    >>tırınız.
    >>Bence ayni sonucu alacağınızdan eminim.
    >>Orijinal iletiden özetle çeviri:
    >>Dr.. Himmet OKYAY
#19.10.2004 07:34 1 0 0
  • Aslantuğ diziden ayrılıyor mu?
    Ekranların reyting rekortmeni dizisi Bir İstanbul Masalı`nın oyuncuları önceki gün tam kadro Capitol Alışveriş Merkezi`nde bir imza gününe katıldı

    Ekranların reyting rekortmeni dizisi Bir İstanbul Masalı`nın oyuncuları önceki gün tam kadro Capitol Alışveriş Merkezi`nde bir imza gününe katıldı. Ancak gözler dizinin Selim`i Mehmet Aslantuğ`u aradı. Organizasyonu düzenleyen D&R yetkilileri, Aslantuğ`un trafikte olduğunu ve geleceğini söyledi. Saatler geçti ama hâlâ oyuncu ortada yoktu. Dedikodulara göre Aslantuğ ile bir süredir yapımcılar arasında bazı sorunlar varmış. Bu nedenle diziyle ilgili organizasyonlara katılmıyormuş.
#18.10.2004 13:15 1 0 0
#16.10.2004 08:36 1 0 0
  • Kilo almak isteyenlere rehber
    Aşırı kilolu olmanın nasıl sakıncaları varsı, aşırı zayıflık da bir çok sağlık sorununu beraberinde getiren, patolojik bir durum.

    Günün Uzmanı: Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ

    Zayıflık, gerek kadın, gerekse erkeklerde hastalık riskini artırır.

    Beden Kitle İndeksi 16nın altında olduğunda, erkeklerde ölüm oranı 3 kat artış gösterir. Aşırı zayıflık, tıpkı aşırı şişmanlık gibi sıra dışı, araştırılması ve tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır.

    Bazı insanlar aşırı zayıflıktan şikayet ediyor. Kimler aşırı zayıf sayılabilir?

    Zayıflığı çok basit bir şekilde, vücut ağırlığının olması gereken kilonun altında olması şeklinde tanımlayabiliriz.

    Vücut ağırlığını Beden Kitle İndeksi (BKİ) dediğimiz bir ölçümü esas alarak ölçebiliriz. Kişinin vücut ağırlığını (kg biriminden), boyunun karesine (metre biriminden) böldüğümüzde çıkan sonuç bize BKİ değerini verir.

    Örnek vermek gerekirse, 70 kg ağırlığında, 1.74 m uzunluğunda bir kişinin BKİ, 70 / (1.74 x 1.74) = 23.12 kg/m2 dir.

    Buna göre, BKİ 18.5-20 ise 0.

    Basamak, BKİ 18.4-17 arasında ise 1.

    BKİ 16.9-16 arasında ise 2. Basamak,

    BKİ <16 olduğunda ise 3. Basamak zayıflık olarak değerlendirilir.

    Çok yiyorum ama hiç kilo alamıyorum şikayetlerinin temeli nedir?

    Her şeyden önce Çok kelimesi kişiden kişiye göre değişir. Kişisel değerlendirme bir kenara bırakılıp, objektif kriterlerle yola çıkıldığında gerçekten çok yediği halde kilo alamayan bir kişide önce bu duruma neden olan bir hastalığın varlığı araştırılmalı.

    Müzmin bağırsak enfeksiyonları, yeterli besin bulamama, dengesiz beslenme, aşırı enerji harcama gibi toplumsal nedenler yanında, şeker hastalığı (özellikle 1. Tip), kanser, tiroid bezinin fazla çalışması (hipertroidizm), tüberküloz gibi enfeksiyon hastalıkları, böbreküstü bezlerinin yetersiz çalışması, iltihapla seyreden bağırsak hastalıkları gibi sorunlar psikolojik ve emosyonel stres gibi nedenlerle ortaya çıkar.

    Anorexia nervosa ve Bulumia gibi yeme bozukluğuyla giden psikiyatrik hastalıklarda da aşırı zayıflık görülür.

    Anoreksia nervozada kişi kalori alımını azaltır. Bulumiada ise genellikle aşırı yemek yedikten sonra kendisini kusmaya zorlayarak tüm yediklerini kusar veya laksatif kullanır. Bunlar psikolojik hastalıklardır, tedavi gerektirir.

    Kilo almak isteyen bazı kadınlar eczanelerden kortizon haplarını satın alıp içiyorlar. Bunların etkileri nedir?

    Son derece yanlış ve organizmada inanılmaz hasarlara yol açabilir. Kortizon metabolizma üzerinde etkili, yağ dokusunda toplanmaya neden olan bir hormon. Bizim bile verirken kırk defa düşündüğümüz, ancak doğru hastalıklarda çok yararlı sonuçlar veren, değerli bir ilaçtır.

    Yanlış kullanımlarda bağışıklık sisteminin baskılanması sonucu öldürücü enfeksiyonların gelişmesi, cildin incelmesi, kolay kanamaların ortaya çıkması gibi etkileri görülebilir. Düzgün bir kilo alımı değil de sadece gövdede şişmanlama, kol ve bacaklarda incelme (patatese geçirilmiş 4 kürdan) şeklinde çirkin bir kilo dağılımı yapar.

