Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Şahap Kükner, kartopu oyununun, gözde kataraka neden olabildiğini söyledi.
Kükner, Göze sertçe çarpan kartopu, kanama ve zincirleme reaksiyonlarla, kanamaya bağlı göz tansiyonlarına ve katarak oluşumuna neden olabiliyor dedi.
ABDde beslenme uzmanı Steven Pratt ve yazar Kathy Matthewsin piyasaya çıkardıkları Süper Gıdalar kitabı yok satıyor. Pratt ile Matthews okurlarına sağlıklı ve zinde yaşamak için 14 gıdayı sofralarından ayırmamalarını öneriyor.
Bu gıdalar ise şöyle: Böğürtlen, bezelye, brokoli, yulaf, yoğurt, kabak, som balığı, portakal, hindi göğsü, soya, ıspanak, çay, domates, ceviz.
Bu 14 adet güç paketi, mekanizmanın işlemesi için çok önemli öğeler barındırıyor, gün boyu enerji veriyor, yaşlanmanın etkilerini yavaşlatıyor, şişmanlatmıyor ve hastalıklardan da koruyor. Her bir yiyeceğin ayrı bir bölümde ele alındığı kitap, insanların bilinçsizce uyguladığı rejimlerin aslında farkına varmadan onlara ne kadar zarar verdiğini anlatıyor. 14 süper yiyeceğin ne şekilde ve ne miktarda kullanılması gerektiğinin bilimsel kanıtlara dayanarak anlatıldığı kitapta bunlarla hazırlanabilecek özel tarifler de bulunuyor.
Kontrolsüz hipertansiyonu olanlarla, sigara veya alkol kullanan aşırı kilolu şeker hastası insanlarda kör olma riski artıyor. Diyabetin en önemli körlük nedenlerinden birisi olduğunu aktaran Süleyman Demirel Üniversitesinden Yavuz Bardak, Şeker hastalığında göz damarları hasar görür. Oluşan hasar, retinada zararlı madde birikimi, katarakt, ağrılı göz tansiyonu, gözde kayma olma riskini yükseltiyor dedi.
Pamuklu çubuklar kulağa zarar veriyor
Uzmanlar, pamuklu çubuklarla kulağı temizlemeye çalışmanın kiri daha içeriye iteceği için sakıncalı olduğu belirtildi. İleri itilen kirin zamanla sertleşeceği ve duyma güçlüğüne neden olacağını belirten uzmanlar, kist oluşmasına neden olabileceğine de dikkat çekiyor. Kulağın doğal yapısı gereği içerdeki kiri zamanla atacağını ifade eden uzmanlar, kulak içinin temizlenmemesi gerektiğinin altını çiziyor. Uzmanlar, banyo sonrasında dış kulağın ve kulak girişinin havlu ile kurulanmasını öneriyor.
teşekkürler ens_selman.ben bu doktor balıklara bizzat gittim.21 gün kaldım.hatta 4 defa gittim.
istersen sana canlı canlı anlatayım.
Yer Sivas ilimizin Kangal İlçesinin 10 km ilerisi.Zor ve uzun bir yolculuktan sonra ulaşıyorsunuz.
Kaplıcada özel bir şirketin işletmesine verilmiş bir otel,pansiyonlar ve barakalar olmak üzere üç çeşit konaklama biçimi var.Sanıyorum artık bu kaplıcabağkur ve emekli sandığına da hizmet veriyor.
Gelen hasta sayısı çok fazla ve gördüğüm kadarıyla iyileşme oranı da çok .Gözlerimlegördüm,ilk geldiğinde her tarafı kıpkırmızı ve kabuklarla dolu insan 21 günün sonunda tertemiz gidiyor adeta.
Çok fazla yabancı hasta geliyor.Düşün ki Ülkelerini bırakakıp belki türk olduğumuz halde çoğumuzun adını bile bilmediği bir kaplıca ya şifa için geliyorlar.
Sonuçta bu hastalıktan müzdarip olanlara önerim burayı ziyaret etmeleri.Genellikle sonuçlar faydalı oluyor.(Ha ancak bu hastalık bir müddet sonra tekrar görülebiliyor)
Sana verdiğin bilgiler için teşekkür ediyorum.Herkese de sağlıklı -hastalıksız bir yaşam diliyorum.Ha istersen burada benim çektiğim kaplıca fotolarım var.Bir ara yayınlayabilirim.
