Sarmısak pek çok sağlık sorununa iyi geliyor. Kanserden bağışıklık sistemi hastalıklarına kadar birçok hastalığın önlenmesinde ve tedavisinde işe yarıyor. İşte mucizevi bitkinin faydaları:
Anavatanı Hindistan olan ve mutfağımızdan eksik etmediğimiz sarmısak yüzyıllardır bütün dünya tarafından kullanılan vazgeçilmez bir besin. Arkeolojik kayıtlardan, tarihin ilk çağlarında Sümerlerin sarmısağı bildikleri ve ilaç olarak kullandıkları anlaşılırken, eski Mısırlıların da sarmısağı yedikleri ve ilaç olarak kullandıkları belirtiliyor. İlk kez Haçlı Seferleri sırasında Fransa'ya getirilen ve bu şekilde Avrupa'nın öğrendiği sarmısak, bugün dünyanın her tarafında yetiştiriliyor.
Sarmısağın yapısında bol miktarda su (yüzde 65), fruktoz içeren karbonhidratlar (yüzde 26-30), kükürt bileşikleri (yüzde 1,1-3,5), protein (yüzde 1,5-2,1), lif (yüzde 1,5) ve serbest amino asitler bulunur. Sarmısak ayrıca yüksek miktarda saponin, fosfor, potasyum, kükürt, çinko, orta miktarda selenyum, A ve C vitaminleri ile az miktarda da kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir ve B kompleks vitaminlerini içerir.
Uygarlık tarihi boyunca sarmısak birçok hastalığın tedavisinde kullanılmıştır. Bugün de çeşitli kronik hastalıkların önlenmesi ve tedavisi amacıyla kullanılıyor. Bunlar arasında ateroskleroz, kanser, bağışıklık sistemi bozuklukları ve artrit sayılabilir.
Sarmısağın faydaları
Uzmanların tespitlerine göre, sarmısağın insan sağlığı açısından en önemli faydaları şöyle:
Antioksidan özelliği bulunuyor (Bağışıklık sistemini kuvvetlendiriyor). Bunu vücuttaki serbest radikalleri (zararlı maddeleri) etkisiz hale getirerek yapıyor.
Kanser yapıcı maddeleri vücuttan uzaklaştırıyor.
Doğal bir antibiyotik.
Kardiyovasküler (kalp-damar sistemi) hastalıklara karşı çok önemli doğal bir silah. Kandaki yüksek serum kolesterolü ve trigliserit seviyesi damar tıkanıklığı riski için en büyük faktörlerden biridir. Sarmısak kolesterol ve trigliseritleri düşürücü etkiye sahiptir.
Doğal bir ağrı kesicidir. Sarmısaktaki kimyasal bir madde doğrudan vücudu etkileyerek ağrı hissinin azalmasını sağlıyor.
Yaşlanmayı geciktiriyor. Yaşlılarda ve kuvvetten düşmüş hastalarda çok faydalı.
Nezle ve bronşitte etkili.
Damar sertliğinde zararlı kolesterolü düşürür, faydalı kolesterolü yükseltiyor.
Yorgunluğa karşı etkili
Hücrelerin tamirini kolaylaştırıyor.
Böbrek taşını önlüyor.
Mide ve bağırsakları uyarıp faaliyetlerini artırarak hazmı kolaylaştırıyor.
Uzmanlar sarmısaklı yoğurdun, zehirlenmelere karşı insanı koruduğunu ve sarmısağın en ince damarları dahi temizleyerek oralara kan gitmesini sağladığını bildiriyor. Sarmısak bütün salgı bezlerini çalıştırmak ve vücudu zehirlerinden temizlemek suretiyle, genç ve dinç olmayı, uzun yaşamayı sağlıyor. Kurşun zehirlenmelerine iyi geliyor.
Sarmısak esansı akciğerler yoluyla dışarı atılırken bu organları ve bronşları dezenfekte ediyor, oralardaki mikropları öldürüyor ve bronşların ifrazatını artırarak öksürükle astıma faydalı oluyor. Veremin iyileşmesinde de önemli bir rol oynuyor.
Krampları önlüyor. Halsizlik ve yorgunluk için de etkili.
Gut, nefes darlığı, sivilce ve şeker hastalığına çeşitli yönlerden olumlu tesir ediyor.
ABD'deki Wisconsin Üniversitesi'nde görevli bilimadamı Hasan Mukhtar başkanlığındaki ekip, fareler üzerinde yaptığı araştırmada, farelerin içme suyuna nar suyu kattı. Kanserin ilerleme hızının, nar suyu miktarı artıkça yavaşladığını tespit eden bilimadamları, bundan sonraki deneylerde nar suyunun insanlardaki etkisini araştıracaklarını açıkladılar.
Mukhtar ve ekibi, insanlardan alınan prostat kanseri hücreleri üzerinde laboratuvarda yaptıkları deneylerde nar suyunun olumlu etkisini gözlemlediler. Bilimadamları, hücrelere verdikleri nar suyu miktarını artırdıkça, ölen kanserli hücre sayısının da arttığını tespit ettiler.
Laboratuvarda yapılan bu deneyden sonra insanlardan aldıkları prostat kanseri hücrelerini 24 fareye enjekte eden bilimadamları, farelerde kötü huylu tümörlerin oluştuğunu kaydettiler. Farelerin içme suyuna yüzde 0,1 ya da 0,2 oranında nar suyu ekstresi katan bilimadamları, bir grup fareye de kontrol amacıyla sadece içme suyu verdiler.
Deney sonucunda, içmeye suyuna yüzde 0,2 oranında nar suyu katılan farelerde prostat kanserinin ilerleme hızı, diğer gruba göre daha çok yavaşladı. Bu farelerde prostata özgü ve insanlarda prostat kanseri şüphesi doğuran antijenlerin sayısının da azaldığı ortaya çıktı. Nar suyu verilmeyen farelerde ise kanserin hızla ilerlediği belirtildi.
Ekibin başkanı Mukhtar, ''Bu sonuçların, narın kansere ve özellikle de prostat kanserine karşı etkin maddeler içerdiğinin kanıtı olduğunu'' ifade etti.
Bilimadamları, farelere verilen nar suyu konsantresinin, insanların bir günde içebileceği nar suyuna eşdeğer olduğunu da belirttiler.
Antioksidan yönünden zengin olan nar, daha önce yapılan araştırmalarda da ciltteki tümörlerin büyümesini yavaşlatmıştı.
Geoffrey Ozin ve Kai Landskron isimli kimyacılar, dendrimer adı verilen insan yapımı moleküller kullanarak yarattıkları yeni malzemenin, iğnenin yerini alabileceğini belirtiyorlar.
Ürettikleri yeni malzemenin ilaçları depolayabildiğini ve deriye film halinde sürüldüğünde, ilacın hastanın kanına yavaş yavaş karışmasını sağladığını belirten bilim adamları, geliştirdikleri yeni malzemenin piyasaya sunulmadan önce birkaç yıl denemeye tabi tutulacağını kaydettiler.
Kanadalı bilim adamları, şimdilik bu malzemenin üretiminin de çok pahalıya mal olduğunu belirterek, bir kilosunun şu anda onbinlerce dolara mal olduğunu, ancak zamanla bu maliyetin düşeceğini söylediler.
Uluslararası Osteoporoz Vakfı (IOF) Genel Direktörü Dr. Daniel Navid, her 3 kadın ve her 5 erkekten 1inde görülen osteoporozdan korunmada alışveriş torbası taşımanın bile etkili olduğunu bildirdi.
Dr. Navid, sessiz salgın hastalık olarak nitelendirdiği osteoporozun çok sık görüldüğünü söyledi. Her 3 kadın ve her 5 erkekten 1inde görülen hastalık sonucu kemiklerde kırılma meydana geldiğini anlatan Dr. Navid, Dünyada 1 yıl içinde görülen kalça kırığı sayısı 1950de 1.5 milyon iken, bu sayının 2050de 6 milyonun üzerine çıkması bekleniyor. Kalça kemiği kırılan hastaların 3te 1i 1 yıl içinde hayatını kaybediyor dedi.