    Kilo almak isteyenlere önerileriniz...

    Nedenin iyi bilinmesi ve ona göre tedavi programının belirlenmesi gerekir. Enerji alımına, günde 500-1000 kalori eklenmeli. Enerji alımında karbonhidratlar çoğaltılmalı.

    Diyetin vitamin ve mineral içeriği zengin olmalı. Özellikle B grubu vitaminler yoğun verilmeli. Bu gruptaki vitaminler iştah artışı sağlarlar. Anorexia nervoza ve bulimia gibi hastalıklarda ise psikolojik destek tedavisi ön plana geçer.
#13.08.2004 09:42 1 0 0
  • Gülmek, doğal terapi
    Psikoloji üzerinde terapi etkisi yapan gülmenin masrafsız bir tedavi yöntemi olduğunu belirten Gülme Kulübü Başkanı İlham İnan Dündar, "Gülmek, insanın kendisini iyi hissetmesini sağlıyor" dedi.

    Yapılan araştırmalara göre, gülmenin sağlık üzerine olumlu etkiler yaptığını anlatan Dündar, herkesi içinden geldiği kadar gülmeye, bunu yapamayanları ise her fırsatta komik filmler izlemeye yada eğlenceli ortamlara katılmaya çağırdı.

    Hayatı rutin olmaktan kurtarmanın en iyi yollarından birisinin de bazı radikal değişiklikler yapmak olduğun ifade eden Dündar, "İşe önce saç stilinizi değiştirmekle başlayabilirsiniz. Ardından kendinize değişik bir giyim tarzı oluşturun ve alışverişlerinizi bu doğrultuda yapın. Ayrıca evinizde de yenilikler yapabilirsiniz. Örneğin, başka bir eve taşınabilir veya sadece dekorasyonu değiştirebilirsiniz" diye konuştu.

    İnsanların kendilerini şımartmasının da bir çeşit terapi olduğunu dile getiren İlham İnan Dündar, "Hafta içinde kendinize bir gün belirleyin. Bu, işlerinizin en az yoğunlukta olduğu bir gün olabilir. Çocuklarınız okuldayken veya bakıcı evdeyken, kendinize ait bir program yapın. Önce küveti doldurup içine rahatlatıcı losyon veya aroma yağları ilave edin. Ardından, vücudunuz tamamen dinlenene kadar küvette yatın. Hatta bunu yaparken müzik açın, yanınıza içecek ve bir de kitap alın. Bu şekilde hem vücudunuzu hem de ruhunuzu dinlendirmiş olursunuz. Banyo keyfi bittikten ve iyice durulandıktan sonra, vücudunuzun her bölgesini kremlemeyi ihmal etmeyin. Sonra da zamanınız doğrultusunda canınız en çok ne çekiyorsa, onu yapın" şeklinde konuştu.

    İnsanların günü yaşayamamaktan şikayet ettiğini söyleyen Gülme Kulübü Başkanı İlham İnan Dündar, "Genellikle çoğumuz, hayatımızı önceden planlamayı tercih ediyoruz. Bu şekilde de bugünü yeterince farkına vararak yaşayamıyoruz. Bu nedenle hayatınızı arada bir plansız, anlık yaşayın. Göreceksiniz bu yaşamdan daha fazla tat almanızı sağlayacak. Kendinizi ödüllendirin. Eğer tatlı yemeyi seviyorsanız, kendinizi arada bir çikolata, tatlı veya şekerlemelerle (düşük kalorili) ödüllendirebilirsiniz. Ancak miktar konusunda dikkatli olun. Aksi halde sağlığınızı zorlayabilirsiniz. Tatlı yemek yerine başka şeyler de tercih edebilirsiniz. Bunun da ne olduğuna kendiniz karar verin" ifadelerinde bulundu.
#12.08.2004 07:35 1 0 0
  • Felç beynin öğrenme kapasitesini artırıyor
    Felcin iyi bir yönü varmış! Beynin öğrenme kapasitesi artıyor!

    Felç geldikten sonra altı ay süreyle beynin öğrenme kapasitesi artıyor! Nedeni, beynin üçte birlik kısmında bilgileri aktaran GABA adlı bir kimyasal. Felç sonrası bu kimyasalın seviyesi değişiyor.

