SERKANCO

SERKANCO

Üye
06.08.2004
Uzman Çavuş
6.022
Hakkında

#27.08.2004 15:09 2 0 0
  • Sağlıklı yaşamanın en temel kurallarından biri sağlıklı beslenmek.Beslenme deyince her ne kadar akla yemek yemek gelse de, sağlık için sadece diyet yapmak yeterli olmuyor. Ruhsal ve zihinsel sağlığımız da en az bedensel sağlığımız kadar önemli. Beden, ruh ve zihin için sağlıklı beslenmenin kuralları şunlar:

    "Birinci kural: Temiz hava
    Haftalarca yiyeceksiz, günlerce susuz yaşayabiliriz ama havasız sadece birkaç dakika yaşamak mümkün. Vücudumuzun dayanıklılığı soluduğumuz havanın miktarına bağlı. Hücre düzeyinde oksijen eksikliği, damar sertliği, şeker, kanser, kas iltihabı, yüksek tansiyon gibi bozukluklara yol açar. Derin temiz hava soluyarak hücrelerdeki oksijen oranını artırabilir, böylece vücut fonksiyonlarını düzenleyebiliriz.
    Temiz hava, enfeksiyonlara karşı hücresel direnci artırır. Öğrenmeye yardımcı olur. Bazı alerjik durumları azaltır. Sakinleşmek ve dinlenmek için beyin fonksiyonlarını düzenler. Kan basıncını düşürür.

    İkinci kural: Güneş ışığı
    Doğanın en çok şifa veren araçlarından bir tanesi olan güneş ışığı günümüz tedavi yöntemlerinde hem çok az anlaşılmış, hem de çok az kullanılmıştır.
    Güneş ışığı, deri altındaki kolesterolü D vitaminine dönüştürür. Bakteri ve virüsleri yok eder. Akyuvarların sayısını artırır. Tansiyonu düşürür. Güneşlenme sayesinde kandaki kolesterol ve trigliserit (yağ) düzeyi düşer. Ultraviyole ışınlar derinin altında kızıla dönüşür ve tedavi edici etkisi yok olur. Bu yüzden güneş ışınlarının fazlası sağlığı tehdit edebilir.

    Üçüncü kural: Ölçülü olmak
    Ölçülü ve kendi kendine hakim olmak her yönden sağlıklı ve dengeli bir yaşam sürmektir. Bunun içine; çalışmak, dinlenmek, oyun oynamaktan aile ve dostlarla geçireceğiniz zamana, kendinize ayıracağınız vakte, ibadete, doğru düşünme ve beslenmeye kadar her şey girer.
    Beslenmede ölçülü olmak için:Size zarar verecek hiçbir şeyi yemeyin ve sağlıklı besinlerle beslenin. Kahvaltınızı ve öğle yemeğinizi sıkı, akşam yemeğinizi de hafif yiyin. Yemek aralarında atıştırmayın. Farklı ama rafine edilmemiş besinler yiyin. Bir öğünde fazla çeşit yemeyin. Düzenli zamanlarda ve rahat ortamlarda yemek yiyin. Yediğinizden zevk alın.

    Dördüncü kural: Dinlenmek
    Dinlenmek insan için en iyi tedavi yöntemidir. Hasta olduğunuzda yapmanız gereken ilk şey yatmak olmalıdır. Dinlenmenin iyileştirici gücü, diğer tedavi yöntemlerin başarısına da yardımcı olur. Yeterince dinlenmemek ise insanı hasta eder. Dinlenmek için sadece uyumak gerekmez. Bazen ortam değişikliği bile vücudu ve zihni dinlendirir. Farklı kasları kullanmak, farklı şeyler düşünmek gevşemeye yardımcı olur. Birçok insanda görülen sinirsel bozukluklar kendini aşma çabası ve aşırı yorgunluktan meydana gelir. Dinlenmek için zaman ayırın. Dışarı çıkın, bir iskemleye oturun ve hiçbir şey yapmayın. Bu öneri size uygun gelmiyorsa, yeterince dinlenmek için davranışlarınızı değiştirmeniz gerekiyor demektir. İyi bir uyku için midenizin boş olması gerektiğini unutmayın. Uyurken odanıza temiz hava girdiğinden emin olun. Eğer uyurken temiz hava alamazsanız, yorgun ve gergin uyanırsınız. Unutmayın ki, gün boyunca kaslarını kullananlar, gece iyi bir uyku uyurlar.

    Beşinci kural: Diyet
    Beslenmenin hedefi rafine yiyeceklerden uzak durmaktır. Yeterince aminoasit, vitamin, mineral ve eser elementler alacağınız doğal besinleri seçin. Kahvaltı: Tahıl, iki meyve, tam tahıl ekmeği (rafine edilmemiş undan yapılan ekmek), ceviz veya fındık, tahıl ya da soya sütü, kahvaltıdan bir süre sonra bir-iki bardak su.
    Öğle: Yüksek proteinli sebzeler, salata, tam ekmek, akşamüzeri bir ya da iki bardak su.
    Akşam: Taze meyve, tahıl, kraker, tam ekmek, salata veya çorba.
    En iyi sindirim için öğünler arasında 5-6 saat olmalı ve yemek saatleri düzenli olmalı. Hafif bir akşam yemeği iyi uyumanızı ve zinde uyanmanızı sağlar.

    Altıncı kural: Su
    Su beslenmenin en önemli parçasıdır. Vücudunuzun her fonksiyonu sıvıyla sağlanır ve vücudunuzdaki suyun yüzde 10'unu kaybetmek ciddi sorunlar doğurur. Yüzde 90'ı su olan kan, besinleri hücrelere taşır ve buradaki atıkları alır. Normal bir insan için günde 6-8 bardak su yeterlidir. Eğer idrarınız renksiz ve kokusuzsa yeterince su alıyorsunuz demektir. Yemekle birlikte su içmeyin, çünkü bu su sindirim sıvılarına karışır ve etkilerini azaltır. En iyi sonucu almak için, yemekten en az yarım saat önce veya sonra su için. Uykudan önce bir ya da iki bardak su içilmeli. Birçok kez, sadece yeterince su içmek bile, kabızlık, baş ve sırt ağrısı gibi rahatsızlıkların giderilmesini sağlar.

    Yedinci kural: Egzersiz
    İnsan vücudu hareket için tasarlanmıştır. Egzersizin birçok yararı vardır: Nabzı ve tansiyonu düzenler. Kandaki kolesterol ve lipid (yağ) oranını düşürür. Solunum yollarını açarak vücuda daha fazla hava girmesini sağlar.
    Eklemlerdeki esnekliği artırır. Beyindeki "iştah" merkezi daha etkili çalıştığı için iştahı kontrol eder.
    Oksijen sirkülasyonunu ve alımını artırır, bu da sinirlerin ve dokuların beslenmesini sağlar. Kasları ve damarları güçlendirir. Haftada beş altı kez 20 dakika boyunca yapabileceğiniz bir egzersiz türü seçin.
    Unutmayın; egzersiz yapacak zaman bulamayanlar, hastalık için zaman ayırmak zorunda kalırlar.


    Sekizinci kural: Doğadaki güce inanın
    Yaşam tarzımızda değişiklikler yaparken bazen cesaretimiz kırılır. Ancak bunu tek başına yapmak zorunda olmadığımızı bilmek cesaret vericidir. Doğadaki güce inanın. Cesaretiniz kırıldığında doğayı izlemek yeterli olacaktır.
#17.10.2005 12:00 1 0 0
  • Epilepsi, halk adıyla sara, yineleyen nöbetler ile karakterize sıklıkla geçici bilinç kayıplarına neden olan bir durumdur. Ancak bu geçici bilinç kaybı her zaman oluşmaz.

    Nöbetler çok farklı şekilde ortaya çıkabilirler. Bazı nöbetten önce bir koku hissi olabilen olağandışı bir algılama yaşanırken bazı nöbette kişi yere düşebilir veya ağzı köpürebilir. Bazen de boşluk nöbetleri dediğimiz kişinin gözünü bir noktaya dikmesi ve donuklaşması gibi durumlar ortaya çıkar.


    Epilepsi Neden Oluşur?
    tumor

    Cerrahi
    Beyin ameliyatından sonraki dönemde nöbetleri önlemek amacı ile sıklıkla antiepileptik kullanılır.


    İskemik Lezyonlar
    Beyne giden kan akımı azaldığında (iskemi) beyin dokusundaki besin maddeleri ve oksijen azalır. Bu da iskeminin neden olduğu hücre hasarına yol açar ve epileptik nöbet oluşur.


    Konjenital Malformasyonlar
    (Doğuştan olan bozukluklar)


    Bazı beyin lezyonları
    (Değişim gösteren doku bölgesi)
    Doğum sırasında oluşabilir.


    Febril Konvülziyonlar
    (Ateşe bağlı istem dışı şiddetli kasılmalar)
    Febril konvülziyonun tek nedeni yüksek ateştir. Her 1000 çocuktan 19 ile 36'sında en az bir kez yüksek ateş nedeni ile konvülziyon geliştiği tahmin edilmektedir.


    Enfeksiyon
    Sistemik (tüm vücudu etkileyen) ya da şiddetli enfeksiyonlar yüksek ateşe ve dolayısıyla febril konvülziyonlara neden olabilirler.


    Tiroid Hastalıkları
    Tiroid bezi vücuttaki sıvı dengesinin kontrolünde önemli bir rol oynar. Sıvı dengesi ise epilepsi eğilimini belirleyen bir faktördür. Genellikle tiroid sorunun tedavi edilmesi epilepsinin düzelmesi için yeterlidir.