Osteoporozun çok yaygın olmakla birlikte iyi bir hastalık da olduğunu ifade eden Dr. Navid, şunları kaydetti:
İyi, çünkü önlenebiliyor. Teşhisi kolay, değişik tedavi alternatifleri bulunuyor. Ancak şöyle bir sorunumuz var; hem halk, hemde hekimler osteoporozu yeterince bilmiyor. Yaşlanmanın doğal bir sonucu olarak görülüyor. Osteoporozun tanımı Dünya Sağlık Örgütü (WHO)tarafından 10 yıl önce yapıldı. Sırf o alana has tıpta dal yok. Endokrinolog, pratisyen hekim, ortopedi cerrahı gibi değişik branşlardan hekimler bakıyor.
HASTALIĞIN ÖNLENMESİ
Hastalığın önlenmesinde iyi beslenme, alkol ve sigara kullanmamanın dışında fiziksel aktivitenin de çok önemli olduğuna dikkat çeken Dr. Daniel Navid, sözlerini şöyle sürdürdü:
Osteoporoz, önlenebilir bir hastalıktır. Bunun için atılması gereken adımlar vardır. Bunlar içinde en kolayı ve etkilisi fiziksel aktivitedir. Gençler büyürken kemiklerini kuvvetlendirmeli. Bu bankayapara koymak gibidir. Geleceğimiz için, büyürken kemiklerimizi güçlendirmeliyiz. Dolayısıyla egzersiz çok önemli. Egzersiz derken çok komplike, programlı, pahalı aletler gerektiren faaliyetlerden bahsetmiyoruz. Çok zor olmayan, aktif yaşamı sağlayan hareketler yeterli. Düzenli yürüyün, merdiven çıkın, alışveriş torbanızı taşıyın, istiyorsanız zıplayın.
Dr. Navid, batı toplumlarında özellikle gençlerin hareketsiz bir yaşam sürdüğünü, bunun da kendileri için endişe kaynağı olduğunu dile getirerek, Bu da, büyüyünce kemiklerinin zayıf olacağı anlamına geliyor. Çocukken yapacağımız en önemli şey, oynamasını, hareket etmesini sağlamak. Koşsunlar, zıplasınlan, futbol oynasınlar dedi.
Kadınlarda 30-50, erkeklerde ise 30-60 yaş arası fiziksel aktivitenin büyük önem taşıdığını vurgulayan Dr. Navid, egzersizin kemikleri güçlendirme yanında kasları kuvvetlendirdiğini ve dengeyi sağladığını, bunun da kırılmalara yol açan düşmeyi önlediğini bildirdi.
Uluslararası Osteoporoz Vakfı (IOF) Genel Direktörü Dr. Daniel Navid, Bu hastalığı tedavi etmek mümkün. Ama önlemek çok daha önemli. O hapı alacak noktaya gelene kadar hastalar çok acı çekiyor. Çünkü insanlar, ancak bir yerleri kırılınca osteoporoz olduğunu anlıyor. Ayrıca ilaç pahalı olabiliyor diye konuştu.
100 gram kivide 400 miligrama kadar varan C vitamini bulunabiliyor. Kivi suyunda bulunan bazı maddeler kansere neden olan bileşiklerin oluşumunu önlüyor, astım ve öksürük tedavisinde de nefes açıcı özelliğinden yararlanılıyor.
Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Ordu Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölüm Başkanı Prof. Dr. Turan Karadeniz, 2010 yılında, Türkiyede kivi üretim alanının 18 bin dekar, üretim miktarının ise 30 bin tona çıkacağı tahmin edilmektedir dedi. Prof. Dr. Karadeniz, kivi çeşitlerinin 1930lu yıllarda Yeni Zelandada ıslah edildiğini ve ilk kapama bahçelerinin de bu ülkede kurulduğunu belirtti.
Prof. Dr. Turan Karadeniz, 1970li yıllara kadar Yeni Zelandanın tekelinde kalan dünya kivi ticaretine, bu tarihten sonra kivi yetiştirmeye başlayan Avustralya, Japonya, Güney Afrika, Şili, ABD ve Kuzey Akdeniz gibi birçok ülkenin ortak olduğunu ifade etti. Türkiyede ise kivi üretim çalışmalarına 1988 yılında, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının İtalyadan sağladığı bin 800 kivi fidanıyla 15 ayrı ekolojide birer dekarlık adaptasyon bahçeleri kurularak başlandığını belirten Prof. Dr. Karadeniz, çalışmalar sonucunda, Doğu Karadenizin kivi yetiştiriciliğine uygun en ideal bölge olduğunun görüldüğünü kaydetti. Prof. Dr. Karadeniz, Zira bu bölgede yağışın düzenli olması, vejetasyon döneminde uygun sıcaklığın olması, kış soğuklarının kivi yetiştiriciliğini olumsuz yönde etkilememesi gibi faktörler, bu meyve türünün bölgeye adaptasyonunu elverişli kılmıştır diye konuştu.
Prof. Dr. Karadeniz, 1990lı yıllardan sonra Türkiyede hızlı bir şekilde yayılma gösteren kivinin, ticari olarak 14 ilde yetiştirilebilir durumda olduğunu belirterek, şunları söyledi:
2005 yılında üretimin yaklaşık 10 bin ton düzeyinde olması beklenmektedir. 2010 yılında, üretim alanının 18 bin dekar, üretim miktarının ise 30 bin tona çıkacağı tahmin edilmektedir. 5 yıl gibi kısa sayılabilecek bir zaman diliminde üretimin üç kat artması, kısmende olsa günümüzde pazarlamada yaşanan problemleri şüphesiz daha da artacaktır. Bunun için bir an önce üretici birliklerinin kurulması, içtüketimin artırılması ve topluma kivi yeme alışkanlığının kazandırılmasına yönelik tanıtım ve reklam çalışmalarının başlatılaraksürdürülmesi, yaşanabilecek problemleri azaltacaktır.
KİVİNİN YARARLARI
Prof. Dr. Turan Karadeniz, kivinin bol miktarda C vitamini içerdiğine de dikkati çekerek, şöyle dedi:
Öyle ki 100 gram kivi meyvesinde 400 miligrama kadar varan C vitamini bulunmaktadır. Ayrıca, bir insanın günlük A vitamini ihtiyacı 1.75 gram olup, bu miktar, yaklaşık 70 gramlık kivi meyvesinde bulunmaktadır. Kivi, turunçgillerden 4-6 kat, elmadan ise 40-50 kat daha fazla C vitamini içermektedir. Yetişkin bir insanın günlük C vitamini ihtiyacı 60 miligram olduğu düşünüldüğünde, bir adet kivi bu ihtiyacı rahatlıkla karşılamaktadır.
Kivide, proteinler ve çok sayıda mineral tuzlar bulunduğunu kaydeden Prof. Dr. Karadeniz, Kivi suyunda bulunan bazı maddelerin kansere neden olan bileşiklerin oluşumunu önlediği bildirilmekte, astım ve öksürüğün tedavisinde nefes açıcı özelliğinden yararlanılmaktadır diye konuştu.
Yazın başladığı şu günlerde hanımlar ve beyler zayıflama telaşında. Zayıflamada yeni bir yöntem domates suyu diyet. Bakalım uygulanış şekli nasılmış.
DİYETİN UYGULANIŞI
Kalkar kalkmaz 1 bardak suya 3 çorba kaşığı limon suyu ekleyip için.
Bir saat sonra 1 bardak domates suyu.
Bir saat sonra 1 adet haşlanmış patates .
Bir saat sonra yarım bardak domates suyu, 4 tane kiraz Bir saat sonra 1 dilim karpuz.
