Buram Buram Kokun Gelir Ya Resûlallah

Son güncelleme: 15.08.2013 21:44
  • noimage

    Seher yelleri eserde,
    Gelir tan yeri seferde,
    Açılan gülleri perde.
    Ravzadan kokun gelirmi?

    Güller almış kokuları,
    Senden çalmış sokuları,
    Koynunda âl dokuları.
    Ravzadan kokun gelirmi?

    Bulutlar akar kümüden.
    Yel getirirmi küsmeden.
    Yağmura sele vermeden.
    Ravzadan kokun gelirmi?

    Kuşlar güneye göçerler,
    Seni selamla geçerler,
    Yâri kokudan seçerler.
    Ravzadan kokun gelirmi?

    Hacı gider ziyarete,
    Sana eder selâvate,
    Döner gelir memlekete.
    Ravzadan kokun gelirmi?

    Âşıklar kokuna hasret.
    Gönüller bağlanmış hayret.
    Divaneye dönmüş seyret.
    Ravzadan kokun gelirmi?

    Fani'yim kurban olurum.
    Hasretle yanar dururum.
    Âşkınla ben dövünürüm.
    Ravzadan kokun gelirmi?


    Aydın Suyak
#11.11.2010 00:35 0 0 0
  • noimage

    Canım kurban olsun senin yoluna,
    Adı güzel, kendi güzel Muhammed,
    Şefâat eyle bu kemter kuluna,
    Adı güzel, kendi güzel Muhammed

    Mü'min olanların çoktur cefâsı,
    Ahirette olur zevk-u sefâsı,
    On sekiz bin âlemin Mustafâ'sı,
    Adı güzel, kendi güzel Muhammed

    Yedi kat gökleri seyrân eyleyen,
    Kûrsûn üstünde cevlân eyleyen.
    Mi'râcda ümmetin Hak'dan dileyen,
    Adı güzel, kendi güzel Muhammed

    Ol çâriyâr anın gökler yâridir,
    Anı seven günahlardan beridir,
    On sekiz bin âlemin serveridir,
    Adı güzel, kendi güzel Muhammed

    Aşık Yunus neyler iki cihânı sensiz,
    Sen Hak Peygambersin şeksiz, gümânsız
    Sana uymayanlar gider imânsız,
    Adı güzel, kendi güzel Muhammed.

    YUNUS EMRE


    noimage
#13.11.2010 01:18 0 0 0
  • noimage

    noimage

    Ravzana vardim yanarak
    Selam verdim aglayarak
    Buram buram kokun gelir
    Geldim sana aglayarak

    Buram buram askin gelir
    Ol medine aksaminda


    Buram buram askin gelir
    Ol ravza-i Mustafadan
    Buram buram kokun gelir
    Ravza-i mutahharadan

    Cennet bahcesine vardim
    Alnimi secdeye koydum
    Bastigin yerleri öptüm
    Rasulun ravzasinda

    Siddik yatar sag yaninda
    Ömer yatar sol yaninda
    Fatma annem karsisinda
    Rasulun ravzasinda

    Buram buram askin gelir
    Ol ravza-i Mustafadan
    Buram buram kokun gelir
    Ravza-i mutahharadan


    noimage
#23.11.2010 11:11 0 0 0
  • noimage

    Naat

    Seccadeden kumlardı...
    ....................................
    Devirlerden, diyarlardan
    Gelip göklerde buluşan
    Ezanların vardı!

    Mescit mü'min, minber mümin...
    Taşardı kubbelerden Tekbir,
    Dolardı kubbelere "amin!"

    Ve mübarek geceler, dualarımız,
    Geri gelmeyen dualardı...
    Geceler ki pırıl pırıl,
    Kandillerin yanardı!

    Kapına gelenler, ya Muhammed,
    Uzaktan, yakından-
    Mü'min döndüler kapından!

    Besmele, ekmeğimizin bereketiydi;
    İki dünyada aziz ümmet,
    Muhammed ümmetiydi.

    Konsun -yine- pervazlara
    Güvercinler;
    "hu hu" lara karışsın
    Aminler...
    Mübarek akşamdır;
    Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler!

    Şimdi seni ananlar,
    Anıyor ağlar gibi...
    Ey yetimler yetimi,
    Ey garipler garibi;
    Düşkünlerin kanadıydın,
    Yoksulların sahibi...
    Nerde kaldın ey Resul,
    Nerde kaldın ey Nebi?