    Alman Jena Üniversitesi`nden Prof. Otto Witte "Hastanın tedavisinde felçten hemen sonraki altı aylık devre iyi değerlendirilmeli" dedi.
#12.08.2004 07:34 1 0 0
  • Konu: Arkadaşlar!
    Arkadaşlar,
    > >
    > > Firmalarımdan birinin kardeşi, maili forward'layabilirseniz çok mutlu
    > > olurum. İyi çalışmalar...
    > >
    > > Banu İnan
    > > 25/06/2004
    > >
    > > Okan Sönmez 20 yaşında lösemi (kan kanseri) hastası , çapa tıp
    > fakültesinde
    > > yatıyor, hayatta kalmak için her gün en az iki ünite trombosite
    ihtiyacı
    > > var. Ama kan grubu?B rh (-)? (negatif) olduğu için ailesi kan(daha
    > doğrusu
    > > trombosit) verecek donör bulmakta zorlanıyor. Babası Hayrettin Sönmez
    > > insanların ilgisizliğinden yakınıyor. İşyeri olan İstanbul Büyükşehir
    > > Belediyesi? ne yaptığı başvuruya 30 bin çalışan arasından sadece 3
    kişi
    > > cevap vermiş. Oğlunu yaşatabilmek için varını yoğunu ortaya koyuyor.
    > Eğer
    > > siz veya bir tanıdığınız B rh (-) kana sahipse lütfen Hayrettin
    Sönmez?e
    > > ait 0535 744 87 10 numaralı telefonu arayın. ?Yok ben böyle işlerle
    > > ilgilenmem? diyorsanız. En azından mouseunuzu birkaç kez tıklatarak bu
    > > mesajı adres defterinizdeki kişilere yollayın. Orda yatan sizin
    > çocuğunuz
    > > veya kardeşiniz olabilirdi.
    > > Not: Trombosit kanın pıhtılaşmasına yol açan bir maddedir. Kişi
    > trombosit
    > > verdikten 3 gün sonra yeniden trombosit verebilir. Sağlıklı bir insan
    > yılda
    > > 24 kez trombosit verebilir. Kandaki trombositin ayrıştırılması işlemi
    > > yaklaşık 50 ile 70 dakika arasında sürmektedir
#11.08.2004 18:46 1 0 0
  • KENDİN İÇİN TÜRKÇE KONUŞ
    "Türkçe senin ana dilin!
    İlk öğrendiğin dil!
    Daha iyi ifade edemezsin kendini yabancı sözcüklerle!
    Boşuna inkar etme, en iyi Türkçe'yi biliyorsun!
    Başka bir dile özenmek yerine; sahip çık kendi diline!
    Yerini tutar mı okuduğun güzel
    Şiirlerin, annenin sana söylediği ninnilerin,
    Ilk aşkından duyduğun "seni seviyorum"un?

    "Enternasyonal" demeyiver bu seferlik, "uluslararası"nı dene!
    Kendin için dene!
    Faydası olacak sana ve senden sonrakilere! İnan buna! Kalpten inan!
    Yüzyıllar boyunca konuşulagelmiş, çok ayrıntılı ve kusursuz bir dilbilgisine sahip olan bu dile saygı duy!

    Yabancılaşma kendine, kendi insanlarına...
    Konuşamadığında kendi halkınla, farkedeceksin içler acısı durumunu!
    Öyle bir dil yaratmışsın ki kendine İngilizce - Fransızca - Arapça...
    Ne sen anlarsın kendi insanını, ne o anlar seni...
    Ve kimse kimseyi anlamadığında, millet de kalmaz ortada, vatan da...
    Bu hayatının sonudur, kabul etmek istemesen de...

    Son bir şansımız daha var Türkçemiz için, insanlarımız için, Türkiye
    için.
    Baştan "hoşçakal" diyerek başlayalım "bye bye" yerine..."

    B T H | Bağımsız Toplumsal Hareket Derneği
    http://www.bth.org.tr
    Farklılıkları Bir Kenara Bırak; "ÜLKENE SAHİP ÇIK"
#09.08.2004 10:13 1 0 0
  • Peri Kızıyla Çoban Hikayesi


    Çok eski zamanda,
    - Oğuz Han Hükümdarmış. - İşitmiştim Turan'da Bir peri kızı varmış.
    Bu nazlı peri kızı, Bu güzellik yıldızı, Her gönülde bir sızı Bırakarak yaşarmış.
    Issız dağlarda gezer, Yokmuş izinden eser, Bazen göründüğü yer, Bir sihirli pınarmış.
    Yüzü penbe bir şafak, Gülse güller açacak... Yaşarmış Elden uzak,
    Dostları çobanlarmış.

    Bu kız öyle güzel ki: Çıldırtır aşkı belki. O kadar muhayyel ki: Akıllara zararmış.
    Cefa imiş adeti! Hiç yokmuş merhameti. Sevmeyen bu afeti, Sevenden bahtiyarmış.
    Vururlurmuş kalbinden, Bir kere onu gören, Aşıkları tahminen, Gür saçları kadar mış.
    Gençlerin yüzü solmuş, Gözleri yaşla dolmuş. Aşkı bir afet olmuş, Bütün cihanı sarmış...
    Ulu Hakan Oğuz Han, Bu kızı merak eder, Görmek ister yakından.

    Çağırtır yanına.. Der:
    Sevimli kız, güzel kız! Dağ başlarında yalnız Yaşıyorsun, bu neden? Bu güzelliğinle sen
    Bir sihirli güneşsin! Sevimli kız, güzel kız! Tek yaratmaz, Tanrımız Kimseyi tabiatte.
    Var bir eşin elbette, Sen de birine eşsin! Kız, böyle tek yaşamak Yaraşır mı -hele bak! -
    Senin gibi güzele? Gel, karış artık 'El'e; Neslimiz güzelleşsin!

    Kız der ki: Ulu Hakan, Ben de sevdim bir zaman.
    Vaktile genç bir çoban Sevgilimdi, eşimdi; Yalnızım fakat şimdi.
    Dağlarda bahtiyar, şen, Sevişerek yaşarken Bir söz onu incitti; Bana darıldı gitti.
    Ne kendi geldi geri; Ne duyuldu haberi.. İşte o günden beri Hissizim, kayıtsızım;
    Tek yaşayan bir kızım.

