BiR-DOST

BiR-DOST

Admin
13.01.2008
Genel Kurmay Başkanı
525.784
Hakkında

  • ayaklarda uyuşma - ayak ağrısı şikayeti - ayak sinirleri hasarıİnsan sağlığında ayaklarımıza dair tüm ayrıntılar önemlidir. Ayaklarımızdaki küçücük bir ağrı ya da acı o günü evde geçirmemizin nedeni olmaya yetmektedir. Ayaklarımıza dair yaşayabileceğimiz sıkıntıların başında ayak uyuşması gelmektedir.

    Peki ayak uyuşmasının başlıca nedenleri nelerdir?

    Kısa zaman önce ayağınızı burktuysanız ayağınızda karıncalanma yaşamanız çok normaldir.
    Romatizmal özellikli bir artritiniz varsa ayak uyuşması yaşayabilirsiniz.
    Kilo sorununuz varsa (ancak kilo sorunundan kastımız kafanıza taktığınız 1-2 kilo fazlalığınız değildir. Aşırı kilolu grubuna giriyorsanız bu başlığın kapsamında olursunuz.) ayak uyuşması durumu doğabilir.
    Ayaklarınızda sık sık uyuşmalar oluyorsa bu durum kalp rahatsızlığının bir işareti olabilir. Bunu atlamayın.
    Diyabet, bir sistemik metabolik rahatsızlıktır. Eğer böyle bir rahatsızlığınız varsa ayak uyuşması şikayetleri yaşamanız normaldir.
    Böbrek hastalıkları bu durumu doğurabilir. Eğer ayak uyuşmalarından şikayetinizi varsa en kısa zamanda böbrek kontrolünden geçin.
    Varisler, ayak uyuşmaları için birer devetiyedir. Varisten kaynaklı ayak uyuşmasını önlemek için uzun süre aynı pozisyonda kalmayın. Arada oturup arada hareket ederseniz varis kaynaklı ayak uyuşmalarını minimuma çekebilirsiniz.
    Ayak ya da bacak sinirleriniz zarar görmüşse ayak uyuşması yaşayabilirsiniz.
    Ayak uyuşmaları sık sık şikayet ettiğiniz bir durumsa toplardamar iltihaplanması sorunuyla karşı karşıya olabilirsiniz.
    Ayak uyuşması o bölgedeki kan oranının azaldığının işareti olabilir.
    Geçici ayak uyuşmaları yaşıyorsanız ayakkabınızın darlığından olabilir. Bunu çözmek diğer sorunları çözmeye kıyasla çok basit bir işlemdir.
    Uzun süre ayakta kalmak geçici uyuşmalara neden olabilir. Gün içinde mulaka dinlenin.
    Bacak bacak üstüne atarak oturmak ayak uyuşmalarna neden olur. Oturuşunuzu değiştirerek bu sorunu ortadan kaldırabilirsiniz.
    Gut hastalığının belirtilerinden biri de ayak uyuşmasıdır. Ayak uyuşması sorunu sık sık gündeminizdeyse bu şıkkı da göz önünde bulundurun.

    Şikayetlerinizin kaynağı ne olursa olsun mutlaka doktor desteği alın.

    alıntı
#22.10.2015 17:51 1 0 0
  • KOAH nedir - KOAH sebepleri - kronik obstrüktif akciğer hastalığı - KOAH çeşitleri - KOAH tedavisiKOAH, Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. "Kronik" kelimesi "uzun süredir devam eden" anlamındayken, "Obstrüktif" ise "tıkayıcı" demektir. Daha sade bir ifadeyle "tıkanıklığı süreklilik gösteren akciğer hastalığı" denebilir.

    Bu hastalığa neden olan en önemli faktörler sigara bağımlılığı, çalışma ortamında solunan zehirli gazlar, hava kirliliği ve genetik olarak belirli enzimlerin eksikliğidir.

    KOAH hastalığı nasıl oluşur?

    Hastalığın belirtileri kırklı yaşlardan sonra genellikle hala sigara içen, uzun süre içmiş olan ya da uzun süredir içmiş ve sonra bırakmış olan kişilerde görülür. Sigara dumanı nefes borularına ve akciğerdeki hava keseciklerine çeşitli zehirli gaz ve maddeleri biriktirir. Yıllar geçtikçe bu zehirli maddeler akciğerdeki bronşların yapısını bozar ve sonunda harap eder. Akciğerlerdeki bu yapı bozukluğu kana geçen oksijen seviyesini azaltır, dolayısıyla vücut, oksijen eksikliğinden kaynaklanan çeşitli rahatsızlıklara yakalanır.
    Hastalığın başlangıcında öksürük ve sabahları az miktarda balgam görülür. Sigara içen hastalar bu durumu normal sayarlar. Hastalık ilerlerse öksürükler şiddetlenir ve balgam miktarı gittikçe artar. Koşma, merdiven çıkma ya da hızlı yürüme gibi aktivitelerde nefes darlığı hissedilir.

    KOAH hastalığının çeşitleri nelerdir?

    Nefes darlığının şiddetine göre KOAH dört gruba ayrılır:

    Hafif KOAH: Ağır fiziksel aktiviteler yapıldığında, hızlı yürüme ve merdiven çıkma sırasında bazen nefes darlığı hissedilir.
    Orta KOAH: Hafif KOAH'taki belirtilere ek olarak bazen günlük işler yapılırken dahi nefes darlığı hissedilir. Gece uykusunda sorun yoktur ve nefes darlığı nedeniyle uykusuzluk yaşanmaz.
    Ağır KOAH: Günlük işler yapılırken nefes darlığı artar. Şiddetli halsizlik, merdiven çıkmada çok zorlanma ve geceleri nefes darlığı nedeniyle uyku problemleri yaşanır.
    Çok ağır KOAH: Devamlı nefes darlığı yaşanır (oturuken bile), yürümek zorlaşır. Çok fazla terleme, dilde, dudaklarda, parmaklarda morarma, çarpıntı, yoğun baş ağrısı, uyku düzeninde bozulma, unutkanlık ve dikkatsizlik artışı, sinirlilik, zayıflama, cinsel güçte azalma, çeşitli mide rahatsızlıkları, hazımsızlık ve kabızlık gibi bağırsak rahatsızlıkları, el ve ayaklarda karıncalanma, uyuşma ve yanma hissi gibi rahatsızlıklar yaşanır. Çok ileri seviyelerde kalp yetmezliği, ayaklarda su toplama oluşur ve hastalar günün en az yarısını oksijen makinesine bağlı geçirmek zorunda kalırlar.

    KOAH nasıl teşhis ve tedavi edilir?

    Balgam, nefes darlığı ve öksürük gözlemleyen kişiler hemen solunum testi yaptırmalıdır. Kolayca uygulanan bu testte derince nefes alınır ve alınan nefes solunum test cihazının borusuna hızla geri üflenir. Sigara içen ve 40 yaşını aşmış herkesin yılda bir kez solunum testi yaptırması önerilir. Solunum testi sayesinde KOAH teşhisi konur ve hastalığın şiddeti belirlenir.
    Öncelikle sigaranın bırakılması, tozlu ve dumanlı ortamlarda çalışılmaması, bulunulmaması ve düzenli ilaç tedavisi gereklidir. Düzenli tedavi ile bronşlardaki ve hava keseciklerindeki bozulmaların ilerlemesi azalır. İlaçlar ve tedavi hastalığın ilerlemesini önlemez, sadece nefes darlığını azaltmaya yararlar.


    alıntı
#22.10.2015 17:29 1 0 0
  • adaçayının yararları - adaçayı neye iyi gelir - asaçayı nasıl kullanılır - adaçayı gargarasıLatince isminin anlamı iyileştirmek olan adaçayı çok eski zamanlardan beri tedavi amaçlı birçok alanda kullanılmaktadır. Öyle ki birçok hastalıkla savaşmaya ve korunmaya yardımcı olan adaçayının bu koruyucu etkisinden olsa gerek bir dönem kötü ruhlardan korunmak amaçlı tütsü şeklinde yakılarak kullanılan bir batıl inanç bile mevcuttur. Hem tadının yumuşak ve aromalı olması hem de hoş kokusu ile birçoğumuzun evinde vazgeçilmez olan adaçayını klasik bitki çaylarından ayıran tedavi edici özelliklere yazımızda yer vereceğiz.