Antalyada ev kadını 45 yaşındaki Nuray Çivici, Akdeniz Üniversitesi Organ Nakli Eğitim Araştırma ve Uygulama Merkezinde bir yıldır nakil için sıra bekleyen eşi 41 yaşındaki Hüdai Çiviciye 14 Kasımdaki doğum gününde böbreğini hediye etti.
Eşinin 9 yıldır diyalize bağlı yaşadığını söyleyen Nuray Çivici, 8 aylıkken böbreğinin biri alınmış, 33 yaşına geldiğinde diğer böbreği de fonksiyonlarını yitirmişti dedi. Eşinin böbreğiyle yeniden hayata sarıldığını söyleyen emekli işçi Hüdai Çivici, Doğum günümde hediyelerin en güzelini aldım diye konuştu.
Annesinin sağlığı tehlikeye girmese daha ana karnında uyuyor olacaktı. Ancak annenin sağlığının alarm vermesi üzerine apar topar sezaryenle alınan erkek goril bebek, şimdilerde dünyaya uyum sağlamaya çalışıyor. ABDnin Florida Eyaletinin Tampa Kentindeki Busch Gardens Hayvanat Bahçesi hastanesinde dünyaya gelen yavru, annesi kendini toparlayana kadar hastane çalışanları tarafından beslenecek.
Almanya'nın Münster Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Thomas Luger, atopik ekzema tedavisinde son yıllarda yeni bir dönem başladığını belirterek, geliştirilen kortizon içermeyen, topikal kalsinörin inhibitörlerin sistemik dolaşıma geçişinin minimal olduğunu söyledi.
Atopik ekzema tedavisindeki gelişmelerle ilgili konferans vermek üzere Türkiye'de bulunan Luger, atopik ekzemanın derinin enflamasyonu ile oluşan kronik bir hastalık olduğunu söyledi.
Hastalığın, derinin kızarması ve kaşıntıyla başladığını ifade eden Luger, şiddetli durumlarda kabuklanma ve sızıntı görüldüğünü bildirdi. Luger, Ancak vakalar çoğunlukla hafif ve orta şiddettedir dedi.
Luger, hastalığın tedavi yöntemleriyle ilgili bir soru üzerine, hastaların her safhada nemlendirici kullanmalarının yararlı olduğunu belirterek, alevlenmelerin şiddetlenmesi halinde antienflamatuar ilaçlar alınmasının gerekli olduğunu bildirdi.
Hastalığın tedavisi için birkaç yıl öncesine kadar sadece topikal steroidlerin kullanıldığını anlatan Luger, ancak hastaların çoğunun, kortizon içeren bu ilaçların uzun dönemli kullanımında derinin incelmesi, atrofi ve taleanjektazi, yani damarların yüzeyde belirginleşmesi gibi yan etkilerden çekindiklerini kaydetti.
TEDAVİDE YENİ DÖNEM
Hastalığın tedavisinde geliştirilen yöntemlerle ilgili bir başka soruya karşılık da Luger, atopik ekzema tedavisinde son yıllarda yeni bir dönem başladığını bildirdi.
Luger, bu hastalığın tedavisi için 50 yıl boyunca kortizonlu steroidlerin kullanıldığını, ancak son yıllarda kortizon içermeyen topikal kalsinörin inhibitörlerin geliştirildiğini belirtti.
Luger, bunların en büyük avantajlarından birinin, topikal steroidler kullanıldığında görülen yan etkilerin ortaya çıkmaması olduğunu söyledi. Luger, En önemli avantajı da steroidlere oranla sistemik dolaşıma geçişi minimaldir. Böylece sistemik etkiler görülmez diye konuştu.
Topikal kalsinörin inhibitörlerinin, pimekrolimus ve takrolimus olduğunu kaydeden Luger, Türkiye'de sadece pimekrolimusun bulunduğunu belirtti.