    Hakan -düşünür biraz-
    Der: Bu doğru olamaz! Senin gibi güzel kız, Daima böyle yalnız, Dağ başında yaşar mı?

    Kız der ki: Çare var mı? Ben bir eşsiz güneşim, Gösterin nerde eşim? .. Sevenler beni belki,
    Şu geniş göklerdeki Yıldızlardan daha çok, Fakat istediğim yok. İnanın buna siz de;
    Bulunmaz içinizde.

    Hakan der ki: Ne zarar, Bulunmasa da, arar; Şüpheden kurtuluruz.
    Sen cevap ver, buluruz İstediğini belki...

    Kız der: O halde peki! Kimlerse beni seven,
    - Haber verin şimdiden - Deneyim onları ben Bir sihirli oyunla. İçlerinden bana kim
    Cevap verirse.. benim O, olacak sevdiğim; Ben yaşarım onunla!

    Bu haber, dalga dalga Dağılır ortalığa. Aşıklar; uzak, yakın Yollardan akın akın Gelirler.. zavallılar,
    - Hep birden genç, ihtiyar - Kapılıp ümitlere: Toplanırlar bir yere. Peri kızı, güzel kız;
    Ufka doğan bir yıldız Gibi, yüksek bir gurur İçinde gelir, durur. Silkinince ansızın,
    Değişir şekli kızın: Kuş olur, çiçek olur, Bazı kelebek olur. Bir gül olur açılır,
    İnci olur saçılır... Bir buluta bürünür; Bin şekilde görünür..
    Aşıkları hep birden, Şaşırıp kalır buna.. Bulunmaz cevap veren Bu sihirli oyuna.

    Kız: 'Artık ne çare! ' der;
    Hakana veda eder.
    Ayrılacağı zaman; Ta uzaktan bir çoban -Gözleri dolu yaşla- Helecanla, telaşla
    Koşar; huzura girer: 'Ruhsat olursa eğer, 'Taliimi deneyim! 'Sormayın; kimim, neyim..
    'Bir sevda havasile, 'Bir hicranın yasile, 'Aşarak yüce dağlar, 'Gezerken diyar diyar;
    'Ansızın bu haberi 'Duyunca döndüm geri. 'Bir sevinçli duyguya 'Kapıldım.. gönül bu ya!

    Hakan der ki o zaman: Küstahlık etme çoban! Bu kız senin ufkuna
    Doğacak güneş değil. Bir zavallı çobana Layık olan eş değil. Doğrusu şu teklifin
    Bu peri kızı için Bir lekedir, bir züldür.

    Kız der: O da gönüldür, İncitmeyiniz sakın, Ben razıyım bırakın.

    Dururlar kızla çoban Karşılıklı o zaman. Silkinince ansızın, Değişir şekli kızın:
    Kuş olur; uçup konar Hakanın otağına.
    Çoban bakar, ah eder; O da bu sihri meğer Biliyormuş eskiden. Bir kafes olur hemen,
    Bu güzel kuşu alır, O anda kucağına.

    - Bu birinci imtihan. Bunu kazandın çoban!

    Kuş silkinir ansızın, Değişir şekli kızın: İnci olur bu sefer. Saçılır birer birer
    Hakanın ayağına. Kafes te her yerinden Dağılıp düşer hemen; Bir sedef olur, alır
    İnciyi kucağına.

    - Bu ikinci imtihan. Adın ne senin çoban!

    İnci yanar ansızın, Değişir şekli kızın: Her inci bu sefer de Bir başka çiçek olur.
    Canlanır hemen, yerde Boş kalan sedefler de Birer kelebek olur.
    Bir yanda, öyle renk renk Açılırken çiçekler; Bir yanda, titreşerek Dolaşır kelebekler..

    - Bu sonuncu imtihan. Tanıdım seni çoban, Anladım şimdi kimsin!
    Sen, beni ta eskiden Sevip sonra terkeden Vefasız sevdiğimsin.

    Bunu artık iyi bil: Eş olmam mümkün değil Sen gibi vefasıza.

    Çoban; gözünde yaşlar, O zaman nakle başlar Macerasını kıza:

    'Sevda, o bir peridir,
    'Karar etmez yerinde.
    'Gönül ki serseridir,
    'Dolaşır izlerinde.
    'Sevda, o gizli bir ok,
    'Görünmez kanatmadan.
    'Kavuşmanın tadı yok,
    'Ayrılığı tatmadan.
    'Ben ki, pek çok ağladım,
    'Gezdim hicrana giden
    'Yolları adım adım.
    'Beni artık yeniden
    'Hicrana atma, güzel,
    'Yeter ağlatma, güzel!

