ykalaman

ykalaman

Üye
03.03.2004
Uzman Çavuş
7.488
Hakkında

  • Trenler dolusu ayrılık
    Uzuyor gecede karanlık
    Bir düş boyu,bir kirpik boyu
    Senin yokluğun kadar uzuyor karanlık...
    Ardından yepyeni bir ayrılığa başlıyorum
    Düşünüp hüzünlü gözlerini senin
    Kulaklarımı ansızın kapatıyorum
    Uzuyor boşluğa ellerim...
    Raylar üzerinde uzayan bir trenin
    Herhangi bir vagonunda
    Kirpiklerime çöküyor sigara dumanından bulutlar
    Parçalanıyorum...
    Her yanım ayrı bir rüzgar
    Yolcuyum artık
    Bilinmez karanlıkların treninde
    Yalnızlığa uzanan....
#09.07.2004 12:28 1 0 0
  • Kuru Gürültü


    Çağımızda çok var, ses çıkaran makine,
    En gürültülüsünü almışsın eline,
    Aklına her geleni, ilham sanıyorsun
    Koparacak gibi vuruyorsun teline.

    Müzik sanıp dinliyoruz kuru gürültü,
    Etlerini açmışsın, garip bir görüntü,
    Seninkisi şimdi müzik mi sayılıyor?
    Festivallerden arta kalmış bir süprüntü...

    Gerçek müzik ve müzisyenler unutulmuş,
    Aslı kaybolunca seninkiler tutulmuş.
    Musikıye hasret kalmış insanlarımız,
    Makine gürültüleriyle uyutulmuş.

    Ekrem ŞAMA
    07.07.2004
#09.07.2004 12:17 1 0 0
  • Konu: Bakan
    Bakan


    Bakanımızmış, az önce yanımızdan geçen,
    Korumalar, beşi ilerden, beşi geriden.
    Tek bir işe bakıyor olmalı bu Bakanlar;
    Hangi koruma görevini yapmıyor, neden?

    Ekrem ŞAMA
    07.07.2004
#09.07.2004 12:16 1 0 0
  • Konu: Gezgin
    Gezgin
    .
    dün geldim
    geç kalsam da bagislanir

    bir bahar bozumuydu yola çiktigimda
    yüzümde suçlu bir merak
    kalbim heyecandan telasli
    gözlerimde isirgan bir hüzün vardi
    hüzün: hep bilinir
    bir afyon çiçegidir önceleri
    dalayan bir isirgan yoncasi olur sonra
    dalayan ve uyandiran o afyon uykusundan

    dün geldim
    aci sirtimda tabiy

    yolum uzundu
    yanimda hiç resim yoktu
    daglara baktim: dagildim
    yollara baktim: yoruldum
    gece ayisigi içtim, dudaklarim kurudu
    gündüz bögürtlen yedim, dilim bugulandi
    siz görmeliydiniz o kani
    bir dag çiçegi sevdasina bin ari öldü
    tam ordan geçiyordum, gördüm diyebilirim
    aman nasil petekti öyle
    nasil baldi
    bögürtlen gibi kirmiziydi
    kan gibi saydam
    bir garip kokuydu, onun kokusuydu
    dayanamadim, eli titrekti ama
    yedim yedim kalbim çatladi
    sevdam o dag çiçeginde kaldi

    dün geldim, anca geldim
    usumda vizildayan bin ari ölüsü
    heybemde onarimi gereken bin igne
    önce kendi etime

    dün geldim
    hos mu geldim
    hos olmayan seylerden geldim
    bir kentten geçtim ki canim titredi
    sitma kabusuyla sallaniyordu uzaktan
    giriste insanlar gördüm, hiç görmedigim
    ama sanki biryerlerden tanidigim, yemin

