neden öfkeleniriz - öfkelenme sebepleri - öfkeli insanın tanımı - öfke krizleriEn ufak şeylere bağırıyor, kavga çıkarıyor bazen de ortada hiçbir sebep yokken başımızı derde sokabiliyoruz. Oysa öfke de sevmek, nefret etmek, mutlu olmak gibi bir duygu. Farkı ise gerisinde var olan başka duyguları gizleyen bir duygu olması. Öfkeli insanları maske takmış kişiler olarak tanımlayan Uzman Psikolog Süleyman Hecebil, “Öfke, mutlu olmak gibi doğal bir duygu. Bu duygunun doğal olmayan şekli, kişinin kendisine, çevresine zarar verecek şekilde ortaya çıkmasından kaynaklanıyor. Böyle olduğunda kişinin ilişkileri riske giriyor, çevresindeki insanlar zarar görmeye başlıyor. Öfkeyi kontrol etmek için ise önce öfkenin doğal bir duygu olduğunu kabul etmek gerekiyor” diyor.
İstenmeyen sonuçlar
Öfkelenmemize neden olan birçok sebep bulunuyor. Bu sebeplerden biri istenmeyen sonuçlarla karşılaşmamız oluyor. Örneğin mağazada alışveriş yapıp kasaya geldiğimizde kredi kartımız onay vermezse aldığımız şeyleri kasada bırakmak zorunda kaldığımızda öfkeleniyoruz. Sevdiğimiz birinden aynı karşılığı alamıyorsak ya da bir yere gitmemiz gerekirken trafik yüzünden gidemiyorsak öfkeleniyoruz.
Beklentiler
Beklentilerimiz karşılanmadığında da öfkeleniyoruz. Örneğin terfi edemediğimizde öfkeleniyoruz, eşimiz beklentilerimizi karşılamadığında öfkelenebiliyoruz. Günlük yaşamdan beklentilerimiz gerçekleşmediğinde de tepkimizi öfke göstererek veriyoruz.
Engellenme
Bir engel ortaya çıktığında, bizi kısıtlayan bir durum olduğunda öfkeleniyoruz. Psikolog Süleyman Hecebil, “Örneğin ergen bir çocuğa dışarı çıkamazsın denildiğinde öfkeleniyor. İnsanlar en çok trafikte öfke yaşıyor çünkü ulaşmak istedikleri yere ulaşmakta zorluk çekiyor ve engelleniyor. İstedikleri gibi davranamıyor ve çaresizlik içinde uzun süre trafikte kalabiliyorlar” diyor. Psikolog Süleyman Hecebil, “Öfke nedeniyle bize başvuran kişilerin aslında neye öfkelendiğini bulmaya çalışıyoruz, neyi maskelemeye çalıştığını öğrenmek istiyoruz. Eğer korkuyorsa, yetersizlik duygusu yaşıyorsa o duyguyu ortaya çıkarmaya çalışıyoruz. Çünkü öfke aslında başka bir duygunun ifadesi oluyor” diyor.
Kaygı
Kaygılandığımızda ve korktuğumuzda öfkeleniyoruz. Özellikle çocuklarımıza bu nedenle zarar verebiliyoruz. İyi anne ya da baba olamama, iyi çocuk yetiştirememe kaygısı ve korkusu çocuğu kontrol etme isteğini doğuruyor. Bir anne ya da baba çocuğunu kontrol ederse daha iyi bir ebeveyn olacağını düşünüyor. Olayları kontrol edemeyeceğimizi gördüğümüzde ya da işlerin kontrolden çıktığını fark ettiğimizde korku yaşıyoruz. Fakat bu durumda ‘Korkuyorum’ ya da ‘Kaygılanıyorum’ diyemiyor tam aksine maskelenmiş bir biçimde tepki veriyoruz. Gerçek duygumuz kaygı olsa da ifade ettiğimiz duygu öfke oluyor.
Haksızlık
Haksızlığa uğradığımızı düşündüğümüzde de öfkeleniyoruz. Haksızlığa uğramak demek kaale alınmamak anlamına geliyor. Sınıfta bir öğrenci öğretmeni ya da diğer öğrenciler tarafından dikkate alınmıyorsa kendini bir şekilde var edemiyorsa, dersi dinleyerek kendini gösteremiyorsa, ‘Sen bizim için değerlisin’ mesajını alamıyorsa öfkelenmeye başlıyor. Bunu da saldırganlık gibi öfke davranışıyla gösterebiliyor. Aynı şey ilişkilerde de geçerli oluyor. Eşimiz tarafından önemsenmediğimizi ve anlaşılmadığımızı hissettiğimiz durumlarda öfkeleniyoruz. Ama ‘Ben kendimi senin yanında önemsenmemiş hissediyorum’ değil, tamamen öfkelenerek ‘Beni dinlemiyorsun, beni önemsemiyorsun’ gibi öfke duygusuyla ifade ediyoruz.
İthal öfke
Öfke bazen de ithal edilmiş oluyor yani anne ve babalarımızdan bize aktarılmış olabiliyor. Çocukluk dönemimizde kendimizle ilgili bazı kararlar veriyoruz. Örneğin bir problemi nasıl çözeceğimize ilişkin kararları bu dönemde veriyoruz. Psikolog Süleyman Hecebil, “Eğer öfke evdeki ilişkilerde işe yarıyorsa, öfkelenen kişinin hayatını kolaylaştırıyorsa çocuk ‘Öfkeli olursam insanlara kendimi daha kolay kabul ettirebilirim’ diye düşünüyor. Her şey öfkeyle ifade edilebilir sonucuna varıyor. Bazen de öfkenin çok yoğun olduğu ailelerde eğer baba çok öfkeliyse ve anneye sözel ve fiziksel şiddet uyguluyorsa bunu gören çocuk ‘Babam gibi olmayacağım, annem gibi olacağım’ diye bir karar veriyor. Her eşcinselliğin arkasında böyle bir sebep olduğunu söyleyemesek de bazılarında bu durum yaşanabiliyor. Ayrıca kızdığınız şeylerin bazılarına baktığınızda aslında anne ve babanızın kızdığı şeylere öfkelendiğinizi görürsünüz” diyor.
Öfkelendiğimizde vücudumuzda başka bir kimyasal denge ortaya çıkıyor. Serotonin azalmaya başlıyor ve bu hormonun azalması depresyona girmemize neden oluyor.
Yetersizlik
Bir başka öfke sebebi ise yetersizlik duygusu oluyor. Ne kadar çok yetersizlik duygusu yaşarsak hem kendimize hem de karşımızdakilere karşı o kadar öfkeli oluyoruz. Kendimize karşı öfkeli oluyoruz çünkü bir işe yaramadığımızı ve değersiz olduğumuzu düşünüyoruz. Karşımızdakilere öfkeleniyoruz çünkü içimizdeki değersizliği görmelerini istemiyoruz. Psikolog Süleyman Hecebil, aşırı öfkeli olan kişilerin aslında son derece kırılgan ve zayıf olduklarını belirterek, “Bu kişiler dışarıdan zayıflıklarının fark edilmemesi için kabuklarını sertleştiriyorlar. Böyle bir durumda o kişiye özgüven kazandırmak gerekiyor” diyor.
Gizli duygular
İçte tutulmuş ve dışa vurulmuş olmak üzere iki tür öfke bulunuyor ve dışa vurulmuş öfke içte tutulandan daha iyi bir durum oluyor. Öfkesini içinde tutan bazı kişiler alkol alıyor. Alkol öfkeyi geçici olarak yatıştırabiliyor ama eğer o kişi içte tutulmuş bir öfke yaşıyorsa alkol alınca bu öfkeyi dışarı çıkarıyor. Rahatlama oluyor ve öfkeyi tutamaz hale geliyor. Bu nedenle alkol alınca çığrından çıkan insanlar öfkeyi içinde tutan insanlar oluyor.
Öfkenin zarar vermeye başladığının işaretleri
● İlişkileriniz zarar görmeye başladı mı?
● Öfkelendikten sonra yaptığınız şeylerden utanıp pişman oluyor musunuz?
● Kendinize ya da karşınızdaki kişiye fiziksel zarar veriyor musunuz?
deyimlerin anlamları - ağzındaki baklayı çıkarmak deyimi nasıl ortaya çıkmıştırAnlamı
Söyleyip söylememek konusunda kararsızlığa düşmek ve karşıdaki kişinin de söylemek isteyip de söyleyemediğimiz bir şeyler olduğunu hissetmesi anlamına gelir.
“Ağzındaki Baklayı Çıkarmak” Deyiminin Hikayesi
Vaktiyle bir adam yaşadığı yerde küfürbazlığı ile meşhur olmuş. Bu alışkanlığı o raddeye gelmiş ki en ufak şeylere, en olur olmaz meselelerde küfür eder olmuş.Zamanla bu kötü şöhreti en çok kendini rahatsız etmeye başlamış ve bu kötü huydan kurtulmaya karar vermiş. Bir tekkeye giderek şeyhe durumunu anlatmış ve tekkeye devam ederek Allahın izni şeyhinde yardımıyla bu alışkanlıktan kurtulmak istediğini beyan etmiş. Şeyh de kapısına gelen bu adamı geri çevirmemiş ve bir çare düşünmüş. Adama bir avuç bakla vermiş ve cebine koymasını istemiş. Bir tanesini de dilinin altına yerleştirerek konuşacağı zaman bu baklanın ona nasıl konuşması gerektiğini hatırlatacağını söylemiş.