    Beslenme
    Bazı insanlarda epilepsinin nedeni olarak B6 vitaminin eksikliği saptanmıştır.
    SARA:Tıbbi ismi EPİLEPSİ'dir.Tekrarlayan nöbetlerle karekterize sıklıkla geçici bilinç kayıplarına neden olan bir durumdur.Ancak sara hastalığında bilinç kaybı her zaman oluşmaz......Sara neden oluşur? 1-Beyin tümörleri:Özellikle 35 yaşından sonra başlayan sara hastalığında sıklıkla beyin tümörü tespit edilir.Beynin içinde büyüyen tümör baskı yaparak beyinin elektrik düzenini bozar ve sara nöbetleri oluşur. 2-Doğuştan oluşan bozukluklar: Beyinin yapısal bozuklukları vardır ve doğuştan gelir.Ailevi,yani kalıtsal özelliklerde etkilidir. 3-Beyin ameliyatlarından sonra sara hastalığı oluşabilir. 4-Çocukluğunda havale geçiren insanların ileriki dönemde sara hastalığına yakalanma riski yüksektir. 5-Beyine yeterli kan gitmesini engelleyen durumlarda beyin dokusundaki besin maddeleri ve oksijen azalır.Bu da beyin hücrelerinde hasara neden olur ve sara krizi oluşur. 7-Beslenme bozuklukları: B6 vitamini eksikliğinde sara krizi oluştuğu tespit edilmiştir. 6-Tiroid bezinin hastalıklarında sara meydana gelebilir. .....TESHIS: Sara hastaliginin kesin teshisi "sara nöbetinin direk olarak hekim tarafindan gözlenmesi" ile koyulur.Uzman hekim bayilmanin sara olup olmadigini net olarak anlayabilir. .....Teşhisde EEG denilen ve beyin elektrik dalgalarını ölçen bir tetkikden de yararlanılır.Ancak EEG %50 oranında kesin teşhis aracıdır.Yani EEG normal çıkan bir insanda kesinlikle sara yoktur denemez......TEDAVİ: Bayılmayı engelleyici çeşitli ilaçlar vardır.Bu ilaçlar mutlaka bir nörolog veya beyin cerrahisi uzmanı tarafından seçilmelidir.Hastalığın şekline uygun ilaç başlandıktan sonra bayılma nöbetleri azalacaktır. Unutulmaması gereken önemli nokta;antiepileptik denen bu ilaçlar kullanıldığı takdirde,bayılmanın tamamen geçeceği,bir daha hiç olmayacağı diye bir kural olmamasıdır..Amaç;bayılma şiddetini azaltmak,nöbetler arasındaki süreyi uzatmaktır.Düzenli tedavi gören vakalarda nöbetler aylarca oluşmayabilir.İlaç kullanılırken bayılma olsa dahi tedavi asla bırakılmamalıdır.Bazı hastalar tekrar bayılınca tedavinin etkisinin olmadığını düşünerek,ilaçları bırakmaktadırlar.Yine sık rastlanan hatalardan biriside,uzun zaman bayılmayan hastaların "artık iyileştim" diyerek ilaçlarını bırakmalarıdır.Her iki durumda da hastalık şiddetini arttırarak devam edecektir. İlaçlarla kontrol altına alınamayan durumlar vardır. Gün içinde onlarca kez nöbet geçiren hastalarda ilaç tedavisi etkili olmazsa cerrahi tedaviye başvurulur. Ancak bu ameliyatlar sara ameliyatları konusunda özel bir ilgi gösteren merkezlerde, uzmanları tarafından yapılırlar. Ülkemizde sara cerrahisi yapan merkezler mevcuttur. Buralarda oldukça başarılı sonuçlar alınmaktadır. ****PRATİK BİLGİLER*** Evimizde, çevremizde zaman zaman bayılan insanlara rastlarız. Bunların sara veya sinirsel bayılma olup olmadığını anlamak yararlı olabilir. Genelde sinirsel bayılmalar daha sıklıkla olmaktadır. Acil servislere yıldırım hızıyla, trafik içinde çeşitli riskler göze alınarak getirilen hastaların büyük çoğunluğu sinirsel bayılmalardır.
    SARA SINIRSEL BAYILMA
    1-Hasta kütük gibi devrilir. Yer seçimi yapmaz. Atesin içine,taşa, suyun içine düsebilir.. 1-Bayılacağı yeri seçer,genelde kendine zarar gelmeyecek yerleri seçer.
    2-Sıklıkla kafasını veya vücudunun çesitli yerlerini çarpma nedeni ile yaralayabilir. 2-Vücudunda herhangi bir yaralanma oluşmaz.
    3-Gözleri açıktır ve göz bebegi yukarı kaymıstır.Yalnızca göz akı görünür. 3-Göz kapakları kapalıdır ve gözlerini kırpıstırırlar. Göz kapaklarına dokununca kırpıstırma artar.
    4-Etrafdaki konusmaları duymazlar. 4- Etraftaki konusmaları duyarlar.
    5-Uyandıklarında sersem gibidirler.Asırı derecede yorgunluk hissederler.. 5-Ağlayarak uyanırlar. Genelde bir tartısma sonrası bayılırlar.
    6-Genelde dillerini ısırır ve yaralarlar.. 6- Yaralanma olmaz


    ***KRİZ GEÇİREN SARA'LI HASTAYA İLK YARDIM***· - Lütfen,kriz geçiren saralının burnuna soğan dayamayınız. · -Lütfen,ağzına kaşık,Çubuk vs. sokup çenesini zorlamayınız.Dişlerinin kırılmasına veya dilinin yaralanmasına sebep olabilirsiniz. · -Lütfen başına toplanıp hava almasını engellemeyiniz. -Lütfen; hastaya kolonya banyosu yaptırmayınız& ....Hasta sırtüstü yatırılır.Soluk almasına engel olabilecek herhangi bir cisim varsa uzaklaştırılır.Düştüğü yerde ateş,su vs.varsa derhal normal bir alana çekilir.Ağzında biriken köpükler bir mendil vasıtasıyla silinir.Hastanın başında sakin bir şekilde nöbetin bitmesi beklenir.....Normalde nöbet bir kaç dakika sürer ve kendiliğinden sonlanır.Şayet nöbet uzarsa ve hasta dakikalar sonra hala ayılmadıysa hemen bir hastahaneye müracaat etmelidir
#28.04.2005 22:16 1 0 0
  • Boyun ağrısı omurganın kemik ve eklem yapılarından köken alabileceği gibi kas, bağlar ve sinirler gibi yumuşak dokulardan da kaynaklanabilir. En sık boyun ağrısı nedenini yumuşak doku zorlanmaları oluşturur. Osteoartrit, travma ve psikolojik nedenler (gerilim tipi başağrıları) de sıkça görülen boyun ağrısı nedenleridir.

    Osteoartrit
    Boyun osteoartriti (kireçlenme) eklemlerin yıpranıp, aşınmasıyla oluşur. Boyunda bu değişiklikler 20-30'lu yaşlarda başlayarak ilerler ve hem disklerde, hem de omurun arka kısmını birbirlerine bağlayan eklemlerde gelişir. Fakat, genellikle şikayete neden olmaz. Eğer eklemlerdeki söz konusu hasar ve disk kenarlarındaki yeni kemik oluşumları boynun normal hareketlerini engellerse, ağrı dışında boyunda tutukluluk hissi de gelişir. Ağrı ve tutukluluk zaman zaman alevlenme ve düzelme dönemleri gösterebilir. Eklem kenarlarından büyüyen yeni kemik oluşumları (osteofitler), boyun hareketleri sırasında sinir köklerine bası yapabilir.Sonuçta, sinirin yayılım alanı boyunca (omuz ve kollarda) ağrı oluşabilir. Sinir hasarı aynı zamanda uyuşukluk, iğnelenme hissi oluşturabilir ve kaslar güçsüzleşebilir. Bazen çok ileri olgularda, kemik çıkıntıları disklerin arkasına doğru büyüyerek omuriliğe de bası yapabilir ve vücudun alt kısmında güçsüzlük ve duyu kaybı gelişebilir.

    Travmalar
    Trafik kazaları boyunda ciddi yaralanmalara neden olabilmektedir. Ayrıca, sığ yerlerde dalma, güreş gibi sporlar ve yüksekten düşme de benzer derecede boyun sorunlarına yol açabilir.

    Boyun ağrılarına neden olan trafik kazalarında en sık karşılaşılan durum arabaya arkadan vurulmasıdır. Vücut öne doğru hızla savrulurken, baş arkaya doğru gider. Daha sonra araba önde başka bir şeye çarparsa, vücut durur, ancak baş ileri doğru gider. Bu duruma 'kamçı' yaralanması adı verilmektedir. Bunun en tehlikeli kısmı boynun arkaya doğru ani hareketi ile bağların ciddi bir şekilde yaralanmasıdır. Araba koltuklarının üst kısımlarındaki baş destekleri başın arkaya gitmesini engelleyen önemli güvenlik önlemleridir. Ayrıca emniyet kemerlerinin kullanımına mutlaka dikkat edilmelidir.



    Psikolojik faktörler
    Vücudumuzdaki kasların çoğunluğu çalışmadığı zaman tamamen gevşer. Ancak 'yerçekimine karşı koyan kaslar' olarak bilinen ve boyun kaslarını da içeren bazı kaslar vücudumuzu dik pozisyonda tutmak için sürekli çalışmak zorundadır. Boyun kasları çok çalışırlarsa, gerilim tipi başağrısına neden olurlar. Kişi herhangi bir konuda endişe duyduğunda, üzüldüğünde kaslarını gereğinden daha fazla kasar. Bu durum, kasların başın arka kısmına yapıştıkları yerde aşırı bir gerginlik oluşturur. Kas yapışma yerleri duyarlı ve ağrılı hale gelir. Ağrı çok şiddetlendiğinde boyundan yukarı başın arka kısmına ve öne doğru yayılır, hatta bazen ağrının gözlerinin arka kısmında hissedildiği söylenir.

    Diğerleri
    Bazı kişilerde hiçbir nedene bağlı olmayan ve birkaç günde kaybolan boyunda ağrı ve tutukluluk hissi gelişebilir. Kötü duruş, çok yumuşak bir yatak ve yastığın kalınlığının uygun olmaması nedeniyle de boyun ağrısı ve tutukluluk gelişebilir.

    Çok daha nadiren, boyundaki ağrı çok ciddi başka bir hastalığın belirtisi olabilir. Örneğin, menenjit gelişen çocuk, beyin zarı içine (subaraknoid) kanama geçiren erişkin sadece boyun ağrısından şikayet edebilir. Ankilozan spondilit ve romatoid artrit gibi diğer eklem hastalıkları da boynu etkileyebilir.

    Boyun Ağrısı Tedavi Edilebilir mi?

    Çok ağrılı ve tutuk bir boyun, hiçbir özel tedavi yapılmasa da birkaç gün - birkaç hafta içinde daha iyi hale gelir. Genellikle gereken tek şey mümkün olduğunca rahat bir pozisyon sağlamaktır. Boyun ağrısı şiddetli olduğunda ve uzun sürdüğünde ise aşağıdaki tedavi yöntemleri kullanılabilmektedir.

    İlaç tedavisi
    Ağrılı dönemde, basit ağrı kesiciler, kortizon-olmayan antiromatizmal ilaçlar ve kas gevşeticiler sıklıkla kullanılmaktadır.

    İlaç dışı tedaviler
    Sıcak uygulama ve masaj kasları gevşetip, ağrıyı rahatlatıcı bir etki yaratsa da uzun dönemde tedavi açısından yararlı olmadıkları bilinmektedir. Boyunluk kullanılması da, boyun hareketlerini kısıtlayarak, eklem ve kasların dinlendirilmesine ve ağrının hafifletilmesine yardımcı olur.

    Egzersizler
    Boyun için önerilen egzersizler tam hareket açıklığının korunmasını sağlar ve kasların gücünü artırır. Ağrı geçtikten sonra boyunda kalabilen tutukluluk şikayetinin tedavisinde çok yardımcı olmaktadır. Yüzmek, bisiklete binmek, yürümek gibi yumuşak boyun hareketlerini içeren spor faaliyetleri de yararlıdır. Ancak tenis gibi ani boyun hareketlerini içeren sporlar şikayetlerde bir alevlenmeye neden olabilir. Genel olarak ağrının izin verdiğinden daha fazla boyun hareket ettirilmemelidir.



    Cerrahi tedavi
    Boynu ilgilendiren sorunlarda cerrahi tedavi çok nadiren gerekmektedir. Sinir kökleri üzerinde kalıcı ve ilerleyici bası varlığında ya da çok hareket eden kemikleri sabitlemek gerektiğinde cerrahi yöntemler başarı ile kullanılmaktadır.
#28.04.2005 22:14 1 0 0
  • Bel ağrısı kaslar, bağlar gibi yumuşak dokuların zorlanması gibi basit ve geçici nedenlere bağlı olabileceği gibi, omurlar ve disklerin hastalıkları gibi daha önemli ve tedavi gerektiren nedenlerden de kaynaklanabilir.