Bir saat sonra 1 bardak domates suyu.
Bir saat sonra 1 tas sarmısaklı az tuzlu cacık.
Bir saat sonra bir bardak domates suyu.
Bir saat sonra bir bardak suya 4 çorba kaşığı limon suyu ekleyip için.
Bir saat sonra bir haşlanmış patates .
Bir saat sonra 18 adet kiraz.
Bir saat sonra 1 küçük kase light yoğurt.
Bir saat sonra 1 dilim karpuz ve 30 gr. tuzsuz beyaz peynir
Pazartesi, Mayıs 4th, 2009 at 20:45
Etiketler:
Henüz Yorum Yapılmamış
ADET DÜZENLEYİCİ BİTKİ KÜRLERi
Bitkilerden hazırlanan adet düzenleyici kürlermizin hazırlanışı ve kullanımı aşağıda yer almaktadır.
1. KÜR
GEREKEN MALZEMELER :
Beşparmak Otu Kökü Civan Perçemi Çoban Çantası Saplı Meşe Kabuğu Su
Hazırlanışı: Bütün malzemelerden birer çay bardağı alınarak bir kaba konur ve karıştırılır. Yeteri kadar su eklenerek kaynatılır. Soğutulduktan sonra içilir
2.KÜR
GEREKEN MALZEMELER :
Bal Hardal Tohumu Nane Su Yabani Kereviz
Hazırlanışı: Bir çay bardağı toz haline getirilmiş hardal tohumu ve nane bir tutam yabani kereviz alınarak bir kaba konur. Yeteri kadar su eklenerek kaynatılır. Soğutulduktan sonra bal ile beraber içilir.
Pazartesi, Mayıs 4th, 2009 at 20:30
Etiketler:
Henüz Yorum Yapılmamış
Sedef hastalığı çok yaygın bir cilt hastalığı olmasına rağmen kesin çözümü bulunamamış bir hastalık. Sedef hastalığı genellikle hassas, herşeyi kendine dert edinen ve tüm sıkıntılarını içine atan kişilerde görülen bir hastalık. Tüm dünyada sedef hastalığıyla ilgili olarak araştırmalar sürerken Herbalist Tarkan Güveloğlu tam bir devrim yarattı ve sedef hastalığına iyi gelecek bitkisel bir formül buldu.
Herbalist Tarkan Güveloğlu na sık sorulan sorular:
Soru: Doktorlar tarafından sedef lezyonlarının iyileşse bile birkaç gün veya birkaç hafta sonra tekrar çıkabileceği belirtiliyor, siz bu konuda ne diyorsunuz? Cevap: Doktorunuzun dediği doğrudur. Doktorunuzun önerdiği klasik kremler ve losyonlarla iyileşse bile maalesef tekrar çıkıyor. Doktorlar görevini doğru bir şekilde yapıp, doğru teşhis koydukları halde reçetesine yazabileceği etkili bir ilaç olmadığı için maalesef çaresiz kalmaktadır. Klasik kremleri yazmaktadır. Her zaman söylediğim gibi sedef hastalığı ciltte oluşan bir hastalık olmasına rağmen sinirsel kökenli bir hastalıktır. O yüzden tedavisi sadece dıştan olamaz. Önerdiğim tedavi şeklinde asıl etkiyi yapan maddeler içilmesi gereken saf bitki özleridir. Bu şekilde iyileşme kalıcı olmaktadır.
Soru: Biz daha önce de birçok bitki çayı, macun, aloe vera vs. kullandık, balıklı göller dahil birçok kaplıcaya gittik hiçbir netice alamadık. Paramızı ve umudumuzu kaybettik. Yine aynı duruma düşmekten korkuyoruz. Cevap: Sedef hastalığı elbette birkaç bitki çayı ve macun gibi karışımlarla iyileşemez. O kadar kolay bir hastalık değildir. Bu tedavinin farkı damla halinde içilerek kullanılan saf bitki özleri olmasıdır. Dünyada bir örneği yoktur. Uzun yıllar yapılmış çalışmalar sonucunda ortaya çıkarılmış bize ait bir buluştur. Daha önce bana başvuran birçok sedefli hasta da zaten sizin gibi bitkiler dahil her yöntemi denemiş ve fayda görememiş insanlar idi. Sitede örneklerini okuduğunu ve resimlerini gördüğünüz gibi iyileştiler. Üstelik o gördüğünüz kişiler fayda gören yüzlerce insandan sadece birkaç tanesidir.
Soru: Önerdiğiniz tedavi şeklinin herhangi bir zararı var mı? Cevap: Endişenizde haklısınız. Halk arasında söylendiği gibi doğal olan her madde zararsız değildir. Bilinçsiz kullanıldığında birçok bitki zararlı hale gelebilir. Fakat sedef hastalığında önerdiğim terkip kişiye özel hazırlandığı için herhangi bir zararı kesinlikle olmamaktadır. Kişinin yaşına ve başka bir hastalığı (tansiyon, şeker vs) olup olmadığına göre o kişiye uygun terkip hazırlanmaktadır. Dolayısıyla herhangi bir zararı olmamaktadır. Çocuklar bile kullanabilmektedir. Sadece tedbir amacı ile hamilelerin kullanmasını uygun görmüyorum.
Soru: Tedavi süresi ne kadar sürmektedir? Cevap: Tedavi süresi 2 aylık dönemler halinde en fazla 6 ay sürmektedir. 8 aya uzadığı çok nadiren görülmektedir. Teşekkür maillerinde de okuduğunuz gibi bazı kişilerde ilk 2 ayda tamamen iyileşme görüldüğü gibi bazılarında da 4 veya 6 ay sürmektedir. Ortalama iyileşme süreci 4 aydır.
Gördüğümüz kadarıyla çay, kahve, sigara, alkol, kola, ağır yağlı yiyecekler, hayvansal yağlar, acı, turşu, kırmızı etler sedefin artmasına sebep olmaktadır. Bu saydığımız yiyecekler sinir sistemini aşırı uyarıcı etkiye sahip ve karaciğeri yoran maddelerdir. Sedef bir karaciğer rahatsızlığı değildir. Fakat karaciğeri yoran yiyecekler bu rahatsızlığın artmasına sebep olmaktadır.
KAYNAK :
AYAK BAKIMI
Bütün gün vücudumuzun ve bizim yükümüzü çeken ayaklarımıza hakettiği ilgi ve alakayı gösteriyor muyuz? hiç düşündünüz mü ? Bence maalesef ayaklarımıza gereken özeni gösterimiyoruz. Ama kısacık zaman dilimlerinde ayaklarıma bakım yapmak hem bizi çok rahatlatacak hem de sağlık açısından son derece yararlı olacaktır.
YORGUN AYAKLARA
Ayaklar ve bacaklar özellikle yazın gözler önüne serilecekse, bakımlı olmalıdırlar. Ayak banyoları ve masajlarla, göze hoş gelmeyen nasırlar gibi, yorgun ve şiş ayaklar ve bacaklar da tedavi edilebilir. Böyle bir davranış, yalnızca güzellik için değil, sağlık için de iyi sonuçlar verebilir.
İsteyen, her gün ayak banyosu veya ayak masajı yapabilir. Ama haftada en azından bir kere uygulanması gereken bakım şöyle olabilir: Önce canlandırıcı bir ayak banyosu alınabilir, ardından, sertleşmiş deri tabakaları süngertaşı ile alınır. Sonunda da, bitkisel yağlarla rahatlatıcı bir ayak masajı yapılabilir.
AYAK BANYOSU
2 bardak ılık süt, 2 yemek kaşığı bal, 5 damla lavanta yağı, 2 damla nane yağı iyice karıştırılır. Bu temel ayak banyosu karışımı, gereğine göre başka bitki yağları veya bitki çayları ile zenginleştirilebilir. Sonunda hepsi, sıcak banyo suyuna (en fazla 37 derece) eklenir ve ayaklar 10 dakika boyunca bu suda bekletilir, süre sonunda iyice kurulanır ve kalın çorap giyilir.