Şeyh ve küfürbaz adam yağmurlu bir havada sokağın birinden geçerlerken evlerin birinden bir kız pencereye çıkar ve şeyhe “biraz durur musunuz?” der ve içeri girer. Şeyh ve adam yağmurun altında beklerler ve iyice sırılsıklam olurlar. İyice sabırları taşmak üzere iken kız tekrar çıkar ve “az daha bekler misiniz?” der. Beklemeye devam eden şeyh ve adam artık kapıyı çalacakken kız çıkar ve “gidebilirsiniz” der. Şeyh bunun hikmetini anlamak için “niye bizi bu yağmurda bu kadar beklettin?” der. Kız bunun üzerine,
- Annemle kuluçkaya tavuk yatırdık. Eğer yumurtaları tavuğun altına korken alttan bir kavuklu geçerse civcivler tepeli olur
Şeyh bu cevapla çileden çıkar ve yanındaki adama dönerek,
koşma - varsağı - muamma - semai - destanİslamiyet’in kabulü ile birlikte sözlü edebiyatın Anadolu’da geliştirilerek devam ettirildiği türüne halk edebiyatı denir. Halk edebiyatı biçim ve yönünden incelendiği taktirde üç gruba ayrılabilir.
1) Aşık Edebiyatı
2) Anonim Halk Edebiyatı
3) Tekke ve Tasavvuf Edebiyatı
1) Aşık Edebiyatı : İslamiyet’ten önce kam, baksı gibi adlar verilen şairlerce sürdürülen bu edebiyat İslamiyet’in kabulünden sonra aşık adı verilen şairlerce devam ettirilmiştir. Aşık edebiyatında nazım birimi dörtlük olmuştur ve hece ölçüsü kullanmıştır. Aşıklar şiirlerini cönk adını verdikleri defterlerde toplamışlardır. Sade bir dil kullanılan şiirlerin son dörtlüğünde ozan “Mahlasına (ad)” yer vermiştir. Lirik bir söyleyişin hakim olduğu şiirlerde aşk, ayrılık, özlem gibi konular işlenmiştir. 17. yy’dan sonra divan edebiyatı etkisinin görüldüğü Aşık edebiyatında koşma, varsağı, ninni, mani, semai gibi nazım türleri kullanılmıştır.
- Koşma : Aşık edebiyatının en çok kullanılan nazım biçimi olan koşmalarda genellikle hecenin 11′li ölçüsü tercih edilmiştir. 3 ila 5 dörtlük arasında değişen koşmaların son dörtlüğünde ozan mahlasını kullanmıştır. Uyak düzeni ise abab, cccb, dddb… şeklinde olmuştur. Koşmalar konularına göre taşlama (yergi), koçaklama (yiğitlik), güzelleme (insan ve doğa sevgisi), ağıt (ölenlerin arkasından) gibi adlar alır.
Koşma Örneği
Vara vara vardım ol kara taşa,
Hasret ettin beni kavim kardaşa,
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa,
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
Karac’oğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm (Karacaoğlan)
Varsağı : Anadolu’nun güneyinde yaşayan Türklerin kendine has bir ezgi ile söyledikleri türkülerin farklı bir formatıdır. Kafiye düzeni ve dörtlük sayısı bakımından “Semai” türüne benzemektedir. Dörtlüklerde “hey, bre” gibi üsluplar kullanılarak mertçe, yiğitçe bir üslup takınılır. Bu nazım biçimini edebiyatımızda en çok kullanan aşık Karacaoğlan olmuştur.
Muamma : Bir bilginin ya da olayın okuyucu tarafından anlaşılmasını bekleyerek kapalı bir biçimde anlatılan manzum bilmecelerdir.
Nasihat : Okuyucuya bir şeyler öğretmek, öğüt vermek maksatlı yazılan didaktik türdeki şiirlere verilen addır.
Semai : 4+4 duraklı ve ya duraksız şekilde hecenin sekizli ölçüsüyle söylenen şiirlerdir. 3 ila 5 arasında değişen dörtlük sayılarında söylenir. Kafiye düzeni koşmalar ile aynıdır. Semailerde insana ve doğaya olan sevgi, güzellik gibi konular işlenmiştir. Koşmalardan farklı yönleri koşmaların 11′li hece ölçüsü ile yazılmaları semailerin ise 8′li hece ölçüsü ile yazılmalarıdır. Özel bir ezgileri vardır.
Semai Örneği
Gönül gurbet ele çıkma
Ya gelinir ya gelinmez
Her dilbere meyil verme
Ya sevilir ya sevilmez
Yöğrüktür bizim atımız
Yardan atlattı zatımız
Gurbet ilde kıymatımız
Ya bilinir ya bilinmez
Bahçemizde nar ağacı
Kimi tatlı kimi acı
Gönüldeki dert ilacı
Ya bulunur ya bulunmaz (Erzurumlu Emrah)
Destan :
Dörtlük sayısı yüzü geçen örnekleri olan destanlar dört mısralı bentler şeklinde yazılmıştır. Uyak düzeni koşmalar gibi olan destanlar hecenin 11′li kalıbı ile söylenmiştir. Savaş, deprem, hastalık gibi konularda yazılan destanların son dörtlüğünde şair mahlasını kullanmıştır. Dörtlük sayısında sınırlama olmayan destanlar halk edebiyatının en uzun nazım biçimidir.
hayata dair sözler - hayat hakkında anlamlı sözler - yaşama dair sözler - Mevlana'dan aşk üzerine sözlerdurmus saat bile gunde iki kez dogruyu gosterir (v.i.lenin)
ask cok renkli bir cicektir ama yetistigi yer korkunc ucurumlarin kenaridir.(stendhal)
sacma bir zamanin kiyisinda kurulmus yasamdan ne fayda beklenebilir ki gec olmadan gitmeli siyrilmali makamsiz umutlarla yanyana guzel bir yasam tasinmali berrakliklara...
Tasi delen suyun gucu degil damlalarin surekliligidir.
Askverdiginize pisman olmadiginiz sevginizdir..
Insanin insana verbilecegi en olumsuz hediyedir sevgi.
Basim diye ogunmeyin ne gelirse basa gelir diz duserse toprak ustune bas duserse tasa gelir.
Denizler yolculuga cagirir dururda beni gitmem, dusunerek geri donecegim gunu ben buyuk ruzgarlari severim buyuk olsun askim da, ozlemim de hepsi, her sey ve mahzun.
Gul ki ne dusundugunu bilmesinler...
Dusuncelerine dikkat et eyleme donusur! Eylemlerine dikkat et aliskanliklara donusur! Aliskanliklarina dikkat et kisiligine donusur! Kisiligine dikkat et kisiligin kaderindir!!
Siz izin vermedikce, hic kimse, kendinizi degersiz hissettiremez!
Bilgisizler icinde bir bilgin oluler icinde diri demektir...
Insanlarin size karsi olmalari diye birsey yoktur.onlar kendi menfaatlarinin yanindadir.
Beklenen gun gelecekse cekilen cile kutsaldir...
Karamsar olmak zor degil, zor olan cilgin bir firtinadan sonra gokkusagi gibi gulumseyebilmektir.
Kim demis alkol kotu diye,ben herseyimi ayikken kaybettim!!
Insanlar ruzgarla haraket edebilen bir gul gibi olmali ki etrafina guzel kokular sacabilsin...
Ayakkabimin alti delikti ama ustu her zaman boyaliydi...
Batan gunes umudumuz dogan gunes tesellimiz olsun.
Biz isyankar sokaklarda buyuduk gulum.anlamayiz senin gibi balli ekmek yemeyi.biz 10 yasinda dunyaya,15 yasinda kasip kavuran asklara isyan etmisiz.bilmeyiz kaygan pistte dansetmeyi.satmayiz on kurus icinbize hakki olan sevenleri...
Sevipte aglamayanlar ben sevdim demesin.!!
Hayat bir film gibi.cileli yada zevk verici.gulup aglayanida var.aglayani gulenide var.gulenler cok aglar.aglayan yurekleri tas baglar.her bir damlacikda anilar.
Seni digerlerinden farksiz yapmaya tum gucuyle gece gunduz calisan bir dunyada, kendin olarak kalabilmek, dunyanin en zor savasini vermek demektir. Bu savas basladiginda asla bitmez...
Tenini besleyip gelistirmeye bakma, cunku o sonunda topraga verilecek bir kurbandir.sen gonlunu beslemeye bak.! Yucelere gidecek, sereflenecek odur.
Hayat ve yasadiklarini bir okyanus gibi dusun.... Cilgin ve deli dalgalara isteyerek girmezsin... Durgun sular kendini belli etmez ve ne zaman cosacagini sen bilemezsin."
kiz dedigin naz etmez.erkek dedigin hic urkmez.dostdan dusman olmaz, gavurda namus olmaz, guzelde kusur olmaz, gercek asktada gurur olmaz.
Kisa bir oykudur hayat,ugruna upuzun acilar cektigimiz,kisa bir turkudur hayat,bir daha soylemek icin delirdigimiz...
Ben hayatima daha fazla gun katamam, ama gunume daha fazla hayat katabilirim!
Insan kalbindeki gercek ask,dortnala giden bir attir,ne dizginden anlar,ne laf dinler...(confucius)
ask cok renkli bir cicektir ama yetistigi yer korkunc ucurumlarin kenaridir.(stendhal)
sacma bir zamanin kiyisinda kurulmus yasamdan ne fayda beklenebilir ki gec olmadan gitmeli siyrilmali makamsiz umutlarla yanyana guzel bir yasam tasinmali berrakliklara...
Tasi delen suyun gucu degil damlalarin surekliligidir.
Askverdiginize pisman olmadiginiz sevginizdir..
Insanin insana verbilecegi en olumsuz hediyedir sevgi.
Basim diye ogunmeyin ne gelirse basa gelir diz duserse toprak ustune bas duserse tasa gelir.
Denizler yolculuga cagirir dururda beni gitmem, dusunerek geri donecegim gunu ben buyuk ruzgarlari severim buyuk olsun askim da, ozlemim de hepsi, her sey ve mahzun.
Gul ki ne dusundugunu bilmesinler...