    edebilirim

    igrenç suratlari vardi, insandan çok
    cüzzamli bir köpege benziyorlardi
    kuru birer agaç dibine çömelmis
    çürümüs bir dali kemiriyorlardi
    omuzlarinda soyulmus yilan derileri
    ellerinde pas tutmus makaslar
    iki ucu da kirik
    tam ben yanlarindan geçiyorken
    elma agaçlarinin çiçeklerini kesmeye basladilar
    ben sanki tarihini bilmiyormusum gibi
    bakir çaligi bir kasede
    elmanin kanini sundular
    geldim ya, nasil geldim
    bir elimde tarih atlasi

    bir elimde günes hummasi
    sogutulmaya zorlanmis bir çöl kizginligindan
    bir kum firtinasinin
    soylu kumcuklarindan geldim
    yorgundum, susamistim, dilim kuruydu ama
    gördügüm serap miydi, gerçek miydi
    bilirim ben
    çölün tam ortasinda sonsuz bir isiltiydi
    yedibin rengi yansitan renksiz bir kuyuydu
    duruydu, aydinlikti, yaz gökleri gibiydi suyu
    uzanip avuçlasam benimdi

    öyle yakin, öyle kolay, öyle dokunsam
    ah o kervancibasi
    ah o sirmali soyguncu
    ve ellerinde kesik baslar ve zebellah ordusu
    birden beliriverdiler tam kuyunun basinda
    ellerinde kan sizitan kesik baslari
    tan kuyunun agzindan sarkitiyorlardi ki
    ne olduysa o anda oldu
    kizil bir bulut agdi kuyunun agzindan göge
    bulut degil
    bir devin alev saçan soluguydu
    ardindan muhtesem bir kum firtinasi
    kum degil
    devin çocuklariydi saçilan
    ah görmeliydiniz o savasi
    ne kanli kervancibasi
    ne zebellah ordusu
    dayanamadilar kum firtinasinin siddetine
    çöl mü yarildi
    kuyu mu büyüttü agzini
    kizgin çöl kavusunca dinginligine
    bir ben vardim kuyunun basinda diri
    ve herseyi görebilen saglikli çöl tanigi
    ögrendim çöl kizginsa öfkesi nice olur
    kum firtinasinda neler yapilir
    nasil yok edilir çöllerin sirmali
    soygun kervancilari
    gördügüm serap miydi, gerçek miydi
    bilirim ben
    bir elimde günes hummasi
    bir elimde tarih atlasi vardi
    vakit dardi
    kanarak içtim de kuyunun duru suyundan
    uçar gibi astim çölü o sonsuz isiltidan
    dün geldim

    dün ben nerden geldim
    ezberlenip unutulmus bir sikintidan geldim
    adi konulmamis bir düsten geldim
    terlemis baliklar gördüm, rengi bozulmus mavilikler
    kabaran denizler gibi coskun sürücüler
    kilçigi beynine saplanmis gözsüz baliklar gördüm
    trollenmis deniz tarlasi, iyot vurgunu
    derya içindeydim de hani deryayi gördüm
    küçük baligi gördüm, pesinde büyük balik
    bir su agasi gibi kuvvetli ve saldirgan
    oh balik, küçük balik, can balik
    anasinin kuzusu, deniz kokulum
    söyle yavrum, söyle gözüm, söyle kilçigim
    kim dokundu senin pullanmamis derine
    kim kiydi senin o tazecik gövdene
    denizde kum gibi dolgun pullariyla
    doymaz mi büyük balik küçük baliga
    ama gördüm ya sonunda
    derya içindeki deryayi
    büyük balik küçük balik pesindeydi ya
    birlesince küçük balik yüzlercesiyle
    sasirip kaldi büyük balik
    sasirip kalmadim amma
    ne de keskinlesmis disleri ol mahilerin
    unutulmaz bir deniz anasi gibi büyüdü gövdeleri
    kiymik kiymik oldu gövdesi büyük baligin
    anladim
    nice olsa da
    denizde kum, büyük balikta pul
    birlesince
    edemezmis küçükleri kendine kul


    14 Mart 1972
    .
    Arkadas Özger
#08.07.2004 12:01 1 0 0
  • Gönül Kusum Yareli
    .
    Derdimle, gamimla kaldim bu ellerde,
    Gönlüm esle, dostla geçen mazide,
    Kulagim memleketimden gelen seste, haberde.