    Bel ağrılarının %30'unda en ileri görüntüleme yöntemleri ile dahi ağrının gerçek nedenini saptamak mümkün olmamaktadır. Çok sık görülen ve sadece bel ağrısı olarak isimlendirebileceğimiz bu tür ağrılar hemen daima 4-8 hafta içinde kendiliğinden ya da basit tedaviler ile rahatlar.

    Bel ağrılarının çok küçük bir kısmı iltihabi romatizmal hastalıklara, bazı infeksiyon hastalıklarına, karın içerisindeki organların hastalıklarına ya da tümörlere bağlı olabilir. Bel ağrılarının büyük çoğunluğu mekanik olarak adlandırılan bel çevresi yapıların zorlanması, bel fıtıkları, omurların kaymaları ya da doğumsal bazı omurga sorunlarına bağlı nedenlerden kaynaklanır. İleri tetkik ve tedavi gerektiren bel ağrısı nedenleri şöyle sıralanabilir:
    Ağrının süresi uzuyor ve şiddeti artıyorsa,
    Bel ağrısına eşlik eden ve kısa zamanda gerilemeyen, hatta artan sinir basısı bulguları varsa (örneğin, bacakta uyuşma, his kusuru, kas güçsüzlüğü, bacakta ağırlaşma hissi, idrar kaçırma gibi),
    Ağrı özellikle geceleri oluyorsa ya da sabah bel hareketlerinde tutukluk ile birlikte olan ağrı hareketle rahatlıyorsa,
    Eşlik eden ateş, kilo kaybı, bel bölgesinde basmakla belirgin hassasiyet varsa.

    Günümüzde bel bölgesini ayrıntılı olarak görüntüleyebilen bilgisayarlı tomografi (BT) ya da manyetik rezonans (MR) gibi inceleme yöntemleri bulunmasına karşın, bel ağrısı olan hastaların büyük çoğunluğunda erken dönemde bu tetkikleri istemenin bir yararı olmamakta, hatta yanıltıcı sonuçlar alınabilmektedir. Hiç bel ağrısı olmayan sağlıklı insanların yarıya yakınında MR ile disk hernisi (bel fıtığı) şeklinde bozuklukların saptanabileceği ama bunların hiçbir şikayete neden olmayabileceği bilinmektedir.

    Bel Ağrısı Tedavi Edilebilir mi?

    Bel ağrısının nedeni ne olursa olsun bu ağrıyı hafifletmek ya da önlemek mümkündür.

    Bel ağrısına yol açan nedenler belirlendikten sonra nedene yönelik girişimler dışında günlük yaşamda belin nasıl kullanılacağının öğrenilmesi tedavinin ve ileriye yönelik korumanın en önemli ögesini oluşturur. Ağrının şiddetli olduğu dönemde ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçlar yarar sağlayabilir. Zannedilenin aksine, ağrı nedeni ile hareketi kısıtlamak ve uzun süre istirahat etmek ağrının uzamasına neden olabilmektedir. Bu nedenle, omurga kırıkları ya da sinir basısı gibi ciddi sorunlar dışında birkaç günü aşan yatak istirahati önerilmemekte ve hastaların bir an önce aktif yaşama dönmeleri tercih edilmektedir.

    Bel ağrılarının çok sık tekrarlayabildiği göz önüne alındığında asıl tedaviyi belin doğru kullanılmasının öğrenilmesi ve düzenli egzersiz yapılması oluşturmaktadır. Ailevi ve mesleki mutsuzluğun çok sık görülen bir bel ağrısı nedeni olduğu ve özellikle ağrının sürekliliğine yol açtığı da unutulmamalıdır.


    Bel Bölgesinin Yapısal Özellikleri Nelerdir?

    Bel omurgasının en önemli görevi vücut yükünü taşımaktır. Bu görevin yerine getirilmesi için sağlıklı omurlar ve disklerin yanı sıra güçlü kaslara da ihtiyaç vardır. Başta bel, karın, kalça olmak üzere, bel çevresi kasların güçlü olması bu bölgeye daha az yük binmesine ve daha az zorlanmaya yol açacaktır.

    Bel bölgesi düz olmayıp, arkaya bakan bir açıklığı bulunmaktadır. Bu oyuk, omurganın en çok çalışan bölümüdür. Çünkü en fazla yükü taşır ve en fazla hareketi yapar. Bel oyuğunun normal açıklığının sağlanması omurlar, diskler ve çevre yapıları zedelenmeye karşı koruyucu etki yapar.

    Diskler omurları birbirinden ayıran ve üzerine binen yükü emen yumuşak kıvamlı yastıkçıklardır. Her birinin çekirdek bölümü jel kıvamında olup, daha kalın liflerden oluşan bir dış halka ile sarılmıştır. Disk çekirdeğinin içindeki sıvı, omurların diskler üzerinde öne ve arkaya kaymasını, bu şekilde bel omurgasının eğilmesini ve hareket etmesini sağlar.

    Bel ağrısı şikayeti olan hastaların çok büyük bir kısmında, yukarıda belirtilen yapılardan hangisi ya da hangilerinin ağrının nedeni olduğunu söylemek mümkün değildir. Çok az sayıda hastada, disklerin yırtılması ile ortadaki çekirdeğin dışarı doğru fıtıklaşıp bası yapması (bel fıtığı) veya omurlar arası eklemlerin kireçlenmesi sonucu sinirlerin ya da omurganın sıkışmasının bel ağrısına yol açtığı söylenebilir.


    Belin Doğru Kullanılması ve Güçlendirilmesi

    Günlük yaşantıda uyuma, ayakta durma, oturma, eğilme gibi çok tekrarlanan hareketlerin doğru yapılması ve bunların alışkanlık haline getirilmesi bel bölgesini etkileyen zorlanmaları büyük oranda azaltacaktır.





    Kötü pozisyonda durmak, bel oyuğunun normal açısını bozarak ağrıya yol açabilir. Öne eğilmek disklerin dış halkasına fazla basınç yaparken, geriye doğru beli esnetmek omurganın arkasında bulunan küçük eklemlerde yangıya ve ağrıya neden olur. Bu durum bel kaslarında "spazm" olarak adlandırılan aşırı gerginliğe yol açarak, ağrının daha da artması ile sonuçlanır.


    Bel çevresi kaslarının güçlendirilmesi ve bu kaslara esneklik kazandırılması bel oyuğunun normal açısının korunmasını, omurlar ve diskler üzerine binen vücut yükünün kaslara aktarılmasını sağlar. Bu egzersizlerin etkili olabilmeleri için doktorunuzun önerdiği şekil ve sürede yapılmaları gerekir.

    Tedavi hakkında geniş bilgi için lütfen doktorunuza başvurunuz.
#28.04.2005 22:13 1 0 0
  • SİNÜS - AĞRl, BASINÇ, AKINTI

    Yardım edin sinüslerim beni öldürüyor! Bunu daha önce hiç söylediniz mi?. Eğer cevabınız hayır ise siz çok şanslısınız demektir. Çünkü her yıl milyonlarca lira sinüs problemleri için harcanmaktadır (Burunda dolgunluk, baş ağrısı ve burun akıntısı).

    HERKESİN SİNÜSÜ VAR MIDIR?

    Evet, yeni doğmuş bir bebeğin bile çok küçük olsa dahi sinüsleri vardır. Başlangıçta bezelye büyüklüğünde olan bu boşluklar burnun içinden yüz ve kafatası kemiklerinin içine doğru genişleyen boşluklardır. Çocukluk ve genç erişkinlik çağında büyümeye ve genişlemeye devam eder. Hava cepleridirler. Burnun iç yüzünü kaplayan zarın aynısı tarafından kaplanmaktadırlar ve bir kurşun kalem başı büyüklüğünde açıklarla burun boşluğuna bağlanırlar.

    SİNÜSLER NE İŞE YARAR?

    Sinüsler normal salgı (mukus) oluşturan burun, sisteminin bir parçasıdır. Normal olarak burun ve sinüsler günde yaklaşık olarak yarım litre mukus salgılar. Üretilen mukus burun örtüsü (mukoza) üzerinde hareket ederek toz parçacıklarını, bakterileri ve diğer havayla taşınan partikülleri süpürür ve yıkarlar. Daha sonra bu mukus geriye boğaza süzülür ve yutulur. İçindeki parçacıklar ve bakteriler mide asidi tarafından parçalanır. Birçok insan bunun farkında değildir çünkü normal bir vücut fonksiyonudur.

    BURUN GERİSİNE AKINTl NE DEMEKTİR?

    Burun içi; hava kirliliği tarafından, allerjiye neden olan maddeler tarafından, dumanla veya virüsler tarafından rahatsız edildiğinde normalden çok fazla mukus üretir. Bu burun zarlarındaki allerjik maddeyi yıkayıp uzaklaştırmak amacıyla bol miktarda üretilmiş, berrak su gibi bir salgıdır. Burun arkasına doğru su gibi bir salgı oluşur. Arkaya akıntının en önemli nedeni bu olaydır. Bir başka tipte ise mukus yapışkan ve kıvamlıdır. Bu, hava yollarının çok kuru olduğu ve zarların yeterince sıvı salgılıyamadığı durumlarda görülür. Bakteriler tarafından oluşturulan enfeksiyonlarda da yapışkan ve kıvamlı mukus gözlenir aynı zamanda cerahatten dolayı mukusun rengi sarı veya yeşil olabilir.

    SİNÜS NEDİR?

    "-it" eki tıpta enfeksiyon veya enflamasyonu ifade eder. Bu nedenle sinüzit, sinüslerin enfeksiyonu veya enflamasyonudur. Tipik bir akut sinüzit vakası soğuk algınlığı veya allerjik bir atak sonucunda fazla miktarda mukus salgılanması ile ortaya çıkar. Zarlar o kadar çok şişebilir ki sinüslerin küçük açıklıkları kapanır. Hava ve mukus burun ile sinüsler arasında rahat hareket edemezse mukus sinüsler içinde birikir ve basıncın artmasına neden olur. Hangi sinüsün etkilendiğine bağlı olarak yüzde veya alında üzerine basmakla oluşan, gözler arasında veya gerisinde, yanaklarda ve üst dişlerde ağrıya meydana gelir. Çıkışı kapalı ve mukus dolu bir sinüs bakterilerin üremesi için çok uygun bir ortamdır. Soğuk algınlığı normalden fazla sürerse ve sümüğün rengi yeşil-sarıya dönerse veya garip bir tat oluşursa muhtemel bakteriyel enfeksiyon gelişmiştir. Akut sinüzit olgularında yüzdeki ve alındaki ağrı çok kötü olabilir. Sinüs çıkışının uzun süre kapandığı durumlarda kronik sinüzit gelişir. Baş ağrısı az görülür ancak akıntı ve kötü koku devam eder. Enflamasyonun çok aşırı olması sonucunda polip adı verilen oluşumlar gelişir. Bazı sinüzit olguları üst dişteki enfeksiyonun sinüse geçmesi sonucunda oluşur.

