YILDIZYAGMURU

YILDIZYAGMURU

Üye
20.07.2016
Astsubay
9.048
Hakkında

  • Döllenmeyle birlikte bebeğin kan grubu da belli oluyor. Çünkü kan grupları, kalıtımla birlikte ortaya çıkıyor ve bütün yaşam boyunca da aynı kalıyor. Dolayısıyla, bebek yeni doğduğunda da, tüm yaşamı boyunca sahip olacağı kan grubunu taşıyor.

    Bildiğiniz üzere kan grupları, kan hücrelerinin yüzeylerinde bulunan antijenlere göre belirleniyor. Son derece nadir olarak, ciddi bir enfeksiyon sonucu ya da kötü huylu bir tümör varlığında, bu antijenlere yenilerinin eklenmesi ya da mevcut antijenlerin baskılanması sonucunda kan grubu değişebiliyor. Bazı ilaçların ya da kimyasalların kullanımı da, kan grubunun belirlenmesine yönelik tahlillerde hatalara yol açabiliyor.
#28.08.2016 06:31 1 0 0
  • “İnsanların temel sorunu, diğer insanlarla aralarına nasıl mesafe koyacaklarını bilememelidir.
    Sınırları olmayanların hayatları başkalarınca işgal edilir.”
    Birçok insanın mutsuzluğunun nedeni, kendi yaşamında sınırlarını çizmeyi bilmemesidir.
    Herkesin kendisine ait sınırları olması gerekir; ancak çok az insan bu sınırları çizmek üstüne
    ayrıntılı bir şekilde düşünür. Başka insanların yaşamının içine çok girer ya da başkaları
    onun yaşamının içine çok girer. Nerelerde sınır çizmeliyiz? Sınır çizerken nerelerde hata yapıyoruz?
    noimage

    Kendi derdimizle ilgilenmek yerine, başkasına yardım etmeye çalışmaktır.
    Birçok insan farkında olmadan başkasına yardım ederken kendine zarar verir. Başkasının ödevine yardım ederken,
    farkında olmadan kendi ödevini eksik yapar. Başkasına borç para verirken, kendi ev ihtiyaçlarını karşılayamaz.

    İlişkiler dengede olduğu zaman güzeldir. Uçakların ve kuşların iki kanadı vardır. Bu kanatlardan bir tanesi küçük olursa ya da hiç olmazsa uçağın dengesi bozulur ve düşer. İlişkilerde de denge önemlidir. Bu hatanın bir uzantısı da başkaları bizi üzse de, bizim onlara bağlılığımızı sorgulamadan sürdürmemizdir.
    Dostlarımızın görüşlerini elbette güveneceğiz; ama yine de her şeyi bir mantık ve bilgi süzgecinden geçirmek gerekir.
    noimage

    Takım olmak demek, uyumlu olmak demektir. Başkalarına uyum sağladığınız zaman takım üyesi olmanın gereğini yerine getirmişsinizdir; ancak hiçbir zaman sizin istediğiniz program olmuyorsa burada bir sorun var demektir..
#27.08.2016 21:20 1 0 0
  • Bugün yeşil düştü bahçedeki dala...

    Gözlerinin kalbime sektiği günden beridir;baharlar hayalini boyar içime.
    Birkaç damla daha düşerse de aldırma sen.En fazla on gün daha sürer bu
    soguklar.Ondan sonra da düşerse birkaç damla,benden bilirsin.
    Gözlerim sular bu aşkı....

    Bilmem kaç mevsim daha rüzgara teslim yüzer kalbimiz...?
    Ya bu çılgın yelken?Hangi yıldırımda çatırdar direği....?
    Gün gelip bir fırtına düşürünce ikimizi farklı yöne,; 'büyüdük' der geçeriz.

    Bugün yeşil düştü bahçedeki dala....
    noimage
    Gözlerinin kalbime doğduğu günden beridir;kelebekler göç eder içime.
    Bir hüzün değerse de gözlerime,aldırma sen.En fazla bir busen kadar
    kısa sürer bu hüzünler.Ondan sonra da hala hüzünlüsün dersen,benden
    bilirsin.Mutluluğum sızar hüzün kılığında...

    Bilmem kaç mevsim daha İstanbul taşır bu aşkı...?Ya bu amansız
    sihir?Hangi tılsım bozar 'biz' diyebilmeyi...?Gün gelir bir kahve telvesinde
    'biz' bir yudum olarak eridiğimizde,;'büyüdük'der geçeriz.