    'O her derde tahammül
    'Gösteren deli gönül;
    'Kah eder dünyaya naz,
    'Her dakika bulunmaz
    'Bir halde, bir kararda.
    'Sevdiği zamanlarda
    'Gül yaprağından ince! ..
    'Bir sitem işitince
    'Yaralanır derinden,
    'İncinir her yerinden.
    'Bir gündü.. yandı içim;
    'Dağıldı hep sevincim...
    'Elveda artık! ..' Dedim.
    'Tahammül edemedim
    'Bir söze, bir siteme.
    'Düşün ki: Terketmeme,
    'Yine aşkımdı sebep.
    'Serseri, dünyayı hep
    'Dolaştım adım adım;
    'Bir teselli aradım.
    'Bulamadım kimsede.
    'Bir günah ettimse de,
    'Şimdi işit ahımı,
    'Bağışla günahımı
    'Düştüğüm aşka, güzel!
    'Sebep yok başka, güzel!

    'Deniz geçtim, dağ aştım;
    'Haylı sene dolaştım,
    'Bahtım kara, saçım ak,
    'Ne şekle girmişim bak!
    'Başımın tacı güzel,
    'Halime acı güzel!

    Oğuz Han: Artık yeter;
    Bu gamlı sözlerle, der,
    Beni ağlatacaksın!

    Şüphe etme ki çoban,
    Sevdiğinin her zaman
    Affına müstahaksın!

    Var mı kızım, sen de bak,
    Bir başka eş olacak
    Senin gibi güzele!

    Elverir bu ayrılık!
    Gelin birleşin artık!
    Haydi verin elele!

    Geçsin neşe, eğlence
    İçinde hep gününüz!
    Tamam kırk gün, kırk gece
    Yapılsın düğününüz.

    İşte hemen o günü
    Başlayan bu düğünü
    'Felek' dedikleri pir
    Görünce, girmiş denir
    Yeniden bir yaşıma!

    Bu düğün öyle uzun,
    Sevinçli bir düğün ki;
    Bu, o şerefli gün ki:
    Darısı yurdumuzun
    Güzelleri başına!

    Orhan Seyfi Orhon
#07.08.2004 12:41 1 0 0
  • Sözün bittiği yerde TV'ler başlar...

    Costa Gavras, şiddet sahnelerine yer vermeden şiddeti bütün dehşetiyle yansıttığı 'Amen' filminde, Musevilerin gaz odalarında yok edilmesi sahnesini neden göstermediği sorulduğunda, 'Bir trajediyi göstermek mümkün değil' diyor. Filmin büyüsü de herhalde burada.

    Günlük yaşamımızda ise her gün 2. Körfez savaşının vahşetine tanık ve ortak oluyoruz. Auschwitz sonrası gibi, sözün artık bittiğini sanıyoruz, ama TV'ler hiç susmuyor. TV kanalları savaşı en iyi yansıtmanın rekabeti ve yarışı içinde. Bu rezilliğe "Rat's race' deniyor: 'Sıçan yarışı.' Bir işe yaramadığını biliyorum, ama ben 'bunları' izlemiyorum. En kötü şiddet, kanıksanmış şiddet. 'Şok ve dehşet'i aleladeleştiriyorlar. Televizyonların şimdiki misyonu da bu.

    21. yüzyıl geçen yüzyılı aratmayacak gibi gözüküyor. Bütün bu kıyamet alametlerinin arka planında Dünya'ya egemen olanların tesis etmek istedikleri nizamın esası yatıyor. Sermayenin küreselleşmesi dünya siyasetini yeniden formatlıyor. Şarbondan, Usame bin Ladin'e, oradan Saddam'a 'Ismarlanmış panik'lerle kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar ama pek işe yaramıyor. 11 Eylül'de ölen 3000'e yakın insana karşı, Afganistan'da benzer sayıda insanı katlettiler. Adeta ortaçağın kısas hukukunu uyguluyorlar. Buna uygarlık savaşı diyorlar ama savaşın uygarlığı olmaz.

    Amerikalı generaller basına verdikleri brifinglerde, 'Akıllı silahlar'ın yarattığı ölümleri 'minimize etmekten' bahsediyorlar. 'Savaşta sivillerin ölümünü sıfırlamak mümkün değil' diyorlar. Einstein'ın 'Akıllı adam kafasına miğfer takmaz.'demesi görüyoruz ki sebepsiz değil. Bağdat'ta çarşının ortasında gözdağı vermek için öldürülen bebelerin mazeretini dinlemek istemiyor artık dünya kamuoyu.

    Dostoyevski'nin 'Kim savaş istiyorsa, cepheye onları yollayalım.' tezi ne yazık ki günlük yaşamda söz konusu değil.

    Savaş, siyasetin başka araçlarla sürdürülmesi olarak hükmünü sürdürüyor. Peki bu nasıl bir siyaset? Kürt halkını insafsızca katleden Saddam'ı yıllarca uzaktan kumanda edenlerin, Ortadoğu'daki kaynakların yeniden paylaşımı politikaları için, kendilerine şimdi de uyduruk bir bahane bulmaları nasıl bir kirli siyaset? Ya dünyanın akbabalarının savaş sonrası Irak'ın yeniden yapılandırılması için şimdiden birbirlerine girmelerine ne demeli? Peki, Türkiye'nin stratejik işbirliklerini Filistin katliamından beri gözden geçirmek yerine, her şeyi pazarlık konusu haline getiren AKP yönetiminin siyasi anlayışı nasıl bir pişkinliğin tezahürü? Ortadoğu'daki ABD senaryolarını benimsedikleri halde, bunu kamuoyuna açıklamak yerine, 'Tabii aslında savaşa karşı çıkmak lazım.' deyip, takıyye yapmayı tercih eden siyasi çizgilere ve peşindeki belkemiksiz aydın takımına ne demeli?