    Geçmiyor gurbet, günlerin neden bitmiyor?
    Gönül bülbülüm küstü, sustu artik ötmüyor!

    Hasretim dosta, kardes, baciya,
    Yürek nasil dayansin böyle aciya?
    Derman nedir söyleyin, gitsem neciye?

    Ben gurbet günlerini geçiremiyorum,
    Gönül kusum yareli, düstü yere uçuramiyorum.

    Gözlerim yasta iken, gülmez ki gönül,
    Derdime çare söyle ey nida bülbül,
    Bu hallerimle nasil sen olsun gönül?

    Uzundur bu günler aksam olmuyor,
    Ya rabbi! nedir bu çilem bir türlü dolmuyor?
    .
    Dilek Aksoy
#05.07.2004 07:57 1 0 0
  • Hayallerinin pesine..
    .
    Safak vakti düseceksin,hayallerinin pesine.
    Sakin geç kalkma...
    Kaç mevsim kaldi,Sunun surasinda..
    Kaç bahar daha yasayacaksin,
    ...../Hayat kisa

    Bosver diyeceksin herseye,
    ....../Avucunda hayallerin...
    Atacaksin ruhundan tüm yüklerini,
    ...../Düseceksin yollara..

    Bir köy klübesinde geceleyeceksin
    ....../Sabahina keyiflerin...
    Tatli tatli gerineceksin kapidan
    ......./Günesin ilk isiklarina...

    Çingiraklarin tok sesinden bileceksin,
    ......./Koyunlarin geçtigini...
    Uzaklarda bir yerlerden,horoz sesi gelecek.,
    ...../Hafiften kulaklarina...

    Omuzunda kavali,çobani göreceksin,,
    Pan'in acikli öyküsü gelecek aklina..
    Çesmenin basinda bir su perisi görürsen
    ......../Sakin sasirma....

    Ve daglarin arasindan parlayacak,
    ...../Günün ilk isiklari..
    Gübre kokulari dolacak,toprakla karisik,
    ...../Misss gibi burnuna.....

    Göreceksin,gökkusaginin binbir renkli
    ...../Savkimalarini..
    Kara topraklarin ve yesil çayirlarin
    ...../Bugulu solugunda,

    Yavasça döneceksin,gicirdayan
    ...../Tahta kapiya.....
    Sevgilin görünecek,bedenine sinmis,
    ......../Gece oynasmalari... :))

    Vaaay beeeee....

    Safak vakti düseceksin,
    Hayallerinin pesine....
    Sakin geç kalkma...

    ...../Hayat kisa.........

    02.05.2004 Dionisoss
    .
    Öner Kaçiran
#03.07.2004 09:50 1 0 0
#01.07.2004 16:09 1 0 0
  • Konu: Rüveyda
    .
    fezayi baglayarak yorgun kanatlarina
    bir güvercin uçurup kitalar arasindan
    çagirdin beni
    geçerek birer birer sürgün kanyonlarini
    derbeder kosup geldim isildayan tahtina
    yarim koyup bir bardak kursun rengi çayimi
    yikarak yalnizliga kurdugum sarayimi
    yetim çigliklarimi duyurmak üzre sana
    kosup geldim ; ilistir beni memnu bahtima

    adini söylemek istemiyorum
    her hecesi amansiz bir kor dudaklarimda
    her harfine yillardir simseklerle yaristim
    zindanlara karistim , ölümlerle tanistim
    adini söylemek istemiyorum
    rüveyda dedigim zaman
    anla ki, senin için yürüyor kelimeler
    çigligmin atardamarlarindan

    hangi yildizdir bilmem, gözlerin
    kayar da üzerime rüveyda
    önce tuhaf bir deprem yayilir bedenime
    sonra açilir önümde istirab vadileri
    silik renkleriyle adimlarima
    çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir
    hayalin bittigi menfeze dogru
    alaca bir at kosar içimde
    zamansiz , mekansiz nefese dogru

    uslanmaz bir yürek tasidigima dair
    yaygin bir kanaat dolasir aynalarda
    oysa rüveyda
    bastanbasa ben
    kevser akan , gül kokan bir kalbin filiziyim.