    Bugün yeşil düştü bahçedeki dala...

    Şubat'a aldandı daldaki yeşil...Üşümeden gel...
    noimage
#27.08.2016 20:57 1 0 0
  • Yeni doğmuş bir bebek gözlerinin araladığında etrafa bakan o masum gözler ne şirindir değil mi?
    yeni doğan bebeklerin gözleri niye lacivert olurki?niye kahverengi mavi ela yeşil olmaz.?
    Aslında yeni doğmuş bir bebeğin gözleri renkli değildir.Çünkü doğum esnasında bebeğin gözlerinde renk hücreleri bulunmazmış.
    Bu nedenle bebeğin gözleri hiçbir ışığı yakalayamaz ve gelen ışığı geri yansıtırmış.Bu yansıyan ışığın rengide mavimsi bir renkmiş..
    Bu
    renk bebeğin gözüne vurduğunda gözünün lacivert görünmesine sebep olurmuş.
    Bebekler 8-9 aylık olduğunda gerçek göz rengine kavuşurmuş.
#27.08.2016 20:42 1 0 0
  • noimage
    Gülüşün,Hiç kimsede olmadığı kadar içten,hiç olmadığı kadar yumuşak.
    Gülüşün, gözlerine yansıyan ışık.
    Sen gülüyorsun, ben çağlayan oluyorum gülmelerinde.
    Gülüşün çocuk, haylaz, yaramaz,umursamaz.Ve bir o kadar uslu, söz dinleyen, huzur veren...
    Gülüşün damarlarıma işliyor, bağımlılık yaratıyor. Bir tutku, vazgeçmesi mümkün olmayan.
    Bir hayat senfonisi, her notasında aşkı saklayan.
    Sevmeyi bilen gülüşün, sevdikçe sevdiren gülüşün...

    Özlemin en koyusu senin gülüşüne konaklanmış. O gülüşü görmeden yaşamak öyle zor ki...
    Sınırsız okyanusların, en mavi denizlerin beyaz yelkenlisi... Umudun ta kendisi...
    Menzili olmayan bir uçuş, sonsuzlukta kayboluş...Güven veren gülüşün, cesaret veren...
    Hayatın bütün kaypaklığına, ikiyüzlülüğüne ve acımasızlığına direnme gücü veren.
    Yaşama sevincini her gördüğümde yeniden yüreğime yerleştiren gülüşün...

#27.08.2016 05:53 1 0 0
  • noimage
    Yaşam içinde karşılaştığımız zorlukları elimizden her ne geliyor ise yapıp aşmaya çalışırız. Çıkmaza girdiğimizde de yakın dostlarımıza danışırız. Bazıları “Şunu denedin mi?” veya “Şöyle yapsaydın daha iyi olurdu” gibi önerilerde bulunur. İçlerinden en spiritüel olanı “ Belki de; her şeyi olduğu gibi kabul etmelisin” der ve siz de “ her şeyi olduğu gibi kabul etmeyi” denersiniz.

    Zaman geçer, olduğu gibi kabul etmenin işe yaramadığını düşünür, pes eder, “Her şeyi denedim olmuyor ” demeye başlarsınız..
    Çok sevdiğiniz bir dostunuz ile aynı fikirde olmadığınızda onu çok seviyorsunuz diye her dediğini kabul edip uygulamaya koymak zorunda değilsiniz. Yani söylediklerini onaylamasanız da her ne ise onu olduğu gibi kabul etmeyi seçebilirsiniz. Bu şekilde hem onu sevmeye devam eder hem de istemediğimiz bir şeyi yaparak enerjinizi düşürmemiş olursunuz. Eskiden çok sevdiğim insanların söyledikleri ve yaptıklarını kabul ettiğimde o konu her ne ise o doğrultuda aksiyon almaya çalışırdım. Aykırı davranırsam onlara ihanet etmiş olacağımı düşünürdüm. Halbuki zaman zaman onlar dahi kendi fikirlerinin arkasında durmazken ben kim oluyordum da, onların fikirlerinin uygulayıcısı haline geliyordum. Zamanla bir şekilde öğrendim ki sevdiğim, kabul ettiğim kişilerin illa her dediğini onaylamak zorunda değildim.