    Grip, soğuk algınlığı ve nezlenin yol açtığı boğaz sorunlarına karşı kullanılan gargaraların içeriğinde bulunan adaçayını evde çay şeklinde hazırlayıp soğutarak gargara şeklinde kullanmamız da faydalı olacaktır. Ayrıca uçuk kremlerinin içeriğinde de adaçayı bulunmaktadır. Solunum yolları enfeksiyonları, grip, nezle ve boğaz ağrısı ile savaşmada birebir olan adaçayı bunlar dışında daha birçok olumlu etkiye sahiptir. Özellikle grip salgınının yaygın olacağı mevsim geçişlerinde her gün bir bardak adaçayı içmek hem yetişkinlerde hem çocuklarda koruyucu etki yaratacaktır.

    Bunlar dışında detoks etkisi ile toksinlerin vücuttan atılmasına, solunum yollarının açılmasına yardımcı olarak bronşit ve astım sorunlarının azaltılmasına yardımcıdır.
    Gargara suyu olarak kullanılmasının bir diğer nedeni diş eti iltihaplarının ve ağız yaralarının tedavisinde olumlu etki yaratmasıdır.
    Sakinleştirici etkisi ile stresi azaltır. Bu etkisi ile menopoz sonrası belirtilerin azaltılmasına yardımcı olduğu bilinir. Sakinleştirme etkisi ile sinirsel baş ağrısını da hafiflettiği gözlemlenmiştir.
    Ayrıca hafızayı güçlendirmesi yönüyle Alzheimer hastalığında yararlıdır.
    Beyin fonksiyonlarının gelişmesini sağlar.
    İdrar yolları enfeksiyonunun vücuttan atılmasına katkı sağlar.
    Karaciğer ve safra kesesi için faydalıdır.
    Kan şekerinin düşürülmesinde ve mantar enfeksiyonları ile savaşmakta kullanılır.
    Saçlar üzerindeki bilinen olumlu etkisi ise beyazlamanın yavaşlamasına yardımcı olmasıdır.

    Akdeniz'e kıyısı olan bölgelerde yetişen griye çalan yeşil renkli ve sivri uçlu yapraklı adaçayı tarih boyunca geniş kapsamlı tedavi yönüyle doğal tedavi formüllerinde hem de hoş tadı ve kokusu ile çay olarak bolca tüketilmiştir. Günümüzde her aktarda hem kuru yaprak halinde hem de toz halinde bulabileceğimiz adaçayı hemen hemen her kafenin menüsünde de yer almaktadır. Bahsettiğimiz faydalardan yararlanmak amacıyla günde bir ya da iki fincan adaçayı 2 çay kaşığı toz ya da bir tutam kuru yaprak şeklinde sıcak su ile demlenmeli 5- 10 dakika bekletildikten sonra tüketilmelidir. Bal ve limon ile doğal yollarla tatlandırabileceğiniz adaçayını evinizden eksik etmemenizi öneriyoruz.

    alıntı
#21.10.2015 21:22 1 0 0
  • çuha çiçeğinin özellikleri - çuha çiçeği nelere iyi gelir - çuha çiçeği yağı - çuha çiçeği çayı - ayı kulağı bitkisiAyıkulağı, evvelotu ve su çiçeği gibi isimleri ile de bilinen çuha çiçeği, çuha çiçeğigiller familyasına ait bir süs bitkisidir. Doğada serbest halde bol miktarda yetişen çuha çiçeği dekorasyonda kullanılması amacıyla da yetiştirilir. Ortalama olarak Kasım ayından Mayıs ayına kadar çiçek açar. Çiçeklerinin rengi yetiştikleri sıcaklığa bağlı olarak kırmızı ya da beyaz olabilir.

    Çuha çiçeği süs bitkisi olarak kullanılmasının yanı sıra çok sayıda hastalığa iyi gelmesi ile de tanınır. Zengin bir içeriğe ve güçlü özelliklere sahiptir. Çuha çiçeğinin yaygın olarak bilinen faydaları şu şekildedir:

    Regl dönemi sancılarını azaltır.
    Bağışıklık sistemini güçlendirir.
    Kemik yapısına katkı sağlar.
    Romatizma ağrılarına iyi gelir.
    Vücutta biriken toksik atıkların atılmasını sağlar.
    Akneleri tedavi eder.
    Egzema ve benzeri kaşıntılı, döküntülü deri hastalıkları için faydalıdır.
    Astım ve bronşit için faydalıdır.
    Regl dönemlerini düzene sokar.
    İştah açıcı özelliği vardır.
    Üst solunum yolu enfeksiyonlarına iyi gelir.
    Öksürüğü keser.
    Migren ağrılarına iyi gelir.
    İdrar söktürücüdür.
    Hücre yenilenmesini tetikler.

    Çuha Çiçeğinin Kullanım Şekilleri

    Çuha çiçeğinin en yaygın kullanım şekli çay olarak demleyip tüketmektir. Çiçekleri ve kökleri kurutulduktan sonra kaynar suda demlendirilerek çay elde edilebilir. Taze yaprakları da haşlanarak çay yapılır.

    Diğer bir kullanım yöntemi ise taze yapraklarının salatalara eklenmesi şeklindedir. Bu şekilde çuha çiçeğinin etkilerinden doğrudan yararlanılabilir.

    Çuha çiçeği yağı da çuha çiçeğinin sık tercih edilen kullanım şekillerinden birisidir. Çuha çiçeği yağı doğrudan vücudun ilgili bölgesine masaj yapılarak uygulanabilir. Ayrıca bir bardak kaynar suya ya da bir kesme şekere bir iki damla damlatılarak da tüketilmesi mümkündür. Çuha çiçeği yağının MS hastalığının etkilerini azlatmada faydalı olduğu bilinir.

    Bu bitkiyi tüketmenin bilinen bir yan etkisi söz konusu değildir. Ancak bu konu üzerindeki araştırmalar devam eder. Bu nedenle tüketim şekillerinin hiç birinde aşırıya kaçılmamalıdır. Aksi takdirde beklenmedik etkiler ortaya çıkabilir. Emziren ve hamile kadınların dikkatli kullanması tavsiye edilir. Bununla birlikte kronik bir hastalığın varlığında ya da düzenli ilaç kullanımı durumunda uzmana danışmadan kullanılmaya başlanmamalıdır.

    alıntı
#21.10.2015 21:11 1 0 0
  • devedikeninin özellikleri - devedikeni bitkisi - devedikeni nelere iyi gelir - devedikeni nasıl kullanılır - devedikeni çayıPapatyagiller familyasından dikenli bir bitki olan devedikeni halk arasında meryemana dikeni ya da sütlü kengel isimleri ile de bilinir. Boyları bir metreye kadar uzayabilir. Genellikle yol kenarlarında ve boş arazilerde serbest halde yetişir. Çiçekleri mor renklidir. Yapraklı açık yeşil renkli olup diken şeklindedir.

    Devedikeni sağlığa faydalarıyla bilinen bir bitkidir. Uzun yıllar boyunca çeşitli hastalıkların tedavisinde kullanılmıştır. Devedikenin yaygın olarak bilinen faydaları şu şekildedir:

    Prostata iyi gelir.
    Karaciğer üzerinde güçlü etkileri olduğu bilinir. Bu nedenle karaciğerden kaynaklanan çeşitli hastalıkların tedavisinde sıklıkla kullanılır.
    Vücutta biriken toksik maddelerin atılmasını sağlar.
    Kabızlığı önler.
    Midenin ve bağırsakların çalışmasını düzene sokar.
    İştah açar.
    Anne sütünü arttırıcı özelliği vardır.
    Ateş düşürücüdür.
    Ağrı kesici etkisi vardır.
    Safra kesesinde meydana gelen rahatsızlıklar üzerinde etkilidir.
    Hücre yenilenmesini tetikler.
    Çeşitli kanser türlerine karşı etkili olduğu deneyler ile kanıtlanmıştır.