Atopik ekzemanın alevlenmelerle seyrettiğini anlatan Luger, tam bir iyileşme sağlanamayacağını, ancak, alevlenmelerin tekrarlamasının azaltılmasının önemli olduğunu söyledi.
Yakın zamana kadar atopik ekzemanın kontrol altına alınamadığını ifade eden Luger, ancak gelişmelerin bu durumu ortadan kaldırdığını söyledi.
Luger, Önceki tedavi yönteminde kullanılan kortikosteroidlerin yan etkilerinden dolayı uzun dönemde kullanılmaları mümkün değildi. Geliştirilen streoid içermeyen pimekrolimus etken maddeli kremler, semptomlar başladığında uygulanmalı ve kızarıklık tamamen geçinceye kadar devam edilmelidir diye konuştu.
Luger, bununla ilgili klinik çalışmalarda, alevlenmelerin kontrolünün sağlanabildiğinin ve hastaların yaşam kalitesinin arttığının ortaya konduğunu bildirdi.
Dünyamızda Dogal dengenin bozulmasiyla birlikte kanser, aids, astim gibi kronik ve kimileri ölümcül hastaliklar gündeme geldi. Bunlarin tedavisi içinse eskiden bitki karisimlari kullanilirken, bilimin gelismesiyle ilaçlar, gündeme geldi. Ilk ilaçlar bitki ekstrelerinden olusuyordu. Günümüzde tamamen kimyasal bilesiklerden olusan ilaçlar kullaniliyor. Sonuçta ise insanlar tedavide bu ilaçlarin yarattigi yan etkilerden zarar görüyor., uzmanlar bunun için bitkileri tamamen dislamak yerine, yararlanabildigimiz kadar yararlanma yoluna gitmek gerektigini savunuyor. Burada bir noktanin altini çizmek istiyoruz: "Klasik tibbi terkederek, tek umut olarak bitkileri görmek de yanlis. Izlenecek yol hastaliklarin tedavisinde ilaçlarin yaninda bitkilerden de yararlanmak, günlük yasamda sagligimizi korumak, metabolizmamizi güçlendirmek için bitkilerin bize sundugu nimetleri kullanmak olmali".
Dogru kullanim
Bitkileri Ya kaynatiyor ya da yemeklere katiyoruz. Ama bitkilerin de bir hazirlanma sekli var. Toplumda yerlesmis bilgilerin bir kismi dogru olmasina ragmen, bir kismi da yanlis. Ve bitkilerin kullanmi genellikle toplumda varolan bu bilgilere dayaniyor. En temel hayat kaynagimiz oksijen ve sudan bile dogru ve dozunda yararlanmak gerektigi hatirlanirsa, bitkilerin yanlis kullaniminin onlardan alacagimiz faydayi azalttigini unutmamak gerekiyor. Dogru pisirme yöntemlerini soyle siralayabiliriz.:
* Kökler: Genellikle bitki köklerini, iyice kaynattiktan sonra sicak suda bir süre bekletmek gerekiyor.
* Yaprak ve çiçekler: Bitkilerin yaprak ve çiçekleri çogu zaman kurutuluyor. Ama defne yapragi ve nane, taze de kullanilan bitkilerden. Kurutulmus yaprak ve çiçekleri çok fazla kaynatmamak gerekiyor. Bunlari kaynayan suya sokup, 3-4 dakika bekletip, geri çikarmak en ideal pisirme yöntemi. Çünkü fazla kaynatmak bitkilerin içinde bulunan yararli maddelerin ölmesine ve kullanilamaz hale gelmesine neden oluyor. Bazi bitkilerin yapraklari, örnegin ihlamur ve melisa aromasini vermesi için daha uzun süre kaynatilabilir.
Tohumlar: Genellikle ögütülüp balla karistirilir. Ama bazi ot karisimlariyla birlikte kaynatilabilir de. Yararli maddelerin suya geçmesi için tohumlarin da kökler gibi uzun süre kaynatilmasi ve bir süre sicak suda bekletilmesi gerekiyor.
Teflonun kanser yaptığı saklanmış
ABD merkezli Çevre Çalışma Grubu isimli sivil toplum örgütü, Amerikan kimya devi DuPontun, teflon tavaların üretilmesinde kullanılan zonyl adlı bir kimyevi maddenin zararlı etkilerini halktan gizlediğini ileri sürdü. DuPontun eski çalışanı Glenn Evers de kimyasalın hayvanlarda kansere ve doğum bozuklarına neden olduğunun şirket tarafından bilindiğini açıkladı.