    Hepiniz “ Olduğu gibi Kabul Etme” nin bu halini hayatınızın belli alanlarında uygulamaktasınız. Önemli olan soru; “Olduğu gibi Kabul Etme” halini “Her şeye Uygulamaya Ne Kadar Yatkınsınız ? ” Yani Körfezi dolaşıp evde keyifle sevdiğiniz diziyi seyretmeye mi yoksa olmuş bitmiş olan bir şey üzerine sürekli söylenmeyi seçerek hem kendinizi hem de diğerlerini üzmeyi seçmeye mi yatkınsınız ? Kısaca Mutlu mu Yoksa Haklı mı olmak istiyorsunuz?
    noimage
#26.08.2016 18:39 1 0 0
  • noimage

    Her sabah ezanı okunmasında birden köpekler garip hallere giriyorlar..Sanki etrafındaki birşeylere tepki verirmişcesine uluyorlar.. Bu durum, köpeklerin çan sesi ve siren sesi duyduğunda da devam edebiliyor.
    Bu sebeple ilk aklımıza gelen şey köpeklerin ses sisteminden rahatsız olduğudur. Fakat ezan sesine sadece köpekler değil eşekler de anırarak tepki verebiliyorlar.

    Dini Kaynaklara göre ise bunun sebebi şudur : Kafir cinler ve şeytanlar ezan sesini duymamak için çok uzak yerlere kaçarlarmış..Hayvanların da gözlerinde perde olmadıgından , o şeytanilerin böyle ani kaçışlarını gördüklerinden dolayı tepki verirlermiş..

    Bu rivayeti destekleyen Hadis de mevcuttur :

    Hz. Cabir’den nakledildiğine göre Peygamberimiz(a.s.m) şöyle buyurdu: “Şeytan ezanı işittiği vakit Revha denilen yere kadar gider. koşar adımlarla kaçıp oradan uzaklaşmaya çalışır”

    (bk. Müslim, Salat, 15, 16, 17, 18).
#26.08.2016 16:13 1 0 0
  • noimage
    Çekici İnsanların Özellikleri

    · Öz disiplinleri, merhametleri ve cesaretleriyle tanınırlar.
    · Kararlı ve tutarlıdırlar; kendileriyle çelişmezler.
    · Kendileriyle barışıktırlar; ama kendilerini her zaman geliştirmeye çalışırlar.
    · Yaşamlarının sorumluluğunu başkalarına yüklemezler, kendileri alırlar.
    · Mazeret ve suçlu aramazlar.
    · Bakımlı ve temizdirler; görünümlerine ve kıyafetlerine özen gösterirler.
    · Oturuş ve yürüyüşleri diktir.
    · Ne kimseye tepeden bakar, ne de kendilerini küçük görürler.
    · Kendi fikirleri vardır; bunları savunur ve sahiplenirler.
    · Kendilerini çoğunluğun görüşlerine katılmak, onlara ayak uydurmak zorunda hissetmezler.
    · Diksiyon ve konuşmaları düzgündür.
    · Olaylara olumlu yaklaşmayı bilirler; sorunlara şikayet temelli değil çözüm arayışıyla yaklaşırlar.

    İtici İnsanların Özellikleri

    · Daima depresif, şikayet eden, moral bozukluğu içinde gezen tiplerdir.
    · Kolay kolay mutlu olmazlar.
    · Her zaman suçlu birilerini ararlar.
    · Ya görünümleriyle, ya kariyerleriyle, ya iş arkadaşlarıyla daima bir takıntıları vardır.
    · Birinin gelip kendilerini mutlu etmesini beklerler.
    · Üretim yerine tüketim odaklıdırlar.
    · Takdir etmeyi, beğenmeyi bilmezler.
    · Saygılı davranmazlar, bencil ve benmerkezcidirler.
    · Genellikle kendi fikirleri yoktur, çoğunluğa uyarlar.
    · Zaman zaman kaba, hoyrat, kırıcı olabilirler.
    · Kolay kolay karar veremezler; çünkü kararlarının getireceği sorumluluğu almaktan korkarlar.

    noimage
#26.08.2016 15:25 1 0 0
  • noimage
    Birini mi özledin?................................ Ara
    Görüşmek mi istedin?......................... Davet et
    Anlaşılmak mı istiyorsun?.................... Açıkla
    Soruların mı var?............................... Sor
    Hoşlanmıyor musun?.......................... Söyle
    Hoşlanıyor musun?............................. Belirt
    Birşey mi talep ediyorsun?.................. İste

    Senin aklından geçenin ne olduğunu kimse bilemez. Önceden ''Hayır '' cevabı aldıysan ''Evet'' cevabı için risk al.
    Ümitle beklemek yerine bilmek seni rahatlatacaktır.