    SİNÜZİT TEHLİKELİ MİDİR?

    Sinüzit olgularının büyük çoğunluğu tıbbi tedaviye cevap verir ve tehlikeli değildir. Bununla birlikte sinüs içindeki bir enfeksiyon hem göze hem de beyne çok yakındır. Enfeksiyonun göze veya beyine yayılması çok nadirdir. Enfeksiyonlu sinüslerden akan mukus akciğerler için sağlıklı değildir. Böylece sinüzit; bronşit, kronik öksürük veya astımı ya azdırır yada bunların ortaya çıkmasına neden olur.

    SİNÜZİT BAŞ AĞRISI NEDİR?

    Soğuk algınlığı sırasında veya burun örtüsü şiştiği ve burnun aktığı zamanda veya burun sümükle dolu olduğunda yüzde, yanaklarda, alında veya göz çevresinde ortaya çıkan baş ağrısı muhtemelen sinüzit ağrısıdır. Sinüs enfeksiyonu buna neden olur. Bir başka tür sinüs baş ağrısı ise uçak inmek üzere alçaldığı zaman ortaya çıkar. Bu özellikle soğuk algınlığınız veya aktif allerjiniz varsa belirgin olur (buna "Vakum Baş Ağrısı" denilir). Maalesef sinüs baş ağrısıyla karıştırılabilecek birçok başka neden vardır. Örnek olarak migren ve diğer damar kaynaklı baş ağrıları veya gerginlik baş ağrısı hem alın ve göz çevresinde ağrı oluşturması hem de burun akıntısına da neden olabilmelerinden dolayı sinüzit ile karıştırabilirler. Ancak bu tip baş ağrıları doktor müdahalesi olmadan kısa sürede gelip geçerler. Doktor müdahalesi olmadan uzun süren ve ancak antibiyotik tedavisiyle düzeltilebilen sinüzitten farklıdırlar. Bununla birlikte arada sırada gelen, bulantı ve kusmaya neden olan baş ağrısı daha ziyade migren baş ağrısıdır. Şiddetli, sık ve uzun süren baş ağrılarının tanısı için mutlaka doktora baş vurulmalıdır.

    KİMLER SİNÜS PROBLEMİYLE KARŞILAŞIRLAR?

    Gerçekte herkes sinüs enfeksiyonu geçirebilir ancak bazı gruplar daha hassastırlar.

    Allerjisi olanlar : Bir allerji atağı soğuk algınlığı gibi mukozanın şişmesine, sinüs kanallarının kapanmasına, mukus akımının engellenmesine ve bakteri enfeksiyonuna neden olur.
    İyi nefes almayı ve mukus akışını engelleyecek yapısal burun bozuklukları olanlar : Örnek olarak kırık bir burun veya septum deviasyonu (septum burun delikleri arasında burnu sağ ve sol olmak üzere ikiye bölen kıkırdak bir yapıdır. Bunun bir tarafa doğru eğilmesine deviasyon denir.)
    Sık sık enfeksiyona maruz kalanlar: Okul öğretmenleri ve sağlık personeli hassastır.
    Sigara içenler: Tütün dumanı, nikotin doğal direnç mekanizmasını bozarlar.
    DOKTOR SİNÜSLERİM İÇİN NE YAPACAKTIR?

    Doktorunuz size soluk alıp vermeniz, burun akıntınızın rengi ve kokusu ve hangi olayların (günün hangi saatinde veya hangi mevsiminde ) bu bulgulara neden olduğu ile ilgili sorular soracaktır. Baş ağrınızı tarif etmeye hazır olun; Ne zaman ve hangi sıklıkta olduğu, ne kadar sürdüğü, bulantı, kusma, görme bozukluğu, veya burun tıkanıklığı ile ilişkili olup olmadığı. Kulak Burun Boğaz uzmanı özellikle mukozanın görünüşüne ve salgının niteliğine dikkat ederek kulağınızı, burnunuzu, ağzınızı, dişlerinizi, ve boğazınızı muayene edecektir. Burnunuzdaki hassasiyeti inceleyecektir. Bazı durumlarda sinüslerinizin röntgen fılmi gerekli olabilir. Tedavi doktorunuzun koyduğu teşhis ile bağlantılı olacaktır. Enfeksiyonlar için antibiyotik tedavisi veya cerrahi müdahale bazen de her ikisi birden gerekebilir. Akut sinüzit çoğunlukla antibiyotik tedavisine yanıt verirken kronik için genellikle cerrahi müdahale gerekmektedir. Son yıllarda uygulanan Fonksiyonel Endoskopik Sinüs Cerrahisi (FESS) bu hastalıkların çözümünde uygulanan basit bir tekniktir. Sonuçlar oldukça başarılıdır. Eğer bulgular allerji, migren veya sinüzite benzeyen bir başka nedenden dolayı ise doktorunuz alternatif bir tedavi planı uygulayacaktır.

    SİNÜSLERİM İÇİN BEN NE YAPABİLİRİM?

    Allerjiniz varsa bunu kontrol edin. Soğuk algınlığı olduğunuz zaman buharla nemlendirici kullanın. Yatağınızın baş tarafı daha yükseltilmiş bir şekilde uyuyun. Dekonjestanlar kullanılabilir ancak içlerindeki kimyasal maddeler adrenalin gibi etki gösterebileceğinden yüksek tansiyonu olanlarda riskli olabilir. Aynı zamanda bunlar uykusuzluğa neden olan uyarıcıdırlar. Kullanmadan önce doktorunuza baş vurun.
    Burnunuzu tahriş eden kirleticilerden, özellikle sigara dumanından uzak durun.
    Dengeli beslenin, düzenli egzersiz yapın.
    Enfeksiyonu olduğunu bildiğiniz insanlarla ilişkilerinizi sınırlamaya çalışın bu olmuyorsa bir takım önlemler alın (el yıkamak, ortak havlu ve önlük kullanmamak).
    Birçok reçetesiz sinüs ilacı satılmaktadır ancak uygun bir tanı koyulmadan bunları kullanmak doğru değildir. En iyisi sizi muayene eden ve sizin şikayetlerinizi bilen doktorunuzun verdiği ilaçları kullanmaktır.
#28.04.2005 22:12 1 0 0
  • Migren, tüm dünyada hem kadınlarda hem de erkeklerde görülen, sık rastlanan ve ağrılı bir hastalık.

    Bulantı, kusma, ışığa ve sese aşırı duyarlılık gibi belirtileri olan bu hastalık, migrenli kişi ve ailesi için genellikle çok sıkıntı verir. Migren, ataklar sırasında kişinin tüm faaliyetlerini tamamen durdurabileceği gibi, ataklar arasındaki dönemde de yaşam kalitesini azaltabilir.

    Kişilerin yaşamlarındaki olumsuz etkilerine rağmen, migreni olanların çoğu tam tedavi edilmezler. Bu, bazen, migreni olanların tedavi edilme şanslarının olmadığına inanmalarından ve bu konuda doktora gitmemelerinden kaynaklanır. Ancak daha yeni ve daha etkili tedavilerin bulunmasıyla, migreni olan pek çok kişi için yeni umutlar doğmuştur.
    Migren atağının sebebi tam olarak bilinmemekle birlikte, migreni olan çoğu kişi, belli faktörlerin migren ataklarını tetiklediğine inanır. Bu tetikleyiciler arasında stres veya stres sonrası gevşeme, çok fazla veya çok az uyku, kuvvetli ışık, hava değişiklikleri ve çikolata, peynir, kırmızı şarap, kahve ve çay gibi yiyecekler yer alır. Çoğu kadında hormonal değişiklikler veya adet dönemi de migreni tetikleyebilir, ancak ataklar başka zamanlarda da olabilir.

    MİGREN ATAĞI SIRASINDA NELER OLUR?
    Migren atağı dört döneme ayrılabilir, ancak migreni olan insanların çoğu bu dört dönemin hepsini birden yaşamaz. Bu dönemler sırasıyla:

    1. Uyarı Dönemi
    Migrenin ilk dönemi genellikle birkaç saat sürer fakat birkaç gün de sürebilir. Yorgunluk, esneme, ruh hali değişiklikleri, bazı yiyecekler için açlık ve ışık-ses-kokulara karşı artmış duyarlılık gibi uyarıcı belirtilerdir. Yaklaşık olarak migreni olan her 10 kişiden 6sı uyarı dönemini yaşar.

    2. Aura
    Auralar beynin içinden kaynaklanan, başağrısı atağından genellikle 20 dakika ile 1 saat öncesinde oluşan belirtilerdir. Migreni olan her 10 kişiden ortalama 2si aura belirtilerini yaşar. Bunlar genellikle görme ile ilgili, çakan ışıklar, zig-zag çizgiler veya görmenin grileşmesi gibi problemlerdir. Aynı zamanda işitme veya konuşma problemleri, zihin bulanıklığı ve vücudun bazı bölümlerinde veya yüzde karıncalanma hissi olabilir. Aura, başağrısı başlamadan önce kaybolabilir veya başağrısı dönemine dek uzayabilir.

    3. Başağrısı Dönemi
    Çoğu insan için migren atağının en kötü dönemi başağrısıdır. Genellikle zonklayıcı, ağrılı ve sıklıkla da başın bir tarafındadır.
    Ağrı her atakta başın bir tarafından diğer tarafına geçebilir veya başın her iki tarfında olabilir. Ağrı genellikle yürüme veya merdiven çıkma gibi fiziksel aktivitelerle şiddetlenir.
    Ancak migren yalnızca bir başağrısı değildir. İnsanların çoğu aynı zamanda bulantı hisseder, bazısı da kusar. Migrendeki başağrısına eşlik eden ve sık görülen diğer belirtiler arasında, ışığa, sese ve kokulara aşırı duyarlılık da yer alır. Migrenli insanların çoğu atakları sırasında karanlık ve sessiz bir oda ararlar. Eğer hiç tedavi edilmezse, migren tipik olarak 4 saat ile 3 gün arasında sürer, ancak süre ortalama 1 gündür.

    4. Ağrının Geçme Dönemi
    Başağrısı durduktan ya da geçtikten sonra, migrenli insanlarda yeniden normal hissedene dek uzun süre başka belirtiler görülür. Migren atakları genellikle ayda 1 veya 2 kez olur ancak daha sık olabilir. Atakların şiddeti değişiktir ve olacağı önceden kestirilemeyebilir. Yukarıdaki 4 dönemde de her atakta genellikle görülmez. Şiddeti de değişiktir, kişinin aktivitelerini engellemeyecek orta şiddette bir başağrısından, uzun işgöremezlik yaratan şiddetli başağrısına dek değişebilir. Sıklıkla, migreni olan kişi için iki atak birbirinin aynısı değildir.
    Migren, stres yaratıcı bir durum olmakla birlikte, migren atağının sonunda geçeceğini ve daha ciddi bir şey olmayacağını anlamak önemlidir. Migreni olan bazı insanlar, bu belirtilere yol açan daha ciddi bir şey olabileceğinden endişelenirler, ancak bu çok nadirdir.