-Ayak banyosu, yorgun ayaklar için
Temel banyo karışımı, 2 damla portakal yağı, 3'er damla lavanta ve biberiye yağı, sıcak banyo suyu.
-Ayak banyosu, şiş ayaklar için
Temel banyo karışımı, 3'er damla lavanta yağı ve ardıç yağı, 2 damla nane yağı ve sıcak banyo suyu.
-Ayak banyosu, ağrıyan ayaklar için
Temel banyo karışımı, 3'er damla adaçayı yağı ve bergamot yağı, 2 damla ardıç yağı ve sıcak banyo suyu.
-Masaj yağı, ağrıyan ve terleyen ayaklar için
¼ bardak susam yağı veya ayçiçeği yağı, sıcak su banyosunda (benmarin) ısıtılır ve içine 5 damla oğulotu(melisa) yağı eklenir. Yağ karışımı masajla ayaklara yedirilir.
-Ayak ve bacaklardaki varis ağrıları, sert ve çatlak topuklar için
Aynısafa merhemi, sık sık yapılan hafif masajlarla deriye iyice emdirilir. Gerginlikler ortadan kalkar, ağrılar sona erer ve sert yüzeyler kadife gibi yumuşarAyrıca, ince kıyılmış aynısafa çiçek yaprağı 1 ölçü ve zeytinyağı 5 ölçü olarak, ağzı iyice kapanabilen bir cam şişede veya kavanozda 2 hafta boyunca bekletilir ve arada bir çalkalanır. Süre sonunda tülbentten geçirilerek süzülür ve posa da iyice sıkılır. Elde edilen aynısafa yağı, eşit oranda kantaron yağı ile karıştırılır. Bu karışım da ayak ve bacaklardaki varis ağrılarına karşı hafif masajlarda kullanılır.
ŞİFALI BİTKİLER HAKKINDA NE KADAR BİLGİMİZ VAR
Doğayı kocaman bir ecza deposu gibi düşünüyorum. Bu ecza deposunda hangi hastalığınız sorununuz varsa çare bulabileceğiniz bir çok alternatif mevcut. Yanlız bu bitkiler alternatif tıp olarak adlandırıldığından ilaç değil yardımcı tedavidir. Doğada bol miktarda bulunan birçok bitki bizlere ilaç niyetine şifa dağıtıyor. Hepimiz az çok biliyoruz veya kulaktan dolma bilgilerle bu bitkiler hakkında bilgi sahibi olduğumuzu düşünüyoruz. Peki bu bitklier hakkında daha fazla bilginiz olsun istemez misiniz? İşte bu bitklilerin kullanımı ile ilgili bazı bilgiler.
1) Bitkileri ıhlamur gibi kaynatıp balla tatlandırarak içiniz. Çok uzun süre kaynatmayınız. Sıcak suda akşamdan sabaha kadar bekletin, sıcak-soğuk tavsiyeye göre içiniz.
2) Devamlı kullandığınız marul, soğan, roka, ceviz vs. gıdaların yan etkilerini ve telafilerini gözönünde bulundurun, çok önemlidir.
3) Bitkilerle tedavi, yan etkisini ve telâfisini bilmek çok yönlü ve ucuz tedavi sağlar. Yalnız uzun süre kullanmak gerekebilir.
4) Özsuyu acı olan bitkiler şifalıdır.
5) Özsuyu ekşi olan bitkiler (limon gibi) kabızlık yapıcı ve kan temizleyicidir.
6) Çoğu bitki ve meyvelerin yan etkilerini yine aynı bitkinin kendisinin başka bir bölümü de panzehirdir. Sineğin bir kanadı zehir, diğer kanadı panzehir, fındık sivilce ve kaşıntı yapıyor, yaprağı önlüyor, kayısı ishal yapıyor, çekirdeğinin içi ishali önlüyor.
7)Kayısı, incir, şeftali gibi Meyvelerin hazmı kolaylaştırma etkisi, kuru bitkilerden daha fazladır.
8) Bir bitki içilerek bir hastalığı tedavi ediyorsa, sürülerek de aynı hastalığa faydası vardır. Bir bitki sürülerek bir hastalığı tedavi ediyorsa, yenerek-içerek aynı bitkiyle tedaviyi de uygulamak gerekir. Sarımsak yağı romatizmaya faydalıdır, sarımsak yemek daha çok faydalıdır.Bazı zehirli bitkilerin yenmesi zararlıdır.
9) Nohut, mercimek, fasulye, pirinç, gibi baklagillerin suları iyi bir temizleyicidir. Islatılıp bekletildikten sonra çamaşır makinasına konursa bu sular beyazlatıcı görevi yapar. Sirke çamaşır makinasına yıkama esnasında konursa çamaşırları dezenfekte eder.
10) Eğer bitkiyi kendiniz topladınızsa, mutlaka gölgede kurutun.
11) Çoğu yaş bitkiler kurusundan daha tesirlidir.
12) Kitabı okuyup da, şu hastalığa şu, şu bitki iyi geliyor diye not alıp 10-20 çeşit bitkiyi karıştırıp kafanıza göre terkip yapmayın, çünkü karışım çoğaldıkça, bitkilerin tesir gücü azalıyor ya da kayboluyor. Bitkilere şifayı veren, bitkilerde mevcut olan kimyasal elementlerdir, bunlar birbiriyle fazla tepkimeye girince farklı bir kimyasal bağ oluşuyor.
13) Tedaviyi, iyi bildiğiniz, severek yiyip içtiğiniz, evinizde ve manavda bulunan temel meyve, hububat ve sebzelerle uygulayın. Eğer dikkatlice bunları incelerseniz çoğu hastalıklar şifa olarak, salata olarak yediğimiz bitkilerle tedavi edilebilir, biz size sadece yol gösterdik. Un var, şeker var, helva yapmasını tarif ettik.
14) Bir bitki ya da meyve size dokunuyorsa, çok da seviyorsanız, mutlaka telâfısiyle beraber kullanın. Atin Ölümü arpadan olsun zihniyetinden vazgeçin.
15) Bal, çörek otu, misvak, incir, hurma, sarmısak gibi tıbbı nebevide tavsiye edilen bölümleri iyi okuyun ve yerken "Resûlullah (sav) Efendimiz tavsiye ettiği için yiyorum" diye yiyin. Bunlar, tabiplerin tabibi Efendimiz (sav) tarafından seçilmiş çok yönlü şifa verici, Allah'ın kullarına ihsan ettiği nimetlerdir. Hem şifa, hem gıda, hem sünnet sevabı kazanmak için buyrun afiyet olsun.
16) Her işte olduğu gibi bitkilerle tedavide de "amellerin hayırlısı orta olandır", "amellerin hayırlısı az ve devamlı olanıdır" hadislerinin ışığı altında az fakat uzun süre kullanımı tercih edin. Ne olacaksa olsun deyip çok kısa sürede çok fazla tedavi uygulamak beden makinasının sistemini bozar. "Kütük gibi kısa ve kalın olmak yerine, ince ve uzun olmak daha iyidir."
17) Önce hastalığınızın mahrecini, nereden kaynaklandığını iyi tespit edin. Ondan sonra ona uygun bitkiyi deneyip tedaviye devam edin.
18) Batı'da doktorlar tarafından önce bitkisel tedavi tavsiye edildiğini, bir gün tüm dünyada bu sisteme geçileceği gerçeğini aklınızda bulundurun.
19) Bitkilerle ilgili Hadis-i Şeriflere uydurma diyenlere, Resûlullah (sav) Efendimizin melek olmadığını, onun da bedeni olduğunu, yiyip-içtiğini ve irtihal ettiğini hatırlatın.