Dusuncelerine dikkat et eyleme donusur! Eylemlerine dikkat et aliskanliklara donusur! Aliskanliklarina dikkat et kisiligine donusur! Kisiligine dikkat et kisiligin kaderindir!!
Siz izin vermedikce, hic kimse, kendinizi degersiz hissettiremez!
Bilgisizler icinde bir bilgin oluler icinde diri demektir...
Insanlarin size karsi olmalari diye birsey yoktur.onlar kendi menfaatlarinin yanindadir.
Beklenen gun gelecekse cekilen cile kutsaldir...
Karamsar olmak zor degil, zor olan cilgin bir firtinadan sonra gokkusagi gibi gulumseyebilmektir.
Kim demis alkol kotu diye,ben herseyimi ayikken kaybettim!!
Insanlar ruzgarla haraket edebilen bir gul gibi olmali ki etrafina guzel kokular sacabilsin...
Ayakkabimin alti delikti ama ustu her zaman boyaliydi...
Batan gunes umudumuz dogan gunes tesellimiz olsun.
Biz isyankar sokaklarda buyuduk gulum.anlamayiz senin gibi balli ekmek yemeyi.biz 10 yasinda dunyaya,15 yasinda kasip kavuran asklara isyan etmisiz.bilmeyiz kaygan pistte dansetmeyi.satmayiz on kurus icinbize hakki olan sevenleri...
Sevipte aglamayanlar ben sevdim demesin.!!
Hayat bir film gibi.cileli yada zevk verici.gulup aglayanida var.aglayani gulenide var.gulenler cok aglar.aglayan yurekleri tas baglar.her bir damlacikda anilar.
Seni digerlerinden farksiz yapmaya tum gucuyle gece gunduz calisan bir dunyada, kendin olarak kalabilmek, dunyanin en zor savasini vermek demektir. Bu savas basladiginda asla bitmez...
Tenini besleyip gelistirmeye bakma, cunku o sonunda topraga verilecek bir kurbandir.sen gonlunu beslemeye bak.! Yucelere gidecek, sereflenecek odur.
Hayat ve yasadiklarini bir okyanus gibi dusun.... Cilgin ve deli dalgalara isteyerek girmezsin... Durgun sular kendini belli etmez ve ne zaman cosacagini sen bilemezsin."
kiz dedigin naz etmez.erkek dedigin hic urkmez.dostdan dusman olmaz, gavurda namus olmaz, guzelde kusur olmaz, gercek asktada gurur olmaz.
Kisa bir oykudur hayat,ugruna upuzun acilar cektigimiz,kisa bir turkudur hayat,bir daha soylemek icin delirdigimiz...
Ben hayatima daha fazla gun katamam, ama gunume daha fazla hayat katabilirim!
Insan kalbindeki gercek ask,dortnala giden bir attir,ne dizginden anlar,ne laf dinler...(confucius)
insülinin yan etkileri - insülinin kalbe zararı - insülin kullanırken yapılması gerekenler - insülinin sebep olduğu hastalıklar
İnsülin yaşamsal bir hormondur. Az veya etkisiz olması halinde şekerinizin yükseldiğini, şeker hastalığının ve ilişkili sağlık sorunlarının sizi beklediğini biliyorsunuz.
İnsülinin sadece azı değil fazlası da sorundur. İnsülin tehlikeli bir hormondur. Kanda fazlaca biriktiğinde metabolik sendromu tetikler, kan basıncını yükseltir, pıhtılaşmayı hızlandırır. Fazla İnsülin erken yaşlandırır.
YÜKSELMİŞ İnsülin seviyeleri tehlikelidir. İnsülin direnci sendromunun başlıca nedeni aşırı insülin üretimidir. Kuşkusuz yüksek seviyelerde glikoz (şeker), anormal insülin yükselmelerini tetiklemektedir. Pankreas, bu fazla miktarda glikozu karşılamak için gerekli miktarda insülin salgıladığı sürece, glikoz seviyeleri normal düzeylerinde kalacaktır. Kan şekeri normalken İnsülin üretiminde aşırı ve erken artışın mevcudiyeti, İnsülin direncinden kaynaklanan birçok sağlık probleminin belirtisidir. Burada sorunlar kanda miktarı artan şekerden değil fazla miktarda İnsülinden kaynaklanmaktadır.
KALBİNİZDE NE OLUR
İskelet kası hücreleriniz, İnsülin ve glikozun etkileşime girdiği esas yerdir. İskelet kası hücrelerinizde glikozu (şeker) yakıt olarak kullandığında, kas hücreleriniz hareket etmek için ihtiyaç duyduğu enerjiyi kazanır. İskelet kası hücreleri İnsüline karşı dirençli hale gelmiş ise kalp kaslarının da İnsüline karşı dirençli hale gelmesi muhtemeldir. Bu kalbin enerji için şekeri (glikozu) yakma yeteneğini azaltır.
İnsülin kalp hücrelerinde İnsülin direncine neden olsun veya olmasın, kalbi birçok yönden etkilemektedir. İnsülin damar duvarlarında iç yüzeyi döşeyen hücrelerin yapısını ve kan damarlarının tavrını da etkilemektedir. İnsülin direnci ile ilişkili olarak, okside olmuş LDL (zaralı) kolesteroldeki artış, yüzey hücrelere doğrudan veya serbest radikaller aracılığı ile hasar vermektedir.
STRESLE İLİŞKİLİ
Diğer hormonlar da İnsülin seviyelerini ve İnsülin direncini etkileyebilir. Böbreküstü bezlerinde yapılan kortizon ve benzeri hormonlar, İnsülinin kandaki şekeri enerji olarak kullanmak üzere hücrelere taşıma yeteneğini azaltır. Stres ile kortizon artması bu nedenle kan şekerini yükseltir. Stres hormonu kortizolün yüksek seviyeleri kalp-damar hastalıkları ve Alzheimer hastalığı için güçlü bir risk faktörüdür. Fiziksel ve ruhsal stres kortizon seviyelerinde yükselmeye neden olur. Kalp ve damar sisteminin önemli bir tehdidi haline gelir.
YAŞLILIK VE KANSER
İnsülin, hücrelerin bölünmesini ve genlerin aktivasyonunu uyarır. Uzun süreli yüksek seviyelerde İnsüline maruz kalmak, hücrelerin genetik davranışını değiştirerek genç hücrelerin davranışlarını bozar. Hızla bölünüp çoğalan genç hücrelerin daha yaşlı hücreler gibi davranmalarına neden olabilir.
Birçok bilim adamı, vücuttaki her hücrenin ölmeden önce sınırlı sayıda bölünmeye programlandığına inanmaktadır. İnsülin hücre bölünmesini artırarak, biyolojik olarak daha yaşlı ve daha yorgun hücreler üretir. Hücreleri yaşlı ve sorunlu hale getirir. Ayrıca yükselmiş İnsülin seviyelerinin kalınbağırsak, karaciğer, pankreas, göğüs ve rahim kanseri riskini arttırdığına dair kanıtlar bulunmaktadır. İnsülinin kanser büyümesinde önemli bir rolü olduğunu düşünenler var.
YÜKSEK GLİKOZ, KALP RİSKİNİ NASIL ARTIRIR
Trigliserid seviyesini ve LDL kolesterolüne olan oranını yükseltir. HDL- kolesterolü azaltır.
Kanın pıhtılaştırıcı hücrelerini daha yapışkan hale getirir, kanın pıhtılaşma olasılığını yükseltir.
Kan damarlarını daraltan ve muhtemel bir pıhtılaşmaya zemin oluşturan düz-kas hücrelerinin aşırı büyümesini uyaran serbest radikallerin üretimini çoğaltır.
DÜZENLİ VE ILIMLI EGZERSİZ YAPIN
İnsülin fazlası da azı gibi zararlıdır. Pankreasınızı fazla insülin ürtemeye zorlamayın. Bunun en kolay yolunu anlatan şu kısacık cümleyi bir kenara not alın: Düzenli ve ılımlı egzersiz alışkanlığı, düşük glisemik indeksli, kompleks karbonhidratlara dengeli bir beslenme planı (sebzeler, meyveler, bakliyat, tam tahıllar)
Hayatla ilgili Özlü Sözler - Özlü Sözler - Hayatla ilgili Mesajlar - Hayat Sözleri - Yaşam Sözleri - Ünlülerden SözlerHayat, insana bağışlanmış değil, ödünç verilmiştir.Publilius Syrus
Hayat kendiliğinden ne iyi, ne kötüdür; Ona iyiliği kötülüğü katan sizsiniz. Montaigne
Hayat bir tiyatro gibidir, en kötü insanlar en iyi yerde otururlar.Aristofanes
Hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır, galip olmak, mağlup olmamak.Atatürk
Hayat, uzun bir insanlık dersidir. Barrie
Hayat üç günden ibarettir; dün, bugün, yarın. Hz. İsa
Hayat yaşla değil, yaşamakla anlaşılır. Andre Gide
Hayat, zafer değil, savaştır. Hitchcock
Hayatın değeri uzun yaşanmasında değil, iyi yaşanmasındadır. Montaigne
Hayatın gayesi çalışmaktır; aksi takdirde gaye diye bir şey yoktur. Berthold Aurbach
Hayatın her anı bir karar zamanıdır.Barth
Hayatta rövanş yoktur. Ahmet Hamdi Tanpınar
Her beşik, içindekine sorar: "Nereden?" ve her kefende içindekine sorar : "Nereye?" Ingersoll
İnsan, bir soluk ve bir gölgeden başka birşey değildir. Epictetos
Nasıl bir hayat yaşıyorsanız öyle ölürsünüz. Nasıl öldüyseniz öyle de dirilirsiniz. Hadis-i Şerif
Ne kadar yaşadığımız değil, nasıl yaşadığımız önemlidir.Balley
Silgi kullanmadan resim çizme sanatına hayat denilmektedir.John Christin
Şerefle bitirilmesi gereken en ağır vazife, hayattır. Toequeville
Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya hayattan almış bulunuyoruz. Atatürk
Dolaşan bir gölgedir hayat. Shakespeare
Erkekler hayatı çok erken, kadınlar çok geç anlar. Oscar Wilde
Hayat bir masala benzer. Uzunluğu değil, iyi olup olmadığı önemlidir.Seneca
Hayat, bir oyuna benzer; istediğimiz kartları elde etmek elimizde değildir, ama oynamak elimizdedir. Terence
Dünya 3 günlüktür.Dün, bugün ve yarın.Dün gecti, yarının geleceği belli değil, öyleyse bügünün kıymetini bil.