    Devedikenin Kullanım Şekilleri

    Devedikeni hastalıkların tedavilerinde de sıklıkla kullanılır. Devedikenin güçlü etkilerinden yararlanmak için çeşitli tüketim yolları mevcuttur.

    Devedikeni Çayı: Devedikeninin tohumları ezilir. Ezilmiş tohumlardan yarım yemek kaşığı kadarı bir bardak suda kaynatılır. Ağzı kapalı şekilde on beş dakika demlenmesi beklenir. Ardından süzülerek tüketilebilir. Devedikeni çayı günde üç defa içilebilir. Sabahları aç karnına içilmesi faydalıdır. Öğle vaktinde yemekten yarım saat önce içilebilir. Gece uyumadan yarım saat önce de son kez içilebilir. Daha fazla tüketilmemelidir.
    Devedikeni Tohum ve Yaprak Çayı: Bir adet devedikeninin yaprağı, kökü ve iki veya üç tutam kadar tohumu bir litre suda kaynatılır. On beş dakika kadar demlendirildikten sonra süzülerek içilebilir. Günde üç defa bir çay bardağı şeklinde tüketilebilir.

    Devedikeni tohumları toz haline getirilerek kullanılabilir. Ancak yaygın bir yöntem değildir. Güçlü etkileri olan bir bitki olduğu için kullanımında aşırıya kaçmamak gerekir. Bununla birlikte kesin olarak tespit edilmiş yan etkileri söz konusu değildir. Meme kanseri olan ya da olma riski yüksek olan kişilerce kullanılmaması gerektiği konusunda uzmanların fikir birliği yaptığı bilinmelidir.

    alıntı
#21.10.2015 21:07 1 0 0
  • çoban çantası bitkisi - tek yıllık otsu bitkiler - çoban çantası bitkisi nelere iyi gelirTurpgiller familyasına ait çoban çantası tek yıllık otsu bir bitkidir. Ortalama yarım metre boyunda olan çoban çantası kurak iklimlerde sıklıkla yetişir. Aralık ve Ocak aylarında çiçek açar. Kurak ve soğuk iklimin yaygın olduğu yerlerde serbest halde yetişir. Halk arasında kuşkuşotu, çoban torbası ve cıngıldaklı ot isimleri ile de bilinir.

    Çoban çantası insan sağlığı için oldukça faydalı bir bitkidir. C ve K vitaminleri açısından oldukça zengindir. İçeriğinde ayrıca çok sayıda mineraller ve başka bileşenler bulunur.

    Çoban Çantasının Faydaları

    İdrar söktürücüdür.
    Kanamalarda kanı durdurucu etkisi vardır.
    Regl döneminde aşırı kanaması olanlar için tavsiye edilir. Kanama miktarını normalleştirdiği bilinir.
    Cilt hücrelerinin yenilenmesini tetikleyerek erken yaşlanmayı önler.
    Kas erimesine iyi geldiği bilinir.
    Varisler için faydalıdır.
    Hemeroid tedavisinde büyük faydaları vardır.
    Tansiyonun dengelenmesini sağlar.
    Böbrek rahatsızlıklarına iyi gelir.
    Kabızlığı ortadan kaldırır.
    Mide ve bağırsakların çalışmasını düzenler.
    İshali keser.
    Uykusuzluk sorununu giderir.

    Çoban çantası bunlar gibi çok sayıda rahatsızlık üzerinde iyileştirici etkiye sahiptir. Çoban çantası bitkisinin iyileştirici gücünden yararlanılması için uygun şekilde kullanılması gerekir.

    Çoban Çantasının Tüketim Şekilleri

    Çoban çantasının en yaygın kullanım şekillerinden birisi çay yapımıdır. 1 litre kaynamış suya elli gram kadar bitki ilave edilir. Ortalama on dakika demlendirildikten sonra süzülür. Elde edilen çay yemek aralarında birer çay bardağı olarak günde üç defa tüketilir.

    Çoban çantasının özsuyu da doğrudan tüketilebilir. Özsu elde edikmesi için taze haldeki çoban çantaları preslenerek suları çıkartılır. Elde edilen özsu bir bardak sıcak suya birkaç damla damlatılarak tüketilebilir. Kalan özsu buzdolabında saklanabilir.

    Çoban çantasından tentür yapımı da oldukça yaygındır. Yeni çiçek açmış iki avuç dolusu çoban çantası çok ince şekilde kıyılıp bir şişeye koyulur. Üstüne %38 oranında alkol içeren vodka ya da cin gibi bir alkol ilave edilir. 15 gün güneşli bir ortamda bekletilir ve süzülerek kullanılabilir.

    Çoban çantasının bilinen bir yan etkisi yoktur; ancak yine de dikkatli kullanılmalıdır.

    alıntı
#21.10.2015 21:04 1 0 0
  • çitlenbik nedir - celtist - çitlenbik nelere iyi gelirKaraağaçgiller familyasından olan çitlenbiğin Latince adı celtistir. İnsanlar arasında menengiç olarak da bilinir. Türkiye'nin Güneydoğu Anadolu, İç Anadolu ve Akdeniz bölgelerinde yetişir. Yapısında bulunan etkin maddeler, vitamin ve mineraller nedeniyle pek çok hastalığın tedavisinde etkin olarak kullanılır. Çitlenbik sağlığa oldukça faydalı bir bitkidir.

    Başlıca faydaları şunlardır:

    Balgama iyi gelir.
    Antiseptik özelliğiyle yaraların iyileşmesinde kullanılır.
    Öksürüğün başlangıçta ortaya çıkan belirtilerini ortadan kaldırır.
    Nefes darlığına iyi geldiği bilinir.
    İdrar söktürücüdür, idrar yollarındaki sorunları giderir.
    Ağızdan akan suların kesilmesinde etkisi olduğu bilinir.
    Midede oluşan hastalıkların ve sancıların geçmesine yardımcı olur.
    Kandaki kolesterolü düşürerek damar sertliğini ve kalp rahatsızlıklarını önler.
    Böbreklerde meydana gelen kum ve taş sorunlarının geçmesine yardımcı olur.
    Ayakların terlemesini önler ve terden kaynaklanan ayak kokusunu gidermekte kullanılır.
    İştah açıcıdır, kilo almaya yardımcı olur.
    Çitlenbik meyvesi yaşlanmaya karşı kullanılır.
    Saçları beyazlayanlar için yaprakları saçlara sürülürse siyahlatıcı etki yapar.
    Meyveleri müshil etkisi gösterir.

    Çitlenbik ağacının yaprak, meyve, tohum ve sakızları kullanılır. Sakızının faydası genellikle mide ülseri içindir. Bal ile macun kıvamına getirilerek kullanılır. Bu macun aç karnına bir tatlı kaşığı kadar yenildiği zaman etkilerini gösterir. Tohumları dövülerek bal ile macun kıvamına getirilirse yine aynı etkileri gösterir. Çitlenbik aynı zamanda çay olarak da kullanılır. Yapraklarından elde edilen çay oldukça faydalıdır. Çitlenbik çayı için kurutulmuş yapraklar bir fincan kaynar suya atılır ve 10 dakika kadar bekletilir. Çay demlendikten sonra günde 2-3 bardak olacak şekilde bal ile tatlandırılarak içilebilir. Çitlenbiğin kahveside yapılır. Çitlenbik tohumları ezilerek kahve yapılabilir.