    Günler, ne günlerdi, ya Muhammed;
    Çağlar ne çağlardı;
    Daha dünyaya gelmeden
    Müminlerin vardı...
    Ve birgün, ki gaflet
    Çöller kadardı,
    Halime'nin kucağında
    Abdullah'ın yetimi,
    Amine'nin emaneti ağlardı!

    Hatice'nin koncası,
    Aişe'nin gülüydün.
    Ümmetinin gözbebeği,
    Göklerin resulüydün...
    Elçi geldin, elçiler gönderdin...
    Ruhunu Allah'a,
    Elini ümmetine verdin.
    Beşiğin, yurdun, yuvan
    Mekke'de bunalırsan
    Medine'ye göçerdin.

    Biz dünyadan nereye
    Göçelim ya Muhammed?
    Yeryüzünde riya, inkar, hıyanet
    Altın devrini yaşıyor...
    Diller, sayfalar, satırlar
    (Ebu Leheb öldü) diyorlar:
    Ebu Leheb ölmedi, ya Muhammed;
    Ebu Cehil, kıtalar dolaşıyor!

    Neler duydu şu dünyada
    Mevlid'ine hayran kulaklarımız:
    Ne adlar ezberledi, ey Nebi,
    Adına alışkın dudaklarımız!
    Artık, yolunu bilmiyor;
    Artık, yolunu unuttu
    Ayaklarımız!
    Kabe'ne siyahlar
    Yakışmamıştır, ya Muhammed,
    Bugünkü kadar!

    Haset, gururla savaşta;
    Gurur, Kafdağı'nda derebeyi...
    Onu da yaralarlar kanadından,
    Gelse bir şefkat meleği...
    İyiliğin türbesine
    Türbedar oldu iyi!

    Vicdanlar sakat
    Çıkmadan yarına.
    İyilikler getir, güzellikler getir
    Adem oğullarına!

    Şu gördüğün duvarlar ki
    Kimi Taif'tir, kimi Hayber'dir...
    Fethedemedik, ya Muhammed,
    Senelerdir!

    Ne doğruluk, ne doğru;
    Ne iyilik, ne iyi...
    Bahçende en güzel dal,
    Unuttu yemiş vermeyi...
    Günahın kursağında
    Haramların peteği!

    Bayram yaptı yabanlar:
    Semave'yi boşaltıp
    Save'yi dolduranlar...
    Atını hendeklerden -bir atlayışta-
    Aşırdı aşıranlar...
    Ağlasın Yesrib,
    Ağlasın Selman'lar!

    Gözleri perdeliyen toprak,
    Yüzlere serptiğin topraktı...
    Yere dökülmeyecekti, ey Nebi
    Yabanların gözünde kalacaktı!

    Konsun -yine- pervazlara
    Güvercinler;
    "hu hu"lara karışsın
    Aminler...
    Mübarek akşamdır;
    Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler!

    Ne oldu, ey bulut,
    Gölgelediğin başlar?
    Hatırında mı, ey yol,
    Bir aziz yolcuyla
    Aşarak dağlar taşlar,
    Kafile kafile, kervan kervan
    Şimale giden yoldaşlar?

    Uçsuz bucaksız çöllerde,
    Yine, izler gelenlerin,
    Yollar gideceklerindir.

    Şu Tekbir getiren mağara,
    Örümceklerin değil;
    Peygamberlerindir, meleklerindir...
    Örümcek ne havada,
    Ne suda, ne yerdeydi...
    Hakkı göremiyen
    Gözlerdeydi!

    Şu kutu, cinlerin mi;
    Perilerin yurdu mu?
    Şu yuva-ki bilinmez,
    Kuşları hüdhüd müdür, güvercin mi, kumru mu?-
    Kuşlarını, bir sabah,
    Medine'ye uçurdu mu?

    Ey Abva'da yatan ölü
    Bahçende açtı dünyanın
    En güzel gülü;
    Hatıran, uyusun çöllerin
    Ilık kumlarıyla örtülü!

    Dinleyene hala,
    Çöller ses verir:
    "Yaleyl!" susar,
    Uğultular gelir.
    Mersiye okur Uhud,
    Kaside söyler Bedir.
    Sen de, bir hac günü,
    Başta Muhammed, yanında Ebubekir;
    Gidenlerin yüzbin olup dönüşünü
    Destan yap, ey şehir!