    kitaplara sürdügüm kapkara lekelerden
    bir anlatsam nasil utandigimi
    bir dogrulsam egildigim yerlerden
    agarir tanyeri nilüferlerin
    alaca bir kosar içimde
    ezer toynaklari ile anilarimi

    sular köpürmemeliydi rüveyda
    kirilamamaliydi islak dallari hasret selvilerinin
    ben zehire aliskinim , serbete degil
    rüyalar hefret eder avare durusumdan
    kabuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde
    sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber
    ben her gece bir Mehdi türküsüyle çilekes
    yargilamak için zeval kayitlarini
    inkilab bekliyorum

    hangi umut çiçegidir bilmem , ellerin
    uzanir da gönlüme rüveyda
    derinden bir ok saplanir bagrima
    beynimi çagiran bir sese dogru
    alaca bir at kosar içimde
    zamansiz , mekansiz nefese dogru

    varligin cinayettir memleketimde islenen
    akitir kanini en asil pehlivanlarin
    yoklugun sükunettir kusatir evrenimi
    varligin ve yoklugun ölümüdür baharin

    artik eskisi gibi bakamiyorsun
    göklerinde bir belkis otururdu rüveyda
    binlerce gökkusagi olurdu kirpiklerin
    günes bir anne gibi dururdu basucunda
    artik dokunamiyor kakülün bulutlara
    karalara bürünmüs saçlarinda dolunay
    ben bu kadar zulme layik miyim rüveyda

    hangi ressami vurur bilmem , nedamin
    sarar da benligimi
    ben beni tanimam kaldirimlarda
    kafesleri yutan kafese dogru
    alaca bir at kosar içimde
    zamansiz , mekansiz nefese dogru

    kirmizi bir kurdela baglayarak alnina
    duydun mu orkideye dua eden birini
    bu ismarlama yüzler yok mu rüveyda
    bu yapmacik bebekler
    gözyasi akitirken gülenler yok mu
    beni kahrediyor geceler boyu

    hangi çagin gelisidir bilmem , gülüsün
    soluk bir dünyanin mezarlarina
    gömerek gurbetimi
    kapadi karanliga Yesrip , kapilarini
    meydan okuyusun çagin ordularina
    bilmem hangi mevsimin baslangicidir
    doruklardan öte hevese dogru
    alaca bir at kosar içimde
    zamansiz, mekansiz nefese dogru

    yasini tutuyorum yarattigim düslerin
    yipranmis divaneler gibiyim sokaklarda
    amansiz bir ütopya üfleyen pencereler
    lif lif yoluyor dram seyyahi bedenimi
    önümde , haksizligin hesaba çekildigi
    hiç kimsenin kimseyi tanimadigi mahser
    arkamda , kare kare ömrümü belirleyen
    hatirladikça yanip tutustugum resimler

    söyle, nasil asarim pismanlik daglarini
    yeniden bir nil olup tasar miyim çöllere
    kim giydirir basima tacini nihayetin
    kim takar bilegime hürriyet künyesini
    karada balik gibi nasil yasarim , söyle

    rüveyda , seziyorum ; tahammülün kalmadi
    ama dur , bosaltayim bütün çigliklarimi
    asirlardir köhne barinaklarda
    küflenen , çürüyen çigliklarimi

    at vuruldu ; içim paramparça rüveyda
    gölgelerin ardina sakladim kusurumu
    sen orda kayitsizca gülümsüyor gibisin
    ben burda damla damla eriyip akiyorum
    yine de , çignetemem kimseye gururumu
    istenmedigim yeri sessizce terkederim
    hatira kalsin diye birakir da ruhumu
    mahzun bir dervis gibi boyun büker, giderim
    .
    Nurullah Genç
#29.06.2004 08:16 1 0 0
  • VATAN VE BAYRAK

    Vatan adlı sevdanın, tarifi mümkün değil,
    Candan aziz tutmayan, bu lezzete varamaz.
    Ekmeksiz kal, aşsız kal, vatansız kalma oğul,
    O aşkın tokluğunu, hiç bir sofra veremez.