    Sadece bir hayatın var.
    Basit yaşa...!!!
#26.08.2016 15:21 1 0 0
  • noimage
    Güven duygusu, bir ilişkinin sağlıklı ve sağlam olması için gerekli olan temel yapı taşıdır. İlişki hayatımızın her alanında güven vardır. Evimizde, iş yerlerimizde ve sosyal yaşamımızda…

    İlişkilerde güven duygusunun kırılması çok kolay gerçekleşebilir. Verilen sözü tutmama veya yalan söyleme gibi davranışlar ‘’güvenilmez kişi’’ algısının oluşmasına neden olabilir.

    Güvenilir bir kişi algısının oluşması için ise, her zaman tutarlı bir şekilde davranmak gerekir.

    Güvenilir kişinin özellikleri

    Doğru konuşan.
    Verdiği sözleri tutan.
    Sorumluluklarını yerine getiren.
    Karşısındakine söz hakkı tanıyan ve yargılamayan.
    Üzerine düşen görevleri yapan.
    Net ve tutarlı konuşan.
    Dengeli ve tutarlı davranışlarda bulunan.
    Dinleme becerisi gelişmiş olan.
    Eleştirel olmayan, karşısındakine dostça yaklaşan.

    Bu özelliklere sahip kişilerle iletişim kurmak ve birlikte çalışmak daha kolaydır.

    Duygu durumunuza ve yaşadığınız olumsuz olaylara göre davranışlarınız değişirse veya bir gün söylediğinizi
    ertesi gün söylemediğinizi savunursanız, karşınızdaki kişide güven uyandırmanız oldukça zordur.

    Bu nedenle insanların sizinle açık bir şekilde iletişim kurmasını istiyorsanız, her daim tutarlı davranışlarda bulunmalısınız.

    noimage
#26.08.2016 15:18 1 0 0
  • Konu: ÇOCUKLAR:
    Çocuklarınız sizin çocuklarınız değil
    Onlar kendi yolunu izleyen Hayat'ın oğulları ve kızları
    sizin aracılığınızla geldiler ama sizden gelmediler
    Ve sizinle birlikte olsalar da sizin değiller
    Onlara sevginizi verebilirsiniz, düşüncelerinizi değil
    Çünkü onların da kendi düşünceleri vardır

    Bedenlerini tutabilirsiniz ama ruhlarını değil
    Çünkü ruhlar yarındadır
    Siz ise yarını düşleriniz de bile göremezsiniz
    Siz onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz ama sakın onları
    Kendiniz gibi olmaya zorlamayın
    Çünkü hayat geriye dönmez, dünle de bir alışverişi yoktur

    Siz yaysınız, çocuklarınız ise sizden çok ileride atılmış oklar.
    noimage
    Ve o yüce gücü ile yayı eğerek okun uzaklara uçmasını sağlar
    Okçunun önünde kıvançla eğilin
    Çünkü o okçu, uzaklara giden oku sevdiği kadar
    Başını dimdik tutarak kalan yayı da sever...
#26.08.2016 15:10 1 0 0
  • Halk arasında şeker hastalığı olarak tanımlanan diyabet kontrol altında tutulduğu sürece hastanın kaliteli bir yaşam sürmesi mümkün olur. Ancak bazı hastalıklar ve enfeksiyonlar diyabet hastaları için hayati tehlike yaratırlar ve acil müdahale gerektirirler. KadıköyŞifa Ataşehir Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Arzu Yalçın hangi hastalıkların ve belirtilerin diyabetlilerde acil müdahala gerektirdiğini anlattı.
    Diyabetik hastalarda özel dikkat gerektiren durumlar vardır ve tüm hastaların bunlar hakkında bilgisi olması gerekir. Özellikle üç acil durum vardır :
    1. Diyabetik ketoasidoz:
    Özellikle tip 1 diyabette %25 çocuk hastada ilk belirti olarak ortaya çıkabilmektedir. İnsülin eksikliğinin belirdiği tip 2 diyabetli hastalarda da görülebilen bir tablodur.
    Sebepler:
    a) İnsülin dozunun azaltılması veya kesilmesi: Hastanın bilerek ya da yanlışlıkla insülini kesmesi, kalem ve enjektördeki bozukluklar
    b) Enfeksiyon: Solunum yolu enfeksiyonları, ishaller, idrar yolu enfeksiyonları, diğer
    c) Akut pankreatit: Alkol, safra kesesinde taş, aşırı yüksek kan yağları gibi nedenlerle meydana gelen pankreas iltihabı etken olabilir.
    d) Kronik böbrek yetersizliğine bağlı üremi tablosu
    e) Digoksin zehirlenmesi: Kalp yetmezliği nedeniyle Digoksin kullanan hastalarda dozun fazla gelmesi ketoasidoz komasını tetikleyebilir.
    f) Bilinmeyen nedenler
    Belirtiler:

    Çok su içme, çok idrara çıkma, güçsüzlük, kas ağrısı, bulantı, kusma, iştahsızlık, karın ağrısı, baş ağrısı, şuur bulanıklığı bulunabilir.
    Diyabetin en önemli acil komplikasyonudur. Bu durumda eğer en yakın sağlık kuruluşuna başvurulamıyorsa, ulaşana kadar bol su içilmelidir. Hasta, şekeri enerjiye dönüştüremediği için yağlar yakılacak ve yağların aşırı yakılmasına bağlı, ortaya çıkan son ürün olan keton cisimleri üretilecektir. Bunlar arasında, en iyi bilineni asetondur. Bunun çok fazla üretilmesi, vücudun asit-baz dengesini, asit yönüne kaydırarak komaya neden olur.
    Her hastanın evinde idrarda aseton ve şeker ölçüm çubukları bulunmalıdır. İdrarda şeker ve aseton ölçümü çok pratik ve yararlı bir yöntemdir. Bu belirtileri kendinde hisseden hasta idrarında şeker ve aseton pozitifliği saptandığında, en kısa zamanda bir hastaneye başvurmalıdır. 300 mg'ın üzerinde şeker bulunup, idrarında da aseton varsa ulaşması zaman alacaksa bol su içip 4 - 10 ünite kadar kristalize insülin ( Actrapid, Humulin R, Humalog veya Novo Rapid) yapılmalıdır.
    2. Hiperozmolar Nonketotik Koma:
    Diyabetik ketoasidozdan daha az sıklıkta karşılaşılır. Şeker düzeyi 500 mg/dlt'nin üstüne çıkar, idrarda aseton (keton) pek bulunmaz. Daha ileri yaşlardaki diyabetiklerde görülür. Tam bir insülin eksikliği yoktur. Sıvı ve elektrolit kaybı daha belirgindir. Hastaların böbrek fonksiyonları çok iyi değildir.
    Sebepler:

    a) Enfeksiyonlar
    b) Akut pankreatit
    c) Pankreas kanseri
    d) Kusma ile birlikte üremi
    e) Endokrinolojik (hormonal) hastalıklar
    f) İlaçlar
    g) Sıcak çarpması
    h) Yanıklar

    Hasta sıklıkla nörolojik bir hastalığa sahip olduğu düşünülüp yanlışlıkla Nöroloji kliniğine sevk edilebilir. Çünkü belirtiler daha çok şuurda kapanma, ajitasyon vs. gibidir. Sıvı - elektrolit tedavisi önceliklidir. En yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalıdır.

    3. Hipoglisemi Koması:
    Kan şeker düzeyinin 50 mg/dl'nin altına inmesiyle gelişir. Bundan daha yüksek şeker düzeylerinde de belirti hisseden hastalar, hiç de nadir değildir. Ancak bu değerin üzerindeki hipoglisemilerde ciddi bir merkezi sinir sistemi hasarı beklenmez.
    Belirtiler:
    Terleme, titreme, sinirlilik, çarpıntı, bayılacak gibi olma, açlık hissi, kesiklik, huzursuzluk, daha ileri dönemde ise görme bozuklukları, dalgınlık, koma ve nöbet geçirme görülebilir.
    Nedenler:
    a) İlaçlar: İnsülin, sülfonilüre grubu antidiabetik ilaçların dozlarının fazla gelmesi, hastanın ara öğünlerini ihmal etmesi, alkol, seyrek olarak diğer ilaçlar..
    b) Pankreasın bazı iyi ve kötü huylu tümörleri
    c) Ağır karaciğer hastalıkları
    d) Ağır böbrek yetersizliği
    e) Diğer
    Ağızdan gıda alabilen hastalarda şeker verilmelidir. Elde hazır bulunuyorsa tip 1 diyabetli ve insülin kullanan tip 2 diyabetlilere glukagon (glukogen) ampul IM yapılabilir. Bunlara yanıt yoksa, hastaya acilen hastaneye ***ürülüp %20-30 Dextroz taktırılmalıdır.
#26.08.2016 13:52 1 0 0