    Bu bitkinin herhangi bir yan etkisi bulunmaz. Ancak yapısında bulunan etkin maddelerden dolayı düzenli olarak kan inceltici ilaçlar veya tansiyon ilaçları kullanların doktorlarına danışmadan tüketmemeleri tavsiye edilir. Bazı kişilerde alerjik reaksiyonları gösterebileceği için ise beklenmedik bir durum olması halinde kullanımı bırakılmalıdır. Bütün alternatif tıp ve bitkisel yöntemlerin kullanılmasında bir doktor tavsiyesi alınmalıdır. Bilinçli bir şekilde, aşırıya kaçmadan kullanılmalıdır.

    alıntı
#21.10.2015 21:02 1 0 0
  • sedef otu nedir - sedef otunun içerdiği vitaminler - sedef otu nelere iyi gelirÇiçekli bir bitki olan sedef otu Sapindales familyasına ait bir bitkidir. Yaprakları almaşık bir yapıda ve üzerinde yağ bezeleri barındırır. Yaprak yüzeylerinin saydanımsı olmasının nedeni budur. Yapısı bakımından otsu ve odunsu türleri bulunur. Boyları 100-60 cm arasında değişir. Üzerinde sarımsı renkte çiçekleri vardır. İnsan sağlığına oldukça faydalı olan bu bitki tıp dünyasında da kullanımı oldukça yaygındır.

    Sedef Otunun İçerdiği Vitaminler Nelerdir?

    Yaprakları üzerinde alkoloitler, uçucu yağlar, P vitamini, reçine, tanen ve rutin adı verilen glikozit ve pektin bileşenleri barındırır. Yaklaşık olarak 50 türü olduğu bilinir. Bazı türleri birçok vitamin içerebildiği gibi bazıları vitamin açısından oldukça az olduğu bulunmuştur. Genellikle çay olarak tüketilir. Yemek ve salatalarda da farklı bir tat oluşturulabilir.

    Sedef Otunun Faydaları Nelerdir?

    Diğer yeşil otlar gibi sedef otununda birçok faydası bulunur. Kan şekerini önemli ölçüde düşürücü etkisi bulunur. Sinir sistemini uyararak ve koruyarak yatıştırıcı özelliği vardır. Vücuttaki gazın giderilmesinde etkilidir. Sindirim sistemini koruyarak sindirime yardımcı olur. Bağırsakta üreyen zararlı solucanların düşürülmesini sağlar. Damar sağlığını koruyarak kalp çarpıntısını giderir. Eklem ağrılarına faydalı olup romatizma ağrılarının hafiflemesini sağlar. Böcek kovucu özelliği vardır. Göz sağlığına oldukça faydalıdır. Uyarıcı ve terletici özelliği bulunduğundan vücuttaki harareti alır. İyi bir regl söktürücü olarak da bilinir. Bu dönemde oluşan ağrıları hafifletir. İyi bir antiseptiktir. İştah açar. Cilt temizliğinde de kullanılır. Varislere oldukça faydalıdır.

    alıntı
#21.10.2015 20:46 1 0 0
  • meningokok menenjiti - menenjit nasıl bulaşır - menenjit belirtileriSon derece tehlikeli olarak bilinen bu hastalığa "meningokok" adlı mikrop yol açmaktadır. Hastalığa davetiye çıkartan bu mikroplar boğazda bulunur fakat hastalık oluşturma oranı binde birdir.

    Bulaşıcı Menenjit Kimlerde Görülür?
    - bebeklik çağındaki zayıf bünyeli çocuklarda sıklıkla görülür.
    - bundan başka dengeli beslenemeyen ve uyku sorunu çeken, aşırı yorulan genç erkekler de hastalığa yakalanabilir.

    Bulaşıcı Menenjit Nasıl Bulaşır?
    Menenjit mikropları vücudu dirençsiz yakaladıklarında kana karışıp oradan beyin zarına ulaşırlar. İşte bu olaydan birkaç gün sonra (yani mikropların beyin zarına yerleşmelerinden birkaç gün sonra) hastalık belirtileri ortaya çıkar.

    Bulaşıcı Menenjit Belirtileri ve gelişim süreci
    - kusma
    - aşırı baş ağrısı
    - ensede sertlik
    - titreme nöbetleri aniden başlar.
    - hasta başını öne eğemez.
    - peşinden sırt tutulması görülür.
    - karın son derece gerginleşir.
    - hasta yan olarak ve bacaklarını karnına çekerek uyur.
    - derisi en küçük dokunmalara karşı bile hassaslaşır.
    - ilerledikçe yüksek ateş, yüzde kızarıklık ve deride döküntüler görülür.

    Neler yapılmalı?
    Bu ilk belirtileri görür görmez mutlaka hekiminize başvurunuz ve derhal tıbbi tedaviye başlayınız. Ne kadar erken teşhis konulursa mikroplarla mücadelede o kadar kolay olur. Antibiyotik tedavisi ile birlikte savaşmaya başlarsınız. Bu şekilde vücudun kaybettiği sıvı geri kazandırılmış olur.
    Son olarak hastalık bulaşıcı özellik taşıdığından hasta diğer aile fertlerinden uzaklaştırılmalıdır. Kullandığı ya da temas ettiği tüm eşyalar dezenfekte edilmelidir.

    alıntı
#20.10.2015 22:40 1 0 0
  • dijital demans nedir - dijital teknoloji beyne zarar mı veriyor - teknoloji hastalıkları - akıllı telefonların zararlarıGüney kore'de ergenlerin ve genç erişkinlerin, giderek artan oranda dijital demans belirtileri gösterdiklerini biliyor muydunuz'peki dijital demans nedir'daha fazlası için okumaya devam edin. Demans genellikle beyni etkileyen, bellek ve konsantrasyon bozulmasına yol açan yaşla ilgili bir hastalıktır. Demans tanısı konan yaşlılar genellikle unutkandır ve telefon numaraları, iletişim bilgileri, ve insanların isimleri gibi en basit şeyleri bile hatırlamakta çok güçlük çekerler. Peki; bu bilişsel gerileme belirtilerinin 20'li, 30'lu yaşlardaki gençlerde gözlenmeye başladığını söylesek ne derdiniz'araştırmacılar bu erken oluşumlu demans için yeni bir sözcük "dijital demans" ürettiler.

    Gençlerde gözlenen dijital demans, akıllı telefonların aşırı kullanımına bağlanmıştır. Bilgisayar ve televizyon önünde çok uzun zaman harcayan ve çok fazla dijital oyun oynayanlar gittikçe artan oranda dijital demans belirtileri göstermeye başladılar. Dijital teknolojinin aşırı kullanımı beyine zarar verip, gençler arasında geçici hafıza kayıplarına neden olmaktadır. Gençlerin akıllı telefonlara bağımlılığı hafıza, konsantrasyon ve dikkat süresini düzenleyen beynin bir parçasını negatif etkilemektedir.


    Güney kore, dijital teknoloji alanında benzeri görülmemiş bir büyüme gösterdikten sonra, dijital demans vakalarının sayısında endişe verici bir artış bildirdi. Seul'de denge beyin merkezi'nde çalışan bir hekim olan byun gi-won, akıllı telefonların aşırı kullanımının gençler üstündeki tesirini incelemek için bir çalışma başlattı. Güney kore'de gençlerin teknolojik cihazlara çok büyük bağımlılıkları olduğu ve bunun beyin işlevlerini etkileyerek demansın erken belirtilerine yol açtığı sonucuna vardı. Hekimin araştırmasına göre güney kore'deki gençlerin %64'ünden fazlası akıllı telefon kullanmaktadır ve seul'daki her 5 kişiden 1'i günde yedi saatten fazla süreyi akıllı telefon kullanarak geçirmektedir. Bundan başka, güney kore %83' ün üstünde kolay internet erişimi ile dünyanın en yüksek internet erişimi olan ülkelerden biridir.

    Beynin sağ tarafı bellek, dikkat, düşünme, duygu ve fikirlerin işlenmesi gibi bilişsel işlevleri destekler. Diğer yandan, beynin sol yarımı mantık ve muhakeme ile bağlantılıdır. Byun gi-won'a göre dijital cihazların aşırı kullanımıyla sol beyin aşırı çalışırken sağ beyin çok az kullanılır. Uzun zaman boyunca beynin bu kısımlarının az kullanımı hafıza sorunlarına yol açmaktadır ve dijital demans belirtilerine sebep olmaktadır. Byun gi-won'a göre akıllı telefonların sık kullanımı beynin düzgün büyümesini önler. Akıllı telefonların çıkışıyla bilgi bundan böyle basitçe bu cihazlarda saklanabilir ve daha sonra tek bir dokunuşla bu bilgilere erişilebilir, bu sayede bundan böyle bir şeylerin hatırlanmasına gerek yoktur. Teknolojinin bu şekilde kötüye kullanılması beyin gelişimine zarar vermektedir ve gençler arasında gittikçe artan unutkanlığa neden olmaktadır.