Bitkisel proteinler tansiyonun dostu
ABDdeki John Hopkins Üniversitesi Tıp Fakültesinden Dr. Lawrence Appel, bitkisel protein ve zeytinyağı gibi bitkisel yağlarla beslenmenin, tansiyonu ve kötü kolesterolü düşürdüğünü açıkladı. Günlük beslenme ihtiyacının yüzde 10unun bitkisel proteinler ya da doymamış yağlarla karşılanması, kalp rahatsızlıklarına yakalanma riskini de azaltıyor. Bitkisel protein ve zeytinyağı gibi doymamış yağ oranı bakımından daha zengin bir beslenme şekli, şeker ağırlıklı beslenmeye göre sağlık için daha yararlı.
Stresli zamanlarda şekerli sıvı tüketin
BİLİM adamlarının ABDdeki Cincinnati Üniversitesinde yaptıkları bir araştırmaya göre stresli anlarda şeker tüketmek işe yarıyor. Yapılan deneylerde, şekerli sıvı verilen farelerin stres yaratan hormonlarında belirgin bir düşüş görüldü. Fareler üzerinde yapılan araştırmalarda iki hafta boyunca şekerli su içen farelerin, normal su içen farelere nazaran stresli ortamlara karşı daha dayanıklı olduğu ortaya çıktı.
SEDEF HASTALARI İÇİN BİLGİLER
Sedef, süreklilik gösteren bir hastalıktır. Tedavi edilmezse ömür boyu sürer, ancak dönem dönem iyileşmeler gözlenir. Bazı ailelerde birden fazla kişide bu hastalığa rastlanabilir.
Yeni doğan bebekten, yetmiş yaşına kadar her yaşta görülebilir. Çocuklardaki hastalık ile erişkinlerde ve yaşlılardaki hastalık, farklı özellikler gösterebilir. Çocuklarda yeni başlamış olduğu için küçük çaplı ve kırmızı renkli, üzeri kepekli belirtiler görülür. Erişkinlerde her tür belirti görülmekle birlikte, genellikle çocuklardakilere benzeyen daha büyük çapta belirtiler vardır. Yaşlılarda ise, hastalık uzun süreden beri devam ettiği için daha büyük çapta, çocuklardakine oranla daha soluk renkte ve üzerinde kepekten çok deri kalınlaşması halinde belirtiler görülür. Ancak hastalığın alevlendiği dönemlerde, yaşlılarda bile kırmızı ve kepekli belirtiler ortaya çıkar.
Hastalığın alevlenme dönemlerinde mikrobik bir karakter taşıdığı düşünülmektedir. Ancak sedef, kesinlikle bulaşıcı bir hastalık değildir. Burada mikrobun tümünden ziyade bazı parçalarının etkili olduğu sanılmaktadır. Hastaların bir kısmında yüksek sonuç veren ASO testi, bu grup hastalarda mikrobik kökeni gösterir. Çoğunluğunu çocukların oluşturduğu bu hastalar antibiyotiklere de iyi yanıt verirler. İleri yaşlarda ise bazen hastalığın bir grup tansiyon ilacına bağlı olarak geliştiği veya şiddetlendiği saptanır. Bu durumda tansiyon ilacının değiştirilmesi gerekmektedir.
Kepeklenmeden çok deri kalınlaşması gösteren hastalarda hücre çoğalması artmıştır. Bu nedenle, kanser ilacı olarak bilinen ilaçlar kullanılabilir. Ancak sedef hastalığının kanserle hiç bir ilgisi yoktur.
Küçük çaplı belirtiler vücudun her tarafında dağınık halde bulunurken, daha büyük çapta olanlar diz, dirsek, avuç içi, ayak tabanı, kuyruk sokumu bölgelerine yerleşirler. Saç derisi ve tırnaklar da tutulabilir.