    Ne bedeller ödedik ,sor bizi üç kıtadan ,
    Ders al yavrum geçmişte ,düşülen her hatadan ,
    Tarihinden habersiz ,vatan bilmez atadan ,
    Vatana kurban olan ,koç yiğitler töremez.

    Elden vatan alınmaz ,bedelle alınmalı ,
    Bedeli can olsa da ,uğruna ölünmeli ,
    Bu sevda mübarektir ,imandan bilinmeli ,
    Aşksız ,imansız yürek ,yaramızı saramaz.

    Bayraksız vatan olmaz ,vatan bayrakla güler,
    Bayraklaşır vatanım ,mavi göklere dalar ,
    Bayrak dalgalandıkça ,gönlüme huzur dolar ,
    Onun olduğu yere ,başka bayrak giremez .

    Bayrak Oğuz Han oldu ,çeri ,tarkan ,noyandı ,
    Ötükenden kaldırdık ,Viyanaya dayandı ,
    Tarihimle dokundu ,kanımızla boyandı ,
    Satılmış ,kirli eller ,ona leke süremez.

    Millet olmayan sürü ,bayrak nedir ,ne bilir ,
    Ne tarihi öğrenir ,ne de bir ibret alır ,
    Gün gelir ,devran döner ,yine ortada kalır ,
    Bir türlü akıllanmaz ,gerçekleri göremez .

    Yıldızı milletimdir ,hilali can ,rengi kann ,
    Ruhsuz odun gibidir ,bayrağı kumaş sanan ,
    Erinde ya gecinde ,o bayrağa uzanan ,
    Eller kırılmadıkça ,Türk huzura eremez.

    Ilhan Esen
#26.06.2004 07:26 1 0 0
  • Ben Kazım oğlu Nuri Can
    kimsesiz bir çocuğun yüreğine çizip resimlerimi
    kayıp mezarlara gömdüm
    yüzüme siper ettiğim gülüşlerimi
    ve yükleyip acılarımı sevdalı bir kuşun kanadına
    kayboldum karanlık bir dehlizin üçkeninde

    ben Kazım oğlu Nuri Can
    bir yanım aşka ayarlı, bir yanım acıya
    nerede kötülük görsem
    can çekişir dudağımda kelebek ölüleri
    söner yıldızları gözlerimin, kör olurum...

    boynunu bükse bir çocuk
    bir annenin yüreği tekmelense
    hayalleri yıkılsa bir kızın
    dayanamam
    oturup beraber ağlarım

    Nerede bir yalan duysam
    düğümlenir dilim, kızarır yüzüm
    utanırım kendi payıma

    üzülürüm bir zalimin bile boynu bükükse
    ve kırıksa kanadı bir kuşun
    benimde kırılır kanadım kolum
    acılara düşer yolum

    ben Kazım oğlu Nuri Can
    kendi yüreğinin içine saklanıp
    kendi hülyasında yaşayan
    sevgilerin çarmıha çekildiği bir dünyada
    herkesi seven, herkesi bağışlayan

    ben Kazim oğlu Nuri Can
    kendi derdini unutup
    başkasının acısına yanan
    kırk yıl çalışıp bir şeyi olmamış
    başkasının acısına ağlamış, neşesine gülmüş
    bir ekmeği bin kişiyle bölmüş
    kiminin gözünde dahi
    kiminin gözünde enayi

    ben Kazim oğlu Nuri Can
    enayiliğine doymayan
    bir çocuğun gözyaşlarına dayanamayıp
    cebindeki ilaç parasını verip
    oturup haline ağlayan