    Migren tedavisinde pek çok yol vardır. Bunlar ilaç almaktan, yaşam biçimi değişikliklerine kadar farklılık gösterir. Migrenin ilaç tedavisinde iki yol izlenir:
    1. Akut tedavi (atak tedavisi)
    Atak tedavisi için basit ağrı kesiciler kullanılabilir, ya da migren ataklarına özel ilaçlar alınabilir.
    2. Önleme tedavisi
    Özellikle ataklar çok sıksa ve yaşam kalitesini çok bozuyorsa önleme tedavisi uygulanır. Bu tedavide migren atağı olsun olmasın, her gün ilaç alınır. Önleme tedavisi atakların sıklığını ve şiddetini azaltmaya yöneliktir.

    YAŞAM BİÇİMİ DEĞİŞİKLİKLERİ
    Migren ataklarını önlemek için yaşam biçiminizdeki bazı değişikliklerin faydası olur.
    Tetikleyicilerden uzak durun!
    Başağrısını tetikleyen faktörler kişiden kişiye değişiklik gösterir. Migren ataklarını önlemek için alınacak önlemlerden ilki, parlak ışık, rüzgar, keskin kokular gibi tetikleyicilerden uzak durmaktır.
    Düzenli egzersiz yapın!
    Vücudu aşırı zorlamayan, yürüyüş, yüzme, bisiklet gibi egzersizler kaslarınızdaki gerginliği azaltır, dolaşımınızı artırır. Böylece migren ataklarınızın sıklığı ve şiddeti önemli ölçüde azalır.
    Alışkanlıklarınızı sürdürün!
    Düzenli uyuyun,
    Düzenli yemek yiyin,
    Hafta içi alışkanlıklarınızı hafta sonunda da sürdürün.
#28.04.2005 22:11 1 0 0
  • Bazı besinler beynin çalışmasını direkt olarak etkiliyor. Parlak zekanın unutkanlık ya da güçlü hafızanın perde arkasında aldığımız gıdalar gizlidir desem doğru olur. İşte beynimizle besinler arasındaki ilginç ilişkiyi ispatlamada yardımcı olan gıdalar:

    Bir sınava girmeden önce ya da yoğun düşünmeniz gereken zamanlarda şekerli yiyecekler mi yersiniz? Geç saatlere kadar çalıştığınız zamanlar konsantrasyonunuzu toplamak için kahve mi içersiniz? Kimimiz bu tür önlemlerin psikolojik olduğunu düşünsek de yapılan araştırmalar birçok gıdanın beynin çalışmasını doğrudan etkilediğini göstermiştir.

    Beynimiz tıpkı bir orkestra şefi gibidir. Vücudumuzdaki sinir iletilerinin bir hücreden diğerine taşınmasını yönetiyor. Bunu yaparken sinirsel iletici denilen kimyasal maddeler salgılıyor. Vücudumuzda milyarlarca sinir hücresi var. Beynimiz, bedensel, duygusal ve davranışsal konularda tüm mesajları bu kimyasal maddeler aracılığıyla ilgili hücrelere gönderiyor.

    Ne var ki bu önemli görevi yapması için beynin besinlere ihtiyacı var. Yediğimiz gıdaların besin değeri kan yoluyla tüm vücuda yayılmadan önce ilk olarak beyine ulaşıyor. Beyin, hangi besinin ne kadar yararlı olacağını bildiği için bu konuda çok seçici davranıyor. Kan/beyin bariyeri dediğimiz koruyucu zırh beyine giren tüm besinleri kontrol edip yararlı olanları kendine seçiyor ve kalanları kan yoluyla vücudun diğer taraflarına gönderiyor.

    Beynin bu seçici özelliğinden yola çıkarak yapılan araştırmalarda bazı besinlerin beyin performansını artırıp çalışma gücünü destekleyerek unutkanlığa ve hafıza fonksiyonlarına iyi geldiği kanıtlanmıştır. Son araştırmalarda ise gıdaların türü kadar miktar ve kalitesinin de zihinsel performansı ve insanın davranışlarını etkilediği daha belirgin olarak ortaya çıkmıştır.

    Beslenmemizde Nelere Dikkat Edelim?

    Beynin performansını artıran en önemli öğün kahvaltı olmalı. Kahvaltı alışkanlığı olmayan kişilerde konsantrasyon kaybı çok oluyor. Yoğun bir güne başlarken; peynir, süt, yumurta gibi protein içeren besinler, kepekli ekmek ve şekersiz çay ya da meyve suyundan oluşan bir kahvaltı ile güne başlamak iyi bir tercih olsa gerek. Beyni yalnızca kahvaltı etkilemiyor tabii ki. Diğer öğünlerde yenen bazı gıdaların da beyin üzerinde etkisi var. Proteinli gıdalarda bulunan trozin isimli amino asit hızlı düşünme, enerjik olma ve motivasyon gibi katkılarla daha verimli çalışmamızı sağlıyor. Karbonhidratlı besinler, beynin enerji kaynağı olan glikozu temin ediyor. Bunun yanı sıra pek çok vitamin ve mineraller beynin normal gelişimi ve çalışması için gerekli.

    Unutkanlığı Önleyici Besinler Hangileridir?

    Beynin sürekli aktif olması, dikkat ve konsantrasyon açısından zengin olması yediğimiz yiyeceklere bağlı. Kısaca özetlemek gerekirse protein, karbonhidrat, vitamin ve minerallerden oluşan bir beslenme programı ile beynin performansını artırmak mümkün. Balık, yeşil yapraklı sebzeler, lahanagiller ve tahıl içerikli bir diyetle günümüzde hayli yaygınlaşan unutkanlık sorununu çözebilirsiniz. Genç yaşlarda başlayan, pek önemsemediğimiz hafif unutkanlıkları bu basit önlemlerle yenebiliriz.


    Farklı bir hastalık olan Alzheimer hastalığının son yıllarda giderek artması nedeniyle yapılan araştırmalarda, kolin adlı maddenin hafıza depolanmasında önemli rol oynadığı, eksikliğinde ise unutkanlığın devreye girdiği ortaya çıktı.

    Bu hastalara kolin açısından zengin olan yeşil yapraklı sebzeler, soya fasulyesi, ve süt yanında yumurta sarısı, lahanagiller özellikle de karnabahar ve sakatatları tavsiye ederek lesitin maddesi verilmesi ile unutkanlıklarının azaldığını biliyoruz.

    Öğrenme yeteneğini geliştiren ve hafıza için hayati önem taşıyan kolin maddesi anne sütünde bol miktarda bulunuyor. Kolin, anne sütünden sonra en çok soya ürünleri, yeşil yapraklı sebzeler, karnabahar ve yumurta sarısında bulunuyor.

    Sağlıklı beslenmenin yanısıra sabah ve akşam 30'ar dakikalık yürüyüş yapmak ya da eksersiz yapmak ta çok faydalı bir beyin çalıştırıcısı. Ayrıca beynimizin de yeterli oranda oksijen alması için egzersize ihtiyacı var. Bu nedenle bol bulmaca çözmek gibi beyin jimnastiği dikkatinizi geliştirip hafızanızı güçlendirecektir.

    Unutkanlığı yenmek ve hafızayı güçlendirmek için tavsiye edilen kuru üzüm ile sadece beynimizin esas yakıt maddesi olan doğal glikoz almıyoruz. Aynı zamanda bol miktarda lif ve B kompleksi vitaminler flavunoid ve antioksidanları da almış oluyoruz.

    Kuru üzüm yanında kuru kaysı, kırmızı biber, çilek, portakal, ceviz, fındık gibi gıdalarla belleğimizi kuvvetlendirebiliriz.

    Hafıza gücünü azaltan sakinleştirici ilaçlardan ağrı kesicilerden, dikkat yoğunlaşmasını engelleyen alerjik ilaçlardan uzaklaşmalıyız.

    Dikkat ve konsantrasyonumuzu azaltan uykusuzluk, stres, yorgunluk, sigara, alkol, kahve işlenmiş rafine gıdalar ve oksijeni az ortamlardan da uzaklaşmalıyız
#28.04.2005 22:09 1 0 0
  • ''A Virtual Card for You''
    LÜTFEN DIKKAT !!!! Bugün itibariyle hayatimiza yepyeni bir virüs girmektedir. Yeni virüs Microsoft tarafindan şimdiye dek sisteminize en büyük zarari verebilecek virüs programı olarak nitelendirilmiştir..! Bu virüs 24/02/2005 tarihinde McAfee firması tarafından bulunmuş olup henüz virüse karşı hiç bir savunma geliştirilememiştir.!
    Virüs basitçe hard disk üzerinde sıfırıncı sektör olarak tanimladigimiz bölümü kullanılamaz hale getirmektedir ki, bu bölüm bilgisayarinizin tüm sanal belleğinin ve sistem bilgilerinin saklandığı yani bilgisayarinizi kullanmaniza olanak veren bilgilerin harddisk üzerindeki yerlerinin adreslendiği kısımdır.
#01.03.2005 13:48 1 0 0
  • Tarım ve Köyişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Mustafa Erten, pazarda kilosu 3-4 milyona satılan sucuk, salam ve sosis gibi gıdaların insan sağlığını tehdit ettiğini söyledi. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle ucuz et ürünlerine yönelen vatandaşları uyaran Erten, "Çocuklarınıza bu ucuz etleri yedireceğinize hiç yedirmeyin daha iyi" dedi.

    Erten, sağlıksız koşullarda ve denetimsiz olarak üretilen et ürünlerinde et atıklarının yanı sıra sağlığa uygun olmayan kimyasal maddeler de kullanıldığını ifade etti. Üretim ve son kullanma tarihi bulunmayan bu ürünlerin hangi firma tarafından nerede üretildiğinin de belli olmadığını dile getiren Erten, bu ürünlerin ambalajının sonradan yapıştırıldığını, etiketlerdeki bilgilerin de gerçeği yansıtmadığını kaydetti. Erten, "Pazarlarda satılan 'çok ucuz' salamın içinde bol nişasta, tavuğun derisi ile kemik uçlarındaki et kırpıntısı, kasapta bile kullanılmayan kanlı et kısımları, zar ile bol baharat ve tuz var. Bu ucuz etleri yedirerek çocuğunuzun sağlığını tehlikeye atmaktansa hiç et yedirmeyin daha iyi" dedi. Erten, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak gıda denetimi görevini devraldıktan sonra Türkiye'nin her yerinde denetimleri artırdıklarını ve halkı bilinçlendirdiklerini söyleyerek, denetmenlerin sağlıksız gıdaların satılmasına izin vermeyeceklerini söyledi.
#25.02.2005 10:47 1 0 0
  • Konu: YOL HESABI
    Bir kişi evinden işine otobüsle gidip, yürüyerek dönmesi 30 dakikasını alıyor. Hem giderken hem de dönerken otobüsü tercih etmesi bu süreyi 10 dakikaya indiriyor. Bu kişi yürümeyi tercih etseydi ne kadar zamanda işine gidip dönecekti?
#13.02.2005 15:29 1 0 0
  • Üreticinin Açıklaması:"Bu kitapçık size zorlukları aşmanızda ve kendiniz için daha iyi / kaliteli bir yaşam yaratmanıza yardımcı olacaktır."