Hayat Yaşayabildiğin Sürece Yaşanmıştır.
Başarıl insan zor olabilir, ama imkansiz degil der. Başarısız insan, mümkün olabilir ama cok zor der.
Yaşamak insanın Dünyadaki Faaliyetlerini Gösterir.
Gerçek başarı başarısız olma korkusunu yenmektir.
Hayat 3 Evrimdir Doğar, Büyür Ve öLürsün.
Mezardakilerin pişman oldukları şeyler için, dünyadakiler birbirlerini yiyiyorlar.
Hayata Dair Şeyler Sevgiyle Başlar Nefretle öLür.
Hayatı Sonuna Kadar Yaşamak istiyorsan önce Yaşamayı Hak Ediceksin.
herkezin Hayattan Beklentileri Vardır önemLi OLan o Bekletiler içindeki Mücadelen.
Bu Hayatta herkez Bir Birinden üstün Yada üstün OLmaya Çalışıyor Ya Diğer hayatta?
Bu hayatta Sorumluluklarini Görevlerini Yapki Diğer Dünyada Rahat Edesin.
Hayat Mucizelerle Doludur " Bugün Varız Yarın Yokuz " Gibi
Hayat Kumar Gibidir Sonuna Kadar Gitmek için Cesaret Göstermelisin Yaşadığın Her Saniye.
Hiç Bir Canlı kalıcı Değildir Bu hayatta.
Hayatla ilgili Sözler Yaşamla ilgili Sözler Hayat Bir Paumk ipliğine Bağlı Zamanın Geçmesidir.
Bulunduğun Kıyıdan Ayrılmazsan Okyanusun Ötesindeki Adalara Asla Ulaşamazsın.
Melanom deri kanserlerinden biridir. Erken yakalandığında tamamı ile tedavi edilebilirken; geç yakalanan, ilerlemiş vakalar öldürücü olabilir. Kanserli dokuda tek tip hücre kontrolsüz biçimde çoğalarak, normal dokunun yerini alır ve tıpkı bir bahçede büyüyen yabani otlar gibi bu dokunun fonksiyonlarını bozar. Melanom, deriye rengini veren melanosit dediğimiz pigment hücrelerinin kanseridir. Normal melanositler derinin dış tabakasında bulunur ve melanin denen boyayı üretirler ki, bu boya derimize rengini verir. Melanom, melanositler aşırı miktarda artıp, çevre dokuya saldırmaya başlayınca gelişir.
Nedeni nedir?
Melanomun neden geliştiği kesin olarak bilinmemekle beraber, aşırı güneş hasarının ( özellikle çocukluk çağında şiddetli güneş yanığı geçirenler ) melanomu tetiklediği bilinmektedir. Yapay bronzluk sağlayan solaryum cihazları da melanoma neden olabilir.
Kimler melanoma yakalanabilir?
Herkeste melanom görülebilir. Fakat açık tenli güneş hassasiyeti bulunan kişiler daha fazla risk taşır. Güneş kaynaklı ultraviyole radyasyon melanomun en büyük sorumlusudur ve az bronzlaşan ve güneş yanığına eğilim olan kişiler daha yüksek riske sahiptir.Yaşam boyu alınan kronik güneş hasarından ziyade, çocukluk ve ergenlik dönemindeki güneş yanıkları daha fazla hasara neden olur. Çocukluk döneminde güneş hasarı olup, çok sayıda beni olan kişiler daha fazla riske sahiptir. Herkeste ben vardır ve bu benlerin bir çoğu zararsızdır. Fakat ellinin üzerinde beni olan kişiler daha fazla riske sahiptir. Bazı benler sıra dışı ve düzensiz görünümdedir. Bu benler sıra dışı (atipik, displastik) ben olarak tanımlanır. Sıra dışı beni olanlarda melanom gelişme riski daha yüksektir. Melanoma ailesel yatkınlık da olabilir. Yakın akrabaların birinde (anne, baba, amca ve teyze gibi) melanom olan kişiler yüksek riske sahiptir. Tüm bu faktörler (açık tenli olmak, güneş hassasiyetine sahip olmak, güneş yanığı öyküsü olmak, çok sayıda beni olmak, sıra dışı benlere sahip olmak, yakın akrabalarında melanom bulunması ) melanom riski taşıdığınızı gösterir. Herkes hatta bu risk faktörlerine sahip olmayanlarda melanom hastası olabilir. Fakat bir veya daha fazla risk faktörüne sahip olanlar daha sıklıkla melanoma yakalanır. Bu risk faktörlerinden bazıları sizde mevcut ise periyodik sağlık muayenenizi bir Dermatoloji uzmanına yaptırınız.
Neler araştırmalıdır?
Çoğunlukla melanom derinin yüzeysel tabakasında başlar ve kolay tedavi edilir. Bununla beraber, melanom ilerlediğinde, derinin alt tabakalarına doğru yayılır, kan ve lenf damarlarına geçer ve vücuda yayılır ve yaşamı tehdit eden bir sağlık problemi oluşturur. Bu nedenle melanomu henüz derinin yüzeysel tabakasında iken yakalamak çok önemlidir. Melanom vücudun herhangi bir yerinde hatta güneş görmeyen yerlerde bile oluşabilir. Fakat en fazla erkeklerin sırtında kadınların ise bacaklarında görülür. Melanom genellikle kahve renkli veya siyah renktedir. Ama nadiren kırmızı, deri renginde veya beyaz olabilir. Melanom daha evvelden mevcut olan bir benin üzerinde veya daha önceden normal görünen derinin üzerinde gelişebilir. Melanom yavaşça büyür. Bu nedenle bir ben de büyüme, değişiklik ve düzensizlik şüphe ile karşılanmalıdır.
Tedavisi mümkün müdür?
En iyi tedavi erken tanı konulduğunda yapılabilir. Deneyimli bir Dermatoloji uzmanının muayenesi melanom şüphesi olan bir benin olup olmadığını kolaylıkla ortaya çıkartır. Eğer muayenede şüpheli bir ben saptanırsa biyopsi yapılmalıdır. Biyopsi işleminde benin bir bölümü veya tamamı cerrahi olarak çıkartılarak mikroskop altında incelenir. Bu işlem muayenehane koşullarında yapılabilecek basit bir işlemdir. Eğer melanom teşhisi konulursa, melanomun derinliğine göre tedavi şekline karar verilir.
Melanom tedavisi melanomlu deri dokusunun etraftan bir miktar dokuyu da içerecek şekilde cerrahi olarak çıkartılması ile başlar. Normal deri alanının incelenmesi melanom dokusunun tamamıyla cerrahi olarak çıkartılıp çıkartılmadığını ortaya koyar. Hastalığın seyri melanomun derideki kalınlığına bağlıdır. Derinin üst tabakası olan epidermiste sınırlı melanom melanom in situ olarak adlandırılır ve basit cerrahi çıkartma işlemi ile kür oranı %100 dür. Bununla beraber tedavi edilmezse melanoma derinin derin tabakalarına doğru yayılır, daha derinleştikçe kan ve lenf damarlarına daha yaklaşır ve damarlar yolu ile deri dışındaki organlara yayılarak yaşamı tehdit eden boyuta ulaşabilir. Deri biyopsisinde melanom saptandığında patolog tarafından melanomun derinliği ölçülüp rapor edilmelidir. Saptanan derinliğe göre tedavi planlanır. Derin melanomlar yayılma eğilimi gösterir. Eğer bir melanom yayılacaksa tipik olarak ilk lenf düğümlerine yayılır. Lenf düğümü lenfatik sistemin bir parçasıdır. Lenfatik sistem kan damarları gibi vücuda dağılan ve dokuların temizlenmesini sağlayan damarlardan oluşur. Bu damarlar lenf düğümü dediğimiz şişliklere doğru akar. Lenf düğümleri vücudun bir çok bölgesinde yaygın olarak bulunur. Farklı lenf düğümleri farklı vücut bölümlerine hizmet eder. Eğer melanom yayılmışsa; diğer organlara yayılmadan evvel, en yakın olan lenf düğümüne gider. Sentinel lenf düğümü biyopsisi denen bir yöntem ile melanom hücrelerinin ilk ulaştığı lenf düğümü saptanabilir. Melanomun derinliğine göre sentinal lenf düğümü biyopsisi yapılıp yapılmayacağına karar verilir.
Kendimi melanoma karşı nasıl koruyabilirim?
Ultraviyole radyasyona fazla maruz kalmak melanomun en önemli sebebidir. Çocukluk ve ergenlik döneminde alınan radyasyon en fazla hasara neden olmaktadır. Bu nedenle çocuk ve gençlerin güneşten korunmaları oldukça önemlidir. Güneş ışınlarının en yoğun olduğu saatlerde ( 10.00-16.00) güneşten korunmalıdır. Hem UVA hem de UVB den koruyan güneşten koruyucu kullanılmalı ve sık olarak tekrar edilmelidir. Ultraviyole ışığı bloke edecek geniş şapka,uzun kollu kıyafet ve pantolon giyin. Solaryum cihazlarını kullanmayın.