    Ebubekir'de nur, Osman'da nurlar...
    Kureyş uluları karşılarında
    Meydan okuyan bir Ömer bulurlar;
    Ali'nin önünde kapılar açılır,
    Ali'nin önünde eğilir surlar.
    Bedir'de, Uhud'da, Hayber'de
    Hak'kın yiğitleri, şehid olurlar...
    Bir mutlu günde, ki ölüm tatlıydı;
    Yerde kalmazdı ruh... kanadlıydı.

    Konsun -yine- pervazlara
    Güvercinler;
    "hu hu"lara karışsın
    Aminler...
    Mübarek akşamdır;
    Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler!

    Vicdanlar, sakat çıkmadan,
    Ya Muhammed, yarına;
    İyiliklerle gel, güzelliklerle gel
    Adem oğullarına!

    Yüreklerden taşsın
    Yine imanlar!
    Itri, bestelesin Tekbir'ini;
    Evliya, okusun Kur'an'lar!
    Ve Kur'an'ı göznuruyla çoğaltsın
    Kayışzade Osmanlar!

    Na'tini Gaalip yazsın,Mevlid'ini Süleyman'lar!
    Sütunları, kemerleri, kubbeleriyle
    Geri gelsin Sinan'lar!
    Çarpılsın, hakikat niyetine
    Cenaze namazı kıldıranlar!

    Gel, ey Muhammed, bahardır...
    Dudaklar ardında saklı
    Aminlerimiz vardır!..
    Hacdan döner gibi gel;
    Mi'raç'tan iner gibi gel;
    Bekliyoruz yıllardır!

    Bulutlar kanad, rüzgar kanad;
    Hızır kanad, Cibril kanad;
    Nisan kanad, bahar kanad;
    Ayetlerini ezber bilen
    Yapraklar kanad...
    Açılsın göklerin kapıları,
    Açılsın perdeler, kat kat!
    Çöllere dökülsün yıldızlar;
    Dizilsin yollarına
    Yetimler, günahsızlar!
    Çöl gecelerinden, yanık
    Türküler yapan kızlar
    Sancağını saçlarıyla dokusun;
    Bilal-i Habeşi sustuysa
    Ezanlarını Davud okusun!

    Konsun -yine- pervazlara
    Güvercinler;
    "hu hu"lara karışsın
    Aminler...
    Mübarek akşamdır;
    Gelin ey Fatiha'lar, Yasin'ler!
    Şair : Arif Nihat Asya

    noimagenoimagenoimage
#24.11.2010 09:41 0 0 0
  • noimage


    Gelin hey erenler düğün tutalım
    Muhammed'in düğünü var Cennet'te
    şol mümin kulları davet edelim
    Muhammed'in düğünü var Cennet'te

    Orda gözetirler güzel alemi
    Orada koymazlar katil zalimi
    Havva Adem ile Meryem gelini
    Muhammed'in düğünü var Cennet'te

    Sekiz derler kırktır Cennet kapısı
    Orda olur müminlerin hepisi
    Salavattır uluların saçısı
    Muhammed'in düğünü var Cennet'te

    Düğüne gelene hülle biçerler
    Üstlerine miski anber saçarlar
    Günahlının günahından geçerler
    Muhammed'in düğünü var Cennet'te

    Pir Sultan Abdal'ım ümmet içinde
    Ay şulesi döner niyet içinde
    Cennet-i alada firdevs içinde
    Muhammed'in düğünü var Cennet'te

    Kaynak: Pir Sultan Abdal

    noimage
#28.11.2010 01:22 0 0 0
  • noimage

    Naat-ı Şerif
    Ne uzun ne kısa kararında boy
    Soyu İbrahim'den ne asil bir soy
    Saçları hoş siyah dalgalı bir koy
    Kemâlini giydir beni benden soy
    Âlemlere rahmet yüzünü göster
    Bu kul varlığından soyunmak ister

    Güneş pervânesi o güzel yüzün
    Nurundan ışığı vardır gündüzün
    Solmaz bir gül rengin ne kış ne güzün
    Tecelli ediyor yüzünde özün
    Hasretim, yanarım, yüzünü göster
    Kölen bu devletle avunmak ister

    Simsiyah gözlerin âhû misâli
    Dâim Hakk'a bakar her an visâlin
    Beyazı ölçüsü gözde kemâlin
    Kaşların sûreti gökde hilâlin,
    Râzıyım rûyada yüzünü göster
    Âşık maşukuna can sunmak ister