20) Baldıran gibi zehirli otlardan uzak durun, çocuklarınıza zehirli olduğunu tembih edin, köylerde birçok çocuk bu otu yediğinden ölmüştür. Socrates hakkında verilen idam cezası, baldıran içirilerek infaz edilmiştir.
21) Bazı kitaplarda, Batı'dan direkt tercüme olduğu için bitkilerin alkolde bekletilip içilmesi önerilmektedir. Alkolün çözücü özelliği olduğundan mıdır? Yoksa haramı şifa kabında sunup içirmek için midir bilemiyoruz. "Alkol, bitkinin olan şifasını da alır, içene sarhoşluk kalır."
22) Allah (cc), şifa verdiği hastalığın sırrını bitkide belirtmiştir. Bu bazısında çok bariz ceviz beyin şeklinde, bazısında rumuzlu, dulavrat otu pıtrağı sakal bölünmesine karşı bazen de tadında, kokusunda veya renginde san olgun salatalık sanlığa karşı hastalığın şifası gizlidir. Rabbim kâinatı zaten Kitabullah olarak yaratmış. Kuran-ı Kerim'de de "Siz, hiç göğe, deveye bakmaz mısınız; nasıl yaratıldı?" diye bize kâinatı ibret nazarıyla incelememiz emredilmiştir. İbrahim (as), Halik-ı Zülcelâli, Kitabullah olan kâinatı incelerken bulmamış mıydı?
23) Bu bağlamda bütün diken familyaları türleri ucu sivri, iğne gibi olduğundan, tıkanıklık çözücü, idrar söktürücü ve özellikle karaciğer tıkanıklıklarını çözücü, karaciğeri güçlendirici diyebiliriz.
24) Özellikle yabani hayvanlar iç güdüleriyle hastalandıklarında kendileri hastalıklarına deva olan otu bulurlar. Yılan, kış uykusundan uyanınca, rezeneye gözlerini sürter. Ehilleşmiş hayvanlarda bu içgüdü körelmiştir. Evcil hayvanın sorumluluğunu da sahibi olan insana yüklemiştir. Yabani hayvanlar takip edilerek otların şifası tespit edilebilir.
25) Keten tohumu, sinirli ot gibi içinde sümüksü madde bulunan bitkiler, ıhlamur, yara, iltihap üzerine etkilidir. Cilt temizleme Özelliğine sahiptir.
26) Bütün ağaç sakızlarının yara iyileştirici özelliği vardır.
27) Bitkilerden yeme-içme, pansuman dışında, aynı şifayı el-ayak şifalı suda yarım-1 saat bekletilerek istifade edilebilir. Çünkü parmak aralarından vücuda sirayet eder.
28) Şifalı bitkilerle hayvan hastalıkları da tedavi edilebilir. Hayvanın sevdikleri lahana-kekik-yonca-kabak, palamut vs. direkt yedirilir. Yemedikleri mürver, civanperçemi vs. yeme karıştırılıp yedirilir.
29) Anne sütünü arttıran anason-mürver-lahana- rezene vs. gıdalar, hayvanın sütünü de arttırır. Süt artırmak için her yola başvuran yem fabrikalarının dikkatine arz olunur. Anason, hayvanda, alışkanlık da yapabilir. Aynı zamanda aroma katar. Hayvanın hazım ve gaz gibi problemlerini de halleder.
30) Bebeklerin tedavisinde, anneye rahatsızlığı gideren gıdalar yedirilir. Anne sütünden çocuğa bu şifa geçer. Meselâ bebelerde sık sık görülen sarılık vakasında anne san salatalık rendesiyle bal karışımını bol bol yer, bebeye de az yedirir. Biz buna şifa içinde şifa metodu ismini uygun gördük.
Kuru meyveler
Sağlık açısından kuru meyveler de son derece önemlidir. Antioksidan kuru meyveler, sinir sistemini korur, enerji verir, kan yapımında mucizeler yaratır.
8 GÜNDE 4 KİLO DİET PROGRAMI
Kısıtlayıcı olmayan ve dengeli bir zayıflama programı.
HSBC Advantage Card ile peşin fiyatına 8 taksit
Beslenmemizde 'ilk beş'
Kışın beslenirken...
Koruyucu besinler
Ramazan'ın ardından hastalanmayın
İlaç gibi besinler
Beslenirken unutulmayacaklar
Bu besinleri tüketin
Beslenmenin altın kuralları
Meyve sebzedeki zenginliği kışa taşıyın
Yaz meyve ve sebzeleri
Meyve suyunu değil meyveyi tercih edin
Hangi meyve neye iyi gelir?
Taze sebze-meyve tüketin güzelleşin
Hastalığınızı meyveyle tedavi edin
Doğal sağlık kaynağınız meyveler
Göz sağlığınız için meyve yiyin
Kuru meyveler, yaş meyvenin içerdikleri yüzde 80-95 oranındaki suyun yüzde 10 - 20 oranlarına düşürülmesi ile elde edilirler.
Bu 'kurutma' işlemi sonrası, C vitamini dışında bütün minerallerin korunduğu kuru meyveler, vücudu yüksek antioksidan potansiyelleri ile öncelikle serbest radikallere karşı korurlar. Türk damak tadına en uygun kuru meyveler kayısı, erik ve elmadır. İşte bu 3 kuru meyvenin faydaları:
Kuru kayısı: Besleyici ve potasyum açısından çok zengindir. Sindirim sorunlarına iyi gelir; stresi, kansızlığı önler. İçerdiği A vitamini akne gibi cilt bozukluklarını önler. Büyümeye yardımcıdır, görme fonksiyonlarını güçlendirir, şeker hastalığının gelişimini engeller, bağışıklık sistemini korur. Potasyum başta kalp kasları tüm kasların ve sinirlerin iyi çalışmasını sağlar. Kayısı lifli bir meyvedir. Lifli besinlerin kan şekerinin dengeli yükselmesini sağladıkları, zararlı maddelerin bağırsakta kalma süresini kısalttıkları için kanserden korunmada faydalı oldukları saptanmıştır.
Kuru erik: Bol miktarda B1, B2, B3, B6, A, C ve E vitamini içerir. Mürdümeriğinin bağırsakları çalıştırıcı etkisi bilinmektedir. İçerdiği zengin potasyum ve magnezyum mineralleri nedeniyle, tansiyon, karaciğer, kalp, böbrek ve romatizma hastaları ile tuzsuz rejim yapanlara önerilir. Güçlü antioksidanları ile kalp hastalıklarına yakalanma ve kriz riskini azaltıcı etkisi bulunmaktadır.
Kuru elma: Besin değeri dışında nefes darlığı ve kalp hastalıklarına karşı koruyucudur. Vücuttan toksinlerin atılmasına yardımcı olur. Lifli olduğu için bağırsakları temizler. Karaciğerinden şikâyet edenler, romatizmalılar ve hatta şeker hastaları bile faydalanabilirler. Elma yatıştırıcı, uyku vericidir ve baş ağrılarına iyi gelir. Kabuğuyla küçük parçalara böldüğünüz elmaları kaynatarak içine isterseniz limon, portakal, tarçın koyarak çay olarak tüketebilirsiz.
Haftanın besinleri
Pestil: Dut pekmezi, süt, bal, ceviz, fındık ve undan oluşan, protein, karbonhidrat, yağ, vitamin ve mineral maddelerini önemli ölçüde içeren bir gıda maddesidir. Özellikle A ve B vitaminleri ve demir yönünden zengindir. Pestilin 100 gramında 293 kcal bulunur. Vücut doku ve hücrelerinin yenilenmesinde, su dengesinin korunmasında, hormon, enzim üretiminde, bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde önemli etkiye sahiptir. Ayrıca iyi bir enerji kaynağıdır.
Dut: Kalsiyum, demir, B1, B2 ve C vitamini yönünden zengin olan dutun birçok hastalığa iyi geldiği bilinmektedir. Beyaz dut ateş düşürücü ve idrar söktürücü (diüretik) etkiye sahiptir. Karaduttan elde edilen şurubun ise ağız ve boğaz hastalıklarında olumlu etkiye sahip olduğu bilinmektedir.