    Los angeles'daki california üniversitesi araştırmacıları tarafından yapılan başka bir çalışmada uzun müddet mesajlaşma ve bilgisayarda vakit geçirmenin zayıf hafıza ve konsantrasyondan sorumlu olduğu düşünülmektedir. Güney kore'de hekimler, çocukların ve gençlerin akıllı telefonlara ve xbox oyunlarına olan bu bağlılıklarından dolayı olabildiğince kaygılılar. Dijital teknolojiye gereğinden fazla değer vermek ve bu teknolojinin hayatımızın daha derinlerine girmesi gibi sebepler bu nedenle gençlerde rapor edilen bilişsel fonksiyon kayıpları hakkında raporlar artmaktadır. Genellikle ciddi bir kafa travması geçiren ya da yaşlılarda gözlenen bu bilişsel gerileme belirtilerinin bundan böyle gençlerde gözlenmesi olabildiğince endişe vericidir. Bir alman nörolog olan dr manfred spitzer, yazdığı kitabı "dijital demans" da teknolojiye olan bağımlılığın kötü tesirlerini vurgulamaktadır. Yazar cep telefonu ve dizüstü bilgisayarların bu yoğun kullanımının bir çocuğun beyin gelişimi üstünde olumsuz etkiye sahip olabileceğinden bahseder ve almanya'da sınıflarda akıllı telefonlar, dizüstü bilgisayarlar ve benzeri teknoloji araçların kullanımına müdahale edilmesi gerektiğini düşünmektedir. Kullanımlarının azaltılması için yetkililere çağrıda bulunmuştur. Şu anki bulgular, aşırı dijital teknoloji kullanımı ile kognitif bulgular arasındaki ilişkiyi göstermektedir.


    alıntı
#20.10.2015 21:06 1 0 0
  • fibromyalji nedir - fibromyalji hastalığı - fibromyalji sebepleri - fibromyalji belirtileriFibromiyalji kavramı, esasında toplumun büyük bir kısmının maruz kaldığı fakat ismi bilinmeyen bir rahatsızlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Çoğu kişiyi rahatsız eden ancak hep göz ardı edilen ya da önemseyen bu rahatsızlık, toplumda olabildiğince fazla karşılaşılmakta olan bir rahatsızlıktır. Sabahları yorgun uyanmak, gün içerisinde kendini hep yorgun hissetmek, bu hastalıkla alakalı durumlardır. Toplumun büyük bir kesiminin rahatsız olduğu bu hastalık, boyunda, sırt kısmının üst tarafında ve kalçalarda meydana gelen ve kendini kas ya da eklem ağrıları ile birlikte hissettiren bir eklem ve kas hastalığı olarak tıp literatüründe yerini almış bulunmaktadır.

    Son yıllarda modern toplumun hakim olduğu günümüzde yaşam temposu olabildiğince artmış ve yükselmiş durumdadır. Bu durum ise, bu tür ağrıların toplumun çoğu kesiminde oluşmasının başlıca nedenleri arasında yer alan en esas etkenlerden birisidir. Vücudun belirli bölgelerinde meydana gelen bu tür ağrılar, maruz kalınan kişilerce bazı nedenlere bağlanmaktadır ve bu sebeple de tıbbi bir yardım gereğine gereksinim duymamaktadırlar. Maruz kalınan kişilerce bu ağrıların sebebi olarak ise, gün içinde ters bir hareket etmek, yorgunluk ve uyunulan zeminin rahat olmaması gibi nedenlerle ilişkilendirilmektedir. Tıp literatüründe yerini almış olan fibromiyalji hastalığına, ne gibi sorunların sebep olduğu tıp biliminde tam olarak bilinememektedir. Yani bu konuda tam bir netlik yoktur. Fakat bu durumun yanısıra bu tür ağrıları uyku düzensizliği, aşırı stres ve de depresyon gibi faktörlerin tetikliyebileceği söylenmektedir.

    Bu hastalığın teşhisinde ise bazı yakınmalar bulunur. Bu yakınmalar ise; boyun, kalça ve sırt bölümünde meydana gelen ve uzun süre geçmeyen ağrılar, yine bu bölgelerde oluşan karıncalanma durumları, his kayıpları ve de bu tür durumlara eşlik etmekte olan baş ağrıları gibi rahatsız edici boyutlarda olan yakınmalardır. Fibromiyalji hastalığında en fazla yakınılan durumlar bunlarken, bu hastalığın teşhis konduktan başlayarak hastalığın tedavisinde en fazla kullanılan ve bu hastalıkta en başarı belirten tedavi yöntemi olan fizik tedavi kullanılıyor. Bu hastalıkta en etkili tedavi yöntemi olan fizik tedavi, hekimin belirlemiş olduğu sıklıkta ve biçimde uygulanmaktadır.

    Fibromiyalji hastalığında kullanılmakta olan fizik tedavi yöntemi sayesinde hastaların şikayetlerinin çok büyük bir miktarda azaldığı gözlemlenmiştir. Fakat fizik tedavi yöntemiyle ağrılar sona ererken, bu tedavi yöntemi ağrılara çok kesin bir çözüm getirememektedir. Fizik tedavi uygulamasının peşinden geçen ağrıların, tamamen kaybolduğu ya da tekrardan kendini göstermeyeceği garanti edilememektedir. Fibromiyalji hastalığına toplumda karşılaşma riski en çok olan kesim ise, 30 yaş üstü kişilerdir. Bundan başka bu hastalığa kadınlar erkeklerden daha çok maruz kalmaktadırlar. Aynı zamanda bu hastalık menopoz dönemindeki kadınlarda da olabildiğince sık bir biçimde görülür.

    Orta yaş diye tabir edilen kısımda daha fazla görülen fibromiyalji ağrılarının bu kesimde en fazla görülme sebebi ise, zamanın vücut üstünde olan tesiri olarak gösterilir. Dolayısıyla de bu tür ağrılar fizik tedavinin peşinden da devam edebilme potansiyeline sahiptir. Fakat fizik tedavinin hasta kişilerin yaşam standartlarına olan olabildiğince pozitif tesiri ve kişiye sağlanan yaşam konforu hastalarda gözlemlenmiş durumlardır.

    Dolayısıyla fibromiyalji hastalığı olan kişilerin ağrılardan kurtularak daha iyi bir yaşam için fizik tedavi yöntemini kullanması lazım bir durumdur. Fibromiyalji hastalığının vuku bulmaması için de bazı şeylere önem vermek olabildiğince lazım bir durumdur. Bunun için de aşırı kilolardan kaçınmak, tertipli bir biçimde egzersiz yapmak, stres giderici faaliyetler önem vermek, bazı noktalara bölgesel ve hafif masajlar sayesinde kasların rahatlatılması ve gevşetilmesi gibi durumlara olabildiğince büyük bir önem verilmesi gereklidir. Bu hastalığın teşhisi için romatoloji uzmanına gidilmesi gerekmektedir. Tedavi içinse fizik tedavi servisine başvurulmalıdır.

    Toplumda olabildiğince fazla es geçilen ve önemsenmeyen bir durum olan fibromiyaljiye önem verilmelidir. Çünkü sağlık kişinin en değerli hazinesi konumundadır. Bu hastalık da, sağlığa karşı zarar verici bir problemdir. Dolayısıyla de bu tür hastalığı olan kişiler hekime başvurmalı ve de bu hastalıktan kaçınmak için aşırı kilolardan ve de stresten uzak durulmalıdır.

    alıntı
#20.10.2015 20:45 1 0 0
  • iyi kıyma nasıl olmalı - kıyma alırken nelere dikkat etmeli - kıyma makinede kaç kez çekilmeliBirçok yemekte kullanılan kıymayı alırken dikkat edilmesi gereken bazı noktalar vardır. İyi seçilmiş bir yıkma ile yemekleriniz daha lezzetli bir hale gelecektir. Kıyma seçiminde etin önemi kadar, kıymanın çekiliş şeklide lezzet konusunda çok önemli bir faktördür.