Erken tanı en iyi tedavidir. Bu nedenle her ay kendi cilt muayenenizi kendiniz yapınız. Düzensiz olan, büyüyen ve değişen benlerinizi aşağıdaki kurallara göre değerlendiriniz. Sıra dışı bir beniniz var ise bir an önce bir Dermatoloji Uzmanına başvurunuz. Senede bir kez benlerinizi bir Dermatoloji Uzmanına kontrol ettiriniz.
Melanoma ait bulgular
Asimetri - Benin bir tarafının diğer tarafından farklı olması. Benin ortasından hayali bir çizgi çiziniz. Benin her iki yanı aynı büyüklük ve aynı şekilde mi? Melanomda genellikle asimetri vardır.
Sınır Düzensizliği - Melanomun sınırı veya kenarı genellikle pürüzlü, çentikli veya bulanıktır.
Renk - Selim benler herhangi bir renkte olabilir, fakat genellikle tek renklidir. Melanom ise sıklıkla birden fazla rengi içinde barındırır.
Büyüklük - Selim benler küçük kalırken, melanom büyümeye devam eder. Genellikle 6 milimetden büyüktür.
Yüzün tek tarafına aniden vuran ve şiddetli sancılara sebep olan yüz ağrısı (trigeminal nevralji) en şiddetli ağrılardan biri olarak tanımlanıyor.
Türk Nörosişürji Derneği ve Sinir Sistemi Cerrahisi Derneği üyesi, Beyin Omurilik Sinir Cerrahı Doç. Dr. Volkan Aydın, yüzün tek tarafına aniden vuran ve yüze ellemeyi bile imkansız hale getiren sancılara neden olan yüz ağrısının (trigeminal nevralji), yaşam kalitesini azalttığını vurguladı.
Yüz ağrısı çok şiddetli seyrediyor
Yüz ağrısının, direkt olarak beyinden çıkan 12 çift sinirden beşincisi olan trigeminal sinirinin tutulduğu, çok şiddetli ağrılarla seyreden bir hastalık olduğunu dile getiren Doç. Dr. Aydın, şunları söyledi:
"Yüz ağrısı, olabilecek en şiddetli ağrılardan biri olarak bilinir ve otuz yaş altında çok nadir görülür. Hastayı, günlük aktivitelerini, hatta yaşamsal işlevlerini dahi yapamaz duruma getirebileceğinden en kısa sürede tanının konması ve tedavi edilmesi gereken ciddi bir rahatsızlıktır."
Yüz ağrısının nedenleri
Yüzde ağrı sorunu yaşayan hastaların genellikle çaresizlik içinde hekimden hekime dolaştıklarını ve baş edilmesi zor ağrı nedeniyle ümitsizliğe kapıldıklarını ifade eden Doç. Dr. Aydın, hastalığa trigeminal sinirin komşusu olan damarsal oluşumlardaki yapısal farklılıklar ve bozuklukların neden olabildiğini dile getirdi.
Doç. Dr. Aydın, kafa içindeki iyi veya kötü huylu kitleler veya Multipl Skleroz hastalığının da yüz ağrısına neden olduğunu belirterek, "Yüz bölgesinde kısa süreli tekrarlayan elektrik çarpması tarzındaki ağrı nedeniyle hasta bu bölgelere dokunmaz, dokundurtmaz, yüz yıkama, diş fırçalama, hatta yeme gibi işlevlerden kaçınır." diye konuştu.
Yüz ağrısı hastalarının çoğu kadın
Hastaların yüzde 50-75'ini kadınların oluşturduğunu belirten Doç. Dr. Aydın, tedavide ilk basamağın ilaç olduğunu kaydetti.
Doç. Dr.Aydın, ilaç tedavisinde dozun hekim önerileri dışında kesinlikle değiştirilmemesi ve tedaviyi kesmemek gerektiğini vurgulayarak, aksi takdirde ağrıların tekrar ortaya çıkacağını ve kontrol altına alınmasının zorlaşacağını söyledi.
60 yaş altında tedavi ameliyatla mümkün
Doç. Dr. Aydın, ilaç tedavisinin faydalı olmadığı 60 yaş altı hastalara trigeminal sinirin kendine baskı yapan damarlardan biraz uzaklaştırılması için ameliyat yapılabildiğini, 60 yaş üstünde ise radyofrekans dalgalarıyla trigeminal sinirin ısıtılarak ameliyatsız olarak devreden çıkartılmasının uygun olduğunu sözlerine ekledi.
Yüz felci, tıpta fasiyal palsi olarak isimlendirilir ve ani gelişerek yüz kaslarını etkileyen yüz hastalığı şeklinde tanımlanır.<br />
<br /> <br />
Uzmanlar, tıp dilinde fasiyal palsi olarak adlandırılan yüz felcinin, yüz kaslarını etkileyen ve ani gelişen bir yüz rahatsızlığı olduğunu belirtiyor.<br />
<br />
Beyinden gelen yüz hareketleri yapma emrinin 7. sinir (yüz siniri) tarafından kaslara iletilmesinde oluşan engellemeler bu hareketlerin yapılamamasına neden olur. Bu engeller çeşitli nedenlerle olabilir.<br />
<br />
Yüz hareketlerinin yapılmasını engelleyen nedenler arasında Bell's palsi, Ramsay-Hunt sendromu, orta kulak iltihapları, sistemik hastalıklar, tümörel hastalıklar, travmalar ve ameliyatlar bulunmaktadır.<br />
<br />
Fasial sinirin paralizilerinin (felç) en sık rastlanan nedeni Bell's palsidir ve her yaşta görülebilmektedir. Kadın ve erkekleri eşit derecede etkiler ve yılın her zamanı görülebilir.<br />
<br />
Yüz felci belirtileri<br />
<br />
Yüz felci kişiden kişiye çok farklı bir şekilde kendini gösterir. Bazen çok hafif olur ve kişi gülünce ancak yüz felci anlaşılır. Yüz felci ilerleyici bir hastalıktır ve maksimum şiddetine birkaç saat ya da günde gelir. Sıklıkla soğuk ve rüzgar sonrasında gelişen bir hastalıktır.<br />
<br />
Yüz felcinde bir iki gün önce kulak arkasında ağrı oluşur. Patofizyolojisinde fasiyal sinirin ödemi yatar ve sinir şişmiştir. Yüzün bir tarafında yüz ifadesinin tüm kasları güçsüzleşir ya da tamamen etkisiz olur. Mimik hareketleri istendiği gibi yapılamaz.<br />
<br />
Yüz felci esnasında göz kapakları kapanamaz, dudak kenarı düşer ve alın da kırıştırılamaz.<br />
<br />
Yüz felci hastasında herhangi bir duyusal kayıp olmamasına rağmen hissizlik belirtilebilir. Bazı hallerde (korda timpani tutulumu) tat alma kaybı; stapedius kası tutulumuna bağlı olarak sese hassasiyet (hiperakuzi) oluşabilir.<br />
<br />
İstemsiz gözyaşı (timsah gözyaşları), göz kapatmaya çalışırken göz küresinin yukarı kayması (Bell fenomeni), göz kapatamamaya bağlı korneada tahriş görülür.<br />
<br />
Felçli tarafta yiyecek ve içeceklerin dışarı düşmesi de görülmektedir.<br />
<br />
Yüz felci tanısı<br />
<br />
Hastanın detaylı hikayesi, klinik bulgular, dikkatli bir fizik muayene ve EMG ve diğer radyolojik yöntemlerle konulur.<br />
<br />
Yüz felci tedavisi<br />
<br />
Hastaların %80 gibi bir oranı 2-3 haftada iyileşir. Bunlar haricinde %10'luk kısmın iyileşmesi bir yıla kadar sürebilirken, %10'luk kısım ise iyileşemez ve yüzde sinkinezi gelişir.<br />
<br />
Tedaviye hastalık başlangıcından sonra en kısa sürede başlanması iyileşmeyi hızlandırmaktadır.<br />
<br />
Hastanın eğitimi tedavinin ana prensibidir. Hastaya rahatsızlığı açıklanmalı. İlk dönemlerde mutlaka soğuktan korunmalı. 3 hafta süre ile soğuk havada dışarı çıkmamalı. Lokal olarak o bölgeye sıcak kompres uygulanımı erken dönemde yararlıdır. Bu tür rahatsızlıklarda gözün kapatılmasında zorluk olabilir. Gözde kuruma, keratit, konjunktivit görülebilir. Göz geceleri kapatılmalıdır. Gün boyunca koruyucu gözlükler kullanılmalıdır. Göz kuruluğu için göz yaşı kullanılabilir.<br />
<br />
Bell's palside ilaç tedavisi uygulanmaktadır. İlk 24-48 saat içerisinde ilaç tedavisine başlanılmalıdır Hastanın mevcut başka hastalıkları da varsa bunlar da göz önüne alınmalıdır.<br />
<br />
Fizik tedavinin de hastalığın iyileşmesine katkısı büyüktür. Fizik tedavi olarak hastaya masaj - yüz egzersizleri - EMG biofeedback - elektrik stimulasyonu - elektroterapi ve akupunktur uygulanır.<br />
<br />
Fizik tedavi ile yapılan yüz jimnastiği<br />
<br />
Bu jimnastik günde 3-5 defa aynanın karşısında yapılmalıdır.<br />
<br />
- Dudaklar kapalı iken ağız büzülür<br />
<br />
- Dudakları açarken ağız büzülür<br />
<br />
- Alt çene ile üst çene örtülür<br />
<br />
- Yanaklar içeri çekilir<br />
<br />
- Gözler kapalı ağız iyice açılır<br />
<br />
- Üst dudak alt dudağın üstüne çekilir<br />
<br />
- Alt dudak üst dudağın üstüne getirilir<br />
<br />
- Alt çene kaldırılır ve ağız açık tutulur<br />
<br />
- Yanaklar şişirilir ve gözler kapanarak hava sağa ve sola yitilir<br />
<br />
- Islık çalınır<br />
<br />
- Ağız önce büyük O olacak şekilde, sonra yavaş yavaş küçük o’ya doğru küçültülür.<br />
<br />
Burun jimnastiği ile yüz felci tedavisi<br />
<br />
- Burun kaldırılır<br />
<br />
- Burun kaldırılır ve gözler kapanır<br />
<br />
- Burun çabukça yukarı çekilir ve bırakılır<br />
<br />
- Burun delikleri büyütülür<br />
<br />
- Burun sağa sola oynatılır.<br />
Göz jimnastiği ile yüz felci tedavisi<br />
<br />
- Gözler kapanır ve açılır<br />
<br />
- Göz kapatılır ve rahatsız olan göz ovalanır<br />
<br />
- Kirpikler açılıp kapatılır<br />
<br />
- Gözler sağa sola döndürülür.<br />
Alın jimnastiği ile yüz felci tedavisi<br />
<br />
- Alın kaldırılır<br />
<br />
- Alın yukarı kaldırılırken ağız açılır<br />
<br />
- Alnın sağı ve solu gözler açıkken oynatılır<br />
<br />
- Mümkünse alın yukarı aşağı oynatırken, kulaklarında oynatılması sağlanır.<br />
<br />
Ne zaman yapılacağı kesin olmamakla birlikte ameliyat da bazen yapılabilmektedir ancak buna durumun iyice değerlendirilmesinden sonra karar verilmelidir.<br />
<br />
Göz kapatabilme ve tat alma duyusunun geri gelmeye başlaması hastalığın seyrine dair iyi birer işarettir.<br />
<br />
alıntı
Uzmanlar, gece nöbeti tutulan işlerde çalışanların ve gece hayatı bulunup gündüz uyuyanların erken yaşlandığını ve değişik hastalıklara yakalandığını belirtiyor.