    Bu sözler bu kitapçığın İngilizce'sini bize gönderen ziyaretçimize ait. Kendisi ABD'de binlerce dolar ödeyerek aldığı hayat danışmanlığının aslında bu notlardan ibaret olduğu ve herkes tarafından da uygulanabileceğini iddia ediyor.

    Biz de bu bilgiyi sizinle paylaşmak için kitapçığı Türkçe'ye çevirdik ve kullanımınıza sunduk.
#22.01.2005 10:43 1 0 0
  • Kırılan Kürdan

    Etki: Masanın üzerine bir mendil serilir ve ortasına bir kürdan konur. Mendil, kürdan içeride
    kalacak şekilde katlanır. İzleyiciden kürdanı kırması istenir. Kürdanın çıtırtısı duyulduktan
    sonra sihibaz bir iki sihirli el hareketi yapar ve bir kaç sihirli söz söyler. Mendil
    açıldığında kürdanın sapasağlam olduğu görülür.

    Gereçler: Kenarları yarım santim kadar katlanmış ve dikilmiş bir mendil ve 2 adet kürdan.

    Hazırlık: Hazırlık aşamasında kürdanlardan biri mendilin kenarındaki dikilmiş kısıma batırılarak
    saklanır. Hangi kenarda saklandığını unutmamanız önerilir. Kırılacak olan kürdan işte bu mendil
    kenarına saklanmış olan kürdandır. Bundan sonra oyun sunulmaya hazırdır.

    Yöntem: Mendilin her iki yüzünü izleyicilere gösterin. Tekrar hatırlatalım, kürdanın hangi
    kenarda olduğunu sakın unutmayın. Diğer kürdanı mendilin ortasına yerleştirin. Daha sonra dört
    kenarın kürdanın üzerinden aşırılıp karşı köşeye gelecek şekilde mendili katlayın. Gizli
    kürdanın olduğu kenardan kavrayıp mendili izleyiciye uzatın ve kürdanı kırmasını isteyin.
    katlanmış mendili açmadan başka izleyicilerin kırık kürdanı kontrol etmesine izin verebilirsiniz.
    Sihirli hareketlerden sonra mendili açtığınızda ortaya çıkacak olan izleyicinin elini bile
    sürmediği sağlam kürdan olacaktır.
    ETKİ: 3 adet boş bira bardağı başka hiçbir destek olmadan üstüste dengede tutulur.

    YÖNTEM: Bardaklar boş ve birbirinin aynısı olmalıdır. Bardağa üstten bakıldığında saat 10 ve
    saat 2 konumunu gözünüzün önüne getirmeniz yeterlidir. Önce ilk bardak masa üstüne konur. İkinci
    bardak saat 10 doğrultusunda ilkinin üzerine yerleştirilir. Üçüncü bardak da ikincinin üzerine
    saat 2 doğrultusunda yerleştirilir. İzleyicileriniz önünde deneme yapmadan önce bol bol pratik
    yapmayı ihmal etmeyiniz.
    Para Kaybetme

    Etki: İzleyicilere bozuk para verilerek sahte olup olmadığı kontrol ettirilir. Para sol elde
    tutulurken üzerine mendil örtülür. Sağ elle mendil üzerinden para kavranarak mendille beraber
    yukarı kaldırılır. İzleyiciler paranın gerçekten de mendil altında olduğunu dokunarak kontrol
    edebilirler. Bundan sonra mendil havaya fırlatılır ve havadayken bir kenarından yakalanır. Para
    yere düşmez, kaybolmuştur. Sihirbaz mendili tuttuğu kenardan bir kaç kere sallar.

    Yöntem: Yukarıdaki kürdan oyununda olduğu gibi ikinci bir bozuk para mendilin içine dikilmiştir.
    Sihirli mendil iç içe geçmiş iki mendilden oluşmuştur. Bozuk para içteki mendile dikilidir.
    Mendil sol el üzerine örtülürken elde tutulan para yavaşça avuç içine kaydırılır ve gizli para
    sol el üzerindeki yerini alır. Sağ elle mendil altıdaki para kavranıp izleyicilere doğru uzatılır
    Bu sırada izleyicilerin dikkati sağ ele yöneltilmeli veya bir iki espri ile dağıtılmalıdır. Oyun
    tamamlanmıştır. Mendil havaya atıldığında yere düşecek bir para yoktur artık.

    Çeşitleme: "Sihirli Külah" linkinde açıklanan torba kullanılarak oyunun devam etmesi
    sağlanabilir. Havada bir kaç kez sallanan mendil sihirli külah içine atılır. Hokus pokus...
    İzleyiciden elini sihirli külaha atması istenir. İzleyicini torbadan biraz önce kaybolmuş bozuk
    parayı çıkarır. Bu sefer de mendil kayıplara karışmıştır...

    Etki: Üç adet yarım ceviz kabuğunun altına beyaz boncuk konur. Kabuklar masa üzerinde sürülerek
    yerleri değiştirilir. İzleyici hangi kabuğu seçerse seçsin boncuğu bulamaz.

    Yöntem: Bu oyunun hilesi kabuklardadır. Kabukların arka kısmı traşlanmıştır. Kabuk boncuk
    üzerine konurken ileri itilerek traşlanmış kısımdan geriye çıkması sağlanır. Bu hareket
    sırasında işaret, orta ve yüzük parmakları kabuğun önünde, baş ve küçük parmaklar da geride
    tutulur. Kabuk altından çıkan boncuk baş ve küçük parmak tarafından kavranırken, diğer üç parmak
    da bu hareketin gizlenmesini sağlar.
    Kalp Atışı

    Etki: İzleyici sihirbazı bileğinden tutarak nabzını kontrol eder. Aniden nabız atışları durur...

    Yöntem: Koltuk altına bir tenis topu yerleştirilir. İzleyici bir süre nabzınızı kontrol ettikten
    sonra kolunuzu vücudunuza bastırın. Koltuk altındaki topun damarlara yapacağı baskı nabız
    atışlarınızın hissedilmesini engelleyecektir.
#08.01.2005 18:48 1 0 0
  • İSKAMBİLl NUMARALARI

    Desteyi masa üzerine yelpaze şeklinde açarsınız, izleyicinizden bir kart seçmesini istersiniz ve
    hangi kartın seçildiğini söylersiniz. Kartlarla gösteri yapan her sihirbazın başarmayı arzu
    ettiği bir durumdur. Kartı seçtir ve derhal ne olduğunu bil.

    Bunu başarmak için önceden işaretlenmiş kartlar ya da sıralanmış deste kullanılmıyorsa yukarıdaki
    senaryoyu başarmak için mutlaka bir ya da iki el çabukluğunun yapılması gerekir. Burada sorun,
    izleyicinin sanki serbestçe "herhangi" bir kartı seçtiği hissini yaratan ya da gerçekten de
    "herhangi" bir kartı seçmesine izin veren bir tekniğin seçilmesindedir. "Yelpaze" oyunu iki temel
    hileye dayanır. İlkinde, deste bilinen bir sırada önceden dizilmiştir. İkincisinde kart rastgele
    seçilirken bu kartı daha sonra deşifre edecek bir "anahtar" kartın belirlenmesi yöntemine
    başvurulur.

    Hazırlık: Bir çok sihirbaz sıralanmış deste fikrinden, böylesi bir desteyi hazırlamanın uzun
    süreceği ve zahmetli denemeler yapmak gerekeceği düşüncesiyle uzak durma eğilimindedirler.
    Aslında böylesi bir desteyi hazırlamak bir kaç dakikada yapılabilecek bir iştir. Oyunun sihri,
    seçilen kartın bir altındaki ya da bir üstündeki karta bakıldığında hangi kartın seçilmiş
    olduğunun anlaşılmasına dayanır. Bu etkiyi açıklamak üzere hatırlması kolay bir sıralama
    verelim: As, Papaz, 2, Kız, 3, Joker, 4, 10, 5, 9, 6, 8, 7. Renkler de her kartta değişir:
    Sinek As, Karo Papaz, Kupa 2, Maça Kız, Sinek 3, Karo Joker, Kupa 4, Maça 10... Sıralamadan
    sonra kartlar kutusuna yerleştirilir. Destenin daha "rastgele" sırada görünmesini sağlamak
    belleğinizin gücüne bağlı olacaktır. Gösteri: Deste kutusundan çıkarılır, gösteri becerinize
    bağlı olmak kaydıyla, bir kaç kere kesilir ya da "sahte" bir şekilde karıştırılır. Sahte
    karıştırmada, kartlar sol elde tutulur, sağ elle kartların yarısı alınır ve yukarıdan sol el
    başparmak tarafından diğer kartların üzerine doğru kartları birbirine karıştırmadan atılır.
    Yapılması gereken sadece kesme işlemi yapmaktır. Kartların birbirine karışmış izlenimini vermek
    üzere sol el başparmağı destek alınarak atılan kartların basamak oluşturacak şekilde görünmesi
    sağlanır. Sonra sağ elle basamaklı görünümdeki kartların üzerine vurularak tüm kartların aynı
    sıraya gelmesi sağlanır. Bu işlem bir kaç kez tekrarlanabilir. Sonrasında kartlar masaya yelpaze
    oluşturacak şekilde açılır. İzleyiciden bir kartın seçilmesi istenir. İzleyici istediği kartı
    seçtikten sonra sihirbaz masadaki kartları toparlar ve kutusuna yerleştirir. Burada iki olay
    gerçekleşir. İzleyicinin kartı seçtiği yer ortaya çıkar. Çünkü seçilen kartın komşusu az da olsa
    diğer kartların sırasında olmayacaktır ve çıkan kartın yeri boş olacaktır. İşte bu komşu kart
    bizim anahtar kartımızdır. Yelpaze kapatılırken ve deste masadan kaldırılırken bu "kesik"
    noktadan tutulur ve anahtar kartın destenin altına ön yüzünün görülecek şekilde gelmesi sağlanır.
    Bundan sonra kart kutusu alınır ve deste kutuya yerleştirilir..ken alttaki anahtar karta bir
    bakış atılır. Bu anda yapacağınız espriler izleyicilerin dikkati dağıtmanıza yardımcı olacaktır.
    Kutu, aslında tamamlanmış oyunun devamını merakla bekleyen izleyiciye uzatılır. Sıralanmış deste
    ve anahtar kart izleyicinin "gizlediği" kartı deşifre etmiştir. İzleyiciye son bir kez karta
    baktıktan sonra kutudaki destenin arasına koyması söylenir. Bu andan sonra yapacağınız
    "atraksiyon" espri gücünüze kalmıştır. Parmaklarınızı kapatılmış kutuya dokundurup trans haline
    geçebilirsiniz ya da izleyicinin sürekli olarak seçtiği kartı düşünmesini söyleyebilirsiniz...


    Tesadüf

    Etki: Sihirbaz ve izleyicisi iki farklı iskambil kağıdı destesinden birer kart seçerler ve ne
    tesadüftür ki iki kart da birbirinin aynısıdır.