    Bir tutam sakalın birkaçı beyaz
    Mübarek vücudun serin kış ve yaz
    Cânımı yoluna kurban etsem az
    Dostlar defterine köleni de yaz
    Açıver kapını yüzünü göster
    Gönül hasretinden yakınmak ister

    Duyular mükemmel, dişleri inci
    Kokusuna tutkun, yaşlısı genci
    Yürürken koşmadan olur birinci
    Kapına gelmiş bir garip dilenci
    Açıver ne olur yüzünü göster
    Garip ayağına kapanmak ister

    Yukarıdan aşağı heybetle iniş
    Yürüyüşünde var hep bu görünüş
    Âdetin baktığın tarafa dönüş
    Bize nasip olsun hayırlı bir düş
    Kerem et ne olur yüzünü göster
    Kim böyle bir düşten uyanmak ister

    Seni ilk görenler korku çekermiş
    Sonra ülfet eder hemen severmiş
    Benzerini asla görmedim dermiş
    Erenler yolunda giderek ermiş
    Benzeri bulunmaz yüzünü göster
    Gönüller nurunla yıkanmak ister

    Zâtının nûrundan vermiş sana can
    Hilkate ruhunla başlamış Rahman
    Yûsuf'ta yok sende olan hüsnü an
    Ahlâkındır Senin, mûcize Kur'an,
    Alemlere Rahmet, cemâlin göster
    Kölen rahmetine sığınmak ister

    Ümmetin üstüne titreyen sensin
    Müjdeci, uyaran, gel diyen sensin
    Kulunu Allah'a sevdiren sensin
    Gecemi gündüze çeviren sensin
    Ey Hakk'ın şâhidi yüzünü göster
    Kul şehâdetinle tanınmak ister

    Hakk'ın halilisin, habibi sensin
    Gönüllerin eşsiz tabibi sensin
    En güzel hutbenin hâtibi sensin
    Ümmetin en büyük nasibi sensin
    Aşkımın Leylası yüzünü göster
    Gönül seni gözden sakınmak ister

    En güzel, en üstün ahlak senindir
    Cömertlikte kemâl el-hâk senindir
    Şefaatte en son durak senindir
    Miraç senin, Refref, Burak senindir
    Sen gördün, bize de cemâlin göster
    Pervâne şem'ine hep yanmak ister

    Hayreddin Karaman

    noimage
#30.11.2010 01:08 0 0 0
  • noimage

    Medine bir sevda çölüdür

    Ravza cennetten bir güldür

    Yarab halim O'na bildir

    Ravzada sultanlar yatar...

    Güneş orda doğup batar

    Yeşil kubbe nurlar yağar

    Buram buram hasret tüter

    Ravzada sultanlar yatar

    Babüsselamdan gireyim

    Nur cemalini göreyim,

    Eşiğine yüz süreyim

    Ravzada sultanlar yatar

    Bahçesinde bülbül öter

    Bir yanında Sıddık yatar

    Düşte görsem oda yeter

    Ravzada sultanlar yatar

    Güneş orda doğup batar

    Yeşil kubbe nurlar yağar

    Buram buram hasret tüter,

    Ravzada sultanlar yatar....

    Nurla dolmuş herbir yanı

    Yatar Neb-i Şah Cihanı

    Bir yanda Ömer Faruğu

    Ravzada sultanlar yatar....

    Mustafa BÜYÜKASLAN

    noimage
#30.11.2010 23:14 0 0 0
  • noimage

    Güneş güneş nuru derdin sen ey gül.
    Cennet'e kokunu verdin sen ey gül...
    İnsanlığın rüyasısın sen ey gül...
    Hakikâtin aynasısın sen ey gül...

    noimage

    Tomurcuktun Levh-i Mahfuz bağında.
    Gün vurdu açıldın Hira dağında...
    Yağmuru çöllere çeken sensin gül...
    Cehlin kalbindeki diken sensin gül...

    noimage

    İbrahim'in ateşinin adısın.
    Hayatın manası gönül tadısın.
    Her halin bir destan; kulluğa davet.
    Renk renk onsekizbin alemi seyret...

    noimage

    Hem ahirsin hem evvelsin sen ey gül...
    Ne latifsin ne güzelsin sen ey gül
    Yeryüzüne bakışımda sen varsın...
    Sevda diye nakışımda sen varsın...

    noimage

    Hak'kın elmas kılıçları bilensin.
    Kan sızan dudakta tebessüm sensin.
    Aşıkların gözyaşısın sen ey gül...
    Fatihlerin baştacısın sen ey gül...