Nörofizyologlar, insan beyninde uyku-uyanıklık döngüsü bulunduğunu, bu döngünün gün battıktan sonra yani gece uyumaya, gün doğumuyla yani gündüz saatlerinde uyanık kalmaya uygun olduğunu bildirdi.
Gece nöbet tutup gündüz uyumak zorunda kalan ve bu görevi uzun süre sürdürmek yükümlülüğü bulunan kişilerin serbest radikal miktarında artış olduğunu kaydeden nörofizyologlar, "Bu artış erken yaşlanma ve bazı hastalıklara yakalanma ihtimalini arttırmaktadır" dedi.
Gece çalışıp gündüz uyumayı reddeden beynin, reddine direnen uygulama ve davranışların insanları olumsuz etkilediğini vurgulayan uzmanlar şu bilgileri verdi:
"Ayrıca vücut sıcaklığı, kan basıncı ve bazı hormonların miktarlarındaki değişim insan bedeninin gece boyunca istirahat etmesine uygundur. Öyle ki; trafik kazaları genellikle sabaha yakın saatlerde olur.
Bunun sebeplerinden biri beynin o saatlerde araç kullanmada geçerli faktörlerden olan dikkatin azalmasıdır.
Kan basıncının düşmesinin nedeni, vücut sıcaklığının azalmasıdır. İnsan beyni mecbur kalmadıkça uyku uyanıklık döngüsünün değişmesinden hoşlanmamaktadır. Bunun zorla değiştirilmesi kişinin kendisine mutlaka bir maliyet çıkarmaktadır."
Su insan vücudunda ve yeryüzünde en çok bulunan maddedir ve yaşamak için en az oksijen kadar gereklidir. Evde su kesilmesi temizlik yapamamak için en büyük sebeptir ve ev düzeni altüst olur tuvalet için sular biriktirilir, içme suyu ayrıca depolanır, yemek pişirmek için sular titizlikle seçilir ve tasarruf yapılır. Misafir gelmesi ise en büyük kâbustur.
Evde tüm düzenin bozulmasına sebep olan susuzluk vücudumuz için de çok önemli sorunların başlangıcı demektir. Bu sebeple vücudunuzu kesinlikle susuz bırakmayın. Su insan vücudunda ve yeryüzünde en çok bulunan maddedir ve su yaşamak için en az oksijen kadar gereklidir. Ortalama olarak yetişkin bir bireyin vücut ağırlığının yüzde 55 - 75’i (38 - 46 litre) sudur. Bu yüzdeler kişiye, vücut bileşimine, yaşa, cinsiyete ve diğer faktörlere bağlı olarak değişir. Tüm vücut dokuları belli miktarlarda su içerir:
Kan : Yüzde 83
Kas : Yüzde 73
Vücut yağı : Yüzde 25
Kemikler : Yüzde 22
Su vücutta neler yapar?
Susamak uyarıcı bir etkiye sahiptir. Susama hissi geliştiğinde yüzde 1’lik su kaybı olmuştur ve bu durum beyne iletilmiştir. Sakın su içmek için susamayı beklemeyin. Her vücut hücresi, dokusu, organı, vücudun her türlü fonksiyonunu doğru olarak sağlamada su gereklidir. Su aslında vücudun en çok gereksinim duyduğu besin öğesidir. Çünkü vücuttaki sıvı miktarının yaklaşık yüzde 20 azalması yaşamsal risk oluşturur.
Günlük sıvı ihtiyacımız
Su ihtiyacı vücudun kullandığı enerji miktarına bağlı olarak değişir. Yetişkinlerde enerji harcamasının her kalorisi başına 1 - 1,5 ml su gereklidir. Buna göre yetişkin bireylerin günlük ortalama 1,5 - 2 litre su alması yeterli olur. Bu miktar kolay bir şekilde şu şekilde de hesaplanabilir. Vücutta her bir kalorinin metabolize olabilmesi için 1 ml suya ihtiyaç vardır. Sizin enerji alımınız eğer 1400 kalori ise ortalama 1,4 litre su almanız gerekmektedir. Kısaca 1 kalori için 1 mililitre su gerekir.
Taze sıkılmış meyve suyu enerji verir. Bir su bardağı meyve suyu içtiğinizde günlük meyve hakkınızdan 2 - 3 porsiyon eksiltmeniz gerekir.
Meyve suyu alternatif değil
Yaklaşık bir ufak çay bardağı meyve suyu 45 - 50 kalori içerir ve bu bir elmanın kalorisine eşittir. Taze sıkılmış meyve suyu C vitamini kaynağıdır. Doğru bir bilgidir. Çünkü taze sebze ve meyveler C vitamini kaynağıdır. Ancak C vitamini beklemeye bağlı kayba uğrar bu nedenle tükettiğiniz meyve suyunun taze sıkılmış olması ve katkısız olup şeker ilave edilmemesi sağlık bakımından daha iyidir.
Suyun vücuttan kaybının yolları
- Deri yoluyla: Ortalama 500 ml.
- Akciğerlerden: Ortalama 300 ml (nefes alıp-verirken).
- Böbreklerden (idrar yoluyla): Ortalama 1500 ml.
- Bağırsaklardan: Ortalama 200 ml.
Suyun vücuda alınması üç yolla olur:
1. Metabolik su: Besin öğelerinin vücutta kullanılması ile oluşur.
1 gram karbonhidrat = 0.6 gram su
1 gram protein = 0.4 gram su
1 gram yağ = 1.0 gram su bırakır bu yolla vücutta 260 mililitre su oluşur.
2. Besinler yoluyla gelen su: Yiyeceklerin bileşiminde bulunan suyun alınmasıdır. Örneğin sebze ve meyvelerin yüzde 80 - 90’ı sudur.
3. İçeceklerle alınan su: İçeceklerle aldığımız sudur.
Su kaybının arttığı durumlar
- Sıcak- soğuk havalar
- Ağır fiziksel aktivite durumunda
- Enfeksiyon hastalıklarında
Su kaybının azaldığı, vücudun su tutmaya meyilli olduğu durumlar:
- Böbrek hastalıkları
- Tuz alımının artması
Su tüketiminizi artırmak için;
- Gün içinde çay / kahve arası yerine su arası verebilirsiniz.
- Masanızda sürekli bir şişe su bulundurabilirsiniz.
- Yemeklerinizde ve ara öğünlerinizde suya önem vermelisiniz.
- Fiziksel aktivite öncesi, esnasında ve sonrasında su içmelisiniz.
- Çantanızda su bulundurmalısınız.
Su hakkında
- Vücut suyunun yüzde 10’unu kaybedersek yaşamımız tehlikeye girer.
- Günde 1 litre su içmek yeterli değildir. Çünkü günlük su gereksinimimiz yaklaşık 1,5- 2 litre kadardır. Bu gereksinim bazı durumlarda artabilmektedir.
- Su vücutta ısının denetiminde görev alır.
- Su vücutta atık maddelerin atılmasında görev alır.
- Su vücuttan sadece idrar yoluyla atılmaz, deri, akciğerler ve bağırsaklardan da su atılır.
- Soğuk su ile sıcak su arasındaki terk fark mideyi terk etme hızlarıdır. Soğuk su mideyi 20 dakika içinde, sıcak su ise 80 dakikada terk eder. Mide hacmini dolu tutmasını sağlayabilmek için düşük kalorili diyetlerde sıcak su verilmektedir. Bu nedenle yağ yakmayı sağladığı düşünülmemelidir.
Suyun belli başlı görevleri
- Besinlerin sindirimi
- Besinlerin emilimi ve taşınması
- Eklemlerin kayganlığının sağlanması
- Elektrolitlerin taşınması
- Besin öğelerinin artık maddelerin atılması
- Vücut ısısının denetimi
"Siz: Genç Kalın" adlı kitabın yazarı Prof. Dr. Mehmet Öz, uzun ve iyi yaşamanın yollarını anlattı. İlk kez Oprah Winfreynin TV şovunda tanıttığı yeşil içecek adlı özel karışımının, tam bir gençlik iksiri olduğunu söyleyen Öz ekledi; "Yeşil sebzeler ve meyveler vücudu yeniler. Hayata pozitif bakan, yaşını gizler!"