PIrasa, soğan ve sarımsak, favori yiyecekler arasında bulunmasa da, kolesterolü düşüren, kanı sulandıran ve sivilceleri tedavi eden özellikleriyle soframızda bulunması gereken yiyeceklerin başında geliyor. İşte mucize besinlerin faydaları:
PIrasa: Vitamin deposu olan sebze, göğsü yumuşatır ve öksürüğü keser, sivilce ve lekeleri iyileştirir. Mide-bağırsak rahatsızlıklarına, deri hastalıklarına ve damar sertliğine karşı birebir.
SarImsak: A, B1, C, E vitaminleri açısından zengin. İdrar ve safra salgılarını artırır, iştah açar, kolesterolü düşürür, kanı sulandırır, bağışıklık sistemini güçlendirir, mikrop ve virüs öldürür, mideyi güçlendirir ve kan basıncını düzenler.
SoĞan: Kalp ve prostat bozukluğu, pankreas tembelliği, romatizma, cilt hastalıkları, cinsel iktidarsızlık, mide zayıflığı gibi rahatsızlıklara iyi gelir.
Göz sağlığınızı korumak için kullandığınız gözlüklerinizle yeterince ilgilenmezseniz, gözünüze büyük zarar verebilirsiniz. Sağlıklı bir gözlük kullanımı için bilmeniz gerekenler:
Gözlük kullanmaya başlayan kişiler, bir zaman sonra bazı olumsuz alışkanlıklar ediniyorlar. Gözlüğü takıp çıkarırken, silerken, bir zemin üzerine koyarken, kordon veya zincirle boyunda asılı tutarken, baş üzerine kaldırırken, kılıfına ya da kılıfsız cebe, çantaya yerleştirirken dikkatsiz davranmak, gözlüğünüzün bozulmasına neden oluyor. Gözlüğünüze gereken önemi vermemek, gözlüğün ömrünü, yapısını, ayarlarını etkiliyor.
Gözlükteki deformasyonlar, hem estetik hem de fonksiyonları açısından kötü sonuçlar doğuruyor. Deforme olan gözlük, ağırlık burun ve saplara eşit dağılmadığı için ciltte kızarıklık yapıyor. Kaymalar veya baskılar, kulak arkasında, şakaklarda ve burun üzerinde acı ve ağrı veriyor. Gözlüğün görme fonksiyonlarını da bozan deformasyonlar, astigmatik ve prizmatik etkiler meydana getirerek bulanık görmeye, çift görmeye ve görme yorgunluğuna, dolayısıyla baş ağrısına neden oluyor.
Bu nedenle uzmanlar, gözlüklerin sert koruyucu bir kılıfta saklanmasını ve üzerine basılabilecek yerlere konulmamasını tavsiye ediyorlar. İşte size gözlüklerinizin uzun ömürlü olması için birkaç püf noktası:
ÇERÇEVENİN TEMİZLENMESİ
Silme bezinin yumuşak, hidrofil (su tutucu) ve cam üzerinde kolay hareket eden malzemeden olmasına titizlik gösterilmeli, silme bezi içinde kum, toz, kir olmamalı.
Eğer çıkmayan kirler varsa, özel temizleyici spreyler, kir çözücü emdirilmiş kâğıtlar kullanılabilir. Bunlar yoksa, her cama bir damla şampuan veya benzeri sıvılar damlatılarak camlar parmakla ovulmalı. Cildinize zarar vermemesi için deterjan kullanılmamalı. Bol su ile duruladıktan sonra, suyu silkeleyip kurulanmalı.
Gözlük en büyük zararı temizlik sırasında görür. Bu nedenle temizliğine dikkat ettiğiniz gözlüklerinizin ömrü birkaç kat uzar.
ÇERÇEVENİZ BOZUK MU?
Gözlüğü düz bir zemine koyduğunuzda düz durmalıdır.
Gövdenin göz tarafında kalan iç kısmına, menteşelere dayanacak şekilde düz bir cisim koyduğunuzda sağ ve sol halkalar, eşit mesafede olmalı. Bu, camların gözünüze eşit mesafede olduğunu gösterir.
Eğer şaşılık yoksa, göz bebekleri sağ ve solda aynı yerde olmalıdır.
Gözlük gövdesinin eğimi, her iki yandan bakıldığında eşit olmalı ve yanağa değmemeli.
Sapların kulak arkasına dönen kısmı, kafa ile kulağın birleşme eğrisini takip etmeli.
Sapın en uç noktası, hem kulak arkasına hem de kafa derisine fazla baskı yapmamalı.
Gözlük sapları açılarak önce düz, sonra ters bir şekilde düzgün masa üstü gibi bir zemine konulduğunda sap uçları veya büküm yerleri masaya değmelidir.
Saplar gövdeyle 90 derecelik bir açı yapmalı ve düz bir biçimde kıvrım yerine uzanmalıdır. Ancak şakakları geniş kişiler için, dışa doğru bombeler verilebilir.
Sap uzunlukları ve büküm yerleri eşit olmalıdır. Kişinin bir kulağı önde, bir kulağı geride ise ayarlama yapılabilir. Sap uçları camlara temas etmemelidir.
Çerçeve gövdesindeki camı sıkıştıran vidalar gevşek olmamalıdır. Sapların menteşe vidaları yeteri kadar sıkı olmalı, camı tutan vidalar sonuna kadar sıkışmalı, arada açıklık kalmamalı.
Amerikalı bilimadamlarının yaptığı, Amerikan Tıp Derneği dergisinde yayınlanan araştırma çerçevesinde, 155 bin 594 hemşireden yüksek tansiyon hastası olan 33 bin 77'sinin 12 yıllık bilgilerinin incelendiği ve düzenli kahve içmekle yüksek tansiyon arasında bağlantı bulunmadığı belirtildi.
Araştırmanın yazarı Wolfgang Winkelmayer, araştırmada aksine düzenli olarak kola tüketmenin yüksek tansiyonla bağlantısı olduğunun görüldüğünü söyledi. Winkelmayer, kolada bulunan kafein değil ancak diğer bazı içeriklerin yüksek tansiyon riskinin artmasının sorumlusu olabileceğini belirtti.
Daha önce yapılan bazı araştırmalar, düzenli kahve tüketimiyle yüksek tansiyon arasında bağlantı olduğunu gösterirken, birçok uzman sağlıklı kişilerin günde bir ya da iki bardak kahveden zarar görmeyeceğini açıklamışlardı.
1. Zorunlu haller dışında X-ışınlarından sakının
2. Asla sigara ve alkol kullanmayın
3. Dengeli beslenmeyi ihmal etmeyin
4. Demir ilacınızı almayı ihmal etmeyin
5. Gün içinde kısa kısa dinlenin
6. Yoğun ve ağır fizik aktivite gerektiren sporlardan kaçının
7. Yolculuklara çıkmadan önce doktorunuzla görüşün
8. Doktorunuza danışmadan hiçbir ilacı kullanmayın
9. Ağır eşyaları kaldırmaktan, iteklemekten, çekmekten kaçının
10. Topuklu ayakkabılar her zaman risklidir, giymeyin
11. Rahat giysileri tercih edin
12. Takılardan mümkün olduğunca uzak kalın
13. Dişlerinize dikkat edin, problemler için geç kalmadan önlem alın
14. Aşılarınızı doktorunuzla birlikte programlayın
15. İlk 2,5 ay ve son 1 ay içinde cinsel ilişkiden kaçının
16. Uzun süreli ve çok sıcak banyolardan kaçının
17. Bol sıvı (özellikle su) alın
18. Lifli besinleri tercih edin
19. Akşamları genellikle hafif beslenemeye özen gösterin
20. Gebeliğiniz boyunca ortalama 12 kg. kilo almalısınız
21. Göğüs bakımınıza özen gösterin
22. Çok sıkı olmayan, pamuklu iç çamaşırları kullanın
23. Çatlak oluşumunu önlemek adına doktorunuza da danışarak gerekli önlemleri alın
Aşağıdaki durumlar ortaya çıkarsa hemen doktorunuza ulaşın:
1. Vajinal kanama; erken gebelik dönemlerinde düşük tehdidini, ileri gebelik dönemlerinde ise genellikle plasenta anomalilerini ya da erken doğum tehdidi gibi önemli problemleri işaret edebilir.