    Yöntem: Bu oyunu gerçekleştirmek için sıradan iki desteye ihtiyacınız var.Destelerden birini
    izleyiciye verin diğeri sizde kalsın. Aynı anda desteleri karıştırın. Desteleri değişin ve
    tekrar karıştırın. Desteleri tekrar değişin, ancak bu kez desteyi izleyiciye verirken en alttaki
    karta belli etmeden bakın ve aklınızda tutun. İzleyiciye desteden bir kart seçmesini ve size
    göstermeden karta bakarak ezberlemesini söyleyin. Sizde destenizden bir kart seçin, ama
    hatırlamak için bir çaba göstermeyin. Seçilen kartın destenin en üstüne konmasını isteyin.
    Desteleri bir kez kesin. Şimdi seçilmiş kartlar kendi desteleri içinde kaybolmuştur. Bir kez
    daha desteleri değiştirin. Herkes elindeki desteyi yelpaze şeklinde masaya açsın ve kendi
    seçtiği kartı bulsun. Aslında siz biraz önce destenin altında gördüğünüz kartı arayın.
    İzleyicinin seçtiği kart, sizin gördüğünüz kartın altındaki karttır. Sanki seçmiş olduğunuz kart
    buymuş gibi alın ve yüzü aşağı bakacak şekilde masaya koyun. İzleyiciden de aynısını yapmasını
    isteyin. Aynı anda kartları açtığınızda her ikisinin de eşdeğer olduğu görülecektir. Ne tesadüf


    Yine bildiniz

    Etki: İzleyici bu kez de rastgele bir kart seçer ancak sihirbaz seçilen kartı yine bulur.



    Yöntem: Yukarıdaki şekilde gösterildiği gibi bir kart destenin altında diğer kartlara bakacak
    şekilde yerleştirilmelidir. Bunu oyun öncesinde hazırlayabileceğiniz gibi oyun esnasında deste
    karıştırırken de halledebilirsiniz. Deste sol avucunuzda iken kartların sayılar olan yüzü baş
    parmağınıza bakacak, kapalı yüzleri diğer dört parmağınıza dokunur şekilde tutun. Karıştırma
    esnasında diğer dört parmağınızın ucuyla en dıştaki karta bastırırken sağ elinizle geri kalan
    kağıtları hızla çekin, ters çevirin ve sol elinizdeki kartın üzerine koyun. Bundan sonra kartları
    her iki elinizde tutarak en alttaki kartın görünmemesini sağlayacak şekilde yelpaze biçiminde
    açın. İzleyiciden bir kartı seçmesini söyleyin. Karta iyice bakıp ezberlemesini söylediğiniz anda
    elinizde desteyi ters çevirin. Böylelikle biraz önce hazırladığınız kart en üste gelecek ve
    aslında sayı bulunan yüzleri üste bakan kağıtları maskeleyecektir. Deste elinizde kalacak
    şekilde, izleyiciden seçtiği kartı destenin arasına koymasını isteyin. İzleyici kapalı
    yüzü yukarı olacak şekilde kartı desteye sokacaktır. Destedeki diğer kartların sayı bulunan yüzü
    tavana bakarken, izleyicinin kartı yere bakacak şekilde yerleştirilmiştir. Desteyi hızla çevirip
    masa üzerinde yelpaze şeklinde açtığınızda izleyicinin kartı kapalı olan kartların arasından
    yüzünü gösterecektir. Maskelemede kullandığınız kartın görülmemesine özen gösterin. Böyle bir
    tehlike görüyorsanız, ellerinizi arkaya götürün ve maske kartını düzeltin
    Sihirli Külah

    Sitemizde çoğunlukla araç/gereç gerektirmeden kolayca deneyebileceğiniz oyunlara yer vermeye
    çalışıyoruz. Ancak ilüzyon sanatının inceliklerini daha iyi anlamanız için bu sayfadaki gibi
    "özel düzenek" gerektiren oyunları da bilmeniz gerekir.

    Kolunuzdaki saati çıkarır masa üzerine koyduktan sonra izleyicilerin şaşkın bakışları eşliğinde
    küçük bir çekiçle kırmaya başlarsınız. Bir yandan saati parçalarken bir yandan da kırık
    parçaları izleyicilerin daha iyi görmesi için elinizle tutup sonra tekrar diğer kırıkların
    arasına serpersiniz. Sonra sihirli torbanızın içini dışarıya bir kaç kez çıkararak boş olduğuna
    izleyicileri ikna edersiniz. Sonra kırık saat parçalarını sol elinizde tuttuğunuz sihirli
    torbaya atarsınız. Bir iki sihirli söz ve el hareketinden sonra izleyicilerden birini çağırır ve
    torba içinden saati çıkarmasını söylersiniz. İzleyicinin bulup çıkardığı saat biraz önce
    paramparça olduğu görülen saattir ama sapasağlam ve tek parça halindedir.

    Sihirbazların yaygın kullandığı gereçlerden biri de sihirli külahtır. Aslında burada anlatmak
    istediğimiz "gizleme" yöntemidir. Farklı ilüzyonistler aynı prensibi kullanan farklı görünümde
    kutular, kese kağıtları v.s. kullanabilir. Bir çok sihirli gereç burada anlatılan sihirli
    külahtaki gibi "gizli bölmeleri" içerir.

    Buna benzer bir tek gereçle birden fazla oyun türetmek mümkündür. Unutmayın yapabilecekleriniz
    hayal gücünüzle sınırlıdır.



    Sihirli torbanın dışarıdan bakıldığındaki görünümü birinci şekildeki gibidir. Konik biçimli bez
    bir külahtır. Metal bir halkaya bağlıdır ve sapı ile tutulabilmektedir. Bezin dışardan görünümü
    parlak ve şık desenlidir. Torbanın iç kısmı siyah renkte ve kaba kumaştan yapılmış olmalıdır.
    Kaba kumaş, torbaya konulan cisimlerin şişkinlik yaparak fark edilmesini engeller. Sihirli
    torbanın sihri, ikinci şekilde görülen ama izleyicilerin hiç bir zaman bilmedikleri gizli yarım
    halka ve buna bağlı üçgen biçimli siyah renkli gizli bez parçasıdır. Halka sapa bağlıdır ve sap
    döndürüldüğünde dıştaki metal halkanın sağ ya da sol yarısına takılır. Gizli bez dıştaki konik
    biçimli beze sınırlarından dikilmiştir. Böylelikle konik dış torbanın içi iki odaya bölünmüş
    olur. Sap bir yöne çevirildiğinde üstten bakıldığında görülen kısım birinci oda, diğer yöne
    çevirildiğinde görülen kısım ikinci odadır.


    Sihirbaz birbirinin aynısı iki saate sahiptir. Bir tanesi sihirbazın kolunda, diğeri gösteriden
    önce torbaya atılmıştır. Torbanın içi dışarıya çıkarılırken izleyicinin gördüğü boş olan birinci
    odadır. Sağlam saat ikinci odada gizlidir. Kırılan saat parçaları birinci odaya atılır. Sihirli
    sözler söylenirken torba havada daireler çizecek biçimde hareket ettirilir. Bu sırada sap
    döndürülerek içteki yarım halka karşı kenara getirilir ve görünen oda sağlam saatin bulunduğu
    ikinci oda olur. Eline sağlam saat gelen izleyicinin şaşkınlığı ve kumaşın kaba olması gizli
    odadaki kırık parçaların hissedilmesini engeller.
#08.01.2005 18:37 1 0 0
  • Sultan Murad Han o gün bir hoş"tur. Telaşeli görünür.
    Sanki bir şeyler söylemek ister sonra vazgeçer.
    Neşeli deseniz değil, üzüntülü deseniz hiç değil.
    Veziriazam Siyavuş Paşa sorar:
    - Hayrola efendim, canınızı sıkan bir şey mi var?
    -- Akşam garip bir rüya gördüm.
    - Hayırdır inşallah?..
    -- Hayır mı şer mi öğreneceğiz.
    - Nasıl yani?
    -- Hazırlan, dışarı çıkıyoruz.
    Ve iki molla kılığında çıkarlar yola. Görünen o ki,
    padişah hâlâ gördügü rüyanın tesirindedir ve
    gideceği yeri iyi bilir. Seri, kararlı adımlarla Beyazıt'a
    çıkar, döner Vefa'ya, Zeyrek'ten aşağılara sallanır.
    Unkapanı civarında soluklanır. Etrafına daha bir
    dikkatle bakınır. İşte tam o sırada yerde yatan
    bir ceset gözlerine batar, sorarlar;
    -- Kimdir bu?
    Ahali: - Aman hocam hiç bulaşma, derler.
    Ayyaşın meyhusun biri işte!..
    -- Nerden biliyorsunuz?
    - Müsaade et de bilelim yani. Kırk yıllık
    komşumuz... Bir başkası tafsilata girer;
    - Biliyor musunuz, der. Aslında iyi sanatkârdır.
    Azaplar çarşısı'nda çalışır. Nalının hasını yapar...
    Ancak kazandıklarını içkiye, fuhuşa harcar. Hem
    şişe şişe şarap taşır evine, hem de nerde namlı mimli
    kadın varsa takar peşine.. Hele yaşlının biri çok öfkelidir.
    - isterseniz komşulara sorun, der. Sorun bakalım onu bir
    cemaatte gören olmuş mu?.. Hasılı, mahalleli döner ardını
    gider. Bizim tedbili kiyafet mollalar kalırlar mı ortada!..
    Tam vezir de toparlanıyordur ki, padişah keser yolunu :
    -- Nereye?
    - Bilmem, bu adamdan uzak durmayı yeğlersiniz sanırım.
    -- Millet bu, çeker gider. Kimseye bir sey diyemem...
    Ama biz gidemeyiz, şöyle veya böyle tebamızdır.
    Defini tamamlamak gerek.
    - İyi ya, saraydan birkaç hoca yollar, kurtuluruz vebalden.
    -- Olmaz, rüyadaki hikmeti çözemedik daha.
    - Peki ne yapmamı emir buyurursunuz?
    -- Mollalığa devam... Naaşı kaldırmalıyız en azından.
    - Aman efendim, nasıl kaldırırız?
    -- Basbayağı kaldırırız işte.
    - Yapmayın, etmeyin sultanım, bunun yıkanması,
    paklanması var. Tekfini, telkini...
    -- Merak etme ben beceririm.
    Ama önce bir gasilhane bulmalıyız.
    - Şurada bir mahalle mescidi var ama...
    -- Olmaz, vefat eden sen olsaydın nereden kalkmak isterdin?
    - Ne bileyim, Ayasofya'dan, Süleymaniye'den,
    en azından Fatih Camii'nden...
    -- Ayasofya ile Süleymaniye'de devlet erkanı çoktur.
    Tanınmak istemem. Ama Fatih Camii'ni iyi dedin.
    Hadi yüklenelim... Ve gelirler camiye. Vezir sağa sola
    koşturur, kefen tabut bulur. Padişah bakır kazanları vurur
    ocağa... Usulü erkanınca bir güzel yıkarlar ki, naaş;
    ayan beyan güzelleşir sanki. Bir nurdur, aydınlanır alnında.
    Yüzü sâkilere benzemez. Hem manâlı bir tebessüm okunur
    dudaklarında. Padişahın kanı ısınmıştır bu adama,
    vezirin de keza... Mechul nalıncıyı kefenler, tabutlar,
    musalla taşına yatırırlar. Ama namaz vaktine bir hayli
    vardır daha... Bir ara vezir sıkıntılı sıkıntılı yaklaşır.
    - Sultanım, der. Yanlış yapıyoruz galiba...
    -- Nasıl yani?..
    - Heyecana kapıldık, sorup soruşturmadan buraya getirdik
    cenazeyi. Kim bilir belki hanımı vardır, belki yetimleri?..
    -- Doğru, öyle ya, neyse... Sen başını bekle, ben mahalleyi
    dolanıp geleyim. Vezir, cüzüne, tesbihine döner, padişah
    garip maceranın başladığı noktaya koşar. Nitekim
    sorar soruşturur. Nalıncının evini bulur.
    Kapıyı yaşlı bir kadın açar. Hadiseyi
    metanetle dinler. Sanki bu vefatı bekler gibidir.
    - Hakkını helal et evladım, der. Belli ki çok yorulmuşsun.
    Sonra eşiğe çöker, ellerini yumruk yapar, şakaklarına dayar...
    Ağlar mı? Hayır. Ama gözleri kısılır, hatıralara dalar belki.
    Neden sonra silkinip çıkar hayal dünyasından...
    - Biliyor musun oğlum? Diye dertli dertli söylenir...
    Bizim efendi bir âlemdi, vesselam... Akşamlara kadar
    nalın yapar... Ama birinin elinde şarap şişesi görmesin;
    elindekini avucundakini verir
    satın alırdı. Sonra getirip dökerdi helaya!..
    -- Niye?
    - Ümmeti Muhammed içmesin diye...
    -- Hayret...
    - Sonra, malum kadınların ücretlerini öder eve getirirdi.
    Ben sizin zamanınızı satın aldım mı? Aldım, derdi.
    Öyleyse şimdi dinlemeniz gerek... O çeker gider, ben
    menkîbeler anlatırdım onlara... Mızraklı ilmihal.
    Hucceti islam okurdum...
    -- Bak sen! Millet ne sanıyor halbuki...
    - Milletin ne sandığı umrunda değildi. Hoş, o hep
    uzak mescidlere giderdi. Öyle bir imamın arkasında
    durmalı ki, derdi. Tekbir alırken Kabe'yi görmeli...
    -- Öyle imam kaç tane kaldı şimdi?
    - işte bu yüzden Nişancı'ya, Sofular'a uzanırdı ya...
    Hatta bir gün; Bakasın efendi, dedim. Sen böyle
    böyle yapıyorsun ama komşular kötü belleyecek.
    inan cenazen kalacak ortada...
    -- Doğru, öyle ya?..
    - Kimseye zahmetim olmasın deyip, mezarını
    kendi kazdı bahçeye. Ama ben üsteledim. iş mezarla
    bitiyor mu, dedim. Seni kim yıkasın, kim kaldırsın?
    -- Peki o ne dedi?
    - Önce uzun uzun güldü, sonra;
    - Allah büyüktür hatun, dedi. Hem padişahın işi ne?
#05.01.2005 19:52 1 0 0
  • ARKADAŞLAR BENDE BİR PROBLEM VAR GECE SAAT 12 OLUNCA BENIM BAGLANTI GIDIYOR MODEMI SADECE KENDI MAKINEME BAGLIYORUM YADA HERHANGI BIR TANESINE YINEDE GERI GELMIYOR.ADSL CILER BIZDE BISEY YOK DIYORLAR 2 GUNDUR BU YUZDEN RADYO DINLEYEMEZ OLDUM
#15.12.2004 09:47 1 0 0
  • Erciyes Üniversitesi'nde (EÜ) yapılan bir araştırmada, kekiğin antimikrobiyal özelliğe sahip olduğu tespit edildi.