    noimage

    Meleklerin duasında sen varsın.
    Şehitlerin yarasında sen varsın
    Maveradan suyun toprağın ey gül
    Dalga dalga şefkat bayrağın ey gül...

    noimage

    Yetimlerin gözlerinde ışıksın.
    Kâinatın yüz sürdüğü eşiksin...
    Yaprak yaprak ayetlerim hadisim.
    Sensin sevgiliye verilen isim...

    noimage

    Sen getirdin gerçek huzuru ey gül...
    Paramparça ettin gururu ey gül...
    Akıl ermez esrarına senin gül...
    Hazan değmez baharına senin gül

    noimage

    Şiirimin ilk sözüsün sen ey gül...
    Muhabbetin can özüsün sen ey gül...
    Sevinsin garibler ver elin ey gül...
    Hasretinle yandı Veysel'in ey gül...

    noimage

    Dost katında ağırlandın sen ey gül...
    Müjdelerle uğurlandın sen ey gül...
    Avucunda geçmiş gelecek ey gül...
    Şefaat ettiğin gülecek ey gül...

    noimage

    Bu canı yoluna serelim ey gül...
    Lûtfet gül yüzünü görelim ey gül...
#02.12.2010 01:06 0 0 0
  • noimage

    Güllere vurgunum güllere sevdalı,

    Bana güller derin kırmızı güller verin
    Kan rengi hüzünlü şehit edalı,

    Bana güller derin kırmızı güller verin

    noimage

    Gül yüzlü şehadet güller derin,

    Gül kokulu yâre gönderin
    Ölsem ölsem yine dirilsem derim,

    Bana güller derin kırmızı güller verin

    noimage

    Gün olur yaprağı düşer güllerin,

    Bu can ten evinden çıkar giderim
    Sevdam güle döner ben de gülerim,

    Bana güller derin kırmızı güller verin

    noimage

    Güller ağlar bana bu derdi güller anlar

    Bana güllerimi güllerimi verin

    noimage

    Mehmet Emin Ay
#05.01.2011 00:36 0 0 0
  • noimage

    Sen geliyorsun Ya Nebi
    Medine sokakları senin gelmenle bayramı yaşıyorlardı adeta
    Sokakların her başında bir gül seni bekliyordu, sen kokularıyla
    Çocukların feryadı figan hallerle ve ayrı bir sevinçle;
    "Efendimiz geliyor, Allah'ın Rasûl'u geliyor" demeleri geliyor dört bir yandan

    Sen geliyorsun Ya Nebi
    Herkes sana susamış ve sana hasret
    Herkes sana meftun ve sana hayran
    Öylece sükûnet içinde beklenensin ya Rasul.
    Sana âşık olan ümmetinden biri, ayak seslerini duymuş olacak ki bağırarak;
    "Allah'ın Rasûl'u geliyor, âlemlerin efendisi geliyor" dediği anda kurbanlar kesiliyor .
    Her yan sana akıtılmış kurban kanlarıyla bürülü

    Sen geliyorsun Ya Nebi
    Sen yere basıyorsun, toprak "Allah" diyor.
    Sen göğe bakıyorsun, gökyüzü "Allah" diyor.
    Sen ümmetine bakıyorsun, sana âşıklar aynı ağızdan "Allah" diyor.
    Sen ümmetine tebessümle Allah'ın selamını veriyorsun.
    Bir tek sözüne canlarını feda eden ümmetin gözyaşlarıyla, Allah'ın selamıyla karşılık veriyor.

    Sen geliyorsun Ya Nebi
    Ben ise sana hasret ve sana mahçup
    Gözlerimin içine bakıyorsun, saçımı okşuyorsun
    Ben ise "seni bekliyordum, Ya RasulSeni bekliyordum Ya Nebi"
    "Beni şefaatine nail eyle" diyerek, nurlu elini ve yüzünü öpüp, o mübarek kokunu içime çekerek

    Sen geliyorsun Ya Nebi
    Hani bu fani olan dünyaya değil de, benim hayal dünyama
    Keşke bunlar gerçek olsa, senin o nur cemalini bir kere olsun görüp, öpüp ve kokunu içime çekebilsem.
    Bir kere olsun seninle konuşabilsem, ne olurdu Ya Nebi
    Ben böyle aslı olmayan hayaller kuruyorum diye,
    Bana kızıyor musun?
    Biliyorum bu anlattıklarımın ne aslı, nede sureti yok
    Ama inan efendim, senin zamanında olup,
    Ah! O an Medine'de olup, seni bir kere de olsa uzaktan görseydim.
    "İşte bakın, bu benim Nebim" deseydim
    Sonra da gözyaşları içinde;
    "Ya Rabbim, sana şükürler olsun ki senin Rasul'unu bana gösterdin"