Columbia Üniversitesi New York Presbyterian Hastanesinin dünyaca ünlü Türk cerrahı Prof. Dr. Mehmet Öz, Amerika’da en çok satanlar listesinde yer alan Siz: Genç Kalın kitabında, yıllara meydan okuyan bir zihne ve bedene sahip olmanın yollarını anlatıyor. İşte Özden, yaşlandıkça sistemlerin kaçınılmaz görünen çöküşünü nasıl yenebileceğinize dair tüyolar.
- Uzun yaşamanın belli bir formülü var mı?
Aldığınız kalorileri kontrol altında tutmalı, gücünüzü arttırmalı ve uykunuzu tam olarak almalısınız. Bunlar doğanın en iyi ve etkili yaşlanma karşıtı ilaçlarıdır. Bu 3 etkinlik birlikte, ne kadar iyi yaşlandığınızı yüzde 70 oranında kontrol eder.
En uzun yaşayan toplumlara baktığınızda; Okinawa, Sardunya ve Kosta Rika öne çıkmaktadır. Bu toplumların hepsinin farklı yiyecekleri ve farklı kültürleri var. Bu toplumların tek bir ortak özelliği bulunuyor: Her sabah kalkıyor, dağın tepesine çıkıyor, bir kova alıp bunu suyla dolduruyor ve tekrar aşağı taşıyorlar. Bunu her gün yapıyorlar. Bu; onlar için başlı başına bir yaşam biçimi.
Siz de ağırlık kaldırma gibi etkinliklerle kemiklerinizi güçlü tutabilir, uzun bir ömür elde edebilirsiniz. Fakat bu; sağlıklı kemiklere sahip olmak için çözüm değil. Bu yüzden de vitaminlere ihtiyaç duyuyoruz.
Mutlaka vitamin alın
- Vitaminlerin yaşlanma üzerindeki etkisi nasıl olabilir?
A, C ve E vitaminleri, hücrelerinizi sağlıklı tutabilmek açısından yüksek düzeyde öneme sahiptir. Eğer yeterli miktarlarda antitoksidana sahip değilseniz, diyetinizde doğru türde yağlar kullanmıyorsunuz demektir. Bu yüzden de hücreleriniz sağlıklı yapılarını koruyamaz.
B vitaminleri, birçok lifli yeşil sebzede bulunan metabolizma hızlandırıcı vitaminlerdir. Fakat çoğumuz bu vitaminlerden kısmen ihtiyacımız olanı kadarını bile tüketmiyoruz çünkü zaman içinde beslenme şekillerimiz değişiklik gösterdi. İhtiyacınız olan B vitaminini, katkı halinde de alabilirsiniz.
A, B, C, D ve E vitaminlerini ne şekilde olursa olsun, mutlaka alın. Bu arada, eğer her gün hap almaktan bıktıysanız, eksiksiz sıvı besin katkı formüllerini deneyin. Bunların alınması daha kolaydır. Ayrıca, vücudunuzun besinleri absorbe etme yeteneğini de güçlendirirler.
Balık yağı tüketin!
- Hafıza kaybı, bir yaşlanma belirtisi olarak kabul edilebilir mi?
Eğer aile bireylerinden birinin ciddi bir hafıza sorunu olup olmadığını anlamaya çalışıyorsanız, ona akşam yemeğinde ne yediğini sorun. O gün yaşadığı olayları anlatmasını isteyin ya da kendisine 3 nesne gösterin ve 5 dakika sonra ona, bu nesnelerin ne olduğunu sorun. Eğer bu sorulardan herhangi birini yanıtlamakta zorluk çekiyorsa, bu kişinin kısa süreli de olsa hafızasıyla ilgili yolunda gitmeyen şeyler var demektir. Bu; ciddi bir bilişsel işlev bozukluğunun işareti olabilir.
- Sağlıklı yaşlanmak için nasıl beslenmemiz gerekir?
Yeşil her şeyin anahtarıdır. Vücudun yeşil olan yiyeceklere gerçekten çok ihtiyacı var. Mesela; semizotu ve ıspanak gibi gıdaların mutlaka bol bol tüketilmesi gerekiyor.
Semizotu; E vitamini ile hücrelerinizi kaplar. Ayrıca sağlıklı yağlar grubundan olan Omega 3 yağları bakımından son derece zengin bir sebze niteliği taşımaktadır.
Ispanak ise B vitamini, demir ve daha farklı birçok iyi şeye sahiptir. Uzun ömür konusunda katkısı bulunulabilecek favori besinlerden biri de; içerisinde doğru türden D vitamini ve D3 vitamini bulunduran balık yağıdır.
Balık yağı; hiç güneş almayan kuzey ülkelerinde yaşayan insanların çok uzun süre sağ kalmalarının en önemli nedeni olarak kabul edilmektedir.
Terleme, vücudun sıcakla baş etmesini sağladığı için, bu sonuç, kadınların sıcak iklimlerde daha büyük sorunlar yaşadığını gösteriyor.
Experimental Physiology dergisinde yayımlanan araştırma sonuçlarına göre, fiziksel egzersize alışkın olmayan kadınlar terleme konusunda zorluklar yaşıyor.
Bir İngiliz uzman, kadınların vücudunda daha az sıvı bulunduğunu, dolayısıyla erkekler kadar yüksek miktarda sıvı kaybı yaşayamadıklarını belirtti.
Osaka Uluslararası Üniversitesi İnsan Performansı Araştırma Laboratuarı'ndan Yoshimitsu Inoue'nın öncülük ettiği araştırma kapsamında, 37 kişinin, kontrol altındaki ısı altında bisiklet üzerinde bir saat sürekli pedal çevirmelerini istedi.
Egzersize katılanlar dört gruba ayrıldı: Egzersize alışkın olan ve olmayan kadınlarla, egzersize alışkın olan ve olmayan erkekler.
Sonuçta, egzersiz yoğunlaştıkça, erkeklerin daha çok ve hızlı terlediği gözlendi.
Kadınlarsa, ancak daha ileri düzeyde egzersiz yaptıklarında kendilerini sıcak hissedip terlemeye başlıyorlar.
Bu özellikle egzersize alışkın olmayan kadınlarda gözlendi.
Daha önceki çalışmalarda erkeklerin kadınlara göre daha çok ter ürettikleri, bunun da, testosteronun terleme sürecini teşvik etmesinden kaynaklandığı belirtilmişti.
Araştırmayı yürüten Yoshimitsu Inoue, "Kadınların daha az terlemesi, sıcak ortamlarda yaşayabilmeleri için gelişmiş bir uyum stratejisi olabilir.
Erkeklerin daha çok terleyebilmesiyse, daha yoğun fiziksel faaliyetleri gerçekleştirebilmelerini sağlama stratejisi olabilir." dedi.
Araştırmanın sonuçlarının, kadın ve erkeklerin sıcak dalgaları karşısında daha farklı tepkiler göstermelerine ışık tutabileceği düşünülüyor.
Araştırmacılar, kadın ve erkeklerin düzenli egzersiz yaparak sıcak dalgalarıyla daha iyi baş edecek duruma gelebileceklerini söylüyor.
Liverpool'daki John Moores Üniversitesinden Spor ve Egzersiz Okulu Müdürü Profesör Tim Cable da, terlemenin kötü değil, iyi bir şey olduğuna işaret ederek, "Terlediğimizde vücut daha hızla serinliyor." diyor.
Dünyanın çeşitli yerlerinde 100 yılı geride bırakan kişilerin sağlıklı biçimde bu yaşa ulaşmalarında, dengeli beslenme ve kalıtımın yanı sıra "baskın ve şüpheci" bir kişiliğin ve idealist yerine, pratik ve esnek bir yaşam tarzının etkili olduğu ortaya çıktı.<br />
ABD'nin önde gelen haber dergisi TIME, 4 ayrı ülkede asırlık yaşlara ulaşan kişiler üzerinde bir araştırma yaparak, uzun yaşamın sırlarını bu haftaki sayısının kapak konusu yaptı.<br />
<br />
İrade şartı<br />
<br />
"100 Yaşına Kadar Nasıl Yaşanır" başlıklı araştırma, ABD'nin New England ve Kanada'nın Nova Scotia bölgeleri ile İtalya'nın Sardinya ve Japonya'nın Okinava adalarında yapıldı. New England 100 Yaş Çalışmaları Merkezi'nden Dr. Thomas Perls, "Sağlığımızla ilgili davranışlarımızda bazı değişiklikler yaparak, hepimizin 60 yaşından sonra ömrümüze en az 25 yıl katabileceğimize inanıyorum. Ama bu, irade gerektiriyor" dedi.<br />
<br />
16 farklı kişilik özelliği var<br />
1988'den bu yana, 100 yaşına varan 145 Amerikalı üzerinde çalışma yapan Georgia Üniversitesi öğretim üyesi Leonard Poon da, bu kişilerde 16 farklı kişilik özelliğine rastladığını kaydetti ve "zorluklarla baş etmelerini" sağlayan bu özellikleri şöyle açıkladı:<br />
<br />
100 yaşına varan kişiler, daha baskın ve sözünü geçiren kişiler. İşlerin kendi istedikleri gibi gitmesinden yanalar ve bunu elde etmeye alışkınlar.<br />
<br />
"Asırlık"ların pek çoğunun huyu "kuşkucu" biçimde tanımlanıyor. Bilgileri yüzeysel düzeyde ele almıyorlar, ama önlerindeki konuyu sorguluyor ve üzerinde düşünüyorlar.<br />
<br />
İdealist olmaktan çok, pratik olma eğilimindeler.<br />
<br />
Hayata olan yaklaşımlarında daha rahat ve esnekler. Yani güçlü bir karaktere sahipler, ama katı ve sinirli değiller.<br />
100 yaşına ulaşan kişilerin ayrıca iyi bir kavrama yetenekleri var; mutlaka yüksek zekâya sahip olmayabilirler, ama sorun çözme becerileri var.<br />
<br />
alıntı
karın kası yapmak - karın kası geliştirmek - baklava karın kaslarıVücut geliştirmek isteyen sporcuların en çok dikkate aldığı ve merak ettiği konulardan birisi de baklava kaslarını nasıl çıkartabileceğidir. Vücut geliştirme sporunda fit bir görünümü ve farklı bir görselliği yansıtan baklava şekilleri günümüzde oldukça popüler durumda adından söz ettirmektedir. Bu baklava görünümünü elde etmek isteyen sporcuların ilk sorusu ise ne kadar süre sonrasında bu görünüme ulaşılabileceği ve karın kaslarının belirginleşme sürecinin ne kadar olduğudur. Yapılan vücut çalışmaları sonucunda oluşmayan baklava görünümü kasların üzerinde yer alan yağ tabakasından kaynaklanmaktadır. Yer alan karın kaslarının ortaya çıkması için kas üzeri yağların sağlıklı bir şekilde vücudunuzdan atılması gerekmektedir.