    Neyse ki hayat bunlardan ibaret değil. Militarizmin, açlığın küreselleşmesi kendi karşıtını da yaratıyor ve dünyanın her yerinde, küresel bir adalet ve barış hareketi de hızla gelişiyor. Yeni-liberal bir küreselleşmeye karşı, farklı bir dünya özlemi, özgürlük ve eşitlik talepleri, yeni mücadele yöntemleriyle ete kemiğe bürünüyor.

    Ama artık çok zamanımız yok. Bush'lardan, Blair'lerden, Tayyip'lerden daha hızlı hareket etmemiz gerekiyor. 1998'de lncirlik'de 'Ne Sam ne Saddam' eylemleriyle başlayan, geçen yılın Ekim'indeTepebaşı'nda, 'Kayıtsız şartsız savaşa hayır' eylemleriyle devam eden ve Barış Girişimi'nin savaşa ve teröre karşı aldığı net tutumla kendi halesini yaratan süreç, barış mücadelesi için çok büyük bir kazanım.

    Dolmabahçe'deki 'Savaşa Hayır' eylemine giderken, 11 yaşındaki oğlum, 'Savaş çıktı, siz hala savaşa karşı eylem yapıyorsunuz' dedi. Böyle bakıldığında durum belki iç karartıcı, ama orta dönemde barış hareketi ile yoksullar hareketinin beraberliğinin, başka bir Dünya ve Türkiye'yi mümkün kılacağı inancı değil mi bugün hepimizi ayakta tutan? Bugün AKP, TÜSİAD, MGK mutabakatı karşısında, toplumsal muhalefetin hızla siyasallaşması ve kendi bağımsız hattını ortaya koyabilmesinin yaşamsal önemi var.

    Dünya ile ekonomik, siyasi bütünleşmeyi önüne hedef olarak koyan Milli Güvenlik Siyaset Belgesi ve bizi borç batağına sokup, şimdi de Ortadoğu batağına sokmak isteyenler karşısında, hassas dengelerin değişmesini TV'lerden seyretmekle yetinmek yerine, sürecin tayin edici bir aktörü ve faktörü olunması için, kendi yol haritamızı ortaya koyacak bir ortak akla ihtiyacımız var.

    Mesela, dış politikada sivil bir güvenlik politikasını örgütlemenin artık zamanı değil mi? Üniversitelerle, toplumsal muhalefet örgütleriyle, sendikalar, meslek örgütleri, yurttaş girişimleriyle, Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkaslar, vb., ekseninde farklı seçenekler üretecek ulusal güvenlik politikaları zeminleri yaratmadan, siyasetin kendiliğinden sivilleşeceğini mi sanıyoruz yoksa?

    Paçayı yeni liberal Derviş-Baykal kliğine kaptırmamış olan sosyal demokratlar, özgürlükçü bir sosyalizmden yana olanlar, merkeze olan tepkileriyle, aslında merkeze kayan AKP'ye oy verseler de, kıblesi asla Pentagon olmayacak olan samimi Müslümanlar, 'Yurtta barış, Dünyada barış' diyen ve gardıroplarından çıkmaya kararlı olan Kemalistler, çok kimlikli, çok kültürlü bir Türkiye'yi başkalarının ipine sarılmadan da gerçekleştirebileceğimize inanan mazlumlar, bütün bunları gerçekleştirmek için yan yana gelmemiz, kafa kafaya vermemiz için, şimdi değilse ne zaman?

    Galiba, şimdi değilse hiç bir zaman... Ve, işte o zaman, TV'ler önünde efsunlanmaya da berdevam.

    Ufuk Uras
    6 Nisan 2003
    Cumhuriyet Dergi
#02.08.2004 18:32 1 0 0
  • Konu: SAMSUNG P730
    noimage

    Network GSM 900 / GSM 1800 / GSM 1900
    Announced 2004, March
    Status Coming Soon
    Size Dimensions 94 x 45 x 24.5 mm
    Weight 123 g
    Display Type TFD, 256K colors
    Size 176 x 220 pixels
    - Second external 256 colors OLED display (96 x 64 pixels)
    - Dual rotation display
    Optional Ringtones
    Vibration In phone
    Languages
    - Polyphonic ringtones
    - USB port
    - Photo phonebook
    - Downloadable applications, games, logos and ringtones
    Memory Numbers in phone 2000
    Call records 20 dialed, 20 received, 20 missed calls
    - 64 MB internal memory
    - RS(Reduced Size) MMC card slot
    - Up to 100 min video recording
    Features GPRS Class 8 (4+1 slots)
    Data speed 32 - 40 kbps
    Messaging SMS, EMS, MMS, Email
    Clock Yes
    Alarm Yes
    Infrared port Yes
    Games 3 - BubbleSmile, Fun2Link, Mobile Chess + 3D games
    Colors
    - Build-in digital 1 MP camera with QVGA (240x320) video
    - Java
    - MP3 player
    - WAP 2.0
    - T9
    - Voice memo
    - Calculator
    - To do list
    - Currency converter
#29.07.2004 10:23 1 0 0
  • noimage