  • noimage

    Standart 11 Bebek Doğuran Hindistanlı Kadın


    Hindistanda bir kadın özel bir hastanede girdiği başarılı bir ameliyat sonrası aynı anda 11 bebek doğurarak dünya rekorunu kırdı.

    Tüm dünyayı şaşkına uğratan doğum sonrası gözler ailenin üzerine çevrildi.Sağlık durumları iyi olan bebeklerin yanısıra annenin de sağlığında hiç bir problemin bulunmaması sevindirdi.
    Küvezlerinden çıkartılan ve daha ismi bile konulmayan 11 şanslı kardeş basına tanıtıldı.
#26.08.2016 06:42 1 0 0
  • noimage

    Geçer DiyorLar ''
    NELERİ YENMEDİN ki SEN "
    "EVET !" Diyorum.. " NELERİ YENMEDİM ki BEN '
    Ne SavaşLardan GaLip GeLmedimki..
    _____Her DefaSında ÜfLeyerek HarLadıkLarı Hangi Yangını Söndürmedimki GözyaşLarımLa.
    Ama Hiç Bir Yangın Yakmadı Sen Kadar..!
    VE Hiç Bir Yangını
    _____CANIM PAHASINA BEKLEMEDİM BU KADAR_
#26.08.2016 05:38 1 0 0
  • MASKE TAKARAK DİNLEME: Dinliyor gibi görünme ancak gerçekte dinlememe şeklidir

    UYGUN OLABİLECEK ŞEKİLDE DİNLEME: Kişilerin dinlediklerini tecrübe ortam ve beklentilerine uygun şekilde seçerek algıladığı dinleme şeklidir

    SAVUNARAK DİNLEME: Daha çok alıngan kişilerin genel konularda söylenenleri üzerine alınarak dinlemeleri ve savunmaya geçmeleridir

    ÖN YARGILI DİNLEME: Ön yargılarla karar vermiş olarak dinleme şeklidir

    ÇIKARCI DİNLEME: Karşısındakinin ağzından bir şeyler koparabilme amacıyla kasıtlı sorular sorma veya cevapların işine gelen tarafını alma şeklinde bir dinlemedir Gazeteciler bunu iyi yaparlar
#25.08.2016 19:39 1 0 0
  • Oldukça yaygın bir hastalıktır. Hasta olduğuna inanma,hastalık hastası da diyebiliriz.
    Diğer hastalıklarla eş zamanlı olarak görülebilir.Genellikle 20 yaşlarında başlar ve yaş ilerledikçe semptomların görülme sıklığı çoğalır.

    BELİRTİLERİ

    1 bedensel meşguliyet
    2 hasta olmadığına dair güvence verilmesine rağmen hasta olduğuna inanmak
    3 hastalık fobisi
#25.08.2016 13:56 1 0 0
  • Domuzlar, insanlar gibi, “memeliler” sınıfının üyeleridir ve vücut sıcaklıklarını sabit tutmaları gerekir.
    Şiddetli sıcaklık değişimlerine karşı oldukça duyarlıdırlar. Domuzların, vücut sıcaklıklarını etkin bir şekilde düzenleyebilmelerine yetecek miktarda ter bezleri yoktur.

    Buna çözüm olarak, "çamur ve su banyosu yapma” gibi davranışlar geliştirmişlerdir. Bu sayede, vücutlarını uygun sıcaklıkta tutabilirler. Çamur banyosu aynı zamanda onları güneş yanıklarından ve böcek ısırmalarından da korur.
#25.08.2016 13:51 1 0 0
  • noimage

    Güzel bir gülüş, karanlık bir eve giren güneş ışığına benzer.
    Gülmek insana özgüdür, güneş gibidir. Hem gülenin hem de karşısındakinin dünyasını aydınlatır.
    Bunu bilmemize rağmen pek gülemiyoruz. Yaşamın zorluklarından olacak gülmek çok da kolay değil.
    Her şeye rağmen, gülmeyi sanat haline getirenler de var. Zaten psikologlar da: "Gülün, gülemiyorsanız da gülmeye çalışın, rol yapın" diyor. Zamanla alışkanlık yaparmış. Vücudumuz mutluluk hormonu salgılıyormuş gülünce. Peki insanlar neden gülmeyi beceremezler çoğu kez ?