2. Karında ve kasıklarda devam eden sürekli ya da periyodik ağrı ya da sancıların varlığı
3. Karnınızdaki bebeğin hareketlerinin azalması ya da artması önemli olabilir.
4. Yüksek ateş, titreme, şiddetli kusmalar, şiddetli baş ağrıları, idrar şikayeleri, el ve ayaklarda şişmeler ya da görme arazları bir çok önemli hastalığın habercisi olabilir.
Bol miktarda fosfor, demir ve kalsiyumun yanı sıra A ve C vitaminleri içeren yer elması anne sütünü artırıyor, yaşlılara güç veriyor
Romatizma, gut hastalığı, kabızlık ve sindirim zorluğundan yakınanlara yerelması yemeleri salık veriliyor. Ayrıca tok tutucu özelliği ve az kalori içermesi nedeniyle diyet yapanlar için ideal bir sebze.
Hamilelerin, bebekleri zeki olsun diye gebelik süresince aldıkları aşırı demir, sanılanın aksine zararlı.
Gebelikte, içinde bol miktarda demir bulunan ıspanak ve balık gibi gıdaların yanı sıra demir haplarının alınması, bebekte ileride davranış bozuklukları görülmesine yol açıyor. Uzmanlar, "Doktora danışmadan demir hapı kullanmayın" diyor.
Dalağını eline verdiler
Sağlıkta skandal bitmiyor. Adana'da fıkra gibi olay yaşandı. Adanalı Battal Sevimli mide ameliyatı için masaya yattı. Gözünü açtığında eline poşet tutuşturulup Pardon, dalağınızı da aldık dediler
. 10 gün önce Battal Sevimli (33) mide ağrıları artınca hastaneye koştu. Filmler çekildi. Karaciğer, böbrek ve dalak sağlam çıktı. Mide için ameliyat olması önerildi. Sevimli de masaya yattı...
DALAKSIZ DA YAŞARSIN
OPERASYONDAN sonra Sevimli başından geçenleri şöyle anlattı: Doktorum elinde poşetle geldi. İşte dalağın. Neşter yırttı. Almak zorunda kaldık. Önemsiz organ, dalaksız da yaşarsın dedi.
DAVA AÇACAK
TABURCU edilen Sevimlinin psikolojisi bozuldu. Talihsiz adam Mide ile dalak birbirine uzak. Neşterle yırtılması doktor hatası. Mahkemede hesaplaşacağız diye konuştu...
İngilterede Stanford üniversitesi bilimadamları, farelerde iştahı bastıran bir hormonun varlığını tespitettiklerini açıkladı.
Sonuçları Science adlı tıp ve bilim dergisinde yer alan araştırma sırasında ortaya çıkartılan obestatin adlı hormonunun farelerde denendiği bildirildi. Hormonun verilmesinin ardından denek olarak kullanılan farelerin aldığı besin miktarının yarıya indiğini belirten bilimadamları, hayvanların ağırlığının da beşte bir oranında azaldığını açıkladı.
Obestatin hormonunu bulan Stanford Üniversitesi bilim ekibinin başkanı Aaron Hsueh, obestatin hormonunun biyolojik aktivitesini farelerde izlediklerini ve hormonun besin alımını sınırladığını tespitettiklerini, ancak bunun insanlarda da denenmesi gerektiğini söyledi
Doç. Dr. Meltem Demirkıran, 40-70 yaşları arasında ve erkeklerde daha sık görülen parkinsonun en önemli belirtisinin titreme olduğunu vurguladı. Demirkıran, ileri süreçte vücudun öne ve yana eğik bir şekil alarak yürüme güçlüğü çekilmesine yolaçan hastalığın kesin tedavisinin bulunmadığını ancak yaşam kalitesini yükseltmeye yardımcı olacak tedavilerin yapılabildiğini ifade etti.
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Meltem Demirkıran, dünyada 50 yaşın altında 100 binde 50 kişide görülen hastalığın, 70 yaş üzerindeki sıklık oranının ise 3 bine kadar ulaştığını, önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu söyledi. Demirkıran, dünyada artış göster parkinson hastalığıyla ilgili Türkiyede görülme sıklığı ile ilgili yapılmış herhangi bir araştırmasının bulunmadığını belirterek, şunları söyledi: Parkinson, sinsice ilerler. Beyindeki bazı hücrelerin hasarlanması ve eksilmesi ile ortaya çıkan bir hastalıktır. Bu hasarlanma sonucu beyinde dopamin adı verilen maddenin eksikliği söz konusu olur. Bu maddenin azalmasına bağlı olarak kişinin hareket işlevleri etkilenir ve hastalık belirtileri ortaya çıkar.
TİTREMEYE DİKKAT
Demirkıran, hastalığın nedeninin kesin olarak bilinmemesine rağmen normal yaşlanma sürecinin, çevresel faktörlerin ve kısmen kalıtımın etkisinin olabileceğinin tartışıldığını anlattı. Hastalık açısından ileriki yaş gruplarında riskin arttığına dikkati çeken Demirkıran, şöyle devam etti:
Parkinson sıklıkla 40-70 yaşları arasında görülmektedir. Nadiren 30-40 yaş arasında rastlanan vakalar da vardır. Erkeklerde kadınlara göre daha sık olabilir. Belirtileri uzun bir süreçte ortaya çıkar ve hastalık genelde yavaş ilerler. Genellikle vücudun tek tarafında titreme ile başlar. Bu titreme, ellerde istirahat halinde ortaya çıkar, iş yaparken kaybolur. Bazan ayaklar, çene ve dudakta da titreme olur. Ancak her titremesi olan kişi Parkinson hastası değildir. Hastalığın ilerlemesi ile vücutta değişmeler olur ve vücut bazen öne, bazen de hem öne hem de yana eğik bir şekil alır. Yürüme güçlüğü, düşmelere sebep olabilir. Zamanla ağızdan salya akması, yutkunma güçlüğü, unutkanlık, kabızlık, aşırı terleme, kas krampları, tansiyon düşüklüğü, depresyon, uyku bozuklukları gibi ek belirtiler olabilir.
Demirkıran, parkinson hastalığının kesin tedavisinin henüz bulunmadığını, ancak yaşam kalitesini yükselterek, başkalarına bağımlı hale gelmeden yaşamlarını sürdürmelerine yardımcı olacak tedavilerin yapılabildiğini sözlerine ekledi.
ABDli bilimadamları, bazı kalıtsal kemik hastalıklarına ve kırıklara çare olabilecek yeni bir kemik büyütme tekniği geliştirdiler.
Massachusetts Institute of Technology (MIT) öğretim üyesi Molly Stevens, İngiliz Ulusal Bilimler Akademisi Dergisinde yayımlanan makalesinde, canlı bir organizmada sağlıklı bir kemiğin uyarılmasının yeni bir kemik dokusu oluşmasını sağlayabileceğini belirterek, bu yeni kemik dokusunun eriyen ve yok olan hasta ya da kırık kemik üzerine nakledilebileceğini kaydetti.
Yeni teknikle oluşan kemik dokusunun, kalıtsal kemik hastalığı bulunan kişilerde hasta kemiğin iyileştirilmesi için kullanılabileceğiya da ileride kullanılmak üzere dondurulabileceği belirtiliyor.