    Network GSM 900 / GSM 1800
    Announced 2003, 4Q
    Status Available
    Size Dimensions 105 x 46 x 26 mm
    Weight 83 g
    Display Type CSTN, 4096 colors
    Size 101 x 80 pixels
    - Screensaver
    Optional Ringtones 23
    Vibration In phone
    Languages
    - Polyphonic ringtones
    Memory Numbers in phone Yes
    Call records Yes
    Features GPRS No
    Data speed
    Messaging SMS, EMS
    Clock Yes
    Alarm Yes
    Infrared port No
    Games Yes
    Colors Copper Polished and Midnight Blue
    - T9
    - Voice dial
    Manual Click here
    Price Buy here >>> Communication Telecom Intl :: Plemix :: Worldex

    Battery performance
    Stand-by Talk time
    Standard battery, Li-Ion Up to 290 h Up to 4
#29.07.2004 08:46 1 0 0
  • Konu: Siemens S65
    noimage

    Network GSM 900 / GSM 1800 / GSM 1900
    Announced 2004, March
    Status Coming Soon
    Size Dimensions 109 x 48 x 18 mm, 85 cc
    Weight 98 g
    Display Type TFT, 65K colors
    Size 132 x 176 pixels, 9 lines
    Optional Ringtones
    Vibration In phone
    Languages
    - Polyphonic ringtones
    - SyncML
    - Build-in handsfree
    - Download assistant for ringtones, logos and games
    - USB port
    Memory Numbers in phone 1000 x 14 fields
    Call records 10 dialed, 10 received, 10 missed calls
    - 11 MB shared memory
    - RS(Reduced Size) MMC card slot, 32 MB card included
    Features GPRS Class 10 (4+1/3+2 slots)
    Data speed 32 - 48 kbps
    Messaging SMS, EMS, MMS, Email, Instant messaging
    Clock Yes
    Alarm Yes
    Infrared port Yes
    Games Yes
    Colors Steel Black
    - Build-in digital 1.3 Mpix camera with MPEG4 video
    - Bluetooth
    - Java MIDP 2.0
    - WAP 2.0
    - T9
    - Organizer
    - Calculator
    - Stopwatch
    - Reminder list
    - Voice dial
    - Voice command

    Battery performance
    Stand-by Talk time
    Standard battery, Li-Ion 750 mAh Up to 250 h Up to 5 h
#29.07.2004 08:36 1 0 0
  • Yalnızca Kanatlarına Güven


    aşkımız bir gün uçup giderse aramızdan sevgilim
    sırt çantalı bir duman gibi
    bir melekle çarpışan kelebeğin kanadından dökülen toz
    bir çağlayanda sürüklenen bir dal parçası gibi
    istemediğimiz yerlere giderse aşkımız
    sevgilim
    yalnızca kanatlarına güven

    kendi yarattığımız boşluğun ucunda
    sıkı sıkı tuttuğumuz bir kapı koludur yaşam
    ve aşk, en derin kuyumuza düşen keman
    yürüdüğümüz yollar daralırken
    çökerken altımızdaki merdivenler
    sevgilim
    yalnızca kanatlarına güven

    sevdalılar bilir
    bir kuş yağmurudur ilkbahar
    sevmeyi beceremeyenlerin koyduğu yasaklar
    çözülüp gider çocuk gölgelerinde yazın
    ve ağzımızın içinde dağılır aşk
    sapsarı bir şeker gibi erirken sonbahar
    bitmeyen bir kıştan söz açılırsa sevgilim
    sevgilim
    yalnızca kanatlarına güven

    elimi uzattığımda sana gemileri göstermek için
    dümende kan kokusuyla bayılmış bir kaptan
    ateşin yüreğine sürüklenen bir ülke ufukta
    ve çekirge sürüleri yolcu bavullarından çıkan
    sevgilim
    dökülürken tüyleri
    savaş uçaklarına çarpan güvercinlerin
    her gün değişen atlasların içinde tara saçlarını
    ve yalnızca kanatlarına güven

    götürürlerse bir gün beni ellerim iplerle bağlı
    şiirlerimin bilmediği yerlere ve hiç kimsenin
    alnımdan fırlayacak göçmen bir kuş gibi dur
    dünyanın paslanmış sırtında
    ve bensizliğe havalanırken
    korkma sevgilim
    sevgilim
    yalnızca kanatlarına güven

    Akgün Akova
#17.07.2004 08:47 1 0 0
  • Konu: Üç Dil
    Üç Dil


    En azından üç dil bileceksin
    En azından üç dilde
    Ana avrat dümdüz gideceksin
    En azından üç dil bileceksin
    En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
    En azından üç dil
    Birisi ana dilin
    Elin ayağın kadar senin
    Ana sütü gibi tatlı
    Ana sütü gibi bedava
    Nenniler, masallar, küfürler de caba
    Ötekiler yedi kat yabancı
    Her kelime arslan ağzında
    Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
    Kök sökercesine söküp çıkartacaksın
    Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
    Her kelime bir kat daha artacaksın

    En azından üç dil bileceksin
    En azından üç dilde
    Canımın içi demesini
    Canım ağzıma geldi demesini
    Kırmızı gülün alı var demesini
    Nerden ince ise ordan kopsun demesini
    Atın ölümü arpadan olsun demesini
    Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
    İnsanın insanı sömürmesi
    Rezilliğin dik alası demesini
    Ne demesi be
    Gümbür gümbür gümbürdemesini becereceksin

    En azından üç dil bileceksin
    En azından üç dilde
    Ana avrat dümdüz gideceksin
    En azından üç dil
    Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
    Ne şu ne busun
    Oğlum Mernuş
    Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun.