    Bunun birçok nedeni olabilir: ekonomik, sosyal, psikolojik...
    Baştan, gülmek insana özgü demiştim.Allah'ın insana verdiği en önemli meziyet.
    Gülmek insanın içini ısıtır. Karşısındaki insanın dünyasında mutluluklar saçar. Tamam hepsi doğru... Fakat yine de gülmeyi beceremiyoruz. Gülemeyişimizin nedenini biraz da kendimizde arasak diyorum. Bütün zorluklara rağmen gülmek için bir çabamız var mı? Emek sarfetmeden hiçbir şey elde edilmiyor. Edilse de kolayca tükenip gidiyor. Öyleyse hemen bugünden başlamalıyız. İnsanları, hayatı sevmeliyiz. Bütün canlıların yaşam alanlarına saygılı olmalıyız. Bunun yanında gülmenin mutluluğa giden yolda vazgeçilmez bir reçete olduğunu anlamalıyız.

    Gülmek, mutlu olmak, yaşamın bunca güçlüklerine karşı koymak için bize direnç ve güç verecektir.
    "Bir mum diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmeZ....
#25.08.2016 12:46 1 0 0
  • Vücudumuzu yöneten merkez beyindir. Bütün aktiviteleri beynimiz sayesinde yaparız. Dolayısıyla beyindeki hücreler arasında elektriksel bir bağlantı vardır. Merkezi sinir sistemi hücrelerinin beklenmedik, aniden elektriksel boşalması sonucu epilepsi ortaya çıkar. Bir kaç dakika sürer ve sonra geçer. Bu durum bir defadan fazla meydana gelirse buna epilepsi hastalığı denir. Halk arasında “sara” hastalığı olarak bilinir. Nöbetler şeklinde görülür.

    Dünyada yaklaşık 40 milyon sara hastası vardır. Ülkemize bu sayı 700 bin civarındadır. Toplumda sara hastalarına genelde kötü gözle bakılmaktadır. Oysaki epilepsi sadece sinirsel bir hastalıktır ve epilepsi hastaları asla deli değildir ve hastaların zeka anormallikleri yoktur.
    Genelde epilepsinin nedeni bulunamaz fakat sıklıkla çocukluk çağında ortaya çıkan bu hastalıkta bazı etmenlerin hastalığa neden olduğu bilinmektedir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

    Doğuştan gelen faktörler: Doğum sırasında beynin oksijensiz kalması ya da zedelenmesi, genlerin bulunduğu kromozomlarda meydana gelen hastalıklar, enzim eksikliği,
    Beyin zarlarında iltihap oluşması, menenjit, beyinde meydana gelen tümörler,
    Gebelikte ortaya çıkan, bebeğin gelişmesini önleyen bazı hastalıklar, annenin sigara, alkol, madde kullanması,
    Trafik kazası sonucu beyin zedelenmesi, travma geçirme,
    Ateşli havale geçirme, epilepsinin nedenleri arasında yer almaktadır

    EPİLEPSİ NASIL TEŞHİS EDİLİR?
    Epilepsi teşhisinde hasta yakınlarının, doktora vereceği bilgiler çok önemlidir. Nöbetin ne kadar sıklıkla meydana geldiği, nöbet sırasında neler olduğu hasta yakınları tarafından dikkatle incelenmeli ve bu bilgiler doktora iletilmelidir. Doktor- hasta yakını iletişimi çok önemlidir. Ailede başka birinde de bu nöbetin olup olmadığı öğrenilir. Ancak epilepsi tedavisi uzun sürdüğünden, kesin teşhis koymak için kesin bulgular gereklidir. Bunun için de bazı tetkikler gerekecektir. Beyin tomografisi, EEG, emar ve bazı testler istenir. Bu testler, ayırıcı tanı konması için mutlaka yapılmalıdır.
#25.08.2016 12:09 1 0 0