    Ankara terminalinde
    yaşlı ve hasta bir kadına yol parası diye
    otel ve yol parasını verip
    parkta sabahlayan
    mide sancısından kıvranan sabahlara kadar
    polis otosuyla götürülüp karakolda dövülen

    ben kazim oğlu Nuri Can
    herkesin akıllı olduğu bir dünyada
    saf adamın biri
    sırtında bin zıpkın yarası
    gözlerinde bin keder
    atın beni bir çukura gidin
    dedim ya ben iflah olmam

    ben yüreğimi uzak iklimlerde yitirdim
    ağlamayı öğrendim ardından
    sisler ve sanrılar kaldı elimde
    acılar ve ihanetler
    dönüp bakamam geriye
    anla

    bir enayinin öyküsüydü bu
    okunmasa da olurdu
    yazılmasa da
    ben Kazim oğlu Nuri Can
    üç kuruş için
    babasının bile sattığı adam
    ben Kazim oğlu Nuri Can






    Nuri CAN
#26.06.2004 07:25 1 0 0
  • Anlaşmanın Beş Şartı


    Dinle! Diye başlar Mesnevide Mevlana,
    Dinlersen, girer bilgiler senin dünyana,
    Yeterince dinlersen doğruyu anlarsın,
    Dinlemekle anlamak; peşpeşe, yanyana.

    Dinledinse anladın, söyleyebilirsin,
    Tatlı söyle sözün, etkisiyle belirsin,
    Tatlı sözler gizlenenleri çıkarırmış,
    Meşhur ata sözümüzü zaten bilirsin.

    Söyledin, anlattın, çözümü hemen anlık
    olmaz. Bekle, anlayacağı bir zamanlık
    kadar sabırlı davran. Böyle olmamışsa
    aydınlanmaz, daha kararır her karanlık.

    Ekrem ŞAMA
    20.06.2004
#26.06.2004 07:23 1 0 0
  • Zalim Hükümdar


    Yüce hükümdar! Bana kızmayınız, sadece
    amacım nasihat. Endişelendim, acelece
    geldim, halka zulümde ileri gidiyorsunuz,
    Beddua ediyorlar zatınıza gündüz gece.

    Ey bilgin, nasihat görevini yaptınız! Lakin
    Hepsi müstehaktır zulmedilmeye, siz de bakın.
    Bunu size göstereceğim, anlayacaksınız
    nereye kadar indiğini, toplumsal ahlakın!

    Meydanın ortasına bir havuz yaptı hükümdar,
    Münadiler çıkarıp halkı eyledi haberdar;
    Falanca karanlık gecede her bir fert getire
    bir kova süt, şu havuz dolacak sabaha kadar.

    Düşündü bir ihtiyar adam, gece çok karanlık
    Su olduğu anlaşılmaz, benimkinin bir anlık,
    Sabahleyin hükümdara gider, şükranlarımı
    Arz ederim. En iyi yaptığım roldür yağdanlık.

    Sabah olduğunda havuz dolmuştu, ama suyla,
    Kovalar getirilmişti, hükümdar korkusuyla,
    Herkes ihtiyar gibi sahtekarlık düşünmüştü,
    Kovayı sütle dolduran hiç yoktu namusuyla.

    İşte halk budur ey bilge kişi dedi, O sultan,
    Bence hak ediyorlar zulmedilmeyi.Bu halktan
    bir kısmı uyarıcılık yaparak, bu toplumsal
    çürümüşlük önlense, ben de zulmetmem o zaman.

    Ekrem ŞAMA
    20.06.2004
#26.06.2004 07:22 1 0 0
  • Konu: Duydum Ki
    DUYDUM KI

    Duydum ki yakinda dugunun varmis,
    Bir yabanci gibi gelmek isterim.
    Sonsuz aci coksede yuregime,
    Damat oldugunu gormek isterim.