    Kıyma Seçerken Nelere Dikkat Edilmelidir?

    Kıyma alınırken hazır kıymaları almaktan kaçınınız. Özellikle dana döşünden ve orta yağlısından alınıp sadece bir kere çektiriniz.

    Günümüzde kasaplar kıyma makinesi kullanmaktadır. Fakat hala nadirde olsa satır kıyması satan yerler bulunmaktadır. Etrafınızda böyle kasaplar varsa eti satırla doğratınız.

    Eti ne kadar kıyma makinesinden geçirirseniz etin lezzeti o kadar azalacaktır. Çünkü et ezilir, yanar, bulamaç bir hal alır. Bu yüzden gözünüzle kıymanın nasıl çekildiğini görmeden, kıyma almayınız. Bu konuda hazır kıymaları en son tercih olarak almanız tavsiye edilir.

    Daha yumuşak kıyma ve kuzu-koyun tadını sevenler için yarım kiloluk bir kıymanın için 400 gram dana ve 100 gram kuzu eti çektiriniz. Bu kıyma çekme işlemi de sadece bir kez gerçekleştirilmelidir.

    Ayrıca makinanın içerisinde kalan eti almayın bu yüzden öncelikle makinayı boş çalıştırmasını kasabınızdan rica ediniz. Bu sizin tüketici olarak en doğal hakkınızdır. Kıyma makinesinde kalan eti bir kenara ayırdıktan sonra sizin için etin makinadan geçirilmesi gerekir.

    Kıymayı aldıktan sonra hemen hazırlayacaksanız buzdolabına koymaya gerek yoktur. Fakat birkaç saat sonra kıymayı değerlendirecekseniz, o zaman buzdolabına koymanız gerekmektedir.

    alıntı
#19.10.2015 21:12 1 0 0
  • gece terlemesinin nedenleri - geceleri çok terlemek - gece terlemeye yol açan hastalıklarGece terlemesi,düzenli olarak ve çoğu gece kalkıp çamaşırları değiştirecek kadar olan terlemedir. Gece terlemesinin birçok nedeni olabilir. Bunun başında menapoz gelir. Kadınlarda menapozla birlikte terlemeler çoğalabilir. Ayrıca, tüberküloz hastalarında, kemik iltihabı olanlarda ve kalp kapağı iltihabı olanlarda gece terlemesi görülebilir. Lenfoma hastalığının en önemli belirtiside gece terlemesidir. Terle birlikte yüksek ateş yada kilo kaybı görülebilmektedir. Bazı antidepresan ve ateş düşürücü ilaçlar gece terlemesine neden olur. Kan basıncını düzenleyen ilaçlarda damarlarda genişlemeye neden olduğundan terlemeye neden olabilir.

    Gece terlemesi birçok hastalığın öncüsü olabilir. Gece terlemesinin tedavisi eğer hormonsalsa bazı ilaçlarla, fakat kişinin hiçbir hastalığı olmadan terliyorsa yatılan yer değiştirilmelidir. Çok kalın giyeceklerden kaçınılmalıdır. Doğrudan gece terlemesine ilişkin bir tedavi yoktur. Bunun altında yatan rahatsızlığın tedavi edilmesi gerekir. Bu hastalık tedavi edildiği takdirde gece terlemesi de geçecektir.

    Her insan kimi zaman geceleri terleyebilir. Bu beynin fonksiyonlarıyla alakalıda olabilir. Gece terleyen her insan hasta kabul edilmemelidir. Bu sürekli ve sizi gerçekten rahatsız edici bir duruma geldiğinde bir sorun olarak kabul edilmelidir. Bu durumlarda rahat yataklarda uyumayı tercih etmeli, yattığımız yerin havadar olmasına dikkat etmeliyiz. Uyuduktan sonra insülin ilaçlarını kullanmamalıyız. Bilinçsizce içilen haplar, ağrı kesiciler, antibiyotikler sadece gece terlemesine değil, başka birçok hastalığa davet çıkarabilir. Her ilacı doğru zamanda ve doğru ölçüyle kullanmak gerekmektedir.

    alıntı
#19.10.2015 19:30 1 0 0
  • glakom nedir - glakom nasıl oluşur - göz tansiyonu - glakom tedavisi - glakom hastalığıHalk arasında "karasu" veya "göz tansiyonu" olarak bilinen Glokom, göz kaybına bile neden olabilecek, birçok insanı etkileyen yaygın hastalıklardan biridir.

    Gözün normal sertliğini koruyabilmesi ve göz içindeki işlevlerin yerine getirilebilmesi için özel bir sıvı salgılanır. Glokom, teorik olarak da tüm görme kayıplarının % 15'inden sorumludur. Çünkü göz içindeki sıvı basıncı görme yeteneğine zarar verecek düzeyde yüksektir. Bu dinamik olayın dengede tutulabilmesi için bir taraftan sıvı salgılanması yapılırken diğer taraftan bu sıvının boşaltılması gerekir. Boşaltılmadığı takdirde normal bir göz tansiyonunun sınırı olan 20'yi aşar.

    Eğer göz tansiyonu normal değerlerinin üzerine çıkarsa hücrelerde kayıplar yaşanır. Bir gözde yaklaşık 1 milyon 200 civarı hücre vardır, bu hücrelerin tamamı kaybedilirse körlük yaşanır.
    Uzun süre kortizonlu ilaç kullandıysanız, şeker hastalığınız varsa, yüksek dereceli miyop veya hipermetrop hastasıysanız, 35 yaş üzerindeyseniz, genetik olarak ailenizde varsa ve göz tansiyonunuz yüksekse risk altındasınız demektir.

    Glokom (Göz Tansiyonu) çeşitleri;

    Açık açılı glokom
    Kapalı açılı glokom
    Doğuştan gelen glokom

    Açık açılı glokom'un nedeni bilinmemekle beraber yüzdeye vurduğumuzda genellikte bu tip glokoma daha sık rastlanır ve görme kayıplarının çoğu bu yüzdendir. İki gözde de farklı şiddetlerde meydana gelir.
    Kapalı açılı glokom, en az görülen tiplerden biridir. Krizlerden sonra kalıcı görme kayıpları meydana gelebilir. Bu yüzden hemen tedavi edilmesi gerekmektedir.
    Bir diğer çeşidi de doğuştan gelen glokomdur. Bazı çocuklar ve ergenlik çağındaki bireyler bu tip glokoma yakalanabilir. Fark edildiği an cerrahi müdahale yapılması gerekmektedir.

    Glokom belirtileri

    Açık açılı glokoma sahipseniz en büyük belirtiniz görme kaybı olacaktır.
    Kapalı açılı glokoma sahipseniz, göz çevrenizde veya göz içinizde bir süre bulanık görmeleriniz olacak ve bu sıklaşacaktır.
    Doğuştan gelen glokoma sahipseniz, gözlerde irileşme, büyüme ve grileşme, bulanıklık, yaşarma, ışığa bakamama, ışıktan kaçmadır.
    Rutin bir göz muayenesi ile teşhis edilebilen bir hastalık olan Glokom, karakteristik belirtisi olmayan bir hastalık olduğundan erken teşhis edilmesi çok önemlidir. Tek başına göz tansiyonu ölçümü yapılması hastalığın teşhisi için yeterli olmayacaktır.