Hastalığın çok şiddetli tipleri de vardır. Bazı hastalarda tüm vücut derisi kırmızı ve kepekli olabilir. Sedefin cerahat birikintisi gösteren bir başka tipi daha vardır. Cerahat birikintileri yalnızca avuç içi ve ayak tabanında olabildiği gibi, tüm vücudu da kaplayabilir. Tüm vücutta yaygın olanında ateş yükselir. Bunlardan başka eklem ağrıları ve şişliği gösteren bir sedef tipi daha vardır.
Sedef hastalığında diyetin yeri yoktur. Ancak bazı özel balık yağları hastalara yararlı olabilir. Güneşin azı yararlı, çoğu zararlıdır. Yapay güneş ışığı veren özel lambalar, dozu ayarlanmak şartıyla tedavide kullanılmaktadır. Stresin bazen hastalığı kötüleştirdiği bilinir. Ancak, sedef esas olarak bir"deri" hastalığıdır, yalnızca psikiyatrik ilaçlarla tedavi edilemez.
Horlayan uykusunda rahattır, ancak dinleyicileri rahatsız eden bir durum ortaya çıkar. Horlama can sıkıcı olduğu gibi aynı zamanda tıbbi bir sorundur. Ancak günümüzde gürültülü horlamanın bazı fizyolojik anormallikler ile ortaya çıktığı kabul edilmektedir.
Araştırmacılar, ilk olarak bademcikler etrafındaki anatomik oluşumların ve damak anormalliklerinin uykuda hava yollarında tıkanıklığa yol açtığını gösterdiler. Hava sütununun hızla hareketi gevşemiş dokuları özellikle yumuşak damağı ve bademcikler etrafındaki dokuları titreterek horlama diye tanımladığımız sesin kaynağını oluşturur.
Son çalışmalar horlamanın sosyal önemine ilave .olarak bir sağlık problemi olduğunu gösterir. Yetişkin insanların %10'u yan odadan duyulacak şekilde horlar. Ayrıca horlama her iki cinste yaşta doğru orantılı olarak artar. Erkeklerde 20 kadınlarda 40 yaşından Sonra görmek mümkündür. Epidemiolojik çalışmalara göre 60 yaşını geçmiş erkeklerin %40 ila 50 'si horlar. Horlamanın zamanla şiddetinin arttığı ve küçük bir grup hastanın da uykuda hava açlıklığı hastalığına (sIeep apne) kadar ilerlediği saptanmıştır.
Üç-dört oda ileriden hatta diğer evden duyulan horlamaları biraz abartmış olsak da diğer odaya kaçıran horlamaların oluşum mekanizması şöyledir: Uykuda hava açlığı hastalığı ve horlama, şiddette farklı olmalarına rağmen birbirlerine benzerler. Belli başlı iki sorun vardır. Birincisi; bu hastalarda dar ağız hava yolu ile uzun küçük dil ve geniş bademciklerdir.
Bu anormallikler horlayan hastaların %90'ından fazlasında görülür. İkincisi; büyük dil, çene kemiğinin küçük olması, uyku sırasında hava yolunu tutan kaslarda negatif basınç artışıyla çöküşe varan durumun oluşmasıdır.. Nefes alındığında damak geriye aşağıya yan farenks duvarlarına doğru çöker. Bu bulgulara alınan alkol hipotonikler, transklizanlar ve antihistaminikler kas tonusunu düşürerek artırıcı etki yaparlar.
Alkolün bu etkiyi iki yolla artırır: Hava Yolunu taşıyan kasların tonusunu düşürmek ve uyandırma merkezinin hassasiyetini azaltmak. Horlamanın genelde derin uykuda en şiddetli olmakla birlikte REM (rapid eye movement) döneminde sürekli görülmediği bildirilmiştir. Tıkanmayı arttıran bir başka faktör uykusuz kalmaktır. Çok gürültülü horlayan kişilerde anormal artan göğüs içi basınçla kalp bölgesinde büyüme ve pulmoner damarlarda kan yığılması görülür. Uykuda hava açlığı hastalığı olanlarda bu bulgular ciddi sonuçlar doğurabilir. Konuyla ilgili bir çalışmada 432000 ölümde en sık ölüm saati sabah 5 ile 6 yani fiziksel aktivitenin en düşük olduğu uyku sırasında gerçekleştiği görülmüştür.