    Goz goze gelince seninle,
    Aciyan gozlerle bakma yuzume..
    Belki bir daha gorusemeyiz,
    Mutlu oldugunu gormek isterim.

    Onunla giderken yeni yuvana,
    Bos yere mutluluk dileme bana..
    Hangi kalp dayanir bu aciya,
    Arkandan bakipta olmek isterim.....



    GoNuL_GoZuM
#26.06.2004 07:21 1 0 0
  • Karadeniz Yayları


    Şu sıcak günlerde bizim yaylalar bir alem,
    Güzellikleri yazmaktan acizdir bu kalem.

    Tepenin böğründe açılmış binlerce çiğdem,
    Kuş sesi, arı vızıltısı, su sesi her dem.

    Yaylalar bir ecza deposudur, derdi annem,
    Otlardan ilaç yapardı, ağrıdıkça midem.

    Sabah çisesini yemiş çayırlar, hafif nem,
    Koyun kuzu dolu uçsuz bucaksız seccadem.

    Çeşit çeşit ağaçlar meyveler; hem aşlı hem
    Yabani türden, çörtük, elma, civek ve badem.

    Ilık eser, hayat verir, hışırdayan meltem,
    Estikçe mutlu eder, bir hoş çarpar bu sinem.

    Çiçekler arasında ne dert kalır ne elem
    Şiirler söyletir bana, açılır da çenem.

    Bu kokuları saklar mı vücudum, elbisem?
    Şu orman gülü kokusunu depolayabilsem.

    Denizde kumsalda ne bulurlar ki bilemem,
    Yaylalardır yıllık yorgunluğuma reçetem.


    Ekrem ŞAMA
    19.06.2004
#26.06.2004 07:19 1 0 0
  • Konu: Canım
    Canım

    Yine akşam oluyor
    Kabuslar çöküyor üzerime
    kara bulutlar dolaşıyor başımda
    isyanları oynuyorum, nefret kaplıyor bedenimi
    isyanlarım başlıyor.
    Bir an sen geliyorsun aklıma duruluyorum
    pervasızca, çaresizce dalıyorum hayallere
    Yine düşünüyorum bir an beni düşündüğünü hissediyorum
    karanlık odamın penceresinden
    Gökyüzüne yıldızlara bakıyorum
    ve sen işte sen oradasın biliyorum

    Sende beni düşünüyorsun benim kadar
    Bir özlem kaplıyor bedenimi
    yanında olmayı düşlüyorum
    Sana sarılmayı öpüp, koklamayı
    başımı omuzlarına dayayıp
    doyasıya ağlamayı
    Bir hüznü paylaşmayı,
    Yüreğim burkuluyor gözlerim doluyor
    işte yine akşam oluyor
    Göz yaşlarım akıyor Kalbime
    Seni düşünüyorum ve özlüyorum
    Sana varmak istiyorum
    Elim sigarama uzanıyor
    Derin bir nefesle seni çekiyorum içime
    ve hayallere dalıyorum, Uykusuz gecelere
    Sen yoksun yine tek başıma yalnız ve çaresiz
    Sadece sana olan özlemle yatağıma uzanıp
    saatlerce sana kavuşmayı hayal ediyorum.
    Uyuyamıyorum. Bir sigara daha yakıp,
    seni düşünüyorum seni ve beni
    kader diyorum, beş parasız ve yalnız
    Yine hayallerde kaldı biliyorum
    Elimden bir şey gelmiyor
    Ağlıyorum gizlice Belki bir gün kavuşuruz diyorum
    kaderime isyanla lanet ediyorum
    Göz yaşlarım durmuyor durduramıyorum
    İşte bir tanem canım
    uykusuz gecelere sana olan özlemi, hasreti
    Göz yaşlarımla Birleştirip yazıyorum.
    Sana ulaşmakta o kadar zor ki
    Biliyorum ve kavuşmayı hayal ediyorum
    Bir simidi ikiye bölüp sevgiyle paylaşmayı diliyorum
    kardelen çiçeğim canım canımın içi bir tanem
#26.06.2004 07:16 1 0 0
  • Biz Şair Olamayız