    Glokom’un 3 çeşit tedavi yöntemi vardır;

    Medikal tedavide göz içindeki sıvı aktarımını etkileyecek damla kullanılır.
    Lazer tedavisi, ilaçtan sonra, ameliyattan önce uygulanabilecek yöntemlerden biridir.
    Cerrahi tedavi ise gerekli işlemler yapıldığı hâlde göz içi basınç düşmüyorsa ameliyat işlemidir.

    alıntı
#19.10.2015 13:04 1 0 0
  • burun tıkanıklığına ne yapılır - burun tıkanıklığı nasıl geçer - burun spreyleri - burun tıkanıklığı için önerilerKış aylarında daha sık görülmekle birlikte burun tıkanıklığı her zaman yaşanabilen bir problem olarak karşımıza çıkar. Nefes alıp vermede zorluk yaşatması, en büyük şikayet nedenidir. Burundan nefes almada zorluk çekildiği için ağızdan nefes alınmak zorunda kalınır ki bu da enfeksiyonları beraberinde getirir. Çünkü, burnumuzda soluduğumuz havayı temizlemekle görevli olan tüyler, havadaki yabancı maddelerin vücudumuza girmesini engeller. Ancak ağızdan solunum yapıldığında böyle bir mekanizma olmadığı için yabancı maddeler ve tozları da vücudumuza almış oluruz. Bu da ilerleyen dönemlerde akciğerler başta olmak üzere tüm solunum yollarında sorun yaratabilir.

    Nezle, sinüzit ve grip gibi hastalıklar mutlaka burun tıkanıklığı ile birlikte seyreder. Kişinin yaşam kalitesini düşüren burun tıkanıklığı, günlük yaşamı da olumsuz etkiler.

    Burun tıkanıklığı nasıl açılır?

    Burun tıkanıklığı için evde uygulayabileceğiniz doğal tedavi yöntemlerini şöyle sıralayabiliriz;

    Sıcak Havlu Kompresi: Yüzünüzü yakmayacak, dayanabileceğiniz ısıda bir havluyu günde 5 kez, ağzınız ve burnunuz açık kalacak şekilde yüzünüzde bekletin. Bu uygulama sinüslerinizi açarak daha rahat nefes almanızı sağlayacaktır. Havluyu ısıtmak için en kolay yöntem ütüdür.

    Tuzlu Su: Yarım bardak ılık suya, yarım çay kaşığı tuz atarak karıştırın. Hazırladığınız bu karışımı burnunuza çekin. Böylelikle hem bakterilerden kurtulacak hem de rahat nefes alacaksınız.

    Nem: Yaşadığınız ortamı nemlendirin. Kuru ortamda burun daha çok va daha çabuk tıkanır.

    Buhar ve Okaliptüs: Kaynattığınız bir miktar suya okaliptüs yağı katarak bu buharı, ağzınızı kapatarak burnunuzdan içinize çekmeye çalışın.

    Sıcak Duş: Yapacağınız sıcak bir duş, yoğun buharın etkisiyle burun deliklerinizin açılmasına yardımcı olacaktır.

    Mentollü Mendiller: Burnunuzu silerken kullandığınız mendillerde, mentollü olanları seçerseniz, kısa süreli de olsa rahatlama yaşarsınız.

    Bol C vitamini ve Su: Elbette, bir çok sağlık sorununda olduğu gibi bu sorunun da çözümlerinin başında bol su tüketmek var. Özel olarak da gribin ve nezlenin en iyi şifa vericilerinden olan C vitamini tıkalı burunları açmak için de çok etkilidir.

    Masaj: Burun kemiğinize yapacağınız dairesel masaj hareketleri burnunuzdan nefes almanızı kolaylaştıracaktır.

    alıntı
#18.10.2015 17:54 1 0 0
  • kemik erimesi - kemiklerde erime - kemik hasarı - kemik erimesi nasıl önlenir - kalsiyum ihtiyacıYirmili yaşlarda fark edilmeyecek kadar küçük oranlarda başlayan kemik erimesi menapoz dönemi ile büyük oranda artar ve etkisi tüm vücutta hissedilir hale gelir. Östrojen hormonunun azalması sonucu ortaya çıktığı için, menapoz dönemindeki kadınlarda rastlanması tesadüfi değildir. Menapoz döneminde kadınları vuran bir diğer hastalık ise aç kemik sendromudur.

    Paratiroidi olarak da bilinen aç kemik sendromuna, Türkiye’de sık rastlansa da depresyon ya da romatizma gibi diğer hastalıklarla karıştırıldığı için gerekli önem ve dikkat gösterilmemektedir.

    Paratiroid bezlerinin fazla çalışması sonucu kanda parathormon değeri artar. Parathormonun değerinin artması, kemiklerden kalsiyumun çekilmesine sebep olur. Kemiklerden çekilen kalsiyum değeri kanda artış gösterir. Kemikler kalsiyum kaybına uğradığı için bu sıkıntı ‘aç kemik sendromu’ olarak adlandırılmıştır.

    Belirtileri;

    -Yorgunluk,

    -Kas ağrıları,

    -Sırt ağrıları,

    -Fazla su tüketimi,

    -İdrara sık çıkma,

    -Kabızlık,

    -Depresyon,

    -İştah kesilmesi,

    -Mide bulantısı,

    -Kaşıntı,

    -Kemik erimesi,

    -EKG'de bozulma,

    -Hafıza sorunları ve uyku hali.



    Görülme Riskini Arttıran Faktörler;

    - Genetik,

    -Östrojen hormonunun azalması,

    -Yaşın ilerlemesi,

    -45 yaşından önce yumurtalıkların alınması sonucu adet görmeme,

    -Eklemlerdeki iltihaplı rahatsızlık

    -D vitamini ve kalsiyum eksik beslenme alışkanlığı,

    -Sigara tüketimi,

    -Alkol tüketimi,

    -Guatr ilaçları ve kortizon kullanmak,

    -Hareketsiz bir yaşam tarzı sürmek.



    Kemik Erimesini Önlemek İçin;

    Daha fazla süt ve süt ürünü tüketin,
    Sigara ve alkol tüketimini bırakın,
    Yürüme egzersizlerinizi arttırın,
    Yeteri kadar D vitamini alın,
    Sağlıklı vücut kilonuzu koruyun.


    Kemik Erimesi Tedavisi;

    Gerekli miktarda kalsiyum ve D vitamin alınmalı,
    Östrojen tedavisi uygulanmalı,
    Östrojen tedavisi uygulanamayan hastalara klasitonin tedavisi uygulanmalı,
    Bifosfonatlar kullanılmalı.



    Fazla Kalsiyum Almanızı Sağlayacak Besinler;

    Süt Ürünleri;

    -Peynir
    -Yoğurt,
    -Süt


    Proteinli Yiyecekler

    -Fasulye,
    -Soya fasulyesi,
    -Kutulanmış somon,
    -Yengeç,
    -Midye,
    -Humus
    -Badem

    Sebzeler

    Ispanak,
    Brokoli


    Meyveler

    Kuru incir,
    Portakal

    alıntı
#18.10.2015 17:49 1 0 0
  • kramp nedir - kramp girmesi - istem dışı kas kasılmaları - kramp nasıl önlenirKaslarda şiddetli ağrı oluşturan istem dışı kasılmalara kramp adı verilir. Vücudumuzdaki kaslar gün içinde sayısız defa kasılıp gevşer. Kramp esnasında ise bir ya da birden fazla kasın bir bölümünde gerilme oluşur, o bölge kasılarak sertleşir. Vücudun her yerinde görülebilmekle birlikte, en sık görüldüğü bölgeler, ayaklar ve baldırlardır.

    Sıklıkla geceleri görülen kramplar, en çok yaşlılar ve hamilelerde ortaya çıkmakla beraber aynı zamanda vitamin ve mineral eksikliği yaşayan kişilerde de sıkça meydana gelir. Aynı zamanda yoğun olarak spor yapan kişilerde de kramp sıklıkla görülür.

    Kramp girmesinin nedenleri;

    Soğuk
    Aşırı su kaybı
    Yorgunluk

    Çünkü soğuk sebebiyle kan dolaşımı yavaşlar ve bu yüzden kaslara yeterince oksijen gitmez. Yetersiz oksijen ise kasların kendilerini koruma altına almasına neden olur. Krampla ortaya çıkan ani kasılmalar işte bu koruma mekanizmasının ürünüdür. Kramp sancısı genellikle birkaç dakika sürer ve yoğun acı verir.