Çocuklar ile ilgili yapılan çalışmalarda; horlayan çocuklarda bazı günlük davranış problemleri olduğu bildirilmiştir. Bir başka çalışmada böyle çocukların %3 ila %4 'ün de bademcik ve geniz eti ameliyatından sonra anormal olan EKG bulgularının normale döndüğü görülmüştür. Horlama çocuklar için anormal bir durum olmakla birlikte bademcik ye geniz eti ameliyatı bu sorunu genellikle ortadan kaldırmaktadır
Balığın kılçığı bile faydalı
Balığın kılçığında bulunan yüksek orandaki kalsiyum ve fosfor kemiklerin sağlığı ve dayanıklılığı bakımından önemli. Bu özelliği nedeniyle kemik erimesi sorununu yaşayanların balık etini fazla tüketmesi gerekiyor.
Kahve değil kola tansiyon nedeni
Düzenli kahve içmenin, kadınlarda yüksek tansiyona neden olmadığı belirlenirken, düzenli olarak kola tüketmenin yüksek tansiyonla bağlantısı olduğu görüldü.
ABDli bilimadamlarının yaptığı, Amerikan Tıp Derneği dergisinde yayınlanan araştırma çerçevesinde, 155 bin 594 hemşireden yüksek tansiyon hastası olan 33 bin 77sinin 12 yıllık bilgilerinin incelendiği ve düzenli kahve içmekle yüksek tansiyon arasında bağlantı bulunmadığı belirtildi.
Sigaranın bir zararı daha!
Körlüğe davetiye çıkarıyor...
İngiltere'de faaliyet gösteren körlükle mücadele vakfı ''AMD Alliance'' tarafından yapılan araştırma, sigara içenlerin kör olma riskinin içmeyenlere göre iki kat daha fazla olduğunu ortaya koydu.
Vakıf araştırması sigara içenlerin, yaşlılıkta görülen ''maküler dejenerasyon'' rahatsızlığına yakalanmaları riskinin olduğunu gösterdi. Araştırmacılar, rahatsızlığın körlüğe kadar giden sonuçlar doğurabileceğine dikkat çekti.
AMD Alliance Vakfı araştırmacıları, elde ettikleri bulguların sigara ile körlük arasındaki ilişkinin, sigara ile akciğer kanseri arasındaki ilişki kadar ciddi olduğunu ortaya koyduğunu da açıkladı.
İngiltere'de 500 bin kadar kişinin çeşitli hastalıklar yüzünden kör olduğuna dikkati çeken vakıf araştırmacıları, bunlardan 54 bininin sorunlarının temelinde sigara alışkanlığının bulunduğunu savundu.
Halkın büyük bölümünde konuyla ilgili ciddi bir cehalet bulunduğuna da işaret eden araştırmacılar, hükümetten bu konuda etkin kampanyalar düzenlemesini istedi.
Soğuk algınlığı, nezle, öksürük ve grip mevsiminde doğal yollardan enfeksiyonlar ile mücadele eden gıdaların tüketilmesi öneriliyor
Aşı kadar etkili olmasa da gribe karşı mücadelede yardımcı olacak gıdalar;
C vitamini: Soğuk algınlığına karşı direnci artıran güçlü bir antioksidan, yeşil ve kırmızı biber, narenciye meyveleri, çilek ve böğürtlengillerde, koyu yeşil olan brokoli, kuşkonmaz, bezelye ve ıspanak gibi sebzelerde bulunur.
E vitamini: Diğer bir antioksidan, vitamin C'nin etkisini artırıyor. Sebze yağları, fıstık, tohum ve bütün hububatlarda bolca bulunur.
Sarımsak: Kanser, kalp hastalıkları ve gribe karşı yüzyıllardır kullanılan güçlü bir antioksidan ve bağışıklık sistemi uyarıcısı. Bol bol sos, salata, kızartma ve yoğurtta kullanmak yararlı.
Zencefil: Tıkalı burunları açmak için son derece etkili. Bir fincan zencefil çayını demledikten sonra koklamak bile sinüsleri açmak için yeterli, içmek ise mide bozukluklarına iyi geliyor.