    Yeni kuşaktan şair çıkmaz, bakın etrafa,
    Gül bülbül, yazılmış belki milyonlarca defa,
    Şair olmak için aşkı anlatmak gerekir
    Leyla ve Mecnun eski söylem, koy bir tarafa

    Bir dünya güzelini tarif etmek istersen,
    Ay, güneş, yıldız, çiçek gelir aklına hemen.
    Eski güzel şiirlerde bunlar çok yazılmış,
    Hiçbir şey kalmamış, kahredersin istemeden.

    Aşkın tarifi için kullanılmış kalp ve ok,
    Dağ, tepe, ırmak, yağmur, deniz, yazılmış çok çok,
    Kahramanlık, yiğitlik, mertlik, hep eskidenmiş,
    Bu dünyada yeni şairlere sermaye yok..


    Ekrem ŞAMA
    21.06.2004
#26.06.2004 07:15 1 0 0
  • Sevgiliye Sesleniş


    Ah bir söyleyebilsem sana
    Seni ne çok sevdiğimi
    Uzanıp tutabilsem ellerini
    Yüreğim yüreğine kavuşsa
    Benden çok uzaklardasın sevdiğim
    Sen içime çektiğim nefesim
    Aldığım her solukta benimsin
    Düşlerimde yalnız düşlerimdesin
    Seni uzaktan sevmekte güzel
    Bana uzakken sevgin bu kadar güzel
    Ya benim olsan.. sevdiğim
    O zaman bu yürek dayanırmı
    Bu kadar büyük sevgiyi taşırmı
    İçimden bir çığlık kopuyor
    Kimsenin duymadığı bir çığlık
    Seni seviyorum diyor seni seviyorum...
    Hemde hiç kimsenin sevmediği
    Sevemeyeceği kadar
    Canımda can kadar
    Bir gün kara toprak olana kadar
    Bu yürek bu sevdayla kavrulur yanar.....
#26.06.2004 07:12 1 0 0
  • Karadeniz Otoyolu


    Hançer saplanmış güzelliğin içine,
    Kezzap dökülmüş güzellerin saçına,
    Biz gördüğümüz hayalle avunuruz
    Lakin gelecek kuşakların suçu ne?

    Renklerin dansları vardı koydan koya,
    Masal gibi anlatılırdı soydan soya,
    Otoyol geçirmişler, bu sahillerden,
    Şimdi betonlarla dolmuş boydan boya.

    Sert dalgalar koylara hayat verirdi,
    Görenlerin derdi kederi erirdi.
    Koca koca kayalar simsiyah asfalt,
    Yeşil bedene hep karalar giydirdi.

    Boydan boya geçirmişler otoyolu,
    Şimdi o kumsallar betonlarla dolu,
    Gelecek kuşaklara ne kalacak ki?
    Yeşili katledilmiş kuru bir Anadolu.


    Ekrem ŞAMA
    24.06.2004
#26.06.2004 07:11 1 0 0
  • Konu: Sevdalarimiz
    SEVDALARIMIZ


    Yitip giden sevdalarımız vardı,
    Fırsatımız varken tutamadığımız.
    Duvarlar örüp dört bir yanına ,
    Gün ışığına çıkartamadığımız.

    Ellerimizin arasından kayarken çığlık çığlığa,
    İçimizde kopan fırtınalara aldırmadan:
    Hadi git! diyebildiğimiz,
    Canımızdan can,içimizden kan giderken:
    dur! demeye cesaret edemediğimiz sevdalarımız...

    Oysa ki...!
    Gel denilse, sevdim denilse
    Haykırarak tüm sevdamızı,
    Aldırmadan hiçbir şeye
    Sarılıp umutlarımıza, yanına koşacağımız,
    Yitip gitmesine izin vermeyeceğimiz ,sevdalarımız vardı.



    Esrime
#26.06.2004 07:09 1 0 0