yorumlarınız için ayrı ayrı teşekkür ederim hepinize... bu aralar... çöplüklere ne kadar benzediğini keşfediyorum bişeylerin... merak eden özel mesajla sorabilir (: ya da bir yazı hazırlıyım... kısa kesebildiğim kadar (:
çoğu şey zaten çöplüğe benzer siz bunu yeni keşfetmiş olmalısınız.çevremize baktığımızda yaşananların içinde bir çok yerde bu benzetme var.
gecesi kaçtı gözlerime yalnızlığının
bekledim yine, bir perşembe sabahını
sabrımın hududunda kol gezmiş umutlarım
bu son dayanışmasıdır ruh ile bedenin
kokusu yaratılmayı unutulmuş çiçek gibi
kazara dünyaya gelen bir çocuk
rengi çizik kömürden güneş benzeri
hikayesi tek bilimselli bir bakış
damaksız ayak sesleri başlıyor
eti ve kemiği olmayan
bekleyişin sonuna doğru...
sabrımın hududunda kol gezmiş umutlarım
bu son dayanışmasıdır ruh ile bedenin
sınırında olmak umudun...yaşanılabilmişlik olmadan vedalaşmak ...
iki dostun ayrılması son konuşma ve ayrılık...
ruhun geçiciliğinin ve bedenin bitmesi kabullenmişliği...ne hazin bir veda ne imkansız bir gidiş...
yüreğinize sağlık her zamanki gibi kendini aşmış sınırı zorlayan kelimeler ve okundukça anlaşılan cümleler...
Yokluğundan istifade edip zapt etti beni karanlığım, zincirler yetmedi tutmaya; bileklerim çaresiz kaldılar. Kuruntularla dolu gecelerimde adres soracak kimsem olmadı sana ulaşmak için. Büyürken gözbebeklerim, içinin boşluğuna yakındım; kimse duymadı. Bakamadıkça sana ağır geldi her ikisi, köreldim. Yüzümü sana dönmeye çalışırken, nasıl da uzak durmuşum sana Sen mi uzaktın bana; ben mi yaklaşamadım Huzuru kaydı birden ömrümün. Uçurumdan düşerken tutunacak bir dal bulamayınca, henüz durmadan kalbinin atışları her şey biterdi ya; öyle bitti yaşama sevincim Bir el uzatımı ile kurtarabilirdin oysaki Ama varlığımdan bile haberdar değildin belki Kaçamak yaşamıştım bakışlarından; dokunursan biter sanıyordum soluk alışlarım Gücün neye yetmezdi ki gözümde. Bir ah çeksen önünde dağ kalmazdı sanki Tüm gücünü bende toplamıştın, benimkini de; ama ben sana sakladım hepsini, tanrının emaneti gibi Başımı her yastığa koyuşumda, her göz kırpışımda sen belirirdin Sana ulaşmak, sesini duymak, seni görmek için bunların hiçbirine gerek yoktu ki Yaşamak için bilinçsiz yıktığım tüm hücrelerimde, harcadığım her canlı hücremde senin sesin yankılanıyordu Tüm yaptıklarım seni bir kere daha karşımda bulmak için sabredişimin sonuçlarıydı Seni buraya getirecek olan yol benim için sonsuz huzura giden tek yoldu Anlam yüklemeye çalışmadım, bir hikâyede sen varsan, hikâye başlı başına yaşamanın anlamıydı İçinde ben olmasam bile, senli hikâyeler yazdım kendimce; "bu gün okulda birine derin derin bakıyordu, niyeti ciddi miydi bilmiyorum Belki o da arayış içindeydi" nice düşler kurdum sana dair. Yokluğun beni karanlığın içine sürüklese de, hiç vazgeçemedim; ne senden ne de sensizliğimden
sabrımın hududunda kol gezmiş umutlarım
bu son dayanışmasıdır ruh ile bedenin
Yureginize saglik, cok guzel ifade etmisiniz. Hayalll arkadasimin dedigi gibi cok (ote) bir siir olmus. Bir inat, bir sabir olmus.Tesekkur ederim.
Cumlelerinizi okudugumda, ilk aklima gelen sey ne oldu biliyormusunuz? Belki de pek alakali gormuyeceksiniz ama, Pir Sultan Abdal a ait bir deyis. Baglama kursuna yeni basladigim seneler de, benden buyuk abla ve abilerimiz, bu soylemi notalayip, bestelemeye ve de semah turu bir eser yapmaya calisiyorlardi. O gunu animsadim ve o melodiyi mirildandim. Musaadenizle iki dortlugunu yazacagim.
Umarim artik o ziliniz calar da, dans ederek gelen, guzel isiltilariniza kapinizi acarsiniz. Ve, o gozlerin derinliginde uyanirsiniz.
Yureginize saglik, cok guzel
sustuğumu yok saysa da dudaklarım
titrerken yokluğun sıcaklıktan yoksun tenine
birkaç destan fısıldadı soluksuz
kelimelerden yoksun-yorgun gecelerime...
mutluluğu kovalamaktan bıkıp
ağır ağır çöktü yüreğime
ve bitmeye başladığı yerde kalıp
çareler tasarladı iki kişilik,
tek kişilik bitiş sahnelerime...