    Kramp girmesini önlemek için;

    Bol su tüketilmelidir. Çünkü sağlıklı dolaşımın ilk şartı yeterli derecede su almaktır. Su kaybeden vücutta krampla karşılaşma olasılığı daha fazladır.
    Süt ve süt ürünleri alımı artırılmalıdır. Çünkü süt ve süt ürünlerindeki kalsiyum, kasların ani çekilmesini, dolayısıyla krampların ortaya çıkmasını engeller.
    Potasyum açısından zengin besinler tüketmek gerekir. Bunların başında da muz, kavun, domates, patates ve kurutulmuş meyveler gelir.
    B vitamini desteği artırılmalı, bu destekle kaslar güçlendirilmelidir.
    Dolaşım dengesini bozabilecek kafein içerikli içeceklerden uzak durulmalıdır. Kramp sorunu yaşayanların günde bir fincandan daha fazla kafeinli içecek tüketmemesi gerekir.
    Tüm bu önerilerle kramptan korunmak mümkündür ancak yine de kramplar yine de yaşanabilir.

    Kramp nasıl geçer?

    Kramp giren bölgeyi esnetmek ve germek, kasları rahatlatır.
    Yumuşak ve nazikçe masaj yaparak adalelerin gevşemesine yardımcı olunur.
    Kramp yaşanan adaleyi sakince ve yavaş yavaş hareket ettirmek acıyı azaltır.
    Halk arasında kramp giren yere iğne batırmak gibi uygulamalar olsa da bu, tıbben kesinlikle tavsiye edilmez.

    Kramplar 2 haftadan uzun sürüyorsa, mutlaka bir hekime danışmakta fayda vardır.

    alıntı
#18.10.2015 17:45 1 0 0
  • zayıflama hapı kullanımı - zayıflama haplarının zararları - zayıflama haplarının neden olduğu sağlık sorunlarıUzun süre diyet yapıp sonuç alamayanlar, hızlıca kilo vermek isteyenler, diyet yapmaktan hoşlanmayanlar gibi kilo vermek isteyen bir çok insanın başvuru kaynaklarından biridir zayıflama hapları. Kilo verme gayesi için organ sağlığı ve psikolojik sağlık gibi önemli unsurları göz ardı ederek zayıflama hapı kullanan insanların bazı noktaları göz ardı etmemesi gerekiyor. Yeterli araştırma yapılmadan başvurulan bu yol ciddi sağlık sorunlarına yol açabilir.

    Amerika'daki beslenme araştırmaları yapan bir profesöre göre çoğu diyet hapı kafein ve ödem attırıcı içeren çabuk su kaybına sebep olan çözümler. Bunun kötü yanı ise vücutta oluşabilecek su ve elektrolit eksiğidir. Her ne kadar bir hapın içeriği doğal olsa da, bu durum hapın vücut için iyi olduğu anlamına gelmez.

    Zayıflama haplarında devlet kontrolü;

    Eczanede reçeteyle satılan ilaçlarla zayıflama hapları aynı kategoride yer almıyor. Devletçe tetkiki de bu reçeteli ilaçlarla aynı değil. Zayıflama hapı üreticileri güvenilirlik ve etkin sonuç örnekleri gösterdikten sonra üretim için izin alabiliyor. Zayıflama hapı piyasaya sürüldükten ve çoğu kişi denedikten sonra devlet güvenilirliğini kontrol etmeye devam edip bazı durumlarda bu ilacı yasaklayabiliyor.

    Diyet hapı firmaları büyük vaadler ve sözler verir. Fakat bunların tamamıyla işe yaradığını gösteren bilimsel sonuç ve örnekler o kadar da fazla değil.


    Bazı haplar piyasada daha bilinmemiş maddeler içerebilir. Bunlardan bir tanesi yüksek tansiyon, hızlı kalp atışları, inme gibi sonuçlar doğurabilen Sibütramin’dir. Ayrıca, Rimonabant denilen aktif içerik ise depresyona neden olabilir.

    Karaciğere de yüklenebildiği düşünülen zayıflama haplarını alırken koyu renk idrar, sarı göz beyazı, kaşınma gibi karaciğer zararıyla doğan semptomlar görülebilir. Böyle bir durumda ilacı bırakıp doktora başvurulması gerekir.

    Bir şey inanması güç olacak kadar güzel ve imkansız geliyorsa, büyük ihtimalle imkansızdır derler. Yıllarca sağlıksız diyet ve sporsuz bir hayat tarzı edinmiş ve kilo almış kimseler bütün yılların acısını bir kutu hap ile kısa sürede iyileştirmek isterler. Fakat uzmanlar kilo vermek isteyenlerin sağlıklı bir diyet ve egzersize başvurulmasını tavsiye ediyor.

    alıntı
#18.10.2015 17:41 1 0 0
  • asperger sendromu nedir - asperger sendromunun sebepleri - asperger sendromu belirtileriAsperger sendromu adını, bu sendromu ilk tanımlayan Hans Asperger'den almaktadır. Asperger, göz teması, mimik gibi sözel olmayan iletişim becerli eksik ve yaşıtları ile empati kuramayan çocukları bu şekilde tanımlamıştır. Daha sonra çeşitli tanı kitaplarında bu sendrom Asperger bozukluğu olarak yer almıştır.

    Asperger bozukluğu aslında otizm belirtileri ile benzerlk göstermektedir. Her ikisinde de sosyal etkileşimde zorluklar ve sınırlı, stereotipik ilgi ve etkinlikler belirleyici faktörler arasındadır. Asperger'i otizmden ayıran nokta ise dil ve bilişsel gelişimde gecikme olmamasıdır. Son yıllarda çıkan tanı Mental Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı-5 (DSM-V)'te (2013) daha önceden var olan Asperger bozukluğu kaldırılmış ve otistik bozukluk, yaygın gelişimsel bozuklukla beraber otizm spektrum bozukluğu altında toplanmıştır.

    Asperger bozukluğu olan kişilerde sosyal etkileşimde en öne çarpan özelliklerden biri empati gösteriminin eksikliğidir. Göz teması, duruş, el hareketleri ve yüz ifadesi gibi sözel olmayan davranış şekillerinde eksiklikler vardır. Otizmli bireyler kadar asosyal olmasalar da edindikleri sosyalleşme bilgilerini sosyal çevrede uygulamakta zorluk yaşarlar. Bu tür başarısız sosyal girişimler aspergerli kişilerin arkadaş edinme isteğini köreltebilmektedir. Ayrıca sadece belli bir konuya yoğun ilgi gösterebilirler ve bu konu hakkında çok uzun konuşmalar yapabilirler. Aspergerli bireylerin dil kullanım becerilerinin gelişimi uygun yaş sınırları içerisinde olmaktadır. Bu yönden bakıldığında otizmden ayrılmaktadır. Ama elde ettikleri bu dil becerisi kelimeleri gerçek anlamı ile anlama, prozodi ve laf kalabalığı gibi atipik özellikler göstermektedir. Bunu yanı sıra basit düzeydeki motor aktiviteleri yaşıtlarından daha geç ve zor kazanabilir ya da hiç kazanamayabilirler (bisiklete binmek vb.)

    Asperger bozukluğu bebeklik ya da çocklukta başlar ve düzenl bir şekilde ilerler. Yapılan araştırmalarda her ne kadar genetik temeller bulsalar ve çeşitli görüntüleme yöntemleri ile beyindeki yapısal ve işlevsel farklılıkları gösterseler de Asperger bozukluğun kesin nedeni bilinmemektedir.

    Asperger bozukluğun tedavisinde işlevselliği geliştirme üzerinedir. Kullanılan en etkin yöntem davranışsal terapilerdir. Zayıf olan işlevsel beceriler geliştirilmeye çalışılır (iletişim becerileri, yineleyici rutinler). Bu kişiler kendi durumlarının farkında olabileceği için depresyon ve kaygı bozuklukları da görülmektedir. Bu tür durumlarda tedavi programına ilaç tedavisi de eklenmektedir. Tedavi programı her bireyin kendisine göre planlanmalıdır. Bağımsız bir yaşam sürdürebilecek yeterlilikleri olmalarına karşın bunu gerçekleştirebilmek için teşviğe ihtiyaç duymaktadırlar.

    *American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.). Washington, DC.

    alıntı
#18.10.2015 17:25 1 0 0