    Sen geliyorsun Ya Nebi
    Diyerek söze başlayıp, gerçek olanı anlatsaydım ne olurdu
    Ya Rabbim burada efendimiz ile karşılaşamadık belki ama
    Sen cennet de olsun komşu eyle bizi
    Burada diyemedim ama cennet de olsun diyeyim
    Sen geliyorsun Ya Nebi
    noimage
#09.01.2011 01:22 0 0 0
  • noimage

    Ya Muhammed Ya Muhammed
    Benim sana sevdam bir cicegin suya bir annenin yavrusuna
    Bir bülbülün güle sevdasi gibi ey Nebi
    Sana duydugum sevginin hakki icin ne olur ne olur sende sev beni
    Hani bir güzele asik olursun ya devamli onu düsünürsün
    Hep onula birlikde olmak onun cemaline bakmak istersin ya
    Iste bende aynen öyle hep seni görmek istiyorum ey Nebi
    Hani sevdigin yaninda olmadiginda hep onu özlersin ya
    Hasretinden yanarsin ya alev alev yokluyla tükenirsin ya
    Yavas yavas gel diye haykirirsin ya kulaklari yirtarcasina
    Iste bende aynen öyle özlüyorum seni
    Hasretinle yaniyor ve gel diye haykiriyorum sana ey Nebi
    Hani askini bir gül ile ilan edersin ya sevgiline
    Mahcup bir sekilde uzatirsin ya gülü eline sonra
    Gözünün icine dalib da fisildarsin ya seni seviyorum diye
    Iste bende aynen öyle damarlarimda her bir zerreme senin sevgini tasiyan
    Kanimin rengini kirmizi bir gülle utangac bir halde huzuruna geliyorum.

    noimage
#16.01.2011 02:00 0 0 0
  • noimage


    Sen aşkı,

    daha kundakta iken "ümmetim!" diyen

    Sultan'a sor!..
#24.01.2011 10:16 0 0 0
  • noimage

    Ahmedi Mahmuddur adi sekerden sirindir tadi
    Aldi kalbinde sakladi
    Ay Muhammed Mustafayi
    Biz seni görmeden sevdik Ya Nebi...!
#26.01.2011 09:12 0 0 0
  • noimage

    Not=Resim Bana Aittir..:)
#26.01.2011 09:16 0 0 0
  • noimage

    BynNazlıMeleq (: Bundan Sonraki Resimler bana Ailt ArkadasLar :)
#26.01.2011 09:21 0 0 0
  • noimage
#26.01.2011 09:23 0 0 0
  • noimage

    Yaradan Rabbimin adıyla okudum.
    Ey Muhammed seni okudum.
    Okudum, çoğaldı harflerim, ırmaklarım, yıldızlarım...
    Tüm kitaplara senin isminle yazıldım.

    Doğdum, Muhammed'e doğdum.
    Aşıksam, Muhammed'e aşığım.
    Ölürsem, Muhammed'e ölürüm.
    Gelirsem, Muhammed'e gelirim.

    Yusuf oldum kuyularda hep seni bekledim,
    Hüseyin oldum kerbelada, kuruyan dudaklarımla sayıkladım ismini,
    Gelsin de ırmaklar taşıyan ellerinden,
    Ab-ı hayat akıtsın içime diye bekledim.
    Bekledim, kapandı yollarım, uzattım parmaklarımı,
    Hallaç gibi doğrandı ellerim.
    Hiç seni söyleyemedim. Dağlandı dudaklarım.
    Yazdım gözyaşlarımla Mekke'nin dağlarına:
    Ey sevgili, gel diye...

    Ağlama duvarını bir çıban gibi sırtında taşırken,
    Yorulan kollarıyla taş atan Kudüs'üm ben.
    Kaldırımlarımda ateşler yükselirken,
    Geldin öptün beni alnımdan,
    Serinleyip sarıldım taşlara yeniden.
    Ey Muhammed...
    Ey Sevgili.
    Ey Bad-ı Saba.
    Ey üzerimize doğan ay.
    Ey güzelliklerin şahikası.
    Ey şefaat pınarı.