    Bedri Rahmi Eyüboğlu
#17.07.2004 08:46 1 0 0
  • Atların Yağması


    en güzel serüvenlerimizin gemilerini yaktık
    perişan ayaklarımızda yağmur sesleri çılgın
    saçlarımızdan kaçan dağınık ordulardık
    gözlerimizde paslı kilitler huysuz
    öperken korkunç
    sağır dudaklardık
    sağır dudaklarımızla uzun soluklu yağız atlardık
    yağıyorduk korkusuz

    Murathan Mungan
#17.07.2004 08:45 1 0 0
  • Konu: Giderim
    Giderim


    Artık seninle duramam
    Bu akşam çıkar giderim
    Hesabım kalsın mahşere
    Elimi yıkar giderim

    Sen zahmet etme yerinden
    Gürültü yapmam derinden
    Parmaklarım üzerinden
    Su gibi akar giderim

    Artık sürersin bir sefa
    Ne cismin kaldı ne cefa
    Şikayet etmem bu defa
    Dişimi sıkar giderim

    Bozar mi sandın acılar
    Belaya atlar giderim
    Kurşun gibi mavzer gibi
    Dağ gibi patlar giderim

    Kaybetsem bile herşeyi
    Bu aşkı yırtar giderim
    Sinsice olmaz gidişim
    Kapıyı çarpar giderim

    Sana yazdığım şarkıyı
    Sazımdan söker giderim
    Ben ağlayamam bilirsin
    Yüzümü döker giderim

    Köpeklerimden kuşumdan
    Yavrumdan cayar giderim
    Senden aldığım ne varsa
    Yerine koyar giderim

    Ezdirmem sana kendimi
    Gövdemi yakar giderim
    Beddua etmem üzülme
    Kafama sıkar giderim

    Yusuf Hayaloğlu
#13.07.2004 08:40 1 0 0
  • > >Uzaklarda bir köyde, kocasi, çocugu dogmadan
    >ayrilmis tek basina
    >yasayan
    > >hamile bir kadin kendisine arkadas olmasi açisindan
    >dagda yarali
    >buldugu
    > >bir
    > >
    > >gelincigi evinde beslemeye baslar. Gelincik kadinin
    >yanindan bir an
    >bile
    > >ayrilmaz. Her ne kadar evcil bir hayvan olmasa da,
    >oldukça
    >uysallasir.
    > >
    > >Birkaç ay sonra kadinin çocugu dogar. Tek basina tüm
    >zorluklara gögüs
    > >germek ve yavrusuna bakmak zorundadir. Günler geçer
    >ve kadin bir gün
    >birkaç
    > >dakikaligina bile olsa evden ayrilmak ve yavrusunu
    >evde birakmak
    >zorunda
    > >kalir. Gelincikle bebek evde yalniz kalmislardir.
    >Aradan biraz zaman
    > >geçer
    > >ve anne eve gelir.. Gelincigi ve kanli agzini görür.
    >Anne
    >çildirmiscasina
    > >gelincige saldirir ve oracikta öldürür hayvani. Tam
    >o sirada içerdeki
    > >odadan bir bebek sesi duyulur.Anne odaya yönelir. Ve
    >odada besigi,
    > >besigin
    > >içindeki bebegi ve bebegin yaninda duran parçalanmis
    >bir yilani görür.
    > >
    > >
    > >Einstein\'in söyledigi rivayet edilen bir söz var:
    > >
    > >\" Insanlardaki önyargiyi parçalamak benim atomu
    >parçalamamdan daha
    > >zordur.\"
    > >
    > >ÖNYARGILARIMIZI BEYNIMIZDEN SILMEK VE KALBIMIZDEN
    >SEVGIYI EKSIK
    >ETMEMEK
    > >DILEGIYLE...
#12.07.2004 08:45 1 0 0
  • > Mayalanır geceleri.
    > Sabah dingin
    > Ve
    > Onarılmış duyarlılığa açılır.
    > Sayrılar büyütür gece
    > Hoyrat ve acımasız ellerinde inler
    > Zedelenmişlik
    > Bitik bir umuda ramak kalır
    > Yitiksindir.
    > Lirik bir burgaç
    > Oymuştur en narin yanını
    > Anafor!
    >
    > Aşk ve umut...
    > Sabah tohumlanır
    > Ama her sabah
    > Çorak yüreğime
    > Bir damla...
    > İşte o bir damla umut...
    > Yeni gecenin karabasanına
    > Taşır.
    > İşte o bir damla umut...
    > selah
    >
    >
#12.07.2004 08:43 1 0 0