Şu anki teknikle hasta ya da hasarlı kemiğin değiştirilmesi için tek çözüm, kalça veya kaburgalardan alınan kemiğin nakliyle sağlanıyor. Günümüzde kullanılan teknik çoğunlukla etkili olsa da operasyon sonrası hasta çok acı çekiyor ve bazen önemli komplikasyonlara da yol açabiliyor.
Yeni teknolojide bilimadamları, kemiğin kendi kendine iyileşme kapasitesinden faydalanarak, kemikteki küçük bir oyukta bir biyo-reaktör tasarladılar. İnsan kemiğine benzerliğinden ötürü tavşanlar üzerinde yürütülen bu alandaki deneyler, içine kalsiyum enjekte edilen biyo-reaktörün, yani yeni kemik dokusunun buradan alınıp başka biryere nakledilerek, yeni kemik oluşumu sağladığını başarıyla gösterdi.
Bilim adamları, yeni tekniğin karaciğer veya pankreas gibi diğer hayati organlarda da kullanılabileceğini umuyorlar.
KOÇ-MART 21- NİSAN 21
Olaylar karşısında çok çabuk etkileniyor ve duygularınızı kontrol altına almakta zorlanıyorsunuz, buda sağlığınızı etkiliyor. Sağlıklı beslenerek , çeşitli spor aktivitelerinde bulunarak kalbinizi yormadan ve risklerden uzak yaşayabilirsiniz. Günde yapacağınız yarım saatlik yürüyüş ile sinir sisteminizi kuvvetlendirebilirsiniz Gerekli spor aktivitelerine zaman ayıramıyorsanız size sisselden step-fit step aletini tavsiye ederiz.
--------------------------------------------------------------------------------
BOĞA- NİSAN 22- MAYIS 21
Kalp sağlığınıza dikkat etmelisiniz, Sağlıklı beslenerek, kalp sağlığınıza katkıda bulunabilirsiniz. Bol bol soya tüketiniz ve spor yapmayı ihmal etmeyiniz. Gündelik spor aktivitelerinizde marshal sportif ürünleri tavsiye ederiz
--------------------------------------------------------------------------------
İKİZLER- MAYIS 22 HAZİRAN 21
Bu gün güne işlerinizi planlayarak başlayınız. Düzenli ve kararlı bir çalışma içinizde duyduğunuz güvensizlik ve öfkeyi azaltacaktır. İş yoğunluğu ve stresinden bir nebze uzaklaşmak, dinlenmek ve kasılan kaslarınızı rahatlatmak için size sisselden pro masaj aletini öneririz.
--------------------------------------------------------------------------------
YENGEÇ- HAZİRAN 22 TEMMUZ 22
Biraz gergin ve öfkeli bir tutum içerisindesiniz. Sakin olup olayları sabır ve sükünetle karşılayın. Yemeklerinizde mümkün olduğunca bitkisel yağlar tüketin ve bol bol C vitamini içeren portakal, mandalina , greyfurt gibi meyvaları tercih edin. --------------------------------------------------------------------------------
ASLAN- TEMMUZ 23 AĞUSTOS 23
[GLOW=0]Çalışmalarınızı keyifle sürdüreceğiniz bir dönem. Eski arkadaşlarınızla görüşecek ve keyifli zamanlar geçireceksiniz. Çok ağır öğünler yemek yerine hafif ama daha sık yemek yemeniz, metabolizmanızın devamlı ve hızlı çalışmasına ve daha fazla enerji tüketmenize sebep olur. Kilonuza dikkat !
BAŞAK AĞUSTOS 24 EYLÜL 23
Alacağınız bazı üzücü haberler duygusal heyecanlara neden olabilir. Beslenmenize özen göstermeye devam ediniz. Bolbol meyva ve sebze tüketip, kırmızı etten uzak durunuz. Et ihtiyacınızı balık ve tavuk tüketerek gideriniz. Evden işe giderken, otobüste, televizyon karşısında seyahat esnasında kullanabileceğiniz sissel buchi dinlenme yastıklarını tavsiye ederiz. --------------------------------------------------------------------------------
TERAZİ EKİM 24- KASIM 23
Yeşil çayın içinde bulunan mineraller, gündelik mineral ihtiyacınızın büyük bir bölümünü karşılar. Düzenli spor yararak kalp krizi riskini azaltabilirsiniz. Sağlıklı beslenme planınıza göre bol bol balık ve sebze tüketmeniz gerekiyor.
AKREP EKİM 24 - KASIM 22
Bu gün alacağınız tekliflerden etkilenebilirsiniz. Ancak hızlı karar vermek için acele etmeyiniz. Güzel bir yürüyüş yapınız. Bu yarım saatlik yürüyüş kan dolaşımınızı hızlandıracak ve doğru kararlar almanıza yardımcı olacaktır. Evde spor yaparken size sissel jimnastik topundan yararlanmanızı tavsiye ederiz.
--------------------------------------------------------------------------------
YAY KASIM 23 - ARALIK 21
Yepyeni ve farklı isteklerle dolu bir dönemdesiniz. Enerjinizi istediğiniz gibi yönlendirebilirsiniz. E vitamini kullanarak kalp damarlarınızın yağlanmasını engelleyebilir, düzenli spor yaparak sağlıklı yaşarve kalp krizi riskini azaltabilirsiniz. Ayak sağlığınıza özen gösteriniz. Ayak sağlığınız içiğn size podogel ayak bakım ürünlerini öneririz. --------------------------------------------------------------------------------
OĞLAK ARALIK 22 - OCAK 21
Balıkların derilerinde bulunan omega 3 ve omega 6 yağları kanın akışkanlığını arttırır ve kalbe giden damarların yağlanmasını engeller. Sağlığınız için düzenli spor ve jimnastik yapmanız, ilerleyen yaşlarda kireçlenme, yüksek tansiyon ve kalp yetmezliği riskinizi azaltır. Tansiyonunuzu devamlı kontrol etmek için size Medlife Tansiyon Aletini öneririz. --------------------------------------------------------------------------------
KOVA OCAK 21- ŞUBAT 22
İnsan vücudunda bulunan gut kısmında iyi huylu bakteriler yaşar ve bu bakteriler çeşitli yağ asitleri üretirler. Bu bakterilerin ürettiği yağ asitleri kötü huylu kolestrolü azaltır. Nişastalı yiyecekler tüketmeniz bu bakterilerin bu yağ asitlerini üretmesini sağlayacaktır. Tatlı sevenler ama kilosuna dikkat etmesi gerekenler için Cicilight ürünlerini tavsiye ederiz.
--------------------------------------------------------------------------------
BALIK ŞUBAT 23 - MART 20
Dikkatinizi ve konsantrasyonunuzu yapmak istediğiniz işe yöneltin. Sağlıklı beslenme özellikle Akdeniz tarzı beslenme konsantrasyonunuzu arttırır. Akdeniz tarzı beslenmede doymuş yağlar, sebze ve balık ön plana çıkar. Bu tarz beslenme kanda bulunan kötü kolestrolü düşürür. Her besin grubundan azar azar ama sık sık tüketiniz.. Düzenli spor ve hareket vücudunuzu zinde ve sağlıklı tutacaktır. Kolestrolünüzü sürekli ölçebilmeniz ve kontrol altında tutabilmeniz için size GCT kolestrol ölçüm cihazını öneririz.
Ekonomİk, sosyal ve kişisel sorunlar nedeniyle yetişkinlerin yaşadığı depresyon, çocuklara da yansıyor. Kavga, hakaret ve şiddet ortamında büyüyen çok sayıda çocuğun, gelecekte mutsuz ve başarısız bir yaşam sürdüğünü vurgulayan Özel Başkent Üniversitesinden Psikiyatr Dr. İbrahim Bilgen Kendisi mutlu olmayan anne ya da baba, iç dünyasında yaşayan ve etraftaki insanlardan nefret eden çocuklar yetiştiriyor dedi.