Karın kası oluşumuna engel teşkil eden yağlardan uzaklaşabilmek adına düzenli olarak mekik hareketleri dışında crunch ile dizlerin karna çekilme hareketlerinin de doğru şekilde uygulanması gerekmektedir. Bu konuda bilinen en büyük yanlış bilgilerden biri ise.. belirli bir bölge üzerinde yoğunlaşarak yapılan çalışmalarla o bölgedeki yağların eritileceğidir. Bölgesel yağ eritme diye bir kavrama bağlı kalmaksızın düzenli bir sistemle vücudun her bölgesindeki çalışmaların ayrı ayrı uygulanması gerekmektedir. Bölgesel çalışmalarla kasların gelişmesine katkıda bulunabilir fakat yağların erimesine ya da baklava görünümün oluşmasına katkıda bulunamazsınız.
Yağların erimesindeki en güçlü çalışma sistemi egzersizlerin yanında diyet yapmaktır. Yapılan diyet sonucunda elde edilen %10 yağ oranı ile karın kasları görünmeye başlamaktadır. Bir kişinin vücudunda %35 yağ oranı olduğunu düşünürsek istenilen sonuca ulaşmak için geniş bir zamana yayarak 6 ay gibi bir süreç sonunda istenilen görünüme kavuşulabilir. Yağ oranı %15 olan bir kişide ise süreci kısaltarak 2 ay gibi biri zaman içerisinde karın kaslarının belirginleşmesi, yapılan diyetle sağlanabilmektedir.
Baklava Karın Kası Çıkarmak İçin Neler Yapılmalı?
Bilinmesi ve dikkat edilmesi gereken önemli nokta ise hızlı kilo vermenin sağlıklı bir yöntem olmadığı bilincinde hareket ederek yağ yakım sürecinin sağlıklı bir şekilde zamana yayılmasıdır. Hızlı kilo vermenin olumsuz sonuçlarından birisi yağ yakma ile birlikte önemli bir oranda kas kaybının da yaşanmasıdır. Bu nedenden dolayı uygun olan oran haftada 500 ila 1000 gram kaybetmektir. Yakaladığınız ufak kalori açığı ile kas kaybı yaşamadan sağlıklı bir şekilde yağ yakımını sağlayabilirsiniz. Baklava kasları çıkarmak için en etkili egzersizleri görsel şekilde buradan inceleyebilirsiniz: Karın eritme hareketleri
Sağlıklı yağ kaybını vücudunuzda yaşatmak amacıyla;
Beslenme şeklinize düzen sağlayarak yüksek proteinli besinlerle beslenmeniz gerekmektedir.
Kalori olarak günlük harcadığınız oranın %10 ila 20’si kadarını kesin
Aldığınız gıdalara dikkat ederek besin değeri yüksek olanları tercih etmeniz önerilmektedir.
Besin değeri düşük olan şeker ile beyaz ekmek gibi rafine gıdalardan uzak durmanız gerekmektedir.
Gıda olarak sebze ve yumurta dışında kırmızı et ve beyaz et tüketimi uygun gıdalar arasında yer almaktadır.
Diyet dışında günde 30 dakika kardiyo ile mutlakla haftada en az 2 kez ağırlık çalışması yapılması gerekmektedir.
Karın kaslarının meydana gelmesi için yer alan mucize rutinlere ya da ürünlere ihtiyacınız olmadan baklavalarınıza kolaylıkla kavuşabilirsiniz. Bunun için az yemek yemeli ve düzenli bir şekilde hayatınızda spora yer vermeniz gerekmektedir. Fazla ince ya da fazla zayıf bir yapınız varsa kas yapmayı düşünebilir kas yaptığınız süreçte de buna paralel olarak hafif yağlanmalar yaşayabilirsiniz. Kas yapımı gerçekleştikten sonra ise o yağlardan yine egzersizlerle rahatlıkla kurtulabilirsiniz.
dispepsi - hazımsızlık sebepleri - hazımsızlık nasıl geçer - hazımsızlık belirtileriTıp dilinde dispepsi olarak adlandırılan hazımsızlık, her yaştan insanın sıklıkla karşılaştığı bir durumdur. Genel olarak karnın üst bölgesinde yer alan bir şişlikle gaz çıkarma şikayetleri ile kendini belli eder. Hazımsızlık, tek başına bir rahatsızlık olmaktan çok başka hastalıkların habercisi olabilir.
Hazımsızlık Belirtileri
Dispepsi belirtileri kişiden kişiye değişiklik gösterse de genel olarak şikayetçi olunan belirtileri şu şekildedir:
Karnın üst bölgesinden uzun süreli şişlik
Gaz çıkarma
Şişkinlik
Midede yanma
Ağza gelen asitli ve ekşi tat
Bacaklarda ağrı
Kabızlık
Bu beliritiler ile kendini gösteren hastalık hafife alınmadan en kısa sürede bir uzmana danışılmalıdır.
Hazımsızlık neden olur?
Hazımsızlık genel olarak yanlış beslenme kaynaklı ortaya çıkar. Ancak ilerleyen yaşlarda görülen ve uzun süren hazımsızlıklar, başka hastalıkların belirtisi olabilir. Başlıca hazımsızlık nedenleri:
Yanlış beslenme
Sindirim sistemi hastalıkları
Mide hastalıkları
Tiroid sorunları
Hamilelik
Bağırsaklardaki sorunlar
Pankreatit
Gastrit
Ülser şeklinde sıralanabilir.
Hazımsızlığın nedenlerine bakıldığında görülen ciddi hastalıklardan dolayı bu sorun hafife alınmamalıdır. Özellikle 30 yaş ve üzerindeki kişiler tarafından hazımsızlık, her zaman bir erken uyarı sistemi anlamı taşımalıdır. Erken teşhislerde yukarıdaki hastalıkların çoğu sorunsuz olarak kısa sürede tedavi edilebilir.
Bir hastalık olarak ele alındığında hazımsızlık, kısa süreli tedaviler ile iyileştirilebilir. Beslenme koşullarına dikkat edilmesi, hazımsızlık tedavisinin ilk adımıdır. Ardından hastalığın genel gidişatına göre çeşitli tedavi yöntemleri uygulanır.
karaciğerde yağlanma - karaciğer yağlanmasının sebepleri - karaciğer yağlanmasının tedavisiVücutta önemli enzimlerin üretilmesini ve taşınmasını sağlayan organlardan birisi de karaciğerdir. Metabolik parçalanmanın da yapıldığı karaciğerde yağ, protein ve karbonhidrat başta olmak üzere birçok önemli vitamin işlenir.
Karaciğer hücrelerinde aşırı yağ birikmesi, karaciğer yağlanmasına neden olur. Bu durumun başlıca nedeni ise yanlış beslenmedir. Dünyada son dönemlerde bu vakaların artmasının nedeni fast-food ve hazır gıda ağırlıklı beslenme alışkanlığının yaygınlaşmasıdır. Karaciğer yağlanması, obezite, diyabet ve kalp-damar hastalıklarına neden olur.
Beden kitle indeksi normal olan bir insanın karaciğerindeki yağ oranı yüzde 5 ve daha az seviyelerdedir. Kilo aldıkça bu organdaki yağ miktarı da artar. Sonuç olarak da işlev ve yapı bakımından karaciğer sorumluluklarını yerine getiremez. Bu durumun önüne geçebilmek için kötü beslenme alışkanlığı, alkol ve fazla ilaç kullanmından uzak durulmalıdır.
Karaciğer yağlanmasının tedavisine başlanmadan önce bu durumun nedeni saptanır. Rahatsızlığın ilaçla kesin bir tedavisi yoktur. Yaşam alışkanlıklarındaki değişikliler ile iyileşme amaçlanır.
Alkol kullanımının fazla olmasından dolayı meydana gelen yağlanmalarda alkol alımının kesilmesi ile tedaviye başlanır.
Fazla kilo yağlanmanın başlıca nedenleri arasındadır. Bundan dolayı hastaların her gün en az bir saat boyunca yürüyüş yapması veya kardiyo çalışmalarında bulunması gerekir.
Doktor onayı olmadan ilaç, vitamin gibi bitkisel destekler alınmamalıdır.
Hazır gıdalardan ve aşırı yağlı gıdalardan uzak durulmalı, günde üç öğün olarak planlı bir şekilde beslenilmelidir. Doktorların verdiği diyet listelerine mutlaka uyulmalıdır.
Sebze, meyve, lifli gıdalar, beyaz et tedavi sürecinde tüketilmesi gereken gıdalardır.