    Her düşmem gül ayaklarına kapanmamdır,
    Böğrümden yediğim her kurşunla tutarım ellerinden.
    Her şarkımda seni söylerim.
    Her tebessümüm senindir.
    Hep seni beklerim:
    Sen bir gelsen diye ey Sevgili...
    Sevgili...

    Ben Veysel'im,
    Kenan illerinde hasretini soluyan,
    Hırkana bürünürüm karanlıkta kaybolduğumda,
    Dört taraftan vururlar bana,
    Vururlar da söyletemezler sensizliği,
    Sümeyye gibi develer ayırır bedenimi...
    Hamza'yım Ey Sevgili,
    Uhud'dayım tam önündeyim,
    Vahşi'nin mızrağı deler geçer yüreğimi,
    Gel de okşa ne olur oyulmuş kalbimi,
    Hind değil hasretin acıtır onu...

    Ben Grozniyim, Keşmirim, Kandaharım, Saraybosnayım, Hamayım, Buharayım, Bağdatım, Morayım, Taşkentim, Doğu Timur'um, Türkistan'ım, Ahıska'yım, Halepçe'yim, Kırım'ım, İstanbul'um..,
    Ben kurşunlara evlat vermiş anneyim.
    Kurşunlardan sakınan bedeniyle seni özleyen, taş atan bir Filistinliyim.
    Okul önlerinde bekleşen ve ağlayan, karanfil dağıtan kızım.
    Gel öp bizi alnımızdan,
    Gel sev bizi kanayan yaralarımızdan.
    Ey sevgili...
    Ey Muhammed...

    Gittin ya gül yüzlü sevgili.
    Kırıldım gittiğinden beri.
    Kırıldıkça yandı canım.
    Çarmıhta çivilenen benim ellerim,
    Benim ayaklarım.
    Harami sofralarda sergilenen benim başım.
    Beni bir ağaçta kıstırdılar,
    Kör bir testereyle biçildim.
    Ağladım, kurudu göz pınarlarım,
    Ağladım, hasretine türkü yaktım.
    Ağladım, gel diye ey sevgili...
    Sevgili...

    Ömer'im, Ali'yim, Osman'ım,
    Vuruldum bir niyaz vaktinde,
    Kanım dağıldı kitabın sayfalarına.
    Seni yazdım bir damla kanla,
    İsminin dolaştığı semaya,
    Bir baştan bir başa.
    Sen gel diye Ey sevgili...

    Ey sevgili...
    Kırıldı mı dişin?
    Dikenler acıttı mı ayaklarını?
    Deve işkembeleri kirletti mi elbiselerini?
    Medine yollarında yoruldun mu?
    Taifte taşlar kanattı mı gül yanağını?
    Kırıldı mı kalbin bize?
    Kırgın mısın sevgili?

    Ne çare Bekirler yok şimdi, Aliler, Osmanlar, Ömerler yok.

    Halidler gitti, Musablar gitti. Hatice yok, Zeynep yok, Fatıma yok.
    Müminlerin annesi sofra açmaz evlerimizde.
    Kedilerin babası dolaşmaz sokaklanmızda.
    Biz ne çok yetim oluk da,
    Senin gibi okşayanımız yok artık.
    Gel bir okşa ne olur.
    Yaralarımızda ki irinler azdı.
    Canımız acıdı.
    Bir merhamet et, bir gülümse efendim.
    Bir görün puslu şehirlerin üstünde.
    Bir ses ver puslu yüreklerimize.
    Bekler dururuz her seherde,
    Sen gel diye ey Sevgili...
    Ey Sevgili...

    Buralara bir hal oldu:
    Ne Yakup inliyor şimdi,
    Ne Mısırda rüya görülüyor,
    Züleyhalar yalancı,
    Yedi adam ne yapsın,
    Mağaraların kapıları da kapalı.
    Musa vurunca asasını,
    Oynamıyor yer yerinden.
    Yol vermiyor kızıldeniz.
    Sakınmıyor İbrahimi ateşler,
    Su taşımıyor karınca,
    Ethemin balıkları getirmiyor iğneleri denizden.
    Buralara bir hal oldu; Sen yoksun, buralar duman oldu efendim.
    Bir mektubun gelmedi buralara...
    Bir Necaşi sormaz halimizi.
    Bir yalnızlıktır düştü ocağımıza.
    Bir karanlık çöktü başımıza.
    Ay aydınlatmıyor, Gül kokmuyor.
    Yokluğun karabasanlar gibi çökünce sinemize,
    Dağıldı hanemiz,
    Dağıldı yüreğimiz,
    Dağıldı birliğimiz...
    Sevgili affet bizi:
    Bir deve olamadık,
    Hasretinden çatlayıp ölecek.
    Bir kuru ağaç olamadık,
    Yokluğuna kanlı gözyaşlar dökecek.
    Bir Bilal olamadık,
    Sensiz ses vermeyecek.
    Bir Ebu zer olamadık,
    Alıp başını gidecek.