    Yrd. Doç. Dr. Osman Sağdıç, ''kekik, içerdiği özel maddeler nedeniyle rahatlatıcı, idrar söktürücü olarak eczalıkta kullanılmaktadır. Soğuk algınlığı başta olmak üzere çeşitli şekillerde çay olarak kullanılan kekiğin antimikrobiyal özelliğe sahip olduğunu tespit ettik'' dedi.

    Yeni tespit ettikleri bu özelliğiyle, kekiğin artık gıda maddelerinin saklanması başta olmak üzere birçok alanda rahatlıkla kullanılabileceğini bildiren Sağdıç, ''Kekikte bulunan antioksidan maddeler, belli bir süre saklanması gereken besinlerde acılaşmayı ve bozulmayı önlüyor'' diye konuştu.
#19.11.2004 19:17 1 0 0
  • noimage
    noimage
    noimage


    Kataraktın olgunlaşması, kalınlaşması için beklenilmesi gerektiği inancı günümüzde artık geçerli değildir. Zamanında müdahale edilmezse göz tansiyonuna sebep olur ve geri dönülmez körlüğe kadar götürür. İlaçla tedavisi yoktur. Tek tedavi şekli, değişik mikrocerrahi yöntemleri ile yapılan müdahalelerdir.

    Göz içinde, uzak ve yakın net görmemizi sağlayan ince kenarlı saydam bir mercek (lens) mevcuttur. Gözün bu doğal merceğinin çeşitli nedenlerle saydamlığını kaybederek bulanıklaşmasına katarakt adı verilmektedir. Halk arasında göze perde indi şeklinde ifade edilir.

    Göz merceği, gözbebeği ve irisin arkasında küçük, saydam bir yapıdır. Gözün objektifi olarak nitelenen yapının bir parçasıdır. Parlak ışınlar bu yapıdan geçerek ağtabakanın üstünde birleşip görüntüyü oluştururlar. Göz merceği esnek olduğundan kavsi artabilir, buna bağlı olarak odaklaşma uzaklığı da değişebilir. Değişik uzaklıklardaki nesnelerin görüntüsünü her zaman ağtabaka üzerinde odaklayabilir. Çapı 10 mm, kalınlığı 5 mm olan göz merceğinin iki yüzü de dışbükeydir. Göz merceğini meydana getiren oluşumlardan birinin matlaşması görmenin engellenmesi için yeterlidir.

    Katarakt türleri perdeleşmenin lens içindeki yeri, seviyesi, oluşum biçimi ya da yaşa göre değişiklik gösterir. Katarakt, körlüğün en çok görülen nedenidir. Işığın sarı noktaya geçişini engellediği için hasta göremez.

    Nedenleri

    Gözün saydamlığını kaybederek bulanıklaşması ve katarakt oluşumuna yol açmasının nedenleri arasında;

    -Lens içindeki protein birikimi

    -Lensin yaşlanması

    -Ailevi metabolik hastalıklar (şeker hastalığı vb.)

    -Gebelikte ilaç kullanımı ya da anne adayının geçirdiği hastalıklar (örneğin kızamıkçık)

    -Hipertansiyon

    -Glokom

    -Göz yaralanması

    -Gözlüksüz uzun süre şiddetli ışığa maruz kalmak en başta gelen sebepler olarak sayılabilir. Lens, eski hücrelerin dışarı atılamadığı, zarla çevrili kapalı bir organ olduğu
    için bu sebepler geri dönüşümsüz bir şekilde lensi bulanıklaştırır. Böylece katarakt oluşur.
    Kimlerde görülür?

    60 yaşlarından sonra oldukça yaygın bir hastalıktır. Ancak bebekler dahil olmak üzere her yaş grubu insanda görülebilir. Yaş ilerledikçe sıklığı artar. Yaş faktörü lensin özel yapısı sebebiyle önemlidir.



    Belirtileri

    -Bulanık görme

    -Işık kamaşması

    -Görüş azalması

    -Çatallı veya çift görme gibi belirtileri vardır. Zamanında müdahale edilmezse katarakt ilerler. Hasta ancak ışığı ve ışığın yönünü seçebilir.

    Tedavi

    Katarakt göz sağlığını ciddi anlamda etkiler. Ancak gözün diğer tabakaları sağlam ise uygulanacak tedavi ile görme kabiliyeti tama yakın bir oranda geri kazanılır.

    Kataraktın ilaçla tedavisi yoktur. Tek tedavi yöntemi değişik mikrocerrahi yöntemleri ile yapılan müdahalelerdir. Cerrahi müdahale ile bulanıklaşan göz merceği çıkarılır, gözün içine sentetik göz merceği yerleştirilir. Bu sistem hastanın ameliyat sonrası gözlük kullanmasına ihtiyaç bırakmamaktadır.

    Tedavi yöntemleri

    Tedavi yöntemleri son 10-15 yıl içinde büyük değişim göstermiştir. Bu alanda; göz içi cerrahi, ameliyat mikroskopu, özel ince alet ve maddeler yardımı ile büyük aşama kaydedilmiştir. Son yıllarda yaygınlaşan bir yöntemle de birkaç milimetrelik yerden göz içine girilerek bulanık mercek ultrason dalgaları ile eritilmekte ve yine katlanabilir akrilik lensler yerleştirilmektedir. Kataraktın sadece lazer ile tedavisi mümkün değildir. Lazer ameliyat sırasında, sadece bir aşamada kullanılabilir.

    Bu yöntemlerin özelliği, hastanın yara yeri çok küçük olduğu için daha kısa dönemde olumlu sonuç alınır. Yıllar öncesinden bilinen kataraktın olgunlaşması, kalınlaşması için beklenilmesi gerektiği inancı günümüzde artık geçerli değildir.

    FAKO (fakoemülsifikasyon) nasıl bir tekniktir?

    FAKOlu katarakt ameliyatında klasik cerrahideki gibi dikiş yoktur. Bu nedenle de, halk arasında lazerli ya da dikişsiz yöntem olarak bilinir. Bu teknikte, göze 3 mmden küçük bir kesiden girilir, lensin zarı yuvarlak olarak çıkarılır, katarakt yani keşifleşmiş göz merceği ultrason dalgaları veren bir cihaz ile sıvılaştırılarak emilir, yerine katlanabilir yeni göz merceği yerleştirilir. Bu ameliyatta kullanılan mercekler dikişli katarakt ameliyatında kullanılan merceklerden farklıdır.

    FAKOlu katarakt ameliyatına hasta nasıl hazırlanır?

    Hasta muayenesi ile aynı gün ameliyata alınıp, ameliyattan sonra hemen taburcu edilebilmektedir. FAKOlu katarakt ameliyatı olacak hasta, ameliyattan kısa bir süre önce Bazı damlalar ile gözüne ön hazırlık yapılır. Hasta daha sonra, ameliyathaneye alınır. FAKOlu katarakt ameliyatına giren hastanın ameliyatı 15-20 dakika sonra bitmiş olur. Hasta hemen taburcu edilir. Ameliyattan sonra da erken dönemde net görmeye başlar.
#19.11.2004 14:43 1 0 0
  • Mantar yedikten bir süre sonra; şiddetli karın ağrısı, bulantı veya kusma, şiddetli derecede susama, vücutta soğuma ve morarma veya ishal görülürse, mantar zehirlenmesinden şüphe edilir.
    Bu durumda yapılacak ilk iş; hastayı kusturmaktır. Sonra gerekiyorsa, sunni solunum yaptırılır. Ağır vakalarda, hastayı mutlaka hastaneye götürmek gerekir. Aksi halde 48 ile 72 saat arasında ölümle sonuçlanabilir.
#13.11.2004 15:10 1 0 0