    Ey sevgili, Ey şefaat sahibi,

    Affet bizi. Affet...

    Şimdi bir şarkı düşer dilimize,
    Bir aşk iner yüreğimize.
    Bir el tutar elimizden.
    Bir af fermanı gelir ötelerden.
    Bir sen gelirsin.
    Bir sen gelirsin.
    Biz bin seviniriz:
    Sevgilim Muhammed diye...
    Sevgilim Muhammed diye...
    Meleklerle yarış ederiz...

    Gel sevgili,

    Gel öp, kokla ve yeşert bizi, kalbimizi...

    Adem Özbay

    noimage
#31.01.2011 00:38 0 0 0
  • noimage
    noimage

    "Levlâke levlâke lema halaktü'l eflâk - Eğer Sen olmasaydın varlığı yaratmazdım." (Keşfu'l-Hafâ: 2/232)

    Erişti Hak'tan hitap:
    Levlâke ey Resûlüm.
    İşte Seni seçti RAB,
    Levlâke ey Resûlüm!

    Bir İlâhî fasıl bu,
    İşte hilkat asıl bu,
    Senin için hâsıl bu,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    "La amrük" yemin Sana,
    Semâ ve zemîn Sana,
    Cibrîl-i Emîn Sana,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Bir Sana mahsus bu hâl,
    Gayri herkese muhâl,
    İşte Mîraç ve visâl,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Ermen için murâda,
    Nûrum indi Hira'da,
    Bir perde yok arada,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Vasfında Yâsîn, Tâ Hâ,
    Ne nîmetler var daha,
    Sen Habibsin Allah'a,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Olmazdı hava ve su,
    Olmazdı gül kokusu,
    Hep Senin içindir bu,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Evet, bir kulsun ama,
    Nûrundan arz ve semâ,
    Şânın artar dâima,
    Levlâke ey Resûlüm!..
    İnsan, Hûrî, cin, Melek,
    Yoktu ecramü felek,
    Buna sebep Sensin tek,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Âlemlere Rahmetsin,
    Muhammed ve Ahmet'sin,
    Sen şefiî' ümmetsin,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Nice lütfum var Sana,
    Benim ancak Yâr Sana,
    Cennet, o diyar Sana,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Emrine râm ay Senin,
    Her yer, her saray Senin,
    Rabbin Kayyûm, Hayy Senin,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Ömrüne olsun yemin,
    Sensin âlemde Emin,
    Ne hoş huyun, keremin,
    Levlâke, ey Resûlüm!..

    Bilme Seni sen garip,
    Ne can ve ne ten garip,
    Eder miyim ben garip?
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Ay Zühre emrine râm,
    Şahid Ashâb-ı Kirâm,
    Rab Seninle çekme gam,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Nezdimde şânın yüce,
    Aşkın, îmanın yüce,
    Senin cihanın yüce,
    Levlâke ey Resûlüm!..
    Olmazdı çiftler, tekler,
    Bal vermezdi petekler,
    Âlem yolunu bekler,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Nurundan inci, zehep,
    Hilkata işte sebep,
    Rabbin Seni sevdi hep,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Ne kudsî, ne yüce aşk,
    Gündüz aşk ve gice aşk,
    Sendeki bu nice aşk?
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Bu bağın bülbülü şen,
    Artık dîdeler rûşen,
    Senin için her gülşen,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Neler yapar bak aşka,
    Sen misalsin Hak aşka,
    Has kullar müştâk aşka,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Şerefine bu Senin,
    Irmak, deniz, su Senin,
    Cennet kokusu Senin,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Var hep övgü, var Selâm,
    Göndermede Yâr selâm,
    Essalâtu Vesselâm,
    Levlâke ey Resûlüm!..

    Mustafa Necati Bursalı

    noimage
#06.02.2011 01:04 0 0 0
  • çok güsel düygulandım
#09.02.2011 17:53 0 0 0